Durumu: Medine No : 13867 Üyelik T.:
24 Mayıs 2011 Arkadaşları:6 Cinsiyet: Yaş:31 Mesaj:
1.005 Konular:
399 Beğenildi:31 Beğendi:5 Takdirleri:53 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Evli İken Zina Eden Kadının Hükmü ve Nikahın Durumu Evli İken Zina Eden Kadının Hükmü ve Nikahın Durumu
Evli İken Zina Eden Kadının Hükmü ve Nikahın Durumu Evli İken Zina Eden Kadının Hükmü ve Nikahın Durumu SORU ;Eşim beni başka bir; erkekle aldattı; bu durumda nikahımız düştümü? Tekrar nikah yapmamız gerekirmi..... Zinaya yaklaşmayın! O; hayâsızlık, çirkin, aşağı bir iş, kötü bir yoldur. İsra 32 Erkek ve Kadın ; Nikah kıyılıp evlendikten sonra kocasının nikahında iken; yabancı (kocasından başka) bir erkekle zina ederlerse ..... 1- Nikah bağı kopar. 2- Erkek ben razıyım , karımı affettim, bir daha yapmayacak vs diyerek evli kalmaya devem etmek istese de evli kalamaz. Kadının zina yapması aradaki tüm bağı koparmıştır. Çünkü kadın namustur. Erkek üstün kılınmış ve talak yetkisi de kocadadır. Eğer zina anının 4 şahidi yoksa cezası ahirete kalır ve erkek istemesede boşanmış olurlar, nikah düşer. Şahidler mevcut ise hadlerin uygulabildiği İslam devletinde kadın recm edilir. Eğer erkek; kadının zina yapmasını şahidler üzerinde ispatlayamaz ise o zaman : “Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı içinizden dört şahid getirin. Eğer şahidlik ederlerse onları evlere kapatın. Bu, ölüm canlarını alıncaya, ya da Allah onlara bir yol açıncaya kadar böyle gitsin.” (Nisa 15) "-Hanımlarına zina isnad edip te, kendilerinden başka şahidleri olmayanların şahidliği, doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah'ı şahid tutup yemin etmesiyle olur. - Beşinci defa da, eğer yalan söyleyenlerden ise, Allah'ın lanetinin kendi üzerine olmasını dilemesidir. - Kadının, kocasının yalan söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ve şahidlik etmesi, - Beşinci defa da, eğer (kocası) doğru söyleyenlerden ise, Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasını dilemesi kendisinden cezayı kaldırır." (Nur suresi 6 - 9. ayetler) Bu ayetin tefsirinde şunlar açıklanmıştır: Ayrıca karısının zina ettiğini iddia eden, bunu da ispat edemeyen bir erkeğe sopa vurup bırakmak problemi çözmez, bundan sonra aile hayatının düzenli yürümesi imkânsız hale gelir. Bu sebeple zina suçlaması kocadan gelirse farklı hüküm ve müeyyidelere ihtiyaç vardır, ilgili âyetler bu ihtiyaca cevap vermektedir. Ayrıca kazf suçu ile ilgili âyetler gelince birçok kimsenin zihninde sorular oluşmuş, bunu gelip Hz. Peygamber'e açmışlardır. Bu cümleden olarak Sa'd b. Ubâde : "Yâ Rasûlallah, karımla bir erkeği yakaladığım zaman dört şahid bulacağım diye onları bırakır mıyım? Vallahi sorgusuz sualsiz kafasını uçururum!" demiş ve şu cevabı almıştır: "Sa'd'ın kıskançlığı ve namusuna düşkünlüğü sizi şaşırtmasın, ben ondan daha kıskancım, Allah da benden daha kıskançtır" (Buhârî, "Nikâh", 107; "Hudûd", 40) İbnu Mes'ud (r.a.) anlatıyor: "Rasulullah (s.a.v.)'i işittim, şöyle diyordu: "Allah'dan daha kıskanç kimse yoktur. Bu sebeptendir ki fevâhişin (fahişenin çoğulu: Fâhişe, gerek söz ve gerekse fiille icra edilen her çeşit çirkin fiildir) açığını da kapalısını da haram kıldı. Medihten Allah kadar hoşlanan bir kimse de yoktur. Bu sebeptendir ki nefsini medhetmiştir." (Buhârî, Nikâh 107, Tefsir, En'âm 7, Tefsir A'raf 1, Tevhid 15; Muslim, Tevbe 33, (2760); Tirmizî, Daâvât 97, (3520).) Hz. Ebû Hureyre (r.a.) anlatıyor: "Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah kıskançtır, mu'min de kıskançtır. Allah'ın kıskanması, muminin Allah'ın haram ettiği şeyi yapmasıdır." (Buhârî, Nikâh107, Muslim, Tevbe 36, (2761); Tirmizî, Radâ 14, (1168).) Hilâl b. Umeyye Peygamberimize gelerek Şerik isimli birisi ile karısının zina ettiğini iddia etmiş, o da dört şahid getirmezse kendisine iftira cezası vereceğini bildirmişti, Hilâl, "Ey Allah'ın elçisi, bir kimse karısının üzerinde bir erkek görürse şahid arar mı?" diye savunma yapmışsa da Peygamberimiz "Ya dört şahid veya sırtına sopa" diyerek ısrar etmişti. Hilâl doğru söylediğini ifade ederek işi Allah'a bıraktı, O'nun vahiy ile durumu aydınlatacağı ümidini dile getirdi, arkasından da mulâane (lânetleşme) âyeti diye anılan âyetler geldi. (Ebû Dâvûd, "Talâk", 27) Yalan ve iftirayı engellemek maksadıyla öngörülen manevî mueyyidelere ek olarak lânetleşmenin camide yapılması uygun görülmüş, böylece alenilik de sağlanmıştır. Aksini de caiz gören ictihadlar bulunmakla beraber mulâaneye, âyetteki sıraya göre önce erkek başlar, Allah'ı şahid tutarak, karısını açık ve seçik bir şekilde zina ederken gördüğünü dört defa söyler, beşincisinde "Eğer yalan söylüyorsam Allah'ın laneti üzerime olsun" der. Sonra karısı dört kere, Allah'ı şahid tutarak kocasının yalan söylediğini ifade eder, beşincisinde "Eğer o doğru söylüyorsa Allah'ın gazabına uğrayayım" der. Hâkim ve dinleyici topluluk huzurunda bu yeminleşme yapılınca bazı muctehidlere göre evlilik bağı da çözülmüş olur. Bazı ictihadlara göre ise tarafları hâkim karar vererek ayırır, evliliği sona erdirir. Mulâane yoluyla ayrılmış bulunan çiftin tekrar evliliğe dönmelerinin caiz olup olmadığı konusunda da farklı ictihadlar vardır. Dört ay veya daha fazla belirli bir zaman ile kayıtlı buluna i'lâ', bu sürenin sona ermesiyle hükümsüz kalır. Sadece talâk-ı bâin vaki' olur. (Esbab-ı Nuzul ; Nur suresi 6 - 9.ayetlerin tefsiri) “İffetli kadınlara zina suçu atan, sonra dört şahid getiremeyenlere seksen değnek vurun; ebediyen onların şahidliğini kabul etmeyin. Onlar yoldan çıkmış kimselerdir.” (Nur 4) Karısının kızının İslama hanıefendisine yakışmayan hareketlerine göz yuman, yaptıran, ses çıkarmayana ise Deyyus denmektedir : Abdullah ibni Ömer (r.a) şöyle dedi: “Rasulullah (s.av.) şöyle buurdu : ‘Üç sınıf insana Allah cenneti haram kılmıştır: 1) İçki mubtelası, 2) Anne ve babasına kötülük eden ve 3) Âilesinde fuhşa göz yuman deyyus’ buyurdu.” (Ahmed b.n Hanbel : Müsned 2/69, Albânî Sahihu’l-Cami 3533) 3- Erkek zina yaparsa nikah bağı kopmaz; fakat zina anının 4 şahidi yoksa cezası ahirete kalır. Şahidler mevcut ise hadlerin uygulabildiği İslam devletinde erkek recm edilir. 4- Evli bir kadın zina yapmış ise; koca buna sebeb olduğu kadar ("zinaya yaklaştıracak" tüm sebebler ; misal : Kadının cinsi ihtiyacını gidermek ; işte çalışıyor ise iş ortamı, tesettürü, ve genel tedbirler alınarak zinaya ortam hazırlanmamalıdır.) günahkardır. Eğer koca tüm fitnelere sebeb olacak önlemleri almış, buna rağmen kadın zina edebilmiş ise koca günahkar değildir. Fakat yine de evli kalamazlar. “Ey îman edenler! Gerek kendinizi, gerek âilenizi öyle bir ateşten koruyunuz ki, onun (Ateşin) yakacağı insanlar ve taştır.” (Talak Suresi, 6) Rasullullâh (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Sizin üzerinizde onların (Karılarınızın) mâruf şekildeyiyecek ve giyecek hakları vardır.” (Muslim) Rasullullâh (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Erkek, ev halkının çobanıdır. Ve, güttüğü şeyden sorumludur. (Buhari, Muslim) Lisânul'arab'ta; kelimenin aslının yumuşatma, zelil kılma anlamına geldiği söylendikten sonra "deyyûs"un terim olarak, kendi ehli (karısı ve yakınları) için "kavvâd"lik yapan, yani başkalarının onlarla buluşmasına aracılik eden ve ehlini kıskanmayan kimse olduğu anlatılır: "Deyyûs" ve "deybûs" gözü önünde başka erkeklerin mahremlerinin yanına girdiği kimsedir. Bu tavırla o, sanki nefsine bunu yumuşatmış, ikna etmiş ve onu zelil kılmış demektir. Yani kelimenin aslıyla irtibatı budur.(Ibn Manzûr, Lisânu'l-Arab, "De-ye-se" md.) "Üç kimse vardır ki, Kıyâmet günü Allah onların tarafına bakmaz; Anne-Babasına âsî olan çocuk, erkeğe benzemeye çalışan kadın ve deyyûs" (Nesâi, zekât 69; Ahmed N/134) Ibnu'l-Esîr de bu hadis hakkında: "Cennet deyyûsa haram kılınmıştır." anlamında bir hadîs nakleder. Aynı hadîs Lisânu'l Arab'in yine işaret edilen maddesinde de vardır. Bu tariflerden sonra "deyyûs" kelimesinin "kavvâd" ile eş anlamlı olarak, çok ağır bir manaya gelen büyük bir hakaret sözü olduğu, ehlini bizzat namussuzluga iten veya gitmelerine göz yuman anlamı taşıdığı anlaşılmış oldu. “Bir kadın Hz. Ömer (r.a.)’e geliyor. Ömer (r.a.) in yanında Kâb Bin Suur vardı. Kadın: Ya Emirel Mu’minin! Benim kocam gündüz oruç tutar, gece ibadet yapar ve ben onu, şikayet etmeyi iyi görmüyorum. Hz. Ömer (r.a.): senin kocan ne güzel adamdır’ diyor. Kadın, bu sözünü defalarca tekrarlıyor ve Hz. Ömer (r.a.)’de ilk sözünden fazla bir şey ilave etmiyor. Hz. Ömer (r.a.)in yanında bulunan Kâb diyor ki: Ya Emîrel Mu’minin! bu kadın, döşeğinden kocasının kaçtığını (veya gelmediğini) şikayet ediyor. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a.) : bu kadının sözünün işaretini anladığın gibi, karı ile koca arasında hükmü sen ver diyor. Erkek, ibâdete teşvik eden âyetlerin tesiriyle ibadete devam ettiğini ve karısı da bu sebepten şikayetçi olduğunu söylüyor. Hz. Kâb (r.a.) kadının ve erkeğin ifadelerini dinledikten sonra şöyle demiştir : “Şüphesiz bu kadının senin üzerinde hakkı vardır, ey adam! Bu kadının her dört günde bir nasibi vardır. Ey akıl sahibi adam! “Binaenaleyh bu kadının hakkını böylece yerine getir ve kendindeki hakkı olan karını ihmal hastalığını bırak!” Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a.) : Bu hükmü nereden çıkardın? diye Hz. Kâb’e soruyor! Hz. Kâb (ra.): Allah’u Teâla hür olan erkek için dört kadın olmasını mubah kılmıştır. Binâenaleyh her kadının her dört günde bir gün bir gece hakkı vardır. Bu hüküm karşısında Hz. Ömer (r.a.), Hayret ediyor ve Kâb’ı (r.a.) Basra Hâkimi olarak tayin ediyor. (Aynul İlim, C.1.S 240) Sonuç olarak; "Evli olduğu halde iken zina eden kadının ( kadın zina ettiğini itiraf etmesi yada zina olayını 4 şahidin alenen görmesi) nikahı bazı muctehidlerce "koca kabul ediyor ve kadın tevbe ediyor ise nikah devam eder" demek olsa da; Bizim görüşümüz ise "diğer muctehidlerin görüşü yani yukarıdaki açıklanan delillerle (koca karısının zina etmesine ; tevbe etti çok pişman oldu, çok seviyorum ben razıyım vs. diyerek evli kalmaya devam etmek istesede) nikah düşer" diyen görüştür." Had uygulanması ise; Kadının bizzat itirafı veya 4 şahidin hakim (kadı) huzurunda hazır bulunmasıyla İslam kanunlarının uygulandığu Darul İslamda mümkün olur. İslam devleti olmadığından şeriat kanunlarını reddeden tağuti ülkelerde hadler uygulanamadığından diğer had gerektiren günahlar gibi cezası ahirete kalmaktadır. Eğer kadın itiraf etmiyor ve koca zina olayından şüphelenerek mahkemeye başvuruyor ise "şahidliği, doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah'ı şahid tutup yemin etmesiyle olur" (Nisa 15; Nur 6) ayetiyle iki taraf lian hükmü gereğince önce erkek başlar, Allah'ı şahid tutarak, karısını açık ve seçik bir şekilde zina ederken gördüğünü dört defa söyler, beşincisinde "Eğer yalan söylüyorsam Allah'ın laneti üzerime olsun" der. Sonra karısı dört kere, Allah'ı şahid tutarak kocasının yalan söylediğini ifade eder, beşincisinde "Eğer o doğru söylüyorsa Allah'ın gazabına uğrayayım" der. Hâkim ve dinleyici topluluk huzurunda bu yeminleşme yapılınca bazı muctehidlere göre evlilik bağı da çözülmüş olur. |