|
Konu Kimliği: Konu Sahibi karlofca61,Açılış Tarihi: 17 Aralık 2007 (14:31), Konuya Son Cevap : 26 Mart 2014 (00:03). Konuya 5 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
17 Aralık 2007, 14:31 | Mesaj No:1 |
TAKVA ne demektir..? TAKVA ne demektir..? Kur’an-ı Kerim’de takva kavramı üç mertebede zikredilmiştir. 1) Ebedî olarak cehennem azabından korunmak için Allah’a ortak koşmaktan, küfür ve nifaktan korunarak kâmil bir imana sahip olmak: Bu hususla ilgili olarak Fetih suresi 26. ayetinde: “İnkarcıların kalplerine taassubu, cahiliye taassubunu ve tarafgirliğini yerleştirdikleri sırada Allah da Rasulü’nün ve mü’minlerin gönüllerine huzur ve güven duygusu verdi. Onların takva sözünü tutmalarını sağladı. Zaten onlar bu söze layık ve ehildirler. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.” buyurulmuştur. 2) Kişinin iman sahibi olduktan sonra büyük günahları işlemekten, küçük günahlarda ısrar etmekten kendisini alıkoyarak emredilen farzları ve diğer dînî vecibelerini yerine getirmesi, günahlardan/haramlardan ve diğer yasaklardan kaçınması: Bu hususla ilgili olarak A’raf suresi 96. ayetinde: “Kendilerine peygamberler gönderdiğimiz memleketlerin halkı iman etseler ve takva sahibi olsalardı elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık. Fakat onlar peygamberlerimizi ve ayetlerimizi yalanladılar. Biz de onları kazandıkları günahlar sebebiyle cezalandırdık.” buyuruluyor. (Ayrıca bakınız, Bakara 103 ve Al-i İmran 179) 3) Bütün her şeyi ile Allah’a yönelmek, kişiyi Allah’tan alıkoyacak her şeyden uzak durmak: Bu hususla ilgili olarak Âl-i İmran suresi 102. ayetinde: “Ey iman edenler! Allah’tan, O’na yaraşır bir şekilde korkun ve ancak müslümanlar olarak can verin.” buyurulmaktadır. (Ayrıca bakınız, Teğabün 16) | |
Konu Sahibi karlofca61 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Peygamberimiz s.a.v Hakaret edenin sonu........ | Bilgi Dağarcığı | Tuba_ | 3 | 2475 | 09 Eylül 2008 14:48 |
Yaratıcı Bir Öğretmendir | Allah(c.c) | Mihrinaz | 1 | 1992 | 13 Mart 2008 21:04 |
Ey Ağlamak........ | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | Beytül Ahzan | 3 | 2334 | 13 Mart 2008 20:50 |
***Birinci Muradın Duası...** | Dua Bölümü | karlofca61 | 0 | 2384 | 04 Mart 2008 18:00 |
seccadenin feryadı | Namaz-Abdest-Teyemmüm | Kara Kartal | 2 | 2126 | 25 Şubat 2008 12:55 |
17 Aralık 2007, 15:27 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 90 Üyelik T.:
21 Ağustos 2007 | TAKVA ne demektir..? Sakınmaktır insana anlam kazandıran mana yükleyen. Kıymetli bir cevher gibi onu değerli kılan. Adem oğlu bir şeyleri bulmak istiyorsa, önce şüpheliden kaçınıp, hakikate doğru yürümelidir. Allahu Teala’nın Araf Suresi, Ayet 201 de buyurduğu gibi: “ Takvaya erenler var ya, onlara şeytan tarafından vesvese dokunduğunda (Allah’ın emir ve yasaklarını hatırlayıp), hemen gerçeği görürler.” Bir şeyin özüne kavuşmak istiyorsak öncelikle takva zırhını kuşanmamız gerekmektedir. Ne cehennem korkusu, ne günahlardan kaçınma sıkıntısı ne de cennet arzusu. Takva, yalnızca O’nda, özü yakalama gayretidir. Ruhumuza işlenen duyguların saygı ile O’na sunulmasıdır. Zira saygı sınırını aştığımız zaman Efendimiz(s.a.v.)’in şu hadisi şerifi aklımıza gelmektedir : “ Utanmazsan dilediğini yap.” Takva, gizli ya da aşikar insanlarla yahut yalnızken hem zorda hem rahatta ağlarken de gülerken de Allah demekle hasıl olur. Hazreti Peygamberin bu sözü hal olarak da makam olarak da üzerimizde olmalıdır. Ama insan, nisyan ile maluldür. Adem olunca sahip olduğumuz unutkanlık takvanın önünde en büyük engeldir. Tefekkür ve ibadet bir bütündür. Tarihimizde alnında secde sebebiyle nasır oluşan zahid ve abid Hariciler, Sıffın savaşında Hazreti Ali’nin safından ayrılacak kadar cahildirler. Çünkü takva zannettikleri şey daima zikirdir. Halbuki Allah’ın sevdiğini sevmek, buğz ettiğine buğz etmek de takvanın cüzlerindendir. Takva insanın ağırlığını, cüssesini bilmesidir birazda. Haddi aşmayan bu hususta daima tedirgin olan huzur-u ilahî de olduğunun bilincini hiç yitirmeyen kişinin titreyen kalbi takvanın mekanıdır. Takva sadece sakınmak ya da utanmak mıdır? Kalbi derin bağlarla teslim olmanın başka bir adı da yine takvadır. Asırlar öncesinin yıldızları; sahabiler, bizlere bunu akletmemiz için, muhteşem bir ders ile anlatmışlardır. Hacı Bayramın müridlerinin çokluğundan rahatsız olan padişah Hacı Bayram Veli hazretlerine karşı davranışını değiştirir. Durumdan rahatsız olur yani. Bunun üzerine Hacı Bayram, müridlerini bir meydana toplar ve onlardan kurban etmek üzere kişilerin beri gelmesini ister. Bunun üzerine koca meydanı dolduranlardan geriye yalnızca bir ihtiyar karı koca kalır ortada, diğerleri kenara çekilir. Hacı Bayram, çadırına alır onları ve çadırdan dışarıya kan akıtılır. Topluluk da bir kargaşa meydana gelir. Hacı Bayram bir müddet sonra bu iki müritle dışarı çıkar ve padişaha seslenir. Benim müritlerim bu ihtiyarlardır, bunlardan mı korkuyorsunuz der. Hakiki takvanın en güzel örneğini bize, Hacı Bayram’ın bu iki ihtiyar müridi gösterir. Şüpheliyi terk edip, gerçek manada edebe bürünüp, yürekten teslim olmanın adı takva olsa gerek. Takva, zor ulaşılan kolay kaybedilen bir vasıftır. Şeytanın kendilerine karşı daima uyanık olduğu takva sahipleri, nefs-i mutmaine makamına ermiş dünyanın dönüşüne etki edebilen halktan kendilerini saklayan zatlardır. Yeryüzünde gölge gibi olan bu insanlar, sünnetten bir an ayrılmayan, Allah’ın sevgilisinin aramızdaki varisleridir. Yüzleri suyu hürmetine nice nimetin bize ulaştığı bu zatlara, edep ile boyun büküp saf tutan dua ile kalbini daima temizleme gayreti taşıyan gündüzü ve gecesi tefekkür ve hizmetle dolu olanlarımız yakınlık kazanırlar. Allah kalplerimize muhabbetle bereket, iltifat ile marifet, edep ile yakınlık, an ve an zikir ve tefekkür versin. Takva anlatarak bitmeyecek kadar geniş bir ilmin konusudur hakikatte. İlm-i ledûndandır. Uçsuz bucaksız bir alem olan kalbin ilmindendir. Söz dinleyen azalarına hükmü geçen zevatın bu özel hali, bizim gibi cahillerin indinde (yanında) yalnızca lafı edilecek bir husustur. Kalbi bu küçük ilimle, (yani yalnızca lafını edeceğimizi bilmeyi kasdediyoruz) dahi olsa tefekkür edenlerden olalım ki bize kapalı, kilitli kapılar ardından üzerimize o alemden bir iz düşsün. Takvaya tövbe ile başlayalım. Önce “la” diyelim ki illallah demeye geçelim. Şeytanın iğva ve sataşmasından geceyi örtü kılana yıldızlara ışık ile hayat verene suyu saf ve berrak kılana sığınırız. Besmele ile başlayan hamd ile devam eden şehadet ile biten bir ömrü verme hususunda eşi benzeri olmayan bitmez hazinelerin sahibi Hakim-i Mutlak olan alemlerin Rabbinden niyaz ederiz. Ey Dirlik sahibi! Takva sana karşı, hayat senin için, zikir isminle. Gül mevsiminde solanlardan olma korkusu içinde sevgini kazananlardan olmayı nasip eyle. Sen bizden razı biz senden razı olarak bizi yanına kabul eyle. Muvaffak olmamız için Senden takvayı istiyoruz. Amin Ya Muin… Baki Takva ile. DEMiR Beyza 21-11-2007
__________________ Bismillah diyerek... |
17 Aralık 2007, 16:58 | Mesaj No:3 |
Cvp: TAKVA ne demektir..?
Kur'an-ı Kerim’de üzerinde önemle durulan kavramların başında takva kavramı gelmektedir. Takva, Kur'an’da 258 defa kullanılmıştır. Takva; “vikaye” kökünden türemiş olup sözlükte bir şeyi muhafaza etmek, korunmak, sakınmak, himaye etmek, bir şeyi ıslah edip düzene koymak gibi anlamlara gelir. Takva sahibi kimseye “muttaki” denir. İslam terminolojisinde ise takva; kişinin kendisini Allah’ın korumasına, himayesine alarak ahirette azab ve cezaya neden olabilecek her türlü şeyden kendisini titizlikle koruması, günahlardan kaçınıp iyi ve faydalı iş/ eylemleri yapmasıdır. Takva kavramı cahiliye döneminde, herhangi bir varlığın dışarıdan gelecek yıkıcı kuvvetlerine karşı kişinin kendisini savunması/koruması anlamlarına geliyordu. Bu daha çok maddî bir tehlikeden korunmak manasındaydı. Takva, Kur'an-ı Kerim’de sözlük anlamının yitirmemekle birlikte, daha çok manevî anlamda kullanılır olmuştur. Ki bu, Allah korkusudur. Sadece takva kavramı değil daha bir çok kavram cahiliye dönemindeki anlamını yitirmiş, Kur'an bu kavramlara yepyeni ve çok zengin anlamlar yükleyerek, kıyamete kadar gelecek olan insanlığa mesajını taptaze ve dinamik bir şekilde sunmuştur, sunmaya da devam etmektedir. Takva, sadece psikolojik anlamda bir korku(havf) olmayıp; Allah’a karşı derin bir şekilde saygı duymak, her türlü tutum ve davranışlarda Allah’ın rızasını herşeyin üstünde tutmak, irademizi O’nun iradesine dolayısıyla O’nun hükümlerine bağlı tutmak, O’nun razı olacağı salih amelleri/davranışları yapmaktır. Bu suretle ayet ve hadislere baktığımızda takva kavramı “korku” yerine “saygı” kelimesiyle ifade edilmesinin daha doğru ve yerinde olduğu görülür. Çünkü takva sahibi kimse, İslam’da sadece ideal bir mü’min değil aynı zamanda ideal bir “ahlakî kişilik”’tir. Nitekim Bakara suresinin 177. ayetinde bu husus apaçık görülür. Başlıca dînî ve ahlakî görevlerini yerine getiren kimseler için “İşte doğru kimseler bunlardır,” “işte takva sahipleri bunlardır.” buyurulur. | |
17 Aralık 2007, 17:00 | Mesaj No:4 |
Cvp: TAKVA ne demektir..?
Takva Sahiplerinin Özellikleri Muttakiler; Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe inanırlar(Bakara 4 ve 177), gaybe iman ederler(Bakara 3, Fatır 18, Yasin 11), namazı kılarlar(Bakara 3 ve 177, Enfal 3), Zekatlarını verirler(Bakara 177), Allah yolunda infak ederler(Bakara 3, Âl-i İmran 134, Teğabün 16), yakın akrabaya, fakirlere, yetimlere, yolda kalmışlara yardım yaparlar(Bakara 177), insanlara iyilik yaparlar(Âl-i İmran 134, Maide 93, Yusuf 90), mallarından isteyenlere ve yoksullara verirler(Zariyat 19), Allah için mallarıyla ve canlarıyla cihad ederler(Tevbe 44), Geceleri az uyuyup, seher vakitlerinde Allah’tan bağışlanma dilerler(Zariyat 17 ve 18), öfkelerine hakim olurlar(Âl-i İmran 134), affedicidirler(Âl-i İmran 134, Nisa 149, Şura 37, 40 ve 43), Verdikleri sözü yerine getirirler(Bakara 177), Yapacakları işleri aralarında istişare ederler(Şura 38), Sabır sahibidirler(Bakara 45 ve 177, Âl-i İmran 17-20-186, Hud 115, Kehf 28), Kötülük yaptıkları veya nefislerine zulmettikleri zaman Allah’ı hatırlayarak tevbe ederler ve günahlarının bağışlanmasını dilerler, kötülükte ısrar etmezler(Âl-i İmran 134), doğru söz söylerler(Ahzab 70), dosdoğru olurlar(Tevbe 7), Rablerinin davetine icabet ederler(Şura 38), hesap gününden korkarlar(Ra’d 21, Mearic 26-27, İnsan 7). Irzlarını korurlar(Mü’minun 5-7), boş şeylerden yüz çevirirler(Furkan 72, Lokman 5, Mü’minun 3), İyilikte yardımlaşırlar(Maide 2), Kötülüğü iyilikle savarlar(Ra’d 22), İyilik etmeleri nedeniyle Allah’ın sevgisini kazanırlar(Al-i İmran 134), zulme uğradıklarında -haddi aşmadan- yardımlaşarak haklarını alırlar(Şura 39). Muhsin kimselerdir(Hud 90, Zümer 33-34). Salih amel sahibi kimselerdir(Meryem 60-63), Hidayet üzeredirler(Bakara 5). Yukarıda bulunan ve takva sahiplerinin vasıflarını anlatan ayetleri incelediğimizde takvanın İslam’ı bütünüyle yaşamanın bir simgesi ve alameti olduğunu görürüz. Takvanın bu kadar geniş bir alanda kullanılmasını göz önünde bulundurursak Allah Teâlå’nın sağlıklı, huzurlu ve güvenli bir İslam toplumunun bekasına yönelik ilahî emirlerinin ve bu alandaki kurallara yönelik ilahî tekliflerinin, takva kavramının zengin ve geniş muhtevası içinde yer aldığını söyleyebiliriz. Bununla ilgili olarak da şu sonuca ulaşabiliriz: Takva ile ilgili ilâhî emirler; büyük ölçüde beraber ve birlikte yaşamayı, güvenli, huzurlu bir sosyal yaşamı ve toplumsal düzeni öngörmektedir. İslam toplumunda, toplumsal düzene dikkat etmeyerek fitne ve fesadın yayılmasına, sosyal dayanışma, huzur ve istikrarın bozulmasına neden olan kişiler genellikle takvadan nasibi olmayan veya çok az olan kişilerdir. Gerçek takva sahibi kimseler ise; Allah Teâlâ’nın, insanların bir arada yaşamaları için koymuş olduğu emir ve yasakları eksiksiz yerine getirmeye çalışırlar. Bu durumla ilgili ilahî esas ve prensiplere titizlikle riayet ederler. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem dualarında Yüce Rabbimizden çeşitli nimetleri talep ederken takvayı da istemiştir. Böylece takvanın önemine işaret etmiştir. Konuyla ilgili hadis-i şerifler şunlardır: - “Arab’ın, Arab olmayana üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir. - “Size Allah’a karşı takva sahibi olmanızı tavsiye ederim.” “İnsanın cennete girmesine sebep olan en büyük şey, kulun Allah’a olan takvasıdır.” “Ey Allah’ın kulları! Birbirinizle kardeş olunuz. Müslüman, müslümanın kardeşidir. Müslüman, müslümana zulmetmez. Yardıma muhtaç olduğu zaman da onu yalnız ve yardımsız bırakmaz. Onu hor ve hakir görmez. Takva işte buradadır.” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Takva işte buradadır.” sözünü üç defa tekrarlamış ve her defasında elini göğsüne işaret etmiştir. Hz. Peygamber burada takvanın çok geniş bir mânâ ifade ettiğini ve bunun da kalbe dayanan manevî bir duygu ile olduğunu ifade etmiştir. Takva ile ilgili bilinmesi gereken diğer bir husus ise İslam’da üstünlük ölçüsü dil, ırk, renk, kavim, soy- sop, yaşanılan coğrafî mekan değil sadece ve sadece “takva”dır.(Hucurat 13) Sonuç olarak; takva, Kur'an-ı Kerim’in üzerinde önemle durduğu kavramların başında gelmektedir. Takva, mü’minlerin temel vasıflarından biri olup Allah Teâlâ birçok ayet-i kerimesinde takva sahibi kullarını övmekte, kurtuluş ve huzurun ancak takva ile olduğunu bildirmektedir | |
17 Aralık 2007, 17:18 | Mesaj No:5 |
Cvp: TAKVA ne demektir..?
Allah’ın yanında üstünlüğün ölçüsü nedir? Irk ve nesep farklılığı bu hususta önemli midir?[HR]Irkçılığı men eden ve insanların aynı asıldan geldiğini ders veren âyet-i kerimede “Muhakkak ki, Allah indinde en kerim olanınız, takvada en ileri olanınızdır.” buyuruluyor. Allah’tan korkma kavramı içinde, ırkçılıktan sakınma da dahil. Allah indinde en makbul olanlar, şu veya bu ırka mensup olanlar değil, hangi ırktan olursa olsun takvada en ileri gidenlerdir. Takva, Allah’tan korkmak, Onun yasaklarından şiddetle kaçınmak, hassasiyetiyle uzak durmak mânâsına geliyor... Ama, takva sahiplerinin sıfatlarıyla ilgili âyetlere baktığımızda; takvanın, İslâm’ı bütünüyle yaşamanın âdetâ simgesi, alâmeti olduğunu görürüz. Âl-i İmran Sûresinde; Rabbimiz bizi, mağfiretine, cennetine çağırıyor; çağırmaktan da öte, “Koşunuz!” diyor. Ve âyetin sonunda, bu cennetin, muttakiler (takva sahipleri) için hazırlandığı beyan ediliyor. Bu ayet-i kerimede takva sahiplerinin sıfatları şöyle sıralanır: “Onlar darda ve genişlikte infak ederler.” (Nafaka verirler, muhtaçların yardımına koşarlar.) “Kızdıkları zaman, gayzlarını, öfkelerini yutarlar.” “İnsanlardan gelen kötülüklere karşı affedici olurlar.” “Onlar bir kötülük yaptıklarında, yahut nefislerine zulmettiklerinde hemen Allah’ı hatırlarlar da günahları için istiğfar ederler...” “Yaptıklarında bile bile ısrar etmezler.” İşte Allah’ın sevdiği kullar bu sıfatları taşıyanlardır. Hangi milletten, hangi tabakadan, hangi makamda ve hangi gelir seviyesinde olursa olsun. Allah’ın kulu olmanın şuuruna eren ve bunun zevkini tadan her mümin de, Allah’ın sevdiklerini sevmekle sorumlu değil mi?. Allah bu kullarını severken bir mümin nasıl olur da, bu sıfatlardan uzak bir ırkdaşını sevebilir?.. Fatihayı hemen takip eden sûrede de “Kur’an-ı Kerîm’in muttakiler için bir hidayet olduğu” nun beyan edilmesi ve takvaya dikkat çekilmesi ne kadar mânidardır!.. Bu sûrede muttakinin sıfatları: “Gayba iman etmek”, “namaz kılmak”, “Allah’ın ihsan ettiklerinden infak etmek”, “Kur’an’a ve daha önce inen kitaplara iman etmek”, “Âhirete şüphesiz inanmak” şeklinde sıralanır. Bu sûrede de, ırktan, kabileden, amirden, memurdan, köleden, efendiden söz edilmez... Bu âyetler sadece iki misal... Bu nazarla baktığımızda Kur’anın bütün âyetlerinin ırk ayırımını reddettiğini açık açık görürüz. Bütün emirler ya top yekûn insanlara, yahut müminleredir. Hidayete çağıran âyetlerde hitap bütün insanlığa yapılır; ne ırk, ne kabile, ne makam, ne de rütbe gözetilir. Bir Arab’ın hidayete ermesi, bir İngiliz’in hidayete ermesinden daha önemli değildir. İbadete, itaate dair emirlerde ise hitap müminleredir. Bu hususta müminler arasında hiçbir ayırım yapılmaz... “Allah’a ibadet edin.”, “Ona secde edin.”, “Zekâtlarınızı verin.” gibi emirler ve “Faiz yemeyin.”, “Zinaya yaklaşmayın.”, “Gıybet etmeyin.” gibi yasaklar müminlerin tamamınadır. Bu emirlere uymanın ve bu yasaklardan kaçınmanın fazileti bütün kavimler için aynıdır. Bir de azap âyetleri var; geçmiş kavimlerin başına gelen azaplarla ilgili ikaz âyetleri... Bu âyetlerde; kavimlerin işledikleri cürümlere, isyanlara, tekziplere, azgınlıklara ve Peygamberlerine karşı yaptıkları eza ve cefalara dikkat çekilir. Azap, bu cürümleri için gelmiştir. Yoksa şu veya bu kavimden oldukları için değil. Irkçılığın akılla, ilimle, insafla hiçbir alâkası olmadığını Resulûllah Efendimizin (asm.) ırkçılık hakkındaki şu kelâmı güzelce ortaya koyar: “Asabiyyet-i cahiliyye” İnsan, ırkından dolayı ne iyi olabilir, ne de kötü. İyinin ve kötünün tarifleri içinde böyle bir unsur yok. Bunu her akıl tasdik ettiği gibi, her vicdan da yakînen bilir. Bir insanın iyiliğinden söz ederken; onun güzel ahlâkını, takvasını, salih amelini, dürüstlüğünü, çalışkanlığını anlatırız. Bunların tamamı onun iradesiyle ilgilidir. Kimse kendi ırkını kendi iradesiyle seçmediğine göre, biz falan adam iyidir, çünkü filân ırka mensuptur desek cehlimizi ilân etmiş oluruz. Neresinden bakarsanız bakınız ırkçılık dâvâsı cahiliyetten başka bir şey değil. Peygamber Efendimiz, Arap milliyetiyle ortaya atılmadı. O, sadece Araplara değil, bütün âlemlere rahmet olarak gönderilmişti. O, tevhit dâvâsıyla ortaya çıktı. Karşısında, her nev’iyle şirk vardı. İnsanları putların köleliğinden, nefsin esaretinden, bâtıl inançların tahakkümünden kurtarıp Allah’a kul etmek, Onun dergâhında boyun büktürmek istiyordu. Zulmün yerine adaleti ikame edecek, her türlü yanlış anlayışı vahiy nuruyla ortadan kaldıracaktı. Kötü ahlâkın her çeşidini, Kur’an ahlâkıyla değiştirecekti. Onun bu dâvâsı kabileler ötesi, ırklar ötesi, hatta kâinat ötesiydi. Yaratıcısına inanmayan kul nasıl üstün olabilirdi?. Öyleyse O, işe imandan başlayacaktı. Nitekim öyle yaptı. Rabbine isyan eden kul nasıl faziletli olabilirdi? O halde O, insanları ibadet etrafında toplayacaktı. Nitekim öyle yaptı. Ona kendi kavmi karşı çıktı. Kendi akrabaları karşı çıktı. Öz amcası karşı çıktı. Asr-ı Saadette, sahabelerin, inanmayan yakınları ile harp etmeleri ne kadar anlamlıdır!.. O harplerde, ashap, hiçbir akrabalığı, yakınlığı olmayan mümin kardeşleriyle omuz omuza veriyor ve kendi babalarını, kardeşlerini öldürüyorlardı. O dökülen kanla şirk ve ırkçılık birlikte akıp maziye karışıyordu. | |
26 Mart 2014, 00:03 | Mesaj No:6 |
Durumu: Medine No : 20781 Üyelik T.:
10 Ekim 2012 | Cevap: TAKVA ne demektir..?
Takva Nedİr? İslamda Takva Kavramı TAKVA NEDİR? Takva; korunma, sakınma demektir. Yüce yaratıcıya karşı sorumluluk duyarak, her türlü günahlardan kendini korumanın niyet ve gayreti içinde olmadır. Yüce Allah’ın rızasını kazanmak için, O’nun himayesine girerek emirlerine sımsıkı sarılmak ve yasaklarından da sakınmaktır. Korunmak istenilen günahlar nelerdir? Bunların başında takvanın zıddı olan şirk yani Allah’a ortak koşma ile küfür, yani örtme manasına gelen Allah’ı inkar etme nankörlüğü ve imansızlık gelir. Kur’an; nefsin kötü sıfatlarından zulüm, bozgunculuk, kibir, yalancılık, her türlü azgınlık, hainlik, israf vs.’den de korunulması gerektiğini belirtmektedir. Takvanın ilk şartı ; insanın yaratıcısına karşı minnet ve şükran borcunu fark edip, kul olduğunu sezme bilincine ermesidir. Takva sahipleri, Allah’ın Rasulünü örnek alarak ibadeti ve insanlara hizmeti “Muhammedi Şefkat” anlayışıyla yaparlar. Böyle bir gayret içinde olan mü’minler, nefsini kötü sıfatlardan arındırarak kazandığı ilahi ahlak ile kemale erer ve takva sahibi kul olma mutluluğuna erişirler. Kurtuluşa erenler onlardır, cennet onlar için hazırlanmıştır. Takva sahipleri, Kur’an’a göre Cenab-ı Hakkın sevdiği kullarının başında gelmektedirler. .Allah, takva sahiplerini sever.( 3/ 76 ) …Hiç kuşkusuz ki Allah, takva sahipleri ve ihsanda bulunanlarla beraberdir.(16/ 128) …Muhakkak ki, Allah yolunda en değerli olanınız, takvaca en ileri olanınızdır.(49/13) Allah’ın dostluğuna ve sevgisine takva sahipleri erişmişlerdir. İmanın kuvvetlendirilmesi ve nefsin kötülüklerden arınması ile kemale erenler takva sahipleri, Allah’ın kendilerine ihsan ettiklerini, onlar da insanlara ihsan etmek suretiyle yansıtan yüce benliklerdir. Kur’an’da Takva …İşte o kitap. Şüphesiz, takva sahiplerini hidayete erdiricidir. O takva sahipleri ki gaybe iman ederler,namazı dosdoğru kılarlar,kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda infak ederler. Onlar, sana gönderilene (kur’ana ) ve senden önceki peygamberlere gönderilene de iman ederler ve ahirete de kesinlikle inanırlar. İşte böyle kimseler,rablerinden gelen bir hidayet üzerindedirler. Mutluluk ve kurtuluşa kavuşanlarda onlardır.(2/25) Cenab-ı Allah ; hidayete erdirici olarak temel ve tek kaynak yalnız ve yalnız kur’anı kerim olduğunu vurgulamaktadır. Kur’an Arapça indiğine göre bu lisanı bilmeyenler hidayete nasıl ereceklerdir? Muteber kur’an çevrilerini okumak, muhakkak ki en doğru yoldur.böylece kur’anı çok iyi anlamak ve üzerinde düşünerek ilahi yasaları öğrenmek, hidayete ermenin başlıca kaynağı olduğu vurgulanmaktadır. Kur’anda üç mertebede ifade buyrulmuştur. … İman eden ve iyi işler yapanlara,hakkıyla sakınıp (takva ile hareket edip)iman ettikleri ve iyi işler yaptıkları sonra yine hakkıyla sakınıp iman ettikleri, sonrada hakkıyla sakınıp yaptıklarını, ellerinden geldiğince güzel yaptıkları takdirde yaptıklarından dolayı günah yoktur. (Önemli olan inandıktan sonra iman ve iyi amelde sebattır.) Allah iyi ve güzel yapanları sever.(5/93) Görüldüğü gibi bu ayette iman ve salih amel iki kere, takva ise üç mertebe olarak zikredilmiştir. İnsanın iman edip şirkten korunması mahiyetinde olan ilk mertebe kişinin kendi nefsi ve vicdanı arasında olan bir takvadır. İkincisi, insanın kendisiyle diğer insanlar arasındaki hususlarla ilgili olan takvadır. Üçüncüsü de, insanın kendi ile Allah arasındaki takvası ve imanıdır. Bu ayetle takvanın üçüncü derecesi, ihsan olarak zikredilmiştir. … Hidayete ermiş olanlarında Allah, hidayetlerini arttırdı ve onlara takvalarını verdi.(47/17) Kur’an’da Takvayı Över Mahiyette çok Ayet Vardır Bunlardan bazılarının meali şöyledir: “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah’ın yanında en değerli ve en üstün olanınız takva bakımından en üstün olanınız(Allah’tan çok korkanınız)dır. Şüphesiz Allah bilendir. Her şeyden haberi olandır.(49/13) “Kim takva sahibi olur(Allah’tan korkar)sa , Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder ve ona beklemediği yerden rızık verir. Kim Allah’a güvenirse O kendisine yeter. Şüphesiz Allah emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur.” (65/2-3) Hz. Muhammed (s.a.v)’in takva hakkında söylediği bazı hadisler: “İnsanın cennete girmesine en çok sebep olan şey, onun Allah’a karşı duyduğu takvasıdır.”(Ahmed b. Hanbel , 2. 392, 442) “Allah’a karşı takva sahibi olmanızı tavsiye ederim.”(Ebu Davud, Sünen, 5; Tirmizi, İlim, 16; Ahmed b. Hanbel ,325) “Arabın arap olmayana hiçbir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir.”(Ahmed b. Hanbel, 5, 411) Hz. Ömer (r.a.) de takva için şöyle buyurmuştur: “Mü’minin keremi , takvasıdır.”(Muatta, Cihad, 35) Takva;Yüce Allah’ın inanan kulları için işaret buyurduğu bir toplanma ve yardımlaşma noktasıdır. Kur’an’da : “İyilik ve takvada yardımlaşın. Günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayın.”(5/2) diyerek takvanın İslam’daki yerini göstermiştir. Takva Yaşamı Kur’an’ın emir ve yasaklarına uyanlar, Mutmaine Nefse ulaşarak cennete layık olurlar. Ancak Allah katında daha yücelmeyi dileyenler takvaya sarılmalı, onun özelliklerine göre yaş----- yön vermelidir. Cenab-ı Allah’ın dostluğuna ancak “takva sahibi” olmakla erişilebilir. Her Müslüman takvanın niteliklerini mutlaka bilmeli, bunları ceht ve gayretle uygulamalı, diğer bir deyişle takvanın yaşamını kendisine temel prensip edinmeli, eğer tam uygulayamıyorsa Allah’u Teala’nın rahmetine sığınmalıdır. “Gücünüz yettiği ölçüde takvada bulunun…”(64/16) Takva’da On Temel İbadet Cenab-ı Allah’ın halife olarak yarattığı insandan istediği en erdirici kulluk görevi, takva sıfatlarına sahip olmasıdır. Hz. Peygamberimiz bu gerçeği “Allah’ın ahlakı ile ahlaklanın” hadisiyle belirlemiştir. Olgunlaşma ve kemale erişim mutlak yolu, ilahi ahlaklanma olan takva yaşamından geçer. Allah’u Teala’nın dostluğuna bu özelliklere sahip olmakla erişilir. Takva yaşamı; nefsin kötü sıfatları olan yalancılık, şirk, kibir, alaycılık, cimrilik, kıskaçlık, öfke vs.’den tamamı ile kurtulmak için; 1) İnfak ve Sevgi, 2) Namaz, 3) Zekat, 4) Af edici ve Dileyici olma, 5) Sabır, 6) Oruç, 7)Muhsin olma, 8) Ahde Vefa, 9) Adalet ve Dürüstlük, 10) İlim gibi sıfatlara bürünmekle elde edilir. Böylece kul; takva özelliklerine kavuşma oranında, nefsin kötü sıfatlarını da disipline ederek onlardan kurtulmaya başlar. Kötü nicelikler, Cenab-ı Allah’ın istediği ilahi özelliklere bürünmeden nefsi asla terk etmez. Takva sıfatları kazanıldıkça, kötü sıfatlar kulu bir bir bırakmaya başlar. Kemal mertebesinde de tam arınıp yücelerek kurtuluşa ve mutluluğa erişilir. Cennet, takva sahipleri için hazırlanmıştır. Böyle nimetlere erişmek için biz de onlardaki özellikler olan takva yaşamı ile hayatımızı tazim etmeliyiz. Ancak bu şekilde sonsuz mutluluk ve kurtuluşu elde edebiliriz. “Gerçekten takva sahipleri, cennetlerde ve pınar başlarındadır.”(51/15) “YÜCE RABBİM! BİZLERE DE İHSAN VE LÜTFUNLA TAKVA SAHİBİ KULLARININ MAKAMINI KISMET ET.” RAMAZAN AKINKAN |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Oruç ve Takva bilinci | Yitiksevda | Oruç-Ramazan | 1 | 12 Nisan 2023 09:56 |
Takva Cuması | Nebevi Sevda | Güzel Sözler-Deyımler-Nükteler | 6 | 05 Ocak 2019 11:00 |
Takva Yolu | Nebevi Sevda | Adap-Edep-Ahlak | 2 | 30 Ekim 2018 21:54 |
takva elbisesi | Allahın kulu_ | Makale ve Köşe Yazıları | 1 | 28 Ocak 2015 15:15 |
takva | Medine-web | İslami Kavramlar | 10 | 03 Şubat 2014 01:14 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|