|
Konu Kimliği: Konu Sahibi su damlası,Açılış Tarihi: 27 Ekim 2015 (20:49), Konuya Son Cevap : 20 Aralık 2023 (21:52). Konuya 2 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
27 Ekim 2015, 20:49 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 13055 Üyelik T.:
18 Aralık 2010 | "Ihlamur'u Beklerken..."/medineweb "Ihlamur'u Beklerken..."/medineweb İLK “Sizin bahçede ıhlamur çiçeği var mı?” “Ihlamur çiçek değil, ağaçtır!” “İyi de çiçek açmaz mı?” “Açar” “Peki, ne zaman açar?” “Bilmem… Galiba en beklemediğin zamanda” Uzaklara dalıp giden bakışlarını bir noktada sabitleyip yüzüme bakmadan “bu şiiri ona okumuştum” dedi. Şiiri okumakla da kalmamış, her şeyin bittiği yeri, umutsuzca her şeyin başladığı yer yapmak için ona baharla gelen bir dönüşü vaat etmişti. “Ihlamurlar çiçek açtığı zaman” diyordu. Bu zemheri halinden bahara geçişin, yıkılmışlık halinden sonra “İşte her şeyi değiştirmek için geldim. ” diyebilmenin adıydı ıhlamur. O çiçek, Sevgiliye tüm bu umutları götürecekti. Çiçekten öte bir ruhun dirilişiydi… Günlerdir sıkıntılıydı. Her şey bu kadar zorlaşmışken ve bu zorlukların en zorları sabırla aşılmışken, “bir sır” mutluluğun önüne geçiyordu. Huzursuzluk iki tarafa da sirayet etmişti. Ayrılık, o ne kadar yok saysa da ensesinde bekleyen bir anlık öfke gibiydi. Sert ve keskin bir darbeye kalmıştı… Ayrılık, şarkılarda söylediğimiz gibi esip geçmiyordu. Acıtıyordu, en acıyan yanını… Hâlbuki bir dağ biliyordu kendini, “Ayrılıkta sevdaya dâhil” deyip geçer giderim zannediyordu. Oysa denge noktası vardı insanda; zoru kolaya çeviren, meşakkati sabırla yoğuran, yokluğu kanaatle bastıran… Sırt sırta verince ve muhabbet sarmaşık gibi sardığında kalpleri, anlıyordu: “Her zorlukla birlikte bir kolaylık” vardı ve bu kolaylık hemen yanı başında duruyordu. Onunla her şeye katlanmak daha kolaydı, onunla anlamak ve onunla ağlamak daha kolay… “İnneme’n-nîsâ şakayuk’ur-rical.” İki parçaydı insan ruhu, bütünleyenini arıyordu her zaman… Tamiri imkânsız bir sükût-u hayal yerleşince bir kalbe Ve sonra diğerinde öfke damla damla çoğaldığında Yani bu denge bozulduğunda, her şey değişiyordu. Artık her kolaylıkta bir zorluk peyda olmuştu. Hayırla başlayan her konuşma, her mektup devamında kan damlayan sözlere dönüşüyordu. Bir sevgi gün gelip bu kadar yıkıcı olabilir miydi? Ne anlatabilen ne de anlayabilen vardı artık. İki tarafta birbirini tanıyamıyordu… Art niyet şüphesi her kelimeyi etkisi altına aldığında Her söz, her hareket, her tavır, tedavi için sunulan her ilaç Zehir sunulmuşçasına tepki görüyordu. Yanlışlar coğrafyasında doğrular hükümsüzdü Ve işte bu yüzden Sevgiliden gelen hiçbir iyilik Cezasız kalmadı… Bu karmaşanın içinde boğulan yine tüm bunları yapandı. Kendine söz geçirmekten aciz, anlamaktan uzak, öfkeye ile kol kola. “Haklı olmak” duygusu sarıyordu bir sıtma gibi ansızın bedenini ve haksızlığa uğramış olmak her öfkeyi meşru kılıyordu. Eziliyordu, küçük düşürülüyordu kendince... Ah o “haklılık” hissiyle büyüyen kibir O kaşıdıkça kanayan, kanadıkça kaşınan yara Yandıkça büyüyen yangın, büyüdükçe basireti körleyen alev Ah o içindeki öfkeyle beslenen canavar… Ve derinlerde her şeyin müsebbibi: Gurur Sonra vicdan, gönül mülküne sükûnet getiriyordu bir süre. Fırtınadan arta kalan sağır edeci sessizlik, tedirginlik ve pişmanlık sarıyordu ruhunu. Bu kısır döngü öfke-pişmanlık nöbetlerine dönüşürken bir uykudan uyanır gibi kendine geliyor, kırıp döktüklerini düzeltmek istiyordu. Bu defa da gurur, özür dilemeyi aşılmaz bir dağ gibi dikiyordu önüne… Ve işte o anlarda hasta olduğunu anlıyordu. İçinde bir canavar vardı. Gururu kuşanan, öfkeyle beslenen, pişmanlıklarla kalbini zayıf düşürüp halsiz bırakan, tezatlarla direncini kıran, ruhunu karamsarlığa sürükleyen bir canavar. Adı: Nefs Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden Gemileri yaksalar da geleceğim sana On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana -Ihlamur çiçek açtığı zaman. Bu dizeleri ıslak bir sonbahar günü okumuştu Sevgiliye. Fondaki yağmur sesinin ağırlaştığı ayrılık havasında son bir mühlet istemişti. Bu kara bulutları dağıtıp ıhlamurla gelen bir baharı serecekti avuçlarına… Devam etti sonra: Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız Ey benim alfabemdeki kadim elif Ne güzellik, ne de tat var baharsız (1) Hangi Sevgili “Kadim Elif” olmak istemezdi. Tek olmak, biricik olmak bir kalbin başlangıcı olmak. Öncesi olamayan aşk, ilk adım… Elif. O da istedi. Hiçbir söz söylemedi, mühlet vermedi, beklerim demedi ama istedi. Bunun için kalbinin bir köşesi diğer köşelerinden habersiz bekledi, ümit etti. Kimse bilmedi. Belki de hiç bilinmeyecekti… “Ben hastayım” dedi o gün Sevgiliye. “Ama iyileşmek istiyorum, içimdeki bu uru söküp atmak istiyorum. Bu gurur, bu aşılamaz duvar; bu öfke, bu pişmanlık denizi benden uzak olsun istiyorum. İzin ver, kaybettiğimi yeniden kazanayım.” O ayrılık gününün sonrasında güzel şeyler de oldu, hiç cevap alamasa da haberler, mektuplar gönderdi. Hiçbir yere gönderir gibi gönderdi. Hiç kimseye yazar gibi yazdı. İçten yazdı, ifşa etti sırrını. Korkunç yanlarını, haksızlıklarını, zaaflarını, şuursuzluğunu ve sevgisini yazdı. Hiç cevap almadı ama hep yazdı… Sevgilinin kalbinde de ümit, gizliden gizliye her mektupta çoğalıyordu; yüreğinde ıhlamurlar tomurcuklandı usul usul, çiçeklendi. Ama temkinli davranıyordu. Bir yanı hep konuşuyor, öbür yanı susuyordu. Cevap yazmak istedi, yazamadı. Kalem parmaklarına takılıp ince bir ağ ördü sanki, her denemesinde kelimeler nihayetinde gelip bir yerde durdu; kalem “elif” yazdı. Sonra rüya gördü… Kırmızı bir ırmağın kıyısında duruyordu, “Kan gibi” dedi uykusunda. Karşısında, ırmağın diğer yakasında bir “elif” vardı, toprağa saplanmıştı. Rüzgârda sallanan ağaçlar gibi iki yana doğru eğilip doğruluyordu… Uyanınca “Kan rüyayı bozar” dedi, telaşla. ”Toprağa saplanan kim?”dedi, yeniden uykuya dalarken. Uyku ile uyanıklık arasında tekrar dudakları kımıldadı… “Kan… bozar.” İKİ “Anne, ıhlamur çiçek açtığında haberim olsun!” “Neden?” “Bir dost için.” “Ihlamur istemedi mi?” “Ihlamuru var da çiçeği yok…” Günler uç uca eklendi… Sabrın sonu selamet olmadı bu defa. Nihayetinde taş çatladı, cam kırıldı… Mektuplar cevapsız kaldıkça gurur yeniden kuşandı kılıçlarını. Bunca gayrete, çabaya, bunca fedakârlığa Sevgili nasıl olurda karşılık vermezdi. Hiç mi vicdanı yoktu yârin? Hüsn-ü zanlar sû-i zana dönüştüğünde tüm büyü bozuldu. Ve bir gece nefsi kuşanan adam beklenmeyeni yaptı. Yolara uykusuzluğunu dökerek şafağı başka bir şehirde karşıladı. Kabaran bir yürekle Sevgilinin karşısına dikildi o sabah. Kan kustu, gönül yıktı, hesap sordu… Yüreğini sıkan, yakan ne varsa çıkardı, koydu masanın üzerine. Sevgili dalgındı, sanki duymuyordu, görmüyordu; her şey bir hayaldi sanki. Birazdan hiç yaşanmamış olacaktı, bitsin diye bekliyordu. Her şeye böyle tahammül etmişti uzun zaman. Ama o da dayanamadı, çıkardı yüreğindekileri, o da koydu masaya. Susmadı. Sevgilinin gönül kapısı, bu kez tamamen kapanmak için açılmıştı. O kapının ardında sükût-u hayale uğramış bir kalp ve fırtınaya dönmüş bir deniz duruyordu. Tüm bu yaşadıklarını hak etmeyen, içindeki birikmişliğe son damlanın da düştüğü bir deniz… Adı: İsyan. Sonra “Ben” dedi, Sevgili, “küçük de olsa bir ümide kapılmıştım oysa, değişir mi, demiştim. Aldanmışım. ” İlk kez böyle dik duruyordu, böyle sağlam, tavizsiz… Karşısında duran adam tüm bunları gözlerini yere dikip dinlemişti. Elinde, masanın üzerinden aldığı bir bıçak vardı; dizinin üzerine dayamıştı, öylesine duruyordu elinde. Öylesine duracağını sanıyordu Sevgili. Bir anda öfkeyle sıkılan yumrukla kavranan bıçak, biraz önce üzerinde gezindiği bacağa saplandığında son söz söylenmişti… Sevgili, yüzüne korkuyla kapadığı ellerini açtığında karşısındaki adamdan oluk oluk akan kanı gördü ve ardından yavaşça iki yana doğru esneyen bıçağın metalinde rüyayı yeniden yaşadı. Nihayetinde söz bitti, gönül sustu… Vedûd ismiyle sevilmeye en layık olan, iki kalbe birden koyduğu muhabbeti birinden çektiğinde ayrılık kaderden kazaya dönüştü… Emanet eden, emanetini aldı; hak edene hak ettiği verildi. Ama o kadar kolay olmadı kabullenmek, bitmeyeceğine bu kadar inanmışken “bitti” demek kolay değildi… Adige Batur
__________________ "Bir yαrım αklın kuyusundα öbür yαrım αşkın kuytusundα... Cennet ve cehennem αrαsındα.Ucu sırαttαn geçen bir uçurum kenαrındα... Â'râftα..... Ârâfın dα αrαsındα...Ar ve αf yαrαsındα..." |
Konu Sahibi su damlası 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
TUZSUZ NAFiYE | Kurabiyeler | su damlası | 5 | 195 | 01 Kasım 2024 20:21 |
< Hangi şık > | Forum Oyunları | Esma_Nur | 31 | 2482 | 16 Nisan 2024 23:11 |
Patates Mantısı Nasıl Yapılır? | Salatalar | su damlası | 0 | 169 | 17 Mart 2024 18:01 |
Yalancı Tarhana Çorbası | Çorbalar | Kara Kartal | 3 | 206 | 17 Mart 2024 17:56 |
Fırında Patates Püreli Soslu Köfte Tarifi | Et Yemekleri | su damlası | 0 | 203 | 16 Mart 2024 15:39 |
16 Ocak 2019, 22:31 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 13055 Üyelik T.:
18 Aralık 2010 | "Düşlerim tutsak, yüreğim sürgün, içimde bir çocuk tedirgin...tedirginim ve suskunum."
__________________ "Bir yαrım αklın kuyusundα öbür yαrım αşkın kuytusundα... Cennet ve cehennem αrαsındα.Ucu sırαttαn geçen bir uçurum kenαrındα... Â'râftα..... Ârâfın dα αrαsındα...Ar ve αf yαrαsındα..." |
20 Aralık 2023, 21:52 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 13055 Üyelik T.:
18 Aralık 2010 | Nihayetinde söz bitti, gönül sustu…
__________________ "Bir yαrım αklın kuyusundα öbür yαrım αşkın kuytusundα... Cennet ve cehennem αrαsındα.Ucu sırαttαn geçen bir uçurum kenαrındα... Â'râftα..... Ârâfın dα αrαsındα...Ar ve αf yαrαsındα..." |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
"" İyi ki ağladın gönül çiçeğim...""/medineweb | su damlası | Gönülden Dökülen Nağmeler | 3 | 12 Ağustos 2024 23:28 |
EŞİNİ "EV"E BAĞLAYAN ve Evi "Mutluluk Yuvası" Yapmayı Başaran Kadınlar | KuM TaNeSi | Evlilik-Nikah Konuları | 17 | 28 Ocak 2020 15:05 |
"Sözün Bitmediği An" 15 Temmuz Direnişi " Medineweb/Mihrinaz Çalışması | alperkara | 15 Temmuz | 3 | 15 Temmuz 2019 03:03 |
"Bu Haftanın Konu/ğu "//Musabbinumeyr //" /medineweb | su damlası | Hafta'nın Misafiri | 4 | 04 Şubat 2019 15:55 |
""Müşrikleri Tekfir Etmemek/Onların Kafir Olduklarından Şüphe Etmek"" | kamer34 | Tevhid Ve Şirk Konuları | 9 | 14 Mart 2014 00:27 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|