|
Konu Kimliği: Konu Sahibi enderhafızım,Açılış Tarihi: 26 Mart 2013 (12:59), Konuya Son Cevap : 26 Mart 2013 (13:29). Konuya 1 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
26 Mart 2013, 12:59 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 5879 Üyelik T.:
28 Aralık 2008 | Rukye Tedavisi ve Muska Takmak Üzerine Notlar Rukye Tedavisi ve Muska Takmak Üzerine Notlar Rukye Tedavisi ve Muska Takmak Üzerine Notlar Yazan: Muhammed İMAMOĞLU İnsan dünyaya gelişinden itibaren imtihan süreci işlemektedir. İnsanın dünya yaşamında karşılaştığı en büyük imtihanlardan birisi hastalıklardır. Hastalıklardan korunma ve tedavide insanüstü güçlerden yardım isteme inancının ilk insanın yaratılışıyla başladığı varsayılmaktadır. Çünkü her insan gibi ilk insan da hasta olmuş, tedavi yolları aramış ve gerek keşfettiği gerek kendisine öğretilen tedavi metotlarını uygulamıştır. Bu metotlardan birisi de, kuşkusuz kendisini yaratan yegâne güç sahibinden yardım istemektir. Böylesine köklü bir yöntem, zaman içinde çeşitli değişikliklere uğramış, azalmış, çoğalmış, şekil değiştirmiş, ancak bir olgu olarak varlığını günümüze kadar korumuştur. İnsanlar, hâlâ tedavisi olmayan/olmadığına inanılan hastalıklarda veya kimi hastalıkların alternatifsiz tedavi yöntemi olarak gördükleri 'okuyarak tedavi' demek olan 'rukye'yi uygulamaktadırlar. Ancak, hakkında yeterli bilgi sahibi olmaksızın rukye yapılması ve yaptırılması, halka mal olmuş diğer birçok alışkanlıkta olduğu gibi, rukyede de tartışmalara ve ihtilaflara sebep olmaktadır. Kur'an, şifa vermede tasarruf sahibinin Allah(cc) olduğunu ve insanın aynı kudrete sahip başka bir varlık öne sürmesinin Tevhid inancını zedeleyeceğini bildirmektedir. Aynı şekilde, şifanın da ancak Allah(c.c) tarafından lütfedildiği bilinciyle hareket etmemizi istemektedir. Bu uyarıların temelinde, insanoğlunun bu kudreti başka varlıklarda görme eğilimi yatmaktadır. Günümüzdeki uygulamaların da birçoğunda bu eğilimin varlığı gözlenmektedir. Memleketimizde ve İslam âleminde rukye ve muska uygulamalarında yapılan yanlışlar, sadece ilgili şahısları etkilemekle kalmamakta, doğrudan veya dolaylı olarak bütün Müslümanları bu hataların faturalarını ödemek zorunda bırakmaktadır. Bütün bunların yanı sıra bazı hadislerde rukye yapılması, yaptırılması ve muska türü şeylerin taşınması yasaklanırken, bazı hadislerde de rukyeye ve muskaya izin verilmesi kafaları karıştırmaktadır. Bu sebeple birbirine zıt veya öyle görünen rivâyetlerin cem ve te'lifi zorunludur. Bu hususta, konu ile ilgili bütün rivayetlerin tespit edilmesi, Kur'an ve sahih hadisler ışığında değerlendirilmesi ve uygulamaların elde edilen sonuçlara göre düzenlenmesi gerekmektedir. Böyle yapılmadığında, Sünnette olmayan bazı uygulamaların sünnete mal edilmesi veya sünnette var olan bir uygulamanın güya yine sünnete dayanarak reddedilmesi söz konusu olacaktır. Nitekim bundan dolayı, bu konuda farklı düşünenlerin birbirlerini tekfire giden suçlamalarda bulundukları görülmektedir. Yukarıda zikretmeye çalıştığımız sebeplerden dolayı 'Rukye (okuyarak tedavi) ve buna bağlı muska veya nazarlık taşımak' konularını müstakil bir makale olarak ele almayı uygun gördük. Tevfik Allah(c.c.)’tandır. İSLAM’IN ŞİFA KAVRAMINA BAKIŞI Şifa kelimesi, hastalıktan kurtulmak, selamete kavuşmak, iyileşmek ya da deva gibi lügavî anlamları ifade etmektedir.[1]Terim anlamıyla şifa kavramını, “Bedeni ve ruhi bir hastalığın son bulması, bir hastalıktan kurtulma, hastalığa neden olan etkenlerin ortadan kalkması” şeklinde tanımlamamız mümkündür.[2] İnsanoğlunun, ruhun mahiyetini tam manasıyla kavrayamayacağından hareketle ruhsal hastalıkları, insanın kâmil manada tedavi etmesi mümkün gözükmemektedir. İnsanı en iyi tanıyan, onu en güzel bir biçimde yaratıp ona şekil veren, güzel bir tertip ile terkip eden[3] ve ona şah damarından daha da yakın olan Allah’tır.[4] Bu nedenle onun maddi manevi bütün hastalıklarını en iyi bilen ve bunlara reçeteler sunabilecek olan da Allah’tır. Bunun için Kur’an’ın şifa konusuna temel yaklaşımı, şifayı verenin yalnız Allah olduğu şeklindedir. “Hastalandığım zaman bana şifâ veren O'dur.”[5] âyetinde Hz. İbrahim'in, hastalandığı zaman kendisini şifaya kavuşturan yüce Rab olduğunu belirterek hastalığı tedavi edip şifaya kavuşturmanın, Allah'ın bir lütfu ve nimeti olduğuna işaret edilmiştir. Hz. Muhammed de, hastalıklardan korunmayı, hastaların tedâvî olmalarını öğütlemiş, geçici hastalığın yayıldığı bir yere gitmemeyi, bulundukları yerde sarî (veba) hastalığın yayıldığı bölgede bulunanların, oradan başka yerlere gitmemelerini öğütleyerek sarî hastalıkların başka yerlere taşınmasını önlemek istemiştir. Aşağıdaki sözleriyle hastaları tedaviye yöneltmiştir: "Ey Allah'ın kulları, tedavi olunuz. Çünkü Allah, koyduğu her hastalığın ilâcını da koymuştur. Yalnız bir derdin çâresi yoktur, o da ihtiyarlıktır.”[6], "Allah, indirdiği her hastalığın şifâsını da indirmiştir."[7] Tedavi için ilaçları almak ve kullanmak meşru olmakla beraber, tesir ve şifanın Allah’tan olduğunu bilmek, doğru bir inanç ve sağlıklı bir düşüncenin gereğidir. Çünkü hastalıkları yaratan Allah olduğu gibi, uygun ilacı yaratarak, şifayı veren de sadece Allah’tır. İnsan doğasında öncelikli olarak var olan sıhhattir, hastalık sonradan olma, arızî/gelip geçici bir durumdur. Ne var ki pek çok insan sürekli içerisinde bulunduğu sıhhatin kıymetini bilip kendisini sağlıklı kılan Yüce Yaratıcıya layığı ile şükretmez de, arada sırada hastalanınca hemen sızlanmaya, şikâyet etmeye başlar. Bize Kur’an’da örnek olarak sunulan ve amansız hastalıklara yakalanan Eyyub Peygamber, asla şikâyet etmemiş, sızlanmamış ve hep sabretmiştir. O, hastalığının en şiddetli anlarında şöyle diyordu:“Yüce Allah’ın bana lütfettiği seksenyıllık bolluk ve sağlığa karşılık,yedi yıllık sabır çok mu?”[8] Peygamberimiz (sav) de şöyle buyurarak sağlıklı iken sıhhatin kıymetini bilmenin, onu korumanın ve sağlıklı iken yapılması gerekenleri yapmanın gereğine vurgu yapar: “Şu beşşey gelmeden, beş şeyin kıymetinibil: Ölüm gelmeden hayatının,hastalık gelmeden sağlığının,meşguliyet gelmeden boş vaktinin,ihtiyarlık gelmeden gençliğinin, fakirlik gelmeden zenginliğinin kıymetini bil... “[9] İster fiziksel ister ruhsal hastalıklar olsun, insanın bu dünya hayatında karşılaştığı her bir sıkıntı, ahiret yaşamı için bir kazanım sayılmaktadır. Hastalık, sıkıntı, musibet istenilmez fakat bütün önlemlere rağmen gelirse bunun için sabretmek, dua etmek, tevekkül ve teslimiyet göstermek gerekir. Kişi şikâyet etmez ve sabrederse o kimsenin birtakım günahları bağışlanır, kendisine sevap verilir ve Allah katındaki derecesi artar. Ancak kişi bir hastalıkla karşılaştığında muhakkak maddi ve manevi çarelere başvurmalıdır. Kişi fiziksel rahatsızlıklarından bir takım tedavi metotlarıyla, ilaçlarla kurtulabilir. Ruhsal hastalıklarından da dua, sabır, zikir, Kur’an okuma, inanç ve ibadetlere sarılarak kurtulabilir. RUKYE YAPMAK VE YAPTIRMAK Çoğulu “rukâ, rakiyyu” olan “Rukye”, Arapçada “r.k.y” kökünden gelmekte ve yukarı çıkmak, efsun eylemek ve “fî” harf-i cerriyle, kulağına fısıldamak anlamlarına gelir.[10] Rukye, hastalıkların iyileştirilmesi ve zararın defedilmesi isteğiyle Kur’an okumak ve dua etmek demektir.[11] Bazı kaynaklarda da Rukye: 'Bir hastalığa, musibete -humma, sara vs.- uğrayan kişinin iltica maksadıyla yaptığı dua' [12]olarak tarif edilmiştir. Kur'an-ı Kerim'de rukye masdarından türeyen tek kelime, ism-i fâil kalıbında geçmektedir: Kıyame Suresinin 27. ayetinde "Tedavi edebilecek kimdir, denir." Kıyametin anlatıldığı surede ölümle burun buruna gelen insanlar tasvir edilmektedir. İnsanların kıyamet günündeki durumu, ölmek üzere olan bir hastanın başında, yakınlarının son bir ümit peşinde koşuşturdukları âna benzetilmektedir. Rukye, Cahiliyyede de uygulanan bir tedavi metodudur. Birçok hastalık ve zehirlenmelere karsı rukye yapıldığı, bunu meslek edinen kimselerin olduğu bilinmektedir. Rukye, daha çok iplik üzerine okuma ve atılan düğümler şeklinde uygulanmaktaydı. Ayrıca bizzat hastanın kendisine, ağrı hissedilen yere okumak ve üflemek, efsunlamak, büyüden kurtulmak için boncuk ve nazarlıklar kullanmak şeklinde de yapılmaktaydı. Başta da zikrettiğimiz gibi bazı hadislerde rukye yapılması ve yaptırılması yasaklanırken, bazı hadislerde de rukyeye ve muskaya izin verilmesi kafaları karıştırmaktadır. Bu sebeple önce rukye yapılması- yaptırılmasını yasaklayan hadislerden birkaçını nakledelim: 1) Mugire ibn Şu'be (ra)'den: Rasûlullah "Kim dağlama ile tedavi olur veya rukye yaptırırsa, tevekkülü terk etmiş olur" buyurdu.[13] 2) İmran ibn Husayn (ra)'dan: Rasûlullah(sav) şöyle buyurdu: "Ümmetimden yetmiş bin kişi hesap sorulmaksızın cennete girecektir". (Ashab) Onlar kimdir Ey Allah'ın Rasûlü? Diye sordular. Rasûlullah (sav) "Rukye yaptırmayan, uğursuzluğa inanmayan ve dağlama yaptırmayan ve Rablerine tevekkül edenlerdir" buyurdu. Ukkâşe kalktı ve "Benim de onlardan olmam için dua buyur" dedi. Peygamberimiz (sav) "Sen onlardansın" buyurdu. Bir adam daha kalktı ve "Ey Allah'ın Nebisi, benim de onlardan olmam için dua buyur" dedi. Peygamberimiz (sav) "Ukkâşe seni geçti" buyurdu.[14] 3) Zeyneb bint Muaviye (ra)'den: Evimize humra hastalığına rukye yapan bir kocakarı gelirdi. Bir yatağımız vardı. Abdullah, öksürüp ses çıkarmadan eve girmezdi. Bir gün eve geldi. Kocakarı Abdullah'ın sesini duyunca (yatağın altına) saklandı. Abdullah geldi ve yanıma oturdu. Bana dokunduğunda (boynumdaki) ipi fark etti ve "Bu ne?" diye sordu. "Benim için humra hastalığına karsı yapılmış bir rukyedir" dedim. İpi çekti, parçalayarak attı ve "Abdullah ailesi şirke tenezzül etmeyecek durumdadır. Ben Rasûlullah (sav)'ın "Rukyeler, temîmeler ve tiveleler şirktir" dediğini işittim" dedi.[15] 4) Rukye, temîme ve tivele şirktir”[16] Şimdi de rukye yapılması- yaptırılmasına izin veren hatta emreden hadislerden birkaçını nakledelim: 1) Câbir ibn Abdillah (ra)'dan: Rasûlullah (sav) rukyeyi nehyetti. Amr ibn Hazm ailesi Rasûlullah (sav)'a gelerek "Ey Allah'ın Rasûlü, bizim akrep sokmasına karsı yaptığımız bir rukye vardı. Ancak siz rukye yapmayı yasakladınız" dediler. Rukyeyi arz ettiler. Rasûlullah (sav) "Bir sakınca görmüyorum. Kim kardeşine bir fayda sağlayabiliyorsa sağlasın" buyurdu.[17] 2) Avf ibn Mâlik el-Esca'î (ra)'den: "Biz cahiliyyede rukye yapardık. Rasûlullah (sav)'a, Ey Allah'ın Rasûlü, bu konuda ne dersiniz? diye sorduk. Rasûlullah (sav) "Rukyelerinizi bana arz edin. Şirk ihtiva etmediği müddetçe rukye yapmada bir sakınca yoktur" buyurdular.[18] 3) Hz. Âişe (ra)'den: Rasûlullah (sav) bana göz değmesine karsı rukye yaptırmamı emretti.[19] 4) Hz. Âişe (ra)'den: "Nebi (sav) rukye yaparken nefes ederdi/üflerdi."[20] 5) Ya'mer(ra)'den: Rasûlullah (sav)'a "Ey Allah'ın Rasûlü, yaptırdığımız rukyeler, tedavi için kullandığımız ilaçlar ve korunma amacıyla yaptığımız şeyler Allah (cc)'ın takdir ettiği bir şeyi tersine çevirir mi?" diye sordum. Rasûlullah (sav): "Onlar da Allah (cc)'ın takdir ettiği kaderin bir parçasıdır" buyurdu.[21] 6) Âişe (ra)'den: Birimiz rahatsızlandığında Rasûlullah (sav) sağ eliyle onu mesh eder ve "Ey insanların rabbi, sıkıntıyı gider. Şifa ver, şifa veren sensin. Senin şifandan başka şifa yoktur. Hiçbir hastalık bırakmayacak şekilde şifa ver" diye dua ederdi. Rasûlullah (sav)'ın hastalığı ağırlaşınca elini tuttum ve aynı onun yaptığı gibi yapmaya başladım. Elini çekti ve "Allah’ım beni bağışla, refiki a'la'yı nasib et" dedi. Baktım ki ruhunu teslim etmişti.[22] 7) Ebû Said el-Hudri (ra)den gelen bir rivayette o söyle demiştir: “Muhakkak ki Allah’ın Resulü (sav) cin ve insan nazarı değmesinden Allah'a sığınırdı. Muavvizât (İhlâs, Felak ve Nas) sureleri nazil olunca bunları okudu, diğerlerini terk etti.”[23] 8) Hz. Enes’in (r.a.) rivayet ettiğine göre: “Peygamberimiz (sav), nazar değmesi, zehirli hayvan sokmasına ve sıraca hastalığından (çıban veya yaradan) dolayı rukye yapılmasına izin vermiştir.[24] Rukye konusundaki hadislerle ilgili müstakil çalışması olan Muhammed Hulusi Yeşil, bu konudaki hadisleri sıraladıktan sonra der ki: “Çalışmamız sonucunda, rukyeyi yasaklayan 6, onaylayan 39 hadis olmak üzere toplam 45 hadis tespit edilmiştir. Bu hadislerin on tanesi muttefekun aleyh, yirmi dokuzu sahih, birisi hasen-sahih, birisi hasen-garib, üçü de zayıftır. Ayrıca, sadece İbn Mâce'de geçen bir hadis tespit edilmiştir. Hadislerin sıhhatine genel olarak baktığımızda, tamamına yakınının makbul olduğunu görüyoruz. Rukyeyi yasaklayan hadisleri incelediğimizde, yasağın şirk karışmış rukyelerle alâkalı olduğunu görüyoruz. Bazı hadislerde, cennete hesapsız gireceklerin rukye yaptırmayanlar olduğunun belirtilmişolması, rukyenin mutlak olarak nehyedildiğini göstermez. Bu, bazı insanların sıkıntılar çekerek kendilerini terbiye etmek ve dinin zarurî kabul etmediği bazı tedbirlere tevessül etmeyerek Allah'a tevekkül etmek istemeleri ile açıklanabilir. Çünkü rukye acil müdahale gerektiren hastalıkların tedavisi ile uğraşan bir tıp dalı değildir. Bu hallerde zaten tedaviden kaçınmak mümkün olmadığı gibi, dinin tavsiye ettiği bir şey de değildir. Bu sebeple bazı kimselerin rukyeden uzak durmasını anlayabiliriz. Ancak rukyeye izin veren hadisler içerisinde, Rasûlullah (sav)'ın rukyeyi emrettiği hadislerin bulunması, rukyenin tedavi maksatlı yapılabileceğinin delilidir. Rukyeyi yasaklayan hadislerle rukyeye izin veren hadisler birbiriyle tenakuz oluşturmamaktadır.”[25] RUKYE’NİN HÜKMÜ Rukye; mubah, haram ve şirk olmak üzere 3 çeşittir: 1. Mubah Olan Rukye: Rukye; Kur’an-ı Kerim’den ayetlerle, Allah’ın isim ve sıfatlarıyla, anlaşılır bir dille yapıldığı takdirde mubahtır. Hatta bazen müstehab da olabilir. Rasulullah (sav)’tan gelen duaları okumak bu kabildendir.[26] Yukarıda zikrettiğimiz rukye yapılması- yaptırılmasına izin veren hatta emreden hadisler; rukyenin, bizzat Resulullah(sav) tarafından kendisi için ve başkası için okuyup üflemek suretiyle kullanıldığını ve rukyenin meşru bir tedavi şekli olduğunu ortaya koymaktadır. İbn Hacer el-Askalani, âlimlerin şu üç şartın bulunmasıyla rukyenin caiz olacağı üzerinde görüş birliği içerisinde olduklarını bildirmiştir: a) Allah’ın kelamıyla, isimleri veya sıfatlarıyla olması b) Arap diliyle veya başka bir dille anlaşılır olacak şekilde yapılması c) Yapılan rukyenin bizzat faydasının dokunduğuna değil, umulan faydanın Allah tarafından gönderildiğine inanılması.[27] İbn Kayyim el-Cevziyye; Rukye tedavisinin hastalıklara şifa vesilesi olduğunu yaşadığı bir olaya dayanarak şöyle anlatır: “Mekke’de bulunduğum sırada bir süre hastalandım, bu süre içinde ilaç ve doktor bulamadım, ben de kendimi Fatiha’yla tedaviye başladım. Zemzem suyundan bir içimlik alıyor, bu suya defalarca Fatiha’yı okuyor, sonra okuduğum suyu içiyordum. Bu şekilde devam ederek tamamen iyileştim. Bundan sonra çoğu ağrılarımdan kurtulmak için bu yola başvurdum ve böyle yapmaktan dolayı son derece fayda gördüm.”[28] Sonuçta Hasan el-Basri, İbrahim en-Nehai, İbn-i Şihab ez-Zuhri, Sevri ve dört mezheb imamlarına göre meşru rukye tedavisinin bir mahzuru yoktur. Şa’bi, Katade, Said b. Cubeyr ve diğer bazı âlimlere göre ise, rukye tedavisi mutlak şekilde mekruhtur.[29] Onlara göre; Sihir şaibesi olmamak üzere ruhî ve bedenî kurtuluş için tesirli dualarla rukye (okuyup üflemek) caiz olmakla beraber, istirkâ yani kendini başkasına okutmak, okuyup üfleme talep etmek, Allah'a sığınmak ve dua etmek için başkasının aracılığını dilemek manasını içine almış olması itibarıyla dinen hoş görülmüş değildir. 2. Haram Olan Rukye: Anlaşılmaz sözler, anlamsız harfler, bilinmeyen isimlerle veya kötü niyetle rukye yapılması haram kılınmıştır. İslam âlimleri; yasağı, “rukye için okunan dua”da cahiliye küfrünü devam ettiren elfazın varlığına hamletmişlerdir. Bu yasak, bilhassa hicretten önceki döneme aittir. Hz. Peygamber (sav), Medine’de hastalara rukye yapmayı meslek edinenleri dinleyerek, dualarında küfür lafızları olup olmadığını kontrol eder ve olmayanlara izin verirdi. Avf b. Malik el-Eşcai: “Ya Resulullah! Biz, cahiliye devrinde rukye yapardık, bunun hakkında ne buyurursun? deyince, Hz. Peygamber(sav): ‘Rukyelerinizi bana arz ediniz, rukye yapmada şirk olmadığı sürece, rukyelerde beis yoktur’ buyurdular.”[30] 3. Şirk Olan Rukye: Allah’dan başkasına dua ederek, sığınarak veya yardım dilenerek yapılan rukye, şirktir. Rukyelerin şirke nispeti, bunların açık veya kapalı şirke müncer olacak telakki ve inançların kaynağı olmalarıyla izah edilir. Bunlara şirk ıtlak edilmiş olması, Resulullah(sav) zamanında herkesçe bilinen ve cahiliye devrinden beri uyula gelmekte olan şekli sebebiyledir ki bu şekil, şirki ihtiva eden bir mahiyette idi. Yahut da bunun kullanılması, onun tesir edeceğine olan itikada delalet etmesi sebebiyledir, bu inanç ise şirke götürür. Çünkü hadiseler, Allah’ın yaratması ve izni ile husule gelmektedir, onsuz muskanın, rukyenin tesiri olmaz.[31] DEĞERLENDİRME Sonuç olarak rukye yapmak ve yaptırmanın caiz olduğunu söyleyebiliriz. Ancak rukyenin en önemli şartı, şifanın Allah (cc)'ın elinde olduğuna inanarak yapmak ve şirki çağrıştıracak söz ve davranışlardan uzak durmaya dikkat etmektir. Bu sözlerden, günümüzde bu işi hiçbir sahih kaynağa dayanmaksızın rant elde etmek amacıyla yapan üfürükçüleri tasvip ettiğimiz anlaşılmamalıdır. Ancak rukyeyi inkâr etmek de mümkün değildir. Çünkü bu konuda vârid olan sahih hadisler vardır. Rukye yapmak ve yaptırmayı birbirinden ayırarak, başkasına rukye yaptırmanın bir ruhsat olduğu kabul edilirse, bunun terk edilmesi düşünülebilir. Aynı şekilde sedd-i zerîa ilkesi gereği insanlar bu konuda yeterli sahih bilgiye sahip oluncaya kadar rukye yaptırmaktan özellikle de rukyecilerden uzak durmaları tavsiye edilebilir. Rukye yapmak ise nihayetinde kişinin hastalığına şifa vermesi için Allah (cc)'a niyazıdır. Bunun yasaklanması düşünülemeyeceği gibi, ayet ve sahih hadislerde emredildiğinden dolayı özellikle tavsiye edilmesi ve insanların bu konuda bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Müslüman, hastalıklar karsısında öncelikle -Allah ve Rasulünün emrine iktidâen- tedavi yollarını aramalıdır. Batıl önyargılarla hareket edip hastalıkları doktorluk ve hocalık olarak ayırmamalıdır. Sonuçta tıp kanunlarını koyan da Allah (cc)'tır. Tıbbın henüz çaresini bulamadığı hastalıklar için Allah (cc)'a niyaz etmekten başka yapacak bir şey yoktur. Unutulmamalıdır ki insan bu dünyaya imtihan maksadıyla gönderilmiştir.[32] Önümüzdeki sayıda –inşaallah- Muska ve nazarlık takmak konuları üzerinde duracağız. Selam ve dua ile… (Devam edecek) [1] İbn Manzur, Lisanu’l Arab, XIV. 436, Daru’s-Sadr, Beyrut,1990; Rağıb el-İsfehanî, Müfredat-ı Elfazı’l Kur’ân, Sh:459, Daru’l Kalem, Şam, 1992, [2] Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, Gelişim Yayıncılık, İstanbul, 1986, XVIII, 11074. [3] İnfitar, 82/6-8. [4] Kaf, 50/16 [5] Şuara, 26/80 [6] İbn Mâce, Tıb, 3456; Tirmizî, Tıb, 2038 [7] İbn Mâce, Tıb, 3438, 3439 [8] Razî, Tefsîr, XXII, 206 (Enbiya 83-84). [9] Münavî, Feyzu’l-Kadîr, II, 16. [10]Doç. Dr. Veli Atmaca, Hadisler Çerçevesinde Cahiliyyede Majik Tedavi Geleneği, Ç.Ü. İlahiyat Fak. Dergisi 2010, Sh:7 [11] Muhammed Hulusi Yeşil, Rukye Konusunu İşleyen Rivâyetlerin Tesbiti ve Değerlendirilmesi, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Sh:22, Selçuk Üniversitesi, 2007 [12] İbnü'l-Esîr, en-Nihâye fi garîbi'l-hadîsi ve'l-eser, IV, Beyrut, 1979, II, 254, 255; [13] İbn Mâce, Tıb, 23; Ahmed, IV, 249, 251, 253; İbn Hıbbân, XIII, 452. [14] Müslim, İman, 371; Ahmed, IV, 436. [15] İbn Mâce, Tıb, 39; İbn Hıbbân, XIII, 456. Ayrıca bkz. Abdurrazzâk, XI, 208, 18. [16] Ebû Dâvud, Tıb, 17, nr. 3883. [17] Müslim, Selam, 63; Ahmed, III, 315; _bn Mâce, Tıb, 34. [18] Müslim, Selam, 64; Ebû Dâvûd, Tıb, 18; Hâkim, age, IV, 212 [19] Buhârî, Tıb, 35; Müslim, Selam, 55, 56;İbni Mâce Tıb, 33; [20] İbni Mâce, Tıb, 38. [21] Tirmizî, Tıb, 21; Kader, 12; Hâkim, age, IV, 199 [22] Müslim, Selam, 46, 47, 48, 49; Buhârî, Tıb, 38, 40; Ahmed, VI, 44, 127. [23] Tirmizi, Tıb, 16 ; İbni Mace, Tıb, 33 [24] Müslim, Selam, 57-58 [25] Muhammed Hulusi Yeşil, Rukye Konusunu İşleyen Rivâyetlerin Tespiti ve Değerlendirilmesi, Sh:72 [26] Hasan Karakaya, İslam Akaidi, Sh:215, Beka Yayınları, İstanbul,2011. Âlim şahsiyet Hasan Karakaya Hocanın titiz çalışmaları sonucu yazdığı İslam Akaidi kitabı,30 yıllık bir birikimin meyvesidir. İstifademize sunulan bu eser, Türkçe telif akaid kitapları içinde bir numara olma özelliği taşıyor. Piyasadaki derleme eserler ve yanlışlar ile dolu kitaplar göz önünde bulundurulduğunda bu eserin kıymeti daha da artıyor. Okuyucularımızdan, günümüzde düşüncelerin altüst edildiği, hak ile batılın birbirine karıştırıldığı ve dinlerinde samimi olan müminlerin çeşitli şeytani yollarla saptırılmaya çalışıldığı bir zamanda, İslam inancının temel esaslarını delilleriyle zikreden bu kitabı almalarını ve okumalarını tavsiye ediyoruz. [27]İbn-i Hacer El- Askalani, Fethu'l-Bârî bi Şerh-i Sahihi'l-Buhari, 11.Cilt, 352, Beyrut, 1405. [28] İbn-i Kayyım el-Cevziyye, Zadu’l-Mead, IV, 1802 [29] Hasan Karakaya, İslam Akaidi, Sh:226 [30] Müslim, Selam, 22. [31] İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, 11.cilt, Sh:354, Akçağ Yay., Ankara, 1991. [32] Muhammed Hulusi Yeşil, Agt, Sh:73-74 NOT : BU YAZI GENÇ BİRİKİM DERGİSİNİN 166.SAYISINDA (MART- 2013) YAYIMLANMIŞTIR. |
Konu Sahibi enderhafızım 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
En Pratik Sağlık Bilgileri | Pratik / Faydalı Bilgiler | enderhafızım | 0 | 168 | 14 Ekim 2023 13:10 |
Kur'an Güzel Konuşun Diyor, Konuşuyor... | Serbest Kürsü | su damlası | 3 | 2551 | 24 Kasım 2016 14:16 |
Geeflow - Diriliş (15 Temmuz Darbe Rap Şarkısı) | İlahiler/Ezgiler | enderhafızım | 0 | 2080 | 23 Kasım 2016 12:06 |
Otuz Kuş & Dursun Ali Erzincanlı (Şehit Ömer... | İlahiler/Ezgiler | Esma_Nur | 1 | 2807 | 23 Kasım 2016 11:44 |
15 Temmuz Demokrasi Marşı (İndir) | İlahiler/Ezgiler | enderhafızım | 0 | 2397 | 23 Kasım 2016 11:10 |
26 Mart 2013, 13:29 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 15316 Üyelik T.:
18 Aralık 2011 | Cevap: Rukye Tedavisi ve Muska Takmak Üzerine Notlar Rahman razı olsun kardeşim Derdin nerden geldiğini ve bu dert için nerden medet umulacağını bilen bu nedenle bu tip uygulamalarda Kuran ve Sünnet çizgisini aşmadan, sapkınlaşmadan gerçek Şifa verenin Allah olduğunu bilen ve bu nedenle Ona yönelen ve özellikle Manevi sıkıntılar için bu şekilde hizmet veren kişiler hariç bunu insanları sömürmek, insanları bir nevi Allah ile kandırmak amacında olanları çok iyi ayırt etmek lazım, Allah c.c. bizleri bu tarz kişilerin şerrinden korusun ve uzak etsin, çünki yaklaşık dört yıldır artarak devam eden bu manevi ve gizli ilimlere rağbet bizleri kuşkulandırmakta, insanlar, İbadetten taatten tevekkülden uzak kendilerini en ufak bir olumsuzlukta bu gibi işlerle uğraşan ve adınada hoca diyen kişilerin ellerin bırakmakta ve Kuran ve Sünnet dışı batıllarla manen daha çok hezeyanlara uğrmaktalar.... Allah bizleri şeytan ve şeyatinden uzak ve muhafaza eylesin amin ya Mucib....vesselam |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Nazar Boncuğu Takmak Caiz midir | MERVE DEMİR | Soru Cevap Arşivi | 16 | 25 Eylül 2021 14:41 |
Muska ve Nazarlıklar.. | İslaminesil | Hadis-i Şerif | 3 | 23 Nisan 2014 09:12 |
Muska nedir? | KuM TaNeSi | Soru Cevap Arşivi | 4 | 30 Mart 2011 20:39 |
Rukye Ve Temimlerin (Muskaların) Cevazı | Belgin | Hadis-i Şerif | 1 | 04 Aralık 2008 08:36 |
Muska taşımak**caiz mi? | Belgin | Soru Cevap Arşivi | 0 | 09 Mayıs 2008 00:02 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|