|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Medineweb,Açılış Tarihi: 20 Aralık 2013 (15:03), Konuya Son Cevap : 20 Aralık 2013 (15:03). Konuya 0 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
20 Aralık 2013, 15:03 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | Fırat ilitam sistematik kelam ünite 5 özet Fırat ilitam sistematik kelam ünite 5 özet 1. İmanın Tanımı ve Neliği (Mahiyeti) Kelâmcılar, iman konusuna tanımı, imanın içeriği (nelere iman edileceği) ve hükmü (artma ve eksilmeyi kabul edip etmediği, yaratılmışlıkla nitelenip nitelenemeyeceği, imanda istisna yapılıp yapılamayacağı, imanın uyku ve benzeri durumlarda sürekli olup olmayacağı) açısından yaklaşmaktadırlar. Eş’arî kelâm bilginlerinin çoğunluğuna göre iman yalnızca kalble tasdik etmekten ibarettir. Kelâm literatüründeki iman söz konusu olduğunda buradaki haber verilen şeylerden kasıt Hz. Muhammed’in Allah’tan getirdikleri şeylerin bütünüdür. Hariciler ise Eş’arîlerin yaptığı iman tanımına taatları yani amelleri de dâhil etmişlerdir. r. İmanın mahiyeti bu üç unsuru içermekte bunlardan herhangi birini terk eden imandan çıkarılarak küfre nispet edilmektedir. Küfre nispet edilme daha çok amellerin terk edilmesiyle gerçekleşmekte, büyük günah işleyen mutlak kâfir olarak görülmektedir. Kerrâmiyye ise imanı salt dil ile tasdik (doğrulama) ya da dil ile ikrar olarak anlamış ve o şekilde tanımlamışlardır. Cehm b. Safvan ve Kaderiyye’den Hüseyin es-Salihî’ye göre iman ma’rifet/bilmekten ibaret iken Hadis bilginleri (selef) imanı, dil ile ikrar, kalb ile tasdik ve organlarla amel etmekten ibaret görmüşlerdir. elâmcı İbn Hümâm’ın ifadesiyle imanı kalp ve dil ile tasdik yani kalb ile tasdik ve dil ile ikrardan ibaret görenler ise Ebû Hanife onun meşhur arkadaşları ile eşarilerin bazı muhakkik alimlerdir. e imanda asıl rükün kalbin tasdiki olmaktadır. Dilin ikrarı ise İslâm hükümlerinin uygulanmasının şartı olması itibariyle önem kazanmaktadır. Umde isimli kelâm kitabının yazarı Ebu’l-Berekat en-Nesefî (ö.710/1310)’den iktibasla İbn Hümâm, imanın tasdikten ibaret olduğunu, Allah katından getirdiği şeylerde Hz. Peygamber’i tasdik edenin kendisi ve Allah açısından mümin olduğunu, dil ile ikrarın dini hükümlerin uygulanması için bir gereklilik olduğunu belirtmektedir. Ona göre dil ile ikrarla terettüp edecek dini hükümler cenaze namazının kılınması, Müslüman mezarlığına defnedilmesi, canı ve malının koruma altına alınması, Müslüman bir kadınla evlenebilmesi vb. gibi haklardan ibarettir. ( Müsâyere, 289-290; İbn Ebû Şerif, el-Müsâmere, 289-290) Kelâmcılara göre imanın gerçekleşmesi ve sübut bulması ona aykırı olan putlara ibadet etmek, peygamberi öldürmek, onu hafife almak, Mushaf ve Ka’be ile dalga geçmek gibi şeylerin terk edilmesine bağlıdır. Küfür inanılması gereken şeyleri inkarla veya dini hafife almakla gerçekleşir. Maturidi kelâmcıları Nesefi ve İbn Hümam, imanın bilmeden farklı şey olduğu, ilim ve bilgi bulunduğu halde imanın bulunmayabileceğini Kur’an’dan örnekler vererek ortaya koymaktadırlar. Eş’arî’ye göre , imanın gerçekleşmesi Hz Peygamber’in davasını vakıaya uygun olarak bilmeye ve Allah’ı yücelterek emirlerini ve nehiylerini hafife almadan kabul etmek suretiyle onlara boyun eğmeye ve içten teslim olmaya bağlıdır. ü Eş’arî eserinin birinde imanı söz ve amel olarak tanımlayıp artma ve eksilmeyi kabul edeceğini söylemekte diğerine ise imanın aslını tasdikten ibarat görmektedir. 2. İman Sınıflandırmaları İnanılması gereken hususlar açısından iman, icmalî ve tafsili olmak üzere ikiye ayrıldığı gibi; kesin delillere dayalı olup- olmamasına göre de taklidî ve tahkikî iman diye ikiye ayrılmaktadır. a. İcmâlî ve Tafsilî İman İcmalî iman inanılması gereken şeylere kısa, özlü ve toptan inanmak demektir ki bu inanç tevhid kelimesinde özetlenmiştir. Tafsilî iman ise inanılması gereken şeylerin her biri üzerinde düşünüldükten sonra açık ve geniş olarak, bütün ayrıntılarıyla inanmak demektir. Bu tafsilî iman sonucunda nelerin inkar, hangi şeylerin küfür, fısk ve dalaletle niteleneceği de öğrenilmiş ve iyice kavranmış olunur. İman esasları şunlardır: 1. Allah’ın varlığına ve birliğine inanmak, 2. Ahiret gününe, 3. Meleklerine, 4. Kitaplarına, 5. Peygamberlerine, 6. Allah’ın her şeyi bir ölçü ve düzene (kader) göre yarattığına inanmak, takdire inanmak. İman esaslarının ilk beşi şu ayete göre belirlenmiş ve sıralanmıştır: bakara 177. ıncı iman esası Kur’an’dan hareketle değil, Cibril veya İhsan Hadisi olarak bilenen hadis metnine dayanılarak belirlenmiştir. b. Taklidî ve Tahkikî İman Kesin bilgi ve delillere dayanmaksızın, çevrenin telkini ile içinde doğup büyüdüğü toplumun inançlarına herhangi bir sorgulama yapmaksızın körü körüne inanmaya taklidî iman denir Kesin delillere, bilgiye, inceleme ve araştırmaya dayalı imana ise tahkiki iman denir. İmanda asıl olan budur Allah’ın insanlardan istediği taklidî değil, tahkikî bir imana sahip olmalarıdır. 3. İman-Amel İlişkisi Amelin imandan olmadığı ve onun üzerine dahil edilemeyeceği düşüncesini İslâm düşüncesinde ilk ortaya atan ekolün Mürcie olduğu bilinmektedir. Onlara göre ameller imanın bir sonucu olduğu için onun iman olarak isimlendirilmesi yalnızca mecazen mümkündür.maturudi mürcienin iman anlayışlarının omurgasını oluşturan iman amel başkalığını, bir takım küçük farklılıklarla birlikte aynen benimsemiştir. Bu sebepten Matüridî ve onu takip eden kelâmcılar amellere inanmayı ayrı şey, farz olduğunu bildiği halde yerine getirmemeyi ayrı şey olarak kabul ederler. ) Amellerin farz olduğuna inanmayan imansız (kafir), farz olduğuna inandığı halde kılmazsa günahkar mümin olur. Namaz, oruç, zekât, hac, sadaka gibi ameller iman değil, imanın dışındaki farzlar olup İman ve İslâm’ın ilkeleridir. Pezdevi’nin ifadesiyle bunlar imanın bir rüknü değil, neticesi sonuçlarıdır. Maturidî de olduğu gibi Pezdevi’ye göre de iman amelin sebebidir. Amel imana bağlıdır. Amel imanın oluşmasının sebebi değildir 4. İman Küfür İlişkisi iman kalbin tasdiki olurken,küfür kalbin inkarı olmaktadır. Ehl-i Sünnet âlimleri dinin asıllarından ve gerekliliklerinden olan inanç esaslarına muhalefet edenlerin tekfir edilebileceğinde hem fikir oldukları halde dinin asıllarının dışında kalan konulara muhalefet edenlerin tekfir edilip edilemeyeceği konusunda uzlaşamamışlardır. Bu bağlamda onlar âlemin öncesizliğini/ kıdemini kabul eden, bedensel dirilişi inkar eden ve Allah’ın tikelleri/ cüziyyatı bilemeyeceğini dillendiren filozofları tekfir etmişlerdir. . Ancak İbn Hümâm Ebû Hanife ve Şafii’nin sözüne dayanarak Selefin icmasına muhalefet edenlerin tekfir edilemeyecekleri görüşünü savunmaktadır. Kelâmcı İbn Hümâm’ın küfür konusuna yaklaşımı Kur’anî verilerle örtüşmektedir. Küfür dinin asıllarından olan şeyleri beğenmeyip, yalanlamaktır. Asıl olan Kur’an’ın bildirdikleridir. Selefin veya başkalarının icması Kur’an’la örtüşmüyorsa onların icması başkalarını bağlamaz ve onlara muhalefet etmek de küfür olarak nitelendirilemez. 5. İman İslâm İlişkisi Bilindiği gibi Kur’an’ı Kerim’de iman ile İslâm bazen aynı, bazen de farklı anlamda kullanılmışlardır. İman-İslâm ilişkisine Mâtürîdî kelâm ekolünün yaklaşımı İslâmsız iman, imansız da İslâm olamayacağı yönündedir.bu bağlamda her müslüman mümin ve her mümin müslümandır. Eş’arilerce iman ve İslâm terimleri birbirinden farklı şeyler olarak algılanmakta bu anlayışa paralel olarak da her mümin Müslüman sayılmakta, fakat her Müslüman mümin sayılmamaktadır. O zaman İslâm imana nazaran daha genel, iman ise İslâm’a nazaran daha özel bir kavram olmaktadır 6. İmanın Artması ve Eksilmesi nanılacak şeyler yani inancın nesnesi (iman esasları) açısından da iman artmaz ve eksilmez. O halde tasdik bakımından bütün inananlar birbirlerine eşittirler. . İmanın artma ve eksilmeyi kabul etmeyeceğini benimseyenler Ebû Hanife ve arkadaşları başta olmak üzere Ehl-i Sünnet âlimlerinin çoğunluğudur. Eş’arî bilginlerinin çoğu ise bu görüşe muhalefet ederek, imanın artıp- eksilebileceği kanaatine sahip olmuşlardır. bu iki görüş arasındaki farklılık amelleri iman tanımının içerisine dahil edip etmemekten kaynaklanmaktadır. Ameller imanın içerisine sokulup onun bir parçası olarak kabul edilince, amellerin artması ve eksilmesi ile iman da artıp eksilecektir. Ameller imandan bir parça olarak kabul edilmediği takdirde de imanda bir artma ve eksilme olmayacaktır. imanda artma ve azalmanın olabileceği ihtimalleri: 1- İman kuvvet ve zayıflık diğer bir ifade ile güçlü ve zayıf olma açısından farklılık gösterebilir. Tasdik de sevinme, üzülme, hiddetlenme vb. gibi nefse ait arazlardandır. Böyle olması dolayısıyla bazen güçlü bazen de zayıf olabilir. 2- ayetlerde vurgulanan imanın bir kat daha artması tasdikin nicelik, kemiyet, adet ve sayı bakımından artması anlamınadır. Ancak bu durum sahabe için geçerli olabilir. Çünkü günümüzde İslâm’ın itikat ve inanca ilişkin bütün ilke ve esasları tespit edilmiştir. 3- Yine bu ayetlerdeki imanın artması, imanın semeresi ve kalpteki nurunun parlaması ve tesirinin çoğalmasıyla açıklanabilir. 7. Mukallidin İmanı Ehl-i Sünnet bilginlerine göre, istidlalde bulunma imanın sıhhatinin gereği olmadığından taklit yoluyla inanan bireyin yani mukallidin imanı geçerlidir Mu’tezile kelâmcıları ise mukallidin imanının geçerli olmadığı kanaatini taşımaktadırlar. 8. İmanın Yaratılmış Olup Olmadığı Semerkand ilim çevresinde yetişmiş bilginler imanın yaratılmış olduğu kanaatindeyken Buhara ilim muhitinde yetişmiş âlimler ise imanın yaratılmamış olduğu düşüncesine sahiptirler. Ebû Hanîfe imanın yaratılmış olduğunu, iman sahibinin yaratılmış olmasına dayandırmaktadır. Ebû Mansûr Mâtüridî de imanın yaratılmış olduğu kanaatini paylaşmaktadır. Ona göre imanın yaratılmış olmasında hareket noktası Allah’tan başka her şeyin yaratılmış olması esasıdır. 9. İmanda İstisna Sorunu . Hanefî-Mâturidî kelâmcıları iman lafzının dinde kesinlik ifade ettiğinden hareketle “inşallah müminim” demenin doğru olamayacağını ileri sürmüşlerdir Buna mukabil Eş’arî kelâmcıları istisnanın imanın hakikati ile değil de kemal/ yetkinlik ve akıbetiyle/ sonucuyla ilgili olarak yapılabileceğini kabul etmişlerdir. manda istisnayı yani “inşallah müminim”demeyi caiz görenler İmam Şafiî ve ekolü, sahabe ve tabiinden Selefin ekseriyeti, Malikiler, Hanbelîler, Süfyan-ı Sevrî, Küllabiye ve Eş’arîlerin çoğunluğudur. manda istisnayı caiz görmeyenlere göre iman tasdikten ibarettir. Bu tasdike sahip herkes mümindir. İman şüphe ve tereddütü barındırmaz. Dolayısıyla imanda şüphe olmaz. hazırlayan: su kaya |
Konu Sahibi Medineweb 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Medinewebli önlisans İlahiyat 1.sınıf öğrencileri... | İlahiyat Öğrencileri İçin Genel Paylaşımlar | nurşen35 | 87 | 33471 | 23 Mayıs 2015 21:53 |
Gülmek isteyenler tıklasın :))) | Videolar/Slaytlar | Kara Kartal | 3 | 4075 | 10 Mayıs 2015 16:16 |
Cumartesi Anneleri’nin ahı/Can Dündar | İslami Haberler | Medineweb | 0 | 2730 | 10 Mayıs 2015 16:13 |
Ayın Üyesi ''zeynepnm'' | Ayın Üyesi | 9Esra | 13 | 8956 | 30 Nisan 2015 14:29 |
Müzemmil suresi bize ne anlatıyor | Tefsir Çalışmaları | Medineweb | 0 | 3329 | 19 Nisan 2015 15:45 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Fırat ilitam sistematik kelam 3. ünite özet | Medineweb | FIRAT İlitam | 0 | 20 Aralık 2013 15:23 |
Fırat ilitam sistematik kelam ünite 2 sorular ve cevaplar | Medineweb | FIRAT İlitam | 0 | 20 Aralık 2013 15:22 |
Fırat ilitam kelam ünite 1 soru ve cevaplar | Medineweb | FIRAT İlitam | 0 | 20 Aralık 2013 15:21 |
Fırat ilitam usul-ü fıkıh ünite 5 özet | Medineweb | FIRAT İlitam | 0 | 20 Aralık 2013 14:59 |
Sistematik kelam ünite 5 özet | Medine-web | Sistematik Kelam | 0 | 14 Aralık 2013 15:20 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|