|
Konu Kimliği: Konu Sahibi akgün,Açılış Tarihi: 17 Mart 2008 (23:11), Konuya Son Cevap : 18 Mart 2008 (22:43). Konuya 4 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
17 Mart 2008, 23:11 | Mesaj No:1 |
istanbul niçin önemli? istanbul niçin önemli? İstanbul (Konstantiniyye) fethedilecektir. onu fethedecek olan kumandan ne güzel kumandan ve onun ordusu ne güzel ordudur." ( Buharî, Târihü’s-Sağîr, no:139) Bu hadis-i şerif Resul-u Ekrem’in(asm) istikbalden ihbar ettiği mühim hadiselerden birisidir. [FONT=Verdana]‘İstanbul muhakkak fethedilecektir’ demiş O mübarek Nebi. Sadece haber vermekle kalmamış, fetheden komutanı şefkat ve merhamet kanatları altına alıp, ‘O ne güzel bir komutandır’ diye tebşir etmiş. Komutanla birlikte onu fethedecek orduyu da alem-i İslam nazarında en yüksek bir mevkiye koyup ‘onun ordusu ne güzel ordudur’ diye bütün ümmetini heyecan, şevk ve gayrete getirmiştir. Büyük bir müjde ihtiva eden bu hadis-i şerifin benzer gaybi haberlerden farklı bir yönü ve farklı bir muhtevası vardır. Zira bu hadis ile bir hedef tayini yapılmış. Öyle bir hedef ortaya konmuş, öyle bir müjde verilmiş ki, bir çok komutan ve ordu bu müjdeye nail olmak için üstün bir çaba ve gayret göstermişler. İstanbul’u almak en öncelikli hedefleri olmuş. İstanbul’un alınması için ilk sefer daha sahabe-i kiram devrinde yapılmış. Emevi Devletinin kurucusu Hz.Muaviye İstanbul’u almak için ilk teşebbüse geçenlerden. Hz.Muaviye bir donanma teşkil ederek Bizans başkentini kuşatmış, uzun bir kuşatma sonucunda geri çekilmiş. Fakat bu kuşatmada Peygamberimizin(asm) sancağı manen İstanbul’a dikilmiş oldu. Yani bu sefere katılan Eyyub-el Ensari Hazretleri bu kuşatma esnasında(671) şehit oldu ve surların çok yakın bir yerine defnedildi. Hz. Eyyub çoğu kez Peygamberimizin(asm) sancaktarlığını yapmıştır. İşte daha sahabe devrinde başlayan İstanbul fethetme çabaları 1453 yılına dek çeşitli devrilerde devam etmiştir. İstanbul’u almak her İslam ordusunun öncelikli hedefleri arasında olmuştur. Hadiste ifade edilen müjdeye nail olmak için çok büyük gayretler gösterilmiştir. Peki Peygamberimizin(asm) böyle net bir hedef göstermesinin hikmeti nedir? Bu hadis ile sadece bir yerin veya bir şehrin İslam beldesi içine katılması mı hedeflenmiştir? Yoksa başka bir maksat mı vardır? Evet, Resul-u Ekrem’in(asm) çok sırlar ihtiva eden bu hadis-i şeriflerinden bir hikmeti İstanbul’un alınması ile ümmetinin dünya hakimiyetini arzu etmesidir. O Mübarek Nebi(asm) Cenab-ı Hakkın izniyle görmüştür ki, İstanbul gibi bir şehrin ümmeti eline geçmesiyle İslam Ümmeti dünya hakimiyetini elde edecektir. Bu konudaki delilleri nazarlara sunmadan önce İstanbul niçin önemli ona bir bakalım. İstanbul nasıl bir şehirdir? İstanbul fiziki olarak çok mühim bir konuma sahiptir.Büyük yer altı zenginliklere sahip, büyük bir nüfus kütlesinin yaşadığı Asya ile sanayi ve teknolojinin üretim merkezlerine sahip yine büyük bir nüfus kütlesinin yaşadığı Avrupa arasında bir köprüdür. Aynı zamanda insanlığın yeryüzüne yayılış merkezi ve bu gün enerji üssü olan Ortadoğu’nun komşusudur. Boğazları ile kuzey güney arasında hayati öneme sahip bir geçiş noktasıdır. Başka hiçbir sebep olmasa bile İstanbul’un bu fiziki konumuna sahip olan bir devlet dünya hakimiyetini tesis edebilir. Bu pekala mümkün. Dünya hakimiyeti konusunda iki önemli teori var. Birisi çevreden hareket ederek merkezi ele geçirip dünya hakimiyeti kurmak. Diğeri ise merkezden hareket ederek çevreye doğru yayılıp dünya hakimiyetini elde etmek. Merkez ise İstanbul’dur. Delil mi istersiniz? [FONT=Verdana]İşte Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu bu sözlerimize bir delildir. Önce Roma Devleti İstanbul’u elinde tutmuş. Üç kıtaya yayılarak dünya hakimiyetini tesis etmiş. Dört yüz yıla yakın bir süre sonunda bu sefer Bizans Devleti İstanbul’a hakim olmuş. Bizans da bin yılı aşkın bir süre İstanbul’a sahip olmuş, bu süre içinde de dünya hakimiyetini tesis etmeyi başarmış. 1453 yılında şehir Osmanlı tarafından fethedilmiş. Bu fetih sonrasında ise beş yüz yıla yakın bir süre de Osmanlı dünya hakimi olmuş. Öte yandan başarısız olmuş iki teşebbüs daha var. Birisi Rusya, diğeri İngiltere. İngiltere 1800’lü yılların başından itibaren elde ettiği sanayi gücü ile dünya hakimiyetine kalkışmıştı. Bir ölçüde de başarılı oldu. Üzerinde güneş batmayan ülke olarak anılmaya başlamıştı. Fakat İstanbul’u elinde tutamadığı için dünya hakimiyetini de kuramadı. İstanbul’u elinde tutamadı diyoruz, çünkü Birinci Dünya Savaşı sonunda İngiltere İstanbul’u işgal etti. İşgal nedenleri arasında en önemli sebep dünya hakimiyeti isteğidir. Bundan şüpheniz olmasın. Ancak kısa bir süre sonra İstanbul’u terk etmek zorunda kaldı. Zaten bu zoraki terkin ardından elindeki bir çok toprağı da terk etmek zorunda kaldı. Bu gün küçük bir adaya razı oldu. Bir diğer başarısız örnek de Rusya’dır. [FONT=Verdana]Yirminci yüz yılın başında hem fikri cephede, hem de fiziki cephede dünya hakimiyetine yönelen Rusya, bütün dünyayı sarsmaya başladı. Rusya’nın en büyük hedefi ise Türkiye üzerinden sıcak denizlere inmekti. Sıcak denizlere inmek için de İstanbul’u ve boğazları elinde tutmak gerekiyordu. Rusya uzun süre bu istek ve arzu içinde olmuştur. İstanbul’u ele geçiremediği için de dünya hakimiyetine muvaffak olamadı, Rusya. Ardından da 1990 sonrası çöküp gitmiştir. Bu iki devletin çevre kuşatması yaparak dünya hakimiyetini elde etme çabası başarısızlıkla neticelenmiştir. Çünkü bu ülkeler İstanbul’u elinde tutamamışlardır. Gariptir bu günlerde Amerika aynı yolu denemektedir. 11 Eylül sonrası Büyük Ortadoğu Projesi ile Amerika dünya hakimiyetini gerçekleştirme projesini devreye koymuştur. Günümüzde Ortadoğu’yu bir ölçüde kontrol etmeye çalışmaktadır. Şayet ABD’nin niyeti dünya hakimiyeti ise, ki öyle gözüküyor, nihai hedef İstanbul’dur. Bundan hiç kuşkunuz olmasın. Belki şu an için bu ütopya gibi gözükse de, İstanbul’u elinde tutmayan bir devletin dünya hakimiyetini kurmayacağını en iyi ABD bilir. ABD ilerleyen zaman içinde Ortadoğu’da kesin bir başarı elde ederse, sonunda İstanbul’a yönelecektir. Nasıl yönelecektir, bilmiyoruz. Yani siyasi mi, askeri mi? Ama muhakkak ki İstanbul’a yönelecektir. İşte İstanbul böyle önemli bir şehirdir. Dünyanın tam merkezidir. Doğu batı, kuzey güney geçiş noktasıdır. İslam dünyası bir vücut ise kalbi Mekke aklı ise İstanbul’dur. Beş yüz yıldır bir çok devletin iştahını kabartsa da bu güzel şehir bu gün her şeye rağmen İslam ümmeti elindedir. Kıyamete kadar da inşallah İslam olarak kalacaktır. Çünkü İstanbul Peygamberimizin manevi vatanıdır. Kutsal Emanetler İstanbul’dadır. Bu nedenle İstanbul’u elinde tutan Türkiye, ümit ediyoruz ki, yeniden bir dünya liderliğini yaşayacaktır. ‘Mehdi İstanbul’u ikinci kez fetheder, Mehdi dünya hakimiyetini kurar’ mealindeki hadisler bu hakikate işaret ediyor. Yeter ki bizler gereğini yerine getirelim. Halil Akgünler | |
Konu Sahibi akgün 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü... | Tefsir Çalışmaları | akgün | 0 | 2151 | 21 Kasım 2010 00:12 |
Meşrulaştırılmaya çalışılan Haram: Alay etmek .... | Kur'ân-ı Kerim Genel | Vuslat Zamanı | 1 | 2351 | 14 Kasım 2010 21:18 |
Kainatın Efendisi | Hz.Muhammed(s.a.v) | akgün | 5 | 2297 | 14 Kasım 2010 21:13 |
Ali Şeriati'ye Reddiye | Alimler(Rh) | Vuslat Zamanı | 22 | 13720 | 14 Temmuz 2009 21:21 |
Yüreğim seninle mühürlensin... | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | huzzam | 2 | 1884 | 02 Temmuz 2009 18:26 |
18 Mart 2008, 00:33 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: istanbul niçin önemli? [HIGHLIGHT=#ffff00]EyvAllah kardeş[/HIGHLIGHT] <!-- message --> [B] İstanbul’un fethi kutlu müjdenin yerine gelmesiydi İstanbul’un fethi İznik’ten, Bursa’dan Eskişehir’den ve en son olarak da Edirne’nin fethinden başlamıştı. İstanbul fethedilmeliydi, çünkü Efendimiz’in (sas) kutlu işareti vardı. Allah Rasûlü (sas) Rabbimiz’in bildirmesiyle Arap Yarımadası’nın, İran ve Kıbrıs gibi bazı yerlerin fethedileceği müjdesini kendleri hayattayken vermişti. O’nun gelecekle ilgili emir ve müjdelerinden biri de, İstanbul’un fethedilmesiyle ilgiliydi. Asr-ı Saadet’ten başlayarak hemen her devrin büyük kumandan ve bahadırları hem bir müjde hem de bir vazife olarak kabul ettikleri bu kutlu habere muhatap olabilmek için defalarca İstanbul’a kadar gelmiş ve geriye dönmüşlerdi. Milletimizin aziz misafiri Ebu Eyyûb El-Ensâri Hazretleri de aynı gayeyle, ilerlemiş yaşına rağmen İstanbul sırtlarına kadar gelmiş; vefat edeceği sırada ordunun komutanına “Burada ölsem de beni İstanbul’un bağrına defnedin.” ricasında bulunmuş ve asırlarca sonra gelecek kahramanların kılıç seslerini, tekbir sadâlarını kabrinden duymak istediğini belirtmişti. Yıldırım Bayezid, Fetih için Anadolu Hisarı’nı inşa ettirmiş, Moğol fitnesi yüzünden projeleri akim kalmıştı. Fatih’in babası II. Murad da birkaç kere İstanbul’u kuşatmayı denemiş ama fetih için yeterli hazırlığının olmadığını görmüştü. Bir gün Ankara’dan bir misafiri olduğu söylenmiş; karşısında devrin gönül sultanı Hacı Bayram Veli Hazretleri’ni görünce heyecanlanmış ve hemen “Hocam, size mâlum olur; yoksa İstanbul bize nasip olmayacak mı?” deyivermişti. Hak Dostu şöyle bir murâkabeye dalmış ve sonrasında da “Sultanım, Fetih sana ve bize nasip olmayacak. Ama Cenab-ı Allah, İstanbul’un anahtarlarını senin göz nurunla bizim çırağa nasip edecek.” demişti. Fetih asırlar süren sabırlı bir plan ve projenin ürünüydü. İstanbul, Anadolu yakasından değil Avrupa yakasından gelinerek fethedilmiştir. Devletin merkezi Avrupa’da yani Edirne’dedir. Bizans’ın Avrupa ile bütün bağlantıları kesilip Anadolu’dan da bir çıkış bırakılmamış ve son saldırıyla tarihin en büyük imparatorluklarından biri olan Doğu Roma tarihe gömülmüştür. Anadolu Hisarı’nın karşısına Boğazkesen Hisarını (Rumeli Hisarı) yaptırmak başlıca bir deha ürünüdür. Surların şekli kûfi yazıyla Arapça “Muhammed” (sas) kelimesi şeklindedir. Devrin harikası olan şahi topları Topkapı denilen bölgeyi dövüyordu. Fakat, 50 gün boyunca devam eden hücumlara rağmen şehir bir türlü düşmüyordu. Genç sultan yerinde duramıyor, atını denize sürüyor, “İstanbul, ya sen beni alırsın ya da ben seni!..” diyordu. |
18 Mart 2008, 00:41 | Mesaj No:3 |
Cvp: istanbul niçin önemli? Bu aralar tarih çalışıyorum arkadaşlar verdiğiniz bilgiler pekiştirici oldu. İstanbul her zaman stratejik konumuyla diğer ülkelerin ağzını sulandıran av olmuştur.İngilterenin kötü planları tutmamış ve İstanbul tüm haşmetiyle Osmanlının torunlarında...
__________________ Dünyayı Güzellik Kurtaracak. Bir İnsanı sevmekle başlayacak herşey... | |
18 Mart 2008, 00:50 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: istanbul niçin önemli? [HIGHLIGHT=#ffff00]Aynen can bende bakıyordumda kaç kere fethe kalkışılmış ama pek başarılı olunamamıştır.[/HIGHLIGHT] [HIGHLIGHT=#ffff00]Yazının devamını paylaşayım inşAllah[/HIGHLIGHT] Fetih ateşleri geceyi aydınlatıyor Artık pazartesiyi salıya bağlayan geceye gelinmişti. Tarihler 29 Mayıs’ı gösteriyordu. Osmanlı İslam ordusu, bu geceyi “Mum donanması” yaparak ateş ve ışık şenliğiyle geçirdi. İstanbul’u tamamen kuşatan deniz ve kara birliklerinde kandiller, fenerler, meş’aleler ve ateşler yakılarak Kostantiniyye bir ışık çemberi içine alınmıştı. Tekbirler ve tehliller İstanbul semalarını inletiyordu. Bizanslılar ise Ayasofya’ya sığınmış azizlerin yardımını bekliyordu. O gece iki tarafa da uyku yoktu. Yarının “fatih”i olacak Sultan 2. Mehmet bir o yana, bir bu yana koşturuyor; askerlerini coşturmaya çalışıyordu. Fatih, bir aralık hocası Akşemseddin’in yanına gidip onun himmetini istemiş; bir zamanlar babasının kendi hocasına sorduğu gibi “Yoksa bize nasip olmayacak mı?” demişti. Akşemseddin de kendi hocası gibi murakabeye dalmış; ağlamış, ağlamış. Sonra da “Sultanım, Allah bizi mahcup eylemeyecektir. Biz hele O’na teveccüh edip zaferi O’ndan bekleyelim; O bizi eli-boş geri çevirmeyecektir.” cevabını vermişti. *** Akşemseddin’in gözyaşları Akşemseddin Hazretleri’nin oğlu der ki: “Sultan ayrılıp gidince ben babamın ne yaptığını merak edip onun çadırına gittim. Meğer kimseyi almamaları için muhafızlara talimat vermiş. Ben geri dönüyor gibi yapıp çadırın arkasına dolaştım ve perdeyi biraz açıp babamın haline baktım. Bir de ne göreyim... Babam sürekli “Allah’ım takatim kalmadı. Ya fethi nasib eyle, ya da canımı al.” diyor ve öyle ağlıyordu. Cübbesi bir tarafa, sarığı diğer tarafa düşmüş ağlarken birden doğruldu; müjde almış gibiydi. Tebessüm ediyor; ‘Bize zaferi nasip eden Allah’a hamdolsun.’ diyordu.” Aynı şekilde Sultan Mehmet de secdelerde, Rabb’inden nusret diliyordu. Çünkü o da biliyordu ki, sebeplerle ancak bir yere kadar gelebilirdi. Çalışmak, gayret etmek onun vazifesiydi, ancak zaferi verecek olan tek güç Allah’tı (cc). Sultan, Rabb’ine yakarıyor, “Yâ Rabbi, bize fethi müyesser kıl!” diye dua ediyordu. *** Nasrun minallahi ve fethun karîb! 29 Mayıs 1453 sabahı, şafak sökmeden önce başlayan top atışlarıyla surlar sarsılıyor, mehter takımı İstanbul semalarını inletiyordu. Bugün büyük bir gündü. Şahî adlı büyük top bugün Topkapı denilen yerdeydi. Fatih’in keşfi olan geliştirilmiş havan topları, Beyoğlu sırtları ve Galata surlarından aşırtma atışlarla Haliç’teki düşman gemilerini batırmaya başlamıştı. Toplar gümdürdedikçe yaşlı surlar birer birer gedik vermeye başlıyor, Osmanlı askerlerinin biri düşse diğeri surlara doğru saldırıyordu. Ulubatlı Hasan da bu yiğitlerdendi. Surlardan atılan taş, ok ve kızgın yağlara (Rum ateşi/Grejuva) rağmen ilerliyorlardı. Ulubatlı’nın vücudu delik deşik olsa da surlara çıkmış; elindeki mukaddes bayrağı en yüksek burca taşımıştı. *** Kavga, toprak kavgası değildi Fetih hadisesi, bir toprak istilası ve yağma operasyonu değildir. İslam’ın özünü oluşturan cihad kavramı, insanları Allah’ı bilmeye ve O’nun rızasını aramaya götüren yollardaki engelleri kaldırma gayretidir. O güzel komutan ve güzel askerlerin asıl derdi şehri kuşatan kaleleri değil, insanlarla Allah’a iman arasındaki surları yıkma hedefiydi. Bundan dolayıdır ki, fetih ordusunun gayrimüslim halka tanıdığı güven, rahatlık, kazanç imkanlarını ve Müslümanların üstün ahlakını gören Bizanslılar’ın çoğu Osmanlı idaresini bir nimet ve kurtuluş olarak kabul etmişlerdi. Bu anlayışın bir sonucu olarak, Grandük Notaras, “Konstantinapolis’te kardinal şapkası (latin serpûşu) görmektense, Türk sarığı görmeyi tercih ederim.” diyordu. Ahmet CaN Ailem Dergisi Sayı:233 |
18 Mart 2008, 22:43 | Mesaj No:5 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: istanbul niçin önemli?
Amaninnnn bu konu beni korkuttu malum daha marmaradan şidddetli bir lodos esmişti Medine ye oradanda doğuya verilen tarihi bilgiler için Allah razı olsun .. |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Istanbul'da Deprem.. | su damlası | Gündem/ Manşetler | 0 | 19Haziran 2021 18:33 |
Bir Istanbul | Nebevi Sevda | Serbest Kürsü | 1 | 12 Eylül 2018 14:27 |
Istanbul ilitam | mustafao28 | İSTANBUL İlitam | 2 | 02 Mayıs 2016 01:00 |
Niçin Ramazan, Niçin Oruç? | Medineweb | Oruç-Ramazan | 0 | 13 Temmuz 2013 22:57 |
Hep istanbul | muallime | Şiirler ve Şairler | 2 | 21 Aralık 2012 03:41 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|