|
Konu Kimliği: Konu Sahibi MERVE DEMİR,Açılış Tarihi: 12 Ağustos 2007 (18:47), Konuya Son Cevap : 26Haziran 2012 (23:04). Konuya 8 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
12 Ağustos 2007, 18:47 | Mesaj No:1 |
EVLİLİKTE HUZUR ARAMA YOLU İhtiyaçlarımız ve İsteklerimiz Birbirinize elbisesiniz…” Rabbimiz, Kur’ân’da eşleri birbirlerinin elbisesi olarak tarif eder. Bizim fıtratımızı bizden iyi bilen Rabbimizin eşleri elbiseler diye tarif etmesi, hiç şüphesiz, sonsuz manalar içeriyor olmalı. “Elbise”nin anlamı ve çağrıştırdıkları üzerinden eşimizi anlamaya çalışabilir miyiz?: Başkalarına elbisenizle görünürsünüz. Elbisenizin temizliği, sağlamlığı, rengi ve şıklığı dışarıya verdiğiniz mesajdır. Elbisenizin güzelliği ile kendinizi önemsediğinizi ve önemli olduğunuzu ifade edersiniz. Kirli, pejmürde, dağınık, sökük, yırtık bir elbise kendinize değer vermediğiniz anlamına gelir. Şu halde, “Elbisemden bana ne?” deme hakkınız yoktur. Kendinizi elbisenizle tanıtırsınız; o kimliğiniz olur, kişiliğinizi ortaya koyar. Elbisenizde olabilecek her türlü kusur, size mal edilir; kişiliğinizden kaybettirir. Eşiniz de sizin başkalarına kişiliğinizden kaybettir.**göründüğünüz kimliğinizdir. Onu yıpratırsanız, bakımını ihmal ederseniz, perişan hale getirirseniz, önce kendinize zarar vermiş olursunuz. Kişiliğini kaybeden, özgüvenini yitiren, değer verilmeyen bir eş, sizin kendinizi böyle bir eşle yaşamaya mahkûm ettiğinizin göstergesidir. Bu da sadece eşinizi değil, kendinizi de önemsemediğiniz anlamına gelir. Elbiseniz ayıplarınızı örter. Çıplak gezmek kadar utandırıcı bir şey yoktur herhalde… Şükür ki elbise sizi hem güzelleştirir hem de bedeninizin saklamanız gereken kısımlarını örter. Bir bakıma sırdaşınızdır elbiseniz; en gizli saklı yerinize dokunur ama başkasına göstermez. İç yüzü çıplaklığınızı görür ama dış yüzünde bunu kimseye belli etmez. Hiç ummadığınız bir zamanda sökülüveren yahut içindekini gösteren bir elbise ayıplarınızı sergiler, sizi mahcup eder. Eşler de birbirlerinin kusurlarını örtmek için vardır. Eşlerin kusur ve ayıpları, hata ve zaafları birbirine açıktır. Eşiniz, sizin hakkınızda başka kimsenin bilmediklerini bilir, sizde başka kimsenin görmediklerini görür. Elbette, bir “elbise” yahut “örtü” olarak, bu ayıpları ayıplamak için değil, örtmek, saklamak, ortadan kaldırmak için yanınızdadır. Eşinizin hata ve kusurlarını küçültüp saklamak yerine, daha da büyütüp ortaya çıkarmaya çalışıyorsanız, siz “elbise” değilsiniz. Bu yüzden eşinizi kimseyle kıyaslamayın; çünkü başkalarını sadece elbiseleri üzerinden görürsünüz[/size]; başkalarının elbiselerinin bildiğini bilemezsiniz. Elbiseye siz değer katarsınız. İçine bir insan girdiğinde değer kazanır elbiseler. Hiçbir elbise paketinde kalsın diye dikilmez. Onu değerli kılan, bir insan bedenine uygun olması, bir insan tarafından giyilebilir olmasıdır. Bir başka deyişle, insan elbiseyi giyindiğinde, elbise de insanı giyinir. İçinde insan olan bir elbise adeta konuşur, işitir, görür, düşünür. Kendisinde kişilik olmayan bir insanı çok güzel bir elbise kişilik sahibi etmez. Elbise üzerinden sarkar, her haliyle o insana fazla geldiğini söyler. Çoğunlukla “iyi” ve “ideal” bir eş ararız. Bu arayış kendimizin bu “iyi” ya da “ideal” eşe, “iyi” ya da “ideal” bir eş olup olamayacağımız detayını gözden kaçırtır. İyi bir elbiseyi giyinince, adam olunmayacağı gibi, iyi bir eş bulununca da, iyi bir evlilik garantisi yoktur. Öncelikle bu “iyi” eşe “iyi” eş olmanız gerekir. sonra da iki “iyi” eş olarak “iyi” bir ilişkiyi sürdürmenin ve geliştirmenin yollarını aramanız gerekir. Eşler birbirlerinin elbisesidir; yani birbirlerini giyinirler Aralarındaki uyum onların ilişkilerinin şıklığı için vazgeçilmezdir. Eşiniz de elbiseniz olduğuna göre, sadece onu giyinmekle değer kazanacağınızı düşünmeyin. Elbiseye sizin de katacağınız bir şeyler vardır. Ona göre yürümesini, ona göre durmasını, ona göre davranmasını bilmeniz gerekir. Elbise sizi korur. Elbisenin örtme fonksiyonuna ek olarak koruma fonksiyonu da vardır. Elbise soğuktan, aşırı sıcaktan, kir ve tozdan vs. korur. Canınızı ve teninizi tehdit eden şeyler karşısında, elbisenize daha sıkı bürünmeniz gerekir. Aksini yapıp böylesi tehditlerden elbisenizi sorumlu tutmanız haksızlık ve akılsızlık olur. Hayatımız pürüzsüz ve sorunsuz değildir; eşler arasında soğukluğa sebep olabilecek sayısız sorun çıkar. Çünkü hayatı olduğu gibi, olumsuzlukları da içinde olacak şekilde paylaşmaya söz verdiniz. Bu durumda, eşinize olan sevginizin ve bağlılığınızın sorunlar ortaya çıkınca yitirilmesi değil, artması gerekir. Sorunlara karşı birbirinizi desteklemek üzere bir aradasınız. Çıkan her sorunun çözümü olarak boşanmayı düşünmek, dahası sorunlara evliliğin yol açtığını düşünmek, üşüyorum diye elbiseyi üzerinizden atmaya benzer. En çok o zamanlarda lazımdır size elbiseniz; yani eşiniz. Birbirinize sıkıca sarılmadığınız sürece gelen ilk rüzgâr elbisenizi üzerinizden sıyırıverir; eşinizle uzaklara düşersiniz Evlendiniz ama eş olamadınız. berabersiniz ama bir olamadınız. birbirinizi buldunuz ama kendinizi bulamadınız evet… sen öyle beklemeliydin ki onu,eşin cennete koşar gibi evine gelmelydi… öyle bir sevgi halesi olmaydı ki gözlerinde,sana bakınca cennete düşmeliydi… arındırmalıydın kalbini her türlü şüpheden ,tüm dünyevi endişelerden. kalbinde öyle sonsuz umut rüzgarı esmeliydi ki eşinin kalbindeki tüm kara bulutlar seni seni görünce dağılmalıydı ”beni incitti sözünü silmeliydin aklından .her ne olursa olsun incitmemeliyim, Çünkü ben sevgi bestesiyim demeliydin ona hizmet bir zorunluluk değil sevgi ve merhametin sonsuz çağlayanı gibi yaşanmalıydı evinizde. her zaman coşkulu her zaman berrak sen onun huzur köşesi olmalıydın. evine girerken gül bahçesine girmeliydi, nefsin homurdanışlarını değil ,kalbin ölümsüz ve doyumsuz sevgi bestelerini dinlemeliydi senden ve sen sevgili dostum. evine dünyanın gürültüsünü değil,kalbinin huzurunu getirip gezmeliydin gözlerindeki solgun bakışları umut çeşmesinde yıkayıp öyle bakmalıydın eşine…. O cennetlerde gözleri eşlerinden başkasını görmeyen, tatlı bakışlı öyle güzeller vardır ki, daha önce cin ve ins’ten hiç kimse kendilerine dokunmamıştır. Rahman Sur. 56 Yanlarında, kocalarından başkasının yüzüne bakmayan, yumuşak bakışlı, güzel gözlü, gün yüzü görmemiş yumurtanın pembe beyaz renginde eşleri de olacak. Saffat sur. 48-49 Onların beraberinde, gözleri kocalarından başkasını görmeyen yumuşak bakışlı, aynı yaşta güzeller vardır. Sad 52 Gerçekten biz hûrileri apayrı biçimde yarattık.Onları, bâkireler kıldık.Eşlerine düşkün ve yaşıt . Vakıa Sur 35-36-37 gözleri eşlerinden başkasını görmeyen ….. kocalarından başkasının yüzüne bakmayan, kocalarından başkasını görmeyen …… daha önce cin ve ins’ten hiç kimse kendilerine okunmamıştır... Eşlerine düşkün... Hiç düşündünüz mü RABBİM cennet hurilerini anlatırken ısrarla neden hep bu cümleleri kullanıyor.. sadece eşlerine has, gözleri sadece eşlerine bakan, sevgileri sadece eşlerine olan, eşlerinden başkasının kendilerine ne bakabildiği ne dokunabildiği ne de sevebildiği; göz nuru gönül süruru huriler eşler… Düşünün bir; sevdiğinizi düşünün, bu dünyada size eş olan hanımlarınızı düşünün.. bu dünyada size eş olan kocalarınızı düşünün.. evlerinizi düşünün.. sevginizi düşünün.. nasıl bir sevgiyle sevildiğinizi düşünün.. istemez misiniz eşinizin gözü sizden başka kimseyi görmesin.. istemez misiniz eşinizin bütün sevgisi son zerresine kadar size ait olsun.. istemez misiniz sevginiz size hem bu dünyada hem ahirette cenneti yaşatsın.. istemez misiniz eşiniz gözünüzün nuru gönlünüzün en güzel süruru olsun.. istemez misiniz eğlenceniz; eviniz eşiniz çocuklarınız olsun.. istemez misiniz dostlar RABBİMİN sizlere en güzel hediye olarak verdiği eşlerinizi….. hep en güzel bir hediye …… en güzel bir emanet olarak görmeyi,…korumayı, sevmeyi ve bu sevgiyle dünyadaki cenneti yaşayıp bu cennetle ahiretteki cennete koşmayı ve cennette eşlerinizin hurilerden daha güzel bir şekilde yine size eş olarak verilemesini… tekrar söylüyorum cennette eşlerinizin hurilerden daha güzel bir şekilde yine size eş olarak verilemesini… ….. Şimdi daha iyi anlıyorum RABBİMİN hurileri anlatırken ısrarla bu kelimeleri kullanmasını gözleri eşlerinden başkasını görmeyen kocalarından başkasının yüzüne bakmayan kocalarından başkasını görmeyen daha önce cin ve ins’ten hiç kimse kendilerine dokunmamıştır...Eşlerine düşkün.... Eşinizin sadece sizi sevmesi……. Sadece size ait olması…. Size en Eşler arasında sorunlar genelde “anlamamaktan” çıkar. Koca hanımını, hanım beyini anlamamak için sanki gayret gösterir. Halbuki birçok sorunun çözümü anlamaktan geçmektedir. Hakim, yaşlı çifte sormuş;- Bunca yıldan sonra niçin ayrılmak istiyorsunuz? Yaşlı kadın cevaplamış; - Hakim bey, bir ay öncesine kadar aklımda böyle bir şey yoktu. Eşim bana bir mine çiçeği getirdi. Ben de çiçekleri çok severim. Bu çiçek de çok sulanması gereken bir çiçekmiş ve eşim, düzenli aralıklarla sulanmadığında öleceğini söyledi. Ben kemik rahatsızlıkları olan bir insanım. Geceleri uykumdan kalkıp çiçeği sulamam gerektiği halde, bir gün fark ettim ki, eşim bir kez olsun benim ağrıma rağmen gece kalkıp suladığım çiçeğimi sulamadı. Bunun üzerine ben de bu kadar düşüncesiz bir insanla yaşamamam gerektiğine karar verdim. Hakim kadına hak vermiş; ama âdettendir diye bir de adama sormuş;- Senin söyleyecek bir şeyin var mı? Yaşlı adam cevaplamış; - Eşimin anlattığı her şey doğru, tek bir şey dışında. Mine çiçeği çok sulandığında ölür. Karımın kemik rahatsızlığı var ve iyileşmesi için düzenli egzersiz yapması gerekir; ama eşim bunu yapmadığı için ben bu yalanı buldum. Çiçeği ölmesin diye her gece kalkmak zorunda kaldı. O, her uyandığında ben de uyanık olurdum, işini bitirip uyuduğunda, gidip çiçeğin suyunu boşaltır, peçetelerle toprağını kuruturdum. Sonra da yatağa gelip, bana hayatı güzelleştiren, canımdan çok sevdiğim eşimi doyasıya sevdiğimi düşünürdüm. Hikâyemizden yola çıkarak, kahramanlarımızın birbirlerini neden anlamadıklarını tahlil etmeye çalışalım. Bu anlatacaklarımız kendi ailemizle aramızdaki duygu farklılığının sebeplerini de daha kolay anlamamızı sağlayacaktır. Çoğu eş, “ayrı dünyaların insanıyız” ifadesini kullanmıştır ya da aklından geçirmiştir. Peki neden bu kanıya varırız, gerçekten ayrı dünyaların insanı mıyız? Birbirimizi anlamak bu kadar mı zor, anlaşılmazlık hangimizde? Bu minval üzere devam eden soruları ve sorunları çoğaltmak mümkün. Bunların altında yatan sebebi irdeleyecek olursak, kadınlarla erkeklerin duygu dünyası arasındaki farklılıkların olduğunu göreceğiz. Eğer eşler olarak, bu farklı duyguların neler olduğunu bilirsek, birbirimizi daha kolay anlar ve ayrı dünyaların insanları olsak da farklılığımızın tadını çıkarabiliriz. | |
Konu Sahibi MERVE DEMİR 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN ülke tv Canlı... | Videolar/Slaytlar | Medine-web | 1 | 2904 | 23 Ağustos 2013 00:41 |
İran Emperyalizmi | Makale ve Köşe Yazıları | Medine-web | 6 | 3645 | 26 Ocak 2013 22:53 |
gerekli gereksiz bir şiir.. | Makale ve Köşe Yazıları | MERVE DEMİR | 0 | 3285 | 06 Aralık 2012 10:48 |
olmamış kayınbiradere mektup :) | Komik Paylaşımlar | Allahın kulu_ | 10 | 7827 | 03 Kasım 2012 23:19 |
İslamın kurtuluşu bilinçlenme ile mümkündür | Makale ve Köşe Yazıları | Esadullah | 11 | 7287 | 02 Ekim 2012 21:16 |
12 Ağustos 2007, 19:17 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Ailede huzur..(Elbisesiniz Birbirnize ) Kadınlar, erkeklerden daha çok, daha farklılaşmış ve daha incelmiş duygulara sahiptir. Yani kadınlar, çok zengin duygu hazinesine sahiptirler. **Kadınlar bol miktarda duyguya sahiptir; ama duygusal zekâ bakımından erkeklerden daha zeki oldukları söylenemez. Doğal olarak duygular bol olunca, onların idaresi de zorlaşmaktadır. **Erkekler, kendilerini rahatça soyutlamayı ve başkalarını ustaca kullanmayı kadınlardan daha iyi bilirler. Fakat kadınlar, çevrelerindeki olumsuz duyguların etkisinden çok çabuk etkilenirler. Akıl süzgecini kullanmadan duygu fırtınalarına kapılmaları an meselesidir. **Araştırmalar,kadınların duygusal eğitime, erkeklerden daha çok önem verdikleri ve bu eğitimle daha çok uğraştıklarını göstermektedir. **Kadınlar, beyin küresinin bir yanından diğerine geçiş yapmada erkeklerden daha başarılıdır. Bu yüzden kadınlar, olayları bir bütün olarak ve esnek bir şekilde değerlendirebilirler. **Kadınlar, başkalarının duygularını tanımak ve onlara uymak konusunda erkeklerden daha fazla ustalık kazanmışlardır. Maalesef ki aynı ustalığı kendi duygularını anlamakta gösterememektedirler. **Kadınlar daha çok sorun odaklı, erkekler ise daha çok çözüm odaklı tavırlar sergilerler. Sorun odaklı kadın, karşısındakini dinlerken, kendisinin de dinlenmesini ister. Fakat çözüm odaklı erkek, dinleme yerine çözüm sunmayı ister. **Kadınlar, beyinlerinin sağ lopunu erkeklerden daha iyi kullanıyorlar. Bu yüzden de kadınlar, ayrıntıları erkeklerden çok daha iyi fark ederler. İşte tüm bu farlılıklara rağmen, unutulmaması gereken en önemli nokta, kadın ve erkek arasındaki bu duygusal farklılıkların bir sorun değil, nimet olduğudur. |
12 Ağustos 2007, 19:20 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Ailede huzur..(Elbisesiniz Birbirnize ) “Zevkler, karşılıklı saygı görmedikçe hiçbir evlilik mutlulukla sonuçlanamaz. İki insanın aynı şeyleri düşünmesi, aynı görüş ve isteklere sahip olmasını beklemek doğru değildir. Bu durum istenmediği gibi, imkansızdır da…” Aynısı olmak yerine, farklı olmanın tadını çıkarmak daha kolay ve akılcı değil mi? İnsanın birini değiştirmesi mi, yoksa kendini mi değiştirmesi daha zor? Ya da değiştirmeye harcanan çabanın yarısını uyum için kullanmak daha iyi değil mi? Bu soruların cevaplarını bir de bu yönde düşündüğümüzde, eşlerimizle ayrı dünyaların insanı olduğumuzu değil, birbirimizi tamamladığımızı anlayacağız. Unutmayın, her kapının mutlaka bir anahtarı vardır. Önemli olan, doğru anahtarı doğru kapı için kullanmaktır. |
12 Ağustos 2007, 19:22 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Ailede huzur..(Elbisesiniz Birbirnize ) Âilede Saâdet Prensipleri: *Aile seâdeti, eşler arasında karşılıklı sevgi, saygı, hürmet ve anlayış esasına dayanmalıdır. Birbirlerine karşı olan vazifelerin bilinmesi ve yapılması şarttır. *Erkek, evine her zaman güleryüzle ve selâm vererek girmelidir. *Kadın da, akşamleyin yorgun bir şekilde işinden dönen kocasını, kapıda güleryüz ve tatlı bir edâ ile "hoş geldiniz!" diyerek karşılamalı, hal ve hatırını sorarak gönlünü almalıdır. *Kadın, her sabah efendisini evinden uğurlarken de, yine güler yüz ve nezâketle kapıya kadar uğurlamalı ve hakkında hayır duâda bulunmalıdır. *Kadın, sofrayı vaktinde, efendisinin arzu ettiği yemekleri hazırlayarak, güzel bir şekilde tanzim edip kurmalı ve yemeği asla geciktirmemelidir. *Kadın, herşeyde becerikli, temiz, tertipli ve düzenli olmalı, kocasının karşısında da güzel giyimli ve görünümlü bulunmalıdır. *Kadın, evini ve çocuklarını maharetle idâre etmelidir. *Kadın, kocasının akrabâ ve yakınlarına iyi davranmalı ve bu vesile ile kocasının sevgisini kazanmalıdır. *Kadın, kocasının sırlarını gizlemeli ve başkalarına açmamalıdır. *Kadın, kocasının sözünü dinlemeli, İslâm’a uygun her emrini yerine getirmeli ve ona aslâ itiraz ve muhâlefette bulunmamalıdır. *Kadın, efendisine karşı hürmet, hizmet ve itâatte kusur etmemeli, erkek de hanımına karşı olan vazifelerinde dikkat ve itina göstermelidir. *Kadın, kocasına başka kadınların güzelliklerinden ve özelliklerinden bahsetmemelidir. Nitekim hadîs-i şerîfde şöyle buyurulur: "Hiç bir kadın, kocasına başka bir kadını tasvîr edip, özelliklerini anlatmasın!. Öyle ki, kocası sanki o kadını görüyormuş gibi olur.." *Erkek, peygamberimizin nerdeyse bize veda hutbesindeki vasiyetiyle nerdeyse denmemin sebebide ondan sonra peyg. Çok az konuşmuştur. Allâh’ın kendisine bir emaneti olan hanımına, daima güleryüz ve tatlı dille muâmelede bulunmalıdır. *Erkek, hanımının kendisine ve yaptığı işlere çirkin dememeli ve yaptığı işleri beğenmemezlik etmemelidir. *Erkek, hanımıyla güzel geçinmeli, sebepsiz ve basit meselelerden dolayı ona darılıp kızmamalı ve onu yalnız başına terketmemelidir. *Erkek, hanımının meşrû olan arzu ve isteklerini titizlikle yerine getirmelidir. *Her iki taraf, birbirlerinin sevinç ve üzüntülerini paylaşmalıdır. *Yapacakları işleri birbirleriyle istişare ederek ve danışarak yapmalı, böylece âilede karşılıklı güven, ülfet ve muhabbet, birlik ve beraberlik sağlamaya çalışmalıdır. *Ailede erkek ve kadın, birbirlerine karşı daima şefkat ve muhabbetle, hürmet ve itâatle, güleryüz ve tatlı dille davranmalıdırlar. *Her iki taraf, kendi anne ve babalarına nasıl hürmet ve itâat ediyorlarsa, kayınpeder ve vâlidelerine de aynı şekilde hürmet, hizmet, itâat ve muhabbet etmelidirler. Onlara yaptıklarının aynısını, zamanla kendi damad ve gelinlerinden göreceklerini unutmamalıdırlar. Çünkü ne ektiysek onu biçeceğimiz muhakkaktır. Nitekim Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: "Ebeveyninize itâat ve ikrâm ediniz ki, evlâdlarınız da size ikrâm ve itâat etsin!" buyurmuşlardır. |
12 Ağustos 2007, 19:25 | Mesaj No:5 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Ailede huzur..(Elbisesiniz Birbirnize ) İslam öncesi dönemde yaşayan Ümame isimli akıllı bir kadın, kızı Ünas’ı, Kinde krallarından Haris ile evlendirdiğinde, hala değerini koruyan şu unutulmaz nasihatları yapmıştı: - “Kızım, eğer bir kızın ana-babasının servetinden dolayı kocasına ihtiyacı olmasaydı, senin herkesten ziyade müstağni (ihtiyaçsız) olman lazım gelirdi. Fakat öyle değil; erkekler bizim için yaratıldığı gibi, biz de onlar için yaratılmışızdır. Kızım, sen ana-babanın evinden, büyüyüp yürüdüğün yuvadan çıkıp, bilmediğin ve şimdiye kadar alışmadığın, ülfet etmediğin bir adamın evine gidiyorsun. Şimdi, onun rızasını gözetip kendisine itaat et ki, o da sana kul-köle gibi olsun; seni sevip hoşnut olman için gerekeni yapsın. Ben şimdi sana on şey söyleyeceğim. Onları kavra ve gereğince hareket eyle ki, eşinle güzel geçinebilesin: 1- Sana yiyecek ve giyecek her ne getirirse, onu yürekten kabul etmelisin; kanaat sahibi olmalısın. 2- Emrettiği uygun şeyleri yapmalı, yasaklayıp yapma dediği şeyleri yapmamalısın. 3- Evin içini ve üstünü başını temiz tutmaya dikkat etmelisin. 4- Güzel görünüp güzel kokmalısın ki, kocan senden iğrenmesin; gözünden düşmeyesin. 5- Uyuduğu ve yemek yediği vakitlere dikkat etmelisin. Bunları hangi vakitte yapmayı alışkanlık haline getirmişse, o vakitleri gözetip yemeğini ve yatağını hazırlamalısın. Çünkü açlık ve uykusuzluk insanı öfkelendirir. 6- Kocanın malını muhafaza etmeli, israf ve teleften korumalısın. 7- Onun itibarını gözetmeli, hısım ve yakınlarına da saygılı olmalısın. 8- Ona isyan etmemeli, işine muhalefette bulunmamalısın. 9- Sırrını elaleme ifşa etmemelisin. İşine isyan edersen sana kin duyar, sırrını ifşa edersen eziyet ve cefasından kurtulamazsın. 10- Kocan kederli iken ferah olmayasın, neşeliyken de keder göstermeyesin. |
12 Nisan 2009, 14:07 | Mesaj No:6 |
Durumu: Medine No : 5998 Üyelik T.:
02 Ocak 2009 | Eşlerin arasındaki huzur için 6S kuralı
Aile; nesep ve evlilik yoluyla bir araya gelmiş, bir çatı altında bulunan en küçük ve en önemli bir sosyal gruptur Aile, toplumun çekirdeği ve temel taşıdır Aile, kişinin güçlerinin, kabiliyetlerinin, yeteneklerinin, eğilimlerinin hatta içgüdü ve isteklerinin bir düzen içinde gelişip olgunlaştığı; onun fizikî, ruhî ve kültürel gelişiminin tamamlandığı, kişiliğinin oluştuğu verimli bir ortamdır Aile, sevincin, mutluluğun birlikte yaşandığı mukaddes bir müessesedir Aile, sorumlulukların ve yükümlülüklerin paylaşıldığı, dertlerin anlaşıldığı, fertlerin kaynaştığı, sevinç ve tasanın paylaşıldığı, dinin ve değerlerin birlikte yaşandığı bereketli bir alandır Bu öneminden dolayı dinimiz evlenmeyi ve aile kurmayı kolaylaştırıcı ve teşvik edici olmuştur Yüce İslam dinimiz aile kurmayı teşvikle kalmamış, onun dayanakları ve sağlıklı işleyişi ile ilgili ölçüler koymuş, bu konuda aile fertlerine hak ve sorumluluklar yüklemiştir Kur’ân’a baktığımızda ailede “gönül huzuru (sekîne), dostluk (meveddet) ve rahmet” arandığı, sorumlulukların paylaşıldığı, “iyilikle yaşama”nın hedeflendiği, eşlerin birbirine tutamak, dayanak ve korunak oldukları; Peygamberimizin sözlerine, tavırlarına ve uygulamalarına da bakınca sağlıklı bir yuva kurmanın önemi, aileyi korumanın gereği, aile fertlerinin birbirine karşı görevleri, eşler arasında adaletli, ölçülü, sabırlı, anlayışlı, fedakar, sevgi ve merhamet dolu olmanın önemi ile ilgili zengin malzeme buluruz Biz de bu malzemeye dayalı olarak ailede eşler arası mutluluğu sağlayan bazı kavramlar üzerinde duracağız Bunu yaparken, hafızada kolay kalmasını düşünerek bunları altı S şeklinde formüle etmeyi uygun gördük Bu 6S şunlardır: SEVGİ Eşlerin hem evliliğe başvururken hem de evliliği sürdürürken muhtaç oldukları en önemli kavramdır Sevgi, ruhun olgunluk hissettiği, çok hoşlandığı şeye karşı meylidir Âlemin dokusu sevgi ile döşelidir Bir başka ifadeyle, kâinatın temeli sevgi üzerine kuruludur Yüce Allah da bizi sevgiyle, severek yaratmış ve bu zengin gücümüzü kendisi, sevdikleri ve razı oldukları için kullanmamızı istemiştir Bu bitmeyen ve harcadıkça artan zengin sevgi hazinemizden vermeyi hak edenlerin başında eşimiz, çocuklarımız ve yakınlarımız, sonra da diğer insanlar ve doğa gelir Sevgi, aile mutluluğumuzu besleyen ana kaynağımızdır Bu kaynağın tıkanması durumunda aile saadetimiz de tehlikeye girer Bunun için “seven katlanır” sözü gereği sevdiklerimizin bazı olumsuzluklarını görmezden gelmemiz, onlara katlanmamız gerekmektedir Modern hayatta insanların tez sevgili bulduklarını; ama uzun süreli sevgili kalamadıklarını görüyoruz Sevgide dâim olmak için ona kutsallık atfetmek, güzel eşimizi sevmenin, ona muhabbetle bakmanın Allah sevgisinin gereği olduğunu hatırda tutmak gerekir Kadın, eşinden sürekli sevgi ve ilgi bekler Sırası gelince o da, aynen hatta fazlasıyla mukâbelede bulunur Bu şekilde sevgi yeşerme, güçlenme ve yayılma imkânı bulur Sevginin yeşerme, güçlenme ve devamlılık arz etmesinde güzel sözlerin, güzel davranışların, anıları yenilemenin, kültüre göre anma günleri düzenlemenin, hediyeleşmenin, bazen ufak jestler yapmanın, bir de duanın önemli yeri vardır Biz sağlıklı ve mutlu bir şekilde yaşamamız için olduğu kadar sevgimizin cennette de taşınması, orada da bir olmamız için duacı olmalıyız SAYGI Eşler arası ilişkilerin sağlıklı yürümesi için sevgi gerekli; ama onu yıpratmamak, tüketmemek, ayağa düşürmemek için saygı da gereklidir Saygı, eşimizin onurunu koruma, değerlerini ve tercihlerini göz önünde tutma, hakkına ve hukukuna dikkat etme, çevresindekilere değer verme hassasiyetidir Saygı, karşındakinin varlığını göz önünde bulundurma, sana yapılmasını istemediğini ona yapmamandır Saygı; ince, kibar, seviyeli ve medeni davranmayı, hak ve hukuka riayet etmeyi gerektirir Bunun için saygılı bir insan eşine küfredemez, onun düşüncelerini hafife alamaz, tarzını ve tavrını aşağılayamaz, değerlerini küçümseyemez, akraba ve çevresini reddedemez Eşine saygılı olan “hem severim, hem döverim” anlayışını da benimseyemez SABIR Evlilik, bir bakıma sorumluluk yüklenmektir Sorumluluğu artan kişinin haliyle yükü de artmıştır, rolleri de Görev ve sorumluluğu artan eşler ailede haliyle bekarlık dönemine göre daha çok yorulabilecektir Yorulan çiftlerin stresi artacaktır Stres artınca sataşma veya bağırma da kendini gösterecektir İşte bu aşamada eşlerin sataşma, bağırma ve dövüşmeye karşı kendilerini frenleyebilmesi için sabır şarttır Sabır, eşlerin birbirinin bazı olumsuz söz ve davranışlarını sakince, anlayışla ve tepkisizce karşılamada olduğu gibi, eşlerin birbirlerinin isteklerini yerine getirememeleri durumunda da gösterilmesi gereken önemli bir erdemdir Bu güzel erdem, eşlerin birbirine karşı gösterildiği gibi yakınlarına karşı da gösterilmelidir Sözgelimi, eşinin fazla konuşmalarına sabreden, onun annesinin konuşmalarına da sabretmelidir Böyle davranan bir kimsenin Allah katında da büyük mükâfata erişeceği unutulmamalıdır Nitekim Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır: “Huysuz bir kocanın kahrına sabreden bir kadına Cenab-ı Allah tarafından, Firavun’un eşi Âsiye’ye verilen ecrin bir benzeri verilir; buna karşın huysuz eşine sabreden erkeğe de (yaralar içerisinde kıvranıp da sabredip şikayetçi olmayan) Eyüp Aleyhisselam’a verilen sevabın benzeri verilir” Evlilikte, özellikle eşlerin birbirini tanımaya çalıştıkları ilk yıllarda, birtakım olumsuzluklar, bazı huzursuzluklar, maddi sıkıntılar, çevresel baskılar yaşanabilir Bunları sabırla aşmak gerekir En ideal bir yuvada bile bazı eksikler ve olumsuzluklar yaşanabilir Bunları doğal karşılayıp sabırla aşmak lâzım Halk arasındaki “Sabreden derviş muradına erermiş” sözünü, aile için de unutmamak gerekir SADAKAT Eşlerin sözlerinde ve işlerinde doğru ve birbirine güven dolu olmaları demektir Sadakat duygusu, eşin fiziğinden, huyundan, çapından, gücünden, birikiminden razı olup onunla yetinmeyi, başka arayışlara koyulmamayı, halinden memnun olmayı ifade eder Eşinin durumundan memnun olmayıp sadakatsizlik göstermek, başka insanların güzelliğinden yararlanma açgözlülüğünden, başkasındakileri merak etmekten, para veya menfaatten, aldatılmaktan yahut kandırılmaktan kaynaklanabilir ki bunların hepsi sonuçta bir aldanışı ve aldatışı ifade eder Aldatma ise bir olgunsuzluk, onursuzluk, sebatsızlık, vefasızlık kısacası Allah’ın verdiğine razı olmayış, küfran-ı nimette bulunuştur Sadakatin zıddı “hıyanet”tir Bu sıfat eşe ve olgun bir Müslüman’a asla yakışmadığından bunu Kur’ân yasaklamış ve Sevgili Peygamberimiz de münafıklığın alâmeti olarak saymıştır Örneğin Kur’ân’da “Allah’a, Resulü’ne ve emanetiniz altında olanlara (çoluk-çocuk ve eşlerinize) karşı hıyanette bulunmayınız!” buyrulmaktadır Müslüman hem eşiyle hem de diğer insanlar hatta canlı ve eşya ile ilişkilerini sadakat ahlâkı üzere, doğruluk, dürüstlük ve açıklık ilkesine göre düzenlemelidir Eşler hem evdeki görevleri açısından, hem de iffetlerini korumaları açısından birbirlerine karşı sâdık olmalıdırlar Kadın, ailesine sadakat göstermeyen erkekten intikam almaya kalkışmamalıdır Zira, nihai planda herkes kendi karakteri ve kişiliğinin gereğince hareket ettiğine göre, herkesin fiili kendisini bağlayacaktır ve herkes kendi hesabını verecektir SAĞLIKLI CiNSî HAYAT Cinsellik insan doğasının bir parçasıdır İnsanı duygusal, rasyonel yönden zengin yaratan Allah, ona şehevi güçle de ayrı bir zengin ve bereketli bir boyut eklemiştir Bu güçle insan haz alır, motive olur, şiir ve edebiyat inşa eder, bereketli nesiller elde eder, hayatına renk katar Söz konusu bu gücü dengede tutan, itidal ölçüsünde kullanan insan “iffet” sahibi olmakta, bu gücü aşırı ve gayri meşru şekilde kullanan da “fücûr” ehli veya seks manyağı olmaktadır İşte insanda var olan cinsel duyguları dinimiz asla yadsımamış, onu olumsuzlamamış, meşru ölçüler içinde bu duyguların tatmin yolunu açmıştır Bunun en güzel yolunun da evlilik olduğunu göstermiştir Kur’ân’da kadınların, eşlerinin “tarlası” olduğu ve erkeklerin kendi tarlalarını istedikleri gibi sürebilecekleri sembolik bir dille anlatılarak, meşru yolla cinsel arzuların tatmin edilmesinin engellenmemesi istenmiştir Bir başka âyette de kadınların erkekler için “örtü”, erkeklerin de kadınlar için “örtü” olduğu belirtilmiştir Yani eşler birbirini harama, günaha karşı korurlar, birçok konuda birbirinin yardımcısı olurlar Peygamberimiz de evlenerek, aile kurarak, çoluk-çocuğa karışarak bize uygulamalarıyla eş ve baba olmanın örnekliğini sergilemiştir Hal böyle iken din adına, İslâm adına birçok şeyi yasak, günah ve tabu ilan etmek; eşlerin yatak odalarına girerek onların cinsel yaşamlarına sınır getirmek haksızlıktır ve günahtır Bu konuda meşru olmayan ilişkiler bellidir Bu da aile mahremiyetini ihlal, dışarıda edep ve ahlak dışı yakınlaşmalar, yine dışarıda yapmacık tavırlar, cinsel ima ve görüntüler, fuhuş, homoseksüellik, teşhircilik, pornografi vs’dir Bunun dışında eşler birbirlerinin meşru cinsel taleplerini karşılamak, birbirlerine güzel söylemek, güzel görünmek ve güzel yaklaşmak; kısacası birbirleriyle tatmin olmak zorundadırlar Evliliğin devamı, ailenin bekası, insanların dengeli ve huzurlu olması, yüzlerin ve gözlerin gülmesi için bu gereklidir Eşler, bu sıraladığımız altı S’de derinleşir, kendi özel ve güzel yönleriyle bunu zenginleştirirlerse, çağımızda aile yapısını tehdit eden birçok unsura rağmen evliliklerini yürütecekleri düşünülmektedir Kısacası bu altı S’den aile saâdet ve selameti hasıl olacaktır Bütün niyazımız da her ailenin mutluluk ve esenlik üzere varlığını sürdürmesidir SORUMLULUK Sağlam bir aile, buraya kadar sıraladıklarımıza ilave olarak, eşlerin sorumluluk duygusunu hissetmeleriyle mümkündür Eskilerin “mesuliyet” dedikleri sorumluluk ailede eşin önce kendisini yetiştirmesi, koruması, görev bilincinde olması, yükümlülüklerini yerine getirmesi, sonra da eşi, çocukları, büyükleri ve akrabalarına karşı nasıl davranacağını bilip, bunlara karşı yükümlülüklerini yerine getirmesidir Ailede maddi sorumluluklarımız vardır, manevi sorumluluklarımız vardır Birincisi barınma, yeme içme, giydirme, eğitim, meşru ölçüler içerisinde gezme, eğlenme ve dinlenme ihtiyaçlarının karşılanmasıdır Manevi sorumluluk ise eşin ve aile bireylerinin ruhen sağlıklı olmaları, manen gelişmeleri, kültürel açıdan seviye kazanmaları, gönül dünyalarını genişletmeleri kısacası iyi insan, iyi Müslüman olmanın donanım ve birikimini kazanmaları için elden gelen gayreti sarf etmektir Biraz açacak olursak, çalışan eşlerin evde birbirine daha çok yardımcı olmaları, çocukların ilmî, imanî, fiziksel ve ruhsal gelişimleriyle birlikte ilgilenmeleri, akrabaları da ilgi çemberine almaları (zira aile ocağı yakınlar ve dostlarla da güçlenir), aile onurunu, namusunu ve sırlarını korumaları, aile kazancını çarçur etmemeleri, güzellikleri paylaşmaları, kötülüklerde birbirlerini engellemeleri, cennete giden yolu birlikte kat etmeye çalışmaları eşlerin sorumlulukları altında olan hususlardır Bu sorumlulukların hissedilmediği aile dağılır Onun için “Din de insana sorumluluklarını hatırlatmak için gelmiştir” desek mübalağa etmiş olmayız Zira insanların ahirette kendisine, ailesine ve Rabbine karşı görevlerinden sorulmadan bir tarafa ayrılamayacakları haber verilmektedir PROF DR İBRAHİM EMİROĞLU
__________________ Söz işlemez yüreklere sükûtum dağlar gibi... |
14 Nisan 2009, 01:12 | Mesaj No:7 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | EVLİLİKTE HUZUR ARAMA YOLU İhtiyaçlarımız ve İsteklerimiz
EVLİLİKTE HUZUR ARAMA YOLU İhtiyaçlarımız ve İsteklerimiz Erkekler aslında kadınları mutlu etmenin yollarını aramaktadırlar ve aile içi mutluluğun geliştirilmesi konusuna en az kadınlar kadar ilgi duyarlar Sorun, onların bunu yapmakta uyguladıkları yöntemlerin kadınlara ulaşamamasından kaynaklanıyor Eğer evde sorunlar çıkarsa, erkeğin bu sorunları çözümlemek için yapacağı şey iş hayatında daha başarılı olmaya çalışmaktır Bir evlilikte sorunlar varsa bir erkek seminere katılmayı ya da bir kitap okumayı düşünmez; iş hayatı ya da başarı üzerine bir kursa katılır veya bu konuda bir kitap satın alır Neden? Çünkü dünya kuruldu kurulalı beyler daha çok şey sağlayarak eşini mutlu edeceğini düşünmektedir Babalarımız için bu yöntem çok iyi sonuçlar verdi Ancak şimdi pek de geçerli değil Bugünün evliliklerde sorunlar maddi yetersizliklerden değil eşlerin duygusal ve romantik bakımdan tatminsizlik içinde olmaları nedeniyle çıkıyor Kadının giderek artan tatminsizliği erkeği de kadından soğutur Erkekler eşlerini onları artık sevmedikleri için terketmezler, eşlerini artık mutlu edemedikleri için onlardan ayrılırlar Genel olarak erkek eşini mutlu etmekte başarısız olduğunu anlayınca o evlilikten ümidini keser veya vazgeçer Bir erkek bir kadını sevince birinci hedefi sevdiği kadını mutlu etmektir Evin erkeği hayatındaki bütün güçlüklere ve problemlere gönül rızasıyla katlanabilir, eğer bu çabalarının eşinin takdiriyle ödüllendirileceğini biliyorsa Eve dönüşte kadının mutluluğu onun çabalarının boşa gitmediğinin ispatıdır Erkeğe karısının mutsuzluğu erkeğin başarısızlığını simgeliyor Erkekler kendi kendine, "Neden daha fazlasını yapmak için çaba harcayayım? Yaptıklarım takdir edilmiyor ki" diyor Çalışan kadınlar için evin dışındaki çalışmanın baskıları, yüklerini iki katına çıkardığı için iş hayatının stresinden erkeklerden çok daha fazla etkileniyorlar İşyerinde erkekler kadar verici oluyorlar, evlerine döndükleri zaman da vermeye devam ediyorlar Kadının evine gelip de işinin sorunlarını unutması imkansız, çünkü günün sonunda "Daha çok yemek pişir, daha çok temizlik yap, daha çok şev, daha çok paylaş, daha çok ver, daha çok çalış" emirleri yer alıyor Şöyle bir düşünün:Çalışan kadının, eskiden tüm gününü alan işlerini şimdi birkaç saat içinde tamamlanması gerekiyor İş hayatının yanı sıra, kadının güzel ve sakin bir eve, sevgi dolu, uyumlu, sağlıklı bir aileye sahip olmak gibi özlemlerini giderecek zaman, destek ya da enerjisi yok Çalışan kadın yapacak çok fazla işi olması yüzünden bunalıyor Erkekler yılarca dış dünyanın streslerine katlanabildiler, çünkü evde onları fedakar ve sevgi dolu bir kadının beklediğini biliyorlardı Erkek gün boyunca çalışıyordu, ama akşam olunca ya dinleniyor, ya oyun oynuyor ya da sevgiyle hizmet ediliyordu Erkeğin yapmak zorunda olmadığı şey, esinin sevgisini kazanmaya çalışmaktı Kadın fazla çalıştığını veyorulduğunu ileri sürünce, erkek kendisinin yeterince çalışmadığı için suçlandığı ya da daha fazla çalışması gerektiği duygusuna kapılır Bu iki mesaj da onun doğasına uygun değildir Erkek, "Pekala, yorulduysan, dinlenmeye bak," diye düşünür Erkekler için ev bir tatil ve dinlenme yeri, kadınlar için ise bir şantiyedir Erkekler kendilerini tümüyle işlerine vermeye, daha sonra eve gelip çabalarının karşılığını almaya programlanmışlardır Kadınların yaratılışı ise aynı zamanda vermeye ve almaya uygundur Kadınlar verici olmaya bayılırlar, ama bu arada onlara güç ikmali yapılmasını ve destek almayı da isterler: Almadan verdikleri zaman daha çoğunu vermeye koşullanırlar ve giderek kendilerini bunalmış, boş ve gücenik hissederler Bir erkek yorulduğu zaman sorunlarını unutup dinlenmek, gevşemek eğilimindedir Eğer gereksinme duyduğu desteği alamazsa, daha fazlasını vermekten vazgeçebilir İş hayatında bir şey almadan vermeye devam etse de, evine döndüğü zaman gevşemeye ve destek almaya kendini hazır hisseder ya da en azından kendine zaman ayırır Bir kadın desteklenmediğini hissettiği zaman daha fazlasını verme eğilimi içinde olur ve çözecek gücü kendinde bulamadığı sorunlar yüzünden endişe duymaya başlar Bunaldıkça rahatlaması zorlaşır, yapacak, güç bulamadığı işleri ertelemeye koyulur Bazı durumlarda kadın evde her işi yapmakla yükümlü olduğunu hissederken, erkek de her işin kadının sorumluluğu altında olduğu düşüncesine kapılır Kadın için dinlenmek ve daha az iş yapmak nasıl olanaksızsa, erkek için de ona yardım etmek o kadar zordur Yeni İlişki Becerileri Üzerine Bir Görüş Mutlu yaşamanız, kalıcı yakınlık ve ihtirasın zevkini çıkarmanız, eşinizin duygusal ihtiyaçlarını karşılayabilmeniz için gerekli olan ilişki becerileri ve fikirlerden bazıları bildik ya da modası geçmiş gibi görünse de bunlar yeni ve değişik şekillerde sunulacak Örneğin, bir kadının erkeğini memnun etmesi gerektiğini söylemek yerine, erkeğinin onu memnun etmesine izin vererek mutlu olması öneriliyor Kadın erkeğe hizmet etmek yerine, ihtiyaç duyduğu desteği almanın yollarını öğrenmeli Bir bakıma kadından yine de erkeğe yardım etmesi bekleniyor ama şekil değişik Kadın erkeğin ona yardım etmeyi öğrenmesini sağlayarak yardım görmeyi öğrenmeli Erkeğe kendi gereksinimlerini ve isteklerini yerine getirmesini öğretmeli Erkeğin aileyi geçindirme görevine devam etmesini öneriyoruz ama bu olguya bir yenilik getirmek koşuluyla Bir erkek "daha az şey" yaparak, kadına ihtiyacı olan duygusal desteği sağlayabilir Örneğin, erkek bir kadının sorunlarına çözüm aramak yerine, onu dikkatle dinlemeyi öğrenmelidir Doğru anlama sayesinde erkekler, gelişmesi yüzyıllar süren yeteneklerini kullanarak, bu yeni beceriye uyum sağlayabilirler Erkek savaşçı hünerlerini kullanarak, kadın konuştuğu zaman kendini yapıcı bir şekilde korumayı öğrenecektir Yeni eğilime göre, erkek eşine saldırmadan kendini savunmayı öğrenip başaracaktır Kendimizden ve eşimizden çok fazla şey beklediğimiz zaman ilişkiler de giderek güçleşmeye başlar Eşlerimizin biz onlara açıklamadan, içgüdülerin yardımıyla isteklerimizi anlamalarını bekleyemeyizYeni beceriler öğrenmek çok heyecan vericidir Yeni ilişki becerilerini uygulamaya başladığınız zaman bunlardan hemen sonuç almanız size umut, cesaret ve destek sağlayacaktır Bu yenilenmeye başlar başlamaz ilişkileriniz hemen çarpıcı bir biçimde değişmeye başlayacak; zamanla uygulamaların sayışı arttıkça durumda da düzelme devam edecek |
09 Nisan 2012, 10:08 | Mesaj No:8 |
Durumu: Medine No : 4458 Üyelik T.:
19 Ekim 2008 | Cevap: Ailede huzur..(Elbisesiniz Birbirnize ) Yol arkadaşları birbirlerini dinlemedirler. ''Bunu özgürlüğü kısıtlayıcı olarak algılamamaları lazımdır.
__________________ Birbirimize Fikirlerimiz uyuşmasa bile İNSAN olduğumuz için SAYGI duymamız lazım... Ne MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE.... |
26Haziran 2012, 23:04 | Mesaj No:9 |
Durumu: Medine No : 17130 Üyelik T.:
06 Mart 2012 | Cevap: Ailede huzur..(Elbisesiniz Birbirnize ) çokk güzel bir paylaşım ilk defa bi mesajı bu kadar imrenerek okudum Allah cc razı olsun emektar üye
__________________ "tevazu, karşılaştığın her müslümanın senden üstün olduğunu kabul etmendir.." |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Tanımını başkalarının gözünde arama | Sükutu-Ezber | Serbest Kürsü | 0 | 13 Kasım 2024 00:09 |
'Kulumla arama girmeye utanmaz mısın? | YaŞuHa | Allah(c.c) | 1 | 28 Ocak 2023 18:47 |
AA Muhabiri Abdulkadir Nişancı'yı Arama Çalışmalarında 2 Asker Öldü | Mihrinaz | Gündem/ Manşetler | 1 | 18 Mayıs 2019 01:28 |
Google'a arama yapmak için yazılan inciler :) | melis | Komik Paylaşımlar | 8 | 16 Ekim 2017 14:56 |
Çocuklarda Çekiştirme Ve Kusur Arama | İmamHüseyin | Çocuk ve Aile Sağlığı | 0 | 14 Nisan 2009 01:05 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|