|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Seleme,Açılış Tarihi: 31 Aralık 2007 (19:15), Konuya Son Cevap : 12 Mayıs 2009 (09:40). Konuya 4 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
31 Aralık 2007, 19:15 | Mesaj No:1 |
Diyet ve Erş nedir? Diyet ve Erş nedir? Diyet ve Erş Klasik fıkıh ıstılahında diyet, cana veya can hükmündeki uzuvlara karşı işlenen cinâyet dolayısıyla ödenen mal veya paraya; erş ise, uzuvlara karşı işlenen cinâyetlerde, miktarı nasslarla belirlenmiş veya takdiri hâkime bırakılmış ödenmesi gereken mal veya paraya denir. Diğer bir tanıma göre, ölümle sonuçlanmayan belli yaralama ve sakat bırakmalarda ödenen ve miktarı belirlenmiş olan bedele erş denir. Bunun dışında kalan ve miktarı yetkili mercilerce takdir edilecek olan cinâyet bedeline de hükûmet-i adl denir. Kur’ân-ı Kerîm’de, yanlışlıkla bir mü’minin öldürülmesi halinde, keffâret olarak bir köle azat edilmesi ve öldürülenin ailesine ödenmek üzere diyet verilmesinden bahsedilmektedir (Nisâ, 4/92). Bununla birlikte, Kur’ân’da diyetin miktarı ve ödenme şekliyle ilgili bir ayrıntı bulunmamaktadır. Hata ile adam öldürmelerde diyet, nassla belirlenmiş bir tazminattır. Mağdur yakınları affetmediği takdirde, ölüme sebebiyet verenin âkılesinin diyet ödemesi öngörülmüştür. Diyetin miktarı ise, hadis ve sahabeden gelen haberlerde belirlenmiştir. Hz. Peygamber’den gelen değişik hadislerde diyetlerin miktarı belirlenmiş, 100 deve, 100 dinar altın, 10.000 veya 12.000 dirhem gümüş, 200 sığır, 2.000 koyun veya 200 elbise olduğu belirtilmiştir (Ebü Dâvud, Diyât 18, 19, 20; Tirmizî, Diyât 1; Nesâi, Kasâme 30, 32, 44; Muvatta, Ukül 1, 9.). Ayrıca, hadislerde, uzuvların diyetlerinden de bahsedilmiştir.Ölümle sonuçlanmayan cinâyet ve yaralamalarda, genel olarak ödenecek malî bedel, erş ve hükûmet-i adl şeklinde özel isim verilen bir tür diyettir. Yaralama ve sakatlamalarda hareket noktası olarak tam diyet miktarı esas alınmıştır. Yaralamanın derecesi, suçun işleniş tarzı, müessir fiilin yol açtığı kayıp, organın hayatî fonksiyonu, tek-çift oluşu gibi hususlar göz önünde bulundurularak, tam diyete göre miktarlar belirlenmiştir. (Diyanet İşl.Bakanlığı Dini kav. söz.)
__________________ Dünyayı Güzellik Kurtaracak. Bir İnsanı sevmekle başlayacak herşey... | |
Konu Sahibi Seleme 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Üniversiteli Bayanla Geçinme Sanatı | İslamda Kadın ve Erkek | mehmet akif2 | 20 | 9586 | 20 Mayıs 2009 19:42 |
Üniversiteli Erkekle Geçinme Sanatı | İslamda Kadın ve Erkek | mehmet akif2 | 1 | 2426 | 20 Mayıs 2009 19:35 |
A.Hakan'dan Döneklik Konferansı | Serbest Kürsü | kurtmehmet | 4 | 2356 | 10 Mayıs 2009 20:54 |
Hanefi Mezhebi: İslamda Kazanç | Zekat-İnfak | Seleme | 0 | 2309 | 19 Nisan 2009 04:52 |
Hanefi Mezhebi: Alışveriş | İlmihal Bölümü | Seleme | 0 | 2388 | 19 Nisan 2009 04:51 |
31 Aralık 2007, 19:22 | Mesaj No:2 |
Cvp: Diyet ve Erş nedir? Beni Müdlic'ten Katade adında bir adam, oğluna bir kılıç fırlattı. O da bacağına isabet etti. Yaradan fasılasız kan kaybı oldu ve oğlan öldü. Süraka İbnu Cu'şum Hz. Ömer (ra)'e gelip durumu haber verdi. Hz. Ömer: "Kudeyd suyuna yüz yirmi deve hazırla, ben oraya geleceğim" dedi. Ömer (ra) oraya gelince bu develerden otuz hıkka (dört yaşına giren dişi deve), otuz cezea (beş yaşına girmiş dişi deve) ve kırk halife (hamile deve) aldı. Ve sordu: "Maktulün kardeşi nerede?" "İşte benim!" dedi. "Al bunları! Zira Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştu: "Katile (ne diyetten, ne mirastan) hiç bir hisse yoktur." Resulullah (sav) Ebu Cehm İbnu Huzeyfe'yi zekat tahsildarı olarak gönderdi. Adamın biri sadaka ödeme meselesinde onunla inatlaştı. Ebu Cehm (ra) de adama vurup başından yaraladı. Hemen Hz. Peygamber (sav)'e gelip: "Ey Allah'ın Resulü, kısas istiyoruz" dediler. Resulullah onlara: "Size şu şu miktar diyet vereyim!" dedi ise de razı olmadılar. Resulullah (sav) miktarını daha da artırarak: "Size şu şu miktar diyet vereyim" dedi. Onlar yine razı olmadı. Hz. Peygamber (daha da artırarak): "Size şu şu kadar diyet vereyim" dedi. Bu sefer razı oldular. Bunun üzerine aleyhissalatu vesselam Efendimiz: "Ben bu akşam halka konuşup, onlara razı olduğunuzu bildireceğim!" dedi. "Pekala" dediler. Resulullah (sav) hitabesinde: "Bu Leysliler bana kısas talebiyle geldiler. Ben onlara (kısasa bedel) şu şu miktar diyet teklif ettim, onlar da razı oldular, siz de razı mısınız?" diye sordu. Fakat berikiler: "Hayır, razı değiliz!" dediler. Muhacirun onlara kızıp üzerlerine yürüdü. Resulullah (sav) onlara dokunmamalarını emretti. Muhacirun da ileri gitmekten vazgeçti. Sonra onları çağırıp, onlara verdiğini artırdı ve sordu: "Razı oldunuz mu?" "Evet" dediler. Resulullah tekrar: "Ben halka hitap edip, razı oldugunuzu bildireceğim" dedi. Onlar: "Pekala?" dediler. Resulullah halkı çağırarak: "Razı mısın?" diye sordu. "Evet razıyız!" dediler."
__________________ Dünyayı Güzellik Kurtaracak. Bir İnsanı sevmekle başlayacak herşey... | |
01 Ocak 2008, 19:17 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Diyet ve Erş nedir? ERŞ Anlaşmazlık, ihtilâf, düşmanlık, diyet; rüşvet, adam öldürme hariç yaralama diyeti. Çoğulu "ürûş"tur. Bir İslâm hukuku terimi olarak, yaralanan ve kesilen uzuvlardan dolayı verilmesi lâzım gelen diyettir. Erş, mukadder ve gayr-i mukadder olmak üzere ikiye ayrılır. Mukadder erş, organlara mahsus olup miktarı şer'an belli olan diyettir. El ve gözün erşi gibi. Gayr-i mukadder erş ise, organlara ait, miktarı şer'an belirlenmemiş olup, bilirkişinin takdir ve tayinine bırakılan diyettir. Buna "hükümetü'l adl" de denir Tam diyet gerektiren organ yaralamaları, bazı organların kasten veya hata yoluyla kesilmesi yahut fonksiyonlarını kaybetmesiyle sözkonusu olur. Bunlar dört çeşittir. Bedende tek, çift, dört tane veya on tane olan organlar bunlardandır. a) Bedende tek olan ve telefi halinde tam diyet gereken organlar; burun, dil, cinsiyet organını yahut haşefesi, meni kesilecek şekilde zürriyet, idrar yolu, büyük abdest yolu, deri, başın saçları, sakalın kılları (el-Kasânı, Bedâyiu's-Sanâyi, VII, 311; es-Şirâzî, el-Mühezzeb, II, 200; İbn Kudâme, el-Muğnî, VIII, I vd.). b) Tam diyeti gerektiren çift organlar; iki el, iki ayak, iki göz, iki kulak, iki dudak, iki kaş, iki meme, meme uçları, husyeler gibi. Bunlardan yalnız bir tanesi telef olursa yarım diyet gerekir (el-Kâsânı, a.g.e., VII, 311). c) Tam diyet gerektiren dörtlü organlar. Göz kapakları ve kirpikler gibi. Bunlardan yalnız bir tanesi telef olsa dörtte bir diyet gerekir (el-Kâsânı, a.g.e., VII, 311, 324; eş-Şirâzî el-Mühezzeb, II, 201). d) Bedende on organ, el ve ayak parmaklarıdır. Bunlardan her bir parmak için onda bir diyet gerekir. Amr b. Hazm'ın naklettiği bir hadiste, "El ve ayak parmaklarından herbiri için on deve diyet vardır" buyurulur (Tirmizî, Diyât, 4; Ebû Dâvûd, Diyât, 18; Nesâî Kasâme, 45, 47; Dârimi, Diyât, 16). Parmak boğumuna kadar olan telefte, parmak diyeti üçte bire düşer. Parmaklar birbirine eşit sayılır. Dişlerin tamamı telef edilirse tam diyet gerekir. Her bir diş için beş deve veya diyet miktarına ulaşıncaya kadar her diş için beşyüz dirhem gümüş para (beş dirhem bir koyun bedelidir) gerekir. Hadiste; "Her diş için beş deve vardır" buyurulur. (Ebû Dâvûd, Diyât, 18; Nesâî-Kasame, 44; İbn Mâce Diyât, 17). Bir organ müessir fiil sonucu telef olmamakla birlikte fonksiyonunu veya hassasını kaybetmişse, pratik bakımdan mümkünse kısas, değilse diyet veya şer'an miktarı belli olan erş gerekir. Görme, işitme, tatma, koklama, dokunma, yürüme, konuşma veya akıl melekesinin yok olması veya el yahut ayakların felce uğraması, cinsi ilişki kurma gücünü kaybetmesi gibi. Bazıları bunların sayısını yirmi ve daha fazla olarak tesbit ederler. Bu uzuvların hassası tam olarak kaybolmuşsa tam diyet gerekir; iki gözden birisinin görmemesi gibi kısmî olursa, diyet buna göre hesaplanır. Diyeti belirlemek mümkün olmazsa, miktarı bilirkişi (hükümetü'l-adl) belirler (el-Kâsânı, a.g.e., VII, 311; eş-Şîrâzî, a.g.e., II, 201 vd.; İbn Kudâme, el-Muğnî, VIII, 37 vd). Mezhep imamları göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş kısas edileceğinde ittifak etmişlerdir. Kısas diyete dönüşürse, genel kâide olarak görme, işitme, düşünme, yürüme, çalışma, cinsel ilişki kurma fonksiyonları gibi temel fonksiyonlardan birinin izâlesi tam diyeti gerektirir. Aynı fonksiyonu gören birden çok organın sözkonusu olması hâlinde diyet orgân sayısınâ bölünerek, her bir organ için ödenecek miktar belirlenir. Meselâ; iki gözden birinin kör edilmesi halinde yarım diyet, bir parmak için onda bir diyet gerekir. İşte organlar için şer'ân miktârı belirlenmiş olan bu tazminatlarâ "Mukâdder erş" denir (el-Kâsânı, a.g.e., VII, 314; Süleyman Akdemir, Ceza Hukukunda Mağdurun Korunması, İzmir 1988, s.55-56). Öldürme dışındaki müessir fiillerde kısas uygulamak mümkün olmayan durumlarda, miktarı bilirkişiye mahkemece tesbit ettirilen erş gerekir ki, buna "gayr-i mukadder erş" veya "hükûmetü'l-adl" adı verilir. Kaburga kemiğini, burun kemiğini veya dişler dışında bedenden herhangi bir kemiği kırmak gibi. Yine erkeğin memesi, onun meme uçları, dilsizin dili, iktidarsızın cinsiyet organı, görmeyen göz, çürük diş, felçli el ve ayak, baş kısmı kesik cinsiyet organı, parmakları kesik avuç kısmı dal böyledir (el-Kasânı, a.g.e., VII, 323; İbn Kudâme, a.g.e., VIIl, 56). Hâkimin tâkdirine bırâkılan erş (hükûmetü'l-âdl), suçlu tarafından tâzmin edilir. Bunu âkile yüklenmez. Şecce, (çoğulu şicâc) denilen baş ve yüzdeki, kemiğe kadar inen yaranın erş'i, bu yaranın büyüklüğüne göre belirlenir. Bunun miktarı diyetin yirmide biri kadardır. Baş ve yüzdeki yaraların cezası ikiye ayrılır. Aslı ceza ve bedel bakımından ceza. Aslı ceza kısastır. Kasten olan yaralamada, kısas mümkünse uygulânır, değilse erş cezası verilir. Kemiğe kadar inen yarâlardâ kısasın uygulanabileceğinde ihtilâf yoktur. Çünkü suçluda benzeri yarayı açmak mümkündür. Ayette; "Yaralarda kısas vardır" (Mâide, 5/45) buyurulur. Bedel bakımından olan ceza erş'tir. Baş ve yüzde kemiğe dayanmayan yaralarda hükümetü'l-adl uygulanır. Çünkü şer'an bunlara erş takdir edilmemiştir (ez-Zeylâî, Nasbu'r-Râye, IV, 374). Ancak müessir fiilin boşa gitmemesi için bunlara bilirkişinin belirleyeceği erş gerekir. Bedenin baş ve yüzden başka kısımlarında müessir fiil sonucu meydana gelecek yaraya "cürh" denir. Çoğulu "cürûh" veya "cirâh" gelir. Bu yaralar "câife ve gayri câife" olmak üzere ikiye ayrılır. Câife; sırt, karın veya yanlardan karın boşluğuna kadar varan derin yaradır. Bu, el, ayak veya boyunda olmaz. Gayr-i câife ise; karın boşluğuna kadar ulaşmayan yara olup, boyun, el veya ayak gibi organlarda olur (el-Kâsânı, a.g.e., VII 296). Baş ve yüz dışındaki yaraların cezası da aslî ve bedelî olarak ikiye ayrılır. Aslı ceza kısastır. Karın boşluğuna kadar inen yaralarda (câife) kısas uygulanmaz. Çünkü suçlunun kısas sonucu ölümünden korkulur. Bunlarda bedeli ceza olan erş uygulanır. Bunun miktarı diyetin üçte biri kadardır (eş-Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, VII, 57). Ebû Hanife'ye gõre yaralı ölmediği zaman, karın boşluğuna ulaşan veya ulaşmayan hiçbir yarada kısas yoktur. Çünkü bunlarda kısas tam olarak uygulanamaz. Ancak yaralı bu yara sebebiyle ölürse kısas gerekir. Karın boşluğuna inen yaralarda erş, diyetin üçte biri, diğerlerinde bilirkişinin belirleyeceği hükümetü'l-adl'dir (el-Kâsânı, a.g.e., VII, 323; ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletuh, Dimaşk 1985, Vl, 331-361). Hamdi DÖNDÜREN |
01 Ocak 2008, 19:18 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Diyet ve Erş nedir? DİYET İnsan veya insan uzvunun telef edilmesi karşılığı olarak verilmesi gereken tazminat, kan bedeli. Kur'ân-ı Kerim'de: "Bir müminin diğer bir mümini, yanlışlık eseri olmayarak (kasden) öldürmesi, yakışmaz. Kim, bir mümini yanlışlıkla (hatâen) öldürürse, mümin bir köleyi azad etmesi ve (ölenin) ailesine teslim edilecek bir diyet vermesi lâzımdır. Meğer ki, onlar (o diyeti), sadaka olarak bağışlamış olsunlar. Eğer (öldürülen), mümin olmakla beraber, size düşman bir kavimden (Dârü'l-Harb ahâlisinden) ise, o zaman öldürenin, mü'min bir köleyi azad etmesi lâzımdır. Şâyet kendileriyle aranızda anlaşma olan bir kavimden (Dârü'l-Ahd ahalisinden) ise, o vakit mirasçılarına bir diyet vermek ve bir mü'min köleyi azad etmek gerekir. Kim bunları bulamazsa Allah'tan tövbesinin kabulü için, birbiri ardınca iki ay oruç tutması icab eder. Allah her Şeyi bilendir, gerçek hüküm ve hikınet sahibidir. " (en-Nisa, 4/92) hükmü beyan buyurulmuştur. Diyetin meşrûiyeti, Kitap, Sünnet ve Sahâbe-i Kiram'ın İcmâı ile sabittir. Bilindiği gibi kasden öldürme hadisesinde "kısas" gündeme girer. Kısas cezasında, hem Allah'ü Teâlâ'nın hukuku, hem kul hukuku bir aradadır. Kısasın icra edilebilmesi için, öldürülen kimsenin velisinin cezasının tatbikini istemesi esastır. (İmam Kâsânî el-Bedâiu's-Sanâyi fi Tertibi'ş-şerayi. Beyrut 1974, VII, 182) Zira Kur'ân-ı Kerim'de: "Kim, mazlum olarak öldürülürse, biz onun (öldürülenin) velisine bir salâhiyet vermişizdir. O da (öldürülenin velisi), öldürmekte aşırı gitmesin. Çünkü o, zaten yardıma mazhar olmuştur. " (el-İsrâ, 17/33) hükmü beyan buyurulmuştur. Öldürülen kimsenin velîsi, kısası talep etmek veya diyete razı olmak noktasında serbesttir. Hz. Enes b. Mâlik (r.a.)'den rivâyet edildiğine göre, Rasûl-i Ekrem (s.a.s.)'e "kısas"la ilgili herhangi bir mesele arzolunduğu zaman, maktulün velîlerine, affetmelerini tavsiye buyurmuştur. (İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 213, 252; Sünen-i İbn Mace, Diyet, 35). Dolayısıyla, müminlerin emîri, öldürülenin velîlerine affetmelerini veya sulh yapmalarını tavsiye eder. Ancak katiyyen bu konuda selâhiyet sahibi değildir. Kısasın tatbîki, affetme veya sulh yapma noktasında tek yetkili, maktulün velîsidir. Esasen, zarara uğrayanların başında da, maktulün velileri gelir. İnsan veya insanın bir uzvunun telef edilmesi, kasden veya hatâen olabilir. Mümin bir erkek, hatâen bir kardeşini öldürürse, maktulün velîsine diyet vermek mecburiyetindedir. Bu husus kat'i nassla sabittir. Diyetin miktarı, öldürülen kimsenin erkek veya kadın olması halinde farklılaşır. Ayrıca hür olan bir kimsenin diyeti ile kölenin diyeti aynı değildir. Dolayısıyla diyetin miktarına, hürriyet ve cinsiyet durumu etki eder. Öldürülen mümin bir erkeğin diyetinin bin dinar altın olduğu Sünnet'le sabittir. (İbn Hümam, Fethu'l-Kadir, Beyrut 1318, VIII, 308) İmam Azam Ebu Hanife (rh.a) diyetin yüz deve (Tirmizî, Diyet,1) veya bin dinar altın veya onbin dirhem gümüş olarak verilmesinin esas olduğunu söylemiştir. (Ebu Davud, Diyet, 16; Nesâî, Kasâme, 33) İmameyn'in bu husustaki tesbiti ise şu şekildedir: "Bu üç ana ölçünün dışında, ikiyüz sığır veya ikibin koyun olarak da vermek mümkündür." (Şeyh Nizamüddin ve Heyet, el-Fetevây-ı Hindiyye, Beyrut 1400, VI, 24; İbn Hümam, a.g.e., VIII, 302-303). Rasûlullah (s.a.s.)'ın döneminde bir koyunun bedeli, beş dirhem gümüştür. (İmam Serahsî, el-Mebsût, Beyrut (t.y.) II,150; Şerhu Damad, II,197) İkibin koyun, beş dirhem gümüşle çarpılırsa, karşımıza onbin dirhem gümüş çıkar. Dolayısıyla bütün bu ölçüler, mâlî değer olarak birbirine eşittir. Öldürülen kimsenin müslüman olup olmamasının diyetin miktarına etki edip etmemesi hususunda iki ayrı görüş vardır. Hanefî fukahası, Rasûlullah'ın: "Her ahid sahibinin diyeti bin dinar altındır. " (Ebu Davud, Diyet, 16) hadisini esas alarak, Darü'l-İslâm tebaasından olan gayrimüslimin (zimmînin) diyeti, tıpkı müslümanın diyeti gibidir, hükmünde ittifak etmiştir. (İmam Merginânî, el-Hidâye Şerhu Bidâyeti'l-Mübtedi, Kahire 1965, IV,168; Şeyh Abdulgani el-Meydânî, el-Lübab, Beyrut 1400, III, 154; İbn Hümam, a.g.e., VIII, 308; İmâm Kâsânî, a.g.e., VII, 255). Hz. Abdullah b. Mes'ud (r.a.)'dan da, müslüman ile zimmet sahibinin diyetinin eşit olduğuna dair bir rivâyet vardır. Ayrıca Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer (r.a.) dönemindeki uygulama da aynı şekilde olmuştur. İkinci görüş gelince, İmam Şafiî (rh.a) Amr b. Şuâyb (r.a.)'dan rivâyet edilen: "Zimnînin (gayrimüslimin) diyeti; müslümanların diyetinin yarısıdır. " (Ebu Davud, Diyet, 16-21). hadisini esas alarak, eşitlik sözkonusu olmayacağını beyan etmiştir. (el-Cezîri, Kitâbu'l Fıkh ale'l-Mezahibi'l-Erbaa, Beyrut 1392, V, 370; Ebu İshak eş-Şirâzî, el-Mühezzeb, II, 211; İmam Merginani, a.g.e., IV, 168). Kadının diyeti, nefse kıymak (yani öldürmek) veya uzvu telef etmek noktasında erkeğin diyetinin yarısıdır. (Geniş bilgi için bk. Müslim, Kasame, 36, 37) Bu hüküm mevkûf olarak Hz. Ali (r.a.)'den merfu olarak Rasûlullah'dan rivâyet edilmiştir. (İmam Kasani, a.g.e., VII, 254; İbn Hümam, a.g.e., VIII, 307). Hür bir müminin diyeti ile kölenin diyeti de birbirine eşit değildir. Dolayısıyla diyetin miktarına, Hanefî fukahasına göre hürriyet ve cinsiyet tesir etmektedir. İmam Şâfiî (rh.a.)'ya göre ise, İslâm, hürriyet ve cinsiyeti diyetin miktarının belirlenmesinde esas alır. İnsan uzvunun koparılması veya ta'tili (iş göremez hale getirilmesi) veya yaralanmasında, mağdura ödenmesi vacip olan mala "erş" denilir. (Molla Hüsrev, Dürerü'l-Hükkâm fî Şerhi'l Gureri'l Ahkâm, İstanbul 1307, II,103). Tabiî ki, erşin vacip olması için misli sözkonusu olmadığından kısas tatbik edilemez olmalıdır. Zira kasden uzvun koparılmasında da, misli sözkonusu olduğu süre içerisinde kısas esastır. (İmam Serahsi, a.g.e., 27, 74; İmâm Kâsânî, a.g.e., VII, 297) Hem kısas imkânı olmaz, hem katî nasslarla beyan edilmiş erş* miktarı bilinemezse, ehl-i hibre tayini gündeme girmektedir. Ehl-i hibrenin (bilirkişi heyetinin) mağdura ödenmesini esas aldığı mala da "hükümet-i adl" ismi verilir. Dolayısıyla insana veya insan uzvuna karşı, hataen işlenen her cürümde mutlaka mağdura veya velisine mal ödenir. Hataen veya hata yerine sayılan öldürme çeşitlerinde, diyetle birlikte keffâret de gündeme gelir. Keffâret, mümin bir köleyi azad etmek veya buna imkân bulunamazsa, iki ay fasılasız (devamlı) oruç tutmaktır (en-Nisa, 4/92; İmam Merginânî, a.g.e., IV, 169; İmam Kâsânî, a.g.e., VII, 297; V, 95; İbn Hümam, VIII, 253). Ayrıca, keffaretlerde illet katî olarak tespit edilemeyeceği için, ictihad gündeme giremez. Bu sebeple hataen veya hata yerine sayılan öldürmelerde yoksul ve miskinleri doyurmak, keffâret yerine geçmez. Çünkü, "mümin bir köleyi azad etmek veya iki ay fasılasız oruç tutmak" hususunda katî nass mevcuttur. İslâm uleması, "diyetin kim tarafından ve nasıl ödeneceğini" izah ederken, "âkıle" üzerinde durmuştur. Bilindiği gibi, akıl kelimesi, men etmek, tutmak ve korumak gibi mânâlara gelmektedir (Molla Hüsrev, a.g.e., II,124). Hataen bir cürüm işleyen kimseden diyet borcunu kaldırmak ve onun suç işlemesini önlemek, baba tarafından en yakın akrabaların görevidir. Rasûlullah (s.a.s.)'ın, Huzeyl kabilesinden iki kadının kavgası sonucu ortaya çıkan cenin cinayetini hükme bağlarken, hamile kadının karnına vuranın akılesine hitaben: "Kalkınız ceninin diyetini (gurreyi) veriniz." (Müslim, Kasame, 11; Ebu Davud, Diyet, 21; Tirmizî, Diyet,18; İbn Mâce, Diyet, 17; Molla Hüsrev, a.g.e., II,125) emri, bu hususta katî bir delildir. Kasden işlenen cinayetlerde akıle herhangi bir ödemede bulunmaz. Hanefi fukahası: "Beşyüz dirheme kadar olan cezalarda, akıle, hiçbir şey ödemekle mükellef değildir. Bunu cinayeti işleyen kimse bizzat kendisi öder. Beşyüz dirhem gümüşü (yaklaşık 100 koyun fiyatını) aştığı zaman, suçlunun âkılesine dahil olan (kadın ve çocukların dışındaki her ferd) üç veya dört dirhem ödemek durumundadır. Hz. Ömer (r.a.), Rasûlullah'tan bu ödemenin üç yıl içerisinde olacağını rivâyet etmiştir." (İmam Serahsî, a.g.e., 27, 127; İmam Kâsâni, a.g.e., VII, 256; Molla Hüsrev, II, 125) hükmünü esas almıştır. Hataen bir cinayet işleyen kimsenin, yakın veya uzak hiçbir akrabası veya bağlı bulunduğu bir divan yoksa, Beytü't-Mâl, âkıle görevini üstlenir ve İslâm devleti diyeti öder. Yusuf KERİMOĞLU |
12 Mayıs 2009, 09:40 | Mesaj No:5 |
RE: Diyet ve Erş nedir?
Kur’ân-ı Kerîm’de, yanlışlıkla bir mü’minin öldürülmesi halinde, keffâret olarak bir köle azat edilmesi ve öldürülenin ailesine ödenmek üzere diyet verilmesinden bahsedilmektedir (Nisâ, 4/92).
| |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
"Diyet Kuskus Salatası Tarifi" /medineweb mutfağı | su damlası | Salatalar | 2 | 31 Aralık 2018 15:40 |
Kan Gruplarına Göre Diyet | Esma_Nur | Tıbbı Nebevi ve Alternatif Tıp | 8 | 28 Mayıs 2012 00:12 |
zekat nedir, sadaka nedir, infak etmek nedir | iblissavar | Zekat-İnfak | 3 | 31 Mart 2012 22:26 |
En iyi diyet sünnet | Esma_Nur | Tıbbı Nebevi ve Alternatif Tıp | 0 | 10 Şubat 2011 20:54 |
Hamilelik döneminde diyet yapılır mı? | MERVE DEMİR | Tıbbı Nebevi ve Alternatif Tıp | 0 | 12 Nisan 2009 00:44 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|