|
Konu Kimliği: Konu Sahibi MERVE DEMİR,Açılış Tarihi: 05 Şubat 2008 (12:02), Konuya Son Cevap : 16 Mart 2021 (06:56). Konuya 719 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme: |
26 Şubat 2012, 13:00 | Mesaj No:141 |
Durumu: Medine No : 13402 Üyelik T.:
25 Şubat 2011 | Cevap: Mevlanadan Sözler Herkesin bir derdi var; Her derdin bir acısı.. Acılarım katlanılmaz değil ama , bir de tuz basanı var.. mevlana |
27 Şubat 2012, 12:54 | Mesaj No:142 |
Durumu: Medine No : 13402 Üyelik T.:
25 Şubat 2011 | Cevap: Mevlanadan Sözler Gönlünü yıkayıp arıtmamışsan, habire abdest alıp durmaktan fayda bekleme. mevlana |
27 Şubat 2012, 17:38 | Mesaj No:143 |
Durumu: Medine No : 13038 Üyelik T.:
14 Aralık 2010 | Cevap: Mevlanadan Sözler Ey akıllı kişi ! iyi düşün... Put, varlık bakımından bâtıl değildir ki, Bil ki putu yaratan da Ulu Tanrı.. İyinin yaptığı her şey iyidir.. Mev-alanaya göre puta tapmak ve puthane kötü birşey değildir... Çünkü bunların ham maddesini yaratan yüce Allah’tır.. Bu sebeple kötü diye birşey yoktur...Bazı cahil insanlarda bu sapkın anlayışı yansıtan sözleri gördükleri halde bunu islam olarak algılarlar... Bunun sebebi şudur...İnsanların hidayet nurunu (furkanı) okumamaları ve ona gereği gibi iman etmemeleridir... Peygamber efendimi (sav) yada hz.ibrahim (a.s) ın puthaneleri müşriklerin başına yıkarak putlarını paramparça ederek yapmalarının sebebi bu peygamberlerin mev-alana-ın güyya erişmiş olduğu gizli sırra erişememiş olmasından dolayıdır... Eğer bu doğruysa bu demektirki mev-alana çok büyük bir zatdır...Yok eğer doğru değilse....Rabbimin...laneti...yalancıların...üzer ine...olsun Tasavvuf yüzyıllardır devam eden gelişme ve sistemleşmenin Hicri 7. yüzyıl ve sonrası dönemlerde son bulduğu ve artık pek değişmeyen bir yapı oluştuğu görmekteyiz. Zun Nun ile başlayan sistemleşme dönemi, Celaleddin Rumi`de büyük oranda sona erer. Böylelikle tasavvuf sistemi tamamlanmış olur. O artık büyük oranda başlıbaşına inanç ve yaşantı sistemi haline gelen bir din oluveririr . Şunu düşünebiliyormusunuz ben haşa ...Allah’ım diyen birileri çıkıyor ve arkasında milyonlarca cahil halk kitleside evet demek suretiyle peşinden sürüklenmektedirler... Daha önceki yüzyıllarda ben mehdiyim, ben isayım, ben peygamberim diyenleri çok duyduk ve okuduk fakat bu sapkın zatların dışında ben Allah’ım diyene rastlamadık....Hakikaten cehalet zor iştir.... İnsan bir kere cahil olmaya görsün artık ona yardım etmek söz konusu olamıyor malesef..... “Cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım…” (Bakara, 2/67) k Kişi hakikatelere karşı gözlerinden rahatsız ise fazlada yapacak birşey kalmıyor.... “Şimdi, Rabb’inden sana indirilenin gerçekten hak olduğunu bilen bir kimse, kör olan kimse gibi olur mu?” (Rad, 13/19 ) İnsan bir kere cahil olmaya görsün artık ona yardım etmek söz konusu olamıyor malesef..... “Cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım…” (Bakara, 2/67) k "Bu dosdoğru olan yoluma uyun. Sizi Allah yolundan ayrı düşürecek yollara uymayın." (Enam, 168) "Hakikatin dışında sadece sapıklık vardır. Öyleyse nasıl olup da döndürülüyorsunuz?" (Yunus, 32) ""Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız" derler.(Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulmamış idiyseler?"" Bakara/170 "De ki: Şüphesiz ki bu, benim dosdoğru yolumdur. O halde ona uyun. Diğer yollara uymayın. Sonra o yollar sizleri O'nun yolundan ayırıp darmadağın eder. İşte sakınasınız diye size bunları emretti." Cehalet Lügatte, cehalet, ‘bilmezlik, ilimden ve malumattan uzak olmak’ diye tanımlanır ilmin zıddıdır. Kavram olarak da üç anlama gelmektedir: 1- İnsan zihninin ilimden hali olması. 2- Bir şeyi olduğunun aksine kabullenmek. 3- Bir şeye yapılması gerekenin zıddını yapmak. Dilcilerin tarifinden hareketle cehalet iki başlık altında incelenebilir: 1- İnanç ve düşüncelerle meydana gelen cehalet. 2- Amel ve gidişattaki cehalet. İnsanı Diğer Varlıklardan Ayıran Meziyet Olarak İlim İnsanlarla diğer varlıklar arasında üç önemli fark bulunmaktadır 1- İnsan ilim elde etmeye elverişli yaratılmıştır. 2- İyiyle kötüyü, doğruyla yanlışı ayıracak melekelere sahiptir. 3- Sahip olduğu bilgi ve becerileri artırmaya müsaittir. Rağib İsfehani, insanları diğer canlılardan ayıran vasıfların başında ilmin geldiğine dikkat çekerek şöyle der: “Cehaleti yenemeyen bir insan, kamil anlamda insan olma meziyetine ulaşamaz. İlimsiz yapılan her eylemin zararı faydasından çoktur.
__________________ Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli. |
27 Şubat 2012, 17:47 | Mesaj No:144 |
Durumu: Medine No : 13038 Üyelik T.:
14 Aralık 2010 | Cevap: Mevlanadan Sözler İnsanlar kötü işler yapınca yani şirk ve küfür türü ameller hatta hertürlü kötü işler artık müslümanın o tür insanlara karşı hem düşüncede hem de pratikte amellerine ve düşüncelerine çeki düzen vermek zorundadır.. Aksi takdirde lanet edilmekten kurtulamazlar..... İbn-i Mes'ud, Resulullah'ın şöyle buyurduğunu rivayet eder: "İsrailoğulları günaha dalınca alimleri onları nehyettiler; fakat, onlar dinlemediler. Alimler de onlarla düşüp kalktılar ve yiyip içtiler. Allah da bazısının kalbini bazısına çarptı. Davut'un, Süleyman'ın ve Meryem oğlu İsa'nın dilinden onlara lanet etti. -Sonra Resulullah oturup şöyle dedi-: `Hayır. Nefsim elinde olana yemin ederim ki; siz onları hakka döndürünceye kadar uğraşırsınız' Yani şefkat gösterir çevirirsiniz." (Ebu Davud ve Tirmizi) Sen yüzünü hanîf/Allah’ı birleyen olarak dine, yani, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise o fıtrata çevir. Allah’ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din (eddînu’l-kayyim) budur; fakat insanların çoğu bilmezler. Hepiniz O’na yönelerek O’na karşı gelmekten sakının; namazı kılın; müşriklerden olmayın. Ki onlardan dinlerini parçalayanlar ve kendileri de bölük bölük olanlar vardır. (Bunlardan) her fırka, kendi yanındakiyle böbürlenmektedir. ” Rum/30-32
__________________ Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli. |
01 Mart 2012, 23:33 | Mesaj No:145 |
Durumu: Medine No : 14629 Üyelik T.:
18 Kasım 2011 | Cevap: Mevlanadan Sözler "Ay doğmuyorsa yüzüne güneş vurmuyorsa pencerene, Kabahati; ne güneşte ne de ay da ara... Gözlerindeki perdeyi arala.." Hz.Mevlana
__________________ Ve Hayat... Herseye Rağmen Değil ! ALLAH'a Kul Olunca Guzel. . . !! ♥ |
02 Mart 2012, 14:14 | Mesaj No:146 |
Durumu: Medine No : 13402 Üyelik T.:
25 Şubat 2011 | Cevap: Mevlanadan Sözler Ey sevgili.. Biz seninle bir salkımın iki aşık üzümüyken, başka şişelerde şarap olmuşuz, başka hayallerde harap olmuşuz... mevlana |
02 Mart 2012, 14:16 | Mesaj No:147 |
Durumu: Medine No : 13402 Üyelik T.:
25 Şubat 2011 | Cevap: Mevlanadan Sözler Akılsız, yüzü güzele ; Akıllı, gönlü güzele tâlip olur . Zaman yüz güzelliğini tüketir ama gönül güzelliğini artırır mevlana |
02 Mart 2012, 15:45 | Mesaj No:148 |
Durumu: Medine No : 13038 Üyelik T.:
14 Aralık 2010 | Cevap: Mevlanadan Sözler "Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız" derler. (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler...?"Bakara/170
__________________ Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli. |
02 Mart 2012, 16:04 | Mesaj No:149 |
Durumu: Medine No : 13966 Üyelik T.:
27Haziran 2011 | Cevap: Mevlanadan Sözler
Mesnevi'deki Birçok Küfür Ve Sapıklıklar: Celaleddin Rumi, tasavvufi görüşlerini “Tanrısal Aşkı” kendisinde bulduğunu söylediği Şemsi Tebrizi’den almış. “Celaleddin Rubi, aşkla, müzikle, raksla ve şiirle beslenip gelişen ve dinler üstü yolda kadına da büyük bir önem vermiş onu da hayata almaya çalışmış ve insanlığın, kadınla bir bütün olduğunu duymuştu. O herşeyden önce kadının kapanmasının, örtünmesinin aleyhindeydi. Mesnesvisin’de kadını yaratılmış değil, yaratan (!) bir kudret olarak öven, sert ve kaba ruhlu erkeklerin kadına zulmedebildiklerini söyleyen, asil insanların ince ruhlu olgun kişilerinse kadına bağlı olacaklarını, hatta onun reyine uyacaklarını ona hürmet edeceklerini bildiren Celaleddin Rumi “Fihi ma fih”inde, bir fasılda, kadını ekmeğe benzetmektedir. Herkesin, hatta yoksulun bile bulduğu, yiyip geçindiği ekmeğe ve kadını örten, kimseye göstermeyen, kapatan adamı da, koltuğuna bir somun alıp onu göstermemekte ısrar eden kişiye... Somunu göstermeyen kişi, karşıdakilerin görme duygusunu kamçılar, çünkü insanlar menedildikleri şeye haris olurlar. Halbuki kadın eğer iyiyse kötülükte bulunamaz zaten. Onu örtmek, iki taraftan da rağbeti, hırsı artırmaktır ve bu, bir düzen meydana getirmez, kötülüğü artırır ancak. Celaleddin Rumi bu fikri, hayatında tatbik etmişti de. Onun kadınlardan da birçok müridleri vardı. Celaleddin Rumi’yi davet ederlerdi. O da gider ve kadınlar meclisinde şiir söyler, onlarla sema ederdi ve Celaleddin Rumi’yi seven kadınlar, onun başına güller serperlerdi.” (Fihi Ma Fih, Çeviren: M. Ülker Anbarcıoğlu MEB Devlet Kitabları s: 138) Aslında Celaleddin Rumi’yi en iyi anlatan kendi eseri, Mesnevi’dir. Pek çok kimse “Ermiş ve Evliya” zatın elinden çıktığına inandığı Mesnevi’yi incelediğinde, Hint Kamasutrasına benzeyen yönleriyle tasavvufun her zaman ki eğilimlerine sahip kitablardan biri olarak göirecektir. Mevlevi ekolde, Kur’an gibi görülüp, okunan ve hatta hafızlığı yapılan Mesnevi’nin menkibe ve hikayeleri ilginç içeriklere sahiptir. İçinde Doğu ve Hint masallarından örnekler olduğu gibi, felsefe, erotizm ve pornografi de yer alır. Öyle ki, Celaleddin Rubi bu şeylerin kendisine gelen Vahiy olduğunu iddia ederek resmen Mesnevi’yi Kur’an’la yarıştırmaktadır. Dilerseniz Mesnevi’nin girişi ile yavaş yavaş konuyu detaylantıralım: “Bu kitap Mesnevi kitabıdır. Mesnevi hakikate ulaşma ve yakin sırlarını açma hususunda din asıllarının asıllarıdır. Tanrı’nın en büyük fıkhı (!) Tanrı’nın en aydın yolu! Tanrı’nın en açık burhanıdır... Kur’an’ı apaçık bir hale koyar, rızıkların bolluğuna sebeb olur, huyları güzelleştirir. Şanları yüce özleri hayırlı katiblerin elleriyle yazılmıştır. Temiz kişilerden başkalarının dokunmasına müsade etmezler. Mesnevi, Alemlerin Rabbinden inmedir! Batıl ne önünden gelebilir, ne ardından. Tanrı onu korur, gözetir!....” (Mesnevi-Celaleddin Rumi MEB Yayınları c: 1 s: 11) Bu paragrafta görüldüğü gibi Celaleddin Rubi, yazdığı kitabın Vahiy olduğunu iddia etmektedir! Tasavvufta bu çok görülmez. Zira tasavvuf ehli, velilerin tasavvufta vahiy aldıklarına inanırlar.... Kitabının bir başka yerinde Celaleddin Rumi şöyle diyor: “Bu, ne yıldız bilgisidir, ne remil, ne de rüya. Tanrı, doğrusunu daha iyi bilir ya, Tanrı vahyidir! Sofiler, bunu halktan gizlemek için Gönül Vahyi demişlerdir!”....” (Mesnevi-Celaleddin Rubi MEB Yayınları, c: 4 s: 151) Görüldüğü gibi, Celaleddin Rumi’ye göre şeyhin, Pir’in, ermişin her ne isim verilirse verilsin tasavvufun ulu zatlarının söyledikleri ve yazdıkları şeyler aynıyla Vahiy’dir. Tıpkı kendisinin de itiraf ettiği Mesnevi kitabında olduğu gibi!... Maalesef Celaleddin Rumi, kitabına Hindistan’dan sadece Kelile ve Dimne masallarını almamış, Erotik Hint kültürünün ürünü olan Kamasutra’dan da alıntılar yaparak bunları “Alemlerin Rabbin’den inmedir” diyerek sunmuştur. Celaleddin Rumi, Kur’an’ın Lokman Suresinin 27. ayetini kendi kitabı için nasıl alet ediyor: “....Ormanlar kalem olsa, denizler mürekkep olsa yine Mesnevi’nin biteceğini umma...” (Mesnevi-Celaleddin Rumi c: 6 s: 178) Oysa Allah (c.c) Lokman suresinde kendi kitabı Kur’an için şu açıklamayı yapmaktadır: “Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem olsa, denizler de, arkasından yedi deniz daha kendisine yardım ederek (mürekkep) olsa yine Allah’ın kelimeleri tükenmez.” (Lokman: 31/27) Celaleddin Rumi, Mesnevi’ye niçin bu özellikleri veriyor acaba? Bunu Vahdeti Vücud’dan dolayı yapıyor.... Tasavvuftaki bu temeya göre ilahlaşan insan haliyle yazdıklarına da Vahiy ve Sentetik Kur’an gözüyle bakıp, öyle değerlendirecektir... Mesnevi’nin özellikleri nasıl Kur’an’dan alınarak ona adapta edilmiştir, aşağıda görünüz: “Lafzı az, manası çok olan bu mazum Mesnevi...” (Mesnevi-Celaleddin Rumi c: 1 s: 12) diyerek girişi yapılan kitap, aynen Kur’an’ı Kerim için geçerli olan az lafızla çok mana verme özelliğini kendine hasretmektedir. Mesnevi’nin Kur’an olduğuna Mevlevi takipçileri de inanmaktadırlar. Mesnevi’nin Kur’an olduğu yolundaki anlayışa aşağıdaki menkıbe çok güzel örneklik teşkil etmektedir: “....Bir gün Sultan Veled buyurdu ki: “Dostlardan biri babama şikayette bulunduğu ve alimler Mesnevi’ye neden Kur’an diyorlar diye benimle bahse girişti. Ben de Kur’an’ın tefsiridir, dedim, deyince babam bir lahza susup sonra: “A sersem, dedi niçin olmasın? A eşek, niçin olmasın? A orospu kardeşi niçin olmasın? Peygamberlerle velilerin harfi zarflarda Tanrı sırlarının nurlarından başka birşey yoktur ki. Tanrı sözü, onların temiz gönüllerinden biter, ırmağa benzeyen dillerinden akar. İster Süryani dilince olsun, ister Seb’al Mesani dilince, ister İbrani dilince olsun, ister Arapça!...” Bu kitabta buna benzer birçok hikayeler vardır ki Mesnevi’nin yazıldığı tarihten itibaren Tanri Vahyi (!) olarak tanındığını gösterir.” (Mesnevi-Celaleddin Rumi c: 4 s: 326) Celaleddin Rumi’den şiirler... TUT ELİMİ SENİN YÜZÜN PUTSA ELBET DAHA DOĞRU TAPMAK PUTA SARHOŞ OLMAK DAHA HOŞ KADEHİNLE SUNULMUŞSA BEDELDİR BU YOK OLUŞ BİNLERCE KEZ VAR OLMAYA ÖYLESİNE YOK OLDUM Kİ AŞKINDA TUT ELİMİ SENİN YÜZÜNDEN PERİŞANIM SENİN DELİNİM BEN TUT NE OLUR DÖNÜYOR BAŞIM ŞAŞKININ- HAYRANINIM EY YAR VARIM YOĞUM TÜKENDİ HER ELSİZ AYAKSIZIN ELİNDEN BİR TUTAN VAR DÜN GECE BENİMLEYDİ CANLARA CAN KATAN YAR O TEPEDEN TIRNAĞA NAZDAN BEN TEPEDEN TIRNAĞA FERYAT TEPEDEN TIRNAĞA FİGAN GECE NASIL DA TÜKENDİ GELMEDİ MUHABBETİN SONU BUNDA GECENİN NE KUSURU VAR Kİ BİZİM SÖZÜMÜZ UZUNDU NE AKARSU BIKAR BALIKLARDAN NE BALIK AKARSUDAN NE AŞIK CİHANIN CANINA DOYAR NE DE CİHANIN CANI SIKILIR AŞIKLARDAN ŞUNU İYİ BİLESİN Kİ MÜSLÜMAN DEĞİLDİR AŞIK AŞK MEZHEBİNDE NE KÜFÜR -NE İMAN NE TEN VAR-NE AKIL VAR NE GÖNÜL- NE DE CAN AŞIKTAN SAYILAMAZ BÖYLE OLMAYAN.. O GÜLÜ O LALEYİ GÖREN GÖZ DOLDURUR GÖK KUBBEYİ AĞLAYIP İNLEMEYLE BİR YILLIK BİR AŞKIN DELİLİĞİNİ VEREMEZ BİN YILLIK ŞARAPLAR BİLE AŞIKLAR Kİ OYNARLAR DA İKİ CİHANI BİR ANDA KAYBEDERLER HEPSİNİ BİR TEK AN İÇİN YÜZ YILLIK ÖMÜRDEN VAZGEÇERLER BİR TEK ANI BULMAK İÇİN BİN KONAKLIK YOL KOŞARLAR-AŞARLAR BİN CAN FEDA EDERLER BİR GÖNÜL ALMAK İÇİN KAPIMDAN GİRDİ ANSIZIN O ESRİK SEVGİLİ OTURDU-LA’L RENKLİ ŞARABI BAŞINA DİKTİ GÜZELİM SAÇLARINI GÖRÜP OKŞAMADAN YÜZÜM TÜMÜYLE GÖZ OLDU-GÖZLERİM EL KESİLDİ VURULMUŞ DUDAKLARININ DENİZİNE BÜTÜN SEDEFLER BÜTÜN İNCİLER SAÇILMIŞ DUDAKLARININ AYAKLARINA CANIM DİL YOLUNDAN DUDAĞIMA GELDİ DAYANDI EĞER Kİ YOL VERİRSEN-VAY BANA-VAY DUDAKLARINA DİLSİZ DUDAKSIZ SÖZLER SÖYLEYECEĞİM SANA BİR ŞEYLER ANLATACAĞIM-BÜTÜN KULAKLARDAN GİZLİ HERKESİN ORTA YERİNDE KONUŞACAĞIM AMA SENDEN BAŞKA DUYAN OLMAYACAK SÖYLEDİKLERİMİ NEREDE ŞARAP KEBAP VE REBAP ORADA İŞİ YOK NE DERDİN-NE KEDERİN İÇİN SONSUZ YAŞAM ŞARABINI EY DOSTLAR SİZ DE YEŞİLLİKLER VE GÜLLER GİBİ SUYUN DUDAKLARINA DUDAĞINIZI VERİN BEN ZERREYİM VARLIĞIMI AYDINLATAN GÜNEŞ SEN BEN KEDER HASTASIYIM SENSE İLACIM KOLSUZ KANATSIZ SAMAN ÇÖPÜ SAVRULUR YA RÜZGARDA SAVRULUR SÜRÜKLENİR GİDERİM PEŞİNDEN SEN Kİ BENİ ÇEKEN KEHRİBARIM... GECEMİZ KAVUŞMA ŞARABIYLA AYDINLIK AŞKLA SÜRDÜK ATIMIZI YOKLUK YURDUNDAN YOKLUK ŞAFAĞI SÖKENE KADAR DUDAĞIMIZ KURUMAYACAK MEZHEBİMİZİN HARAM KILMADIĞI ŞARAPTAN HEP UZAKTAN BAKACAKSIN BİZE NE ZAMANA DEK YABANCI GİBİ OYSA HER DERDİN DERMANI BİZDE AŞK BİLE BİÇAREMİZDİR TOPRAK BİR ACİZ ÇOCUKTUR BEŞİĞİMİZDE ŞU GÖNÜL DEDİKLERİ BİR GARİP AVAREMİZDİR SEN EY HER AĞACIN HER BAHÇENİN HER BİTKİNİN YEŞİLLİĞİ EY DEVLETİM BAHTIMIN AYDINLIĞI-GELECEĞİM EY YÜCELİĞİM EY YAPAYALNIZLIĞA ÇEKİLİŞİM SEMAIM İHLASIM RİYAM... Kİ SENSİZ BÜTÜN BUNLAR BOŞ BİRER KURU SEVDA GEL.. NE BEN BENİM NE SEN SENSİN NE SEN BENSİN HEM BEN BENİM HEM SEN SENSİN HEM SEN BENSİN ÖYLE BİR HALDEYİM Kİ EY GÜZELLER GÜZELİ ŞAŞIRDIM SENİNLEYKEN SEN Mİ BENSİN BEN Mİ SEN SEVGİLİNİN İZİ VAR HER YERİMDE SEVGİLİNİN DİLİDİR HER PARÇAM ÇALGI GİBİ YASLANMIŞIM KUCAĞINA HER ÇIĞLIĞIM ONUN PARMAKLARINDAN
__________________ önce yazdığım katılım yaptığım beğeni yaptığım paylaşımların arasında azda olsa kuran ve sünnete uygun olmayan düşünceler olabilir.Bunların bana sorulmadan dikkate alınmasından mesul değilim... ... |
09 Nisan 2012, 20:54 | Mesaj No:150 |
Durumu: Medine No : 8605 Üyelik T.:
07Haziran 2009 | Cevap: Mevlanadan Sözler
Haydi… Sen simdi ” su olduğunu düşün ve kendini ” su gibi ” hisset… Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi berrak, su gibi yararlı Su gibi yaşam kaynağı ve su gibi bitmez tükenmez olduğunu anımsa… Ama yine su gibi ” küçük bir bardağın içine” sığdır ki kendini insanların damarlarına girebilmeyi öğren. Yaşam ver… Vazgeçilmez ol! (Mevlana) |
Konuyu Toplam 14 Kişi okuyor. (0 Üye ve 14 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
:)))Tebessümlük SözLeR Medineweb | enderhafızım | Komik Paylaşımlar | 133 | 04 Eylül 2024 21:48 |
RESİMLİ SÖZLER SLAYT-medineweb.net | alperkara | Fon Müzikleri | 2 | 22 Eylül 2021 18:35 |
Ölüm ile ilgili sözler/medineweb | MERVE DEMİR | Güzel Sözler-Deyımler-Nükteler | 5 | 17 Eylül 2020 02:29 |
Yunus Emre'den Sözler /medineweb | MERVE DEMİR | Güzel Sözler-Deyımler-Nükteler | 26 | 07 Ekim 2018 22:45 |
Mevlanadan Yaşlılık Üzerine... | FERHAT37 | Makale ve Köşe Yazıları | 0 | 02 Aralık 2007 17:12 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|