|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Medineweb,Açılış Tarihi: 18 Mayıs 2014 (16:40), Konuya Son Cevap : 18 Mayıs 2014 (16:51). Konuya 8 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
18 Mayıs 2014, 16:40 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | Abdest/Gusül / Teyemmüm Abdest/Gusül / Teyemmüm Tanımı ve Mahiyeti Dilimizde yaygın olarak kullanılan “abdest” kelimesi Farsça âb (su) ve dest (el) kelimelerinden oluşmakta ve “el suyu” anlamına gelmektedir. Arapça karşılığı, “vudû” olup güzellik, parlaklık ve temizlik anlamına gelmektedir. Fıkıh terimi olarak abdest, belirli uzuvları usûlüne uygun olarak su ile yıkamak ve bazılarını da ıslak el ile meshetmekten ibaret bir ibadet temizliğidir. Fıkıhta abdeste tahâret-i suğrâ (küçük temizlik) da denilir. Abdest, maddi, hükmi ve manevi temizlik bakımından önemli olan bir ibadettir. Maddi bakımdan, bedenin en çok kirlenen ve mikroplarla temas eden uzuvlarının belli aralıklarla yıkanmasını sağlar. Hükmi temizlik yolu olarak dinin kirlilik olarak kabul ettiği ve namaz, Kâbe’yi tavaf gibi bazı ibadetlere engel saydığı hades durumunu ortadan kaldıran yollardan biridir. Manevi temizlik açısından ise abdest aynı zamanda bir ibadet olduğu için insanın manen de temiz olmasına vesiledir. Bu sebeple Hz. Peygamber’in abdest almaya ve abdestli kalmaya çok önem verdiği bilinmektedir. Onun abdestin faziletine dair bir hadisi şöyledir: “Kim emrolunduğu gibi abdest alır ve emrolunduğu gibi namaz kılarsa geçmiş günahları bağışlanır” (Buharî, “Vudû”, 28). Abdestle ilgili olarak Kur’ân’da şöyle buyurulur: “Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı meshedip, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp oldunuz ise, boy abdesti alın. Hasta yahut yolculuk halinde bulunursanız, yahut biriniz tuvaletten gelirse, yahut da kadınlara dokunmuşsanız (cinsel birleşmede bulunmuşsanız) ve bu hallerde su bulamamışsanız temiz toprakla teyemmüm edin de yüzünüzü ve (dirseklere kadar) ellerinizi onunla meshedin. Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez; fakat sizi tertemiz kılmak ve size (ihsan ettiği) nimetini tamamlamak ister; umulur ki şükredersiniz” (el-Mâide, 5/6). Hz. Peygamber de hem fiili olarak abdestin nasıl alınacağını göstermiş hem de abdestsiz olarak kılınacak hiçbir namazın Allah katında makbul olmayacağını bildirmiştir (Buharî, “Vudû”, 2) |
Konu Sahibi Medineweb 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Medinewebli önlisans İlahiyat 1.sınıf öğrencileri... | İlahiyat Öğrencileri İçin Genel Paylaşımlar | nurşen35 | 87 | 33953 | 23 Mayıs 2015 21:53 |
Gülmek isteyenler tıklasın :))) | Videolar/Slaytlar | Kara Kartal | 3 | 4091 | 10 Mayıs 2015 16:16 |
Cumartesi Anneleri’nin ahı/Can Dündar | İslami Haberler | Medineweb | 0 | 2745 | 10 Mayıs 2015 16:13 |
Ayın Üyesi ''zeynepnm'' | Ayın Üyesi | 9Esra | 13 | 9033 | 30 Nisan 2015 14:29 |
Müzemmil suresi bize ne anlatıyor | Tefsir Çalışmaları | Medineweb | 0 | 3353 | 19 Nisan 2015 15:45 |
18 Mayıs 2014, 16:41 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | Cevap: Abdest Abdestin Farzları Abdestin farzları, bir fiilin abdest sayılabilmesi için onda bulunması zorunlu olan ana unsurları ifade eder. İlgili ayette de zikredildiği üzere abdestin farzları dörttür: 1. Yüzü yıkamak. 2. Kolları dirseklerle birlikte yıkamak. 3. Başı meshetmek. 4. Ayakları topuklarla birlikte yıkamak. Abdestin bu dört farzında sünnî fıkıh mezhepleri görüş birliği etmişlerdir. Ancak Hanefîler’in dışındaki üç mezhep bu farzlara başkalarını da eklemişlerdir. Mesela Şâfiîler’e göre abdestin farzları altıdır. Dördü bu sayılanlar, diğer ikisi ise, niyet ve azaları ayetteki sıraya göre yıkamaktır (tertîb). Sünnî mezheplerin tamamı, ilgili ayetten hareketle ayakların yıkanmasının farz olduğuna hükmetmiştir. Caferî mezhebi ise, söz konusu ayetin ifade tarzını dikkate alıp yorumlayarak ayakların yAbdestin dinen geçerli (sahih) olması, farzların yanında bazı şartların yerine getirilmesine bağlıdır. Zira Hz. Peygamber abdest alırken acele eden ve abdest azalarını tam olarak yıkamayan bazı kimseleri ikaz ederek şöyle buyurmuştur: “Ökçeleri cehennemde yanacakların vay haline! Abdesti tam alın” (Buhârî, “Vudû”, 27, 29; Müslim “Tahâret”, 28, 30; Ebû Dâvûd, “Tahâret”, 46). Hadisteki ifadeden sadece ökçelerin yıkanması kastedilmemiş, onlar örnek verilerek bütün abdest organlarının aynı titizlikle yıkanmasının gereğine işaret edilmiştir. Buna göre yüzün sınırı, iki kulak yumuşağı, alındaki saç bitim yeri ile çenenin sona erdiği yer arasındaki kısımdır. Suyun abdest azalarına ulaşması şarttır. Bu sebeple abdest alırken parmaktaki yüzüğün altına su alacak şekilde oynatılması, el, yüz ve ayakta bulunan ve suyun deriye temasını önleyen maddelerin imkân dâhilinde temizlenmesi gerekir. Temizlemede zorluk varsa bunların bulunması abdeste zarar vermez. Mesela, boyacı, marangoz gibi esnafın, sanatkârların el ve kollarında bulunan boyalar böyledir. Dirseklerin yıkanması da abdestin farzları kapsamındadır. Başın dörtte birinin el içinin ıslaklığıyla meshedilmesi Hanefîlere göre yeterlidir. Bir organı yıkamak sağlık açısından zararlı ise, meshedilir, mesh de zararlı ise terk edilir. Abdest organlarından biri veya bir kaçı bulunmayan kimse, mevcut organları yıkamakla yetinir. |
18 Mayıs 2014, 16:42 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | Cevap: Abdest Abdestin Sünnetleri ve Adabı Hz. Peygamber’in farz ve vacip dışında sürekli veya genel olarak yaptığı ve ümmetine de yapılmasını tavsiye ettiği fiillere fıkıh ilminde “sünnet”, bazan yapıp bazan terk ettiği fiillere ise “mendup”, “müstehap” denildiğini biliyoruz. Abdestin adabından maksat ise, abdestin farzlarının ve sünnetlerinin daha mükemmel bir şekilde yerine getirilmesini sağlamaktır. Abdestin başlıca sünnetleri şunlardır: Abdeste niyet etmek, besmele ile başlamak, önce elleri bileklerle birlikte üç defa yıkamak, ağız ve burnu su ile iyice temizlemek (mazmaza ve istinşak), dişleri fırçalamak, sakalın içine su girmesini sağlamak, el parmaklarını birbirine sokup ovuşturmak, başın tamamını elin ıslaklığıyla meshetmek, boynu meshetmek, abdest uzuvlarını yıkarken bu sayılan sıraya uymak, abdeste sağ uzuvlardan başlamak, bu uzuvları üçer defa yıkamak ve su ile iyice ovmak, abdest azalarını yıkarken araya başka bir şey sokmamak. Abdestin adabı olarak şunları sayabiliriz: Abdest alırken -mümkünse- kıbleye dönmek, abdest suyunu vücuda ve elbiseye sıçratmamak, konuşmayıp abdest dualarını veya bildiği başka duaları okumak, suyu ölçülü kullanmak, abdest sonunda kelime-i şehâdet getirmek. Abdestten sonra içilebilir ise abdest alınan sudan bir miktar içmek ve Kadr sûresini okumak. Abdestin sünnet ve adabına aykırı hareket etmek abdestin mekruh olmasına ve sevabının azalmasına yol açar. |
18 Mayıs 2014, 16:42 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | Cevap: Abdest Abdestin Çeşitleri Abdest, farz, vacip, ve mendup olmak üzere üç kısma ayrılır. Her çeşit namaz, tilavet secdesi için abdest almak farzdır. Kâbe’yi tavaf için abdest almak Hanefilere göre vacip, diğer mezheplere göre farzdır. Sürekli olarak abdestli bulunmak, ezan okumak, ezberden Kur’ân okumak, dini ilimleri okuyup okutmak, cenaze yıkamak için abdest almak ise menduptur |
18 Mayıs 2014, 16:43 | Mesaj No:5 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | Cevap: Abdest Abdesti Bozan Durumlar Fıkıh ve ilmihal kitaplarında detaylı bir şekilde sayılan abdesti bozan durumların belli başlıları şöyledir: 1. İdrar ve dışkı yollarından idrar, dışkı, meni, mezi, kan gibi bir necâsetin, herhangi bir sıvının veya maddenin çıkması ve yellenmek. 2. Vücudun herhangi bir yerinden kan, irin veya herhangi bir necis maddenin çıkması. Ağızdan çıkan akıcı kan, tükürükten fazla veya ona eşit ise abdesti bozar. Vücuttan çıkan kan çıktığı yerin çevresine dağılmadığı sürece abdesti bozmaz. Yaradan çıkan irin ve sarı su da böyledir. Çıktığı yerin dışına kendiliğinden dağılmayan bu sıvıların silinmesi halinde de abdest bozulmaz. Şâfıî’lere göre, idrar ve dışkı yollarının haricindeki bir yerden çıkan kan ve benzeri sıvı maddeler abdesti bozmaz. Ağız dolusu kusmak da abdesti bozar. Şâfiîlere göre kusmakla abdest bozulmaz. 3. Bayılma, delirme, sarhoş olma, uyuma gibi şuurun kontrolüne engel olan durumlar abdesti bozar. 4. Namazda yakındaki şahısların duyabileceği şekilde sesli olarak (kahkaha ile) gülmek. Hanefiler'e göre rükûlu ve secdeli namazda sesli gülme abdesti de bozar. Diğer mezhepler ise sadece namazın bozulacağı görüşündedir. 5. Cinsî münasebet veya kadınla fahiş (aşırı) temas ve dokunma. Şâfıîler'e göre, erkek ve kadının tenlerinin birbirine değmesi ile, Mâliki ve Hanbelîler'e göre ise temastan cinsel haz duyulması durumunda abdest bozulur. 6. Mazeret halinin sona ermesi. Teyemmüm eden kimse suyu bulunca, mestli kimsenin, mesh süresi dolunca, özürlü kimse için de namaz vakti çıkınca abdesti bozulmuş olur. |
18 Mayıs 2014, 16:44 | Mesaj No:6 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | Cevap: Abdest Özürlünün Abdesti İlmihal dilinde özürlü, devamlı burun kanaması, idrarı tutamama, devamlı kusma, devamlı kanayan yarası olma, gibi abdesti bozan ve kısmen süreklilik taşıyan bedenî rahatsızlıkları bulunanlara denilir. Bunların mübtela oldukları rahatsızlıkalara da özür (mazeret) adı verilir. Akıntısı bulunan kadınlar ile tıbbî cihazlara bağlı olarak tedavi gören hastalar da bu gruba dâhildir. Normal durumlarda abdesti bozan şeyler konusunda özürlü kimseler için özel hükümler getirilerek bu kimselerin ibadet etmesine fırsat tanınmıştır. Bu durumlardan biriyle karşı karşıya kalan kimseler, mazeretleri en az bir vakit boyunca devam edip ondan sonra da her vakit içinde en az bir kere tekrarladığı zaman özür sahibi sayılırlar. Özür sahibi olanlar her vakit için abdest alır, iki vakit arasında mazereti dışında bir sebeple abdesti bozulmadığı sürece, her türlü ibadeti yapabilirler. Vaktin çıkmasıyla abdestlerini yenilemeleri gerekir. Bir sebepten dolayı özürlü sayılanlar, bir namaz vakti boyunca aynı durumla karşılaşmadıkları zaman özür sahibi olmaktan çıkar ve normal yani özürsüz kimseler gibi hareket ederler. Mesela, sürekli kanayan bir yarası bulunan bir kimsenin kanı bir namaz vakti boyunca artık akmayacak olursa özür sahibi sayılmaktan kurtulur. Abdestinin bozulması bakımından normal kimseler gibi hareket eder. |
18 Mayıs 2014, 16:45 | Mesaj No:7 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | Cevap: Abdest Mesh İslâm’da ibadetlerin ifası konusunda mükelleflere getirilen kolaylıkların bir örneği de, mest ve sargı üzerine mesh yaparak abdest almak ve böylece üzerine düşen ibadetleri yerine getirmektir. Sözlükte mesh, bir şey üzerinde eli gezdirmek, o şeyi elle silmek demektir. Fıkıhta ise, abdestte elin ıslaklığıyla bir uzuv, mest veya sargı üzerinde; teyemmümde ise toprakla yüz ve kollar üzerinde yapılan sembolik temizlik çeşidini ifade eder. 1-Mestler Üzerine Meshetmek Ayağında gerekli şartları taşıyan mest bulunan kimse, abdest için bunu çıkarmayıp sadece üst kısmını ıslak eliyle meshetmekle yetinir. Mest, deri ve benzeri maddelerden ayaklara giymek maksadıyla yapılan, ayakları topuklarla birlikte örten, içine su geçirmeyecek özel bir ayakkabı çeşididir. Ayakları aynı şekilde örten çizme, potin, kendisiyle yol yürünebilecek dayanıklılıkta çorap ve boğazlı terlikler de Hanefîler'e göre mest hükmündedir. Abdest alırken mestin üzerinde elin üç parmağı kadar yerin elin ıslaklığıyla bir defa meshedilmesi yeterlidir. Meshin geçerli olabilmesi için, mestin abdestli olarak giyilmiş, ayağın abdestte yıkanması gereken yerlerini tamamen kaplamış, ayrıca dayanıklı ve sağlam bir maddeden yapılmış olması, altında veya üstünde ayak parmaklardan üçü girecek şekilde bir deliğin, yarık veya yırtığın bulunmaması, mestin içine su almaması gerekir. 2-Sargı Üzerine Meshetmek Yara veya kırıktan dolayı üzerinde sargı bulunan bir organın abdest alırken su ile yıkanması sağlık açısından zararlı ise, bu sargı çözülmeyip üzerinin meshedilmesiyle yetinilir. Yapılan bu mesh o uzvun hükmen yıkanması demektir. Sağlık için meshetmek de zararlı ise ondan da vazgeçilebilir. Sargının çoğunluğunu sadece bir defa meshetmek yeterlidir. Sargının abdestsiz veya cünüp iken sarılmış olması meshe engel değildir. Sargı üzerine yapılan meshin süresi de yoktur; özür hali devam ettiği sürece sargı üzerine meshedilebilir. Bir sargı üzerine mesh yapıldıktan sonra o sargı değiştirilirse yeni sargının meshedilmesi şart olmayıp sadece müstehaptır. Üzerinde ilâç, merhem bulunan yaraların meshi de sargı üzerine mesh hükmündedir. Yaranın iyileşip sargının çıkarılması halinde sargı üzerine yapılan mesh bozulmuş olur. Bu kimsenin şayet abdestli ise, sargı yerini yıkamakla iktifa etmesi mümkün ise de yeniden abdest alması daha yerinde bir davranış olur. |
18 Mayıs 2014, 16:47 | Mesaj No:8 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | Cevap: Abdest Gusül Sözlükte, bir şeyi su ile yıkama ve yıkanma anlamına gelen gusül, fıkıh terimi olark, bütün vücudun temiz su ile yıkanması şeklinde yapılan hükmi temizlik işlemini ifade eder. Türkçe’de guslü anlatmak için daha çok “boy abdesti” tabiri kullanılır. Daha önce de ifade edildiği üzere, fıkıhta abdeste küçük temizlik, abdest almayı gerektiren hallere küçük kirlilik (hades-i asgar), gusle büyük temizlik, guslü gerektiren hallere ise büyük kirlilik (hades-i ekber) denilir. Büyük ve hükmi kirliliği ortadan kaldıran gusül dinen farzdır. Kur’ân’da konuyla ilgili olarak şöyle buyurulmuştur: “Eğer cünüp iseniz iyice temizlenin” (el-Mâide, 5/56), “…Bu sebeple ay halinde olan kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın…” (el-Bakara, 2/222), “Ey iman edenler! Siz sarhoş iken -ne söylediğinizi bilinceye kadar- cünüp iken de -yolcu olan müstesna- gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın…” (en-Nisâ, 4/43). Hz. Peygamber’in de gusülle ilgili pek çok hadisi vardır (Buharî, “Gusül”, 28; Müslim, “Hayz”, 87, 88). Aslında hükmi temizlik vasıtası olan guslün maddi temzilik yönü ve sağlık açısından önemli faydaları da bulunmaktadır. İslâm medeniyetinin ve Müslüman milletlerin bir özelliği olan gusül, cünüplük halinin vücutta yol açtığı yorgunluk ve gevşekliği giderir, bedende yeni bir denge kurar, kan dolaşımını düzenler, kişiyi hükmi kirilik sıkıntısından kurtararak ibadete hazırlar. Guslü Gerektiren Durumlar Gusül, hükmi-dinî temizlenme ve arınma vasıtası olduğu için guslü gerektiren şeyler de, hükmi kirlilik durumu olarak kabul edilen cünüplük, hayız ve nifastır. Buna göre, dinen yükümlü olanlar, cünüp olunca veya kadınların hayız ve nifas kanları kesilince gusül abdesti almaları gerekir. Bu üç durumun dinî literatürde büyük kirlilik olarak anılması, bu durumdaki kimselerin dinen necis (pis) sayıldığı anlamına gelmemektedir. Cünüp olan kimselerin, hayız ve nifas gören kadınların hükmen kirli olmaları, namaz, tilâvet secdesi, Kâbe’yi tavaf, Kur’ân’ı elle tutma, Kur’ân okuma, mescide girme gibi belirli ibadetleri veya ibadetle ilgili fiilleri yapmak için gerekli ruhî ve manevi hazırlığa sahip olmamaları anlamına gelir. Cuma ve bayram namazlarına gitmek, toplantılara katılmak için, yolculuktan dönen, baygınlıktan ayılan, hac ve umre için ihrama giren kimselerin, istihâza kanından temizlenen kadının gusletmesi sünnet veya müstehaptır. Guslü gerektiren durumlardan kadınlara mahsus haller olan hayız ve nifas ilgili başlıkta birazdan anlatılacağı için burada kısaca cünüplük üzerinde durulacaktır. Cünüplük: Fıkıh dilinde cünüplük, cinsel ilişki veya başka bir yolla meninin şehvetle gelmesi (inzâl) sonucu oluşan hükmi kirlilik halidir. Bu durumda olan kimselere “cünüp” veya “cenâbet” denir. Cinsel ilişkiye girildiğinde meni gelse de gelmese de taraflar cünüp olur. Erkek veya kadından herhangi bir sebeple meninin şehvetle gelmesiyle de cünüplük oluşur. Kişinin cünüp olması için, meninin uykuda gelmesiyle uyanıkken gelmesi arasında fark yoktur. Önemli olan meninin yerinden şehvetle ayrılmasıdır, vücuttan dışarı çıkarken şehvetin bulunması şart değildir. Meninin yerinden şehvetle ayrılması şart olduğu için şehvet olmadan gelen meniden dolayı kişi cünüp olmaz. Mesela, zıplamak, ağır bir şey kaldırmak veya hastalık sebebiyle gelen meniden dolayı gusül gerekmez. Guslün Farzları Fıkıh mezheplerinin ortak kabulüne göre gusül, bütün vücudun kuru bir yer kalmayacak şekilde yıkanmasından ibarettir. Ancak fıkıh bilginlerinin ağız ve burnun gusle dâhil olup olmamasındaki görüş ayrlıkları guslün farzlarının da farklı olarak tespitine yol açmıştır. Hanefî ve Hanbelîlere göre, gusülde ağız ve burnun içi bedenin dış kısmından sayılmıştır. Bu mezheplere göre guslün farzı üçtür. Bunlar da; ağzı su ile yıkamak (mazmaza), burna su çekmek (istinşak) ve bütün vücudu yıkamaktır. Mâlikî ve Şâfiîlere göre ağız ve burnun içini yıkamak sünnettir. Hanefilere göre gusülde niyet sünnet, diğer mezheplere göre farzdır. Mâlikilere göre vücudu ovalamak ve gusül işlemlerinde ara vermemek farzdır. Guslün Sünnet ve Adabı Guslün belli başlı sünnet ve âdâpları şunlardır: Gusle besmele ve niyet ile başlamak, öncelikle elleri ve avret yerini yıkamak, bedenin herhangi bir yerinde kir ve pislik varsa onu gidermek, sonra namaz abdesti gibi abdest almak, abdestten sonra önce üç defa başa, sonra sağ, sonra sol omuza üçer defa su dökmek, sonra diğer uzuvları yıkamak, her defasında bedeni iyice ovuşturmak, her azayı üçer defa yıkamak, suyu ölçülü kullanmak, yıkanırken avret yerlerini örtmek, gusül esnasında konuşmamak. Guslün sünnet ve adabına riayet etmemek mekruhtur. Cünüp olan kimseye dinen bazı kısıtlamalar getirilmiştir. Buna göre, cünüp kimse temizleninceye kadar, farz veya nâfile herhangi bir namaz kılamaz, tilâvet secdesi yapamaz, Kâbe’yi tavaf edemez, Mushafı eline alamaz, camiye giremez ve orada bulunamaz. Ancak bu kimseler dua ve zikir amacıyla besmele çekip Fâtiha, İhlâs, Âyetü'l-kürsî gibi sûre ve ayetleri okuyabilirler. |
18 Mayıs 2014, 16:51 | Mesaj No:9 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | Cevap: Abdest Teyemmüm Teyemmüm sözlükte, bir işe yönelmek, bir şeyi kastetmek gibi anlamlara gelir. Fıkıh terimi olarak ise, büyük ve küçük hükmi kirliliği (hades) gidermek maksadıyla, temiz toprak veya toprak cinsi sayılan bir maddeye elleri sürüp yüzü ve iki kolu meshetmektir. Abdest ve guslün normal su ile yapılan ve maddi temizlenme özelliği de taşıyan hükmi bir temizlik olduğunu görmüştük. Teyemmüm ise, istisnaî hallerde başvurulan, abdest ve gusül yerine geçen sembolik, manevi ve hükmi bir temizlik işlemidir. İslâm’ın bu şekilde bir temizlik şeklini öngörmüş olmasının değişik sebep ve hikmetleri vardır. Suyun bulunmadığı veya bulunduğu halde sağlık, su kıtlığı gibi sebeplerle kullanılamaması durumunda başvurulan teyemmüm, aslında namaz başta olmak üzere ibadetlerin ifasına verilen önemi göstermektedir. Aynı zamanda bu, mükelleflere getirilen bir kolaylık ve ibadetini yapması için tanınan bir imkândır. Bir başka açıdan teyemmüm ibadet için temizliğin ve kendini temiz hissetmenin ne kadar önemli olduğuna da işaret etmektedir. Teyemmümün hem kolaylık hem de imkân olduğunu ve mahiyetini şu ayetten anlamaktayız: “Eğer hasta olur veya yolculukta bulunursanız yahut tuvaletinizi yaparsanız yahut kadınlarla temasta bulunur da su bulamazsanız, temiz toprakla teyemmüm edin. Onunla yüzlerinize ve kollarınıza meshedin. Allah size güçlük çıkarmak istemez; fakat sizi temizlemek ve size olan nimetini tamamlamak istiyor ki şükredesiniz” (el-Mâide, 5/6. Ayrıca bk. en Nisa 4/43 Teyemmümün Farzları Teyemmümün iki farzı vardır: Bunlardan biri niyet, diğeri ise elleri iki defa temiz bir toprağa veya taş, kum gibi toprak cinsi maddelere vurup birinci vuruşta yüzü, ikincisinde de kolları meshetmektir. Teyemmüme Ne Zaman Başvurulur? Teyemmüm abdest ve gusül yerine geçen bedel ve istisnaî bir hüküm olduğu için ona ancak belli bir mazeretin bulunması halinde başvurulabilir. Bunlara teyemmümün sebepleri de denir. Suyun değişik sebeplerle kullanılmasını engelleyen durumlardan ibaret olan bu mazeretleri iki grupta toplayabiliriz: 1. Abdest veya gusle yetecek miktarda suyun bulunmaması. Suyun yürüyerek veya vasıtayla kolayca gidilip dönülecek bir mesafeden daha uzakta olması teyemmüm yapmanın sebebidir. Su yolunda bir tehlikenin varlığı, parayla su satın alma imkânının olmayışı veya fiyatının rayiç bedelin çok üstünde olması teyemmüm yapmanın sebepleri arasındadır. 2. Suyu kullanmayı engelleyen fiilî bir durumun veya suyu kullanmamak için dinen geçerli bir mazeretin bulunması. Var olan suyu kullanmanın sağlık açısından tehlikeli oluşu, suyu elde etme araç ve gerecinin bulunmayışı, havanın veya suyun aşırı derecede soğuk olması gibi durumlar örnek olarak zikredilebilir. Bu konuda kararı vermek esasen mükellefin kendisine bırakılmıştır. Haklı ve geçerli bir mazeretinin bulunduğuna kanaat getiren mükellef, dinin bu ruhsatından yararlanmalıdır. Teyemmümü Bozan Durumlar 1. Abdesti bozan ve guslü gerektiren durumlar teyemmümü de bozar. Cünüp olan kimse teyemmüm yaptıktan sonra abdesti bozan bir durum meydana gelse, yalnız abdesti bozulmuş olur, cünüplük hali geri gelmez. 2. Teyemmüme başvurmaya sebep olan mazeretin ortadan kalkması. Teyemmüm, hastalık, tehlike, şiddetli soğuk gibi bir mazeret sebebiyle yapılmış ve bu mazeret hali ortadan kalkmışsa, teyemmüm bozulmuş olur. 3. Teyemmümle namaz kılan kimsenin namaz esnasında suyu görmesiyle. Hanefilere göre, namazı teyemmümle kıldıktan sonra su bulunursa vakit çıkmamış bile olsa kılınan bu namazın iadesi gerekmez. Şâfiîler bu durumda iadeyi gerekli görür. |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Sıcak su bulma sıkıntısı varsa soğuk su ile gusül almak yerine teyemmüm alınır mı? | KuM TaNeSi | Bilgi Dağarcığı | 1 | 01 Mart 2014 02:58 |
teyemmüm abdesti ile namaz | KuM TaNeSi | Namaz-Abdest-Teyemmüm | 0 | 10 Nisan 2009 00:36 |
Su olmasına rağmen hastalanma tehlikesi olduğunda gusül yerine teyemmüm abdesti alına | KuM TaNeSi | Bilgi Dağarcığı | 0 | 09 Nisan 2009 18:09 |
Gusül yerine teyemmüm abdesti almak | KuM TaNeSi | Namaz-Abdest-Teyemmüm | 0 | 09 Nisan 2009 17:40 |
teyemmüm ve tesettür | KuM TaNeSi | Bilgi Dağarcığı | 0 | 09 Nisan 2009 17:06 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|