Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.İLİTAM İLAHİYAT LİSANS TAMAMLAMA.::. > İLİTAM Bölümleri Ders/ Dökümanlar > FIRAT İlitam

Konu Kimliği: Konu Sahibi Medineweb,Açılış Tarihi:  20 Aralık 2013 (15:22), Konuya Son Cevap : 20 Aralık 2013 (15:22). Konuya 0 Mesaj yazıldı

Beğeni Aldı1Kez Beğenildi
  • 1 Beğenilen Medineweb
Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 20 Aralık 2013, 15:22   Mesaj No:1
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:5
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:342
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Fırat ilitam sistematik kelam ünite 2 sorular ve cevaplar

Fırat ilitam sistematik kelam ünite 2 sorular ve cevaplar

SİSTEMATİK KELAM ÜNİTE 2
SORULAR VE CEVAPLAR
1.ilk ortaya çıkan başlangıç dönem kelam ekolleri hangileridir?
1.haricilik,şiilik,mürcie,kade

riyye,cebriye,müşebbihe ve mücessimedir.
2.hariciliğin kelime ve terim anlamları nelerdir?
2.kelime anlamı:karşı çıkmak,itaattan ayrılıp isyan etmek anlamındadır.
terim anlamı:itaattan ayrılıp isyan eden anlamındadır.
3.haricilere verilen diğer adlar nelerdir?
3.havaric:daha çok dinden uzaklaşanlar anlamında kullanılmıştır.
marika:harici muhaliflerinin,hariciler için dinden çıkanlar anlamında kullandıkları isimdir
muhakkime:sıffın savaşı sebebiyle zuhur eden hakem olayını benimsedikleri için bu adıda almışlardır.
şurat:haricilerin kendileri için kullandıkları isimdir.anlamı Allah yolunda savaşıp O'nun rızası için canlarını ve mallarını satan ve Allah'ında onları cennet karşılığında satın aldığı kişler demektir.vidiyye:günah işleyeni kafir saydıkları için.
4.haricilerin ortaya çıkış sebebi nedir?
4.haricilerin asıl ortaya çıkış sebepleri siyasidir.
5.hariciler için temel mesele nedir?
5. // // // // ,hilafete geçen kişinin durumudur.
6.hariciler nasıl ortaya çıkmıştır?
6.ilk önce HZ.ALİ tarftarı olup sıffın savaşında muaviye taraftarlarının hileleri sonucunda savaştan vazgeçerek HZ ALİye isyan eden kişilerin oluşturduğu siasi ve itikadi bir ekoldur.haricilik.sıffın savaşında hakem olayından dolayı fiilen ortaya çıkmıştır.
7.haricilerin itikadi görüşleri nelerdir?
7.Bu ekol tarafları Hz. Ali ve Osman, iki hakem, Cemel vakasına katılanlar ile iki hakemin hükmünü kabul eden herkesi veya birini doğru bulanları tekfir etme ve zalim imama karşı ayaklanmanın vacip olduğu hususunda birleşmişlerdir.Haricilere göre mümin müttaki olan kimsedir. Hariciler, bireyin sözünden yahut tasdik’inden daha çok amelleri ile ilgilenmişler, bunun neticesinde de o şahsın iman veya küfrüne hükmetmişlerdir. Onlara göre ameller, yani namaz, oruç, zekât, hac, doğruluk, adalet gibi dini emirler imandan bir parçadır, ondan ayrılmazlar. İman yalnızca kalple tasdikten ibaret değildir. İman kalple tasdik, dil ile ikrar olmakla birlikte günahlardan kaçınmak da imandandır. Buna göre her büyük günah sahibi küfür işlemektedir.Onların üzerinde durduğu en önemli problem büyük günah işleyenin -Mürtekib-i kebîre- nin durumuydu. Bunu işleyen mümin mi yoksa kâfir mi idi? Daha da önemlisi bu günahı işleyenin ahiretteki durumunun ne olacağıydı. Onların ahiret hayatıyla ilgili en fazla önem verdikleri konu bu olmuştur. İşte bu problem onların akide ile ilgili diğer meselelere bakış açılarını tayin etmede önemli bir fonksiyona sahip olmuştur.aynı zamanda cehennemin ebediliği fikrindedirler.cennet ve cehennemin şu anda yaratılmamış olduğuna inanırlar.Hâriciler kabir azabına da inanmamışlardır. Çünkü onların felsefelerine göre kabrinde azap gören kimse görülmemiştir.aynı zamanda KURANın mahluk olduğu üzerinde birleşmişlerdir.ayrıca cehenneme giren kimsenin,orada temelli kalacağına inanmışlardır.
8.haricilerin imametle ilgili görüşleri nelerdir?
8.
Hariciler imametle ilişkin olarak Hz. Ebu Bekir ve Ömer’in halifeliklerinin tamamını, Hz. Osman’ın ilk altı yıllık hilâfeti ile Hz. Ali’nin hakem olayına kadar olan hilafetini geçerli sayarken, Hz. Osman’ın son altı yıllık hilafetini geçerli saymamışlar, azledilmesinin gereğine inanmışlardır. Bunlara göre halifenin yahut imamete gelecek kişinin:
a. Kureyşli, Haşimi veya Arap olması gerekli değildir. Köle bile halife olabilir.b.. Halife olarak seçilecek bireyin mümin, adil, âlim ve zahid biri olması şarttır.
c. Halife olmaya layık olan birey, Müslümanların özgür iradeleriyle halife seçilir; yani halifenin belirlenmesinde esas olan seçimdir.
d. Seçilen halifenin Allah’ın emirlerine itaati şarttır; doğru yoldan ayrılan halifenin yönetimden uzaklaştırılması gerekir.e. Harici fırkalardan Necedât’a göre, insanlar kendi aralarında insaflı davranırlarsa halifeye de gereksinim olmaz.
9.haricilerden hangi fırka büyük günah işleyenlerin kafir olduğuna inanmaz?
9.necedat fırkası.
10.harici fırkaları nelerdir?
10.muhakkime-i üla,haruriyye,ezarika,necedat,sufriyye,acaride,sea libe,ibazi
yye.
11.haricilerin ana fırkası hangisidir?
11.ibaziyye
12.ibaziyyenin görüşleri nelerdir ve nasıl bir fırkadır?
12.itidale ve ehl-i sünnete en yakın olan ve günümüzdehala yaşama imkanı bulmuş bir fırkadır.görüşlerine gelince:
kıyamet gününde günahkâr kimseler için
şefaatin söz konusu olmadığını, aksi düşünüldüğü takdirde bunun Allah’ın va’d/iyi eylemde bulunanları ahirette mükâfatlandırması ve vaîd’ini/kötü eylemde bulunanları cezalandırması bozacağını söylemişlerdir.
İbazî kaynaklardan birisi olan Kalhatî’nin el-Keşf ve’l-Beyan isimli kitabında İbâziyye’nin inandığı iman esasları sıralanırken ba’s yani öldükten sonra diriliş de zikredilir.
İbâziyye’nin iman esasları da şu şekilde sıralanmaktadır: İman, Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, cennetine ve cehennemine, va’dine ve vaîdine, öldükten sonra dirilmeye/ba’s, hesaba ve ahiret gününe inanmaktır.
onlara göre vad ve vaid ALLAHın adaletinin kaçınılmaz bir sonucudur.İbâzîler amellerin tartılması anlamına gelen mizanı ve sırat köprüsünü mecaz olarak te’vil etme yoluna gitmişlerdir. (Neccar Amir, el-Havâric, 176.) Böylelikle İbâziyye’nin Kur’an’ın yaratılmışlığı, öteki dünyada Allah’ın görülemeyeceği, tövbesiz ölen büyük günah sahibinin ebedî olarak cehennemde kalacağı, mizan ve sıratın mecazı olarak tevil edilmeleri konusunda Mu’tezile ile aynı fikri paylaştıkları görülmektedir
13.haricilerden ezarika fırkasının muhalif çocukları hakkındaki görüşleri nelerdir?
13.muhalif çocuklarının müşrik olduklarına inanmışlar ve onların cehennemde temelli kalacağını söylemişlerdir.
14.haricilerin özellikleri nelerdir?
14.İbadete sıkıca bağlanarak onda kaybolmak ve inançlarına ihlâsla bağlı olmak Haricilerin en belirgin özellikleridir.
15.HZ ALİ nin hariciler hakkındaki görüşleri nelerdir?
15.Hz. Ali’nin “Benden sonra Haricilerle savaşmayınız. Hakkı arayıp da hata eden, batılı arayan ve onun idrakinde olan kimse gibi değildir” demesi manidardır. Çünkü bu söz Haricileri, gerçeği arayan fakat hatada olanlar içerisine girdiriyor.
16.şiilik kelimesinin anlamı nedir?
16.Sözlük anlamı olarak Şia, miktar, süre; bir insanın yardımcıları, taraftarı olmak, misafiri uğurlamak, peşinden gitmek; ayrılmak, fırkalara bölünmek vb. gibi anlamlara gelmektedir.
17.şiiliğin ortaya çıkışı nasıl olmuştur ve içeriği nedir?
17.İlk zamanlarda Hz. Ali’nin taraftarlığıyla siyasî olarak ortaya çıkan bu ekol, daha sonraları, takriben hicrî üçüncü asırda itikadî bir ekol haline dönüşmüştür. Bu ilk dönem Şiiliği yalnızca siyasal anlamda Hz. Ali taraftarlığını içerir, itikadi bir yapı arz etmezken sonraları özellikle Kerbela Hadisesi’nden sonra şiddeti artan imamet meselesi Şiilerce tamamen dinin bir temeli gibi görülmüş ve üzerine kelâmî tartışmalar yapılmaya başlanmıştır. Hilâfeti yahut imameti, genel hizmetleri gören bir müessese değil, dinin bir rüknü olarak gören Şiilik, bu görüşlerini nass ve vasiyet fikriyle geliştirmişlerdir.Şia’nın temelini Hz. Peygamber’in vefatından sonra yerine geçecek halifenin Ehl-i Beyt’ten birisinin olması tartışması oluşturur.
18.şiliğin ana ilkeleri nelerdir?
18.vasiyyet:Şia’ya göre Hz. Ali bizzat Hz. Peygamber’in vasiyyeti ile halife tayin olunmuştur. Halifelik seçim yoluyla değil, nassla Hz. Ali’ye aittir. Bunun vûcibiyeti kesindir
ismet:Şia’ya göre Hz. Ali başta olmak üzere onun soyundan gelen imamlar her türlü hatadan uzaktırlar, yani günahsızdırlar.Bu anlayışa göre imamların peygamberlerden tek farkı yalnızca peygamberlik derecesidir.
ricat:Dönüş demek olan ricat Şia’ya göre gizli imamın bir gün tekrar ortaya çıkıp, yapılan zulümlere son verip dünyayı adaletle idare edeceği inancıdır. Bu inancın kökeni İbn Sebe’nin “Hz. İsa’nın döneceğini kabul edenler nasıl olur da Hz. Muhammed’in döneceğini yalanlar? Bu acayip bir durumdur.” şeklindeki sözlerine dayanır. Ona göre Hz. Muhammed dönecektir, ama bu dönüş onun vasisi olan Hz. Ali tarafından gerçekleştirilecektir. İbn Sebe bu sözleriyle bir mantık oyunu yaparak Hz. Ali’nin ölmediğini, göğe çekildiğini, tekrar inerek, dünyayı adaletle dolduracağını ileri sürer. Söz konusu bu görüş Şiilerce daha da geliştirilerek, imam- hafi nazariyesi doğmuştur. Bu ric’at inancı, aynı zamanda Mehdilik inancının da aslını oluşturur.
takiyye:Sözlükte “Allah’tan korkup haram işlemekten sakınan ve ihtiyatlı davranan birey” anlamına gelen “takiyy” kelimesinin dişili olan Takiyye, tehlike durumlarda Şia inançlarını gizli bir şekilde yaymak ve yaşamak demektir. Şia mensupları başta Emeviler dönemi olmak üzere siyasi ve sosyal baskılardan korunmak için takıyye yapmaya başlamışlardır. Bu durum onlar için bir yaşam biçimi ve hatta dini bir gereklilik halini almıştır.
19.şiiler başlıca kaç fırkaya ayrılmışlardır?
19.ikiye ayrılmıştır:
-ılımlı(mutedil)şia.Ilımlı Şiîler ki, bunlar Ehl-i Sünnet’e en yakın olanlardır. Zeydiyye ve İmamiyye/İsna aşeriyye mûtedil Şia’dandır
-rafıza/aşırı giden-sapık fırkalar.Batiniyye, Mansûriyye, Hulûliyye, vb. fırkalar ise Rafızadandır.
20.zeydiyyeyi anlatınız?
20.Zeydiyye fırkası Hz. Ali’nin oğlu Hüseyin’in torunu Zeyd b. Ali tarafından kurulmuştur. Zeyd b. Ali, Mu’tezile’nin kurucusu Vasıl b. Ata’ya talebelik etmiştir. Sünni öğretiye en yakın Şii mezhebi Zeydiyye’dir. Zeyd, efdal (en üstün) olanın varlığına rağmen mefdul (daha az üstün) olanın imametini caiz kabul ettiğinden Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’in imametlerini geçerli (sahih) kabul etmiştir. Yine Zeydiyye’ye göre imamet konusunda bir nass olmadığı gibi imamı tayin eden bir vahiy de yoktur. Ayrıca imamda ilahî bir kuvvetin olduğu inancı da bunlara göre doğru değildir.
21.imamiyyeyi anlatınız:
21.Şia fırkalarının en bilineni ve önemlisi İmamiyye fırkasıdır. Zaten bugün Şia denilince, Ehl-i Sünnet’ten sonra İslâm’ın çoğunluğunu temsil eden İmamiyye gelmekte ve Şia’yı temsil etmektedir.

Bu fırkaya İmamiyye ismi, en önemli inançlarını imamet konusu oluşturduğu için verilmiştir. Onlara göre Hz. Ali nassla imam tayin edilmiş, ama bu hak ona verilmemiştir. Bu sebeple bu fırka mensupları Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’den yüz çevirmişlerdir. Bunlara göre imama iman, iman esaslarındandır. İmamiyye’ye imamların sayısını zincirleme 12’ye kadar çıkardıkları için İsna Aşeriyye ismi de verilmektedir. 12. İmam Ebu’l-Kasım Muhammed b. El-Hasan el-Mehdi olup H.256/ M.869’da kaybolmuştur. Gaib (gizli) ve Beklenen (el-Muntazar) imamdır. Zulüm ve adaletsizlikle dolan yeryüzüne tekrar dönecek, her tarafı adaletle dolduracaktır. Günümüzde İran’ın resmi mezhebi İmamiyye’dir.
22.ismailiyye(batıniyye)yi anlatını:
22.İmametin 6. imam Cafer Sadık’ın büyük oğlu İsmail’de devam ettiğine inananlar İsmailiyye’yi oluştururlar. Bu fırka İslâm düşünce tarihinde büyük rol oynamakla birlikte halenvarlıklarını sürdürmektedirler. Bu mezhep taraftarları Yeni Eflatuncu felsefeyi gizemli bir tarzda kendi görüşlerine uydurup İhvanu’s-Safa risalelerinden etkilenmişler ve İslâm inançlarında ilk şüpheyi başlatmışlardır. Bunun için dinin bir zahirî ve bir de bâtınî yönü olduğunu ileri sürdüler. Onlara göre normal insanlar sadece zahiri bilebilirler, ancak dinin batınını, hatta batının da bâtınını (gizli ve içrek olanını) sadece imamlar bilir. Görünüşte imamlar hatalar yapsa da bunlar hata kabul edilmezler, çünkü imamlara her şey bildirilmiştir. Gizliliğe (bâtına) verdikleri önem nedeniyle Bâtıniler Kur’ân-ı Kerim’i oldukça uzak olasılıklarla yorumlamaya kalkışmışlar, birçok kelimeyi tuhaf biçimlerde te’vile yönelmişlerdir. Onların bu menfi yorum anlayışı tasavvufa da yansımış, Hurifilik gibi birçok tasavvufî tarikatta bu zihniyetin etkisi açıkça görülmektedir.
İsmailiyye’ye göre vahiy nefsin temizlenmesidir. Dinin emirleri normal insanlar için olup seçkinlerin yani havâss’ın ibadetleri yerine getirmeleri gerekmez. Çünkü peygamberler normal insanların yol göstericisi olup, seçkinlerin rehberi felsefedir. Kur’an’ı te’vil ve mecaz yöntemiyle anlamak gerekir. Önemli olan da Kur’an’ın zâhirî yani açık manası değil, gizli yani bâtınî anlamıdır.
Şia’nın aşırı fırkalardan olan İsmailiyye, (Bâtiniyye), Mansûriyye, Harmedîniyye ve benzerleri Hz. Ali’nin ve diğer imamlarının Tanrılıklarını da iddia etmişlerdir. Yine onlar kıyameti/dirilişi ve ölümden sonraki ebedî varoluşsal hayatı inkâr ederek dünyanın sonsuz olduğuna inanmışlardır. Ruhların tenasühünü -sürekli olarak bir bedenden diğer bedene geçişini- benimsemişler ve ona inanmışlardır
Bu şekilde İslâm dininin haram kıldığını helal kabul ettiklerinden Müslümanlar tarafından tekfir edilmişlerdir.
Hasan Sabbâh gibi önemli liderlere sahip olan ve tarihte Kuzey Afrika’da Şiî-Fatımî devletini kuran İsmâilîler, bugün Şam, İran ve Hindistan’da varlıklarını sürdürmektedirler. Başkanları meşhur Ağa Han’dır.
23.mürcie yi anlatınız:
23.Müslümanların birbirini dinden çıkmakla suçladığı ve siyasal karışıklıkların oldukça yoğun olduğu bir devirde siyasi olaylar karşısında tarafsız bir tutum takınanların fırkasıdır. Bu ekol de günümüze dek yaşama fırsatını elde edememiştir.
Mürcie kelimesi ya büyük günah sahiplerinin hükmünü ahirete ertelemek manasına gelen “İrcâ”dan türemiştir veyahut da masiyet /günah sahipleri hakkında Allah’tan sevap ummak manasında “recâ”dan türemiştir.
mürcie ameli imana dahil etmemiştir.
Netice de bu hareket, Haricilerin büyük günah işleyenleri küfürle suçlaması, Şia’nın da Hz. Ali’nin hakkı olan imameti ondan gasp edenleri ve ona isyan edenleri küfürle itham etmesi üzerine karşı karşıya gelen Müslümanların arasını uzlaştırma ve İslâm birliğini sağlama hedefini güdenlerin hareketidir. Çünkü bu fikri ileri sürenler aynı zamanda diğer fırkaların da mensuplarıdır.
Eş’arî, Mürcie’nin on iki fırkaya ayrıldığını söyleyerek, cebir taraftarı Cehm b. Safvanı, Kaderiyye taraftarı Gaylân, Ebu Şimr, Muhammed b. Şebib el-Basrî gibi isimleri iman konusunda ircâ’yı kabul ettikleri için Mürcie içerisinde saymıştır. Bunlara Hanefi mezhebinin imamı Ebu Hanife’yi de eklemiştir

Ebû Hanife de her halde iman tanımının benzerliğinden olacak Eş’arî tarafından Mürcie’den sayılmıştır. Gassan b. Kufi de iman hakkındaki görüşünün Ebu Hanife’nin görüşüyle aynı olduğunu ileri sürerek onun mürcii olduğunu ileri sürmüştür. Onun genel anlamıyla iman hakkındaki görüşünden dolayı makâlât sahiplerinin çoğu tarafından Mürcie’den sayılmasına yol açmıştır. Ebu Hanife’ye göre iman, kalple tasdik etmektir. İman artmaz ve eksilmez. Bununla onun ameli imandan tehir ettiğini zannettiler. Fakat o böyle bir şey yapmadı. Şehristânî’ye göre İmamı Azam Ebu Hanife’nin Mürcie’den sayılması Mu’tezile’ye karşı olmasından dolayıydı. O zamanlar Mu’tezile’ye muhalif olanları Mürciîlikle itham ediyorlardı.
Mürcie büyük günah sahipleri hakkındaki hükmü Allah’ın affedebileceğini göz önünde tutarak O’na bırakmışlardır.
24.mürcienin itikatla ilgili görüşleri nelerdir?
24.a. Mürcie daha ziyade imanın tanımı üzerinde durmuş, imanı esas kabul ederek amelleri imana dahil etmemiştir. Ameli terk etmek imanın hakikatine zarar vermediğinden inancı olan hiçbir birey tekfir edilemez.Bu görüş saf/hâlis Mürcie’den olan Yûnisiyye’nindir. Ona göre mümin cennete bilgisi ve taati ile değil, ihlâsı ve muhabbetiyle girecektir.Onlar imanı Allah’ı bilmek ve inanılması gerekenleri bilmek olarak tanımladıklarından, küfrü de Allah’ı ve inanılması gerekenleri bilmemek olarak yani “cehl” olarak tarif etmişlerdir.
b.Mürcie, imanda artıp eksilmenin olmayacağı düşüncesindedir. Mürciî Müslümanlar arasında imanın amellerle artacağına inananlar da bulunmaktadır.
c.Mürcie’ye göre Allah’ı ve elçisini tanıyıp bildikten sonra büyük günah işleyen kimse, ne kâfir ne de müşriktir; aksine o, mümindir. Ancak bu kişi fâsık (günahkar) bir mümindir. Bu tanımlarıyla Mürciî âlimler, Haricilerin iman tanımlarının tam karşısında yer almışlardır. Mürcie’nin iman ve mümin anlayışı imama itikadı iman esaslarından sayan Şia’ya da reddiyedir. Zira iman kalple tasdiktir, itikatdır, Allah ve resûlünü tanımaktır. Bunun içine imamı tanımak girmemektedir.
d.Mürciîlerden bazıları, iman ile İslâm’ın aynı şey olduğunu görüşündedirler
25.mürcienin ömrü ne kadar sürmüştür?
25.Mürcie, döneminin siyasal ve sosyal şartlarının oluşturduğu bir itikadi ekol olup Emeviler devrinde varlığını sürdürmüş, Abbasiler döneminde yok olmuştur.
26.kaderiyyeyi anlatınız?
26.Sözlükte “Kader taraftarı, kadere mensup olanlar” gibi anlamlara gelen Kaderiyye, terim olarak “insanın hür ve bağımsız iradesi ile hareket ettiğini ve fiillerini sadece kendi gücüyle yaptığını savunan ekol” diye tanımlanmaktadır.ilahi kaderi reddetmişler ve herşeyi kula nisbet ettikleri için bu isimle anılmışlardır. Kaderiyye’ye bu ismin verilmesini, kader meselesini merkeze yerleştirip birçok problemi bu açıdan değerlendirdikleri gerekçesiyle açıklayanlar da olmuştur. Kaderiyye, İslâm toplumunda Cemel Vakası ve Sıffın Savaşı’nın simgelediği iç çekişmelerin peşinden ortaya çıkan Hariciler ve Şia’dan sonra zuhur etmiş olup ilmî ve itikâdî bağlamda ilk ekol olarak kabul edilebilir.
Kader konusunu ilk defa dile getirenin Ma’bed el-Cühenî ve Gaylân ed-Dımaşki olduğu bilinmektedir. Ma’bed el-Cühenî, kader konusundaki görüşlerini, Hıristiyanlıktan İslâm’a giren Irak’lı bir kişiden almıştır. O, zulüm niteliği taşıyan her türlü fiilin, ilahî kaderle ilişkisi olmadığını, tersine bu tür kötülüklerin failinin bizzat insanlar olduğunu belirtmiştir. Ma’bed el-Cühenî, cebri düşünceyi bir yönetim ideolojisi haline getiren Emevi iktidarınca kader konusundaki görüşlerinden dolayı hicri 80 yılında katledilmiştir.
Ma’bed el-Cühenî, Irak’ta söz konusu görüşlerini yayarken Gaylân ed-Dimeşki de Şam’da sorumluluk doğuran insan fiilleriyle ilişkin olarak ilahî kaderi reddedip, insanın fiillerinde bütünüyle özgür olduğu fikrini yaymaya çalışan ikinci bir kişi olmuştur.
Kaderiyye’nin görüşünü benimseyenler Emevilerin takibine uğradıklarından değişik bölgelere kaçmak zorunda kalarak güçlerini kaybetmişlerdir. Abbasilerin iktidarıyla birlikte rahatlığa ulaşıp muhalefeti bırakmış olan Kaderiler, kader konusunda kendilerine benzer düşünen Mu’tezile’ye katılmışlardır.
Kaderiyye sonraki zamanlarda etkisini kaybederken daha ılımlı bir anlayış içerisinde Mu’tezile tarafından temsil edilmiştir.
27.cebriyyeyi anlatınız:
27.Bozuk olan bir şeyi ıslah edip düzeltmek; birine zor kullanarak iş yaptırmak” gibi manalara gelen cebr kelimesinden türeyen cebriye terim olarak, insanlara ait fiillerin oluşmasında kulun seçim hürriyeti ve kudretinin bulunmadığını, tek failin Allah olduğunu ileri sürenler için kullanılır. Cebir düşüncesi, düşünce tarihinin ilk dönemlerine kadar uzanır. Bu düşünce Emevîlerin iktidarında neredeyse devlet politikası haline gelmiştir. Cebriyye’nin kurucusu Cehm b. Safvandır.kurucusunun isminden dolayı bu ismi almıştır.Cebriyye insana ait fiillerin oluşmasında bireyin bir seçim hürriyeti ve kudretinin bulunmadığı şeklindeki düşüncesiyle Allah’a tâzim unsuruna ağırlık verip, O’nun irade, kudret ve hâkimiyetine sınır getirmemeye çalışmış olmakla birlikte, insanın mükellefiyet ve sorumluluğunu bir anda temelsiz hale getirmektedir. Çünkü irade ve seçim hürriyetine sahip bulunmayan birini sorumlu tutmak ilahî adalet ilkesiyle bağdaşmaz.
28.cebriyyenin cebir dışındaki diğer kelami görüşleri nelerdir?
28.
a. İman, Allah’ı bilmek, küfür ise onu bilmemektir. İman, bilgi ve marifetten ibarettir.
b. Allah’ın zâtı sıfatlarından başka sıfatları yoktur. Kur’an’da adı geçen Semi’ ve Basir gibi sıfatları gerçekte zâhir değildirler, bu sebeple onlar te’vil edilirler. Çünkü bu sıfatların zâhir manaları yaratıklara benzemeyi gerektirir. Allah’ı yaratıklarının sıfatıyla nitelendirmek doğru değildir.
c. Allah’ın kelâm sıfatı da kadîm değil, hâdistir. Bu sebeple Allah’ın kelâmı olan Kur’an-ı Kerim de yaratılmıştır, mahlûktur.
d. Allah’ın kelâmı gibi ilmi de ezelî değil, hâdistir. Bu yüzden Allah, herhangi bir şeyi meydana gelmesinden önce bilmez.
e. Allah’ı ahirette görmek (Rüyetüllah )mümkün değildir.
f. Kabir azabı yoktur.
g. Ahirette
şefaat söz konusu değildir.
h.Cennet ve cehennem geçici olup, ebedî (sonsuz) değildir. Çünkü sonradan meydana gelen hiçbir şey sonsuz olarak kalamaz.
Cehmiyye’nin diğer kelâmî görüşleri ise daha sonra ortaya çıkan Mu’tezile tarafından kabul edilmiş, hararetle savunulmuştur.
29.müşebbihe ve mücessimeyi anlatınız:
29.Teşbih, Allah’ı yaratıklara veya yaratıkları Allah’a benzetme; tecsim ise Allah’ı sıradan bir cisim gibi düşünmektir. Bu yüzden Allah’ı insana benzetenlere ve bu düşünceyi savunanlara “Müşebbihe”, O’nu bir cisim gibi düşünüp kabul edenlere de “Mücessime” denir.

İslâm düşüncesinde teşbih, yabancı etkilerden çok, Kur’an ve hadis nassının kendisinden kaynaklanmaktadır. Öyle ki zâhiri anlamıyla teşbih ve tecsimi çağrıştıran ve hatta içeren ayetler ve hadisler bulunmaktadır
Teşbihe kayanlar, Kur’an-ı Kerim’de geçen ‘yed’ /el, ‘vech’/yüz, “a’yn” /göz ,“ istivâ” /arşa istivâ , “Allah’ın gelmesi” gibi Allah’a nispet edilen haberî sıfatları tevil etmeyerek, zahiri manaları üzerine anlayanlardır. Söz konusu bu haberi sıfatlar yorumlanmaz, zahiri manalarında alınırsa teşbih ve tecsim kaçınılmaz olarak meydana gelmiş olur.
Teşbihe meyledenlerin başında Huliliyye gelmektedir. Bunlar Yüce Allah’ın şahıs suretine girebileceği inancındadırlar. Tecsime inanan ve bu inancı savunanlardan biri de Kerrâmiyye fırkasının kurucusu Muhammed b. Kerrâmdır.Bunlar, Allah’ın arş üzerinde, en üst tabakasında ona temas etmiş durumda oturduğuna inanmaktadırlar. Buna ilaveten onlara göre, Allah’ın bir yerden başka bir yere gitmesi, değişikliğe uğraması (tahavvül) ve inmesi (nüzül) caizdir görüşündedirler.
hazırlayan: Dündar Esra Doğru
manyetik beğendi.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Medineweb 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Medinewebli önlisans İlahiyat 1.sınıf öğrencileri... İlahiyat Öğrencileri İçin Genel Paylaşımlar nurşen35 87 33471 23 Mayıs 2015 21:53
Gülmek isteyenler tıklasın :))) Videolar/Slaytlar Kara Kartal 3 4075 10 Mayıs 2015 16:16
Cumartesi Anneleri’nin ahı/Can Dündar İslami Haberler Medineweb 0 2730 10 Mayıs 2015 16:13
Ayın Üyesi ''zeynepnm'' Ayın Üyesi 9Esra 13 8956 30 Nisan 2015 14:29
Müzemmil suresi bize ne anlatıyor Tefsir Çalışmaları Medineweb 0 3329 19 Nisan 2015 15:45

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
OMU İlitam Sistematik Kelam 10. ünite sorular Mihrinaz SAMSUN OMÜ İlitam 0 16 Aralık 2014 20:37
Fırat ilitam sistematik kelam 3. ünite özet Medineweb FIRAT İlitam 0 20 Aralık 2013 15:23
Fırat ilitam kelam ünite 1 soru ve cevaplar Medineweb FIRAT İlitam 0 20 Aralık 2013 15:21
Fırat ilitam sistematik kelam ünite 5 özet Medineweb FIRAT İlitam 0 20 Aralık 2013 15:03
Fırat ilitam osmanlı türkçesi 2. ünite özet ve sorular Medineweb FIRAT İlitam 0 20 Aralık 2013 15:01

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.