Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.İLAHİYAT-ÖNLİSANS -AÇIK ÖĞRETİM FAKÜLTESİ.::. > 1.SINIF*Güz Dönemi* > İslâm İnanc Esasları(1.Sınıf)

Konu Kimliği: Konu Sahibi EyMeN&TaLhA,Açılış Tarihi:  26 Ağustos 2014 (12:54), Konuya Son Cevap : 05 Aralık 2019 (15:47). Konuya 8 Mesaj yazıldı

Beğeni Aldı2Kez Beğenildi
  • 1 Beğenilen EyMeN&TaLhA
  • 1 Beğenilen EyMeN&TaLhA
Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme: Değerlendirme: Toplam 2 oy almıştır,  ortalama Değerlendirmesi 2,50 puandır.
Alt 26 Ağustos 2014, 12:54   Mesaj No:1
Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:EyMeN&TaLhA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 21422
Üyelik T.: 08 Kasım 2012
Arkadaşları:35
Cinsiyet:
Mesaj: 3.298
Konular: 784
Beğenildi:132
Beğendi:34
Takdirleri:141
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart İSLAM İNANÇ ESASLARI 1.VE 6.ÜNİTE ARASI (özet) Medineweb

İSLAM İNANÇ ESASLARI 1.VE 6.ÜNİTE ARASI (özet) Medineweb

Din ve İNANÇ
DİN
Din bilginleri genellikle din kelimesinin Arapça
deyn kökünden bir mastar veya isim olduğunu kabul ederler. Temel anlam olarak dinin; itaat, ceza, mükâfat, örf, adet, hüküm, tutulan yol ve usul kelimeleriyle karşılandığı ifade edilir. Bu kelimenin Türkçe karşılığınin borç ve yükümlülük anlamlarında olduğu düşünüldüğünde, kişinin varlığını meydana getiren, kendisinin ödemekle yükümlü olduğu varlığa duyduğu minnet ve iç bağlılığı, yani itaati ifade ettiği ortaya çıkmaktadır.
Dinin semantik olarak barındırdığı belirli bir zaman diliminde ödenmesi gereken borç anlamındaki deyn kelimesinden kalkarak kazandığı bu anlam, zaman içinde toplumda devamlı tekrarlana tekrarlanan alışkanlık haline gelen, bazı davranışlara dönüşen bir yönü olması itibariyle örf ve adet haline dönüşmektedir.

din: İnsanın düşünce ve inanca dayalı değerlendirmelerini içeren zihinsel fonksiyonlar, her türlü tavır ve davranışlar, insanın diğer insanlar ve varlıklarla olan ilişkilerini düzenlerken dikkat etmesi gereken ilkeler, sosyal davranışlarını belirleyen prensiplerdir. Bu tarif genel bir din tarifini içermekte ve kelime kökünün çağrıştırdığı anlamları içine almaktadır.

Dinlerin Sınıflandırılması
Dinlerin çeşitli şekillerde sınıflaması yapılmıştır. İslam âlimleri genelde hak ve batıl din şeklinde bir sınıflama yapmışlardır. Bu tasnifi yaparken Kur’an’ın bazı ayetlerini dikkate almışlardır. Kur’an’da “Allah katında din İslam’dır” (Âl-i İmrân 3/19), “ hak din” (et-Tevbe 9/33) ve “dosdoğru din(er-Rûm 30/30) nitelemelerinin yer alması, hak din olarak sadece İslam’ın gösterilmesini gerekli kılmıştır.

İlâhi vahye dayanmakla birlikte Allah’tan geldiği şeklini koruyamamış Yahudilik ve

Hristiyanlık gibi dinlere de muharref din adını vermişlerdir. Klasik dinler tarihi kitapları ise hak dinlere milel, batıl dinlere de nihal adını vermişlerdir.

Dinlerin kaynağına bakılarak yapılan sınıflamaya göre, semavi dinler ve beşeri dinler ayırımı yapılmıştır. Kutsal kitaplarının bulunup bulunmamasına göre yapılan tasniflerde de Ehl-i kitap Yahudi ve Hıristiyanları, kitabı olduğu şüpheli dinler de Mecûsiler ve Maniheistleri ifade etmek için kullanılmıştır.

Dinler tek tanrılı ve çok tanrılı olmak üzere de sınıflandırılmış ve ilkel dinler, milli dinler ve dünya dinleri adlandırmaları yapılmıştır.

İslam Dini

Kur’an-ı Kerîm’de din kelimesi doksan iki yerde geçmektedir; ayrıca üç yerde de din kelimesinin değişik türevleri yer almaktadır. İslam’ın Mekke döneminde ilk zamanlar din insanın iman ve ameline uygun olarak hesaba çekileceği âhiret gününü ifade ederken, sonralarıtevhid ve teslimiyet anlamına verildiği görülür. İnsanın sadece Allah’a kulluk etmesi ve O’na ortak koşmaması Mekke’de nazil olan ayetlerin din kelimesine yükledikleri etkin anlamlardır. Bu çerçevede insandan din adına istenen Allah’a karşı görevlerini yapması, O’ndan başka hiçbir varlığa mâbud olarak yönelmemesi, ihlâs ve samimiyet içinde bütün hayatını Yüce Allah’a vakfetmesi, bütün içtenliğiyle O’na ulaştıran yolda yürümesi ve O’na bağlanıp teslim olmasıdır.

İnsanın Allah’a bütün samimiyetiyle yönelmesi sadece üzüntü ve sıkıntı zamanlarında değil her zaman sürmesi ve gafil bir hayat sürmemesidir.


İslam’ın Medine döneminde din anlam olarak, tevhid kavramından bir dine mensup olan insan topluluğuna (ümmet) geçmiştir.
din: “Allah tarafından konulan, Hz. Muhammed’e gelen, insanların hem bu dünyalarını hem de ahiretteki mutluluklarını sağlayan, insanların birbirleri ve diğer varlıklarla ilişkilerinde ilkeler koyarak onların mutlu olmalarını, insanlar arasında ihtilaf ve çekişmeleri önleyerek karşılıklı güven ve barış içinde yaşamalarını temin eden ve akıl sahiplerini hür iradeleriyle iyi ve güzele yönelten ilahî kanunun adıdır.” Bu tanımda dikkat edilecek olursa İslam’ın dini insan hayatının bütün yönlerini kuşatıcı olarak kendini takdim etmekte ve kendinden başka bir din aranmasını kabul etmemektedir.
son din olan İslam, mükemmel ve en gerekli insan ihtiyaçlarını karşılayacak hale getirilmiştir. “Bugün size dininizi mükemmel kıldım, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı beğendim.” (Mâide, 5/3) ayeti bir gerçeği açıklamaktadır. Çünkü onu yaratan ona göre daha bilgili, ona göre daha mükemmel bir varlık olduğuna göre, insanın yapması gereken Allah’a bağlı bir hayat sürdürmesidir. Allah’ın mutlak tasarruf ve hâkimiyetine girmesi ve bu hususta ihmalkâr davranmaması insanın lehinedir. Bunun aksine davranış ve inanış kişinin yaratılıştan gelen özelliğini zorlaması, suyu tersine akıtmak istemesi olacaktır.
Son devir İslam âlimlerinin yaptığı tariflerde de dinin, kişinin kendi çabalarıyla ulaşamadığı, sadece vahiy kanalıyla elde edebileceği gerçekler bütünü veya insanı gerçeğe bağlayan şey olduğu üzerinde durulmuştur. Çağdaş bazı bilginler dinin bu şekilde kısa tarifleri üzerinde dururken, onun bir doktrin ve metot yönünün olduğuna dikkat çekerler. Din mutlak hakikati görece olandan ayıran bir doktrin ve hakikat üzerinde düşünmeye, mutlak olana bağlanmaya, insan varlığının gaye ve anlamına uygun bir biçimde Allah’ın isteğine göre yaşamaya elverişli bir metottur.

Dinin Kaynağı
Bütün gerçek dinler Allah’tan gelmiş ve safiyetlerini koruduğu müddetçe yürürlükte kalmışlardır. Bu anlayışa göre ilk insan aynı zamanda ilk peygamberdir. İlk Peygamber Hz. Âdem’den son peygamber Hz. Muhammed’e kadar bütün peygamberlerin getirdiği hak dinlerin genel adı İslâm’dır. Onların getirdiği inanç sisteminin içeriği de Allah’ın varlığı, birliği ve sıfatlarına inanmak, O’nun mükemmel bir varlık olduğunu kabullenmek, nübüvvet ve âhiret inancını benimsemek şeklindedir. Bu hakikatler, İslam’ın Allah tarafından konulmuş değişmez ilkeleridir.

İNANÇ
İnanç Türkçe’de “Bir düşünceye gönülden bağlanmak, Allah’a veya bir dine inanma, birine duyulan güven duygusu, bir kimse ya da şeyin doğruluğunu, büyüklüğünü ve gücünü sarsılmaz bir duygu ile benimsemek” anlamına gelir. Arapça karşılığı iman ve itikattır.


İmanın Kelime ve Kavram Anlamı
İman Arap dilinde “Emniyet ve güven içinde bulunmak, ikrar etmek, kabul etmek, emin kılmak, sükûna kavuşmak, kalben müsterih olmak, vicdani güven duymak ve iç aydınlığı hissetmek” gibi anlamlarda kullanılır.
Arapçada sağlamlaştırmak, kesin karar vermek ve tasdik etmek anlamına gelen itikad da iman karşılığı kullanılmaktadır.
İslam düşüncesinde bir terim olarak iman “Hz. Peygamberin vahiy yoluyla getirdiği tüm hususlarda tereddütsüz tasdik etmek ve getirdiklerine inanmak” demektir.


“Allah’tan alıp din adına tebliğ ettikleri kesin inanç ilkelerinde peygamberleri tasdik etmek ve onlara inanmak” şeklinde de tarif edilmektedir. Bu inancı benimseyen kişiye mü’min dendiği gibi, inancın gereklerini tam bir teslimiyetle yerine getiren kişiye de Müslim denir. Bunun Farsça’dan geçen çoğul ifadesine de Müslüman denir.
Allah’ın güzel isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) olan el-Mü’min bu anlamıyla O’nun peygamberlerine indirdiği vahye tabi olan kişilere verilmiş olmaktadır.
İmanın Mahiyeti
Kişinin iman etmiş olup olmadığını bilmek dinde son derece önemli görülmüştür. Çünkü dinin kendisine sağladığı hukukî statü ona göre tayin edilmiş olacaktır. Bundan hareketle imanın ne olduğu hususu İslam âlimleri arasında tartışılmış ve tam bir fikir birliği edinilememiştir.

İman-Tasdik İlişkisi

İman öncelikle kalbin tasdik etmesi, yani onaylamasıdır. İman kalbin fiili olması nedeniyle insanın inançla ilgili hususları (mümen’ün bih) kalben kabullenmesin şarttır.

Tasdik kavramı bir hükmü veya bir haberi kesin olarak kabul etmek manasına gelir. Tasdikte kesin kabullenmenin gaybla ilgili hususları kapsaması bir ilke olarak kabul edilir.
İmam Mâtüridî, İmam Eş’arî, Bakıllanî, Cüveynî, Gazzalî ve Ebu’l-Muîn en-Nesefî imanın kalbin tasdikinden ibaret olduğunu savunmuşlardır.


Âyetlerde imanında tasdik boyutunun ihmal edilmemesini istenmekte ve dilleriyle ifade ettikleri halde bunu kalben kabullenmeyen kimselerin bulunduğuna işaret etmektedir. Nitekim münafıklar hakkında “ Ey Peygamber! Kalpleri iman etmediği halde ağızlarıyla inandık diyen kimselerden ve Yahudilerden küfür içinde koşanlar seni üzmesin” denilmektedir (el-Maide 5/41).
akâid âlimlerinin büyük çoğunluğu iman etmenin kalple gerçekleştiğini ileri sürerler ve delil olarak bu ayeti gösterirler: “Bedevîler inandık dediler. De ki, siz (gerçekte) iman etmediniz, ama teslim olduk deyin.İman kalplerinize yerleşmedi” (el-Hucurât 49/14).


Gönülden inanmanın önemini ifade etmesi açısından şu hadisler önemlidir: Üsâme b. Zeyd bir gazvede yakaladığı adamı şehadet kelimesini söylemesine rağmen öldürmüş ve bunu gazve dönüşünde Hz. Peygamber’e övgü de umarak; adamın zordayken gösterdiği davranışa aldanmadım, manasında anlatmıştı. Hz. Peygamber Üsâme’ye: “öldürdüğün adam doğru mu yoksa yalan mı söylüyordu, kalbini yarıp baktın mı?” (Müslim, “İman”, 41) demek suretiyle onu azarlamıştır. Yine Ebû Hureyre “Yâ Resulallah! İçimizde öyle şeyler hissediyoruz ki, her birimiz bunu söylemeyi büyük günah sayarız” demiş, bunun üzerine Hz. Peygamber de: “Bu imanın ta kendisidir” buyurmuştur (Müslim, “Îmân”, 60). İslâm âlimleri bu ve benzeri hadislerden hareketle
imanın kalpte olduğunu belirtmişler ve doğruluğuna şüphe edilmeden inanılması gerektiğine delil saymışlardır.

İmanın gayb, ahlak ve derunî dünyayla bağlantılı olması gerektiği bir gerçektir. Bunun için kalbin işin içinde olması mutlak şart olarak görülürken, bunu dil ile söylemeyen bir kişinin mümin olmasını kabul etmek gerekmektedir.

İslâm hiçbir kimseyi imana zorlamamakta ve isteyenin iman etmek, isteyenin de kâfir olmak hürriyetinin olduğunubildirmektedir. Ama bazı âyetlerde Allah dilerse insanların başka bir seçeneklerinin olmayacağına da dikkat çekilmektedir: “Kim iman ettikten sonra Allah’ı inkâr ederse, –kalbi iman ile dolu olduğu halde zorlananlar dışında- kim kalbini kâfirliğe açarsa, işte Allah’ın gazabı bunlaradır; onlar için büyük bir azap vardır” (el-A’râf 16/106).


“De ki: Siz ona ister inanın ister inanmayın; gerçek şu ki, bundan önce kendilerine ilim verilen kimselere o okununca, derhal yüz üstü secdeye kapanırlar” (el-İsrâ 17/107).

“Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi.O halde sen, insanları inanmaları için zorlayacak mısın?” (Yunus, 10/99).


İman-İkrar İlişkisi

İkrar, içten hissedilenlerin dil ile ifade edilmesine denir.
Mürcie ve Kerramiyye mezheplerinin imanı tanımı “inanılması gereken inanç esaslarını kalbin tasdiki olmaksızın, dil ile ikrar etmek yeterlidir” şeklindedir. Bu mezhepler, Hz. Peygamber’in şu hadisini görüşlerine delil olarak göstermektedirler:

İnsanlar Allah’tan başka tanrı yoktur. Muhammed O’nun elçisidir deyinceye kadar onlarla mücadele etmekle emrolundum. Eğer bunu söylerlerse, kanlarını, canlarını ve mallarını benden korumuş olurlar. Ancak dinin verdiği cezalar bunun dışındadır. İç yüzlerini hesaba çekmek ise Allah’a aittir” (Buhârî, “Cihad”, 102; “İman”, 17; Müslim, “İman”, 8) Söz konusu mezhepler bu hadisi imanın sadece dil ile ifadesinin yeterli olduğu şeklinde değerlendirmişlerdir.
İslam’ın Medine döneminde Hz. Peygamber’e gelerek ikrarda bulunanmünafıklara verilen cevabı Kur’an şöyle belirtmektedir: “Münafıklar sana gelerek Şehadet ederiz ki sen Allah’ın elçisisin, derler. Allah da biliyor ki sen elbette O’nun Peygamberisin! Allah, münafıkların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder” (el-Münafikûn 63/1). Ayetten anlaşıldığı üzere insan ifadelerinde her zaman iç dünyasının sesini dilini aksettirmemektedir
Bu durumda her ikrar sahibi mümin değildir.

İman için hem kabin tasdikinin hem de ikrarın birlikte olması gerektiğini söyleyen âlimler de vardır. Birini diğerine feda etmemenin lüzumu üzerinde duran bu bilginler genelde Hanefî âlimlerdir.
Buna göre insanın kalbindekitasdik son derece önemli olmakla birlikte onun dışa vurulmasını da aynı şekilde lüzumludur. Bu âlimler kalpte gizlenenin ancak ikrar ile açığa çıkacağı kanaatini taşırlar ve kişiye dini hükümlerin tatbiki için şart olarak görürler. Bununla birlikte ikrarı, imanın aslı ve ilk rüknü değil onun şartı olarak değerlendirirler. Böylelikle dilsiz olup konuşamayan veya herhangi bir hastalıktan dolayı ifade edemeyen kimselerin mümin olduğu hususunu ayırt etmiş olurlar. Kişinin Müslüman’a özgü hayat tarzı, namaz kılması, zekât vermesi vs. kendisi hakkında bir kanaat uyandırmaktaysa da ikrarı da şerefle ifade etmesi ve bunu da yerine getirmesi gerekmektedir. Hz. Peygamberin“Kalbinde buğday, arpa ve hardal tanesi kadar iman olduğu halde Allah’tan başka ilah yoktur ve Muhammed O’nun elçisidir diyen kimse cehennemden çıkar” (Buhârî, İman, 33; Müslim, İman, 84) hadisi de buna bir delildir.





[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]




Bu hizmet [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] ailesine mahsustur.alıntı yapılması halinde kaynak verilmesi zorunludur.











Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi EyMeN&TaLhA 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
ATAUZEM 4.sınıf 2014 bahar dönemi bütünleme... Erzurum Atatürk İlitam EyMeN&TaLhA 0 6323 14 Temmuz 2015 13:14
ATAUZEM 4.sınıf 2014 bahar dönemi bütünleme... Erzurum Atatürk İlitam EyMeN&TaLhA 0 4203 14 Temmuz 2015 13:06
ATAUZEM 4.sınıf 2014 bahar dönemi bütünleme DİN... Erzurum Atatürk İlitam EyMeN&TaLhA 0 5078 14 Temmuz 2015 13:00
Ramazan-oruç ve çocuğa kazandırdıkları Çocuk ve Aile Sağlığı Mihrinaz 2 2826 14 Temmuz 2015 12:23
çocuk eğitiminde ceza hiç mi olmamalı? Çocuk ve Aile Sağlığı EyMeN&TaLhA 0 2516 14 Temmuz 2015 12:03

Alt 02 Eylül 2014, 02:54   Mesaj No:2
Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:EyMeN&TaLhA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 21422
Üyelik T.: 08 Kasım 2012
Arkadaşları:35
Cinsiyet:
Mesaj: 3.298
Konular: 784
Beğenildi:132
Beğendi:34
Takdirleri:141
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart islam inanç esasları 2.ünite

2.ünite

islam dini ve inancı

bütün peygamberler insanlara aynı dinin prensiplerini iletmişlerdir.
islam;bütün peygamberlerin tebliğ ettiği dinin adıdır.

islam dini

arapça aslı silm veya selm olan islam;
sözlükte: ''kurtuluşa ermek, boyun eğmek, teslim olmak, barış yapmak'' anlamına gelir.

islam bilginleri tarafından yapılan kök araştırmasında islam;
''iradeli bir barış ortamına giriş ve boyun eğiş'

inkıyat ve itaat merkezli bir anlam taşıyan islam, her şeye ve her halde bir boyun eğişi değil, sadece Hakka boyun eğişi ifade eder.

doğruya ve hakka uymak ,yanlışa ve kötüye uymamak İslam'ın şiarıdır.

islam kelimesi Kur'an'da Allah'a yönelme ve O'na teslim olma manasındadır.

esleme fiili; teslim olmak, boyun eğmek anlamına gelir ve ''Allah'a içten gelen bir bağlanışı ''ifade eder.

Kur'an'da ve hadislerde islam kelimesi; Allah'ın insanlığa gönderdiği son din anlamı ön plana çıkmaktadır.

islam dininin yapısı

islam dini;

1)islam dininin inançla (itikat) ilgili hükümleri,
2) '' '' davranışlarla (muamelat)ilgili hükümleri,
3) '' '' ahlakla ilgili hükümleri,

olmak üzere 3 başlık altında incelenir.

1)islam dininin inançla (itikat) ilgili hükümleri: inanç konuları peygamberlere indirilen vahiyle belirlenir.vahyin de içeriği Allah'ın var ve bir olduğuna,meleklere,kitaplara,peygamberlere,ahiret gününe ve kader ve kazanın iyi ve kötü yönleriyle Allah'tan olduğuna inanmaktan ibarettir.islam tevhid dinidir.

inançla ilgili hükümlere asli,
ibadet ve muamelatla ilgili olanlara da fer'i esaslar denir.

itikat=bir şeye gönül bağlamak,düğüm atmışçasına kesinlikle inanmak ve bütünüyle benimsemek anlamındadır.iman etmekle eş anlamlıdır

itikat esasları=islam dininde kesinlikle inanılan ve inanılan bu hususlar da şüpheye yer vermeden doğru kabul edilen değerler anlamındadır.

akide=(çoğulu akaid)gönülden bağlanılan şey,kesinlikle inanılan değer anlamına gelir.
terim olarak akide=sahibi nezdinde hiç bir şüphe kabul etmeyen kesin hüküm,inanılması gerekliolan temel ilke,iman esasıdır.

Allah Teala'nın kulları hakkında belirlediği hükümler;

itikadi
ameli
ahlaki hükümlerdir.

islam 'ın her şeyden önce tevhid dini olması sebebiyle en önemli yönü,evrende Allah'tan başka hiç bir varlığı mabut olarak kabul etmemektir.

inanç esaslarının özellikleri;

1)inanç esaslarında zorlama yoktur
2)inanç esasları kesin bilgi verir ve yakin ifade ederler.
3)inanç esasları açık ve sadedir
4)itikat esasları bir bütündür,bölünme ve parçalanma (tecezzi) kabul etmez.
5)inanç esasları zamana,zemine,mekana,fert ve toplumlara göre değişmez (la yeteğayyer),daima sabit kalırlar,ezeli ve ebedi hakikatler olarak inanılırlar.
6)islam inanç esasları insan fıtratına en uygun bir yapıya sahiptir.


islam dini; orta bir yoldur, mutedildir ama uzlaşmacı eklektik değildir.

2)islam dininin davranışlarla ilgili hükümleri;

davranış ve fiillerle ilgili üç ana konu işlenir:

a)ibadetler
b)muameleler
c)cezalar

islam dininin ''muamelat'' diye adlandırılan insandan insana yapılan ve karşılıklı ilişkileri içeren hükümleri adalet ilkesine dayanmaktadır.

3)islam dininin ahlakla ilgili hükümleri;

islam dininin ahlak ilkeleri Kur'an'a dayanır.
Kur'an insanın hem bu dünyada insanlarla olan ilişkisinin hem de ahiretle ilgili davranışlarının Allah rızasına uygun olmasını ister.

İslam'ın ahlak ilkeleri peygamber efendimiz(sas) tarafından yaşanıp uygulamaya geçirildiğinden kuru bir teoriden ibaret değildir.


[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]


Bu hizmet [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] ailesine mahsustur.alıntı yapılması halinde kaynak verilmesi zorunludur.
keles beğendi.
Alıntı ile Cevapla
Alt 13 Eylül 2014, 11:10   Mesaj No:3
Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:EyMeN&TaLhA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 21422
Üyelik T.: 08 Kasım 2012
Arkadaşları:35
Cinsiyet:
Mesaj: 3.298
Konular: 784
Beğenildi:132
Beğendi:34
Takdirleri:141
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart islam inanç esasları 3.ünite özet

Allah inancı

insanın dünyadaki asıl görevi kainatı yaratan yüce güce inanmak ve onun emirlerini yerine getirmektir.

ALLAH'IN VARLIĞI

Allah'ın varlığına inanmak,zihinsel faaliyette bulunmanın yanında gönlün harekete geçirilmesi ve iradenin eğitilmesiyle mümkündür.

Tanrının varlığı meselesi ilk dönem Yunan Felsefesi’nin de temel konularından birini oluşturur. Bu dönemde Eflatun’un hareketin nihaî kaynağını ruha bağlaması ve Aristo’nun ilk sebep (illet-i ulâ) veya ilk hareket ettirici (muharrik-i evvel) teorisini benimsemesi ile birlikte Tanrı’nın varlığı konusu tartışılmaya başlanmıştır.

Allah inancı insanda doğuştan var olan bir özelliktir.Kur'an-ı Kerim'de yaratılış anında varolan bu duygu ''fıtrat'' olarak ifade edilir.(er-Rum 30/84)

Kur’an’da “âfâk ve enfüs” olarak ifade edilen, dış ve iç âlemin varlıkları arasında görülen düzen, ahenk ve güzellik yüce bir yaratıcının varlığına en açık delil olarak sunulmaktadır.

İslâm âlimleri Allah’ın varlığını genelde kozmolojik ve teleolojik delillere dayalı bir yöntem içinde ispatlamaya çalışmışlardır.Bu nedenle alimler arasında hudus,imkan ve gaye ve nizam delilleri şöhret bulmuştur.

a)Hudûs delili=Evrenin yaratılmış olduğu ve her yaratılmışın da bir yaratıcıya muhtaç olduğundan hareketle Allah’ın varlığını ispata çalışan bir delildir.

hudus delilinde cisimlerin değişkenliğinden yola çıkılarak,tümevarım yöntemi vasıtasıyla alemin sonradan yaratıldığı ve bir yaratıcıya muhtaç bulunduğu ispatlanır.fizik, kimya ve astronomi gibi pozitif bilimlerle meşgul olan bilginler,madde üzerinde yaptıkları incelemeler sonucunda tabiatın sonradan yaratıldığı fikrine varmışlardır.bu alimler bugün mevcut tabiat düzeninin bir gün bozulacağı konusunda hemfikirdir.

Kelâm âlimleri, bu (Hudus)delili daha çok cevher-araz esasına dayalı bir yöntem içimde ele almışlardır. Buna göre kâinatı oluşturan cisimler bir öz (cevher) ile bu özün taşıdığı vasıflardan (araz) meydana gelmiştir.

ilk defa Mu'tezile kelamcıları tarafından kullanıldığı bilinen hudus delili,sonraları Sünni kelamcılar tarafından da farklı şekillerde ele alınmıştır.

bu delile İbn Rüşd ve İbn Sina eleştiriler yöneltmiş,zayıf bi delil olduğunu belirtmişlerdir...

b)İmkân delili=varlıkları zorunlu (vâcib) ve zorunsuz (mümkün) varlıklar olmak üzere ikiye ayıran bu delile Aristo’da da rastlanmaktadır. Âlimlere göre zorunlu varlık varlığı kendinden olan ve varolmak için bir başkasına muhtaç olmayan varlıktır. Bu özellik sadece Allah’ta mevcuttur. Mümkün varlık ise kendi kendisini varedici güce sahip olmayan ve varolmak için bir başkasına ihtiyaç duyan varlıktır

Farabi ve ibn sina tarafından ortaya konulan bu delil,Şehristani'den itibaren kelam bilginleri tarafından da kullanılmaya başlanmıştır.


c)Gaye ve Nizam Delili= İslâm düşüncesinde gaye ve nizam delili olarak bilinen teleolojik delil, temelde evrende bir düzenin olduğu ve bu düzendeki her varlığın belirli bir gayeye yönelik olarak yaratıldığı öncülünden hareket eder. Neticede, bu düzenin kendiliğinden meydana gelemeyeceği dolayısıyla da bir yapıcısının olması gerektiği sonucuna ulaşır.

alemin varlıklarının belirli bir estetik bütünlük ve uyum içinde işleyişi sonsuz kudret sahibi bir varlığın kanıtıdır.

Gazali,İbn Rüşd, İbn Teymiyye ve İbnü'l-Kayyim el-Cezviyye tarafından tercih edilen bir delildir.

İbn Rüşd bu delile hikmet ve inayet delili olarak tanımlamıştır.


İslam’da Allah’ın varlığını ispatlamak için yapılan tüm faaliyetlere ispat-ı vacip denir.

ALLAH'IN BİRLİĞİ

Bütün peygamberler geldikleri toplumda tevhid ilkesini yerleştirmeye ve ona zarar verecek bozulmalara engel olmaya çalışmışlardır.

İslam âlimleri, Allah’ın birliği konusunu naklî deliller yanında aklî delillerle de ispatlamaya çalışmışlardır. Bu konuda, yeryüzünde Allah’tan başka tanrılar olması durumunda tabiattaki düzenin bozulacağını beyan eden ayetlerden (el-Enbiya 21/22,el-İsra 17/42,el-Mü'minun 23/91)yola çıkan âlimler “burhân-ı temânû” olarak bilinen bir delil oluşturmuşlardır. Bu delile göre tabiatta gözlemlenen kozmolojik düzen Allah’ın bir olduğunun delilidir. Aksi halde çok tanrılı bir dünyada kargaşanın olması kaçınılmazdır.
Çünkü tanrıların iradeleri zamanla çatışacak ve akabinde evrende kargaşa ve düzensizlik baş gösterecektir.

Allah'ın isimleri ve Sıfatları

tasvir=suretlendirmek,şekillendirmek anlamına gelir ve bir şeyin zihinde çeşitli şekillerde canlandırılması için anlatımlarda bulunmayı ifade eder.Allah Teala için böyle bir durum söz konusu değildir.

tavsif=vasıflandırmak,''bir şeyin özelliklerinden bahsetmek '' demektir.Cenab-ı Hakk'ın tavsifi,varlığına inandığımız zat hakkında bazı manalardan bahsetmektir.

De ki O Allah birdir. O Samed’dir. Doğurmamıştır, doğrulmamıştır. Hiçbir şey O’na denk değildir” (el-İhlâs 112/1-5)burada bizlere Allah'ın Tasvir'i değil tavsif'i yapılmıştır.

A)ALLAH'IN İSİMLERİ

islam alimleri esma-i hüsna listesinde bulunan isimleri çeşitli şekilde sınıflandırmışlardır.

zati isimler=mutlak manada Allah'ın zatını ilgilendiren; el-Evvel, es-Samed, el-Kuddüs, el-Celîl
kainatı ilgilendiren ise,tabiatın yaratılışına ve işleyişine temas eden;el-Hâlik, el-Bârî ve el-Musavvir
esma-i hüsna da insanla ilgili ilahi isimler=el-Adl, el-Hakem ve el-Fettâh gibi insana yönelik olanlardır.


B)ALLAH'IN SIFATLARI


1)Selbî veya tenzihî sıfatlar=selbi sıfatların hedefi;her türlü şirk şaibesini bertaraf ederek tevhid inancını tam manasıyla ispat etmek,yaratanla yaratılan arasında ortak bir noktanın bulunmadığını akıllara ve gönüllere yerleştirmektir.

Vücud=Allah’ın var olması,yokluğunun düşünülmesidir.
Kıdem=Allah'ın varlığının başlangıcının olmamasıdır.
Beka=Allah'ın varlığının sonunun olmamasıdır.
Kıyam binefsihi=Allah'ın kendisiyle kaim olması ve bu hususta başkasına ihtiyaç duymamasıdır.
Vahdaniyet=Tek ve bir olan eşi ortağı bulunmayan.
Muhalefetün lil havadis= Allah'ın sonradan olan yaptıklarına benzememesidir.


2)Subuti sıfatlar= Bu sıfatlar Allah’ın zatına nispet edilen ve O’nun ne olduğunu belirten niteliklerdir.


Hayat= Allah'ın canlı ve diri olmasıdır.
İlim=Allah Tealanın bilme sıfatıdır.
Semi=Allah'ın her şeyi işitmesidir
Basir=Allah'ın her şeyi görmesidir
Kudret=Allah'ın her şeye gücünün yetmesidir.
İrade=Allah'ın dilemesi ve istemesi anlamına gelir.
Kelâm sıfatı=Allah'ın konuşma sıfatı sıfatıdır.bu sıfatın bie eseri olarak elimizde kelamullah dediğimiz Kur'an-ı Kerim vardır.Allah Tealanın konuşması insanlarda olduğu gibi harfler sesler ve konuşmaya yarayan organlar aracılığıyla değildir.Cenab-ı hakk bunlardan münezzeh ve yücedir.



3)Fiili sıfatlar=İlâhî sıfatlar içinde Allah-kâinat-insan ilişkisini ifade edenler, fiilî sıfatlar grubunu oluşturmaktadır.bu sıfatlar da diğer sıfatlar gibi sonsuz olup daha çok ''yapmak ,yaratmak ve oluşturmak '' anlamına gelen tekvin kavramıyla ifade edilmektedir.

Matüridi alimler=tekvin sıfatını sübuti sıfatlara dahil ederken,
Eş'ariler=onu müstakil bir sıfat olarak görmemişlerdir.onlara göre,fiili sıfatlar doğrudan sıfat olmayıp ilim,kudret ve irade sıfatlarının fonksiyonlarıdır.



[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]





Bu hizmet [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] ailesine mahsustur.alıntı yapılması halinde kaynak verilmesi zorunludur.
Alıntı ile Cevapla
Alt 14 Eylül 2014, 18:57   Mesaj No:4
Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:EyMeN&TaLhA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 21422
Üyelik T.: 08 Kasım 2012
Arkadaşları:35
Cinsiyet:
Mesaj: 3.298
Konular: 784
Beğenildi:132
Beğendi:34
Takdirleri:141
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart islam inanç esasları 4.ünite

4.ünite

MELEK İNANCI

islam dinine göre varlıkları;görünen(kesif) ve görünmeyen(latif) varlıklar olarak ikiye ayırmak mümkündür

islam dininin iman esaslarından biri de meleklerin varlığına inanmaktır.melekler duyu organlarıyla algılanması mümkün olmayan varlıklardır.
Onlar hakkındaki tek bilgi kaynağımız Kur'an-ı Kerim'dir.
İslam’da melek inancı aynı zamanda cin ve şeytan adı verilen varlıkların bulunduğunu kabul etmeyi de gerektirir. Yüce Allah, bu varlıkların mevcudiyetinden Kur’ân’da açıkça bahsetmektedir.

melekler

sözlükte;''kudret,kuvvet ve elçilik yapma '' anlamına gelen ''mülk,lek,elk'' köklerinden türemiş olan melek ,
terim olarak;''Allah tarafından yaratılan, çeşitli şekillerde görünebilen, zor işlere güç yetirme özelliğine sahip, ancak iyi nitelikte işler yapabilen, erkeklik ve dişilik vasıfları bulunmayan ve Allah’a itaatten ayrılmayan nurani varlıkların'' adıdır .

meleklerin özellikleri ve görevleriyle ilgili ayet ve hadislerde geçen bilgiler;

-fiziki olarak görülmeyen varlıklardır
-insanlardan ve cinlerden farklı olarak ışıktan(nur)yaratılmışlardır.
-Kur'an-ı Kerim'de meleklerin yiyip içmedikleri , iri cüsseli ve güçlü bir yapıda bulundukları, bu güçlerini temsil eden kanatlara sahip oldukları bildirilmektedir.

meleklerin varlığına iman

Allahu Teala, insanın dünyaya geliş gayesini ''imtihan olmak'' şeklinde belirlemiştir.
insanı kötülüğe çağırmak için şeytan, iyiliğe davet etmek için melekler yaratılmıştır.

insanın meleklere inanması demek, meleklerin telkin ve teşviklerine göre hareket edip mevcut yeteneklerini yükselmesi gerektiği anlamına gelir.

Allah 'a teslimiyetin sembolü olan melekler,fizik alem ile uluhiyet makamı arasında bir köprü vazifesi görmektedir.

Ayet ve hadislerde geçen ifadelerden hareketle meleklerin özellikleri;

-melekler nurdan yaratılmış varlıklardır.
-Meleklerde erkeklik ve dişilik özelliği yoktur
-Melekler, yorulma, usanma vb. bedensel özelliklerden arınmışlardır
-Melekler; Allah’a isyan etmeyen, O’nun emrinden dışarı çıkmayan, kendileri için öngörülen görevleri eksiksiz yapan ve asla günah işlemeyen varlıklardır
-Melekler son derece güçlü ve üstün özelliklere sahip varlıklardır
-Bir ayette meleklerin kanatları olduğu belirtilmektedir.
-Normal şartlarda gözle görünmeyen melekler, Allah’ın emir ve izni ile çeşitli şekillere girebilmektedirler.
-Melekler de diğer varlıklar gibi gaybı bilemezler.

meleklerin görevleri;

Allah’ı hamd ile yüceltmek, O’na secde etmek, O’nu gece gündüz takdis etmek ve emrolundukları diğer işleri yerine getirmektir.
-Peygamber’e salat ve selam getirmek
-müminlere ahirette Şefaat etmek ve insanlara dünyada hayır duada bulunmak;şefaat, kıyamet gününde günahkârlar hesabına Allah’tan bağışlanma dilemektir. Kur’an’da meleklerin inanan kullar için Allah’tan şefaat dilediklerinden bahsedilmektedir
-İnsanları iyi işlere sevketmek, onları korumak amacıyla takip etmek
-Peygamberlere vahiy getirmek
-Peygamberlere ve müminlere maddî ve manevî destek olmak
-İnsanların yaptıklarını kaydetmek
-Tabiatın yönetimi ve ilâhî kanunların icrasıyla meşgul olmak
-İlâhî cezaları yerine getirmek

cennet ve cehennemde görevli melekler;

Kur'an'da ahirette müminleri selamlayarak karşılayacak olan cennet bekçilerinden ve cehennemlikleri korkutan görevli meleklerden bahsedilmektedir.bunlara genel olarak ''hazin'' adı verilmiştir.

cehennem bekçilerini temsil eden melek bir ayette Malik (ez-Zuhruf 43/77)
cennet meleği hadislerde (suyuti,s.67) Rıdvan ismiyle geçer.
cehennem görevlileri ayrıca ''zebani'' olarakta adlandırılmıştır.

meleklerin türleri;

dört büyük melek;

cebrail=(K.Kerim'de 3 yerde Cibril ismiyle geçer)vahiy meleğinin özel adıdır.

Mikail=tabiat olaylarıyla görevli meleğin adıdır.Hadislerde Mîkâil, rızık ve rahmet meleği olarak da nitelenmiştir.

Azrâil=ieceli gelenlerin ruhunu kabzetmekle görevli olan meleğin özel adıdır. Kur’an’da Azrail ismi geçmemekle birlikte, bunun yerine ölüm meleği (melekü’l-mevt) ile yaşam süresi bitenlerin ruhunu alan meleklerden söz edilmektedir.

İsrâfil=Kur’ân-ı Kerîm’de adı geçmemekle birlikte, birçok ayette kıyametin kopması ve âhiret hayatının başlaması sırasında Sûr’a üfleme olayından (en-Neml 27/87) ve yeniden dirilişi haber veren bir çağrıcıdan (el-Kamer 54/6) bahsedilmektedir. Ancak hadislerde söz konusu duyuruyu yapacak olan İsrâfil meleğinin adı büyük melekler arasında sayılmıştır.

Mukarrebûn Melekleri : Bu meleklere illiyyûn veya kerrûbiyyûn melekleri de denilmektedir. Bunlar Kur’ân’da ulûhiyet makamına en yakın melekler olarak zikredilirler (en-Nisa 4/172). Bu meleklerin Allah Teâlâ’nın huzurunda bulundukları, O’na sürekli olarak ibadet ettikleri ve gece gündüz O’nu yücelttikleri kaydedilmektedir.

Hafaza ve Kirâmen Kâtibîn Melekleri : Bu melekler insanları koruyan ve onların iyi ve kötü fiillerini kaydeden meleklerdir.Kur'an'da bu melekler;koruyanlar,izleyenler,yazıcı elçiler,karşı karşıya olan iki melek,gözetleyip yazmaya hazır olanlar ve değerli yazıcılar şeklinde çeşitli ifadelerle nitelendirilmektedir.

Cennet ve Cehennemde Görevli Melekler

-Hârût-Mârût =Kur’an’da adı geçen bu iki meleğin Bâbil halkını imtihan etmek ve onları sihir konusunda bilinçlendirmek için gönderildiği belirtilmektedir.

- Münker-Nekîr=Bu melekler, kabirde sorgu işi ile görevli olan meleklerdir.bu meleklerin adı hadislerde geçmektedir.


Diğer görünmeyen varlıklar

Cinler=Sözlükte “örtme, gizleme” manasına gelen “cenne” fiilinden türeyen cin kelimesi, duyularla idrak edilemeyen ve insanlar gibi ilahî emirlere uymakla yükümlü tutulan varlık türünün adıdır. Kur’an’da el-Cin (72/1-28)adıyla müstakil bir sure bulunmakta ve burada cinlerin kendi aralarında yaptıkları konuşmaların Peygambere vahyolunduğu bildirilmektedir.

Ayet ve hadisleri incelediğimizde cinlerin kendilerine özgü bir yapıya sahip bulundukları ,çeşitli şekil ve bedenlere girebildikleri (temessül)anlaşılmaktadır.


Şeytan =Dil bilginleri şeytan kelimesinin “yanmak, helâk olmak, aşırı derecede kızmak” anlamlarına gelen “şeyt” mastarından ya da “uzak olmak, muhalefet etmek” anlamlarına gelen “şatn” kökünden gelebileceği üzerinde durmaktadırlar. Terim olarak ise şeytan; “ateşten yaratılan, insanları saptırmaya çalışan, azgın, kibirli ve gözle görülmeyen ruhanî varlık” şeklinde tanımlanmaktadır.

Kur'an-ı Kerim'de şeytan kelimesi bir yerde cinlere ve insanlara nispet edilmiştir.(el-Enam 4/112)burada geçen ''cin şeytanları'' müminlerin yanında bulunarak onlara vesvese vermeye çalışan cinler ; ''insan şeytanları''ise insanlara vesvese veren ,onlara küfür telkin eden,azgın ve aldatıcı kişilere işaret etmektedir.



[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]


Bu hizmet [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] ailesine mahsustur.alıntı yapılması halinde kaynak verilmesi zorunludur.
Alıntı ile Cevapla
Alt 18 Eylül 2014, 11:51   Mesaj No:5
Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:EyMeN&TaLhA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 21422
Üyelik T.: 08 Kasım 2012
Arkadaşları:35
Cinsiyet:
Mesaj: 3.298
Konular: 784
Beğenildi:132
Beğendi:34
Takdirleri:141
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart islam inanç esasları 5.ünite (özet)

5.ünite

kutsal kitap inancı

kitaplara imanı, Allahu Teala tarafından bazı peygamberlere kitaplar vahyolduğunda ve bu kitaplarda bulunan şeylerin hepsinin doğru ve hak olduğuna inanmak veya Allah'ın peygamberlere inanç, ibadeti ahlakın yanı sıra birey ve toplumla ilgili hükümler içeren metinler vahyettiğine kesin olarak iman etmek diye tanımlayabiliriz.

ilahi kitaplara iman;''Allah'ın insanlar için faydalı bilgiler ve hükümler ihtiva eden kitaplar indirdiğini tasdik etmek ''diye de tanımlanmaktadır.

VAHİY

Allah'ın kendi iradesini çeşitli yollala seçmiş olduğu peygamberlere bildirmesine vahiy denir.Metafizik alemden fizik dünyaya bilgi akışını sağlayan bu iletişimin mahiyeti,zamanı ve şekli tamamen Allah'ın iradesiyle belirlenmiştir.

Kur'an'da ilahi bilginin peygamberlere aktarılmasını ifade eden temel fiil ''fısıldamak,telkin etmek,süratli bir şekilde işaret etmek,yazı yazmak,ilham etmek'' anlamına gelen ''vahy'' dir.

ilahi hitabın şekilleri

1)doğrudan vahyetme: vahyin bu şekli herhangi vasıta olmadan ilham, mananın kalbe aktarılması veya rüya yoluyla gerçekleşir.
Hz.AİŞE'DEN rivayet edilen:''Resulullah' a gelen vahiy ,uykuda rüyay-ı saliha (sadıka) şeklinde başlamıştı,gördüğü her rüya sabah aydınlığı gibi açık seçik gerçekleşirdi'' (buhari,''Bed'ü'-l Vahiy'',3) şeklindeki hadisten hareketle rüyanın da bir çeşit vahiy olduğu kabul edilmiştir.

2)perde arkasından konuşmak: ilahi kelamın belirli bir cisimde(mesela ağaçta)yaratılması suretiyle gerçekleşir. Allah'ın perde arkasından konuşmasının anlamı; görülmeyeceği şekilde konuşması demektir.

3)elçi ile vahiy: bu hitap şeklinde Cebrail isimli melek aracılık etmektedir. vahye meleğin aracılık yapması uluhiyet alemi ile insani tabiatın birbirine benzememesi sebebiyle aralarında doğrudan bir ilişkinin kurulamaması şeklinde izah edilmiştir.

İLAHİ KİTAPLAR

SUHUF(sayfalar)

suhuf sahife kelimesinin çoğulu olup yazılı kağıt parçaları anlamına gelmektedir.bazı peygamberlere gönderilen vahiyler küçük risaleler halinde kaydedilmiş ve onlara suhuf adı verilmiştir.

Ebu Zerr'den rivayete göre Allah Teala hz.şit'e 50 idris'e 30 ibrahim'e 10 ve Musa'ya 10 sayfa indirmiştir.

KİTAPLAR

Tevrat

kanun,şeriat anlamına gelen Tevrat Hz.Musa'ya indirilmiştir.yahudi geleneğinde Tevrat'ın yeri çok önemlidir.onun kelime kelime Rab Yahova tarafından vahyedilmiş bir kitap olduğu kabul edilmiştir.
Yahudilerin kutsal metni Tanah'ın ilk bölümünü oluşturan Tevrat beş bölümden meydana gelmektedir.

tekvin(yaratılış)=Evren'in ve ilk insanın yaratılışından,Hz.Adem ve Havva'nın işlediği ilk suçtan,onların yeryüzüne inişlerinden ,Hz.Nuh,İbrahim ve İsrailoğulları'nın Mısır'a gidişlerinden ve oradaki hayatlarından bahseder.

huruç(çıkış)=israiloğulları'nı Mısır'dan çıkarmak üzere Hz.Musa'nın Rab Yahova tarafından görevlendirilişi, onları firavun'un zulmünden kurtararak Mısır'a çıkarması...vs. konulardan bahseder.

leviler=ibadeler,dini ayin ve bayramlar,günahların kefareti,yiyecekler,kurbanlar ve evlilik gibi konulara ait hükümleri içerir.

A'dat(sayılar)=İsrailoğulları'nın çöldeki hayatları, Hz Musa'nın ölümünden sonra onların Sina dağından ayrılıp Kenan ülkesine girmeleri sürecini ele alır.

tesniye=Hz Musa'nın ölümünden ve defnedilmesinden ,On Emir ve diğer dini hükümlerden bahseder.

hristiyanlar yahudilerin kutsal kitabına "Eski ahid" der.yahudiler ise kendi kutsal kitabını "tanah" olarak isimlendirir.

tanah'ı meydana getiren 39 kitabı şöyle sıralamak mümkündür:

torah(Tevrat)=tekvin,çıkış,levililer,sayılar,tesniye

neviim(peygamberler)
a)ilk peygamberler=yeşu,hakimler,I.-II. Semuel,I.-II. Krallar.
bsonrakipeygamberler=yeremya,hezekiel,işaya,hoşea,yoel,amos,obadya,yun us,mika,nahum,habakkuk,tsefanya,haggay,zekarya,malaki
tanah’ın büyük kısmı İbranice,çok az bir kısmı ise aramice yazılmıştır.

Zebur=yazılı kitap anlamına gelen Zebur’dan Kur’an’da bahsedilmekte ve ondan yazılı bilgiler de nakledilmektedir.Kur’an’da ‘’Davud’a zebur’u verdik’’(el-İsra)buyrulmaktadır.

İslam alimlerine göre;Kur’an’da Hz Davud’a verildiği bildirilen Zebur mezmurlardır.
Mezmurların bugünki İbranice metinlerinin çoğunlukla eksik ve hatalı olduğu,metinler üzerinde sık sık düzeltmeler ve yorumlar yapıldığı belirtilmektedir.

İncil=Hz İsa’ya vahyolduğu bilinen İncil orijinal haliyle günümüze ulaşmadığı gibi hristiyanlığın ilk çağlarında birbirini tutmayan yüzlerce İncil ortaya çıktı.

hristiyan kutsal metni kitab-ı mukaddes eski ve yeni ahid olmak üzere 2 ana bölümden oluşmaktadır.
yeni ahidde inciller, resullerin işleri pavlusun mektupları genel mektuplar ve yuhannanın vahyi olmak üzere 27 kitap bulunmaktadır.
hristiyanların kutsal metni kitabı mukaddes eski ve yeni ahidi meydana getiren kitaplarıyla trente konsili’nde tespit edilmiştir.
Hristiyanlar kitab-ı mukaddesi oluşturulan yazıların tamamının ilham edilmiş Tanrı kelamı olduğuna inanmışlardır.

Kur’an-ı Kerim=

İlahi kitapların sonuncusu olan Kur’an-ı Kerim Peygamberimiz Hz.Muhammed (SAS)’e indirilmiştir.Peygamberimizden de hiçbir değişikliğe ve bozulmaya uğramadan tevatür yoluyla bize kadar ulaşmıştır.
Kur’an-ı Kerim Hz.Peygamber’e(sas) 22 yılı aşkın bir süre içinde vahyolmuştur.
Hz.Peygamber efendimiz(sas) hayatta iken Kur’an kendisi ve sahabe tarafından ezberlenmiş,vahiy katipleri tarafından da yazıya geçirilmiştir.

Hz.Ebubekir 'in hilafeti döneminde Kur'an-ı Kerim vahiy katibi Zeyd b.Sabit tarafından çok hassas prensipler çerçevesinde bir araya getirilmiş ancak çoğaltılamamıştı.

Kur'an hem lafzı hem de manası bakımından mucizedir.bir başkasının oluşturmakta aciz kaldığı kutsal bir kitaptır.

Kur'an Hz.Muhammed (sas)in nübüvviyetini doğrulayan en büyük mucizedir.

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]




Bu hizmet [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] ailesine mahsustur.alıntı yapılması halinde kaynak verilmesi zorunludur.






pınarzafer beğendi.
Alıntı ile Cevapla
Alt 19 Eylül 2014, 11:01   Mesaj No:6
Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:EyMeN&TaLhA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 21422
Üyelik T.: 08 Kasım 2012
Arkadaşları:35
Cinsiyet:
Mesaj: 3.298
Konular: 784
Beğenildi:132
Beğendi:34
Takdirleri:141
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart islam inanç esasları 6.ünite (özet)

6.ünite

PEYGAMBER İNANCI

İslam dininin en temel inanç esaslarından biri peygamberlere, Allah'ın mesajlarını insanlara ileten elçilerine iman etmektir.

insanlara da nübüvvetlerini tasdik açısından peygamberler arasında her hangi bir ayırım yapılmaması emredilmiştir(el-Bakara 2/285;Ali İmran 3/84)

peygamberlik

kendilerine hiç bir şekilde kullukta bulunmamasını isteyen peygamberler, Allah'ın izniyle O'nun dinini insanlara tebliğ etmek, onları hidayete ulaştırmak, karanlıktan aydınlığa çıkarmak, aralarında adaletle hükmetmek, anlaşmazlığa düştükleri konuları halletmek, onları ıslah etmek ve ahirette mutluluklarını sağlamak gibi görevleri üstlenmiştir.

peygamberler güvenilir, doğru, ileri görüşlü, ihlaslı ve seçkin insanlardır.(Sad 38/45-47)

peygamberleri ifade eden terimler

Kur'an-ı Kerim'de Allah katında yüksek makam sahibi anlamına gelen nebi, diğeri de kendisine belli bir görev verilerek bir yere gönderilen elçi manasına gelen resul 'dür.

peygamber; buyruklarını haber vermek üzere Allah'ın insanlardan seçip kendisine vahiy yoluyla kitap verdiği kişi diye tanımlanır.

Kur'an'da peygamberler için insanlara hayırlı bir haberi müjdeleyen ,haber veren kimse anlamında beşir ve mübeşşir; ileride gelecek tehlikeyi önceden sezip haber veren, insanları bundan sakındırıp uyaran manasında sıfat olan nezir; yol gösteren, doğru yola ileten manasında hadi; Allah'ın kulu anlamında abd kelimeleri de kullanılmaktadır.

peygamberliğin yapısı

-peygamberlik Allahu Teala'nın kulları arasından seçtiği şahıslara lütfettiği manevi bir görevdir. insanların kendi istek ve çabalarıyla bu görevi elde etmeleri mümkün değildir.

-peygamberlerin sayısı hakkında kesin bir rakam vermek mümkün değildir.

-Kur'an'da isimleri geçen peygamberlerin hepsi erkek olup her hangi bir kadının peygamberliğinden bahsetmemektedir.

-Allah'ın peygamberlerine dilediği kadar gayb bilgisi verdiği belirtilmektedir. bunun dışında peygamberlerin istedikleri zaman gaybi bilgileri haber vermeleri söz konusu değildir.

peygamberlerin özellikleri;

1-doğru olmak
2-güvenilir olmak
3-sabırlı olmak
4-zeki ve anlayışlı olmak
5-korunmuşluk(ismet)
6-tebliğde bulunmak
7-beşer olmak

vahiy

Allah'ın, peygamberlerine dilediği bilgileri doğruda veya bir vasıta ile kendisinden geldiğine şüphe edilmeyecek şekilde ve alışılmamış bir tarzda gizlice bildirmesidir.

mucize

Peygamber olduğunu iddia eden kimsenin elinde doğruluğunu kanıtlamak için Allah tarafından yaratılan tabiat kanunlarına aykırı olaydır.

akaid alimleri mucizeleri idrak edilmeleri açısından genelde 3'e ayırırlar.

1-hissi mucizeler; insanların duyularına hitap eden mucizelerdir.

2-akli(manevi)mucizeler; insanların akıl yürütme gücüne hitap eden ve onları akli kanıtlarla baş başa bırakan gerçeklerden oluşur.

3-haberi mucizeler;peygamberlerin doğrudan Allah'tan veya melek aracılığıyla aldıkları vahiylere dayanarak verdikleri haberlerden oluşur.

Kur'an-ı Kerim'de Hz.Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve Hz. Muhammed (sas) üzerinde özellikle çok durulmuş, bunlara verilen talimatın önemli, ümmetlerinin de fazla olduğuna dikkat çekilmiş, aldıkları görev ve sorumluluk karşısında yılmadan azim ve sebat göstermeleri sebebiyle ''ülü'l-azm'' peygamberler şeklinde isimlendirildikleri ifade edilmiştir.

peygamberliğin Hz.Muhammed (sas)'in nübüvveti ile sona erdiği,'' Muhammed,sizin erkeklerinizden hiç birinin babası değildir.Fakat o,Allah'ın resulü ve peygamberlerin sonuncusudur(hatemü'n-nebiyyin)''(el-Ahzab 33/40)mealindeki ayetle ifade edilmiştir.

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Bu hizmet [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] ailesine mahsustur.alıntı yapılması halinde kaynak verilmesi zorunludur.






Alıntı ile Cevapla
Alt 28 Ekim 2014, 01:35   Mesaj No:7
Avatar Otomotik
Durumu:Fatime47 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 45689
Üyelik T.: 24 Ekim 2014
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 3
Konular: 0
Beğenildi:1
Beğendi:3
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: islam ahlak esasları 5.ünite (özet)

Allah razı olsun.
Alıntı ile Cevapla
Alt 28 Ekim 2014, 02:44   Mesaj No:8
Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:EyMeN&TaLhA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 21422
Üyelik T.: 08 Kasım 2012
Arkadaşları:35
Cinsiyet:
Mesaj: 3.298
Konular: 784
Beğenildi:132
Beğendi:34
Takdirleri:141
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: islam ahlak esasları 5.ünite (özet)

Alıntı:
Fatime47 Üyemizden Alıntı Mesajı göster
Allah razı olsun.
Rabb im zihin açıklığı versin

kolaylıklar diliyorum...
Alıntı ile Cevapla
Alt 05 Aralık 2019, 15:47   Mesaj No:9
Medineweb Baş Editörü
Mihrinaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Mihrinaz isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 14593
Üyelik T.: 15 Kasım 2011
Arkadaşları:15
Cinsiyet:Anne
Memleket:MEDİNEWEB
Yaş:44
Mesaj: 12.708
Konular: 1315
Beğenildi:12528
Beğendi:9253
Takdirleri:28524
Takdir Et:
Standart

eLİNİZE EMEĞİNİZE SAĞLIK HARİKA ÖZETLER..
__________________

~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~




Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
İSLÂM İNANÇ ESASLARI:2017-18 güz d.ara sınavı alperkara çıkmış sınavlar/denemeler 0 04 Aralık 2017 14:10
İSLAM DÜŞÜNCE EKOLLERİ TARİHİ--ÜNİTE 8-9 özet-- Medine-web İslam Düşünce Ekolleri Tarihi 1 25 Aralık 2013 05:29
İSLAM DÜŞÜNCE EKOLLERİ TARİHİ--ÜNİTE 4-5 özet-- Medine-web İslam Düşünce Ekolleri Tarihi 0 25 Aralık 2013 05:25
İSLAM DÜŞÜNCE EKOLLERİ TARİHİ--ÜNİTE 3 özet-- Medine-web İslam Düşünce Ekolleri Tarihi 0 25 Aralık 2013 05:24
İSLAM İNANÇ ESASLARI (test) Ene Garip İslâm İnanc Esasları(1.Sınıf) 1 21 Nisan 2013 20:18

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.