|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Esadullah,Açılış Tarihi: 02 Ekim 2022 (13:57), Konuya Son Cevap : 02 Ekim 2022 (14:01). Konuya 1 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
02 Ekim 2022, 13:57 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 15316 Üyelik T.:
18 Aralık 2011 | 9-Kâinatın 6 Eyyamda (Devir-Süreç) Yaratılması Bilimle Çakışmaz 9-Kâinatın 6 Eyyamda (Devir-Süreç) Yaratılması Bilimle Çakışmaz Kâinatın 6 Eyyamda (Devir-Süreç) Yaratılması Bilimle Çakışmaz Günümüzde kuranın beşer kelamı algılarında en çok gündeme getirilen yerlerin ve göklerin 6 günde yaratılması meselesidir. Diğer bölümlere geçmeden bu konuyu burada işlemeyi konu bütünlüğü açısından uygun gördük. Gerçekten sizin Rabbiniz, altı günlerde (altı devrede) gökleri ve yeri yaratan, sonra Arş’a istiva eden (kudret ve rahmetiyle kuşatıveren) Allah’tır…….(Araf, 54) Bu ayetten de açıkça anlaşılacağı üzere yerlerin ve göklerin yaratılışı kuranda 6 gün (yevm) diye beyan edilmiştir. Kur’an’da, göklerin ve yerin altı günde yaratılması ifadesi sekiz defa geçmektedir. Bunların dördünde “göklerin ve yerin altı günde yaratıldığı”, diğer ayetlerde ise “göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin altı günde yaratıldığı” ifade ediliyor. Bu ayetlerin beş tanesinde “altı günde yarattı” buyrulduktan sonra “tahtına kuruldu (isteva ala’l arş)” ifadesi yer almaktadır. Bu yedi ayet dışında Kur’an’da yaratılışın süresi ile ilgili açıklama Fussilet süresinde yer almaktadır. Burada biraz daha detaylı bir şekilde, “yer”in iki günde yaratıldığı, dört günde oradaki rızkların takdir edildiği, diğer taraftan semanın da iki günde yedi sema olarak düzenlediği ifade edilmiştir. Kur’an’da yaratılış hadisesinden oldukça çok bahsedilmesine rağmen süresi ile ilgili olarak bahsettiğimiz bu ayetler dışında bir açıklama yoktur. Yani yaratılış hadisesinin anlatımında zaman yönünden detaya girilmemiş sadece genel bir altı gün ifadesine yer verilmiştir. Kuranda yerlerin ve göklerin yaratılışını anlatan bu ayetlerden fussilet 9,10 ayetleri saymazsak (çünkü bu ayette daha çok dünyanın düzenlemesi anlatılmıştır) yedi ayetle göklerin 7 kat oluşuna uyumludur. Eğer sayarsak 8 olur ki, buda mümkinatın arşıyla beraber 8 oluşuna uyumludur. Yerlerin ve göklerin 6 yevm (gün) de yaratılışı Tefsir tarihinde üzerinde çok durulan ve bazı problemleri içinde barındıran meselelerden biridir. Mesela Razi tefsirinde bu problemleri şöyle dile getirmiştir: Burada sadece göklerin ve yerin yaratılışını zikretmekle yetinilip diğer varlıkların yaratılışından bahsedilmeyişinin sebebi nedir? Gün, geceden ancak doğuşu ve batışı ile ayrılır. Binaen aleyh Güneş ve Ay yaratılmazdan önce “günlerin” olduğu nasıl düşünülebilir? Ayrıca “Bizim emrimiz, birdir, göz kırpması gibidir” buyrulmuştur. Bu adeta, O’nun “gökleri ve yeri altı günde yaratan …” buyruğuna zıt gibidir. Allah Teâlâ gökleri ve yeri birbirini izleyen bir zaman içinde yaratmıştır. Öyleyse, onları yaratma işini altı günle kayıtlamanın hikmeti nedir? Diyerek bu problemlere kısaca temas etmiştir. [1] Baştan belirtelim ki, Yevm kelimesi Türkçede gün anlamına gelmektedir. Fakat dilimizde “gün” kelimesine yüklediğimiz anlamlar ile Arapça’da “yevm” kelimesine yüklenen anlamlar arasında benzerlikler varsa da ikisi arasında bazı farklılıklar vardır. Nitekim Arapçadaki “yevm” kelimesi bizim “gün” kelimesinin kapsadığı anlamlardan farklı anlamlara da gelmektedir. Yevm: Güneş’in doğuşundan batışına kadar olan zamanı ifade eder. Gün, çağ, devir, anlamlarına gelmektedir. Eyyamü`l-Arab, (cahiliyye devrinde) Arapların savaşları ve önemli olayları manasına gelmektedir. Ayrıca bir zaman aralığını, yani önceden belirlenmiş bir zaman aralığını da ifade eder. “Yevm” kelimesinin çoğulu “eyyam”dır. Aslında bunun “eyvam” olduğu fakat “vav” harfinin “ya” harfine idgam edilerek “eyyam” şekline dönüştüğü ifade edilmiştir. “Onlara Allah`ın günlerini hatırlat” ifadesi, Allah`ın onlara verdiği nimetleri ve Nuh, Ad, Semûd kavimlerine olan azaplarını hatırlat manasına gelmektedir. Görüldüğü üzere “yevm” kelimesi değişik anlamlara gelmektedir. Kur’an’ın indiği toplumda bu kelime yukarıda verdiğimiz her anlamda kullanılabilmekteydi. [2] Bu yüzden bu kelimeyi, sadece kullanılan genel anlamıyla -Güneşin doğuşu ve batışı ile sınırlı olan anlamına hapsetme zorunluluğu yoktur. Kaldı ki yerler ve göklerin yaratılışı ayetlerinde bunu normal günle kısıtlamak mümkün değildir. Gece ve gündüzün, güneşin yaratılmadığı bir zamanda normal gün olarak anlamak ayetin ifadesini de daraltmaktır. Bizler göklerin yaratılışından bahseden ayetlerin diğer manalarından devir, süreç aşama aşama yaratılmıştır şeklinde olduğunu anlıyoruz. Nitekim girişte büyük patlamanın bilimsel izahının yapıldığı yerde beyan ettiğimiz gibi, patlamadan 300.000 yıl sonra oluşum safhalarının başladığı kanıtlanmıştır. Bu bilimin üçyüz bin yıl dediği zaman aralığı kuranın gün- bizim devir, süreç, zaman dediğimiz ifadeye uygundur. Yeri gelmişken hadis rivayetlerinde yerlerin ve göklerin cumartesi, diğer lafızla Pazar yaratılmaya başlandı, Cuma diğer ifadeyle cumartesi bittiği ve Allahın c.c dinlendiğine yönelik gelen hadisler zayıf ve israiliyat kaynaklı hadislerdir. Hadis alimlerinin çoğunluğu bu hadisleri reddetmişlerdir. Bunların içerisinde bahsedilen özellikle yaratma bittikten sonra dinlendi tarzında gelen Yahudilerin ifadeleri kaf, 38 ayetinde açıkça reddedilmiştir. Bu hadisler içerisinde Müslim’de geçen bir hadiste, Ebu Hureyre (r.a.) şöyle dedi: Allah cumartesi günü toprağı yarattı. Pazar günü dağları yarattı. Pazartesi günü ağacı yarattı tarzında gelen hadisi de her ne kadar hadis alimleri muteber kabul etmemişlerse de, bize göre bu hadis fussilet suresinde dünyanın düzenlendiğinden bahseden ayetleriyle beraber anlaşılması gerekir. Fussilet 9,10 ayetlerinde dünyanın yaratılışından bahseden ayetlerle bu hadis değerlendirilmiş olsaydı bir çelişki olmadığı, tersine dünyanın yaratılış safhalarının aslında anlatıldığı görülürdü. Kuranı kerime bizler baktığımızda gün kelimesinin normal gün olarak, Mesela “…Kurban kesmeyen kimse hac günlerinde üç, memleketine döndüğü zaman yedi olmak üzere oruç tutar ki, hepsi tam on gündür. (bakara, 196) kullanıldığını görürüz. Aynı şekilde yevm kelimesinin “Yer başka bir yere gökler de (başka gökler) haline getirildiği gün(zaman) (İbrahim, 48) ayetinde mutlak bir zamandan bahsettiği, normal bir gece- gündüz olayından bahsetmediği görülür. Yine ayette: “Andolsun ki Musa’yı da: Kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah’ın (geçmiş kavimlerin başına getirdiği felâket) günlerini hatırlat, diye mucizelerimizle gönderdik. Şüphesiz ki bunda çok sabırlı, çok şükreden herkes için ibretler vardır” (İbrahim,5) ayetinde “Allah’ın günleri” diye ifade buyrulmaktadır. Yani bu ifadedeki “günler” olayların olduğu zaman veya günler olmaktadır. Bunlar zamanın belli bir dilimini kapsayan olaylardır. Kısacası kuranda bu “Yevm” kelimesinin kapsadığı zaman; an, gün, ay, yıl, asır, devir ve bilinen- bilinmeyen zaman dilimlerinden, faklı manalarda bahsettiğini görürüz. [3] Nitekim kuranda Rabbimiz zaten günlerin bizim bildiğimiz günlerden olmadığını, farklı olduğunu açıkça beyan etmiştir. Ayette: Gökten yere (âlemlerdeki) her işi O evirip-yönetip düzene koymaktadır. Sonra (işler) sizin saymakta olduğunuz bin yıl süreli bir günde yine O’na yükselip (durmaktadır). (Secde, 5) buyrulmuştur. Bu ayette görüleceği üzere bizim saymakta olduğumuz bin yıl bir güne denk gelecek şekilde ifade edilmiştir. Başka bir ayette de: Melekler ve Ruh ona süresi elli bin yıl olan bir günde çıkabilmektedir. (Meariç,4) diye buyrulmuştur. Bu ayetlere bakıldığında ilk etapta tezat varmış gibi algılanır. Bu ayetlerde çok hikmet saklanmaktadır. Özellikle manaya bakan kısımlarına burada değinmeyeceğiz. Yalnız şu kadarını söyleyeyim ki, Tasavvufta Alemi emir denilen bir alem vardır. Rabbül alemin varlıklar aleminde bir emir buyurduğunda meleküt aleminin en üstü olan mele-i ala dediğimiz makama iletir. Mele-i ala yüce melekler, diğer ifade ile mukarrebun meleklerin bulunduğu makamdır. Bu bizim bin yıllık bildiğimiz bir günde kastedilen bu mele-i ala makamıyla Alemi emir denilen yerin arası ve inceliği anlatılmıştır. İkinci ayette de normal yedi kat göklerin melekleri kastedilerek, yani mele-i ala makamının altında bulunan melekler alemiyle arşu rahmanın arasını 50 bin yıl olarak ifade etmiştir. Yani bu rakamlar bir nevi uzaklık, mesafe ifadeleridir. Zaten Meariç 3 ayetinde de “yükselme, makamlarının, derecelerinin sahibi Allahtır” ifadeside dediğimizi destekler. Maneviyatta meariç(yükselme) makmaları, yerleri ve derecelerini ifade eden ayetlerdir. Tabi bu yükselme makamları, yerleri tamamen manevi değildir. Zahiri, bilimsel tarafına bakan kısımları da vardır. Ayetin ilimsel hikmetlerine ilerde göklerdeki yollar konusunda değinilecektir. Tasavvufa bakan diğer hikmetlerine de konunun dağılmaması ve uzun bir mevzu olduğundan girmiyoruz. Bu ayetlere dikkatle bakıldığında tezat yoktur. Çünkü süresi sizin saydığınız bin yıl ayetiyle süresi 50 bin ayetinde fark vardır. Birinde sizin saydığınız derken insanların kullandığı gün özellikle vurgulanmış, diğerinde ise bu ifade vurgulanmamıştır. İkincisi ise, melekler ve ruhun ona çıktığı anlatılmıştır. Diğerinde bu ifade yoktur. Bu iki özellik yukarda tasavvufi mana farklılığının da sebebidir. Bu zamanla alakalı ayetlerde konumuza bakan incelik ise, zamanın farklılaşmasının (göreceliği) anlatılmasıdır. Kısaca bu hususta bilgi vereceğiz ki, konu daha iyi anlaşılsın. [1] (Râzî, XXIV, 99.) [2] ( İbn Manzur, Lisan, XXII) [3] ( Elmalılı, I, 82.) |
Konu Sahibi Esadullah 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Bu Zaman Manevi Fetrettir | Esadullah | Esadullah | 2 | 107 | 09 Kasım 2024 12:40 |
Kuantum Belirsizlik (Heisenberg) İlkesi Kuranda... | Esadullah | Esadullah | 0 | 102 | 08 Ekim 2024 16:38 |
Gayb Alemine Açılan Kapılar... | Eserler/Yazarlar | Kara Kartal | 1 | 448 | 29 Ocak 2023 13:22 |
Hiperaktif ve Otizm Çocuklar İçin ... | Tıbb-ı Nebevi ve Alternatif Tıp Bilgileri | Mihrinaz | 1 | 470 | 14 Ekim 2022 01:49 |
Tabiat ve Burçlara Göre Beslenme-Hangi Tabiat... | Alternatif Tıp | Esadullah | 2 | 584 | 14 Ekim 2022 01:38 |
02 Ekim 2022, 14:01 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 15316 Üyelik T.:
18 Aralık 2011 |
Evet, Konuya dönecek olursak bu ayetlerde bahsedilen süreler unutulmasın ki, çok uzun süreleri, çokluğu ifade etmek için de kullanılmıştır. Arapçada bu tür sayılar malumdur ki, çokluğu ifade içinde kullanılmıştır. Hem yukarda verdiğimiz Secde 5 ayetinde bir incelik daha vardır. Bin yıl ifadesinde mazi geçmiş siga kullanılmıştır. Yani o esnada günün şimdi olduğu şekilde olmadığına ve bizim bildiğimizden farklı olduğuna işaret edilmiştir. Bundan dolayı bu rakamlarla Hak Teala ancak kendisinin hakkıyla bildiği bir süreyi aslında kastetmiş demektir. Bundan dolayı yevm kelimesi bilinen gün manasında olmadığı, zaman, devir, süreç gibi ifadeleri anlattığı aşikardır. Tabi bu dediğimiz bizler için geçerlidir. Zira Allah c.c zamanı da yaratan zamandan ve mekandan münezzeh bir zattır. Bizlerin ayetlerde ifade edilen 6 günü devir, uzun zamanlar diye anlamamız, bizlerin zamana bağlı algılarla yaratıldığımızdandır. Bu özelliğimizden dolayıdır ki, aslında Allahın c.c katında olmuş, bitmiş bir hadiseyi rabbimiz bizler anlayabilelim diye zamana veya zamanlara izafe etmiştir. Zira o Evveldir Ahirdir Zahirdir Batındır. Zamanın algıya bağlı ve farklılıklarını kuranda biz gerek Efendimizin s.a.v miraç hadisesinde ve uyutulup 300 küsür yıl sonra uyandırılan ashabı kehf kıssasında ve 100 yıl uyutulup uyandırılan bakara da geçen alimlerin ekserisine göre Üzeyir dir dedikleri vakıalarda çok açık bir şekilde görmekteyiz. Mesela Kehf suresinde Ashabı Kehf hikâyesi anlatılırken “Böylece biz, aralarında birbirlerine sormaları için onları uyandırdık: İçlerinden biri: “Ne kadar kaldınız?” dedi. (Kimi) “Bir gün ya da günün bir parçası kadar kaldık” dediler; (kimi de) şöyle dedi: “Rabbiniz, kaldığınız müddeti daha iyi bilir” buyrulmaktadır. Onlar mağarada çok kısa bir süre (bir gün veya daha kısa) kaldıklarını düşünüyorlardı. Fakat gerçekte, “Onlar mağaralarında üç yüzyıl ve buna ilaveten dokuz yıl kalmışlardır” “Onların ne kadar kaldıklarını en iyi Allah bilir. Göklerin ve yerin gaybı O’na aittir. O, ne mükemmel görendir! O ne mükemmel işitendir! İnsanların O’ndan başka dostu yoktur. O, hiç kimseyi hükümranlığa ortak kılmaz” Onlar gerçekte orada üç yüz yıldan fazla kalmışlardı ama onlar sadece bir gün kaldıklarını düşünüyorlardı. Demek ki vakit kavramı insanın hissetmesine göre değişebilen bir kavramdır. Üç yüz yıl insanın onu hissetmesine göre bir gün gibi bile olabiliyor. Buradan da vakit kavramının tamamen izafi bir olgu olduğu ortaya çıkmaktadır. Ayetin devamında “Onların ne kadar kaldıklarını en iyi Allah bilir. Göklerin ve yerin gaybı O’na aittir” (Kehf, 19-26) buyrularak insanların kendilerince bazı çıkarsamalarda bulunduklarını fakat bilgi kaynaklarının yetersiz oluşu nedeniyle düşüncelerinin ve kanılarının görelilik taşıdığını açıkça göstermektedir. Bu ayetlerde bulunan bir incelikte evrende, (göklerde) gün kavramında bildiğimiz günden farklılığın olduğu gibi, göklerde de bilinen hesaplamalardan farklılığı ortaya çıkmış olur. Yani astronomik birim denilen gök biliminde kullanılan uzaklık birimleridir. Astronomik birim, evrendeki büyük uzaklıkları belirtmek için kullanılır. Astronomi Birimi: Yerküre ile güneş merkezi arasındaki ortalama uzaklık birim olarak seçilirse, bu uzaklığa astronomi birimi (AB) denir. Işık Yılı: Işığın boşlukta bir yılda kat ettiği uzaklığa eşdeğer, yaklaşık 10 trilyon kilometreye eşit uzaklık birimi. Paralaks: Iraklık açısı olarak da bilinir. [1] Bu bilgileri yukarda tasavvufi manalarında yazdıklarımla değerlendirirseniz 50 bin yıl ve bin yıl ayetlerinde gökler içerisinde farklı makamlarla (yerler) mesafelerinin bir nevi uzaklıklarının anlatıldığı anlaşılır. Arapların çok eskiden beri mesafeyi ifade etmek için zamanı kullanmaları da bu dediğimizi desteklemektedir: Araplar mesafayi ifade etmek için, bir aylık yürüyüş, bir haftalık yürüyüş, bir günlük yürüyüş vb. ifadeleri kullanmışlardır. Yani ayetlerde geçen sizin saydığınız günlerle ifadesinde muhataplar genel olmakla beraber bu ifade o an mevcutta olanlara yapılan bir hitaptır. Mesela sahabeler o an hayattaydı siz ifadesinin muhatabı o an hayatta olanlardı. Şu an bizlerin hayatta olup da siz ifadesiyle muhatap olduğumuz gibi, geçmişte ve ayetlerin indirildiği günden günümüze farklı farklı zamanlarda yaşayanları da kapsadığı için genel bir hitap vardır diyoruz. Ama kim hangi dönemde yaşamışsa o an o dönemdekilere de bir hitaptır. Şimdi bu ayetteki rakamların içeriğini daha iyi anlayabilmek için, ayetlerin indirildiği dönemde kullanılan matematik ve sayıları bilmek gerekir. Zira ayette sizin saydığınız günler ifadesinde ve bin yıl, 50 bin yıl ifadelerinde çokluktan kinayedir dememizin sebebi budur. Bu ayetlerin indirildiği dönemde kullanılan sayı sisteminde en çok bin rakamı kullanılmaktaydı. O dönemde malumunuz Araplar ebced denilen hesap sistemini kullanıyorlardı. Ebced düzeni “Arap alfabesinin ilk tertibi; harflerin taşıdığı sayı değerlerine dayanan hesap sistemi” şeklinde tarif edilmektdir. Bu sistemin, İbrânîce ve Ârâmîce’nin de etkisiyle Nabatîce’den Arapçaya geçmiş bulunduğu ve Hz. Peygamber (a.s.m) devrinde de olduğu gibi kullanıldığı bilinmektedir. [2] Modern matematikte sayının tam, kesirli, rasyonel, irrasyonel, sanal, kompleks, yalın, bağlı, belirli, belirsiz, bilinen, bilinmeyen gibi çeşitleri vardır. Tam sayı kavramı kökeni tarih öncesi çağlara giden, matematiğin en eski kavramlarından biridir. Rasyonel kesir kavramı ise geç gelişmiştir ve genelde tam sayı sistemleriyle yakından ilişkili değildir. İlkel kabileler arasında kesirlere hemen hemen hiç ihtiyaç duyulmamış, bu pratik insanlar kesir kullanmaya gerek kalmayacak kadar küçük birimleri seçmiştir. Böylece tek ve çift ayırımından ondalık kesirlere doğru düzgün bir ilerleme olmamıştır; ondalıklar Antikçağ’dan ziyade modern çağ matematiğinin ürünüdür. [3] Yani bu ayetler indirildiği dönemle günümüzde bulunan insanlar nasıl değişmişse, hesap ve sayı sistemimizde eskide kullanıldığı gibi değildir. Şu an sayı sistemi çok gelişmiştir. Sizin saydıklarınızla bin yıl derken şu an astronomide kullanılan sayısal değerlere göre ayetlere mana vermekte hiçbir sakınca yoktur. Bugün kullanılan ışık yılı tabirleriyle ifade edecek olursak mesafesi bir milyon ışık yılı, bir milyar ışık yılı gibi ifadelerle ifade etmek ve anlamak daha uygundur. Buraya kadar verilen bilgilerden anlaşılmaktadır ki, ayetlerde bahsedilen 6 (yevm) gün ifadeleri çokluğu ve uzun zamanları, devirleri ifade eden ve insanların gelişimi, ilimlerinin gelişimine uygun şekilde de yorumlamaya müsait bir üslub içeren ifadelerdir. Geçmişte 6 gün nasıl ki, aynıyla ve sahabeden sonrasında gelişen sayısal ilimlerin ve fenni ilimlerin gelişimiyle orantılı olarak farklı gün yapıları anlaşılmışsa. Bugün de geçmiştekilerden farklı günümüzde kullanılan bilimsel değerlere uygun anlaşılır. Yukarda evrenin yaşına yönelik verdiğimiz bilgilerden de anlaşılacağı üzere, bilimin bugün evren ortalama 13-15 milyar yıldır bulguları bu ayette geçen 6 eyyam-devir ifadesiyle uyumludur. Bu özellik kuran ayetlerinin hepsinde vardır. Yani geçmişe uygun tarzda bakan bir ayet günümüze de uygun bakmakta ve gelecekteki bilgi birikimlerine uygun tarzda bakmaktadır. Bu özelliği taşıyan bir dil yapısına sahiptir. Şu an bilimsel veriler kâinatın bu süresinden bahsetmesi ilerde bilimin daha da gelişmesiyle belki değişime uğrayacaktır. Yani şu anki verilen rakamlarda değişkendir. Kuranın bu üslup genişliğinden dolayıdır ki, ilerde bilim bu rakamları değiştirse de bizlerin bu ayetleri o an bilimin verdiği değerlere uygun yorumlamamıza engel olmayacaktır. Sadece bu üslup tarzı bile anlayanlara kuranın ezeli ve ebedi bir ilim sahibinden indirildiğine açık delildir. Buraya kadar verilen bilgilerden hareketle kuran birilerinin iddia ettiği gibi, beşer kelamı olsaydı, uydurma olsaydı veya bilimle çatışan bir kitap olsaydı bu bilimsel verilerle çakışması gerekmez miydi? [1] (Astronomi birimi detayları için bkn.Wikipedia.org) [2] (bk. İslâm Ansiklopedisi, X/68.) [3] (bkn..TDV Sayılar mad.) H.Kerrar Kuran İlimleri İlmi ve Bilimsel Ayetler dersinden... |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Fetö ve 15 Temmuz'a giden Süreç | Nebevi Sevda | Videolar/Slaytlar | 0 | 08 Nisan 2018 22:53 |
Kainatın Efendisi | akgün | Hz.Muhammed(s.a.v) | 5 | 21 Kasım 2010 00:00 |
Kur’ân.Kâinatın Ruhudur | Hazan Mevsimi | Kur'ân-ı Kerim Genel | 0 | 23 Ocak 2010 18:41 |
Varlıkların yaratılması evrimle açıklanabilir mi? | Belgin | Soru Cevap Arşivi | 0 | 08 Nisan 2009 11:18 |
Kainatın yaratılması nasıl olmuştur nasıl yaratılmıştır hakkında bilgi verirmisiniz | MERVE DEMİR | Soru Cevap Arşivi | 0 | 07 Nisan 2009 21:57 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|