|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Medineweb,Açılış Tarihi: 20 Aralık 2013 (14:56), Konuya Son Cevap : 20 Aralık 2013 (14:56). Konuya 0 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
20 Aralık 2013, 14:56 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | fırat ilitam FIKIH USULÜ 5. ÜNİTE SORU CEVAPLAR fırat ilitam FIKIH USULÜ 5. ÜNİTE SORU CEVAPLAR USULU FIKIH 5.HAFTA 1)İcma nedir açıklayınız? “İcma: Hz. Muhammed’in ümmetinden olan müçtehitlerin, Hz. Peygamberin vefatından sonraki herhangi bir devirde şer’î bir hüküm hakkında fikir birliği etmeleridir”. 2)İcmanın şartları nelerdir? 1) Fikir birliği edenlerin Hz. Muhammed’in ümmetinden, yani Müslüman olmaları; 2) Fikir birliği edenlerin müçtehit olmaları; 3) İcma’ın gerçekleştiği dönemde hayatta olan bütün müçtehitlerin fikir birliği etmiş olmaları; 4) İcma’ın Hz. Peygamberin vefatından sonra gerçekleşmiş olası; 5) Üzerinde fikir birliği edilen meselenin şer’i bir hükümle ilgili olması. 3)İcma kaça ayrılır nelerdir açılayınız? Sarih icma ve Sükütü icmadır 4) müçtehitlerin üzerinde icma ettikleri hükme varırlarken dayandıkları delile nedenir? Sened 5)Sarih icma hakkında bilgi verin? icma’ın senedi kısmında da gördüğümüz gibi icma ya kitap’a, ya sünnet’e, ya maslahata dayanır, icma’ın hasıl olması ise bu delillerden herhangi birinde var olan bir hükmün nass gibi tartışılmaz olduğu anlamına gelir. 6)sukutu icmanın yapısı nasıldır? ZANNİDİR 7) “katî icma yani üzerinde ihtilaf gerçekleşmeksizin tevatür yoluyla nak olunmuş olan icma’ı inkar edenler Hanefilere göre ne yapmış olur? Hanefîlerin çoğunluğuna ve bir grup alime göre küfürdür. 8)icmanın mümkün olmadını iddia edenlerin tezleri nelerdir? 1) İcma’ın kaynak olduğunu kabul edenlere göre bir devrin bütün müçtehitleri fikir birliği etmemdikçe icma gerçekleşmiş olmaz. 2) Bu müçtehitlerin kimler olduğunu bildiğimizi kabul etsek bile, hepsinin tek tek görüşlerini bilmemiz mümkün değildir. Çünkü müçtehitler İslam aleminin çeşitli beldelerine dağılmış vaziyettedir ve her birinin görüşüne güvenilir bir şekilde ulaşabilmek imkanı yoktur. 3)Bununda belirlenebildiğini farz etsek bile, icma gerçekleşinceye kadar her bir müçtehidin aynı görüşte ısrar ettiği ve bu şekilde ruhunu teslim ettiğini bilmemiz mümkün değildir. 4)Ayrıca icma’ın imkanını ileri sürenler, icma’ın bir senede dayanması gerektiğini söylemişlerdir. İcma’da fikirlerine itibar edilecek olan müçtehitlerin, ortak fikre ulaşmakta her birinin ayrı bir delile tabi olması mümkün ve hatta kaçınılmazdır. Bu durumda, hangi müçtehidin hangi delili esas alarak bu fikre ulaştığı, her bir müçtehidin delilinin sağlam ve muteber olup olmadığı hususlarını tespit edebilme imkanı yoktur. 5)Delil zanni ise, zannî bir dleilin hükmü üzerinde, aklen fikir birliği meydana gelmesi mümkün değildir. Zira her bir müçtehidin delilleri kullanması ve delillere yaklaşımı farklıdır. 6) Ayrıca, icma’a katılacak alimlerin hepsinin aynı delillere ulaşmaları, aynı delillere ulaşabilseler bile, bu delillerden aynı sonuçlara imkanı pek mümkün gözükmemektedir. 9)İcmaya karşı çıkanların delilleri nelerdir kimler karşı çıkmıştır? Mu’tezile’den en-Nazzâm, Haricîler ve Şi’a’nın bir kısmı hem icma’ın imkanını hem de icma’ın kaynak değerini inkar etmişlerdir. onların bu husustaki delilleri şunlardır: 1) Nisa suresi 59. Ayette “Ey İman edenler! Allah itaat edin, Resule ve içinizden emir sahiplerine de itaat edin. Eğer bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz ve onu Allah’a ve Resulüne götürün” buyrulmaktadır. Buna göre üzerinde ihtilaf edilen bir mesele ortaya çıktığında onu Allah’a yani Allah’ın kitabına ve Resule, yani Resulullah’ın sünnetine götürmek emredilmekte, ümmetin ya da müçtehitlerin ittifakına başvurulması emredilmemektedir. Bu ayet göstermektedir ki ihtilaflı konularda ümmetin görüşünü itibara alınmaz Kitap ve Sünnet’e müracaat edilir 2) Hz. Peygamber Muaz b.Cebel’i Yemen’e kadı olarak tayin ettiğinde ona neyle hükmedeceğini sormuş, o da Kitap, Sünnet ve Re’y ile hüküm vereceğini beyan etmiş, Peygamberimiz de bunu onaylamıştır. Eğer icma dayanılabilecek bir kaynak olsaydı, ya Muaz’ın ya da Peygamberin bunu bildirmesi gerekirdi. Zira geçerli olan bir kaynağın sayılmaması halinde Peygamberin bunu bildirmesi görevidir. Halbuki bu rivayette icmadan hiç bahsedilmemektedir. 3) Peygamberimiz: “Asırların en hayırlısı benim içinde bulunduğum asırdır, sonra ondan sonra gelen, sonra da ondan sonra gelendir. Ondan sonra ise geride hurmanın tortusu gibi tortu kalır ki, Allah bunlara itibar etmez” buyurmaktadır. Bu hadiste de açıkça görüldüğü üzere, bu sayılan dönemlerden sonraki dönemelrde müçtehiditlerin bulunmadığı bir zamanın bulunması mümkündür. Dolayısıyla müçtehitlerin olmayacağı bir zamanda icma’ın zaten olamayacağı ortadadır 4) İslam ümmetinin her bir ferdinin tek tek hata yapması caizdir. Bir kişinin hata yapması caiz olduğuna göre, topluluğun ve hatta ümmetin de hata yapması caizdir. 10)Kıyas nedir açıklayınız? Hakkında açık hüküm bulunmayan bir meselenin hükmünü, aralarındaki ortak özelliğe (illet) veya benzerliğe dayanarak, hükmü açıkça belirtilen meseleye göre belirlemek” anlamında gelir. Kıyas fıkıh literatüründe, salt düşünme, nazar, doğruya ulaştıran delil manasında ve bir çok istidlal türünü belirtmekte kullanılmakla birlikte, yaygın olarak re’y, şeriatın rasyonel içerikli bölümü, genel ilke anlamlarında kullanılmaktadır 11)Kıyasın rükünleri kaçtır nelerdir açıklayınız? 1) Asl: Buna makisün aleyh de denir. Kendisine kıyas yapılacak, hükmü nas tarafından belirlenmiş olan meseledir. 2) Fer: Makis de denir. Nass ve icmada hakkında hüküm bulunmayan meseledir. 3) Aslın Hükmü: Asıl hakkında nass veya icmada sabit olan ve kıyasla fer’e aktarılmak istenilen hükümdür. 4) İllet: Asla ait hükmün konulmasına sebep olan vasıftır. 12)Aslın hükmünün şartları nelerdir? 1) Aslın hükmü nass veya icma tarafından belirlenmiş olacak. 2) Aslın hükmünün akıl tarafından idrak edilebilecek ve hüküm konulmasına neden olan bir illeti olacak. Eğer aslın hükmünün illeti akıl tarafından idrak olunamıyorsa, kıyas mümkün olmaz. Zira asıl ile fer arasında hükmün taşınması için illet birliği gerekmektedir. 3) aslın hükmü, sadece mahsus olmamalıdır. Eğer aslın hükmü sadece asla mahsus ise, bu hükmün başka bir meseleye kıyas yoluyla taşınması mümkün olmaz. 4) Hüküm şer’i ve ameli bir konuyla ilgili olmalı, 13)Fer’in şartları nelerdir açıklayınız? Fer hükmün illeti bakımından asla eşit olmalıdır. Asıl ile fer arasında denklik olmazsa, kıyas yapılamaz, yapılan kıyas doğru neticelere ulaştırmaz. Bu tür denk olmayan asl ile fer arasında yapılan kıyasa kıyas mea’l-farık denir 14)İllet nedir açıklayınız? Sözlükte illet: hastalık, kişiyi ihtiyacını görmekten alı koyan durum, zafiyet, sebep ve gerekçe gibi anlamlara gelen illet terimi usul ilminde bu kavram daha çok bulunduğu yerde değişiklik yapan durum olarak açıklanır İllet: “Hükmün üzerine bina kılındığı asıl’da bulunan bir niteliktir” (Hallaf, 244) İllet: “zahir, mazbut ve hüküm için münasip bir vasıftır” (Ebu Zehra, 204) İllet: “Nassın hükmüne işaret ve delil kılınan vasıftır” Kısaca illet: “hükmü gösteren veya gerekli kılan yahut hükmün kendisine bağlandığı durum, vasıf, mana, gerekçe” şeklinde özetlenebilir. 15)Kıyas yapılmasının ilk şartı nedir açıklayınız? Kıyasın ana unsuru illettir. Çünkü kıyasın gerçekleşebilmesi için asıl (makisün aleyh) ile fer (makis) arasında illet birliği gerekmektedir. Ancak illetin varlığıyla aslın hükmü fer’â aktarılabilir, yani kıyas yapılabilir 16)İlletin şartları nelerdir açıklayınız? 1) Zahir olacak: İlletin, varlığına ya da yokluğuna kesin olarak hükmetmeye imkan verecek şekilde zahir / belirli / açık olmalıdır. İllet, asılda olan hükmün, fer’de de bulunduğunu göstereceği için, hem asıl’da hem fer’de duyularla hissedilebilecek derecede açık olmalıdır. Çünkü hükmün alameti illettir, yani hükmün bilinmesini illet sağlar. Açık olmadığı taktirde hükmün gerekçesi bilinemeyeceği için kıyas imkanı kalmaz. 2) İllet mazbut / istikrarlı / tutarlı bir vasıf olmalıdır. İlletin mazbut olması, kişiden kişiye, halden hale değişiklik göstermemesi demektir. Eğer illet mazbut olmaz, kişiden kişiye, olaydan olaya değişiklik gösterirse, asıl ile fer arasında hükmün intikalini sağlayacak olan eşitlik gerçekleşmiş olmaz. 3. İllet, hükme uygun / münasip bir vasıf olmalıdır. Bunun anlamı şudur: Hükmün kendisine bağlanabileceği, şari’in o hükme koymasındaki amacını ya da bir faydayı sağlamayı veya bir zararı ortadan kaldırmayı gerçekleştirecek bir bağlantı olmalıdır ki, o illetin tespitiyle, aynı bağlantının bulunduğu yeni hadiseye hüküm taşınabilsin.söz gelimi şarabın haram kılınmasının illeti olarak sarhoş edicilik münasip bir vasıftır. Bu vasıf sebebiyle, yani sarhoş ediciliğinden ve dolayısıyla aklı izale etmesinden dolayı şarabın haram kılındığını görmekteyiz ki, sarhoş edicilik şarabın haram kılınması için münasip bir vasıftır. 4. İllet asla mahsus olmamalıdır. Çünkü illet asla mahsus bir vasıf olursa, fer’e geçmesi mümkün değildir. Dolayısıyla illetin aslı mahsus olmayan, diğer hadiselere de nakledilebilir / taşınabilir olması kıyasın yapılabilmesi için şarttır. Mesela yolculukta orucun tutulmayıp başka günlerde kazaya bırakılabilmesinde, illet olan yolculuk sadece oruca mahsus bir illettir. Yolculuk sebebiyle namazların terk edilip başka günlerde kazaya bırakılması söz konusu edilemez. 5. Hükme medar olan illetin geçerli / muteber bir vasıf olmadığını gösteren bir delille çelişmemesi gerekir. Eğer, illetin geçerli ve muteber bir vasıf olmadığına dair delil varsa, o zaman illet geçersiz olacağından, asıldaki hükmü fer’e taşımak mümkün olmaz. Söz gelimi Endülüslü bir fakih, sultanın orucunu kasten bozması üzerine, sadece kefaret cezasıyla hükmetmekte ve kasten bozulan orucun cezasıyla ilgilfakirlerin doyurulması cezalarını yok saymaktaydı. O bu hükme varırken, illet olarak sultana köle azat etmenin ve fakirleri doyurmanın kolay geleceğini, bu sebeple de oruçları sürekli bozmaya meyledebileceğini düşünüyordu. Halbuki onun belirlediği bu illet nassa aykırıydı. Çünkü nass, gücü yetenin köle azat etmesini veya fakirleri doyurmasını emrediyor, gücü yetmeyenlerin kefaret orucu tutması gerektiğini söylüyordu.i kefaretten önce gelen köle azadı ve 17)İlletin kısımları nelerdir açıklayınız? 1. Münasibü’l-Mü’essir: Nass veya icma yoluyla hükmün kendisi üzerine bina edildiği açıkça bildirilen illetlere münasibü’l-mü’essir illet denilir. Bunun şari tarafından muteber bir illet olarak kabul edildiği nass veya icma yoluyla belirlenmiştir. Mesela “Sana kadınların ay halinden sorarlar. De ki o bir ezadır. Bunun için ay hallerinden kadınlara yaklaşmayın…” (Bakara, 2 / 222) ayetinde hüküm ay halinde kadınlara yaklaşılmaması yada bu durumlarında kadınlara yaklaşmanın haram olmasıdır. Bu hükmün illeti de nass da belirtilmiş ve ay halinin bir “eza” olduğu bildirilmiştir. Bu illet, yani kadınlara ay hallerinde yaklaşılmamasının illeti bir eza olması sebebiyledir. Bu münasibü’l-mü’essir bir illettir. çünkü nassda açıkça illet beyan edilmiştir. 2. Münasibü’l-Mülayim: Bizzat Şari tarafından muteber olduğunu gösteren herhangi bir delil bulunmamasına karşın, a) hükmün cinsi için illet olduğuna veya b) vasfın cinsinin böyle bir hüküm için illet sayıldığına ya da c) vasfın cinsinin hükmün cinsi için illet olduğuna dair, hakkında nass veya icma bulunan vasfa münasibü’l-mülayim denir. Değişik bir tabirle, Şari tarafından bir hükmün illeti olduğu aynı nassta değil de, başka bir nassla muteber olan vasfa münasibü’l-mülayim denir. Açıklamak gerekirse: a) Vasfın kendisi hükmün cinsinde nass veya icma ile geçerli olan mülayemet şudur: Babanın, küçüklük vasfından dolayı çocuğun malı üzerinde velayet hakkı vardır ve bu hak icma ile sabittir. Aynı zamanda babanın kızı üzerinde evlendirme velayeti hakkı da vardır. Her iki velayet ayrı vasıflara (illetlere) bağlıdır. Birincide vasıf küçüklük, ikincide ise bakireliktir. Fakat birinci vasfın, yani illetin küçüklük olduğu konusunda icma vardır, ancak ikincideki vasıf konusunda icma yoktur. Bu iki durumda babanın küçük kız çocuğunu evlendirmesinin caiz olduğu, küçüklük vasfının (illetinin) bulunmasından dolayı anlaşılır. Böylece her iki velayet küçüklük vasfı sebebiyle birleşiyor. Yani babanın küçük çocuğu üzerinde hem mal hem de evlendirme velayeti oluyor. Bu durumda, babanın küçük dul kızını, küçük bakire kızına kıyasla, evlendirme velayeti olduğu, küçüklük vasfı / illeti sebebiyle sabit oluyor. Burada illet münasibü’l-mülayim olmaktadır. b) Vasfın cinsi hükmün kendisinde icma veya nass ile geçerli olan mülayim şudur: Resulullah’ın sefer esnasında iki namazı birleştirdiğine dair nass vardır. Sefer esnasında namazları birleştirmenin cinsi, yolculuktaki sıkıntılardır. Vasfı / illeti ise yolculuktur. Buna kıyasla yağmurlu bir günde namazların birleştirilmesi vasıf yani illet sebebiyle değil, cins yani zorluk, sıkıntı sebebiyle caiz olmaktadır. Elbette mezhepler arasında ihtilaflı olan namazların birleştirilmesi konusu ayrıca ele alınması gereken bir konudur, c) Vasfın cinsinin, hükmün cinsi için illet oluşunun nass veya icma ile geçerli kabul edildiği durum şudur: Bir kimsenin diğer bir kimseyi kesici ve delici bir aletle öldürmesi, kasten adam öldürmedir, bu sebeple kasten adam öldürmenin hükmü olan kısas uygulanması gerekir. Burada hükmün vasfı / illeti kasıttır. Hükmün cinsi ise öldürmenin kesici ve delici bir aletle yapılmış olmasıdır. Buna kıyasla bir kimseyi üzerine taşıyamayacağından çok daha ağır bir şey atarak öldürmenin de hükmünün kıyas olduğu anlaşılır. İkinci durumda cins, insanın üzerine taşıyamayacağı bir ağırlık atmaktır. Vasıf / illet yine kasıt olmaktadır. Zira, insana taşıyamayacağı bir ağırlığı atmak, onun öleceğini bilmeyi de kapsar. Buna binaen birincinin hükmü olan kısası ikinciye naklederiz. 3. Münasibü’l-Mülga: Herhangi bir meselede illetin hükümsüz olduğu, geçersiz olduğu nass veya icma ile sabit olan vasfa münasibü’l-mülga denir 4. Münasibü’l-Mürsel: Ne muteber / geçerli olduğuna da ne de geçersiz / mülga olduğuna dair nassta herhangi bir delil bulunmayan illete münasibü’lmürsel denir. Bu durumda illetin bir maslahatı gerçekleştirdiğine yada bir mefsedeti ortadan kaldırdığına hükmeden müçtehit olmaktadır. Maslahat-ı mürsele ya da mesalih-i mürsele denilen ve bir faydayı sağlamak ya da bir zararı ortadan kaldırmak amacını güden durumlar bu münasibü’l-mürsel illetlere istinaden gündeme getirilen konulardır ki, meshepler arasında bunun kullanılıp kullanılmayacağı, dleili olup olmayacağı tartışmalıdır 18)İlleti belirleme yöntemlerini açıklayınız? İlletin nassla belirlenmesi, nassda hükmün yanında hükme medar olan illetin de zikredilmesidir. Bu bazen açık / sarih olur bazen ima ile olur. Mesela: “…Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde (o kadınlarla evlenmek isterlerse) müminlere bir güçlük olmasın..” (Ahzab, 33 / 37) ayetinde, Zeyd’in boşadığı Zeyneb’in Hz. Muhammed2le nikahlanmasının illeti, evlatlıkların karılarıyla ilişikileri kesildiğinde, o kadınlarla evlenmek isteyen, evlatlıkların babaları için güçlük çıkmaması açıkça beyan edilmiştir. İlletin icma ile belirlenmesi ise, hükmün dayanağı olan illetin, o hükmün illeti olduğuna dair icmaın gerçekleşmiş olmasıyla bilinmesidir. Bu konuda örnek, öz kardeşin, miras bırakana (mûris) soy bakımından daha yakın olduğu için mirasta bababir kardeşten önce geldiği konusunda icma vardır. Burada mirasçı olmadaki öncelik hakkının illeti mûris’e soy bakımından daha yakın bulunmadır. Bu da icma ile bilinmektedir. Eğer illet nass ya da icma tarafından bilinemiyorsa, bu taktirde içtihatla illetin tespitine çalışılır. İçtihatla illetin tespit yollarından birisi sebr ve taksim (deneme ve test etme)dir. Bu yöntemde herhangi bir hüküm için illet olması söz konusu olabilecek vasıflar incelenir. Bunlardan illet olmaya elverişli olmayanlar elenir, geriye kalan vasıflardan hangisinin o hükme illet olduğu denenerek, tespit edilmeye çalışılır. 19) tahkikü’l-menat, tenkihü’l-menat ve tahricü’l-menat nedir acıklayın Bunlarda illeti belirleme yöntemleridir. 1) Tahkikü’l-Menat: Herhangi bir şekilde tespit edilmiş illetin, o illetin kapsamına giren uygun vasıflarını tespit etmek demektir. Söz gelimi şahitlikte adalet esastır, fakat şahitli yapacak bir şahsın adil olup olmadığı ancak içtihatla bilinebilir. Tahkikü’l-menat kullanılarak, adil olan şahsın, adil olmayandan temyiz edilebilmesi sağlanmış olur. Bunun gibi imam, kadı, vali gibi devlet yöneticilerinin seçiminde, akrabalara nafaka tespitinde, kıbleyi belirlemek gibi hususlarda tahkikü’l-menat içtihadına başvurulur. 2) Tenkihü’l-Menat: Tenkih kelimesi, lugat anlamı itibariyle, ayıklamak, seçmek, temyiz etmek demektir. Menatın tenkihi ise, hükme illet olması muhtemel vasıfların ayıklanarak, gerçek illete ulaşılması şeklinde olur. Yani Şari hükmü bir sebebe bağlamış olmasına rağmen, o sebebin yanında asılda etkisi olmayan bazı yan vasıflar da yer almaktadır. İşte bu yan vasıflar illetin belirlenmesinde karışıklığa yol açabilmektedir. Tenkihü’l-menat içtihadıyla müçtehit illeti seçer. Mesela Hz. Peygamber zamanında bir bedevi ramazan günü karısıyla cinsel ilişkide bulunur. Durumu Resulullah’a aksettirdiğinde kefaretle hükmeder. Burada Resulullah’ın o adama kefaretle hükmetmesinin sebebinin, yani illetinin ne olduğunu net olarak görmeye engel olacak bir takım yan vasıflar vardır. O adam bedebi olduğu için mi Resulullah kefareti emretmiştir? Cevap: Hayır. Bu fiili işleyen türk, Arap, Fars hangi milletten olsa yine cezası kefaret olacaktır. O halde adamın bedevi olması illet olamaz. O adam karısıyla cinsel ilişkiye girdiği için mi bu ceza verilmiştir? Cevap: Hayır. İster karısıyla, ister cariyesiyle cinsel ilişkiye girsin, isterse zina etmiş olsun, cezanın sebebi bu değildir. O halde karısıyla cinsel ilişkiye girmiş olması da illet olamaz. Bu cezanın verilmesi adamın bu seneki ramazanda bunu yapması mıdır, yoksa gelecek sene ki ramazanlar da yapsa bile ceza terettüp etmeyecek midir? Cevap: Hayır. Cezanın verilmesinin sebebi bu ramazanda yapılmış olması değildir. Hangi ramazanda yaparsa yapsın aynı ceza verilecektir. Şu durumda elimizde cezanın veriliş illeti olarak oruçluyken bu işi yapmış olması kalıyor ki, cezanın veriliş illeti budur. Adam ramazanda oruçluyken karısıyla cinsel ilişkiye girdiği için kefareti hak etmiştir. Ramazanda oruçluyken cinsel ilişkiye girmek orucun hurmetini ihlaldir, cezalandırılmayı hak eder. İllet tespit olununca ramazanda yemek yiyen Farslıya da buna kıyasla aynı cezayı verebiliriz. 3) Tahricü’l-Menat: Bu, nassın ibare veya işaretiyle ya da icma ile belirtilmiş olan ve illet olmaya elverişli bulunan vasfını tespit etmek demektir. Hüküm ile hüme illet olabilecek vasıf arasındaki uygunluk göz önüne alınarak illeti tespit, bu metoda göre yapılır. Buna kıyas içtihadı da denir. Söz gelimi öldürücü niteliği olan bir aletle bir kimseyi kasten öldürmenin cezası kısastır. Buna dayanarak, Kur’an’ın nazil olduğu dönemde bilinmeyen, sonradan icad edilmiş öldürme aletleriyle yapılan öldürmelerin de kısasla cezalandırılacağına hükmederiz. Buna göre bir kimseyi silah kurşun sıkarak öldürmek, havan topu, lazer silahıyla vs. ile öldürmek kısası hak eder. FIKIH SORULARI 4.HATFA 1)Sünnet nedir açıklayınız? Sözlükte alışılmış yol, adet, itiyad haline gelmiş, gereğinde tekrarlanan, muhafaza edilen tarz, iyi ya da kötü sürekli tekrarlanan davranış, hayat tarzı, siret, çığır açmak, gelenek gibi anlamlara gelen sünnet kelimesi, bir usul ıstılahı olarak “Hz. Muhammed’in sözlü, fiili ve takrîrî uygulamalarının genel adı”dır. 2)Sünnet kaça ayrılır tek tek açıklayın? sünnet sözlü, fiili ve takriri olarak üçe ayrılır. Peygamberimizin sözlü sünnetini Hadisler oluşturur. Fiili sünneti ise onun davranışlarından meydana gelir. Takrirî sünnet ise Peygamberimizin ashabının yapıp işlediği bir fiil veya duyduğu bir söz ya da içtihat karşısında ses çıkarmayarak onaylamasıdır. 3)Şatıbi sünneti ka aşamada ele alır? “Sünnetin manası, sünnet kelimesi bir ıstılah olarak çeşitli anlamlarda kullanılır: Sünnetin birinci manası sadece Hz. Peygamberden nakledilegelen bizzat Kur'ân tarafından ele alınmayan, aksine Hz. Peygamber (SAS) tarafından beyan edilen şeylerdir. Bunların Kur'ân’ın genel olarak getirdiği esasları beyanı mahiyetinde olup olmaması arasında fark yoktur. Sünnetin ikinci manası, bid’atın karşıtı anlamındadır. Üçüncü anlamı, sünnet sözcüğü sahabenin işleyegeldikleri şeyler anlamında da kullanılmaktadır. 4)Bize ulaşması bakımından sünnet kaça ayrılır nelerdir? Mütevatir Meşhur ve Ahad 5)Mütevatir sünnet nedir açıklayın? Mütevatir kavramı, Kur'ân’ın nakli konusunda da geçtiği üzere genel olarak, adeten yalan üzerine birleşmeleri mümkün olmayan büyük bir topluluğun, yine kendileri gibi yalan üzere birleşmeleri mümkün olmayan diğer bir topluluktan yapmış oldukları rivayetler için kullanılır. 6)Manevi mütevatir nedir? Manevi mütevatir ise haberin lafzının değil, haberin manasının tevatür derecesinde nakledildiği haberdir. Yani ravilerin naklettikleri haberin lafızları farklı olmakla birlikte, bütün farklı rivayetler aynı anlama gelmektedir. 7)Meşhur sünneti açıklayın? Hanefilere göre, herhangi bir sünnet (söz yada fiil) tevatür sayısına ulaşmayan, ancak fazla kanaldan rivayet ediliyorsa ya da başlangıçta olmasa bile sonraki dönemlerde yaygınlık kazanmışsa buna meşhur yada müstefaz haber denir. 8)Serahsi Meşhur haberi nasıl tanımlar? Serahsi meşhur haberi şöyle tanımlamaktadır: “ikinci nevi meşhurdur. Bunun açıklaması şöyledir: Resulullah (SAS)’dan nakledilen belirli sayıda hadistir ki, ravilerinin yalan üzere ittifak etmeleri düşünülebilir olmasına karşın, alimlerin kabul edip onayladığı bir haberdir. O, asıl itibariyle ahadır, fer itibariyle ise mütevatirdir”. 9)Cumhura göre meşhur haberi açıklayın? Cumhur ise meşhur haberi haber-i vahid (ahad haber) kapsamında değerlendirdiğinden, onun da ahad haberler gibi ilim değil zan ifadeceğini kabul etmektedirler. 10)Ahad haberi tanımlayın? Ahad haber ya da haber-i vahid, sünnetin bir iki ravi tarafından yine bir iki raviye nakille rivayet edilen haberlere verilen genel isimdir 11)Hanefi usulcüleri ahadı nasıl tanımlar? Hanefî usulcüleri haber-i vahidi “mütevatir ve meşhurun altında olmak üzere bir veya birkaç kişi tarafından nakledilen şeklen ve manen şüphe taşıyan bir bağlantı ile Hz. Peygambere ulaşan haber” diye tanımlamışlardır 12)Cumhura göre Ahad haber nedir? Cumhurun yaklaşımına göre ahad haber, ravi sayısı kaç olursa olsun, tevatür derecesine ulaşmayan tüm haberlerdir. Şu var ki, ravi sayısı üç ve daha fazla olan hadisler sonraki tabakaların birinde iki raviye düşmüşse buna aziz, eğer sadece tek bir raviye düşmüşse de buna garib denir. 13)Hadis alimleri ahad haberleri kaça ayırıyor acıklayın? Hadis alimleri ahad haberleri sahih, hasen ve zayıf olmak üzere üç kategoriye ayırırlar. 14)Sahih,hasen,zayıf hadisleri açıklayın? Sahih hadis “adil ve zabıt olan ravilerin, yine kendileri gibi adil ve zabıt olan ravilerden muttasıl isnadla (kesintisiz olarak) rivayet ettikleri, şaz ve illetten ari hadistir”. Hasen hadis “sahih hadisin şartlarını taşımakla birlikte ravisinin zabtı sahih hadisin ravisi kadar kuvvetli olmayan hadistir”. Zayıf Hadis ise “Sahih hadis şartlarını taşımayan, ravileri arasında yalan veya adaletsizlikle veya kesret-i galat ve cehalet ile bilinen bir kimse bulunan ve şüzuzdan (şazlık), münkerlikten salim bulunmayan hadistir” 15)Zayıf hadisler nelerdir? Mu’allak, müdelles, mu’dal, munkatı, mürsel, mu’allel, şazz, münker, metruk hadisler, zayıf hadisler kategorisinde yer alan hadislerdir. 16)Uydurma hadis nasıl olur? Eğer bir haber Kur'ân’ın ve tevatür bulmuş sünnetin apaçık nasslarına aykırı ise ya hükmü kaldırılmış (mensuh) ya da uydurmadır. Çünkü Peygamberin Kitaba aykırı hareket etmesi, söz söylemesi düşünülemez. 17)Ahad haberin kabul edilme şartları nelerdir? Hanefilere göre Haber-i vahidin kitaba nispetle üç türlü durumu olup; a) Kitaba uygunsa kabul edilir; b) Kitaba aykırıysa reddedilir; c) Kitapta olmayan bir husus içeriyorsa neshe varmayacak bir tarzda amel edilir. 18) Ebu Hanife’ye göre hiçbir hadis Allah’ın Kitabına aykırı bir hüküm getirmez ve meşhur sünnetle de çelişmez. Sözünü destekleyen bir ayet söyleyin? Eğer Hz. Peygamber Kur’an’a muhalefet etse ve Allah için hak olmayan şeyleri kendiliğinden uydursa idi, Allah onun kudret ve kuvvetini alır, kalp damarını koparırdı. Nitekim bu hsusu Kur’an’da şöyle belirtilir: “Eğer Peygamber söylemediklerimizi bize karşı, kendiliğinden uydurmuş olsa idi, elbette onu kuvvetle yakalar, sonra da kalp damarını koparıverirdik. Sizin hiç biriniz de buna mani olamazdı 19) Eğer haber-i vahidin ravisi sika ise, haber-i vahid kabul edilir; ancak bir haber kıyasa aykırı ise ne olur açıklayın? haberin ravisi fıkıh bilgisiyle bilinen bir kimseyse rivayeti kabul edilir, fıkıh bilgisiyle tanınmayan biriyse, kıyas tercih edilir. 20) Fıkıhta ve usulde cumhur denildiği zaman, genel olarak ne anlaşılır? Hanefilerin dışında kalan ehl-i sünnet mezhepleri kastedilmektedir. Bizim de burada cumhur ile kastımız Şafii, Malikî, Hanbelî mezhepleridir. 21) ahad haber kesin bilgi ifade etmez, ancak zann ifade eder. Dolayısıyla ilim ifade etmez. Ancak kendisiyle amel gereklidir diyen kişi kimdir? Cumhur 22)Cumhura göre ravide aranan şartlar nelerdir? Cumhur ravide aranan şartlar çerçevesinde Müslüman, mükellef (akil ve baliğ), adil ve zabıt olmayı şart koşmaktadır. 23) Şafiilerin haber-i vahidle amel etmede aradığı şartlar nelerdir? 1) Ravi dindar, güvenilir, doğru sözlü olmalıdır. 2) Ravi, rivayet ettiği hadisin anlamını bilmelidir. Yani hadisin manasının bir kelime yerine başka bir kelime kullanıldığında değişip değişmeyeceğini veya işittiği hadisi aynen olduğu gibi rivayet edip etmediğini bilmesi gerekir. Eğer kelimenin değişmesiyle mana değişimi söz konusuysa mana üzere rivayeti kabul olunmaz. 3) Ravi, rivayet ettiği ezberinden rivayet ediyorsa bellemiş, kitabından rivayet ediyorsa ezberlemiş olmalıdır. 4) Ravi, hadisi rivayet ettiği kişiden bizzat dinlemiş olmalıdır. 5) Rivayet ettiği hadis, aynı konuyla alakalı, diğer rivayetlere aykırı olmamalıdır. 24)Sünnetin kurana göre yeri kaç açıdan ele alınır açıklayın? Birincisi kaynaklık vasfı açısından, ikincisi hükümler açısından. Kaynaklık Vasfı açısından Sünnet’in Kitap’a Göre Yeri Sünnet, İslam hukukunun Kitap’tan sonra ikinci kaynağıdır. Yani bir hadisenin hükmünün istinbatından kitapta bir hüküm bulunamazsa, sünnet’e müracaat edilir. Sünnet’in kitaptan sonra ikinci sırada delil olmasının sebebi, kitabın sübutunun kat’î olmasına karşın, sünnetin sübutunun zanni olmasıdır. Dolayısıyla Kur'ân’ın ilk sırada gelmesinin nedeni, onun Allah’tan geldiği biçimde elimizde mevcut olması iken, sünnet’in Peygambere izafetinin kesin olmamasıdır. Yani sünnet, değerlendirme açısından Kitap mertebesinde değildir. İhtiva Ettiği Hükümler Açısından Sünnet’in Kitap’a Göre Yeri Bu bakımdan sünnet ile kitap arasında dört tür ilişki olduğu görülür. Sünnet ya Kur'ân’daki hükümleri tam anlamıyla destekler; ya Kur'ân’da kapalı (mücmel) olarak geçen ifadeleri açıklar, genel (amm) olan hükmü özelleştirir (tahsis); ya Kur'ân’da yer alan hükümleri nesh eder; ya da Kur'ân’da hüküm bulunmayan konularda hüküm getirir. 25)Mütevatir haberlerin yapısı nasıldır? Mütevatir haberler kat’ıdir 26)Meşhur ve ahad haberlerin yapısı nasıldır? Bunların yapısı zannidir 27) Örnek vermek gerekirse hadiste peygamberimiz “Beş devenin zekatı bir koyundur” buyurmaktadır. Hadiste geçen “beş” lafzı, ancak “beş” ile kastedilen ne ise ona delalet eder, başka manaya ihtimali yoktur. Bu sebeple bu hadisten beş devesi olan bir kimseye bir koyun zekat vermesi gerektiği zorunlu olarak anlaşılır. Bu hadisini manaya delaleti kat’îdir. Öte yandan “Fatihasız namaz olmaz” hadisinde, lafzın manaya delaleti ihtimallidir. Fatihasız namaz ne olmaz? Fatiha olmayan namaz tam mı olmaz, hiç mi olmaz? Görüldüğü gibi lafzın manaya delaleti zannidir. 28)Tahir b.aşura göre Peygamber efendimizin tasarrufları nelerdir? Teşri (yasama), Fetva, Kaza (yargı), İmamet, Hedy (iyiye güzele yönlendirme), Sulh (arabuluculuk), İstişare (yol gösterme), Nasihat, İnsanları mükemmele yönlendirme, Telkinü’l-Hakayık (hakikatleri telkin etme), Te’dib (tehdit ve azarlama) ve Yaratılış gereği yaptığı tasarruflar. 29) Başta Maliki Fakihi Karâfî olmak üzere baız usulcülere göre tasarruflar nelerdir? Peygamberimizin tasarrufları beş ana başlık altında toplamışlardır. Bu tasnife göre Peygamberimizin tasarrufları Risalet / Nübüvvet / Tebliğ (Peygamberlik), İmamet (devlet başkanlığı), Fetva, Kaza ve Beşer olmak şeklidedir. 30)Genel anlamdaki tasarrufları nelerdir? Beşer,risalet,imamet,fetva,kaza,dır. FIKIH 2.HAFTA SORULARIM 1)Hüküm kelimesinin anlamı nedir? karar vermek, bir şeyi diğer bir şeye ispat veya nefy suretiyle isnad etmek; düzeltmek, ilim, derin anlayış, siyasi hakimiyet, karar ve yargı gibi anlamlara gelmektedir. 2)Hanefi yöntemine göre şeri hüküm nedir? “Ef’al-i ibada müteallık hitab-ı Şâri ile sabit olan şey” (Kulların fiillerine ilişkin olarak Hüküm koyucunun hitabıyla sabit olan şey)dir 3)mütekellimin yöntemine göre şeri hüküm nedir iktiza veya tahyîr suretiyle ef’al-i mükellefîne tealluk eden hitab-ı Şârî’dir” (zorunluluk yada muhayyer bırakmak biçiminde mükelleflerin fiillerine bağlanan kanun koyucunun hitabıdır) ( 4)vücüb nedir? Bağlayıcı talep yapma demektir 5)nedb nedir Bağlayıcı talep değilse demektir 6)Şeri hüküm kaça ayrılır? 2 ye ayrılır teklifi ve vazi hükümlerdir. 7)teklifi hüküm nedir? Şâri’in mükelleften bir fiili yapmasını yada yapmamasını talebi veya yapıp yapmama hususunda serbest bırakmasıdır. 8)Vacip nedir ve kimlere göre acıklayın? Cumhura göre vacip: “Şari’in yapılmasını kesin ve bağlayıcı tarzda istediği fiildir”. Hanefîler şari tarafından bu şekilde kesin ve bağlayıcı tarzda yapılması istenen fiile FARZ derler. Yani cumhurun vacip dediği şeye Hanefîler farz demektedirler. 9)Hanefilere göre farzı acıklayın? “Farz kelimesi sözlükte iki manaya kullanılır. Biri takdir etmek / belirlemek, diğeri kesmek / koparmaktır. 10)Hanefilere göre vacibi açıklayın? “Vacip, helal ve harama il işkin konularda yapılması yada terk edilmesi şer’an bağlayıcı */ gerekli olan işlerdir, ancak bu işlerin yapılması yad terk edilmesi hususundaki hitap, kitap, mütevatir sünnet ve icma gibi kesin bilgi gerektirici bir biçimde değil haber-i vahid gibi zanni bilgi gerektirici bir biçimde husul bulmuştur. Dolayısıyla, zanni bir delile dayanarak, kesin delille emredilmiş bir iş hükmü verilemez, bu sebeple zanni delille varid olan işlere vacip denir” Şu halde Hanefîler, Şari’ tarafından yapılması istenen şey kat’î bir delille isteniyorsa buna farz, zanni bir delille isteniyorsa buna da vacip demektedirler. 11)Mutlak vacip nedir? Eda edilmesi için belirli bir vakit tayin edilmemiş vacip’e mutlak vacip denir. Dolayısıyla mükellef bu tür vacibi dilediği zaman eda edebilir. Yemin kef aretleri, adaklar bu tür vaciplerdendir. Herhangi bir şekilde yeminini bozmuş olan bir kimse yemin kefareti için kendisine vacip olan oruçları dilediği herhangi bir vakitte tutabilir. Aynı şekilde herhangi bir süre kaydına bağlı kalmaksızın bir adakta bulunan kimse, bu adağını dilediği zaman yerine getirebilir. Bunun gibi herhangi bir gerekçeye istinaden ram azan orucu kazaya kalmış kimse, bu kaza orucunu istediği zaman tutabilir. 12)Mukayyed vacip nedir? Mukayyed vacip ise eda edilmesi için belirli bir vakit tayin edilmiş vaciptir. Yani bu vacibin edası için bir başlangıç bir de bitiş vakti beli rlenmiştir. Mükellef bu vacibi başlangıç ve bitiş vakitleri arasında herhangi bir zamanda bütün rükün ve şartlarını yerine getirerek işlerse o vacibi eda etmiş olur. Eğer mükellef bu vacibi belirlenen vakit sınırları dahilinde işlememişse, bu vacip zimmetinde borç olarak kalır. Diğer bir vakitte bunu işlemesi kaza olarak isimlendirilir. Söz gelimi beş vakit namaz mukayyet vaciptir. (Hanefilere göre Farz) her bir namaz için belirli başlangıç ve bitiş vakitleri vardır. Mükellef bu vakitler içerisinde vakti giren namazı kılarsa eda etmiş olur. Belirlenen vakitler içinde eda edem ez, daha sonraki bir vakitte kılarsa bu taktirde de kaza etmiş olur. 13)Mukayyed Vacip kaça ayrılır nelerdir? Mukayyed vacip müvessa (geniş zamanlı), mudayyak (dar zama nlı) ve zü’şşebeheyn (iki tür benzerlik taşıyan) vacip olmak üzere üç kısma ayrılır. 14)müvessayı acıklayın? Geniş zamanlı (müvessa) vacip, aynı vakit içerisinde aynı cins amelden işleyebilecek kadar vakit tanımış vaciplerdir. Mesela öğle nam azının vücubu için belirlenen vakitte, öğle namazı eda edildikten sonra, namaz cinsinden başka ibadetler yapabilecek kadar vakit mevcuttur. Müvessa vacipte dikkat edi lmesi gereken husus, edası yapılacak vacibin niyet ile belirlenmesidir. Zira niyet ile belirleme yapılmazsa, o vacibin mi, yoksa benzer türden diğer bir amelin mi işlendiği bilinmemiş olur. 15)Mudayyak vacibi acıklayın? Dar zamanlı (Mudayyak) vacip, o vacibin edası için belirlenen vakitte, o vacip cinsinden başka bir amele imkan yoksa, bu dar zamanlı v aciptir. Ramazan orucu gibi. Zira, ramazan orucu ancak bir ramazan gününde tutulur ve aynı gün oruç cinsinden başka bir ameli işlemek imkanı yoktur. 16)Züşşebeheyni açıklayın? belirlenmiş vakit açısından bir yönüyle müvessa, bir yönüyle mudayyak vacibe benzeyen vaciptir. Mesela Hac ibadeti böyledir. Hac için yıl içerisinde belirlenmiş aylar vardır. Dolayısıyla hac ancak bu aylarda yapılabilir. Bu yönüyle mudayyak vac ibe beznzer, fakat hac ayları içerisinde haccın menasiki hac aylarının tamamını kapsadığı için, yani hacca ilgili fiiller bütün hac aylarını kapsaması bakımından müvessa vacibe benzemektedir. 17)Miktar yönünden vacip kaça ayrılır nelerdir? Bu vacip de muhadded ve gayrı muhadded vacip olarak ikiye ayrılır. 18)Muhaddeed vacip nedir acıklayın? Muhadded vacip, edası için belirli bir miktar tayin edilmiş vaciptir. Beş vakit namaz, zekat, abdeste başın 1/4’ünün meshi gibi. Bütün farz ibadetler bu vacibe örnektir. Miktarı belirlenmiş (muhadded) vacib, eğer vakitli bir vacipse, vaktin girmesiyle zimmete borç olur. Eda edilmesiyle düşer, eda edilmezse zimmette borç olarak kalır. 19)Gayrı muhadded vacibi açıklayın? Gayrı muhadded vacip, edası için belirli bir miktar tayin edilmemiş olan vaciptir. Bu vacibin amacı ihtiyaçların karşılanması olduğu için, miktar belirlenmemiş, ihtiyacı karşılayacak olan şey yeterli görülmüştür. Sözgelimi misafirlere ikramda bulunma, açları doyurma, fakir ve miskinlere infakta bulunma, zulme veya sıkıntıya düçar olmuş kişiye yardım gibi. 20)istenen fiilin belli olup olmaması acısından vacip kaça ayrılır? Bu açıdan vacip Muayyen ve Muhayyer Vacip olarak ikiye ayrılır 21)Muayyen vacip nedir acıklayın? Muayyen vacip, mükellefe herhangi bir seçim hakkı tanınmaksızın eda edilecek amelin belirli olduğu vaciptir. Beş vakit namaz , ibadetler, satılan malın teslimi, alınan malın bedelinin ödenmesi gibi. Mükellef vacip olan fiili işlemedikçe zimmetinde borç olarak kalır. Eğer vakitle sınırlandırılmış bir vacipse, vaktin çıkmasından sonra günahkar olur, sonradan ifa etmesi kaza olur. 22)Muhayyer vacibi acıklayın? Muhayyer Vacip, mükellef için belirli bir amel değil, birkaç amel seçeneğinin bulunduğu, bunlardan birini eda etmekle vacibin sorumluluğunun yerine getirilmiş olduğu vaciptir. Mesela yemin kefaretinde bu tür bir vacip söz konusudur. Yeminine hanif olan (bozan) kişi ya on fakiri doyurmak, ya on fakiri giydirmek yada bir köle azad etmek zorundadır. Mükellef bunlardan dilediği birini yapabilir. Bunlardan birini yaptığı taktirde yemin kefaretini yerine getirmiş olur. 23)Mükellef acısından vacip kaça ayrılır açıklayınız? Mükellef açısından vacip Aynî ve Kifâî vacip olarak ikiye ayrılır. Aynî Vacip: mükelleflerin her biri tarafından bizzat yerine getirilmesi gereken vaciplerdir. Hanefîler buna Farz-ı Ayn derler. Beş vakit namaz, oruç, hac, zekat gibi ibadet cinsinden olan vacipler aynî vaciptir. Bu vacibi her bir mikellef kendisi yerine getirmek zorundadır. Başkalarının ifa etmesiyle, mükellefin zimmetinden borç olmaktan çıkmaz. Kifâî Vacip, mükelleflerden bazılarının yeirne getirmesiyle, mükelleflerin zimmetinden borç olmaktan çıkan vaciptir. Bu vacibi eda e tmek mükellef olan herkes üzerine düşer, ancak mükelleflerden bazıları eda ettiği zaman, vacip yerine gelmiş olacağı için, bazılarının edası tüm mükellefleri borçtan kurtarır. Hanef îler buna Farz-ı Kifâye derler. İlim öğrenmek, sanat üretmek, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak, cenaze namazı kılmak gibi vacipler kifâî vaciptir. Bu vaciplerde sorumluluk ümmet üzerine kılınmıştır. Ümmeti oluşturan cüzlerden herhangi birinin bu görevi eda etmesi tüm ümmet için yeterlidir. Ancak ümmeti oluşturan cüzlerden hiç biri bu vacibi eda etmezse o taktirde bütün ümmet mesul olur. Dolayısıyla tüm toplum günahkar olur. 24)Mendup nedir açıklayınız? şer’î açıdan yapılması kesin ve bağlayıcı olmayan bir şekilde istenilen, terk edilmesi de kınanmayan ameller”e verilen isimdir. 25)Hanerfiler mendupu ne olarak isimlendirir Müstehap,sünnet ve nafile 26)Tatavvu nedir? Tatavvu ise, herhangi bir zorunluluk olmaksızın, mükellefin gönüllü olarak hayır işlemek amacıyla yaptığı amellere verilen isimdir. 27)Usul ıstılahında haram nedir? Şari’in mükelleften yapmamasını kesin ve bağlayıcı tarzda talep ettiği amellerdir”. 28)Hanefier katı delille yasaklanan şeye nederler? Haram 29)Hanefiler zanni delille yasaklanan şeye nederler? Tahrimen mekruh 30)Haram kaça ayrılır nevileri nelerdir? Haram liz zatihi ve ligayrihi olmak üzere ikiye ayrılır. 31)lizatihi haram nedir acıklayın? Şari’in, geçici bir sebebe bağlı olmaksızın ilk baştan itibaren ve esastan haramlığını bildirdiği ve yapılmamasını talep ettiği fiildir. Haram olan bir amel dini bakımdan gayrı meşru bir ameldir. Dolayısıyla faili gayrı meşru bir işi yapmış olur. Bu sebeple yaptığı iş batıl kabul edilir, işi yapan da haram karşılığında takdir edilmiş cezayı müstehak olur. Mesela zina haramdır, işlenmesi batıldır. 32)Li gayrihi haram nedir acıklayın örnek verin? Aslen meşru olmakla birlikte, haram kılınması gerekli ılan arızi, geçici bir durumla ilişkisinden dolayı yasaklanan fiildir. Mesela oruç tutmak, aslı itibariyle helal bir fiildir. Ancak bayram günü oruç tutulması yasaklanmış, haram kılınmıştır. Dolayısıyla esas itibariyle helal olan oruç tutmak, bayram günü söz konusu olursa hara mdır. Yani bayram günü oruç tutmak haramdır, batıldır. 33)Bir amelin haram olduğu nasıl bilinir? Bir ameli haram kılan nass doğrudan “haram” kelimesi ve türevleriyle sabit olursa: “ حرم عليكم الميتة ” “Size ölü eti haram kılındı” (Nahl, 16 / 115); حرمت عليكم امهاتكم“ ” “Size analarınız haram kılındı” (Nisa, 4 / 23) ayetlerinde olduğu gibi. b) O amelin helal olmadığı bildirilerek: “Kadınlara verdiklerinizden bir şey almanız size helal olmaz” (Bakara, 2 / 229); “… bir başka erkekle evlenmedikçe onu laması helal olmaz” (Bakara, 2 / 230) ayetlerinde olduğu gibi c) Haram kılma emerini ortadan kaldırmaksızın, mutlak manada gelen nehiy sigası ile: “Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyiniz” (En’am, 6 /151); “Zinaya yaklaşmayın, o apaçık bir fahişelik ve çok kötü bir yoldur” (İsra, 17 / 32); “Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın” (İsra, 17 – 33) d) Eğer bir fiilin işlenmesi halinde dünyevi yada uhrevi olarak cezalandırılacağı bildiriliyorsa, o taktirde bu fiilin haram olduğu anlaşılır: “Hırsızlık yapan erkek ve kadının, yaptıklar ına karşılık Allah’tan bir ibret olarak ellerini kesin” (Maide, 5 / 38); “Namuslu kadınlara zina isnadında bulunup, sonra dört şahit getirmeyenlere seksen değnek vurun…” (Nur, 24 / 4); “Haksız olarak yetimlerin mallarını yiyenler, ancak karınlarına ateş doldurmuşlardır…” (Nisa, 4 / 10) iv) 34)Mekruh kelime anlamı nedir? Sözlükte kötü görmek, çirkin bulmak, sıkıntı, zorluk anlamlarına gelir.öteyandan mekruh, Şari’in mükelleften yapılmamasını mecburi ve zorunlu olmayan bir şekilde talep ettiği amellerdir şeklinde de tanımlanmaktadır. Bir diğer tanımı da Şari’in yapılmasını hoş görmediği, ancak yapılması durumunda uhrevi olmasa da sosyal anlamda toplumda bir takım sakıncalar doğurabilecek olan amellere mekruh denilir. 35)Hanefiler meruhu kaça ayırırlar acıklayın? Hanefîler mekruhu Tahrimen ve Tenzihen mekruh olarak iki kategoriye ayırırlar. 36)Tahrimen mekruh nedir açıklayın? Şari’in mükelleften, kat’i olmayan, zannî bir delille (msl. Ahad haberle), kesin ve bağlayıcı olarak bir ameli işlememesini talebidir. 37)tenzihen mekruh nedir acıklayın? Şari’in mükelleften kesin ve bağlayıcı olmayan bir tarz bir ameli işlememesini emretmesine tenzihen mekruh denilir. Mesela soğan sarımsak gibi kötü koku veren şeyler yedikten sonra cematle namaza iştirak etmek, abdest alırken suyu fazla fazla kullanarak israf etmek, kerahat vakitlerinde nafile namaz kılmak cumhurun mekruh, Hanefilerin tenzihen mekruh dediği alana girer. 38)Mübah nedir? Şarî’in mükellefi yapıp yapmama hususunda serbest b ıraktığı, yapılması halinde bir ceza veya mükafat takdir etmediği gibi, y apılmaması halinde de bir ceza ve mükafat takdir etmediği, mükellefin yapıp yapmama hususunda tamamen kendi iradesiyle baş başa olduğu amellerdir. 39)teklifi hükümler nelerdir? Farz vacip mendup mekruh,mubah 40)Vazi hüküm nedir neledir? Vaz’i hüküm, Şâri’in bir şeyi başka bir şey için sebep, rükün, şart yada mani kılmasıdır. Burada Şârî tarafından iki durum arasında bağ kurulmakta ve onlardan biri diğeri için sebep, şart yada mani kılınmaktadır. “Güneş dönüp (düluk), gece karanlığı bastırıncaya kadar namaz kıl ” (İsra, 17 / 78) ayetinde namaz kılmanın vücubu için güneşin dönmesi (düluk), batıya yönelmesi sebep kılınmıştır. İşte namazın vücubu için güneşin batıya me yletmesi (düluk) vaz’i bir hükümdür. 41)vazi hükümler nelerdir? sebep, şart, mani, sıhhat, butlan, azimet ve ruhsat olarak çeşitli kısımlara ayırmaktadır. FIKIH 3.HAFTA SORULARIM 1)ÜZERİNDE İTTİFAK EDİLEN ŞERİ DELİLLER NELERDİR? KİTAP, YANİ KUR’AN -I KERİM, SÜNNET, YANİ PEYGAMBERİMİZİN SÖZLÜ, FİİLİ VE TAKRİRİ UYGULAMALARI, İCMA, YANİ ALİMLERİN ÜZERİNDE FİKİR BİRLİĞİ ETTİĞİ HÜKÜMLER VE KIYAS. 2)HANEFİ USULCÜLERİ KİTABI NASIL TANIMLAR? KİTAP, MUSHAFIN İKİ KAPAĞI ARASINDA BİLİNEN YEDİ HARF ÜZERE YAZILMIŞ VE BİZE MÜTEVATİR OLARAK NAKLEDİLMİŞ ŞEYDİR DERLER. 3)KURAN PARÇALAR HALİNDE KAÇ YIL KAÇ AYDA İNMİŞTİR? KUR'ÂN BU ŞEKİLDE PARÇALAR HALİNDE TOPLAM YİRMİ İKİ YIL ALTI AY GİBİ BİR SÜREDE İNDİRİLMİŞTİR. 4)KURAN NEDEN PERDERPEY İNDİRİLMİŞTİR? KUR'ÂN’IN BU ŞEKİLDE İNDİRİLMESİNİN SEBEPLERİNDEN BİRİ, AYETTE DE AÇIKLANDIĞI ŞEKİLDE PEYGAMBERİN KALBİNE YERLEŞTİRİLMEK OLDUĞU GİBİ, BİR DİĞER ÖNEMLİ SEBEP DE KUR'ÂN’IN VE DOLAYISIYLA DİNİN GÖNDERİLDİĞİ TOPLUMUN İHTİYACI OLAN GELİŞİM SÜRECİDİR. ZİRA, DİNİN TEBLİĞ EDİLDİĞİ SIRADA, PEYGAMBERİN İÇİNDE BULUNDUĞU TOPLUM AHLAKİ, HUKUKİ, İKTİSADİ, İÇTİMAİ YÖNLERDEN OLDUKÇA GERİ BİR TOPLUMDU. BU SEBEPLE KUR'ÂN’IN TAMAMINDA YER ALAN HÜKÜMLERİ BİR ANDA HAYATA GEÇİRMEK İMKANI YOKTU. KUR'ÂN’IN BU Ş EKİLDE BİR SÜREÇLE İNDİRİLMESİ, HEM TOPLUMDAN BEKLENEN DEĞİŞİMLERİN BELLİ BİR SÜRECE YAYILMASINA, HEM DE TOPLUMUN BAHSEDİLEN AHLAKİ, SİYASİ, HUKUKİ, İÇTİMA İ YÖNLERDEN ZAMAN İÇERİSİNDE KENDİSİNE DÜZEN VERMESİNE YOL AÇMAK İÇİN ZEMİN OLUŞMASINA YÖNELİKTİ. 5)MEKKİ SURELERİN ÖZELLİKLERİ NEDİR? MEKKE DÖNEMİNDE İNEN SURELER, ÇOĞU KEZ SECİLİ VE VEZİNLİ OLURLAR. İKİNCİSİ BU SURELERDE YOĞUN OLARAK ALLAH’A İBADET ETMEYE YÖNELİK ÇAĞRI, YANLICA O’NUN İBADETE, İTAATE LAYIK OLDUĞU, ŞİRKE KARŞI SAVAŞ, BU SAVAŞIN GEREKTİĞİ DİĞER HUSUSLAR, KAFİRLERE KARŞI SERT İFADELERİN KULLANILMASI GİBİ KONULAR İŞLENİR. AHRET GÜNÜYLE İLGİLİ KISSALAR VE SAHNELER, MELEKLER VE CİNLERLE İLGİLİ AÇIKLAMALAR, KAFİRLERİN SÖZLERİ, İSLAM’A KARŞI MÜCADELE ETMELERİ, PEYGAMBERİMİZE ÇEŞİTLİ İFTİRALAR ATMALARI GİBİ MESELELER BU DÖNEMDE İNEN SURELERDE SIK SIK VE YOĞUN BİR ŞEKİLDE TEKRARLANIR. MEKKE DÖNEMİNDE İNEN TÜM SURELERDE TARTIŞMA, HİKAYE, ANLATIM, VAAD, TEHDİT, DESTEK SAĞLAMA, SOMUTLAŞTIRMA, HATIRLATMA, KISSALAR SUNMA, MÜ’MİNLERİN GÖNÜLLERİNİ SAKİNLEŞTİRİP PEKİŞTİRME, YÖNLENDİRME, TELKİN ETME VE KANIT SUNMA NİTELİKLİ AKIŞI OLUŞTURAN BÖLÜMLER ARASINDAKİ BÜTÜNLÜK BELİRGİN BİR HUSUSTUR. BU DÖNEMDE GENELLİKLE MÜSLÜMANLAR SABRETMEYE ÇAĞRILIR, YÜREKLERİ PEKİŞTİRİLİR VE KENDİLERİNE GÜVEN AŞILANIR. KAFİRLERİN OLUMSUZ TAVIRLARINA ALDIRMAMALARI İSTENİR. BU DÖNEMDE İNEN SURELERDE, CİHADI TEŞVİK EDİCİ İFADELER VE CİHATLA İLGİLİ AÇIKLAMALAR YER ALMAZ. YİNE BU DÖNEMDE, MÜNAFIKLARDAN, YAPIP ETTİKLERİNDEN, HİLELİ DÜZENLERİNDEN SÖZ EDİLMEZ, TAVIRLARINA SERT KARŞILIKLAR VERİLMEZ 6)KURAN KİMİN ZAMANINDA CEM EDİLDİ KOMİSYONDA KİMLER VARDI? EBU BEKİR, PEYGAMBERİN VAHİY KATİPLERİNDEN VE ASHABIN GENÇLERİNDEN OLAN ZEYD B. SABİT’İ GÖREVLENDİREREK, BÜTÜN VAHİY KATİPLERİNDE YAZILI OLARAK BULUNAN AYET VE SURE PARÇALARININ TOPLANMASINI EMRETTİ. YAZILI METİNLER BİR ARAYA GETİRİLDİKTEN SONRA, KENDİSİ DE KURRA OLAN ZEYD B. SABİT DİĞER HAFIZLARLA METNİ KONTROL EDEREK, PEYGAMBERİMİZE İNDİRİLMİŞ OLAN VAHYİN TAMAMINI YAZIYA GEÇİRDİ. OLUŞTURULAN BU NÜSHAYI HALİFEYE TESLİM ETTİ. BU İŞLEME KUR'ÂN’IN CEM’İ DENİLMİŞTİR. 7)ZEYD BİN SABİT KİMİN NÜSHASINI KURANA ALMADI NEDEN ALMADI? İBN MESUDUN ÇÜNKÜ BU DİĞER HAFIZLARIN EZBERİNDE YOKTU. 8)MEDENİ SURELERİN ÖZELLİKLERİ NELEDİR? AYETLER GENELLİKLE UZUNDUR. BU DÖNEMDE İNEN SURELERDE GEÇMİŞ TOPLUMLARIN KISSALARINDAN BÖLÜMLER, AHRET SAHNELERİNİN, CİNLERİN VE MELEKLERİN TASVİRİ VE TARTIŞMALAR PEK AZ YER ALIR. KUR'ÂN’IN MEDİNE DÖNEMİNDE İNAN SURELERİNDE, KULLUK, AHLÂKÎ, TOPLUMSAL, HUKUKÎ SİSTEM VE PRATİK HAYATLA İLGİLİ PRENSİPLER, YASAMA ÜSLUBUYLA VE AĞIR BİR DİLLE ANLATILIR. BU SURELERDE CİHAT YÜKÜMLÜLÜĞÜ, CİHATLA İLGİLİ GELİŞMELER VE CİHAT ORTAMI TASVİR EDİLİR. GEÇMİŞ DÖNEMDEN KALMA BAZI GELENEKLER KALDIRILIR, DİĞER BAZILARI ISLAH EDİLİP ARINDIRILDIKTAN SONRA YÜRÜRLÜKTE BIRAKILIR. AHLÂKÎ VE TOPLUMSAL ISLAH AMACIYLA YENİ GELENEKLER İHDAS EDİLİR. BU DÖNEMDE İNEN SURELERDE NİFAKLA, MÜNAFIKLARLA VE YAPIP ETTİKLERİYLE İLGİLİ SOMUT TABLOLAR ÇİZİLİR. YAHUDİLER SÖZ KONUSU OLUNCA SERT BİR ÜSLUP KULLANILIR. İMANA DAVET EDİLİRLERKEN, ELEŞTİRİLİRLERKEN VE KONUMLARI TASVİR EDİLİRKEN AĞIR BİR DİLLE TEHDİT EDİLİRLER. OLUMSUZ TAVIRLARINI VE DURUMLARINI TASVİR EDEN TABLOLAR SUNULUR. YİNE BU DÖNEMDE İNEN SURELERDE, HUKUKİ, SOSYAL, AHLAKİ VE AİLEVİ MESELELERE İLİŞKİN FETVA İSTEKLERİ VE BUNLARA VERİLEN YASAMA NİTELİKLİ CEVAPLAR GÜNDEME GETİRİLİR. BU DURUMUN DA, PEYGAMBERLİK MİSYONUNUN MEDİNE DÖNEMİNİN OBJEKTİF KOŞULLARINA GÖRE BİR HAREKET TARZI İZLEDİĞİ OLGUSUYLA İLGİLİ OLDUĞU AÇIKTIR. 9)HZ ÖMERİN VEFATINDAN SONRA HAZIRLANMIS NÜSHA KİME VERİLMİŞTİR? BU NÜSHA ONUN KIZIVE PEYGAMBERİMİZİN HANIMLARINDAN OLAN HZ. HAFSA’YA TESLİM EDİLDİ. 10)KİMİN HALİFELİĞİNDE KIRAATTEN DOĞAN İHTİLAFLAR OLDU? HZ OSMAN 11)KİMİN ZAMANINDA KURAN ÇOĞALTILMIS HANGİ LEHÇEYLE YAZILMIŞ VE KOMİSYONDA KİMLER VARDIR? HZ OSMAN ZAMANINDA COĞALTILMIS,KUREYŞ LEHÇESİYLE YAZILMIŞ.VE KOMİSYONDA: ZEYD B. SABİT, ABDULLAH B. ZÜBEYR, SAİD B. AS, ABDURRAHMAN B. HARS B. HİŞAM, ENES B. MALİK, ABDULLAH B. ABBAS VE ÜBEY B. KA’B GİBİ SAHABENİN ÖNDE GELENLERİ GÖREV ALMIŞLARDI 12)KURANDA HANGİ HÜKÜMLER YER ALIR? KUR'ÂN’DA İMANLA İLGİLİ VE DOLAYISIYLA İNANÇSIZLIĞIN CEZASIYLA HÜKÜMLER YER ALMAKTADIR. İMANIN ZORUNLU SONUCU OLARAK İBADETLERLE İLGİLİ, İBADETLERE BAĞLI OLARAK KEFARETLERLE İLGİLİ HÜKÜMLER DE BULUNUR. BUNDAN BAŞKA MUAMELAT, YANİ BİR MÜSLÜMAN GÜNLÜK HAYATINDA KARŞILAŞACAĞI BÜTÜN DURUMLARDA NASIL HAREKET ETMESİ GEREKTİĞİ, ALIŞ-VERİŞİ, TİCARETİ DÜZENLEYEN HÜKÜMLER DE VARDIR. BUNUN YANINDA MÜSLÜMAN BİR FERDİN AİLE HAYATINI İLGİLENDİREN, A İLENİN OLUŞUMU, AİLE İÇİ İLİŞKİLERDEN BOŞANMAYA KADAR MEDENİ HUKUKLA İLGİLİ HÜKÜMLER; SUÇ VE CEZALARLA İLGİLİA 13)KURAN KAT’I MİDİR ZANNİMİ İSPATLAYIN? KUR'ÂN’DA YER ALAN HÜKÜMLERİN, ONUN İFADE ÜSLUP TARZINA G ÖRE, MANALARA DELALETİ HER ZAMAN KAT’Î DEĞİL, ZANNÎDİR. ÇÜNKÜ ONDAKİ LAFIZLAR ARASINDA GENEL (AMM) OLANLARI OLDUĞU GİBİ, ÖZEL (HÂS) OLANLARI DA VARDIR. B UNUN GİBİ LAFIZLAR BAZEN MÜCMEL / KAPALI, BAZEN SARİH / AÇIKTIR, BAZI FARKLI LAFIZLARIN AYNI ANLAMA GEL DİĞİ (EŞ ANLAMLI) GİBİ, AYNI LAFZIN BİRKAÇ MANASI (MÜŞTEREK) DA OLABİLİR. BU SEBEPLE KUR'ÂN’IN HÜKÜMLERİNİN BİR KISMININ DELALETİ ZANNÎDİR, KESİN DEĞİLDİR. ÖRNEK: “ZİNA EDEN ERKEK VE KADINDAN HER BİRİNE YÜZ CELDE VURUN” (NUR, 24 / 2) AYETİNDE, ZİNAKARLARA YÜZ SOPA VURULMASI HÜKMÜ KAT’ÎDİR. DOLAYISIYLA BU AYET BU CEZAYI İŞLEYENLERE YÜZ CELDE VURULMASINA KESİN OLARAK DELALET EDER. ANCAK “BOŞANIŞ KADINLAR, KENDİ KENDİLERİNE ÜÇ KUR’ (AY HALİ YADA TEMİZLENME HALİ) BEKLERLER” (BAKARA, 2 / 228) AYETİNİNDE BOŞANMIŞ KADINLARIN ÜÇ AY HALİ Mİ, YOKSA ÜÇ AY HALİNDEN TEMİZLENME SÜRESİ Mİ BEKLEYECEKLERİ NET DEĞİLDİR. ÇÜNKÜ AYETTE GEÇEN KUR’ KELİMESİ MÜŞTEREK BİR LAFIZDIR VE HEM AY HALİNE HEM DE AY HALİNDEN T EMİZLENMEYE İŞARET EDER. DOLAYISIYLA AYETİN HER İKİ MANAYA DA İHTİMALİ VARDIR. BU AYETİN HÜKME DELALETİ ZANNÎDİR. Konu: fıkıh usulünde konu anlama soru cevapları (1.Hafta) • 1. Fıkıh usulünün temel ilgi alanı: İslamın bireysel ve sosyal hayata ilişkin ameli hükümlerini bilmeyi ve bu konularda araştırma yapmak. 2. HZ.Peygamber döneminde yeni ortaya çıkan meselelerin hükmünün ortaya konulmasındaki yol: HZ.Peygamber gelen konularda vahiy (Kur'an)doğrultusunda hükme bağlar,vahiy olmayan konularda kendi bilgi ve tecrübesi doğrultusunda ictihad ederdi(Sünnet).Bazende ashabın yapmış olduğu uygulamaları,bazen onaylar,bazen reddeder bazende ses çıkarmazdı.Onayladıkları ''Sünnet'' onaylamadıklarının zıddıda ''Sünnet'' olurdu.Ses çıkarmadığı konularda ''Takriri Sünnet'' olarak kabul edililrdi. 3. Sahabi döneminde usulun kaynakları:Kitap,Sünnet,Sahabi kavli,Kıyas ve İctihad 4. tabiin döneminde kaynaklar:Kitab,Sünnet,Sahabe icma'ı,Sahabe kavli,Kııyas,İctihad 5.Ususl ilminin ilgili olduğu diğer şer'i ilimler:Başta Fıkıh ilmi olmak üzere diğer islami ilimlere ön hazırlık olarak :Tefsir,Hadis,Kelam,Tarih/Siyer,Lugat,( bütün bu ilimlerin açıklamalarında hep usul ilmi kullanılmıştır). 6.Tefsir ve Usul arasında ilişki:En önemlisidir,Kuranı anlamada arap lugatına ilişkin bazı hususlarda ayetlerin lafızlarındaki hususlarda yararlanılmıştır. 7. Hadis ile usul arasındaki ilişki:Hadislerden HZ.Peygamberden rivayetinin ne şekilde bizlere ulaştığı ve hadislerin sınıflandırılması,bu konuda yazılan eserler,sahih, sakim,sağlam,mevzu şeklinde sınıflandırılması. 8. Tarih/siyer ile uasul arasındaki ilişki:Özellikle HZ.Peygamberin hayatını araştırmayı konu edinen,ayet ve hadislerin ortaya çıkışına zemin hazırlayan olaylar(sebebi nüzul) gibi konular. 9. Lüğat ilmi ile usulun ilişkisi:Harf,kelime ve cümlelrin yapısının incelenmesi,bunların hangi şartlar altında hangi manaya geldikleri veya delalet ettikleri gibi konular. 10. Fıkıh ususlu yazımı ve yöntemi: 4 şekildedir: a. Fukaha yöntemi b.Mütekellimin yöntemi c.Şafii yöntemi d.Memzuc(karma)yöntem) 11. Fukaha yönteminin temel özellikleri:(Hanefi yön. olarak bilinir)bu yöntemde asıl olan mezhep imamlarının fer'i meselelerde vermiş oldukları fetva ve görüşler 12. Mütekellimin yön. genel özellikleri:bu yöntemde mezhep ta'assubu olmaksızın ve fer'i meseleler dikkate alınmaksızın,felsefi ve kelami tartışmalarında fıkıh usulüne konu edindiği dönem 13. Şafii ve Mütekellimin arasındaki farklar:Şafii yön. teolojik ve hukuk felsefesine ilişkin konulara yer verilmezken ,imam şafii din işleri hususunda aklı dışlayan bir yaklaşım sergilemiştir.Nassa önem veren bir yöntem geliştirmişlerdşir. Mütekellimin yön. ise nassın yanında akla da önem vermişlerdir. 14.Fukaha ile Mütekellimin arasındakı farklar: -Fukaha yön.daha çok fer'i meselelerden hareketle usul kurallarının konulduğu -Mütekellimin yön. ise fer'i meselelerle ilgilenmediği için pratikten ziyade teoriye yönelik,felsefi ve kelamında fıkıh usulune konu olmuş olmasıdır 15. 16.17. sorular arkadaşlar kitap ve müellif isimleri uzun iş (ankaranın testlerinde dikkat ettim kitap ve müellif sorusu yok gibi,tabi o onların meselesi bizde öyle olurmu bilmem) • FKIH USULU 2.HAFTA SORU CEVAPLARI: 1. Hüküm: :karar vermek,derin anlayış.Usulde:iktiza,tahyir,vaaz bakımından mükelleflerin fiilleriyle ALLAH'ın kitabı ve bu kitabın eseridir. 2. Şer'i hükmün kısımları: 2.dir: teklifi, vaazi hükümler 3. Cumhura göre VACİP:Şari'in yapılmasını kesin ve bağlayıcı tazda istediği fiildir 4. Hanefilerin farz ve vacip ayırımı :Şari tarafından yapılması istenen şey kat'i bir delille isteniyorsa buna:FARZ. zanni bir delille isteniyorsa:VACİB 5.Eda edileceği vakit açısından vacibin kısımlari: Mutlak ve Mukayyet vacib 6.Mukayyet vacibin kısımları: 3 dür: a. Müvessa(geniş zaman) b. Mudayyak(dar zaman) c. züşşebeheyn(iki tür benzer) 7.MENDUB: Şer'i açıdan yapılması kesin ve bağlayıcı olmayuan bir şekilde istenen,terk edilmesi kınanmayan ameller. 8. HARAM:Şari'in mükelleften yapılmamasını kesin ve bağlayıcı tarzda taleb ettiği amellerdir 9.MEKRUH: kötü görmek,çirkin bulmak. Usulde:Şari tarafından yapılması hoş karşılanmayan ,uhrevi yada dünyevi cezası olmayan,kınanamayı hak eden 10.Hanefilerin Mekruh anlayışı :Mekruhu iki kısımda ele alırlar. a. Tahrimen mekruh(harama yakın) b. Tenzihen mekruh 11. MUBAH: Şari'in mükellefe yapıp yapmama konusunda serbest bıraktığı yapılması yada yapılmamasından ceza yada mükafat olmayan 12. Vazi hükümler: Bir şeyi başka bir şey için sebep,rükün,şart yada mani kılmasıdır. -- çeşitleri: sebep,rükün,şart,mani sıhhat,azimet ve ruhsat. 13: SEBEP:Şari'in varlığını hükmün varlığına yokluğunuda hükmün yokluğuna alamet kıldığı durum(ramazanda oruç tutmamaya sebep:yolculuk)gibi 14 14. RÜKÜN:bir şeyin varlığı kendi varlığına bağlı olan ve onun yapısından bir parça teşkil eden unsur (namaz için kıraat ) 15. ŞART: bir şeyin varlığı kendi varlığına bağlı olmakla birlikte onun yapısından bir parça oluşturmayan iş veya vasf (namazda abdestli olmak) 16:MANİ: sebep veya hükmün ortadan kalkmasına neden olan durum(zekat verecek olanın buna engel bir borcunun bulunması) 17.SIHHAT,FESAT,BUTLAN: sıhhat: bir ibadet veya hukuki işlemin unsurlarını ve temel gereklerini taşıması sebebiyle geçerli olması fesat,butlan: sıhhat şartlarını taşımaması durumu 18: AZİMET VE RUHSAT:Azimet: İnsanların karşılaştıkları güçlük ve zaruret hali gibi arızi durumlara bağlı olmaksızın konulmuş şer'i hükümler(şarap haram buna uymak azimettir) Ruhsat: şer'an geçerli mazeretlere binaen normal durumlara ait asli hükmün (azimet) gereğine uymamayı meşru hale getiren kolaylaştırma esasına dayalı geçici hüküm.(mecburi durumda ölmeyecek kadar şarap içmek ruhsattır) 19:Ruhsatın kısımları: 2.dir: a: Yapma ruhsatı.(ölüm korkusu ile küfür lafızlarını söyleme b: Terketme rusatı:ramazanda hastalıktan oruç tutamama) 20: İslam hukukunda HAAKİM kavramı: hüküm veren,yönetici. Usulde:Hükmün sadır olduğu kaynak ve hukukun menşei.islam hukukunda hukukun yegane menşe'i ALLAH tır.Ancak mecazen kimi zaman HZ.Muhammmede de şari denilmiştir.ancak hüküm koyma yetkisi sadece ALLAH a aittir. 21: HÜSÜN-KUBUH meselesindeki temel yaklaşımlar: Hüsün:güzel olmak.Kubh:çirkin olmak,nefret edilen şey. İslami literatürde eylemlerin ahlaki ve dini değerlerini belirttiği,islam alimlerince değişik şekillerde inceleme konusu olmuştur. 22. HÜSN VE KUBH'da eşariler ve hanefilerin yaklaşımları: -Eşariyye,selefiyye ile şafii,maliki,hanbeli ve bazı hanefiler:bir fiil ALLAH tarafından emredildiği için iyi,yasaklandığı için kötüdür.Yani bir fiil iyi olduğu için emredilmiş,kötü olduğu için yasaklanmış değildir.Tebliğ yoksa sorumlu değildir. - Başta cehmiyye,mutezile olmak üzere şi'a,kerramiyye,bazı hanefi-maturadi usulculer ile isl.filozoflrına göre:Hüsnve Kubh aklidir,yani bunlar akıl yürütmekle bulunabilir.yani;tebliğ olmaksızın iyi ve kötü bilinebilir ve insan sorumludur. 23:MÜKELLEF:(elmahkum aleyh):Şari'in talebi veya muhayyer bırakması kendi fiili ile ilgili olan kişi dir(mükellef) 24:Ehliyet ve kısımları:yetki,elverişlilik,liyakat.kişinin haklardan faydalanmaya,bu hakları kullanmaya ve borçlanmaya elverişliliği - 2 kısımdır: Vucup ve Eda ehliyeti 25: Ehliyet arızaları ve kısımları:Tam eda ehliyetine sahip olduktan sonra kişinin başına gelen daraltma veya ortadan kaldırma şeklinde ehliyeti ortadan kaldırma şeklinde ehliyeti etkileyen veya bazı hükümlerin değişmesine yol açan durum. - 2 kısımdır:Semavi ve Mükteseb -Semavi arıza: kişinin kendi dahli olmadığı durum (delilik, bunama)gibi -Müktesep:kişinin kendinin yada üçüncü şahısların etkili olduğu durum.(sarhoşluk,zorlama, sefer)gibi. • Üçüncü hafta • 1. DELİL: yol gösterme,işaret etme.usulde:delalet üzerinde doğru düşünmek suretiyle haberi bir sonuca ulaşılması 2. ŞER'İ DELİL: (edille'i arba'a veya edilletülahkam) Kitap,sünnet,icma,kıyas 3.Üzerinde ittifak edilen şer'i deliller:Kitap,sünnet,icma,kıyas 4. KUR'AN'ın tanımı ve özellikler: ALLAH tarafından cebrail vasıtası ile mahiyeti bilinmeyen bir şekilde son peygamber HZ:Muhammede indirilen,mushaflarda yazılan,tevatürle nakledilen,okunması iile ibadet edilen,fatiha ile başlayıp nas suresi ile biten,başkalarının benzerini getirmekten aciz kaldığı,arapça muciz bir kitaptır.(Bu tanım aynı zamanda kuranın özellikleridir) 5. MEKKİ sureler ile MEDENİ sureler arasındaki farklar: Mekki sureler:genelde vezinli ve iman ce ibadete yöneliktir.ahlaka dair toplumsal manevi ve insani değerlere çağrı,ahiret günüyle ilgili kıssalar ve sahneler,melek ve cinlerle ilgili açıklamalar. MEDENİ surelerse:ayetler genelde uzundur,kulluk ,ahlakıitoplumsal,hukuki sist.pratik hayatla ilgili prensipler,yasama uslubuyla ve ağır bir dille anlatılır.cihat yükümlülüğü ve cihatla ilgili gelişmeler. 6. Kur'anda yer alan hükümler: İmanın zorunlu sonucu olarak ibadetlerle ilgili,ibadetlere bağlı olarakkefaretlerle ilgili hükümler.ayrıca;Muamelat:yani müslümanın günlük hayatı ile ilgili konular.(usulu fıkıh konuları)aile,suç,ceza,gayri müslimlelrle ilgili,yöneten yönetilen,ilişkileri,bunlara bağlı olarak kamu hukuku,devletler arası hukuk ve savaşlar. 7. Kur'an'ın hükümlere delaleti: Kuran sağlamlık bakımından kat'idir.ancak kuranda yer alan hükümlerin ifade ve üslup tarzına göre manalara delaleti her zaman kat'i değil,zanniderde.Lafızlarda:genel(amm) veya özel(hass) olanları vardır.Bazen mücmel(kapalı) bazen sarih/açık'tır(zahir).Bazen eş anlamlı (müteşabih)bazen birkaç manalı(müşterek)'de vardır 1. SÜNNET: yol,adet,çığıraçmak,gelenek.HZ:Muhammedin sözlü,fili ve takriri uygulamaların genel adı 2.HADİS: P eygamberimizin sözlü sünnetidir 3. Sünnet nevileri: Cumhura göre:Mütevatir ve Ahat'dır Hanefilerbunların arasına Meşhur denilen üçüncü bir nevi sünnet kabul eder. 4. Mütevatir sünnetin hükmü: Alimler mütevatir haberin kesin ve zorunlu bilgi ifade etmesi konusunda ittifak halinde olduklarından uygulaması mecburidir,uymamak cezayı gerektirir. 5. Ahad haber: Sünnetin bir-iki ravi tarafından yine bir-iki raviye nakille rivayet edilen haberler. 6. Ahad haberde Hanefilerin tutumu: Mütevatir ve meşhurun altında olmak üzere bir veya bir kaç kişi tarafından nakledilen şeklen ve manen bir bağlantı ile HZ: Peygambere ulaşan haber. 7. Sünnetin Kur'ana göre yeri: iki açıdan ele alınır:1.Kaynaklık vasfı. 2.Hükümler açısından 8. Sünnetin hükümlere delaleti: Mütevatir olan sünnet kati olduğu için kesin bilgi ifade eder.Hükümlere delaleti de kesindir. Meşhur ve Ahad ise:kesin bilgi ifade etmediği için zan ifade eder,dolayısı ile delaleti de zannidir. 9. Peygamberimizin tasarrufları hakkında bilgi ve bunlardan hangilerinin,neden sünnet kategorisinde yer almayacağı konusu: Usulcüler:Peygamberimizin tasarruflarını birkaç farklı şekilde tasnife tabi tutmuşlardır, Son dönem islm. alimlerinden Tahir b.Aşur bunları 12 başlıkta incelemiştir. a. Teşri(yasama) b. Fetva,kaza(yargı) c. İmamet(iyiye,güzele yönlendirme) d. Sulh(arabuluculuk) e. İstişare(yol gösterme) f. Nasihat(insanları mükemmele yönlendirme) g. Telkinulhaka'ık. ğ. Te'dip(tehdit ve azarlama ) ı. Yaratılış gereği yaptığı tasarruflar dır Bazı usulculerde 5. ana başlık altında ele alırlar: 1.Risalet/Nübuvvet 2. Tebliğ(Peygamberlik) 3. İmamet(devlet başkanlığı) 4. Fetva,kaza 5. Beşer olmak Beşer olarak yaptıkları:Yeme,içme,giyme ve bunlar gibi hususlar sünnet kategorisinde yer almaz. Beşinci hafta |
Konu Sahibi Medineweb 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Medinewebli önlisans İlahiyat 1.sınıf öğrencileri... | İlahiyat Öğrencileri İçin Genel Paylaşımlar | nurşen35 | 87 | 33469 | 23 Mayıs 2015 21:53 |
Gülmek isteyenler tıklasın :))) | Videolar/Slaytlar | Kara Kartal | 3 | 4075 | 10 Mayıs 2015 16:16 |
Cumartesi Anneleri’nin ahı/Can Dündar | İslami Haberler | Medineweb | 0 | 2730 | 10 Mayıs 2015 16:13 |
Ayın Üyesi ''zeynepnm'' | Ayın Üyesi | 9Esra | 13 | 8956 | 30 Nisan 2015 14:29 |
Müzemmil suresi bize ne anlatıyor | Tefsir Çalışmaları | Medineweb | 0 | 3329 | 19 Nisan 2015 15:45 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Dicle ilitam İslam hukuku 1-9.ÜNİTE SORU VE CEVAPLARI | Medine-web | DİCLE İlitam | 1 | 08Haziran 2015 11:52 |
FIKIH USULÜ DERS NOTLARI (ÖZET) malatya ilitam | Medineweb | MALATYA İNÖNÜ İlitam | 4 | 20 Şubat 2014 00:08 |
FIKIH USULÜ GENEL BİLGİLER (malatya ilitam) | Medineweb | MALATYA İNÖNÜ İlitam | 0 | 11 Ocak 2014 15:42 |
Fırat ilitam sistematik kelam ünite 2 sorular ve cevaplar | Medineweb | FIRAT İlitam | 0 | 20 Aralık 2013 15:22 |
Fırat ilitam kelam ünite 1 soru ve cevaplar | Medineweb | FIRAT İlitam | 0 | 20 Aralık 2013 15:21 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|