|
Konu Kimliği: Konu Sahibi mehmet akif2,Açılış Tarihi: 13 Ocak 2013 (12:51), Konuya Son Cevap : 01 Şubat 2013 (00:44). Konuya 17 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme: |
24 Ocak 2013, 19:48 | Mesaj No:11 |
Durumu: Medine No : 13402 Üyelik T.:
25 Şubat 2011 | Cevap: inkilap tarihi 1 kısa bilgiler Cumhuriyetin İlk Yıllarında Ekonomik Durum ve Ülke Ekonomisi XVII. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti Avrupa’ya karşı siyasi üstünlüğünü kaybetti. Bunun yanında batılıların ekonomik gelişmesine de ayak uyduramadı. Avrupa’nın ortaya koyduğu her türlü yeniliğe karşı çıkan Osmanlı toplumu hiçbir yeniliği benimsemedi. Dolayısıyla Avrupa’da meydana gelen bilim ve teknik alanındaki gelişmelerden Osmanlı toplumu habersiz kaldı ve yararlanamadı. Bunun sonucu olarak Osmanlı toplumu gerilemeye başladı. Avrupa’da Sanayi İnkılâbı ile yeni fabrikalar kurulurken, Osmanlı toplumu Sanayi İnkılâbı’nı yaşayamamış ve ilkel bir tarım toplumu durumunda kalarak sanayisi el sanatları düzeyinde kalmıştı. Bu nedenle Osmanlı Devleti son dönemlerinde Avrupa ülkelerinin tarımsal ve sanayi malları için tam bir açık pazar haline geldi. Çünkü ülkede sarayın ve ordunun temel ihtiyaçlarını karşılamak için var olan birkaç fabrika ile yabancıların kurduğu ve işlettiği ufak çaplı az sayıda işletmeden başka sanayi kuruluşu yoktu. Bu durumda Osmanlı Devleti mevcut hammaddelerini işleyerek iç ve dış piyasaya sunamadı. Böylece Osmanlı pazarlarında Avrupa malları daha çok satılmaya başladı. Osmanlı ekonomisinin gerilemesinde kapitülasyonlar adı altında yabancılara tanınan imtiyazlarda etkili oldu. Osmanlı Devleti, Avrupa devletlerine Osmanlı pazarlarında iç ticaret yapma hakkı tanıdı. Bunun sonucunda Osmanlı Devleti batılı ülkelerin pazarı haline geldi. Kapitülasyonlar sanayinin kurulmasını ve ticaretin korunmasını engelleyen bir etken de oldu. Bu yönleriyle kapitülasyonlar batılılara, Osmanlı Devletini sömürme imkânı sağlamış oldu. Osmanlı ekonomisinin kötüye gitmesinde Türklerin ticaretle uğraşmamaları da etkili olmuştur. Ülkede iç ticaretin önemli bir bölümü ile dış ticaretin tamamı yabancıların elindeydi. Ticaretin, Ermeni ve Rum asıllı Osmanlı vatandaşları ile yabancıların elinde olması Türklerin bu alanda beceri kazanmalarını engelledi. Bu durum, millî bir ekonomi hayatının oluşmasını zorlaştırdı. Ayrıca, devlet bütçesinin borçlanmalarla düzenlenmesi de Osmanlı ekonomisini olumsuz etkiledi. 1853 yılından itibaren batılı ülkelerden alınan dış borçlar zamanla ödenemez hale geldi. Bunun üzerine Osmanlı Devleti’nin gelir kaynaklarına Düyûn -ı Umumiye İdaresi kurularak el konuldu. Devlet gelirlerinin dış borçlara karşılık teminat olarak gösterilmesi ile siyasi ve mali egemenlik kaybedildi. Çünkü ülkenin doğal kaynakları ve kamu gelirleri yabancıların eline geçmişti. Böylece batılılar, Osmanlı Devleti üzerinde tam bir ekonomik denetim kurmuş oldular. Bu geri ekonomi savaşlar ve bu savaşlarda verimli toprakların kaybedilmesi ile daha da geriledi. Türkiye Cumhuriyeti’nin, Osmanlı Devleti’nden devraldığı ekonomik yapı çok kötü durumdaydı. Cumhuriyet Dönemine kadar on yıl devam eden savaşlarda eldeki sınırlı kaynaklar kullanılmış, işgal güçleri tarafından sömürülmüş ve tahrip edilmişti. Ayrıca bu savaşlarda insan kaynağımız kurumuş, yetişmiş uzman kadromuz yok olmuştu. Ekonomik kalkınmayı sağlayacak gerekli sermaye yoktu. Eldeki bütün imkânlar ordu için kullanılmıştı. Ülkede sanayi denilecek tesisler yoktu. Üretim yapacak tek fabrika kurulamamıştı. Her türlü ihtiyacımızı dışarıdan satın alarak gidermek zorundaydık. Ülkedeki küçük sanayi kolları da yabancıların ve azınlıklarının kontrolü altındaydı. Bankacılık, dış ticaret, demiryolları, maden işletmeleri yabancıların elindeydi. Türk denizlerinde yük ve yolcu taşıma işini genellikle yabancılar yapmaktaydı. Tarımda çok geri bir teknoloji ile üretim yapılıyor ve bilimden yararlanılmıyordu. Köylü ağır vergiler altında ezilmişti.Ulaşım imkânları kısıtlı olduğu için tarım ürünleri uzak yerlere götürülüp satılamıyordu. Yeni Türk Devleti, Lozan Antlaşması ile kapitülasyonları kaldırmış olmasına rağmen ekonomik problemler bir süre daha devam etti. Özellikle Osmanlıdan devralınan dış borçlar, devleti oldukça yıprattı. Ekonomik şartların bu kadar ağır olması Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sağlık, eğitim ve kültür gibi büyük önem taşıyan hizmetleri yapmasını engellemekteydi. Bu nedenle bu alanlarda inkılaplar yapıldı yapılan birçok düzenleme ile milli ekonominin temelleri oluşturuldu. ALINTIDIR |
24 Ocak 2013, 19:57 | Mesaj No:12 |
Durumu: Medine No : 13402 Üyelik T.:
25 Şubat 2011 | Cevap: inkilap tarihi 1 kısa bilgiler Ekonomi Alanında Yapılan İnkılaplar - Yenilikler - Ekonomik Alanda Yapılan İnkılaplar - Devrimler I. Dünya Savaşı’nda yenilgiye uğrayan Osmanlı Devleti, işgale uğramış ve parçalanmıştır. Türk milleti Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde yeniden bağımsızlığa kavuşmak için ölüm – kalım savaşına başlamıştı. Ülkenin düşmanlardan temizlenerek kurtuluşunu elde etmenin tek amaç olduğu dönemlerde savaşın bütün sorumluluğunu başkomutan olarak üzerine alan Atatürk, savaş sonrası bağımsız yeni Türkiye Devleti’nde uygulanması gereken iktisat politikasının hazırlanması için bir kurul kurmuştur. Bundan amaç ülkenin iktisadi kalkınmasının sağlanmasıdır. Ekonomik alanda yapılan inkılaplar özetle maddeler halinde şunlardır: 1- Milli Ekonominin Kurulması - İzmir İktisat Kongresi 2- Tarım Alanında Yapılan İnkılaplar 3- Sanayi Alanında Yapılan İnkılaplar 4- Ulaştırma Alanında Yapılan İnkılaplar 5- Bayındırlık Alanında Yapılan İnkılaplar 6- Madencilik Alanında Yapılan İnkılaplar 7- Turizm Alanında Yapılan İnkılaplar 1923 - 1933 Yılları Arasındaki Ekonomik Gelişmeler - 26 Ağustos 1924'te Türkiye İş Bankası kuruldu. - 17 Şubat 1925'te Aşar vergisi kaldırıldı. - 19 Nisan 1925'te Türkiye Sanayi ve Maden Bankası kuruldu. - 28 Mayıs 1926'da TBMM tarafından Teşvik- Sanayi Kanunu kabul edildi. - 1 Temmuz 1926'da, Kabotaj Kanunu yürürlüğe girdi. - 1926 yılında İstatistik Genel Müdürlüğü kuruldu. - 1928 yılında, İktisat Bakanlığı kuruldu. Osmanlı Devleti'nden kalma demiryolları yabancılardan satın alınarak yeni demiryolları yapıldı. 1933 - 1938 Yılları Arasındaki Ekonomik Gelişmeler - 1933 - 1938 yılları arasında, İzmir İktisat Kongresi'nde alınan Misak-ı İktisadi kararlarının temel amacı olan özel girişimciyi sanayi alanına çekmek mümkün olmadı. - 1926 yılında çıkartılan Teşvik-i Sanayi Kanunu'nun başarılı olamaması üzerine, sanayileşmenin devlet eliyle yürütülmesine karar verildi. - 1933 yılında Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı hazırlandı. Bu dönemde, Sümerbank önderliğinde büyük bir dokuma sanayi kuruldu. - 1936 yılında İkinci Beş yıllık Sanayi Planı hazırlandı. Bu dönemde; madencilik, elektrik santralleri, gıda, kimya, deniz ulaşımı, makine sanayi, deri sanayi gibi alanlarda birtakım planlar yapıldı. - 1935'te Maden Tetkik Arama Enstitüsü kuruldu. - 1937'de Etibank önderliğinde Türkiye'nin ilk demir çelik fabrikası Karabük'te açıldı. - 1939'da başlayan İkinci Dünya Savaşı nedeniyle İkinci Beş Yıllık Sanayi planı tamamlanamadı. ALINTIDIR |
24 Ocak 2013, 19:58 | Mesaj No:13 |
Durumu: Medine No : 13402 Üyelik T.:
25 Şubat 2011 | Cevap: inkilap tarihi 1 kısa bilgiler Tarım Alanında Yapılan Yenilikler (İnkılaplar) - Tarım Alanında Yapılan Reformlar - Cumhuriyet Döneminde Yapılan Tarım Reformu Tarımsal üretimi arttırarak vatandaşı daha iyi beslemek, bu etkinliği geliştirerek gelir sağlayıcı bir duruma getirmek her şeyden önce köylünün yaşama biçimini düzeltmekle mümkün olabilirdi. Devletin ekonomik yapısı ilk planda tarıma dayalı olduğundan bu bir zorunluluktu. Atatürk tarımın önemini şöyle dile getirmiştir: “Dünyada fetihlerin iki aracı vardır: Biri kılış öbürü saban. zaferin aracı yalnız kılıştan ibaret olan bir millet bir gün girdiği yerden kovulur, aşağılanır, sefil ve perişan olur.Kendi memleketinde bile tutsak ve mahkum durumda kalabilir. Onun için gerçek fetihler yalnız kılıçla değil sabanla yapılanıdır. Milletleri vatanlarında yetiştirmenin aracı sabandır. Saban kılıç gibi değildir. Kılıç kullanan kol çok geçmeden yorulduğu halde sabanı kullanan kol zaman geçtikçe daha çok sahibi olur. Eğer milletimizin çoğunluğu çiftçi olmasaydı bu gün dünya üzerinde bulunmayacaktık. Türkiye’nin sahibi ve efendisi kimdir? Bunun cevabını derhal birlikte verelim: Türkiye’nin gerçek sahibi gerçek üretici olan köylüdür. O halde herkesten daha çok refah mutluluk ve zenginliğe layık olan köylüdür.” Atatürk böylece yüzlerce yıl horlanan ezilen köylülere gerçek değerini vermektedir. Bunun da sonucu tarımsal üretimin arttırılması olacaktır. Tarım Alanında Yapılan Reformlar (Cumhuriyet Döneminde Yapılan Tarım Reformu) ● Köylünün durumunu iyileştirmek için ilk tedbir onu parasal yönden rahatlatmaktı. Osmanlı maliyesinin en sağlam geliri ürün üzerinden peşin olarak alınan Aşar vergisi idi. Köylünün bu ağır vergiyi vermeye çoğu kez gücü yetmez, ezilir, bunalırdı. Hatta bu yüzden bazen köylünün evini barkını bırakıp kaçtığı bile olurdu. İşte Cumhuriyet rejimi cesur bir karar alarak 1925 yılında aşar vergisini kaldırdı.devlet bunları yapmakla çok önemli rakamlara varan gelir kalemlerinden vazgeçiyordu.Ancak bu uzun sürede olumlu sonuçlar getirdi.Köylü rahatlayınca tarımsal üretim de arttı. Öyle ki tahıl üretimi dört katına çıktı. ● Bundan sonra köylüye ucuz kredi vermek gerekiyordu. Makine tohum ve benzeri ihtiyaçlarının giderilmesi için bu önemliydi. Bu amaçla Ziraat Bankası’nın imkanları arttırıldı. Tarım Kredi Kooperatifleri kuruldu.Bu sayede köylüler bir araya gelerek ürünlerini değerlendirme imkanı bulmuşlardır. Böylece ürettikleri mahsullerin aracılar elinde ucuza ve değerinin altında satılması önlenmiştir. ● Tarımsal üretimi arttırmak için başka tedbirler de alınmıştır. Köylülere ucuz tohum sağlanması, tahılların depolanması, tarımsal hastalıklarla mücadelede büyük adımlar atılmıştır.Ayrıca bilimsel araştırmalar da yapılmış, bu amaçla Ankara’da ileride fakülte statüsü kazanacak olan Yüksek Ziraat Enstitüsü kurulmuştur.Bu sayede bilimsel araştırmalar sonucunda hem tarımsal üretim artmış hemde yeni ürün türleri ortaya çıkmıştır. ● Yine bu dönemde Atatürk kendi kurduğu çiftliklerde çeşitli yöntemlerin denemelerini yaptırmış bu çiftlikler tarımsal kalkınmanın simgesi olmuştur. Diğer taraftan topraksız köylünün üretim yapabileceği alanlara kavuşması tarımsal gelişmeyi canlandıran etkenlerdendir.(Özellikle Batı Avrupa Ülkeleri kalkınmaları sırasında toprak reformunu gerçekleştirmişler bu sayede tarımla birlikte özellikle tarıma dayalı sanayi de büyük bir gelişme göstermiştir.) Atatürk sağlığında özellikle toprak reformunu gerçekleştirmek için çok uğraşmıştır. Hatta 1929’da bazı bölgelerde topraksız çiftçiye toprak dağıtılması hakkında kanunlar çıkarılmıştır. Ancak başlatılan bu reformlar sonra hak ettiği gibi devam ettirilememiş geniş kapsamlı bir toprak reformu yapılamadığı için ülkemiz tarım alanında üretimden gelen gücünü ortaya hak ettiği gibi ortaya koyamamıştır. ALINTIDIR |
01 Şubat 2013, 00:34 | Mesaj No:14 |
Durumu: Medine No : 13402 Üyelik T.:
25 Şubat 2011 | Cevap: inkilap tarihi 1 notlarımız Lozan Konferansında Görüşülen Konular - Lozan Konferansında Görüşmelerin Başlaması ve Karara Bağlanan Konular Taraflar yeni bir savaş durumunu göze alamadıklarından, 23 Nisan 1923’te görüşmeler yeniden başlamıştır. Görüşmeler sonunda, 24 Temmuz 1923 günü İsviçre’nin Lozan kentinde Lozan Barış Antlaşması imzalanmıştır. Lozan Barış Konferansı’nda yıllarca birikmiş olan sorunlar görüşülmüştür. Bu sorunları ikiye ayırmak mümkündür. - Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunlar: Doğu Trakya, Ege adaları Türkiye’de oturan Rumlarla Yunanistan’da oturan Türklerin yer değişimi, Yunanistan’ın işgalci olarak girdiği Türk topraklarında yaptığı tahribat için ödemesi gereken savaş tazminatı ve patrikhane sorunu idi. - Türkiye ile diğer İtilaf Devletleri arasındaki sorunlar: Boğazlar, Musul, Kapitülasyonlar ve Osmanlı Borçları sorunu idi. Kısaca özetleyecek olursak Lozan’da görüşülecek sorunlar, Trakya, Musul, Boğazlar, azınlıklar, ekonomik ve mali konular ve kapitülasyonlar idi. Bu antlaşmada üzerinde durulan esaslar ise başlıklar halinde şöyledir: Sınırların Durumu: - Güney Sınırı (Suriye Sınırı): 20 Ekim 1921’de Fransa ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında imzalanan Ankara Antlaşması’nda belirlenen sınır aynen kabul edildi. - Irak Sınırı( Musul Sorunu): Irak sınırı ve Musul sorunu Lozan’da çözümlenemedi. Buradaki anlaşmazlık konusu Musul’du. İngiltere Musul’u Türkiye’ye bırakmak istemiyordu. Bu nedenle Irak sınırı sorunu 9 aylık bir süre içinde yapılacak Türk- İngiliz ikili görüşmelerinde çözümlenecek, anlaşma sağlanamazsa çözüm Milletler Cemiyetinin kararına bırakılacaktı. - Batı Sınırı: Yunanistan’la olan batı sınırımız, Misakımilli’ye uygun olarak çizildi. Mudanya Ateşkes Antlaşması’nda tespit edildiği gibi Meriç Nehri iki ülke arasında sınır kabul edildi. Balkan Savaşları ile elden çıkan Batı Trakya geri alınamadı. Yunanistan Karaağaç ve yöresini savaş tazminatı olarak Türkiye’ye bıraktı. İmroz, Bozcaada ve Tavşan adaları dışındaki Ege Adaları Yunanistan’a bırakıldı. Buna karşılık Midilli, Sakız, Sisam ve Nikaraya Adaları gibi Anadolu kıyısına yakın adalar asker ve silahtan arındırılacaktı. Balkan Savaşları’nda kaybedilen Ege Adaları geri alınamadı. Doğu Trakya bize geri verildi. 12 Ada İtalya’ya bırakıldı. Kapitülasyonların Durumu: Türk milletinin gelişmesine ve güçlenmesine engel olan kapitülasyonlar bütün sonuçlarıyla kaldırılmıştır. Azınlıklar Meselesi: Yeni Türk Devleti’nin sınırları içinde yaşayan Müslüman olmayan azınlıkların Türk vatandaşı olduğu kabul edilmiştir. Bundan dolayı antlaşmanın maddelerine azınlıklara ait özel bir ayrıcalık konulmamıştır. Azınlıklar; Türklerle eşit haklara sahip olmuşlardır. Türkiye’de yaşayan Rumlarla Yunanistan’da yaşayan Türklerin karşılıklı olarak değiştirilmesi kararlaştırıldı. Fakat İstanbul’da yaşayan Rumlarla, Batı Trakya’da yaşayan Türkler bu değişimin dışında tutulacaklardı. Savaş Tazminatları: Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na girmesi ve yenik olarak ayrılmış olması nedeniyle Türkiye’nin karşısında olan devletler savaş tazminatı ödemesini istemişlerdir. Savaş sırasında Almanya’da rehin tutulan beş milyon altınımız ile savaş yıllarında İngiltere’ye sipariş edilen ve bedeli ödenen iki savaş gemimiz savaş tazminatı sayılmıştır. Böylece fiilen ilimizde bulunmayan mallar karşılık gösterilerek savaş tazminatları ödenmiş oldu. Ancak Kurtuluş Savaşı’nda Anadolu’da büyük yıkımlara sebep olan Yunanistan savaş tazminatı olarak Karaağaç ve çevresini Türkiye’ye vermiştir. Devlet Borçları: Osmanlı Devleti’nin 1854 yılında başlayıp I. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar Batılı devletlerden aldığı borçlar büyük bir miktar tutuyordu. Devlet bu borçları ödeyemediği için alacaklı devletler Duyun-u Umumiye ( İdaresini Genel Borçlar Yönetimi) teşkilatını kurarak paralarını elde etme yoluna gitmişlerdir. Osmanlı Devleti’nden ayrılan ve bağımsız olan devletlerin sahip olduğu topraklara harcanan borçlarda bizden isteniyordu. Bu istek yeni Türk Devleti’nin temsilcileri tarafından reddedildi. Türk barış heyeti bu borçların Osmanlıdan ayrılan devletlerarasında paylaşılmasını istedi. Bunun üzerine borçlar, Osmanlı Devleti’nden ayrılan yeni devletlerarasında bölüştürüldü. Türkiye’ye düşen miktarın düzenli taksitlerle ödenmesi kararlaştırıldı. Türkiye bu taksitleri kağıt para ile ödeyecekti. Boğazlar Meselesi: Boğazlar meselesi, Osmanlı Devleti’nin zayıflamasıyla ortaya çıkmış, 1841 Londra Boğazlar Sözleşmesi’yle Boğazlar ilk defa uluslararası statü kazanmıştır. Sevr Barış Antlaşması’na göre Boğazların yönetimi, Boğazlar Komisyonuna bırakılmış ve bölgenin silahtan arındırılması kararlaştırılmıştır. Lozan Konferansı’nda ele alınan Boğazlar sorunu geçici olarak şöyle bir çözüme bağlanmıştır. İtilaf Devletleri’nin işgali tümüyle kalkacak ve Boğazlar Milletler Cemiyeti’nin denetiminde uluslararası bir Boğazlar Komisyonu tarafından yönetilecekti. Boğazlar bize verildi. Ancak, geliş gidiş serbest olacaktı. Barış zamanında askeri nitelik taşımayan gemiler ve uçaklar Boğazlardan serbestçe geçebilecekti. Savaş durumunda Türkiye savaşta yer alırsa Boğazlar üzerinde istediği gibi davranma hakkına sahip olacaktı. Savaşta tarafsız olan gemi ve uçaklara yardım etmemek şartıyla geçiş hakkı verecektir. Boğazların her iki yakasındaki 15 km’lik bir alan askerden arındırılacaktır. İstanbul’un Boşaltılması: Bu antlaşmaya göre, Lozan Antlaşması’nın, Türkiye Büyük Millet Meclisinde onaylanmasından altı hafta sonra İtilaf Devletleri İstanbul ve Boğazları Türk kuvvetlerine teslim edeceklerdi. Antlaşma gereğince İtilaf Devletleri 2 Ekim 1923 tarihinde Türk bayrağını ve Türk askerini selamlayarak İstanbul’u boşalttı. Böylece Mustafa Kemal Paşa’nın “Geldikleri gibi giderler.” sözü kanıtlanmış oldu. Patrikhane: İstanbul’da bulunan Ortodoks Fener Rum Patrikhanesi yıkıcı çalışmalar yapıyordu. Türkiye, Patrikhane’nin ülke sınırları dışına çıkarılmasını istemişti. Fakat bu isteği kabul edilmemiştir. Siyasi faaliyette bulunmamak şartıyla İstanbul’da kalmasına karar verilmiştir. ALINTIDIR |
01 Şubat 2013, 00:36 | Mesaj No:15 |
Durumu: Medine No : 13402 Üyelik T.:
25 Şubat 2011 | Cevap: inkilap tarihi 1 notlarımız Lozan Konferansı’nın Sonuçları ve Önemi - Lozan Konferansı’nın Önemli Sonuçları - Lozan Konferansı’nın Sağladığı Kazanımlar Lozan Barış Antlaşması’yla Yeni Türk Devletinin varlığı ve bağımsızlığı tüm dünya tarafından kabul edilmiştir. Antlaşmayla Misakımillî büyük ölçüde gerçekleşmiş ve bağımsızlık elde edilmiştir. Osmanlı Devleti’nin yıkıntısı üzerine genç, yeni uluslararası alanda eşit haklara sahip, tam bağımsız bir Türk Devleti kurulmuştur. Türkiye emperyalizme karşı silahlı bağımsızlık savaşını kazanarak bunu siyasal alanda da kabul ettirmiştir. Bu durum bütün mazlum milletleri etkilemiş ve bağımsızlık inançlarını arttırmıştır. Böylece Türkiye tüm sömürge altındaki milletlere örnek olmuştur. - Avrupalıların asırlarca peşinden koştukları şark meselesi (Doğu sorunu) iflas etmiştir. Mondros ve Sevr Antlaşmaları geçersiz hale getirilmiştir. Kapitülasyonlar kaldırılarak ekonomik bağımsızlık yolunda çok önemli bir adım atılmıştır. Türkiye’nin gücü karşısında Doğu Anadolu’da kurulması kararlaştırılan Ermeni Devleti’nden vazgeçilmiştir. - Azınlık sorunu çözümlenerek Avrupalıların Türkiye’nin iç işlerine karışmaları önlenmiştir. Borçlar sorunu halledilerek borçların ödenmesi ile her türlü yabancı ekonomik denetim ve gözetimine son verilmiştir. Duyun-u Umumiye İdaresi kaldırılmıştır. - Lozan Barış Antlaşması önceki yıllarda imzalanan barış antlaşmaları göz önünde bulundurulduğunda yeni Türk Devleti için büyük bir başarıdır. Antlaşmayla Misakımillî büyük ölçüde gerçekleştirilmiş ve tam bağımsızlık sağlanmıştır. Bununla birlikte bazı konularda başarı sağlanamamıştır. Batı Trakya, Ege Adaları, Patrikhane, Boğazların Türkiye’nin aleyhine çözümlenmiştir. Çünkü Batı Trakya ve Ege Adaları alınamamış Patrikhane ülke dışına çıkarılamamıştır. Boğazlarda Türk egemenliği sağlanamamıştır. Ayrıca Irak sınırı çizilememiş dolayısıyla Musul Türkiye sınırları dışında kalmıştır. Diğer taraftan Hatay sorunu çözümlenememiş burası da Türk sınırları dışında kalmıştır. Sonraki yıllarda Musul sorunu Türkiye’nin aleyhine, Boğazlar ve Hatay sorunları lehine çözüme kavuşturulmuştur. [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] - Lozan Antlaşmasıyla hiç çözümlenemeyen Irak sınırı (Musul sorunu), Suriye sınırı (Hatay Sorunu), Boğazlar ve Nüfus Değişimi konuları ileride Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni uğraştıran sorunlar olmuşlardır. ALINTIDIR |
01 Şubat 2013, 00:40 | Mesaj No:16 |
Durumu: Medine No : 13402 Üyelik T.:
25 Şubat 2011 | Cevap: inkilap tarihi 1 notlarımız II. TBMM'NİN AÇILMASI II. TBMM’NİN AÇILMASI - II. TBMM 11 Ağustos 1923’te göreve başlamıştır. - Savaş ortamında yıpranan, I. TBMM’nin inkılapları gerçekleştirecek güçte olmaması ve M. Kemal’in inkılaplar için güçlü bir meclise ihtiyaç duyması II. TBMM’nin açılması için gerekliydi. - 1923- 1927 yılları arsında görev yapan bu meclis “ inkılapçı meclis” olarak adlandırılır. II. TBMM 11 Ağustos 1923’te göreve başlamıştır. - Savaş ortamında yıpranan, I. TBMM’nin inkılapları gerçekleştirecek güçte olmaması ve M. Kemal’in inkılaplar için güçlü bir meclise ihtiyaç duyması II. TBMM’nin açılması için gerekliydi. - 1923- 1927 yılları arsında görev yapan bu meclis “ inkılapçı meclis” olarak adlandırılır ALINTIDIR |
01 Şubat 2013, 00:41 | Mesaj No:17 |
Durumu: Medine No : 13402 Üyelik T.:
25 Şubat 2011 | Cevap: inkilap tarihi 1 notlarımız CUMHURİYETİN İLANI 29 Ekim 1923 Nedenleri: 1. Saltanatın kaldırılmasıyla ortaya çıkan devlet başkanlığı sorununu çözümlemek. 2. Ulusal egemenliği ve demokrasiyi daha iyi uygulamak. 3. Yeni Türk devletinin rejimini belirlemek ve bu konudaki tartışmalara son vermek. 4. Meclis Hükümeti sisteminden doğan sorunları çözmek. 5. Yönetimdeki yetki ve sorumlulukları tam olarak belirlemek. Sonuçları: 1. Ulusal egemenlik yolunda en önemli adımlardan biri daha atılmıştır. 2. Yeni Türk devletinin yönetim şekli belirlenmiştir. 3. Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve Başbakanın yetkileri birbirinden ayrılarak yönetim kadroları yeniden düzenlendi. 4. Meclis Hükümeti Sistemi terk edilip Kabine Sistemine geçildi. 5. İlk Cumhurbaşkanı M. Kemal, ilk başbakan İsmet İnönü ve ilk meclis başkanı Fethi Okyar oldu. ALINTIDIR |
01 Şubat 2013, 00:44 | Mesaj No:18 |
Durumu: Medine No : 13402 Üyelik T.:
25 Şubat 2011 | Cevap: inkilap tarihi 1 notlarımız LOZAN BARIŞ KONFERANSI 24 Temmuz 1923 TBMM Heyetinin Lozan’daki Amaçları 1. Misak-ı Milliyi gerçekleştirmek. 2. Türk topraklarında bir Ermenistan kurulmasına mani olmak. 3. Kapitülasyonları kaldırmak. 4. İtilâf devletleriyle olan sorunlarını çözmek. 5. Yeni Türk devletinin tanınmasını sağlamak. Konferansa Katılan Devletler - İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya konferansı toplayan devletlerdir. - Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya tamamına katılmıştır. - ABD gözlemci sıfatıyla katılmıştır. - Sovyet Rusya ve Bulgaristan ise sadece Boğazlar konuları görüşülürken katılmışlerdır. Görüşmelerin Kesintiye Uğraması - Lozan görüşmeleri22 Kasım 1922’de başlamıştır. Bu görüşmelerde TBMM, kapitülasyonlar, Musul, Ermeni meselesi vs. gibi konularda taviz vermemiştir. Gerilen ortam nedeniyle görüşmeler 4 Şubat 1923’te kesilmiştir. - Yeniden savaş ihtimalinin belirmesine rağmen, arabulucuların devreye girmesiyle görüşmeler 23 Nisan 1923’te yeniden başlamıştır. Lozan Antlaşması’nın Esasları 1. Sınırlar: Suriye Sınırı: - Fransa ile imzalanan Ankara Ant. esas kabul edildi. • Böylece Hatay sınırlarımız dışında kaldı. Irak Sınırı: - Musul sorunu nedeniyle Irak sınırı belirlenemedi. İngiltere ile ikili görüşmelere karar verildi. • Lozan’da belirlenemeyen tek sınırdır. 1926 Ankara Ant. ile Musul İngiltere’ye bırakılmıştır. Batı Sınırı: - Meriç ırmağı sınır olarak kabul edildi. Karaağaç savaş tazminatı olarak alındı. Gökçeada ve Bozcaada Türkiye’ye diğerleri silahsızlanmak şartıyla Yunanistan’a verildi. • Bu günkü Yunan sınırımız çizilmiştir. 2. Kapitülasyonlar: - Kapitülasyonlar tüm sonuçları ile birlikte kaldırılmıştır. • Ekonomik alanda da tam bağımsızlık kabul edilmiştir. 3. Savaş Tazminatı: - Yunanistan’dan Karaağaç savaş tazminatı olarak alınmıştır. • Yunanistan ekonomik sıkıntıda olduğundan burası alınmıştır. 4. Dış Borçlar: - Osmanlı’dan kalan borçlar, Osmanlı’dan ayrılmış olan devletlere paylaştırıldıktan sonra, Türkiye’nin payına düşen kısmının taksitler halinde ödenmesine karar verildi. - Duyun-u Umumiye İdaresi kaldırıldı. 5. Boğazlar: - Boğazlar başkanlığını bir Türk’ün yapacağı uluslar arası bir komisyon tarafından yönetilecek. - Boğazların her iki yakasında yaklaşık 20 km.lik alanda asker bulundurulmayacak. - Ticaret gemileri boğazlardan serbestçe geçebilecek. • Boğazlar Komisyonu’nun varlığı bağımsızlığı zedelemiştir. Bu konu 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile çözümlenmiştir. 6. Ermeni Sorunu: - Ermeni devleti fikrinden vazgeçilmiştir. 7. Azınlıklar ve Nüfus Mübadelesi: - Azınlık ayrıcalıkları kaldırılmıştır. Türkiye’de bulunan azınlıklar Türk uyruklu kabul edilmiştir. - Batı Trakya’daki Türkler ile İstanbul’daki Rumlar dışında kalanların değiştirilmesine karar verildi. • Avrupalı devletlerin iç işlerimize karışması önlendi. • Yunanistan mübadele konusunda sorun çıkardı. 8. Yabancı Okullar: - Yabancı okulların öğreniminin Türk Hükümeti tarafından düzenlenmesi kararlaştırıldı. • Bu konu daha sonra Türkiye ile Fransa ve Vatikan arasında sorun olmuştur. 9. Patrikhane : - Patrikhane siyasî yetkilerinden arındırılmak şartıyla İstanbul’da kalmasına karar verildi. • Patrikhaneden kaynaklanan Hıristiyan halkın bazı imtiyazları Medeni Kanunun kabulü ile ortadan kaldırıldı. 10. İstanbul’un Durumu: - İtilâf Devletleri İstanbul’u altı hafta içinde boşaltacaklar. Lozan’da Çözülemeyen Sorunlar 1. Musul ve Hatay sınırlarımız dışında kalmıştır. 2. Boğazlar üzerinde tam hakimiyet sağlamamıştır. 3. Batı Trakya ve Ege adaları geri alınamamıştır. 4. Patrikhane ülke dışına çıkarılamamıştır. Lozan’ın Önemi – Sonuç 1. Osmanlı Devleti’nin sona erdiği resmen kabul edilirken yeni Türk devleti uluslar arası alanda tanınmıştır. 2. Kurtuluş Savaşı’nın askeri zaferi böylece, siyasî bir başarı haline geldi. 3. Misak-ı Milli büyük ölçüde gerçekleşti. 4. I. Dünya Savaşı sonrasında imzalanan en son antlaşmadır. 5. Yapılacak olan inkılaplar için zemin hazırlandı. ALINTIDIR |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Aöf İlahiyat inkilap tarihi 1 notlarımız-Medineweb | mehmet akif2 | İnkilap Tarihi 1 | 140 | 09 Kasım 2018 16:33 |
Inkilap Tarihi I / 2017 Güz Dönemi Ara ve Dönem Sonu Sınavı Medineweb | nurşen35 | İnkilap Tarihi 1 | 7 | 03 Ağustos 2018 15:15 |
İslam Sanatları Tarihi 1 / 4 ünite kısa özetleri / Medineweb | nurşen35 | İslam Sanat Tarihi | 0 | 28 Kasım 2017 21:08 |
Arapça Kısa Bilgiler (Alıntı) | Ehlibeyt | Genel Arapça | 4 | 30 Mart 2015 11:37 |
inkilap tarihi 1 test | mehmet akif2 | İnkilap Tarihi 1 | 1 | 02 Şubat 2013 23:49 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|