|
Konu Kimliği: Konu Sahibi EyMeN&TaLhA,Açılış Tarihi: 13 Nisan 2015 (12:00), Konuya Son Cevap : 13 Nisan 2015 (12:00). Konuya 0 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
13 Nisan 2015, 12:00 | Mesaj No:1 |
Atauzem İslam Hukuku 7.ünite özet Atauzem İslam Hukuku 7.ünite özet ÜNİTE-7 EVLENME AKDİNİN UNSURLARI VE ŞARTLARI A- Evlenme Akdinin Unsurları Bir evlenme akdinin kurulabilmesi için ya da varlık kazanabilmesi için temel iki unsurgereklidir. Bunlar, “taraflar” ve irade beyanı yani, icab ve kabulde bulunmaktır. 1- Taraflar: Evlilik akdinin meydana gelebilmesi için öncelikle ayrı cinsten iki tarafın bulunması gerekir. Bunların biri erkek, diğeri de kadın olmalıdır. Aynı cinslerin birbiriyle evliliği mümkün değildir. İnsanların insanüstü varlıklar olan cin, peri ve meleklerle evlenmesine de imkan yoktur. Evlenme akdinin en önemli unsurunu taraflar yani evlenecek kişiler ve bunların veli veya vekilleri oluşturmaktadır. Evlenme ehliyetine sahip evlenmelerinde herhangi bir engel olmayan herkes, evlilikte taraf olabilir. Evlenme ehliyeti, başkalarının izin ve onayına ihtiyaç olmadan evlenebilme ehliyeti demektir. Bunun için akıl ve baliğ olmak şartı aranır. Hukuk nazarında eda ehliyeti açısından eksik sayılan küçük ve bunaklar kendi başlarına evlenemezler. Vekilleri vasıtasıyla veya onların izinleriyle böyle bir tasarrufta bulunabilirler. Akıl hastaları da kendileri için evlilik zaruri ise hakimin izni ve velilerinin evlendirmesiyle evlenebileceklerdir. Hanefiler dışındaki diğer üç mezhebe göre aklı tam yetişkin kızlar da ancak velileri vasıtasıyla evlenebilirler. Hanefiler ise yetişkin kızların kendi başlarına nikah akdine taraf olabileceklerini kabul eder. Diğer akitlerde olduğu gibi evlenme akdinde de vekaletin caiz olduğu bütün fukaha tarafından kabul edilmiştir. Hatta bir kişi iki tarafı birden temsil ederek te evlilik akdini yapabilir. Bir tarafın velisi, diğerinin de vekili olabilir. Veli ve vekil olmayan bir kimsenin (Fuzuli) taraflardan birini temsil ederek yaptığı evlenme akdi de ilgili tarafın kabulüyle sıhhat kazanır. 2- Akdin Mevzuu: “Mülki müt’a” denilen tarafların birbirlerinden faydalanmalarını temin eden şeydir. 3- İrade Beyanı (İcab ve Kabul) : Bütün iki taraflı akitlerde karşılıklı rıza esastır. Dolayısıyla evlilik akdinin üçüncü temel unsuru, tarafların evliliğe dönük rızalarının göstergesi olan irade beyanlarıdır. Evlenmenin meydana gelebilmesi için evlenecek olan şahısların bizzat kendilerinin veya vekil ya da velilerinin iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun bir tarzda beyan etmeleri gerekir. Bu beyan sözlü olabildiği gibi yazılı da olabilir. Taraflardan birinin uzakta bulunması halinde açık, imzalı yazı da şifahî ifade yerine geçmektedir. Bu durumda akdin tamamlanmış olması için yazının şahitler huzurunda muhatap tarafından açılarak okunduktan sonra kendisi de onunla evlendiğini kabul ettiğinibeyan etmesi gerekir. Beyanın geçerli olabilmesi için bazı şartlar aranır. Bunları şu şekilde açıklayabiliriz: a- İcab ve kabul beyanları taraflarca işitilecek ya da anlaşılacak tarzda açıklanmalıdır. b- İrade beyanında kullanılan ifadeler, yapılan işin bir evlenme akdi olduğunu kesin ve açık bir şekilde göstermelidir. Arapça olarak “tezevvüc” ve “nikah” kelimeleri ile yapılan akid, ittifakla sahih olur. Fukaha çoğunluğu lugat veya örf-adet yoluyla evlilik ifade eden başka sözler ile de akdin yapılabileceğini kabul eder. c- Tarafların evlenmeye razı olduklarını anlatan kelimelerin kipi ve zamanı üzerinde de bilhassa Hanefi fukahası çok tafsilata girmiştir. Onlara göre icab veya kabulden en az biri geçmiş zamana, diğerinin üç zamandan birine delaleti şarttır. “Evlenirim, evleneceğim” gibi niyet ve karine olmaksızın sadece evlenme vadi ifade eden kelimelerle olmaz. “Evlendim” demek gerekir. Halbuki Türkçe’de “Evlenirim, evlenmeyi kabul ederim” kelimeleri kesinlik ifade eder. Fukahanın bu husustaki değerlendirmelerini zamanlarının örf ve adetine bağlamak ve her yer ve zamanda halkın evlenme akdi için kullandıkları kesinlik ifade eden herdil ve her kiptekiifadesinikabul etmek İslam’ın ruhuna daha uygun düşmektedir. Hele bu ifadelerin yazılı olarak kayda geçmesi halinde tereddüte hiç mahal kalmaz. B- Evlenme Akdinin Şartları Evlenme akdinin temel unsurları yanında dört çeşit te şartı vardır.Akdinmeydanagelmesinitemin eden şartlara “in’ikad”; sahih ve muteber olmasını sağlayan şartlara“sıhhat”,yürürlükkazanabilmesi için gerekli şartlara “nefaz”, bulunmadığı taktirde evlenme akdinin feshini gerektiren şartlara “lüzum/bağlayıcılık” şartları denir. 1- İn’ikad (Kuruluş) Şartları Evlenme akdinin meydana gelmesi ve hüküm ifade edebilmesi için şu şartları taşıması gerekir. a- İcab ve kabulün her cihetten aynı unsurlar üzerinde birleşmesi ve uyuşması, Mesela, icabı yapan “seni on bin Türk Lirası mehirle nikahladım” der, muhatabı da “söylediğin üzere ben de kabul ettim” derse akit münakid yani tamam olur. b- İcab ve kabulün aynı yer ve zamanda olması. c- Akdi yapanların birbirinin söylediklerini işitip anlaması. d- İcabdan sonra, kabulden önce icabı iptal eden bir durumun meydana gelmemesi. e- Tarafların asalet, vekalet ve velayet yollarından birisi bakımından evlenme veya evlendirme ehliyetini haiz olması. 2- Sıhhat Şartları Evlenme akdinin sahih olabilmesi ve sahih evliliğin neticelerini sağlayabilmesi için şu şartları bulundurması gerekir. a- Evlenecekler Arasında Evlenme Engellerinin Olmaması b- Şahitler veya İlan c- Velinin Bulunması d- Taraflarda Rıza ve İhtiyarın Bulunması Şimdi bunları sırası ile açıklayalım. A- Evlenme Engelinin Olmaması Evlenecek kişilerin birbirleriyle evlenmelerine engel bir durumun bulunmaması şartı birçok hukuk sisteminde vardır. Bu engeller çeşitli sebeplere dayanmaktadır. İslam hukukunda daha çok dini, ahlaki ve ictimai sebepler üzerinde durulmuştur. Dini sebepler Kimlerle evlenilemeyeceği Kur’an ve sünnet tarafından ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Konu hakkında bazı ayet ve hadis mealleri şöyledir: “Geçmişte olanlar hariç, artık babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin. Çünkü bu bir hayasızlık, öfke ve nefret gerektiren bir iştir. Bu, ne kötü bir yoldur.” (Nisa, 4/22). “Size şunlarla evlenmek haram kılındı. Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kız kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle zifafa girdiğiniz karılarınızdan olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız (eğer anneleri ile zifafa girmemiş iseniz onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur), öz oğullarınızın karıları, iki kız kardeşi (nikah altında) bir araya getirmeniz. Ancak geçenler (önceden yapılan bu tür evlilikler) başka. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” (Nisa, 4/23). “Savaş esiri olarak sahip olduklarınız hariç, evli kadınlar da size haram kılındı. Bunlar üzerinize Allah’ın emri olarak yazılmıştır. Bunların dışında kalanlar ise iffetli yaşamak ve zina etmemek şartıyla mallarınızla (mehirlerini verip) istemeniz size helal kılındı.” (Nisa, 4/24). “İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. Allah’a ortak koşan kadın hoşunuza gitse de, mümin bir cariye, Allah’a ortak koşan bir kadından daha hayırlıdır. İman etmedikleri sürece, Allah’a ortak koşan erkeklerle kadınlarınızı evlendirmeyin....” (Bakara, 2/221). “Ey iman edenler, mümin kadınlar muhacir olarak size geldiklerinde onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz onların inanmış kadınlar olduklarını anlarsanız, onları kafirlere geri göndermeyin. Çünkü Müslüman kadınlar kafirlere helal değildir. Kafirler de Müslüman hanımlara helal olmazlar...” (Mümtehine, 60/10). “Kan hısımlığından haram olanlar, süt yönüyle de haram olurlar” (Buhari, Nikah, 20; Müslim, Rada, 1) hadisi. Bu ayet ve hadislerde kimlerin kimlerle evlenemeyeceği sayılmış ve aralarında evlenme haram kılınmıştır. Ahlakî ve İçtimaî Sebepler 1- Bir kimsenin aynı kanı taşıyan yakın akrabasıyla aralarında sevgi, şefkat ve hürmete dayanan bir bağ meydana gelmiştir. Evlilik, bu derin ve ulvi bağı kesebilir. Selim fıtrat sahibi insanlar tarih boyunca bunu çirkin saymıştır. 2- Emilen süt, çocuğun vücut yapısını tamamladığı için emen, emzirenin bir parçası, emziren de emenin annesi durumuna gelir. 3- Çeşitli hukuk sistemleri arasında esaslı bir benzerlik vardır. Mesela Kilise hukuku ile İslam hukukunun evlenme engeli saydıkları durum birbirlerine benzer. Aynı şekilde modern hukukla İslam hukuku süt akrabalık ve din farkı hariç evlenme engellerinde birbirine benzemektedir. İslam hukukunda evlenme engelleri şu şekilde sınıflandırılmıştır. 1- Devamlı Evlenme Engelleri Hiçbir durumda ortadan kalkmayan bu çeşit evlenme engelleri Kur’an ve sünnette açıklandığı gibi üç gruptur. a- Kan Hısımlığı Kan hısımlığı sebebiyle evlenilmesi yasak olan akrabalar şu dört derecede görülür. aa- Usul: Yani ana, nine, baba, dede. ab- Füru: Oğul, kız ve bunların çocukları. ac- Ana-babanın furuu ve bunların çocukları. ad- Dede ve ninenin Furuu: Amcalar, halalar, dayılar, teyzeler. Bunların çocukları ile yani kuzenlerle evlenilebilir. b- Evlenmeden Doğan Hısımlık Ölüm veya boşanma ile sona ermeyen şu dört grup hısımla da ebediyen evlenilemez. ba- Usulün Eşleri: Babanın, dedenin, annenin, nenenin eşleri yani üvey anne, üvey baba ve üvey nene ve dedeler. bb- Füruun Eşleri: Çocuk veya torunların eşleri yani gelin ve damatlar. bc- Eşin Usulü: Kayın valide, kayınpeder ve kayın nene ve dedeler. bd- Eşin Füruu: Üvey kızlar ve oğullar. İlk üç grupta evliliğin yasak hale gelmesi için sadece nikah akdinin yapılmış olması yeterli iken, son grupta nikah akdi yanında cinsel birleşme de şarttır. Yani kızları nikahlamak analarını haram kılar, analarla nikahlanıp birleşmek ise kızlarını haram kılar. c- Emzirmeden Doğan Hısımlık Süt akrabalığın evlenmeye mani teşkil etmesi İslam hukukuna mahsus bir durumdur. Türk Medeni Kanunu önce bu manii kabul etmiştir. Sonradan bu yasak kanundan çıkarılmıştır. Kadından olmayan bir çocuğu emziren kadınla çocuk arasında süt hısımlığı doğar. Kadın ana, çocuk da süt evlat olur. Bir kadının memesinden emen iki çocuk, birbirinin süt kardeşi olur. Sütle kurulan bu bağ, çocukla süt ana ve diğer hısımlar arasında evlenme engeli doğurur. Süt hısımlığı bazı istisnalar dışında kan hısımlığı ile aynı yasağı doğurur. Süt hısımlığının menşei cahiliye dönemine kadar uzanır. Eski Araplar, ekseriyetle çocuklarını iki yaşına kadar süt anasına bırakırlardı. Bu adete binaen Hz. Peygamber de süt annesi Halime validemize verilmiştir. Süt hısımlığının dayandığı delillerden biri (Nisa, 4/23) “Sizi emziren süt analarınız ve süt kardeşleriniz size haram kılındı” ayeti bir diğeri de “Nesepce haram olanlar süt cihetiyle de haram olurlar” (Buhari, Şehadet, 7; Müslim, Rada, 1) hadisidir. Evlenmesi Yasak Olan Süt Hısımlar Süt hısımlığı meydana gelince, neseben yakınlık gibi mahremiyet doğar. Süt veren kadınla sütün meydana gelmesine sebep olan kocasının gerek neseben ve gerekse süt cihetinden çocukları, süt emenin ana-baba bir süt kardeşleri olur. Süt emziren kadının başka kocasından olan çocukları da bu süt emenin ana bir kardeşleri olur. Bu hususta “emenin emzirene nefsi, emzirenin emene nesli haram olur” şeklinde bir formül de benimsenmiştir. Genellikle neseben kendileriyle evlenilmesi haram olanlar, sütle de haram olur. Ancak fıkıh kitaplarında ayrıntısı bulunan bazı istisnalar da vardır. Mesela bir kimse süt kardeşinin asıl (neseben) anası ile evlenebilir. Bu istisnaları bir tarafa bırakırsak süt akrabalık sebebiyle nikahı haram olanlar, aynen kan bağıyla yasak olanlar gibi dört grupta toplanır. 1- Usul: Bir kimse süt anası, süt nenesi ve süt babasının anası ile evlenemez. 2- Füru: Bir kişi süt kızı, süt oğlunun kızı ile evlenemez. 3- Süt ana ve babanın Füruu: Ana-baba bir veya baba bir ya da ana bir süt kardeşleri ile evlenemez. 4- Süt ana ve babanın usulünden yalnız ilk füru. Bunlar süt emenin süt cihetinden amca, hala, dayı ve teyzeleri olur. Süt Hısımlığının Şartları 1- Süt hısımlığının oluşması için fukahanın ekserisine göre çocuğun ilk iki yaş içinde emmesi gerekir. Hanefilerden İmameyn ve üç mezhep bu görüştedirler. Ebu Hanife ise bu süreyi 30 ay olarak kabul eder. 2- Hanefilerin de dahil olduğu çoğunluğa göre emilen süt miktarının haram kılmada bir önemi yoktur. İmam Şafii ise haram kılan süt emmenin aralıklı olarak beş defa doyuracak nitelikte olması şartını esas alır. Bundan azı süt akrabalık oluşturmaz. Hz. Aişe’den nakledilen bazı haberler Şafii’nin bu görüşünü destekler (Müslim, Rada, 25). Süt Akrabalığın Hükmü Süt hısımlığı mutlaka bir evlenme engelidir. Aralarında evlenmeye mani bulunan süt akrabalar eğer evlenmiş olursa nikah batıl olur. İmameyn ve diğer müctehitler bu görüştedir. Ebu Hanife ise bu çeşit evliliği fasit sayar. Süt emmekle meydana gelen akrabalık, nafaka ve miras gibi hükümler ifade etmez. Hanefilere göre süt akrabalığı iki erkek veya bir erkek-iki kadının şahitliği ile sabit olur. Şafii ve Ahmed b. Hanbel’e göre sadece kadınların şahitliği de yeterlidir. İmam Malik’e göre ise tek kadın bile yeterlidir. 2- Geçici Evlenme Engelleri Devamlı evlenme engelleri hiçbir şekilde bertaraf edilmedikleri halde bu tip geçici engeller muayyen hallerde ortadan kalkabilir. Bu durum da önceden evlenmeleri yasakken yeni şartlarda serbest hal olabilir. Geçici evlenme engellerini şu şekilde sıralayabiliriz. a- Din Farkı Evlilik hayatı, eşler arasında karşılıklı sevgi, saygı ve anlaşmanın bulunmasını gerektirir. Aynı dine mensup olanlar, dinleri farklı olandan daha kolay ve iyi anlaşırlar. Karı-kocanın ayrı dinlere bağlı olmaları doğacak olan çocukların dini ve ahlaki eğitimini de etkiler. Bu sebeple İslam’da, Hıristiyanlıkta ve Yahudilikte din ayrılığı bir evlenme engeli sayılmıştır. İslam hukukuna göre Müslüman erkek veya kadın Allah’tan başka ilahlara tapan, ona ortak koşan müşriklerle evlenemez. Bakara Suresi’nin 221. Ayeti bunu açık bir şekilde ifade eder. Müslüman erkek ehli kitap bir kadınla evlenebilir. Maide Suresi beşinci ayeti bu hükmü koymuştur. Müslüman bir kadın ehli kitap olsa bile gayri Müslim erkeklerle evlenemez (Müntehine, 60/10). Aile reisi baba olacağı için doğacak çocukların geleceğini teminat altına almak ancak erkeğin Müslüman olmasına bağlıdır. Bu sebeple Müslüman erkek ehl-ikitap kadınla evlenebildiği halde Müslüman kadının ehlikitap erkekle evlenmesine izin verilmemiştir. Din farkı geçici engeldir. Müslüman biriyle evlenecek gayrimüslim din olarak İslam’ı seçerse evlenme engeli kalkar. b- Üç Kere Boşama Karısını üç kere boşayan veya onunla üç kere boşanan erkek artık onunla evlenemez. Ancak bu kadın bir başkasıyla normal bir evlilik yapıp tekrer boşanır ya da ikinci koca ölürse iddetini bekledikten sonra evlenebilir (Bakara 2/228-229). c- İddete Bağlı Evlenme Engeli İddet, evliliğin ölüm, boşanma veya fesih sebeplerinden biriyle sona ermesi halinde, yeniden evlenebilmek için kadının beklemeye mecbur olduğu müddettir. İşte bu geçici süre içerisinde kadın evlenemeyecektir. Süre bitiminde evlenme engeli ortadan kalkar. d- Çok Eşliliğe Bağlı Evlenme Engeli İslam aynı anda en fazla dört hanımla evli olmayı caiz saydığından (Nisa, 4/3) beşinci hanımla evlenilemez. e- Kadının Başkası ile Evli Olması Bir kadının aynı anda birden fazla erkekle evlenmesi haram olduğundan evli bir kadınla nikah yapılamaz. Ancak, kadın mevcut kocası tarafından boşanır, ya da kocası ölürse o zaman iddetini tamamlayıp evlenebilir. f- İki Hısımla Birden Evlenmek Birden fazla evlilikte söz konusu olan bu engel, aynı anda iki hısımın bir erkeğin hanımı olamayacağı anlamına gelir. Bir kadınla onun kız kardeşini, halasını, teyzesini aynı anda nikah altında bulundurmak caiz değildir. Ölüm veya boşanmadan sonra bu hısımlarla evlilik caizdir. Fukaha bu yasağa şöyle bir ölçü getirmiştir. “İki hısımdan birini erkek kabul ettiğimiz taktirde diğerine haram olan iki kadını nikahta cem etmek haramdır.” Bu yasak Kur’an (Nisa, 4/23) ve sünnet (Buhari, Nikah, 27, Müslim, Nikah, 4) ile sabittir. B- Şahitlerin Bulunması veya İlan Evliliği zinadan ayıran ölçü açıklıktır. Evlilik açık ve alenî, zina ise gizli ve kapalıdır. Evliliğin açıklığı da şahitler veya ilan ile ya da akdin resmi kayıtlara geçmesi ile sağlanır. Evlenmede şahitlerin bulunması akdin sıhhat şartlarındandır. Evlenme akdi eşlerin lehine ve aleyhine bir takım hukuki sonuçlar getiren bir akittir. Mehir, nafaka yükümlülüğü, doğacak çocukların nesebinin sabit olması, sıhrî hısımlığın meydana gelmesi, mirasçılık bunlar arasındadır. Bütün bu hakların tespiti, eşlerin zina töhmetinden korunması için evlilik akdinin alenen yapılması, akid sırasında şahitlerin hazır bulunmaları gereklidir. Buna göre nikah akdi, akıl ve ruh sağlığı yerinde ergenlik çağına gelmiş ve Müslüman olan iki erkek şahidin veya bir erkek iki kadın şahidin huzurunda yapılmalıdır. Nikah akdinde şahitlerin bulunması şartı Hz. Peygamber’in “Şahitler bulunmaksızın nikah olmaz” (Buhari, Şehadet, 8), “Veli ve iki adaletli şahit olmadıkça nikah olmaz” (Ebu Davud, Nikah, 19) gibi hadislerine ve şahitlikle ilgili ayetin (Bakara, 2/282) genel hükümlerine dayanır. Bu naslara dayanan Hanefi, Şafii ve Hanbeliler nikah akdinde şahitlerin hazır bulunmasını şart koşarlar. Malikilere göre ise akit sırasında şahitlerin bulunması evlenmenin aleniyetini temine yarayan diğer merasimler (düğün, ziyafet vs) cümlesindendir. Esas şart olan fiili evlilikten önce ilandır. İmam Malik, Hz. Peygamber’in “Bu nikahı ilan edin ve onu mescitlerde kıyın, onun için defleri çalın” (Tirmizi, Nikah, 6; İbn Mace, Nikah, 20) hadisini görüşüne mesned kabul eder. Şu halde bütün hukuk sistemlerinde olduğu gibi İslam hukukunda da nikahın gizli olmaması, ilan edilmesi esastır. Yapılan bu akdin açıklığını tam olarak temin edebilmek için günümüzde ilanın da büyük önemi vardır. Sadece iki şahitle yetinilip etrafa duyurulmaması geniş toplumlarda nikahın varlığının isbatını güçleştirmektedir. Hatta aktin resmi kayıtlara geçmesinde büyük fayda vardır. Hukuk-ı Aile Kararnamesinin 33. Maddesi “Nikah akdinin icrasından evvel keyfiyet ilan olunur” şeklinde düzenlenmiştir. C- Velinin Bulunması İmam Malik, Şafi ve Ahmed b. Hanbel’e göre kadın, küçük de olsa büyük de olsa bakire veya dul da olsa nikah akdinde taraf olamaz. Erkek bir velinin nikahta bulunması akdin sıhhati için şarttır. Bu görüş sahipleri “Onların eski kocalarıyla evlenmelerine engel olmayın.” (Bakara, 2/232) ayeti ile “Velisinin izni olmadan evlenen kadının nikahı batıldır” (Ebu Davud, Nikah, 20).“Velisiz nikah olmaz.” (Ebu Davud, Nikah, 19) hadislerini görüşlerine delil getirirler. Hanefiler ise yetişkinlerin veliye danışmadan da kendi başlarına nikah akdinde taraf olabileceklerini kabul eder. Yani nikahta veliyi şart koşmazlar. Ancak, günümüzde özellikle kızlar bu yetkiyi kullanırken çoğu kere tedbirsiz davranarak kendilerine ve ailelerine zarar verecek evlilikler yaptıkları için böyle bir evliliğin kızın velilerine bildirilip itirazlarının olup olmadığı tespit edilme cihetine gidilmesi önem arz etmektedir. 1917 tarihli Hukuk-ı Aile Kararnamesinde bu şekilde bir düzenleme getirilmiştir (madde 8). D- Tarafların Rıza ve İhtiyarlarının Bulunması Hanefi mezhebi dışındaki çoğunluk İslam hukukçuları, ikrah ve cebir altında yani zorla yapılan nikah akdinin geçerli olamayacağını söylemişlerdir. Hanefiler ise mükrehin rızası olmakla beraber irade ve ihtiyarının olduğunu belirterek ikrah ile akdedilen nikahın sahih ve nafiz olacağını söylerler. Hukuk-ı Aile Kararnamesi 57. Maddesinde ikrah ile vukubulan nikahı fasit sayarak çoğunluğun görüşünü esas almıştır. Hz. Aişe’nin bildirdiği şu haber bunun önemini vurgulamaktadır. “Ensardan Hizam Kızı Hansa Hz. Aişe’ye gelip; “Babam aile şerefini artırmak için beni kardeşinin oğluyla evlendirdi. Oysa ben bu evliliği istemiyorum.” Dedi. Hz. Aişe O’na Allah Resulü gelinceye kadar beklemesini söyledi. Nebi (SAV) gelince Aişe durumu kendisine anlattı. O da kızın babasını çağırdı ve onun yanında kızına tercih hakkı verdi. Bunun üzerine kadın; “Ya Resülallah ben babamın akdettiği nikahı kabul ettim. Fakat böyle davranmakla kadınlara babalarının evlilikte böyle bir yetkilerinin bulunmadığını bildirmek istedim” (Nesai, Nikah, 36, İbn Mace, Nikah, 2) dedi. 3- Akdinin Yürürlülük (Nafiz) Şartları Evlilik akdi bazen in’ikad (kuruluş) ve sıhhat (geçerlilik) şartlarını taşıdığı halde bir takım eksikliklerden dolayı yürürlüğe girmeyebilir. Mesela tarafların veya velilerin onaylarının alınması bir nefuz şartıdır. Akit ancak bu onaydan sonra yürürlüğe girer yani nafiz olur. Bu şart eksik olursa akit “mevkuf” (askıda) kalır. Fuzuli’nin akdettiği nikah da nafiz değildir. İlgili kişinin onayı ile nafiz olur. 4- Evlenme Akdinin Lüzum Şartları Bulunmadığı takdirde evlenme akdinin feshini gerektiren şartlara lüzum (bağlayıcılık) şartı denir. Lüzum şartlarını taşımayan evlilik akit olarak tamamdır. Fakat taraflardan birinin veya velilerinin akdi feshettirme hakkı vardır. Mesela akıl sağlığı yerinde ve büluğa ermiş bir hanım velisinin iznini almadan dengi olmayan bir erkekle evlenmişse veya mehir emsal mehrin altında olursa, hanımın velisi denkliğin yokluğunu veya mehrin azlığını ileri sürerek akdi feshettirme talebinde bulunabilir. Aynı şekilde kadın, nikahtan sonra kocasında evliliğin yürümesine engel bir bedeni eksiklik bulur da buna razı olmazsa akdi feshettirme cihetine gidebilir. ŞARTA BAĞLI EVLİLİK Evlenme akdi sırasında ileri sürülen iki çeşit şart vardır. 1- Ta’liki Şartlar “Şöyle, böyle olunca veya olursa” şeklinde ileri sürülen şartlara ta’liki şartlar denir. Bu çeşit şartlar, ileri sürüldüğü vakit mevcut ve gerçekleşmiş ise akit sahihtir. Gerçekleşmemiş ise akit de sahih değildir. İleride bu şartın gerçekleşmesini gerektirmez. Çünkü evlilik akdi yapıldığı esnada hüküm ifade etmesi gerekir. İstikbale muzaf olamaz. Mesela: “Fakülteyi bitirince veya bitirmişsen seninle evleniyorum.” Şeklindeki bir icab kabul edilmiş ve fakülte de daha önce bitirilmiş ise akit sahih olur. Bitirme şartı gerçekleşmemiş ise akit de sahih değildir. 2- Takyidî Şartlar “Şöyle, böyle olmak üzere veya şartıyla” şeklinde ileri sürülen şartlar takyidî şartlardır. Bu çeşit şartlarda akdin meydana gelmiş olması, ileri sürülen şartın o anda veya sonra gerçekleşmesine bağlı değildir. Bu şekildeki şartla evlenme ile hem evlilik gerçekleşir, hem de şartı kabul eden taraf borç altına girmiş olur. Genel olarak Kur’an ve sünnetin kabul ettiği şartlar uygun görülmüştür. Fukaha çoğunluğu bu görüştedir. Hanbelilerle bazı Malikiler ölçüyü biraz daha geniş tutarak İslam’ın ruhuna ve umumi kaidelerine uygun olan ve tarafların faydalı gördükleri her şartı mümkün görürler. Hanefilere göre akit yapanlara fayda sağlayan, fakat akdin icabı olmayan, akde uygun düşmeyen, cevazı hakkında nass bulunmayan örfün de gerekli kılmadığı şartlar fasittir. Bu gibi şartlarla akit yapılırsa şartlar fasit, akit sahihtir. Riayet edilmesi gerekli olup olmamasına göre şartlar üç kısımdır. a- Evlilik düzenine, evliliğin tabiatı icabı meydana getirdiği neticelerine aykırı olan şartlara riayet caiz değildir. Nafaka ile mükellef olmamak veya aile hayatı yaşamamak şartıyla evlenmek gibi. b- Riayet edilmemesini gerektiren bir hususun bulunmadığı, yerine getirilmesi şeriatin ruhuna uygun bulunan şartlara riayet gerekir. Kadının üzerine bir daha evlenmemek ve onu başka bir yere götürmemek şartıyla yapılan evliliklerde bu şartlara uymak gerekir. c- Bazı şartlar da vardır ki yerine getirilmesi mekruhtur. Mesela bir kadının, mevcut karısını boşaması şartıyla bir erkekle evlenmesi doğru bir davranış değildir. Çünkü Hz. Peygamber bir kadının din kardeşi olan kumasının boşanmasını istemesini yasaklamıştır (Ebu Davud, Talak, 2). Şafiiler, evlenme akdinin gereği olan şartların muteber olduğunu, bunların dışındakilerin batıl bulunduğunu söylerler. Onlara göre batıl olan bu şartlara riayet gerekmez. Muvakkat evlilik dışındaki batıl şartlar, evliliğin sıhhatine mani olmaz. Malikilerin görüşü de yukarıdaki görüşlere uygundur. Ancak onlara göre, ortada yemin olmadıkça yerine getirilmesi uygun olan şartlara uymak gerekli değildir. Evlilik Muamele ve Merasimi Buraya kadar hukuki bakımdan evliliğin muteber olmasının şartlarını işledik. Şimdi de bu şartların gerçekleşmesini temin ve evlilik akdinin önemini ortaya koymak üzere bir takım idari ve resmi muameleler ve merasimler üzerinde durmak istiyoruz. İslam hukuku nazariyatında resmi muamelelere gerek olmaksızın tarafların rızaları kendileri, vekil veya velileri tarafından iki şahit huzurunda gerçekleşince dinen akit tamam olur. Bu belki küçük toplumlarda problem doğurmaz, ama bugünkü geniş toplumlarda resmi kayıtlara girmeyen evliliklerin yaptırım gücü yok denecek kadar azdır. Bu sebeple olsa gerek ki tatbikatta bazı düzenlemeler getirme ihtiyacı doğmuştur. Osmanlılarda önceden ilan, izinname ve kayda geçme gibi muameleler uygulanmıştır. 1917 tarihli Hukuk-ı Aile Kararnamesi bunu başlatmış, daha sonra İslam ülkelerinde çıkarılan Ahval-i Şahsiyye düzenlemelerinde bu hususlara yer verilmiştir. Hz. Peygamber’den bu yana evliliğin sıhhati için şart olmamakla beraber nikahın toplum içerisinde, düğün yemeği (velime) verilerek ilan edilmesi tatbik edilmiştir. Yuvanın kuruluşunu adeta bir bayram olarak telakki eden Hz. Peygamber, bunun bir merasimle kutlanmasını istemiştir. Yetim kalmış bir kızı himaye edip büyüten Hz. Aişe daha sonra onu evlendirmiş ve kendi eliyle gelin gittiği eve yerleştirmişti. Döndüğünde merasimin nasıl yapıldığını Hz. Peygamber’e anlatınca Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Ey Aişe, sizin eğlenmeniz yok mu? Zira ensar eğlenceden hoşlanır. Gelinle birlikte tef çalıp şarkı söyleyecek bir cariye göndermediniz mi?” (Buhari, Nikah, 63). Kısaca Hz. Peygamber düğünlerin çok şenlikli ve canlı olmasını istemiştir. O’nun günlerce düğün yemeği vermesi, Sudan’dan gelen halk oyunları ekibini eşi Hz. Aişe ile seyretmesi (Buhari, İdeyn, 2) bunu gösterir. Tabii ki her toplum kendi eğlence örf ve düğün adetlerini meşru çerçevede yaşatacak, mahalli zevkler ve canlılıklar muhafaza edilecektir. alıntıdır ATAUZEM | |
Konu Sahibi EyMeN&TaLhA 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
ATAUZEM 4.sınıf 2014 bahar dönemi bütünleme... | Erzurum Atatürk İlitam | EyMeN&TaLhA | 0 | 6357 | 14 Temmuz 2015 13:14 |
ATAUZEM 4.sınıf 2014 bahar dönemi bütünleme... | Erzurum Atatürk İlitam | EyMeN&TaLhA | 0 | 4215 | 14 Temmuz 2015 13:06 |
ATAUZEM 4.sınıf 2014 bahar dönemi bütünleme DİN... | Erzurum Atatürk İlitam | EyMeN&TaLhA | 0 | 5098 | 14 Temmuz 2015 13:00 |
Ramazan-oruç ve çocuğa kazandırdıkları | Çocuk ve Aile Sağlığı | Mihrinaz | 2 | 2844 | 14 Temmuz 2015 12:23 |
çocuk eğitiminde ceza hiç mi olmamalı? | Çocuk ve Aile Sağlığı | EyMeN&TaLhA | 0 | 2539 | 14 Temmuz 2015 12:03 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Atauzem islam hukuku 10-14.ünite değerlendirme soruları | EyMeN&TaLhA | Erzurum Atatürk İlitam | 2 | 10Haziran 2015 10:47 |
Atauzem islam hukuku 9.ünite özet | EyMeN&TaLhA | Erzurum Atatürk İlitam | 0 | 13 Nisan 2015 13:16 |
Atauzem islam hukuku 8.ünite | EyMeN&TaLhA | Erzurum Atatürk İlitam | 0 | 13 Nisan 2015 12:54 |
İslam Hukuku Genel Özet | Medine-web | İslam Hukuku-I | 0 | 22 Aralık 2013 20:45 |
Islam hukuku 9.ünite özet | muallime | İslam Hukukuna Giriş | 0 | 05 Mayıs 2012 08:17 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|