|
Konu Kimliği: Konu Sahibi KEVİR,Açılış Tarihi: 10 Temmuz 2008 (22:39), Konuya Son Cevap : 18 Mart 2014 (00:22). Konuya 4 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
10 Temmuz 2008, 22:39 | Mesaj No:1 |
Behlül Dana'dan Sözler Behlül Dana'dan Sözler Behlül Dana, Meczûb. Hak âşığı. Kûfeli olduğu hâlde ömrünün çoğunu Bağdât'ta geçirdi. Hârûn Reşîd'in üvey kardeşi olduğuna dâir rivâyetler varsa da bu rivayetlerin aslı yoktur. Sadece Hârûn Reşîd'e ara sıra nasîhat verirdi. Herkese ders olacak hikmetli sözleri çok meşhurdur. Bağdat’ta vefât etti. *** Bir gün Behlül Dana'nın üstü başı dağınık bir hâldeydi. Behlül Dânâ'nın mânevî makamlar sahibi bir veli olduğunun farkında olmayan, onu sıradan bir meczup zanneden bazıları, onunla dalga geçmek ve eğlenmek kastıyla sordular: -Ey Behlül! Bu ne hâl böyle! Nereden geliyorsun? Behlül Dana -Cehennemden geliyorum! dedi -Peki, cehennemde ne işin vardı? Diye sordular. Behlül Dana -Ateş lâzım oldu da onun için gitmiştim. dedi -Peki, ateşi aldın mı bari? Diye sordular Behlül Dana -Hayır, maalesef ateşi alamadım. Cehennemin bekçileri bana: "Sanıldığı gibi burada ateş bulunmaz, ateşi herkes dünyadan kendisi getirir." dediler *** Birisi Behlül Dânâ'ya sordu: -Senin oturduğun, yattığın, sığındığın bir yer yok mu? —Elbette var. —Peki, nereye sığınırsın? —Azizle hakirin, zenginle fakirin müsavi olduğu yere, dedi. —Orası neresi? Diye sorulunca -Mezarlık, diye cevap verdi. —Peki, gecenin karanlığında, orada yalnız kalınca yabancılık çekip, korkmuyor musun? —Ben kendi yalnızlığımı ve içinde bulunduğum karanlığı, mezarda yatan ölülerin yalnızlığı ve karanlığıyla mukayese ettiğim zaman bende ne yabancılık kalıyor, ne de korku *** Behlül Dânâ, bir gün pazara üç tane kuru kafa getirerek, onları satmaya başladı. Her üç kafanın da fiyatları farklı farklıydı. Millet merakla Behlül Dânâ'nın etrafına toplandı. Önüne açtığı tezgâhın üzerindeki bu kuru kafaları sattığını öğrenince sordular: -Ey Behlül! Bu kafaları kaça satıyorsun? Behlül Dâna: -Birini bir paraya, birini on paraya, birini de ağırlığınca paraya satıyorum, diye cevap verince, oradakilerden bir tanesi taaccüp ederek sordu: -Ey Behlül! Bunların üçü de kurumuş kafalar olduğu hâlde sen üçüne de ayrı ayrı fiyat biçiyorsun. Bunların birbirlerinden ne farkı var ki? Behlül Dânâ bunun hikmetini şöyle anlattı: -Birincisi, taş kafadır. Bunun değeri hepsinden düşüktür; çünkü bu hiç nasihat dinlemez ve nasihata ihtiyaç duymaz. İkincisi, yani on paralık kafa ise, nasihat dinler; ama nasihati tutmaz... Söz onun bir kulağından girer, öbür kulağından çıkar. Bunun adı da boş kafadır. Üçüncüsü ise, tam kafadır. Bu kafa, hem nasihat dinleyip onunla amel eder, hem de öğrendiklerini başkasına öğretir. İşte en kıymetli kafa budur. Bunu da ağırlığınca paraya veriyorum *** Harun Reşid bir ramazan günü Behlül Dânâ'ya şöyle tembih etti: -Akşam namazında camiye git, namaza gelen herkesi iftara davet et. Akşam oldu, namazlar kılındı. Namazın akabinde Behlül Dânâ 5–10 kişilik küçük bir grupla çıkageldi. Harun Reşid buna çok şaşırdı. Zira kalabalık bir grup bekliyordu. -Behlül bunlar kim? Ben sana namaza gelen herkesi saraya iftara çağır diye tembih etmedim mi? Sen o kadar cemaatin arasından bir sofralık bile adam getirmemişsin, deyince Behlül cevap verdi: -Sultanım, siz bana camiye gelenleri değil; namaza gelenleri iftara çağır dediniz. Namazdan sonra bendeniz cami kapısında durdum. Çıkan herkese imamın namaz kıldırırken hangi sureyi okuduğunu sordum. Fakat çoğu bilemedi. İşte yalnız bu getirdiğim kişiler bildi. Camiye gelen çoktu; ama namaza gelen demek ki, yalnız bunlarmış *** Behlül Dânâ bir gün etrafta kimseler yokken, Harun Reşid'in taht odasını boş buldu ve onun tahtına geçip oturdu. Henüz birkaç dakika oturmamıştı ki, onu sarayın hizmetçileri gördüler. Hemen alelacele Behlül Dânâ Hazretleri'ni tahttan indirdikleri gibi bir de temiz dayak attılar... Bunun üzerine Behlül ağlamaya başladı. O anda Harun Reşid makamına gelerek Behlül'ün ağladığını görünce, onun neden ağladığını sordu. Oradakiler Behlül'ün büyük ve affedilmez bir hata ettiğini, yalnızca Halife'ye ait bir makam olan tahta çıkıp oturduğunu, bunun için kendilerinin de onu tahttan indirip dövdüklerini söylediler. Tabiî Harun Reşid, Behlül'ün böyle ağlamasına üzülerek: -Böyle bir sebepten dolayı adamcağız böylesine ağlatacak kadar dövülür mü? Deyip, adamlarını azarladı. Bunun üzerine Behlül Dânâ Harun Reşid'e: -Adamlarına kızmana gerek yok. Ben, onlar beni dövdüler diye ağlamıyorum. Ben birkaç dakika tahta çıkmakla bu kadar dayak yedim, oysa sen hep tahtta oturuyorsun. Bu durumda yarın senin hâlin ne olacak, kim bilir ne kadar dayak yiyeceksin diye düşündüm de onun için ağlıyorum, dedi. Bu sözler Harun Reşid'in gözlerini yaşarttı:. -O hâlde nasıl hareket edersem, kurtulurum, onu söyle! dedi. Behlül Dânâ Hazretleri de şu nasihatte bulundu: -Adaletle hükmet, kimseyi incitme. Millet senden memnun olup sana dua etsinler. Ancak o zaman kurtulursun *** Behlül Dânâ'ya biri sorar: - Oğlum öldü. Mezar taşına ne yazdırayım? Behlül Dânâ şu cevabı verir: - Şunu yazdır: "Dün altında olan çimenler bugün üstünde yeşerdi. Ey yolcu anla ki, şu toprak günahtan gayri her şeyi örter *** Behlül Dana hz lerine sordular; -ölünce seni nereye gömelim? Behlül Dana cevap verdi; -Nereye isterseniz oraya gömün.Ahiret heryerden aynı uzaklıktadır *** Bir gün halifeye; "Ey Hârûn Reşîd! Yer içinde, yer üzerinde ve göklerde çok olan nedir?" diye sordu. Harun Reşîd; "Bunu bilmeyecek ne var? Yer içinde ölüler, yer üzerinde hayvanlar ve bitkiler, gökte ise meleklerdir." dedi. Behlül; "Değil." buyurdu. Halife; "Nedir?" deyince, Behlül-i Dânâ; "Ey Halîfe! Yer içinde çok olan ölülerin pişmanlıkları, yer üzerinde insanların hırs ve tamahı, gökte ise âdil hükümdarların sevaplarıdır." Dedi *** Bir gün Hârûn Reşîd, Behlül ile görüşmek, hikmetli sözlerini duymak istedi. Bu şekilde adamlarını gönderip Behlül'ü getirmelerini söyledi. Gidenler Behlül'ü boş bir mezar içinde uyur buldular. Uyandırdıklarında; "Siz ne yaptınız. Beni padişahlık makamından indirdiniz. Şimdi ben ne yapacağım." dedi. Görevliler gidip bu sözleri halifeye bildirdiler. Harun Reşîd onun bu hâline bir mana veremedi, huzuruna geldiğinde; "Ey Behlül! Bu ne iş. Sen hangi padişahlıktan indirildin?" dedi. O, bu soru üzerine; "Ey Halife! Rüyamda kendimi hükümdar olmuş gördüm. Tahtımda oturuyordum. Hizmetçilerim vardı. Saltanat ve ihtişam içinde idim. Lâkin senin adamların beni uyandırdı ve tahtımdan oldum. " Bu sözlere Harun Reşîd güldü ve "Ey Behlül! Rüyadaki padişahlığa itibar olur mu?" dedi. Bunun üzerine Behlül hazretleri; "Ey müminlerin emîri! Benim hükümdarlığım ile seninki arasında ne fark var. Ben gözlerimi açınca hayat buldum. Sen gözlerini kapayacak olsan ebediyyen emirlikten düşecek saltanatından olacaksın ve nedamet, pişmanlık günün başlayacak. O halde hangimizin hükümdarlığına itibar yoktur siz söyleyin." dedi *** Behlül-i Dânâ hazretleri şu beytleri sık sık okurdu: Bayram, yeni elbiseler giyenler için değildir. Ancak ilâhî azâptan emin olanlar içindir. Bayram bineklere binenler için de değildir. Ancak hatâ ve isyânı bırakanlar içindir *** Aşağıdaki şiir ona aittir Hırsı bırak da, yorulma; Geçimde tamaha kapılma... Niçin malı cem edersin; Kime topladın bilemezsin! Rızık vaktiyle ayrıldı; Sû-i zan faydasız kaldı... Her hırs sâhibi fakirdir; Her kanaatkârsa zengin.
__________________ Çağımızın en büyük tutkusu köleliktir. | |
Konu Sahibi KEVİR 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Zerdüştün Yakarışı | Şiirler ve Şairler | Yitiksevda | 4 | 2652 | 09 Eylül 2009 22:13 |
sizce medineweb... ne yaparsınız...? | Anket'ler-Röportaj'lar | Nebevi Sevda | 11 | 7154 | 20 Ekim 2008 15:48 |
Soyun Devamı Gereklidir | Makale ve Köşe Yazıları | KEVİR | 0 | 2239 | 06 Eylül 2008 02:06 |
Sevgi İle İlgili Sözler | Güzel Sözler-Deyımler-Nükteler | Sakkurem | 32 | 22589 | 21 Ağustos 2008 00:24 |
Zemahşeri'den Sözler | Güzel Sözler-Deyımler-Nükteler | rizwanbara | 1 | 3736 | 20 Ağustos 2008 00:02 |
10 Temmuz 2008, 22:59 | Mesaj No:2 |
Cvp: Behlül Dana'dan Sözler Behlül Dânâ şehirde, dolaşıp ara sıra, Nasîhat ediyordu, bir kısım insanlara. Ve eğer görür ise, bâzı yanlış işleri, Derhal îkâz ederdi, gidip o kişileri. Bu durumdan rahatsız olan bâzı kişi de, Şikâyet eylediler, onu Hârûn Reşîd'e. Dediler ki: "Behlül'e, söyleyin de ey sultan, Yaptığımız işlere, karışmasın her zaman. Bizim günahımızla, ne derdi var ki onun, Hem kendi bacağından, asılmaz mı her koyun?" Çağırdı Hârûn Reşîd, Behlül'ü sarayına, Halkın şikâyetini, söyledi aynen ona. O, terk etti sarayı, hiç bir cevap vermeden, Ve bir kaç koyun alıp, onları kesti hemen. Her sokağın başına, o kesik koyunları, Kendi bacaklarından, asıverdi onları. İnsanlar bunu görüp, dediler: "Ne olacak, Delinin yapacağı, nihâyet budur ancak." Lâkin günler geçtikçe, o etler kokuyordu, Bundan bütün mahalle, rahatsız oluyordu. Artık durulmaz oldu, bu kokudan nihâyet, Halk gidip halîfeye, eylediler şikâyet. Dediler: "Ey halîfe, Behlül'e söyleyiniz, Astığı koyunlardan, bîzar olduk hepimiz." Hârûn Reşîd, Behlül'ü çağırıp sordu hemen, O ise şöyle dedi, halîfeye cevâben: "Kendi bacaklarından, astım ben her koyunu, Ne için şikâyete, geldiler size bunu? Demek ki bu şekilde, asılsa da her koyun, Kokunca, her insana, zararı varmış onun. Anlatmak istedim ki, onlara ben bu halle, "Bir kötünün şerrini, çeker bütün mahalle."
__________________ Dünyayı Güzellik Kurtaracak. Bir İnsanı sevmekle başlayacak herşey... | |
10 Temmuz 2008, 23:01 | Mesaj No:3 |
Cvp: Behlül Dana'dan Sözler BİZ DE VAKTİYLE GÜZEL YİYECEKLERDİK! Halîfe Hârûn Reşîd bir gün Behlül-i Dânâ ile sohbet ederken; "Ey Behlül! Sana sarayımda bir oda ve hizmetçiler vereyim. Yeter ki bu eski elbiselerden kurtul. Yenilerini giy. İnsanlar arasına karış." dedi. Bunun üzerine hazret-i Behlül; "Müsâde ederseniz bir danışayım." dedi. Halîfe; "Kime danışacaksın, kimsen yok ki?" diye cevap verdi. Behlül de; "Ben danışacağım yeri biliyorum." dedi ve oradan ayrıldı. Hârûn Reşîd arkasından adamlar salıp danışacağı yeri öğrenmek istedi. Behlül gide gide şehir dışında bir mezbeleliğe gitti. Başını eğip bir şeyler dinlermiş gibi yaptı. Bir şeyler söylendi. Daha sonra oradan ayrıldı. Saraya yöneldi. Sultanın adamları ondan önce saraya dönüp hâdiseyi halîfeye bildirmişlerdi. Behlül huzûra girince, halîfe Hârûn Reşîd ona; "Ey Behlül! Söyle bakalım vereceğin cevâbı." dedi. Behlül; "Danıştım efendim. Lâkin insanlar arasına karışmam mümkün değil." dedi. Halîfe heybetle; "Ey Behlül! Sen gidip çöplere danışmışsın, haberim oldu." dedi. Behlül de; "Doğru söylüyorsun ben de onlara danıştım. Onlar bana cevap verdiler ve; Ey Behlül! Biz de vaktiyle en güzel ve nefis yiyecekler idik. Bütün güzellikler bizde idi. Sevgi ve itibarımız çoktu. Ne zaman ki insanlar arasına karıştık. İşte bu hâle geldik. Çöpe atıldık. Sen de sakın insanların arasına karışma." dediler. Bu sözlerdeki ince mânâları anlayan Hârûn Reşîd: "Haklısın." deyip düşüncelere daldı.
__________________ Dünyayı Güzellik Kurtaracak. Bir İnsanı sevmekle başlayacak herşey... | |
05 Kasım 2009, 23:39 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | RE: Behlül Dana'dan Sözler
Birisi Behlül Dânâ'ya sordu: -Senin oturduğun, yattığın, sığındığın bir yer yok mu? —Elbette var. —Peki, nereye sığınırsın? —Azizle hakirin, zenginle fakirin müsavi olduğu yere, dedi. —Orası neresi? Diye sorulunca -Mezarlık, diye cevap verdi. —Peki, gecenin karanlığında, orada yalnız kalınca yabancılık çekip, korkmuyor musun? —Ben kendi yalnızlığımı ve içinde bulunduğum karanlığı, mezarda yatan ölülerin yalnızlığı ve karanlığıyla mukayese ettiğim zaman bende ne yabancılık kalıyor, ne de korku |
18 Mart 2014, 00:22 | Mesaj No:5 |
Durumu: Medine No : 20781 Üyelik T.:
10 Ekim 2012 | Cevap: Behlül Dana'dan Sözler
Birgün adamın biri Behlül'e akıl danıştı: - Ey Behlül Dana, ben zengin olmak istiyorum, bana ne tavsiye edersin? Behlül bir an düşünüp cevap verdi: - Demir al, demir sat. Demir ticareti eski çağlardan beri kârlı bir iş olarak biliniyordu. Çünkü demir hiç fire vermeyen, daima üstüne koyan bir maddeydi. Adam Behlül'ün tavsiyesine uyup demir ticaretine başladı ve gerçekten kısa zamanda dilediği gibi zengin biri oldu. Zengin olduktan sonra Behlül için "Bu ne budala adam, verdiği akılla herkes köşeyi dönüyor, kendisi fakirlikten kırılıyor" diye düşündü. Bir zaman sonra Behlül'ün karşısına çıktı, yeni bir akıl danıştı: - Ey Behlül Divâne (Dana yerine aptal yerine koyarak divane diyor) ben demir alıp satmaktan yeterince zengin oldum. Biraz da başka bir iş yapayım. Bu sefer ne tavsiye edersin? Behlül adamın içini dışını bildiğinden onu kötü niyetine kurban edecek bir tavsiyede bulundu: - Soğan al, soğan sat. Soğan ticaretinin de riskli işlerden biri olduğu bilinir. Soğan devamlı fire veren bir nesnedir. Adam soğan ticaretine başlayınca kısa zamanda iflas bayrağını çekti ve kötü kalbliliğinin cezasını pahalı bir biçimde ödedi. |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Behlül Dânâ HazretlerininDilinden Bayram | su damlası | Oruç-Ramazan | 1 | 20 Nisan 2023 12:29 |
Hz.Ali(kv)'den Sözler | MERVE DEMİR | Güzel Sözler-Deyımler-Nükteler | 83 | 08 Ekim 2021 11:20 |
dana etinten et suyu yapılışı | Allahın kulu_ | Et Yemekleri | 0 | 27 Ağustos 2014 21:28 |
Sözler | Aysima | Risale_i Nur (Said Nursi) | 3 | 08 Mayıs 2013 19:12 |
Sokrates'ten Sözler | KEVİR | Güzel Sözler-Deyımler-Nükteler | 2 | 05 Kasım 2009 23:26 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|