|
Konu Kimliği: Konu Sahibi KARAKÖSE,Açılış Tarihi: 03Haziran 2010 (23:07), Konuya Son Cevap : 10 Ocak 2011 (21:06). Konuya 1 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
03Haziran 2010, 23:07 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 5710 Üyelik T.:
18 Aralık 2008 | Müslümanlarda Mezhep Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL Müslümanlarda Mezhep Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL İslam bir öğretidir. Öğretiler hayatın bazı yönleri üzerinde ağırlıkla durmakla beraber hayatın tümünü kapsayacak nitelikte olurlar. Öğretiler matematik gibi oldubitti kaidelere tabii değildirler, insanlara düşünsel derinlik kazandırmak ve hayatı dar kalıplara hapsetmemek için bir manevra alanına sahiptirler. Matematikte formüller sabittir, veriler belli formüllere tabi tutulur ve beklenen sonuçlar elde edilir. Örneğin toplama işleminin nasıl bir formül ile yapılacağında insanların tümü hemfikirdir. Ancak sosyoloji, psikoloji, teoloji gibi sosyal ve kişisel yapı ile alakalı bilimlerde izlenen formül herkes tarafından kabul edilmeyebilir. Her öğretide bir öz vardır. İslam öğretisinin özü tevhittir. Ahlak ve eminlik gibi değerler tevhit düşüncesinin etrafını sararlar. Dairenin dışına doğru halka halka öğretinin diğer değerleri basamaklanır. İslam dairesinin orijinine doğru yolculuk yapmaya başlayan her mümin, farklı bir noktadan yola çıkabilir ve farklı yollarda yürüyerek öze ulaşmaya çalışabilir. Her şahsın aşina olduğu yol kendi yürüdüğü yoldur. İşte öğretinin içinde oluşan tartışmalar bu aşinalıktan doğmaktadır. En bilinen yol yürünmüş olan yoldur ve en doğru yol bilinen yoldur şeklinde bir inanış vardır. Oysa bu inanç kişinin sadece kendisini bağlayan bir inançtır. İkinci bir şahsa en doğru yol olarak sunulamaz ve diretilemez. Diğer öğretilerin dünyasında olduğu gibi İslam dünyasında da öze giden en doğru yol hangisidir sorusu alimleri farklı güzergahlar betimlemeye itmiştir. Her alim hakim olduğu yolu tebliğ etmiş ve diğer yollarda gördüğü yada sandığı çatlakları dile getirmiştir. Bu durum halk tabakasına anlamsız tartışmalar olarak yansımıştır. Halktan her bir kitle kendi önderi olarak kabul ettiği İslam düşünürünün hayata bakış açısını, tebliğ metodunu bir diğer kitleye dayatmaya çalışmıştır. Bu eğilim 1000 yıl önceki alimleri takip eden Müslümanlarda olduğu gibi günümüz alimlerini takip eden Müslümanlarda da mevcuttur. İslam dar kalıplar içinde yaşayan bir öğreti değildir. İttikadi ve ameli alanda farklı alimlerin farklı düşünceleri her zaman var olmuştur ve var olması da doğru olandır. Örneğin İslami düşünüş dünyasında ittikadi alanda meşşai, işraki, kelam ve irfani okullar kurulmuştur. Kelam kendi içinde mutezile, eşari, maturidi gibi alt kollara, İrfan(tasavvuf) kendi içinde farklı tarikatlara ayrılmıştır. Bu okullara baktığımızda; Meşşailer: Sadece akıl yolu ile hakikate varılacağını düşünürler.(İbni sina, farabi, ibni rüşd…) İşrakiler :Akıl ile birlikte ahlak gibi etkenlerle temizlenmek yolu ile hakikate varılacağını düşünürler.(Maktül Şahabettin Sühreverdi, Şehrizari….vd.) Kelam : meşşai ve işrakiler felsefi bir düşünceye sahipken, yani tartışmaya başlamadan önce tartıştıkları konunun nasıl sonuçlanacağı hakkında belli bir ön düşünceleri yokken kelam da sonuç belirlenmiştir ve ona ulaşılmaya çalışılır. Kelamın alt kollarında akıl nakil, insan iradesi gibi ayırıcı tartışma konuları oluşur. Kimi kelam okulu aklı çok önemserken kimi kelam okulu nakli önemser. (Eşari, Maturidi, Vasıl bin Ata, Cahız, İbrahim Nazzam, Zemahşeri…vd.) İrfan: Tasavvuf ehli İslam düşünürleri akıl ile bir yere varılamayacağını, asl olan şeyin kalp olduğunu söylerler. Sezgi ile Allaha ulaşılacağı, hatta onda yok olunabileceği düşüncesindedirler.(Muhyittin ibni Arabi, Mevlana Celalettin rumi, Abdulkadir Geylani, Beyazidi Bestami, Cüneydi Bağdadi, Marufi Kerhi, Sırrı Sekati….vd.) İrfan okulunda eğitim görmüş biri ile Kelam okulunda eğitim görmüş birinin her konuda uyuşmasını bekleyemezsiniz. Oysa her ikisinin de varmak istediği yer aynıdır, her ikisinin de inançları aynıdır. Ancak yürümek istedikleri güzergâhlar farklıdır. İslam mezheplerinde ulaşılmak istenen sonuç aynıdır, farklı olan sadece kullanılan formüllerdir. Müslüman kendi mezhebinin düşüncesini yegane hakikatmiş gibi sunamaz. Böyle bir hatanın içine düşmemesi için İslami düşünce dünyasında kurulan okulları, bu okulların yetiştirdiği alimleri, bu alimlerin hayata bakış açılarını öğrenmek zorundadır. Aksi taktirde kendi mezhebinden olmayanları bilinçsizce gayrimüslim olarak nitelendirecektir. Bir insanı sadece sizin yürüdüğünüz kaldırımda yürümüyor diye mahkum edemezsiniz, kötüleyemezsiniz. Müslümanların farklı kaldırımlarda yürümeyi farklı inançlar tebliğ etmek ile eş görmeleri, islamda iç çatışmaların çıkmasına sebep olmuştur. Müslümanlar mezhep kavramını idrak edebildiklerini iddia edip dururlar. Ancak zaman gösterdi ki, müslümanlar mezhebin ne olduğu hakkında bilgiye sahip değiller. KARAKÖSE |
Konu Sahibi KARAKÖSE 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Müslümanlarda Din İşleri Müdürlüğü... | Makale ve Köşe Yazıları | KARAKÖSE | 0 | 1947 | 16 Mart 2012 16:51 |
Müslümanlarda Sahabe Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL | Makale ve Köşe Yazıları | Yitiksevda | 6 | 3310 | 03 Ocak 2012 11:45 |
Müslümanlarda Hadis Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL | Makale ve Köşe Yazıları | Medine-web | 22 | 9162 | 05 Ağustos 2011 10:04 |
Müslümanlarda Kuran Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL | Makale ve Köşe Yazıları | Medine-web | 23 | 10460 | 20 Temmuz 2011 10:29 |
Müslümanlarda İman Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL | Makale ve Köşe Yazıları | Yitiksevda | 4 | 2048 | 02 Mayıs 2011 10:36 |
10 Ocak 2011, 21:06 | Mesaj No:2 |
Medineweb Site Yöneticisi Durumu: Medine No : 1 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | Cevap: Müslümanlarda Mezhep Paradoksu
Müslümanlara düşen mezhepçilik değil beğendiği mezhepleri taklit etmektir. Müslümanlara düşen,Şeyhçilik,tarikatçılık,holigancılık değil,tüm müslümanları kardeş bilip Allah için sever ama,kendi tarikatına da uyar. Müslümanlara düşen,Alimleri,mürşitleri,tarikatleri,mezhepleri savaştırmak değil,Alimlerin hak ve hukukuna riayet etmek,kurana ters olmayan tüm doğrularını kabullenmektir. Müslümanlara düşen,ırkları,renkleri,nesepleri,meşrepleri savaştırmak,yarıştırmak,birbirlerini boğazlatmak değil,bunları Allahın ayetlerinden bilip,üst kimlik kardeşlikte birleşmeleridir..
__________________ Büyükler fikirleri,Ortalar olayları,Küçükler kişileri tartışır. |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Müslümanlarda Tüketim Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL | KARAKÖSE | Makale ve Köşe Yazıları | 2 | 20 Nisan 2024 22:43 |
Müslümanlarda İman Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL | KARAKÖSE | Makale ve Köşe Yazıları | 4 | 03 Mayıs 2011 17:47 |
Müslümanlarda Garibanlık Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL | KARAKÖSE | Makale ve Köşe Yazıları | 2 | 25 Kasım 2010 00:04 |
Müslümanlarda İdeoloji Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL | KARAKÖSE | Makale ve Köşe Yazıları | 3 | 09 Ekim 2010 23:41 |
Müslümanlarda Ecdad paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL | KARAKÖSE | Makale ve Köşe Yazıları | 1 | 01 Ağustos 2010 14:04 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|