|
Konu Kimliği: Konu Sahibi hattaboğlu,Açılış Tarihi: 14 Şubat 2009 (00:08), Konuya Son Cevap : 30 Mart 2016 (09:43). Konuya 44 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
14 Şubat 2009, 13:00 | Mesaj No:11 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: yavuz sultan selim han
Yavuz Sultan Selim, Sünni inancı Anadolu Alevileri için bir zulüm nedeni yapan Osmanlı sultanıdır. Yavuz Sultan Selim'in Sünnilik adına Alevi halkı kitlesel olarak yok etmeye kalkışmasının nedeni Osmanlı'nın doğu sınırlarında hızla gelişen Türk Safevi Devleti'dir; bu devletin Anadolu Alevileri için Osmanlı zulmüne karşı bir umut olması ve Anadolu insanının Osmanlı topraklarından kaçmaya başlamasıdır. Bu güçlü Türk devletinin gelişip kökleşmesinin, sömürü alanı olarak görüp değerlendirdikleri Anadolu'nun elden çıkması demek olduğunu anlayan Osmanlı, bu gelişimin "tek ıslam devleti" kurma çabalarını da engelleyeceğini düşünüyordu. Sıra sıra cellatlar, sürü sürü Türkmen'i doğramaya başladı. Zaten Fatih ta 1473 yılından itibaren (Otlukbeli) bu işe başlamıştı. Ardından Sünnilik güç buldukça Alevi düşmanlığı körüklenmeye başlandı. Yavuz Sultan Selim, halifeliği, Abbasiler'den kılıç zoruyla aldıktan sonra Sünnilik tutucu bir niteliğe bürünmüş ve artık toplumsal gelişmeye ayak uyduramaz hale gelmişti. Anadolu'da Türklerin anlayamadığı Arap ve Acem dili yaygınlaşmaya başlamıştı. ışte Anadolu'da yaygın olan Alevilik, Sünniliği bir baskı aracına dönüştürmüş olan padişahların kabul edemeyeceği bir düşünceydi. Aleviler aynı zamanda Doğu sınırındaki Türk devletini destekliyorlardı ki; Osmanlı devleti bu nedenlerden Ötürü Anadolu Alevilerine baskı uyguluyordu. Yavuz Sultan Selim, şah ısmail üzerine sefere çıkarken; ordunun arkasında kendisine karşı çıkabilecek bir güç olsun istemiyordu. Savaş başladığında Alevilerin şah ısmail'den yana tavır alma olasılığı da oldukça yüksekti. Ve Yavuz Sultan Selam 40 bin Aleviyi kılıçtan geçirdi. Kendini haklı çıkarmak için Alevilerin kadınları ortaklaşa kullandıkları, Kuran'ı, camileri yaktıkları şeklinde iddialarda bulundu ve bunun üzerine fetvalar yazdı. Yavuz Sultan Selim'in Alevi kırımı yapabilmek için yazdırdığı fetvalardan birisi Müftü Hamza'ya ait olanıdır; "Ey Müslümanlar, bilin ve haberdar olun ki, reisler; Erdebil oğlu ısmail olan Kızılbaş topluluğu, Peygamberimizin şeriatını, sünnetini, ıslam dinini, iyiyi ve doğruyu açıklayan Kuran'ı küçük gördüler. (...) Onlara sempati gösteren, batıl dinlerini kabul eden veya yardımcı olanlar da kafir ve dinsizdirler. Bu gibi kimselerin topluluğunu dağıtmak bütün Müslümanların görevidir. Bu arada Müslümanlar'dan ölen kutsal şehitlerin yeri yüce cennettir. O kafirlerden ölen ise, hakir olup cehennemin dibinde yer tutacaklardır. (...) Bu türlü topluluk hem kafir ve imansız hem de kötülük yapan kimselerdir. Bu iki sebepten onların öldürülmesi vaciptir." Dönemin büyük fıkıh ve hadis bilgini olarak tanınan Müftü Hamza 1521 yılında ölmüştür. Tarihte yalnız böyle yüz karası bir fetvayla değil, rüşvet almak gibi bir suçla da anılır. Kuran üzerine yemin etmesine rağmen 50 bin akçe karşılığında Semendire Valisi Yusuf Bali'nin yolsuzluklarını ve haksızlıklarını kapatır. Müftü Hamza'nın rüşvet aldığını öğrenen Yavuz Sultan Selim onu sıkıştırıp canının bağışlanması karşılığında bu fetvayı verdirir. Osmanlı, iktidarı için her şeyi kullanmıştır, kullanmaya çalışmıştır. Alevi kırımına izin veren bir diğer fetva da şeyhülislam ibni Kemal tarafından kaleme alınmıştır. "... Kızılbaş topluluğu şeri yasalar gereği öldürülmeleri helaldir. Islam askerlerinden onları öldürenler gazi, ellerinde ölenler ise şehittirler." Halkı birbirine düşman etme kırdırma Osmanlı'dan bugüne devredilmiş bir devlet geleneğidir. 24 Aralık 1978'de "Müslüman Türkiye", "Kanımız Aksa da Zafer ıslamın" haykırışlarıyla Maraş'ta Alevi halkı katledilir. "Allah Allah" diyerek "Komünistlerin büyüğü, küçüğü demeyip kafasını ezin" diye bağıranların sloganlarıyla, Alevilere yönelik Osmanlı dönemindeki fetvaların benzerliği çarpıcıdır. 1514 yılında 40 bin kişiyi kılıçtan geçiren gelenek, 1978'de Maraş'ta ihtiyar, çocuk, kadın ayrımı yapmaksızın halkı katleder. |
14 Şubat 2009, 13:01 | Mesaj No:12 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: yavuz sultan selim han
Yakılıp yıkılan evler, çivilenen, gözleri tornavidalarla oyulan, bıçaklarla, baltalarla, satırlarla parçalanan insanlar... Tecavüz edilen kadınlar, karnında bebeleriyle şişlenen hamile gelinler... Maraş'ta tablo budur. Bu vahşet tablosu Osmanlı'da bir başka dönem uygulanan kırımla da benzerlik taşır. Osmanlı 1875-1876 Bulgar ayaklanmalarını bastırmada Çerkesler ve başıbozuk birliklerini kullanır. Dönemin tanıklarından biri o günleri şöyle anlatır: "Kadınlar ve kız çocukları saçlarından tutuldular, bir darbeyle diz çökertildiler, boyunlarından kesildiler. Çocuklar süngülere geçirildiler, hamile kadınların karınları deşildi. Bir çoğu sırayla soyuldular ve bir odun parçasının üzerinde hayvan sürüleri gibi büyük bir serinkanlılıkla kesildiler..." Yine Meclisi Meb'usan tutanaklarında o günlere ilişkin şöyle anlatımlar yer alır: "1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sırasında gayri-resmi olarak teşkil edilen ve Çerkeslerin ağırlıkla olduğu Osmanlı birliklerinin yolları üstünde rastladıkları Hıristiyan köylerini yağmalayıp, insanları kılıçtan geçirdikleri yüzlerce, hatta binlerce çocuğu köle olarak yanlarına aldıkları, çocuk ve eşyaların bir bölümün sattıkları...." Yavuz Sultan Selim'le birlikte din, imparatorluğun üst yapı kurumlarından en kapsamlısı olarak güçlü bir varlık kazanmıştır. Artık iktidarı tehdit eden her şey "din zararına" ilan edilecek, her düşünce, eylem "din sapkınlığı" olarak anılacaktır. Ve fetvalar, fermanlar, bu yollu açıklamalarla muhalefetin ezilmesinde önemli role sahip olacaktır... Yani her türlü katliam, vahşet böylece meşrulaştırılacaktır. O günün toplumsal gerçekliği Anadolu halk şiirlerine ve türkülerine de yansır Katilleri savunmak moda olmuş fatih gibi yavuz,muaviye, |
14 Şubat 2009, 14:03 | Mesaj No:13 |
Cvp: yavuz sultan selim han
eleştiriler üzerine yeni inşaalar yapabiliyorsanız ne mutlu size... bir kişi eleştirirken aha iyi bir şey yapabiliyorsa o yüzden eleştirir... daha iyisini buyrun ortaya koyun...kimin devrinde yaşadınız gözünüzle neyi gördünüz ki iftiralar atıyorsunuz... onlar olmasaydı islamiyyeti devam ettirecek olanlar kimlerdi??? | |
14 Şubat 2009, 14:10 | Mesaj No:14 |
Cvp: yavuz sultan selim han Peygamber aşkı Bir kitabı okuduğun zaman dolu dolu oluyorsa için... Ve kitabın içinde yüreğin sızlıyorsa, gözlerin yaşarıyorsa bazen, söylemelisin!.. Geçen gün de bahsetmiştim “Osmanlı’nın Peygamber Aşkı” kitabından. Tahsin Yıldırım ve Mehmet Kuzu imzasıyla çıkmış, Nesil basmış... Osmanlı’nın, özellikle de Padişahların Peygamber sevgisinin açığa çıktığı örnekleri toplamış bu kitap... Ben de bir iki kısmını aktarıyorum... * Yavuz Sultan Selim’in, Haremeyn’i Osmanlı topraklarına kattığı günden itibaren, ecdadımız bu kutsal topraklara karşı öyle edeple davranmıştır ki; Peygamber Efendimizin şehrini, bir valinin adı altına sokmaktan hayâ etmiştir. Yönetim işlerine vekâlet etmek üzere oraya göndereceği idareciye “vali” unvanı vermemiş, onun yerine “Medine Muhafızı” unvanını layık görmüştür... Her Padişah, devlet ne kadar sıkıntıda olursa olsun, oraların mamur olması için her türlü tedbiri almıştır... * Osmanlı devletinin duraklama dönemlerinde, tarihimize “Eğri Kalesi Fatihi” olarak geçen III. Mehmed Hân, Peygamber Efendimizin mübarek ism-i şerifleri her anıldığında ayağa kalkacak kadar Peygamber sevgisiyle doluydu... Yalan söylemekten utanmayan bazı tarihçilerin kendisine büyük iftiralar attığı Sultan Abdülaziz Han da, her Müslüman gibi Peygamber Efendimizi çok sever ve saygıyla anardı. Hatta sadece Efendimizi sevmekle kalmaz, onun yaşadığı Haremeyn halkına da saygı gösterirdi. Bir gün hasta yatağında yarı baygın ve sararmış vaziyette yatarken, kendisine; -Medine-i Münevvere mücavirlerinden bir dilekçe var, dediler. Hemen yaverlerine seslenip; -Derhal beni ayağa kaldırınız, dedi... Haremeyn’den gelen talepleri ayakta dinlemeliyim! Allah Resulüne komşu olanların talepleri böyle ayak uzatılarak, edebe mugayir bir şekilde dinlenmez!.. Ağır hastalığında bile bu derece hassas davranan, Medine’ye ve hazret-i Peygambere olan muhabbetini böylesine güzel bir surette izhar eden büyük Padişah; Medine-i Münevvere’den her posta geldiğinde de abdest tazeler... Bu mektupları; -Bunlarda Medine-i Münevvere’nin tozu var!.. Diye öpüp alnına götürür ve ancak ondan sonra başkâtibe uzatarak; -Aç, oku!.. Derdi. * Osmanlı Sultanları her vakit Peygamber Efendimize karşı son derece saygılı ve sevgi dolu idiler. Bu saygı ve sevgi, sultanlardan başlayarak; paşasıyla, âlimiyle, tüccarıyla, çobanıyla, bütün bir millet tarafından hissedilmektedir... Meşhur Medine müdafii Fahrettin Paşa, Sevgili Peygamberimizin mübarek ruhu incinir endişesiyle, Mescid-i Nebevi’nin tamirinde çalışan ustalara; “bir yere çivi çakacakları zaman çekicin sapına mutlaka keçe sarmalarını ve ses çıkarmadan kullanmalarını” emretmiştir... ....... MESCİD-İ NEBEVÎ: Peygamberimizin mescidi... ECDAD: Dedeler, babalar, büyük babalar... EDEP: Terbiye, güzel ahlâk, hayâ... HAREMEYN: İki mukaddes harem... Müşrik ve kâfirlere yasak olan mukaddes Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere... İZHÂR: Açığa vurmak, meydana çıkarmak, göstermek... MÂMUR: İmar veya tamir edilmiş... MUGAYİR: Aykırı, uymaz, zıt... MÜCÂVİR: Komşu... Mâbet veya bir tekke yakınlarında çekilip oturan... Yurdunu terk ederek zamanını Haremeyn-i Şerifeyn’de ibadetle geçiren... MÜDÂFİ: Müdâfaa eden, koruyan, def eden... TALEB: İsteme, istenme, dileme, istek... VEKÂLET: Vekillik, birisinin namına iş görmek... YAVER: Yardımcı, devlet büyüklerinin yanında bulunan en yakın memur... alıntı.. | |
14 Şubat 2009, 14:31 | Mesaj No:17 |
Cvp: yavuz sultan selim han
sorgulanması gereken o kadar kişi o kadar millet varken Osmanlıyı mı sorguluyorsunuz???? kendi sorgu sualiniz bitti herhalde...???? | |
14 Şubat 2009, 17:01 | Mesaj No:18 |
Cvp: yavuz sultan selim han
aşıkı zehra dan başlayım *Bu padişah tüm seferlerini niçin islam ülkelerine yapmış?Niçin Avrupa varken islam ülkelerini kana bulamış? yukarda yazılanları okumadığın belli ..neden sadece islam ülkelerine yapmış ..nedeni gayet açık ve net..islam devleti olan osmanlı ya baş kaldırıp ve her avrupa seferine çıkınca fırsattan istifade osmanlıya saldıran insanları zorla şiileştirmeye çalışan ve islam ümmeti için açık tehdit olan bir devlete ve TEK İŞİ OSMALI İLE SAVAŞMAK olan bu asilerin alması gereken bir ders vardı vede aldılar.. madem islam ülkesi o halde neden osmanlıya tecavüz ettiler fırsat buldukça ? bunların cevabını verirseniz sorunuz aydınlanır. Babası Beyazıd-ı Veli niçin "Ciğerini görmeden ölmeyesin Selim!" diye beddua etmiş? miş ler mış lar hüccet olamaz...dilin kemiği yok bende birileri için bişeyler yazabilirim allah tan korkmadıktan sonra!! *Neden frenk üzerine tek bir sefer dahi nasip olmamış? frenk e fırsat bırakmamış bizdeki mukallitler..kaldıki her devlet evvela sınırlarını güvende tutar sonra genişletmenin derdine düşer.. aynı soruyu ben sorayım neden iran lılar haçlı ile savaşmamış ? dertleri osmanlı olmuş ? -- mevlüt hönül alevi , şia kaynaklar yerine birazda gerçek kaynaklardan istifade etseniz duygusal bakış yerine objektif bakabilirsiniz... ayrıca alevi milliyetçiliği veya kürt milliyetçiliği gerçeklere bakış açısını bozmamalı.. -- saçmalık olursa kadın ve çocukları diz çöktürüp gırtlakları kesildi iftirası kadar saçmalık olmaz.. hangi osmanlıdan bahsediyorsunuz ? tarihte bunu iddia eden tek haçlı bile yokken bunu bir müslüman nasıl iddia eder ? madımak olayında olduğu gibi birileri birşeylerden nemalanmak adına bu tür iftiraları atar ama bizim iyi niyetli kardeşlerimiz alet olur.. olsun tarihine sahip çıkacak milyonlarca insan var..ha bi eksik ha bi fazla.. | |
14 Şubat 2009, 17:22 | Mesaj No:19 |
Cvp: yavuz sultan selim han benim sorularıma cevap alsaydım.. cevaplar mı tükendi?? Ahirette Fatih de Beyazid de Yavuz da arkanızda olur... Osmanlı'da çatlak taşlar var yok demedik.. Ki o çatlak taşların çatlama sebebi de Efendimiz'in sünnetine bağlı olmamalarıdır.. Allah-u Teala'nın dini bir bayrak ise onu en güzel yerlere taşıyacakların eline verir.. 600 yılı aşkın süre boyunca dini Allah-u Teala Osmanlı padişahlarına taşıtmış.. beğenirseniz.. kimseye fikrimi benimsetmek zorunda değilim..ama beyan etmek zorundayım.. benim söylediklerim fikir..sizinkiler düşünce.. | |
14 Şubat 2009, 18:27 | Mesaj No:20 | |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: yavuz sultan selim han Alıntı:
hattaboğlu sizin gibiler yüzünden din bir kutu içine saklanmış gibi bazı hakikatler gün yüzüne çıkınca rahatsız oluyorlar ben kendime ata seçmem gerekse idi oda eyyubiler selahaddin eyubi gibi şahıslar yeterdi kan emici atillalar ve osmanlı sultanları benim atamda olamazlar.......... | |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Yavuz Sultan Selimden ibretlik kıssa.../medineweb | Esma_Nur | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | 1 | 17 Şubat 2018 08:27 |
Affet Beni Anne - Nazmi Yavuz | Habip_Yıldız | Şiirler ve Şairler | 0 | 15 Ocak 2017 18:04 |
Aklı Selim | Yitiksevda | Şiirler ve Şairler | 1 | 06 Şubat 2013 17:47 |
Yavuz Sultan Selim | Asrı SAadet | Serbest Kürsü | 0 | 08 Ağustos 2012 16:48 |
Yavuz sultan selim den.......... | _bülbül_ | Şiirler ve Şairler | 1 | 02 Mart 2009 17:56 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|