|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Şuara,Açılış Tarihi: 29 Aralık 2007 (02:51), Konuya Son Cevap : 15Haziran 2011 (12:55). Konuya 10 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
29 Aralık 2007, 02:51 | Mesaj No:1 |
Ölüm Ölüm ÖLÜM Ruhun bedenden ayrılması olayı. Ölüm insan varlığı için bir âlemden diğerine intikal etmektir. Bu anlamda ölüm yok olmak değildir, kelâm bilginlerinin çoğunluğuna göre ruh, suyun yaş ağaca nüfuz etmesi gibi bedenle iç içe olan latif bir varlıktır. Ehli sünnete göre ruh bâkidir, yok olmaz. İslâm bilginleri; Allah, Ruhlar öldüklerinde onları vefat ettirir" (ez-Zümer, 39/42) ayetini "cesetleri ölünce" şeklinde anlamışlardır. Her canlı varlık için ölüm kaçınılmaz bir gerçektir. Canlılar doğar, büyür ve ölürler. Kur'an-ı Kerim'de ölümle ilgili pek çok ayet vardır. Bazıları şunlardır: "Her can ölümü tadıcıdır" (Âl-i İmrân, 3/185); "Onlar için bir ecel tayin ettik ki onda hiç şüphe yoktur" (el-İsrâ, 17/99); Biz senden önce de hiçbir beşere dünyada ebedîlik vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar baki mi kalacaklardır?" (el-Enbiyâ, 21/34); "Yer yüzünde bulunan her canlı fanidir" (er-Rahmân, 55/26). Allah'ın diriliği ve ölümü yaratmasının sebebi şöyle açıklanır: "O, hanginizin daha güzel amel yapacağınızı denemek için ölümü de dirimi de takdir edip yaratandır" (el-Mülk, 67/2). Ölüm ancak Yüce Allah'ın belirlediği zaman vuku bulur. Ölüm konusundaki kader yazgısı ayette şöyle ifade buyurulur: "Allah'ın emir ve kazası olmadıkça hiç bir kimseye ölmek yoktur. O, vadesiyle yazılmış bir yazıdır" (Âl-i İmran, 3/145). Hiç bir kimsenin ölümden kaçıp kurtulma imkânı yoktur: "Binlerce kişinin ölüm korkusuyla beldelerini terkettiklerini görmedin mi? Allah onlara "ölün" dedi, sonra da kendilerini diriltti” (el-Bakara, 2/243); "Şöyle de: Siz evlerinizde olsaydınız bile üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar, yine şüphesiz öldürülecekleri yerlere çıkıp giderlerdi" (Âl-i İmrân, 3/154); "Nerede olursanız olun, tahkîm edilmiş yüksek kalelerde bile bulunsanız ölüm sizi bulur" (en-Nisâ, 4/78); Bir gün bakarsın ki, ölüm baygınlığı gerçek olarak gelmiş "işte bu, senin kaçıp durduğun şey" denilmiştir" (Kâf, 50/19). Cenab-ı Hak gerçekte insan varlığına sonsuza kadar uzanan bir ömür takdir etmiştir. Ruhları dünya hayatından belirsiz bir süre önce topluca yaratmış ve onlara Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" sorusunu yöneltmiştir. Kur'an'da ruhun başlangıcı ile ilgili olan bu olay şöyle belirlenir: "Hani Rabbin Âdem oğullarından onların sırtlarından zürriyetlerini çıkarıp kendilerini nefislerine şahit tutmuş; Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" demişti. Onlar da; Evet, (Rabbimizsin), şahit olduk"demişlerdi. İşte bu şahitlendirme, kıyamet günü; Bizim bundan haberimiz yoktu" dememeniz içindir" (el-A'raf 7/172). Peygamber, Rabbinize iman etmeniz için hepinizi davet edip, dururken, size ne oluyor ki, Allah'a iman etmiyorsunuz? Halbuki O, sizden kesin teminat almıştır" (el-Hadîd, 57/8). Bu söz alma, "elestü birabbiküm" sorgulaması sırasında veya insanlara akıl vererek delilleri değerlendirme gücü kazandırmak suretiyle olmuştur (Hasan Basri Çantay, Kur'an-ı Hakim ve Meal-i Kerim, İstanbul 1959, III, 1006). Ruh, dünya hayatına bir imtihan devresi geçirmek üzere doğum yoluyla gelen insan oğluna anne karnın da dört aylık cenin döneminden sonra üflenir ve böylece dünya hayatı başlamış olur. Ruhun bedenden ayrılması ile de kabir hayatı başlar (bk. "Kabir" maddesi). Kıyamet koptuktan sonra da ahiret hayatına yeni bir yaşam için geçecek olan insan oğlu dünyadaki inanç ve amel durumuna göre Cennet veya Cehennemdeki ebedî hayatta yerini alacaktır. İnanç sahibi olup da amel eksikliği bulunanlar ise Cenab-ı Hakk'ın bileceği sürelerde cezalarını çektikten sonra Cennet tarafına geçebileceklerdir. Hayatın bu gerçeği karşısında ölüme hazırlıklı olmak her insanın şiarı olmalıdır. Ölümü anmak ve hazırlıklı bulunmak her mümin için müstehap sayılmıştır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Lezzetleri yok eden ölümü çok anın" Nesâî ile Beyhakî bu hadise şunu ilâve etmişlerdir: "Eğer dünyada ölümü çok anarsanız, onu önemsemezsiniz; az anan ise onu çok önemser" (Tirmizî, Zühd, 4; Kıyâme, 26; Nesâî, Cenâiz, 3; İbn Mâce, Zühd, 31). Başka bir hadiste, kabir içinde olanların hatırlanması istenir: "Ölümü ve öldükten sonra kemiklerin ve cesedin çürümesini hatırlayın. Ahiret hayatını isteyen dünya hayatının süsünü terk eder" (Tirmizî, Kıyâme, 24; Ahmed b. Hanbel, I, 387). Hasta ziyareti sünnettir. Ebû Hureyre (r.a)'den rivayet edilen merfû bir hadiste şöyle buyurulur: "Müslümanın müslümandaki hakkı altıdır. Karşılaştığın zaman selam ver, çağırdığı zaman davetine git, öğüt istediği zaman öğüt ver aksırdığı zaman elhamdülillah"derse "yerhamûkellah (Allah sana merhamet etsin)"de, hasta olunca ziyaret et, ölünce cenazesine git" (Buharî, Libâs, 36, 45; Cenâiz, 2; Nikâh, 71; Eşribe, 28). Hastanın yanında okunabilecek bazı dualar hadislerde yer almıştır. Şu duanın yedi kere okunması müstehap sayılmıştır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Bir kimse eceli gelmemiş olan bir hastayı ziyaret eder ve onun yanında yedi kere; "Eselüllâhel-âzime, Rabbel-arşil-azîm en yüce (Ulu arşın Rabbi olan Yüce Allah'tan sana şifa vermesini dilerim)"diye dua ederse Allah Teâlâ o kişinin hastalığına şifa verir" (Ebû Davud Cenaiz, 8; Tirmizî, Tıbb, 32; Ahmed b. Hanbel, I, 236, 352, II, 441). Yine hasta ziyaretinde, hastanın yanında Fâtiha, İhlas ve Muavvizeteyn surelerinin okunacağına dair hadisler vardır. Ölüm hastasına ecel konusunda hoşuna gidecek, sevindirecek sözler söylemelidir. Çünkü Allah'ın hükmünü hiç bir şey geri çeviremez. Sadece gönlü hoş olmuş olur (Tirmizî, Tıbb, 35). Hasta tevbe etmeye ve vasiyetlerini yapmaya teşvik edilir. Çünkü Allah elçisi; "Vasiyet edeceği bir şey olup da, yanında yanlı vasiyeti bulunmaksızın iki gece geçirmek müslümanın işi değildir" (Buharî, Vasâya,I; Müslim, Vasiyye, I, IV) buyurmuştur. Sıkıntı, bela ve hastalığa maruz kalanın sabretmesi Allah Resulünün isteği ve Allah'ın yardımı ile olur. Allah Teâlâ sabrı emrederek şöyle buyurur: "Sabret! Çünkü senin sabrın ancak Allahın yardımı iledir" (en-Nahl, 16/127, bk. Hûd, 11/110; el-Kehf; 18/28). Bir kadın Allah elçisine gelerek; "Dua et, Allah hastalığıma şifa versin" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu: Dilersen Allaha dua ederim, sana şifa verir. Dilersen sabret, o zaman senin için sorgu sual yoktur". Kadın; o zaman sabredeyim de bana sorgu sual olmasın dedi" (Ahmed b. Hanbel, I, 347). Ölüm halindeki kişiyi sağ yanına yatırıp kıbleye döndürmelidir. Çünkü Hz. Peygamber, Beytullah için "Ölü ve dirilerinizin kıblesidir" (Ebû Dâvud Vesâyâ,10) buyurmuş. Hz. Fatıma (r.anhüm), Rafi'nin annesine; "Beni kıbleye çevir" demiştir (Zeylaî, Nasbü'r-Raye, y.y., 1393/1973, II, 250). Eğer yer darlığı yüzünden hastayı kıbleye çevirmek mümkün olmazsa sırt üstü yatırılır ve yüzü ile ayakları kıbleye doğru çevrilir. Bu da yapılamazsa, olduğu hal üzere bırakılır. Ölüm sırasında kişinin ağzına bir kaşık veya pamukla su verilir. Hasta can çekişirken ona yardımcı olmak yakınları için bir görev ve sevap bir ameldir. Bu yüzden onun yanında kelime-i şehadet getirmek ve söylemesine yardımcı olmak sünnettir. Çünkü Allah elçisi şöyle buyurmuştur: "Ölülerinize; "Lâ ilahe illallah'ı" telkin ediniz. Çünkü ölüm halinde onu söyleyen bir mümini bu kelime Cehennem'den kurtarır". "Son sözü La ilahe illallah olan kimse Cennet'e girer" (Müslim, Cenâiz, 1, 2; Ebû Davud, Cenaiz, 16). Hastanın yanında şehadet getirilir ki, o da hatırlayıp şehadet getirsin. Yoksa ısrarla, sen de yap denilmez. Zira o anda zor bir durumdadır. Ona yeni bir zorluk çıkarmamalıdır. Bir defa da söylese yeterli olur. Bu telkini hastanın sevdiği birisi yapmahdır. Amaç, hastada isteksizlik uyandırmamaktır. Kişi vefat edince ağzı kapatılır, bir bez ile çenesi başından bağlanır. Gözleri yumulur. Eller yanlarına getirilir. Bunu yaparken de şu dua okunabilir: "Bismillahi ve ala milleti rasülih. Allahümme yessir aleyhi emrahu ve sehhil aleyhi ma ba'dehü ve es'idhu bi likaike vec'al ma harace ileyhi hayran mimma harace anhu". Anlamı: "Allah'ın ismiyle ve Resulullah'ın milleti (dini) üzerinde olsun. Allah'ım, onun işini kolaylaştır, bundan sonrasını ona kolay eyle, onu seni görmekle mutlu eyle. Dünyadan kendisi için çıkanı, kendisinin çıktığı şeylerden hayırlı eyle". Sonra ölünun üstüne bir örtü çekilir. Öldükten sonra yıkanıncaya kadar yanında Kur'an okumak mekruhtur. Öldüğü iyice anlaşılınca hemen yıkanır. İnsan ne zaman ve nerede öleceğini bilmez. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Kıyametin kopma zamanına ait bilgi şüphesiz Allah nezdindedir. Yağmuru o indirir, Rahimlerde olanı o bilir, hiç bir kimse yarın ne kazanacağını bilmez hiç bir kimse hangi yerde öleceğini bilmez. Şüphesiz Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır" (Lokmân, 31/34). Müminin şiarı, bu dünyadan imanlı olarak ayrılmak olmalıdır. Kur'an'da Yâkub peygamberin oğullarına şu tavsiyesi bildirilir: "Ey oğullarım! Allah sizin için İslam (dinini) beğenip seçti. O halde siz de ancak müslümanlar olarak can verin" (el-Bakara, 2/132). Başka bir ayette bütün müminlere şöyle buyurulur: "Ey iman edenler! Allah'tan nasıl korkmak lazımsa öylece korkun. Sakın siz, müslüman olmaktan başka bir sıfatla ölmeyin" (Âl-i İmran, 3/102). "Ey Rabbimiz! artık bizim günahlarımızı yarlığa, kusurlarımızı ört, canımızı da iyilerle beraber al" (Âl-i İmran, 3/ 193). "Ey Rabbimiz! Üstümüze sabır yağdır, bizi müslümanlar olarak öldür" (el-A'raf, 7/126). Hamdi DÜNDÜREN | |
Konu Sahibi Şuara 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Hayız Kanının Çeşitleri | Kadın Mahrem Konular | Şuara | 0 | 2315 | 09 Ocak 2009 04:39 |
Kadının Zifafta Gözetilmesi | Kadın Mahrem Konular | Medineweb | 1 | 2570 | 09 Ocak 2009 04:31 |
Adet döneminde hafızın kuran okuması caizmi? | Kadın Mahrem Konular | Şuara | 0 | 3016 | 09 Ocak 2009 04:28 |
Hap Kullanırken Kanama Olması Özürmüdür? | Kadın Mahrem Konular | Şuara | 0 | 2537 | 09 Ocak 2009 04:25 |
Adetli İken Oruç Tutmanın Hükmü | Kadın Mahrem Konular | mehmet akif2 | 1 | 3578 | 09 Ocak 2009 04:22 |
29 Aralık 2007, 17:05 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 25 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | Cvp: Ölüm
Ölüm yalan dünyanın sonu âhiret âleminin başlangıcı Mahşer yerine kadar konaklama yeri. Son nefesimiz nasıl olacak. Azrâil -aleyhisselâm-'ı nasıl karşılayacağız? O bize nasıl gözükecek? İnsan kabre girince üzerine toprak örtülüp kapatılınca ve herkes dağılınca Telkin duâsı okunup imam efendi de gidince yalnız başına kalıyorsun işte... Gece lambayı söndürüp yatağa yattığınızda oda karanlık ve sağ tarafınıza dönüp yatıyorsunuz. aklınıza ölüm ve kabir geliyor mu? acaba kabrim bu kadar geniş olacak mı? acaba kabirde bu kadar rahat edebilecek miyim? ve kalkma imkânınız var ya kabirde dönme imkânınız dahî yok... ve böceklerin kurtların yılanların akreplerin vücûdunuzun üstünde gezip sizi yediğinizi düşünüyor musunuz? yattığımda aklıma gelir benim... :(( Allâh Teâlâ Son nefeste hepimize îmân-ı Kâmil nasîb eylesin. Son sözümüzün Kelime-i Tevhîd olmasını biz kullarına ihsân eylesin. Allâh Teâlâ hepimizin Kabrini Cennet Bahçesi eylesin. Âmîn Yâ Rabb'el Âlemîn. |
30 Aralık 2007, 21:21 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Ölüm ÖLÜM Bütün canlılar hayata ölmek için gelmez mi zaten. Gece uyumamız bir ölüm sabah uyanmamız bir diriliş değil mi? Sonbaharda sararıp solan her yaprak ölüm döşeğinde yatan hasta, baharda yeşeren, filizlenen her bitki dünyaya gözlerini açan bir çocuktur. Ve toprağa bir tohum düşer(insan cenazesi)bir müddet toprakta bekler(kıyamete kadar). Adeta baharı bekliyordur. O an bir haşir müjdesi iner yeryüzüne, bulut ile yağmur ulaşır imdada. O şuursuz, bilinçsiz tohum(ölü), yeniden doğmuş gibi açar gözlerini hayata. Sanki baharın geldiğini müjdeler kuşlara, arılara. Bunda: İbretle bakmasını bilenler için bir ibret yok mu? Ölüm yok oluştur diyenlere sesleniyorum: Gördünüz mü yüce yaratıcı ölüleri nasıl diriltiyor. Bunca mahlûkatı dirilten Allah canlıların en üstünü olan insanı diriltmesin mi? Kendi nefsime hitaben yazdığım şiiri siz değerli okuyucularımla paylaşmak istiyorum. Dünyaya neden gelir insan Sadece yemek içmekten ibaretsen Dört ayaklılar senden daha insan. Yazar : Mustafa Yünlü |
30 Aralık 2007, 21:21 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Ölüm
Dünya kalsa Muhammed’e kalırdı Can satılsa onu Karun alırdı Derman bulsa buna Lokman bulurdu Bu ölümdür buna derman bulunmaz” demiş Derviş Hacı. Yaşa bakmıyor, başa bakmıyor. İzbelerde de buluyor, saraylarda da buluyor. Dünyanın en kaliteli doktorlarının elinden alıp gidiyor. Ölmemeye çaremiz yok. Öyle ise gelecek günlere hazırlık yaptığımız gibi ölüme de hazırlık yapalım. Hepimiz için “Er kişi niyetine” veya “Hatun kişi niyetine” diye namaz kılınacak. Er olmaya veya hatunluğumuzu korumaya dikkat edelim. Yaktığımız harmanlar, kırdığımız fidanlar, söndürdüğümüz ocaklar, aldığımız gencecik canlar kabirde azabımız olacak. Ömür, bir göz açıp kapayıncaya kadarmış. Onun için “Gözünü aç” demişler. Gözümüzü açalım ama “Açıkgöz” olmayalım. Kabre girince ölü toprağını atacaklar üzerimize. Bu dünyada üzerimize ölü toprağı attırmayalım. Silkinelim. Yaşamanın farkına varalım. Ölüm rüzgârları, hayat kandilimizin yağını hem yakıyor, hem tüketiyor. Milletvekilliği, Bakanlık, Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı, altından ağaç, gümüşten yaprakla doymayan gözler, bir avuç toprakla doyacak bir gün. Rabbimiz “Her can ölümü tadacaktır” (Al-i imran 185) buyururken: “Her ümmetin bir eceli vardır. Onların eceli geldiğinde bir an gecikmez, bir an öne de geçemez” buyurmuş (A’ raf 34, Yunus 49)İster dağda, ister ovada, ister denizde ister yıldızlarda öl, fark etmez. Her nerede ölürsen öl, ama imanlı ölmeye bak. Ebu Cehil, Kâbe’nin yanı başında ateşler içinde yatıyor. İster baharda çiçekler arasında öl, ister kışta karlar altında öl. İbrahim aleyhisselam ateş içinde baharı gördü, Firavun, denizin içinde yanıp kavruldu. Hayatımıza pusu kuran ölümün nerede, ne zaman geleceği belli değil. Onun için hazırlıklı olmalıyız. Midemizde haram lokma varken ölüm gelirse o lokma bizim ateşimiz olur. Yüreğimizde inkar, küfür, şirk gibi pislikler varken ölüm gelirse, sonu gelmez senelerde yanmamıza katık olur o bizim kendi ürettiğimiz pisliğimiz. Can ve teni, kalp ve kalıbı inkar ve haram pisliklerinden arınmış insanlar şu ölümlü dünyada ölüme meydan okurlar, ecel terleri dökerken bile dillerinden şehadet dökülür. Ölür müsün öldürür müsün? Sorusuna “Haksız yere öldürmektense öldürülmeyi tercih edenlerdir yaşam savaşı verenler. Onlar bu yolda “Ölmek var dönmek yok” derler ve yürürler. Rabbin rızasına kilitlenmiş Hatim el-Asamm ölüme hazırlığı anlatırken şunu söylemiştir: “Namaza durduğum zaman Kabe’yi önümde, ölüm meleğini arkamda, cenneti sağımda, cehennemi solumda hissederim. Bunun son namazım olduğunu düşünerek korku ve ümit içinde tekbir getiririm. Kıraati tertil ile (tane tane) okur, rükû ve secdeyi huşu ile yaparım. Ancak yine de, kıldığım namazın kabul şartlarını hâiz olduğunu söyleyemem.” (Gazali, İhya Huşuun fazileti) Cumhurbaşkanlığı koltuğu ile tabutun ağacının aynı olduğunu bilenler, dünyayı ahiretin tarlası olarak görüp ona göre ekip biçenler, dünya zindanından ahiret aydınlığına bu dünyadan iman ışığı götürenler için ölüm, dünya rahminden ahirete bir doğuştur. Dinini yıkarak dünyasını yapanlar için ise ahiret müebbet hapistir. Yatacak yeri olmayanlar korksun ölümden. Ardımızdan: “Ne kendi eyledi rahat ne verdi halka huzûr Çekildi gitti cihandan, dayansın ehl-i kubûr,” dedirtmeyelim. Ölünce gerçeği görenlerden olmayalım. Rabbimiz onların halini haber verirken: “Onlardan birine ölüm geldiğinde “Rabbim, beni (dünyaya) geri döndür” der “Belki ben terk ettiğim (dünya) de salih ameller işlerim. “Hayır. Bu onun söylediği bir sözdür. Dirilecekleri güne kadar önlerinde bir perde vardır.” Diyor. (Mü’minun süresi 99-100) Son pişmanlık fayda vermez. Mahmut Topbaş |
30 Aralık 2007, 21:24 | Mesaj No:5 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Ölüm Ölüm ile ilgili sözler [*]Ariflerin ölümüne üzülmeyin o gafillerin gözünden kaybolmak içindir. Süleyman Hilmi Tunahan [*]Ayakta ölmek, dizüstü yaşamaktan iyidir. Tactius [*]İnsanlar uykudadır, öldükleri vakit uyanırlar. Hadis-i Şerif [*]Kabre yılanlar dışardan gelir sanmayınız. Sizin kötü amelleriniz kabirde sizin için engerek yılanıdır. Abbadi [*]Ölenin kıyameti kopmuştur. Hadis-i Şerif [*]Ölümü istemek güzel değildir. Ölüme hazırlıklı olmak güzeldir. Mehmet Feyiz Efendi [*]Ölümün bizi nerede beklediği belli değil, iyisi mi biz onu her yerde bekleyelim. Montaigne [*]Ölüm, bazen ceza, bazen bir armağan, çoğu zaman da bir lütuftur. Seneca [*]Ölülere kötü söylemeyin. Zira bu sebeple hayattaki yakınlarını incitmiş olursunuz. Hadis-i Şerif [*]Ölüm eski bir şeydir, amma her insana yeni görünür. Turgenyev [*]Sana nasihat edici olarak ölüm yeter. Hadis-i Şerif [*]Üç şey ölümün ardından kabre gider: Ailesi, malı ve ameli. Bunlardan ikisi döner, birisi kalır. Dönenler: ailesi ve malı, kalan da: amelidir. Hadis-i Şerif [*]Meyve veren ağaca kuru denilmediği gib, eseri devam eden zevâta da ölü denmez. Süleyman Hilmi Tunahan |
30 Aralık 2007, 22:07 | Mesaj No:6 |
Cvp: Ölüm İşte dünya, bittiği yerde kabristan Asıl hayatsa şimdi başlıyor Kabul etsen de mahşeri var bu işin Etmesen de musallada görünür Ne malından ne de evladü iyalinden fayda yok Ne işler işlediysen sonuçta sana kalan Ey ölümün arka bahçesi! ey mahşerin ince çizgisi! Sana sevdalanmaktan başka var mı çaresi?
__________________ Dünyayı Güzellik Kurtaracak. Bir İnsanı sevmekle başlayacak herşey... | |
04 Ağustos 2008, 16:04 | Mesaj No:7 |
Ölüm ÖLENİN ELBİSESİ Ölen bir kimsenin elbise ve diğer şahsi eşyasını vasiyeti olmaksızın fakirlere vermek caiz midir? Vârislerinin rızası olursa câizdir. Rızalarının olmadığı biliniyorsa, ya da olmama ihtimalı varsa, câiz değildir. Ancak ölenin bu konuda vasiyyeti varsa ve elbisesinin değeri; bıraktığı malın üçte birini aşmıyorsa, varislerin rızasına bakılmaz ve vasiyyeti yerine getirilir. [HR] ÖLMÜŞ OLAN KİMSEYİ ÖPMEK CAİZ MİDİR? Ölmüş olan kimseyi öpmekte beis yoktur. Zira Hz. Peygamber /sav( ruhunu Mevlasına teslim etmiş olan Osman bin Maz'un'u öptü. Hz. Ebu Bekir es-Sıddık (ra) Refik-i A'laya intikal eden Hz. Peygamberi iki gözleri arasından öpüp: "Ey Peygamber, ey seçkin insan!” diyerek hasretini giderdi. [HR] ÖLÜ GECELERİ Günümüzde ölenin ardından okutulan "Kırk Hatmi" denen birşey var. Bunun aslı nedir? Islâmda ölünün kırkıncı ya da elli ikinci gecesi diye bir şey yoktur. Bu tür inanışlar, müslümanların arasına başka bâtıl dinlerden girmiş olmalıdır: Kur'ân-ı Kerim okunup sevabı ölüye gönderilebilir; bunun bir zamanı ve mekânı yoktur. [HR] ÖLÜLER HAYATTA OLANLARIN HALLERİNİ BİLİRLER Mİ? Ölüler hayatta olan kimselerin yaptıklarını bilirler. Şayet iyi amel işlerse sevinirler, kötü amel işlerse üzülürler. Peygamber (sav) bir hadiste şöyle buyuruyor: "Amelleriniz, ölmüş akraba ve aşiretinize gösterilir. Ameliniz iyi olursa sevinirler, iyi olmazsa "Allah'ım onları hidayete erdirmeden ruhlarını alma” diyerek dua ederler". [HR] ÖLÜLER ZİYARETLERİNE GELENLERİ TANIRLAR MI? Ölüler ziyaretlerine gelenleri tanırlar. Bu hususta günler arasında fark yoktur. İbni Ebi ed-Dünya'nın rivayet ettiği bir hadiste, Peygamber (sav) şöyle buyuruyor: "Herhangi bir kimse mü'min kardeşinin ziyaretine gider ve kabri yanında oturursa mutlaka ondan hoşlanır ve selamını alır”. [HR] ÖLÜM DÖŞEĞİNDE BULUNAN KİMSENİN YANINDA YASİN-İ ŞERİF OKUNUR. BUNUN ASLI VAR MIDIR? Ölüm döşeğinde bulunan kimsenin yanında Yasin-i Şerif okumak sünnettir. Peygamber (sav): "Ölülerinize Yasin okuyunuz” buyurmuştur. (Ebu Davud ve İbn Hibban rivayet etmişlerdir). İbn Hibban: Ölülerinize Yasin okuyunuz!” demekten maksat ölüm döşeğinde bulunan yani ölmek üzere olan kimseye Yasin-i Şerif okuyunuz demektir, der. Yalnız İbn er-Rif'a hadisi te'vil etmeden olduğu gibi kabul ediyor: "Yani ölmüş olan kimseler için Yasin-i Şerif okuyunuz”. Peygamber (sav) bir hadis-i şerifinde şöyle buyuruyor: "Ölüm döşeğinde bulunan kimsenin yanında Yasin okunsa mutlaka Allah Teala ölümünü kolaylaştırır”. [HR] ÖLÜM HALİNDE AVRET Kocasının ölmesi halinde, ölümünün ardından, karısının "bâin talak"la boşanmış olmasını gerektiren bir durum bulunmamışsa, erkek yıkayıcı bulunmaması durumunda karı kocasını yıkayabilir; ama aynı durumda, koca karısını yıkayamaz. (Fetâvâ-yi Hindiyye, I/I25.) [B] ÖLÜM HASTASININ HİBEDE BULUNMA YETKİSİ. Ölümle sonuçlanan ağır bir hastalığa yakalanan kimsenin kavlî tasarrufları bazı kayıt ve şartlarla geçerli olur. Bu yüzden onlar kısmen kısıtlı sayılırlar. Ezcümle; hasta iken yaptıkları vakıf, borç ikrarı ve hibe gibi yükümlülük doğuran tasarrufları, ancak mallarının I/3 ünden geçerli olur. Fazlası, vasiyette olduğu gibi tenkise tabi tutulur (es-Serahsî, XIII,101 vd.; Ali Haydar, a.g.e, II, 736, 740; Mecelle, mad., 1595).
__________________ EN GÜZEL AŞK: ALLAH! | |
02 Nisan 2011, 19:59 | Mesaj No:8 |
Durumu: Medine No : 4458 Üyelik T.:
19 Ekim 2008 | Cevap: Ölüm
Ey nefsim ölüm var ölüm mal sahibi mülk sahibi hani bunun ilk sahibi, malda yalan mülk te var biraz da sen o yalan mal, mülk, para tutkusu, nefsine gelse de hoş, unutma ki; ey insan ! Tabutların içi boş...
__________________ Birbirimize Fikirlerimiz uyuşmasa bile İNSAN olduğumuz için SAYGI duymamız lazım... Ne MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE.... |
21 Nisan 2011, 22:49 | Mesaj No:9 |
Durumu: Medine No : 13055 Üyelik T.:
18 Aralık 2010 | Cevap: Ölüm Üç şey ölümün ardından kabre gider: Ailesi, malı ve ameli. Bunlardan ikisi döner, birisi kalır. Dönenler: ailesi ve malı, kalan da: amelidir. ( Hadis-i Şerif )
__________________ "Bir yαrım αklın kuyusundα öbür yαrım αşkın kuytusundα... Cennet ve cehennem αrαsındα.Ucu sırαttαn geçen bir uçurum kenαrındα... Â'râftα..... Ârâfın dα αrαsındα...Ar ve αf yαrαsındα..." |
22 Nisan 2011, 01:34 | Mesaj No:10 |
Durumu: Medine No : 12677 Üyelik T.:
28 Temmuz 2010 | Cevap: Ölüm
''Ölmek'' insan nefsine biraz saçma geliyor..Şu hale bak yok olmak için önce var oluyoruz.. .Yani ölmek için doğuyoruzda denilebilir...Doğduğumuz ilk andan itibaren ölüm ensemizde ...Üstadın dediği gibi ''Bir hayata çattık ki hayata kurmuş pusu'' Fakat ölüm bir gerçek... Aslında üzerinde tutunmaya çalıştığımız ve mutlu olmak için gayret sarfettiğimiz asıl dünyanın bu dünya olmadığını ölüm ile daha iyi anlıyoruz.. Zaten yaşama sevinci dediğimiz olay ''Ölümün pençesinde nefes almaktan ibaret değilmidir?'' Yüce İslamın tesbiti harika; ''Bu dünya, cennet ile cehenem arasındaki bir geçit yeri''....Ve ''İnsan imtihanda'' |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Ölüm | YaŞuHa | Ölüm-Ahiret-Sırat-Mizan-Kader | 6 | 12Haziran 2019 22:17 |
Ölüm!!!!** | Belgin | Ölüm-Ahiret-Sırat-Mizan-Kader | 10 | 04 Ekim 2008 20:24 |
Ölüm de var.. | TÜRKcan | Ölüm-Ahiret-Sırat-Mizan-Kader | 5 | 09 Ağustos 2008 00:26 |
Ölüm Anı... | AŞK'ÜL İSLAM | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | 2 | 11 Temmuz 2008 10:57 |
ahh ölüm | _bülbül_ | Ölüm-Ahiret-Sırat-Mizan-Kader | 6 | 24 Nisan 2008 23:47 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|