|
Konu Kimliği: Konu Sahibi MERVE DEMİR,Açılış Tarihi: 16 Ocak 2008 (14:04), Konuya Son Cevap : 11 Şubat 2009 (19:29). Konuya 15 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
16 Ocak 2008, 14:04 | Mesaj No:1 |
Cemaat Cemaat CEMÂAT İnsan topluluğu, bir fikir ve inanç etrafında toplanmış kimseler. İslâm cemâati. İslâm dini, müslümanların cemâat halinde yaşamalarına; her hususta birbirlerini destekleyen ve birbirlerine yardımcı olan bir toplum olmalarına önem vermiştir. Peygamber (s.a.s.) müminleri, bir binayı oluşturan ve birbirleri ile kenetlenmiş tuğlalara benzetmektedir. Kur'an-ı Kerîm de, onları "kardeşler" olarak niteler. İslâm cemâati kardeşlik, eşitlik, yardımlaşma ve karşılıklı fedakârlık üzerine kurulmuştur. Aralarında sınıflaşma, ırk ve bölge ayırımı yoktur. Aralarındaki birlik ve beraberliğin temel dayanağı ise Kur'an ve Kur'an'ı açıklayan sünnettir. Birlik, Kur'an ve sünnetin bildirdiği yol üzere olur. "Ey inananlar, Allah'tan O'na yaraşır biçimde korkun ve ancak müslümanlar olarak ölün. Ve topluca Allah'ın ipine (Kur'an'a) sarılın, ayrılmayın." (Âli İmrân, 3/102-103). "Sen yönünü Allah'ı birleyici olarak doğruca dine çevir. Allah'ın yaratma kanununa (uygun olan dine dön) ki, O, insanları ona göre yaratmıştır. Allah'ın yaratması değiştirilemez. İşte doğru din odur. Fakat insanların çoğu bilmezler. Yalnız O'na yönelin ve O'ndan korkun; namazı kılın ve (Allah'a) ortak koşanlardan olmayın. Onlar ki dinlerini parçaladılar ve bölük bölük oldular. Her grup kendi yanındakiyle sevin(ip övün)mektedir. " (er-Rum, 30/30-32). Ne yazık ki bugün müslümanlar genelde bu duruma düşmüşler, dinlerini parça parça edip gruplara ayrılmışlardır. Övünmeleri de diğer gruptakilere karşıdır. Hz. Peygamber (s.a.s.): "Cemâat rahmettir, tefrika ise azaptır" buyurmaktadır. (İbn Hanbel, IV,145). Yine şöyle buyurur: "Allah'rn eli cemâatle beraberdir. " (Tirmizî, Fiten, 7). "Bereket cemâatle beraberdir. " (İbn Mâce, At'ime, 17). Allah'ın birliği ve toplumun bütünlüğü inancı etrafında toplanmayı en mühim gaye sayan İslâm dininde, "cemâat" denilince: inançta olduğu gibi, dünya işlerinde de bir araya gelip yardımlaşarak yaşayan samîmî ve ihlâslı müslümanların teşkil ettiği birlik akla gelir. Çünkü insan daima cemâat ve daha geniş anlamıyla cemiyet halinde yaşayan "zoonpolitikon: Toplumcu bir canlı yaratık"tır. Vicdan ile birlikte, beraber yaşama isteği, cemâat rûhu insanda oluşmaya başlayınca, onu kibirden, bencillikten, dar görüşlülükten çıkarır ve o nisbette sosyalleştirir. Kibirli ve dar bir vicdan yalnız kendini sever. Ümidi kendisi için, korkusu yine kendisi içindir. Fakat yüce bir duyguyla bu sevgi ve korku biraz yükselip de bir başkasını da kendisi gibi ve kendisine eşit bir değerde görmeye, onun iyiliğine sevinip, zararına da kendisi zarar görüyormuş gibi üzüntü duymaya başlarsa, onda cemâat ruhu oluşmaya başlamış demektir. İnsanın bu "toplum halinde yaşama" ihtiyacını en doyurucu bir şekilde din giderebildiğinden, cemâatler din sâyesinde ortaya çıkmış ve dine özgü gruplar olarak kabul edilmişlerdir. Cemaat, bir peygamber etrafında ve ashabının kendisine tamamen şahsî bağlılıklarına dayanarak oluşur. Prensibi samîmiyet, sadakat ve ihlâs olan bu İslâm cemaatinin yegane başarı sırrı, kardeşlik ışığındaki birlik-beraberlik şuurudur'. Allah (c.c.) onlar hakkında Kur'an-ı Kerîm'de: "Allah yolunda hepsi birbirine kenetlenmiş, yekpare ve müstahkem bir bina gibi, saf bağlayarak mücadele edenleri sever. " buyurmuştur. (es-Saff, 61/4). Dinimiz, toplumun huzuru, ahengi ve sosyal gelişmenin gerçekleşebilmesi; yalnız muayyen bazı fertlerin değil, bütün bir toplumun maddî refahı ve saadeti için müminlere, kişisel vazifeler yanında ictimaî ödevler de yükler. Cemiyeti oluşturan kişileri inançta, yaşayışta, gâyede, ızdırap ve refahta birleşmesi gereken kardeşler ilân eder. Bu hususta Hz. Peygamber (s.a.s.) "Birbirini sevmede, birbirlerine acımada ve korumada müminler bir vücut gibidir. Vücudun herhangi bir organı rahatsız olursa, diğer organlar toptan humma ve uyumsuzluğa tutulur" buyurmuştur. Ayrıca ayırım yapmaksızın bütün insanların birbiriyle kenetlenmelerini birbirine yardım elini uzatmalarını, bir iman vazifesi olarak emretmiştir. Cenâb-ı Hakk: "... İyilik etmek ve fenalıktan sakınmak konusunda birbirinizle yardımlaşın; günah işlemek ve haddi aşmak üzere Yardımlaşmayın. " buyuruyor. (el-Mâide 5/2). Bu tür sosyal vazifelerimizi yapmadıkça müslüman olarak yaşayabilmemize imkân yoktur. Çünkü "Gerçek müminler kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile, kardeşlerini kendi nefislerine tercih ederler. " (el-Haşr 59/9). Ayrıca yine "Sizden birini, kendi nefsi için sevdiğini mümin kardeşi için de istemedikçe gerçek mümin olamaz." buyuran Hz. Peygamber, cemiyetin temelini en sağlam bir tarzda şöyle ifadelendirmiştir: "İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır. " (el-Aclûnî, Keşfu'l-Hafa, s. 472).<!-- / message --><!-- sig --> | |
Konu Sahibi MERVE DEMİR 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN ülke tv Canlı... | Videolar/Slaytlar | Medine-web | 1 | 2876 | 23 Ağustos 2013 00:41 |
İran Emperyalizmi | Makale ve Köşe Yazıları | Medine-web | 6 | 3621 | 26 Ocak 2013 22:53 |
gerekli gereksiz bir şiir.. | Makale ve Köşe Yazıları | MERVE DEMİR | 0 | 3266 | 06 Aralık 2012 10:48 |
olmamış kayınbiradere mektup :) | Komik Paylaşımlar | Allahın kulu_ | 10 | 7698 | 03 Kasım 2012 23:19 |
İslamın kurtuluşu bilinçlenme ile mümkündür | Makale ve Köşe Yazıları | Esadullah | 11 | 7199 | 02 Ekim 2012 21:16 |
18 Ocak 2008, 03:01 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Cemaat CEMÂAT NAMAZI Cemâat; topluluk ve toplanma, bir araya gelme demektir. Cemâat namazı; bir araya gelen müslümanların bir imama uyarak topluca kıldıkları namaza denilir. "Dinin direği" olarak tanımlanan ve İslâm'ın beş şartından birisi olan beş vakit namazın, İslâm'ın cemâate verdiği önemden dolayı, toplu olarak edâ edilmesi gerekmektedir. Cemâatla namaz kılmak Kitap, Sünnet ve İcmâ ile sabittir. Cenâb-i Hak Peygamberimiz'e hitaben şöyle buyurur: "Sen müminler arasında bulunup onlara namaz kıldıracağın zaman onlardan bir kısmı seninle beraber olsun." (en-Nisâ, 4/102). Hz. Peygamber (s.a.s.) de cemâatle namazın faziletini şöyle açıklamıştır. "Cemâatle kılınan namaz, bir insanın tek başına kıldığı namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir. " (Buhârî, Ezan 30; Salât 87; Müslim, Mesâcid 245; Ebû Davud, Salât 48; Tirmizî, Salât 47). Başka bir rivayette bu fazilet yirmibeş derece olarak ifade edilmiştir. (İbn Mâce, Mesâcid, 16). Ayrıca Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur: "Bir kimse güzelce abdest alır, sırf namaz için câmiye giderse, camiye varıncaya kadar atmış olduğu her adıma mukabil bir derece yükselir ve bir günahı silinir." (Ebû Davud,'Salât,8). Cemâatın teşekkül etmesi için en az iki kişi gereklidir. Bu da imamla birlikte bir kişinin daha bulunmasıyla olur. Peygamber (s.a.s.)'in "İki ve daha yukarısı cemâattır. " (Buhârî, Ezan 35) sözünden bunu anlıyoruz. Cemâatın gerçekleşmesi için bu iki kişiden birinin imam olması, diğerinin de buna uyması gerekir. İmama uyan şahıs ister erkek, ister kadın, isterse âkil çocuk olsun farketmez. Çünkü Peygamber (s.a.s.) iki kişiyi "cemâat" diye adlandırmıştır. Deli ve âkil olmayan çocuk cemâat olarak kabul edilmez. Zira bu ikisi namaz kılmakla yükümlü değildirler ve adetâ yok hükmündedirler. (el-Kâsânî, Bedâiu's-Sanayi, Beyrut 1394/1974, I, 156). Beş vakit farz namaz ile teravih ve küsûf namazları gibi sünnetler cemâatle kılınabileceği gibi münferid olarak da kılınabilir. Ancak cuma namazı ile bayram namazlarının cemâatle kılınması şarttır. Zira bu iki namazın sıhhatinin şartlarından biri de cemâattir. Bayram namazları için imamla birlikte bir kişinin daha bulunması yeterlidir. Cuma namazı için ise bu sayı -imam hariç- ikiden az olamaz. Kadınların kendi aralarında cemâatle namaz kılmaları caiz olmakla birlikte mekruhtur. Bu durumda imam olan kadın ön safın ortasında yer alır. (el-Mergînânî, a.g.e., I, 56). Genç kadınların, erkeklerle kılınan cemâat namazına gitmeleri de (fitneye sebep olduğu takdirde) mekruhtur. Ancak ihtiyar kadınlar için bir sakınca yoktur. (el-Merginânî, a.g.e., I, 57). Cemâatle namaz kılan sadece iki erkek ise, imam kendisine uyan kişiyi sağ tarafında durdurur. İki kişiye imam olduğu takdirde onların önüne geçer. İmamdan başka bir erkek ve bir kadın bulunursa erkek imamın sağında, kadın imamın arkasında biraz geride durur. İki erkek ve bir kadın bulunursa, erkekler imamın arkasında saf olur, kadın da bu iki erkeğin arkasında durur. Erkeklerin bir kadına veya çocuğa uymaları, arkalarında namaz kılmaları caiz değildir. (Merginânî, I, 56). Safların sık ve düzgün olması, omuzların birbirine bitiştirilmesi, Peygamberimiz (s.a.s.)'in üzerinde önemle durduğu bir husustur. Bunun için imamın namaza başlamadan önce safları kontrol etmesi gerekir. İmam olan kimsenin normal olarak orta bir sürede namazı kıldırması gerekir. Uzatarak cemâatı bıktırması veya kısaltarak acele etmesi uygun değildir. Ancak belli bir cemâatin, namazlarının uzatılmasını istemeleri halinde namazın uzatılmasında bir beis yoktur. Cemâat namazında kadınlarla küçük çocuklar bulunursa, sırasıyla en önde erkekler, sonra kadınlar, en arkada da çocuklar dizilir. Erkek imama uyan kadının, aralarında bir perde vs. olmadan imamın yanında durması erkeğin namazını bozar. (el-Mergînânî, a.g.e., I, 57). Rasûlullah (s.a.s.) cemâat namazının faziletini çeşitli vesilelerle dile getirmiş, kendisinden bu konuda bir çok hadis işitilmiştir. Bunlardan bazıları: "Adamın cemâatle kıldığı namaz, evinde veya çarşısında kıldığı namazdan yirmi küsür derece fazladır." (İbn Mâce, Mesacid, 16). "Adamın cemâatle kıldığı namaz, kendi başına kıldığı namazdan yirmiyedi derece üstündür. " (Buhârî, Ezân 29; Müslim, Mesâcid, 249; el-Muvatta, Cemâa, 1; İbn Mâce, Mesâcid, 16). "Eğer halk yatsı ve sabah namazlarındaki fazileti bilselerdi, emekleyerek dahi olsa cemâate gelirlerdi. " (İbn Mâce, Mesâcid, 18) "Kim yatsıyı cemâatle kılarsa, gecenin yarısını ibadetle geçirmiş gibi olur. Kim hem yatsı hem de sabahı cemâatle kılarsa, bir geceyi ibadetle geçirmiş gibi olur" (Ebû Davûd, es-Salâ, 45). Peygamber (s.a.s.), bir taraftan cemâatle namaza teşvik ederken, diğer yandan cemâati terkedenleri şöyle yermektedir: "Vallahi içimden öyle arzu ediyorum ki, namaza durulmasını emredeyim de ikâme edilsin, sonra bir adama emredeyim halka namaz kıldırsın. Bu emirden sonra beraberinde odun demetleri olan bir kaç' adamı, cemâate gelmeyen gurüha götürüp de üzerlerine evlerini cayır cayır yakayım. " (el-Muvattâ', Cemâa 3; İbn Mâce, Mesâcid, 17). "Vallahi bazı kavimler cemâatleri terketmekten vaz geçecekler ya da Allah onların kalblerini mühürleyecektir. Sonra da muhakkak gafillerden olacaklardır. " (İbn Mâce, Mesâcid, 17). Peygamber Efendimiz (s.a.s.) zamanından günümüze kadar namaz bu üstün faziletinden dolayı cemâatle edâ edilmiş, bu maksat için inşa edilen camiler de, ifâ ettikleri daha bir çok fonksiyonlarıyla birlikte sosyal birer kurum haline gelmişlerdir. Cemâatle namaz, Hanefi mezhebine göre sünnet-i müekke'de; Şâfiî mezhebine göre, farz-ı kifâye -sünnet-i müekke'de-; Mâliki mezhebine göre, sünnet-i müekke'de-farz-ı kifâye: Hanbeli mezhebi ve Dâvud ez-Zahirî'ye göre ise; farz-ı ayın'dır. (Tecrid-i Sarih Tercümesi, II, 604). Cemâata katılmak için; başkalarıyla namaz kılmağa gücü yetmek, çıplak olmamak ve mûkim olmak şartları aranmaktadır. Bir kimse evinde hanım ve çocuklarına imamlık yaparsa, cemâatın faziletini elde edebilir ve sevap kazanabilir. Fakat camide cemâtla kılmak daha çok sevabı gerektirir. Cemâat,herhangi bir yerde alenen edâ edilmediği takdirde, evlerde ve dükkânlarda ilân edilmeden kılınan namaz gibi,halkı cemâat sorumluluğundan kurtaramaz. Cemâatla namaz kılmayan bir yöre halkını önce ezân ile cemâat olmaya dâvet etmek gerekir. İslâm'ın hakim olduğu toplumda müslümanlar eğer bu davetle cemâate gelmezlerse, onları cemâate katılmaya zorlamak için şiddete başvurmak gerekir. Cemâati çok olan câmide cemâatle namaz kılmak daha efdâldir. Ancak imamı ehl-i bid'attan olursa, yani onun küfrünü değil, fıskını gerektiren bir hal bulunursa o zaman cemâati az olan câmiye gitmek daha iyidir. Cemâatla namaz kılmak için camiye gitmeye engel olan bazı mazeretler vardır ki bunlara fıkıhta: "Cemâate gitmemeyi mübah kılan özürler" denilir. Bu mazeretler şunlardır: -Yürüyemiyecek kadar hasta olmak, felçli olmak, ihtiyar olmak, kör olmak, kolu, ayağı kesik olmak. Bunların dışında herkesin kendi durumuna göre meşrû sayılan önemli mazeretleri de cemâata gitmemeyi mübah kılabilir. Evde hastasının başında bulunması gereken kişi v.s. gibi. Cemâatle namazda kendisine uyulan kimseye imam*; vazifesine imamet* ; cemâatin imama uymasına iktida*; imama uyanlara muktedi*; muktedilerin meydana getirdiği düzgün sıraya da saf* denir. Cemâat saf halinde namaz kılarken hareketlerini imamdan sonra yapmak zorundadır. Meselâ rükûa varışta, rükûdan kalkışta, secdeye varışta vb. imamı takip eder. İmamdan başka bir kişi bile olsa cemâatla namaz kılınabilir. Şüphesiz cemâat namazı, ferdî olarak kılınan namazlardan sevap bakımından daha üstündür. Müslümanları bir araya getirmesi, onlara dayanışma ruhu aşılaması, faziletlerinden bazılarıdır. Bu faziletleri maddeler halinde şu şekilde sıralamak mümkündür. 1-Vaktin evvelinde namaza gitmek, 2- İslâm şiârını açığa vurmak, 3- İbadet üzerinde toplanarak yardımlaşmakla şeytanı çileden çıkarmak, 4- İbadete karşı gevşekliği olanın canlanması, 5- Münâfıklık vasfından ve süizandan selâmette bulunmak, 6- Komşular arasında kaynaşma düzeninin kurulması, 7- Namaz vakitlerinde semt sakinlerinin buluşmaları, 8- Müslümanlar arasında bulunması gerekli olan birlik ve beraberliğin örnek bir misâlini vermek ve pekiştirmek. (İbn Mâce Terceme ve Şerhi, II, 632). Halid ERBOĞA |
18 Ocak 2008, 03:02 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Cemaat Hizmet Metodu Olarak Cemaat ve Cemiyet Ömer Faruk Uysal Avukat Cemaat ve cemiyet birbirine çok yakın, birbirine çok benzeyen, bu sebeple de birbiriyle çok karıştırılan iki ayrı kavramdır. İltibas, kelimelerin lügavi (etimolojik) yapısından başlayarak, örfi ve ıstılahi (terminolojik) anlamlarında da devam etmektedir. Lügavi, örfi, ıstılahi hatta Risale-i Nur’daki manaları konusunda ittifak edenler dahi bu kavramların pratiğinde ihtilafa düşebilmektedir. Birinin cemiyetçi bulduğu yaklaşımı diğeri pekala has bir cemaati özellik olarak algılayabilmektedir. A- Cemaat ve Cemiyet Kavramı Karışıklığın giderilmesi için kelimelerin sözlük, örf, terminoloji ve Risale-i Nur’daki anlamlarını, dini, hukuki, tarihi, sosyolojik açıdan incelemekte yarar vardır. 1- Etimolojik (lügavi) anlamları: Cemaat; “toplamak, bir araya getirmek” anlamındaki cem mastarından türeyen, Arapça bir isim olup sözlükte “insan topluluğu” manasına gelir.1 Cemiyet; modern Arapça’da “birlik” ve “topluluk” kavramlarını ifade etmek için kullanılan “toplama, biriktirme”, “devşirme” anlamlarına gelen cem’den türetilmiştir.2 Görüldüğü gibi her iki kelime de Arapça cem mastarından türetilmiş ve topluluk, bir araya getirme, birlik, gibi “toplu olma”yı ifade eden manalara gelmekte ve kelimelerin kökeni ve halihazırdaki yapısıyla aralarında herhangi bir fark müşahede edilememektedir. 2- Örfi Anlamları: Cemaat; 1- Halk arasında, en fazla, bir imama uyup namaz kılan Müslüman heyeti anlamında kullanılmaktadır—ki bu aynı zamanda fıkhı bir terimdir, 2- Bir dinden veya soydan olanlar topluluğu (Rum Cemaati gibi), 3- İnsan Kalabalığı, 4- Takım, Bölük gibi manalara gelir. Cemiyet; 1- Halk arasında en fazla toplum anlamında kullanılır, 2- Dernek, 3- Düğün (Sünnet Cemiyeti gibi), 4- Heyet, komisyon, 5- Meclis, 6- İnsan kalabalığı manalarına gelir. Örfi anlamlarına baktığımızda, cemaat ve cemiyet arasında bir bakımdan epeyce mana farklılıkları görülmesine rağmen, bir bakımdan ise aynı manalarda kullanıldığını da görmekteyiz. Etimolojik benzerlik, hatta ayniyetten olsa gerek iki kelime de topluluk, kalabalık, meclis anlamlarını halk arasında sürdürmektedirler. Hatta bir ansiklopedide “cemiyet” sözcüğünün anlamlarından biri olarak “cemaat” gösterilmekte,3 diğer bir ansiklopedide ise “manevi birlik teşkil eden cemaat” olarak ifade edilmektedir.4 Mezkur iki kelimenin örfi mana farklılıklarına gelince, bu iki kelimenin, birbirinden farklılığından ziyade, her bir kelimenin özel anlamlarındaki farklılık daha bariz bir şekilde görülmektedir. Cemiyet sözcüğünün “toplum”, “dernek”, “düğün” gibi tamamen ayrı manalara gelmesi bunu göstermektedir. 3- Terminolojik (ıstılahi) anlamları: Istılahi olarak cemaat; 1- Müslümanların din kardeşliği esasına dayalı olarak gerçekleştirdikleri ve katılmak zorunda oldukları birlik, beraberlik (Fıkıh).5 2- Ashap, müçtehit imamlar veya her devirdeki Müslümanların büyük çoğunluğu gibi anlamlara (Fıkıh) gelir ve Ehl-i Sünnet için kullanılan bir tabirdir. 6 3- Daha çok Kütüb-i Sitte müellifleri hakkında kullanılan hadis terimi7 (İlm-i Hadis). 4- Aralarındaki münasebetleri, din, örf ve adetlere göre tanzim eden; akrabalık, komşuluk, hemşehrilik gibi rabıtalarla birbirine bağlı insan topluluğu8 (sosyoloji) anlamlarına gelir. Istılahi olarak cemiyet; 1- Tenasubu veya tezadı dolayısıyla birbirine uyan kelimeleri veya zıt olan kelimeleri beraber aynı ifade içinde bulundurmak. (Edebiyat)9 2- Zihnin yalnız Cenab-ı Hak ile meşguliyet hali (Tasavvuf). 3- XIX yüzyılın ortalarından itibaren İslam dünyasında ve özellikle Osmanlı Devleti’nde ilmi, sosyal ve siyasi amaçla kurulan teşekküllere verilen ad.10 (Hukuk Tarihi) anlamlarına gelir. 4- Tam bu noktada konumuzla direkt ilgili olduğundan mevcut hukuk terminolojisi üzerinde daha dikkatli durmak gereki-yor. Cemiyeti, özel hukukun bir dalı olan Medeni Hukuk ve Dernekler Kanunu çerçevesinde ve Kamu Hukukunun mühim bir branşı olan Ceza Hukuku çerçevesinde olmak üzere iki şekilde ele alabiliriz. Özel hukukta cemiyet; Medeni Kanunun 53 ile 72. maddeleri arasında düzenlenip “cemiyet” diye anılırken 22.11.1972 tarihli Dernekler Kanunu ile özel bir düzenleme yapılarak “Dernek” diye anılmaya başlanmıştır. Dernek; Kazanç paylaşma dışında belirli ve ortak bir amacı (Siyasî, dinî, ilmî, bediî, hayrî) gerçekleştirmek üzere en az yedi kişinin bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmeleri ile kurulan tüzel kişiliğe sahip hukuki varlıktır.11 Ceza Hukukunda “cemiyet;” Halen yürürlükten kaldırılmış olan meşhur 163. maddede geçen önemli bir ibaredir. Burada “laikliğe aykırı olarak, Devletin sosyal veya ekonomik veya siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak amacıyla cemiyet tesis, teşkil, tanzim veya sevk ve idare eden kimse sekiz yıldan on üç yıla kadar ağır hapis cezasıyla cezalandırılır” denmektedir. Bu ifadeler mevcut 1982 Anayasasının 24. maddesinin son fıkrasında da cezai müeyyidelendirme olmaksızın aynen yer almaktadır. 163. maddede geçen cemiyet tabiri yukarıda belirtilen yasal dernek anlamında olduğu gibi, tam manasıyla gizli bir yer altı teşekkülü veya yasal bir derneğin gizli maksatlar ve saklı faaliyetler göstermek suretiyle örtülü ve yasa dışı bir halini de ifade etmektedir. Bu sebeptendir ki 1983 yılı sonunda 163. madde değiştirilirken, 1972’den beri Cemiyetler Kanunu yerine Dernekler Kanunu kullanılıyor olmasına rağmen, cemiyet ibaresi muhafaza edilmiştir. Çünkü burada cemiyetten, lügat manasında her nevi birleşme, birden ziyade kimsenin biraraya gelmesi anlamında, her türlü örgüt ve yapılanma kastedilmiştir. Nitekim Türk Ceza Kanununun mülga 141. maddesinde “bu maddede yazılı olan cemiyet iki veya daha çok kimselerin sadece aynı amaç etrafında birleşmeleri ile vücut bulur.”12 denmektedir. Dipnotlar 1. TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt VII, s. 287-288. 2. TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt VII, s. 329. 3. Şamil İslam Ansiklopedisi, Cilt I, s.392. 4. İslami Prensipler Ansiklopedisi, Cilt I, s.268. (İttihat Yayıncılık) 5. TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt VII, s.288. 6. TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt VII, s.287. 7. TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt VII, s.289. 8. İslami Prensipler Ansiklopedisi, Cilt I, s.263. 9. TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt VII, s.3. 10. TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt VII, s.329. 11. Hukuk Sözlüğü, Ejder YILMAZ, s.195. 12. Özel Ceza Hukuku Dersleri, Sulhi DÖNMEZER, s. 36. |
18 Ocak 2008, 03:03 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Cemaat CEMAAT a-Cemaat Nedir? ‘Cemaat’ kelimesinin aslı, toplamak, bir araya getirmek anlamındaki cem’ fiilidir. ‘Cemaat’ sözlükte, insan topluluğu, bir araya gelen insan grubu demektir. Geniş anlamıyla cemaat; bir fikir ve inanç etrafında bir araya toplanan insan topluluğuna verilen addır. Bir fıkıh terimi olarak ‘cemaat’ ise; namazı bir imamla birlikte kılan mü’minler topluluğudur. En geniş anlamıyla ‘cemaat’; İslâm ümmeti topluluğunu ifade eden bir kavramdır. Dünyadaki bütün müslümanlar bu anlamda bir bütün halinde ‘cemaat’tırlar. Bu cemaatin ana özelliği, aynı Din’e, yani Tevhid Dinine inanmaları, aynı kıbleye yönelmeleridir. Dünyanın neresinde yaşarlarsa yaşasınlar, bütün müslümanlar İslâm cemaatinin birer üyesirler. |
18 Ocak 2008, 03:04 | Mesaj No:5 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Cemaat b-Cemaat Kavramının Anlam Sahası: Cemaat; rastgele, tesadüfen veya şartların bir araya getirdiği insanlar değildir. Cemaatin üyeleri de yaptıklarını bilmeyen, hangi şartlar altında bir araya geldiğinden habersiz ve şuursuz kimseler değillerdir. Cemaat, şuurlu bir birlikteliktir. Kuru kalabalık, yani kitle (cemadât) değildir. Kitle, şartların bir araya topladığı kalabalıktır. Yolu ve hedefi belli değildir. Asgari müşterekleri bile ortada yoktur. Belki bir çıkarın, belki etkili bir rüzgârın, belki gözü açık bir propagandacının bir araya topladığı bir sürüdür. Sürüyü akıllı ve gözü açık çobanlar istediği gibi sürükleyip götürürler. Bir topluluğun cemaat adını alabilmesi için, o topluluğun belli bir fikir etrafında, belli bir hedefe gitmek üzere bir araya gelmesi, belli ilkelere bağlı olması ve başlarında cemaat ile özdeşleşmiş, aynı amaca bağlı yetkin bir imamın (önderin) bulunması gerekir. |
18 Ocak 2008, 03:05 | Mesaj No:6 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Cemaat b1 Namaz ve Cemaat: İslâm cemaatinin en küçük örneği, müslümanların namazda bir araya gelmeleridir. Namaz cemaati, İslâm cemaatini oluşturmada çarpıcı bir örnekdir. Peygamberimizin cemaatla namaz kılmayı niçin sık sık tavsiye, hatta emrettiği bu nedenle daha iyi anlaşılır. Mü’minler kendi aralarında seçtikleri ya da uygun gördükleri bir namaz imamının arkasında bir farz namazı kılmak üzere cemaat olurlar. Onun arkasında saf tutarlar. Namaz içerisinde onun komutuyla rukû’ ve secde yaparlar. Ayakta iken okumaları gereken kıraatı (Kur’an’dan bir miktarı) okumazlar. İmamın okuyuşu cemaat için yeterli sayılır. Onunla birlikte hareket ederler, onunla beraber namazı tamamlarlar. Namaz için bir imama uyan mü’min, namazdaki bütün hareketleri imamla birlikte ama ondan sonra yapar, aynı zamanda da o imama uyan diger mü’minlerle beraber yapar. Namazda kendi başına hareket etmez, diğer müslümanlarla birlikte aynı amacı gerçekleştirmeye, yani namazı ikame etmeye (yerine getirmeye) çalışır. Cemaatla kılınan namazdaki hiyerarşik düzen, müslümanların oluşturacağı toplumun düzenine de bir işarettir. Namazda önde imam olur ve bütün cemaat yerin genişliğine göre onun arkasında sıra halinde saf tutar. Buradaki düzen piramit düzeni değil, eşitlik ve kardeşlik düzenidir. Çünkü İslâm cemaatinde soylular ve imtiyazlılar sınıfı yoktur. Hiç kimse diğerinden üstün değildir. Seçtikleri imam bile onlardan biridir ve yalnızca namazda onların bir adım önündedir. |
18 Ocak 2008, 03:06 | Mesaj No:7 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Cemaat b2-Cemaat Anlayışı ve İslâm Topulumu: İslâm toplumunda herkes birbirinin kardeşidir. Tıpkı namazda saf tuttukları ve beraber oldukları gibi, kendi aralarından seçtiklari ehl-i hal ve’l akd (imam, halife, emir sahibi, veliyyül emr) yetkilisinin başkanlığı altında dünya ve din işlerini yürütürler. Allah’ın dinini yaşamaya çalışırlar. Onların önderleri kendileri gibidir, hiç bir üstünlüğü yoktur ve onların serbest oylarıyla (biatleriyle) seçilmişlerdir. Namazdaki imam gibi yetkileri sınırlıdır ve o Allah’a itaat ettiği müddetçe müminler de ona itaat ederler. Bir kimse, cemaat istemediği halde onlara namazı imamı olamadığı gibi hiç kimse de ümmet istemedigi halde zorla, diktatörce, onlara imam (yönetici) olamaz. Mü’minler, tıpkı namazda olduğu gibi toplum hayatında de birbirlerinin yanındadırlar. Müslümanlar namazda niçin bir araya geldiklerinin şuurunda oldukları gibi, müslümanlarla niçin bir arada olmaları gerektiğinin de farkındadırlar. Onların cemaat oluşu bilinçli bir tercihtir. Onların aralarındaki bağ iman bağıdır; soy, hemşehrilik, ırk, kabile, hizib, ya da vatandaşlık, hele hele çıkar beraberliği hiç değildir. Müslümanlar bulundukları yerlerde küçük cemaat olsalar bile aynı özelliği taşırlar, aynı şuura sahiptirler. Herhangi bir amacı gerçekleştirmek üzere bir araya gelen mü’min topluluklarının da bundan farklı yanları yoktur. Bazen bütün müslümanların bir önderin (imamın) yönetimi altında bir araya gelmeleri mümkün olmayabilir. Şartlar buna müsaade etmeyebilir. Günümüzde müslümanlar farklı coğrafyalarda ve farklı bağımsız ülkelerde yaşamaktadırlar. Bir çok ayrı siyasí güç müslümanlara hakim durumdadır. Buna rağmen onlar İslâmın genel esasları ve hedefleri etrafında bir cemaat olmak durumundadırlar. Onlar birbirlerinin kardeşidirler. Herkes birbirinin destekcisi, yardımcısı ve duacısıdır. Müslümanlar bulundukları yerde, az da olsalar cemaat anlayışını yaşatmakla görevlidirler. Bazı mü’minler, bir amacı ya da bir hedefi gerçekleştirmek üzere bir araya gelebilirler, bir grup çalışması yapabilirler. Vakıf, dernek, parti ve teşkilat çatısı altında örgütlenebilirler. Bu şekilde oluşan cemaatlar, kendi aralarında bazı prensipleri uygulasalar bile, diğer müslüman cemaatlarla İslâm kardeşliği çerçevesinde ilişki kurarlar, ayrılık gütmezler, onlara sırtlarını dönmezler. Bir cemaatin İslâmí olup olmaması, onun İslâmí prensiplere ne kadar uyduğuna bağlıdır. ‘En iyi cemaat biziz’ iddiasi geçersizdir. Belli bir amacı ve çalışmayı gerçekleştirmek üzere bir araya gelen cemaatler, tefrikaya sebep olmamalı, müslümanları bölüp-parçalamamalıdır. Dinde ayrılık güdenlerin ve kendi cemaatının veya grubunun görüşlerini, prensiplerini din haline getirenlerin son derece hatalı oldukları açıktır. Kaldi ki İslâm sürekli bir şekilde müslümanların kardeşliğini vurgulamakta, onları ‘vahdet’e davet etmektedir. Müslümanlar, yaşadıkları yerlerde azınlık ta olsalar cemaat olmaya çalışmalılar. Bunu yapmazlarsa ve cemaat şuurunu diri tutmazlarsa; cemaat olmanın avantajlarını ve nimetlerini kaçırırlar. ‘Cemadat’, yani şuursuz, sıradan sürü haline gelirler. Sürüleri güden çobanlar de her zaman bulunur. |
18 Ocak 2008, 03:07 | Mesaj No:8 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Cemaat c-Cemaat Olmanın Önemi: İslâm cemaat dinidir. İslâmın ilke ve prensipleri en güzel şekilde cemaatla beraber yerine getirilir. İslâm, müslümanların şuurlu cemaatler olmasını emretmiştir. Peygamberimiz Medine’de bu örnek cemaati kurmuş ve nasıl olacağını göstermiştir. Böyle bir cemaat mü’min için koruyucu bir elbise, kale gibidir. Cemaat olan mü’minler birbirlerini daha iyi tanırlar, birbirlerini sever sayarlar, destek olurlar, yardımda bulunurlar. Birbirlerinin durumlarından haberleri olur, birbirlerinin eksik taraflarını tamamlarlar. Tıpkı bir vücut gibi birbirlerinin acısıyla kederlenirler. (Buharí, Edeb/27, 8/12. Müslim, Birr/17, Hadis no: 2586, 4/1999) İslâmí cemaat, Kur’an anlayışı ve Peygamberin yolu üzerine kurulur. Onların arasında kardeşlik, karşılıklı yardımlaşma, dayanışma, fedakârlık ve saygı vardır. Onların arasında soy, sınıf, kabile, meslek, bölge üstünlüğü gibi şeyler yoktur. Kur’an, müslümanları Kur’an etrafında bir araya gelmeye davet ediyor. (3 Âli İmran/103) Dinlerini parçalayanlar gibi parça parça olmaktan sakındırıyor. (30 Rûm/32) Allah (cc), kuvvetli bir bina gibi bir araya gelip kendi yolunda cihad eden mü’minleri sevmektedir. (61 Saff/4) Peygamberimiz (sav) bir çok hadisinde müslümanlara cemaat olmayı teşvik etmekte, bunun önemini bildirmektedir. Bunun yanında cemaatle namaz kılmayı çok önemsemekte, mü’minlerin cemaatle namaz kılarak çok fazla karşılık alacaklarını haber vermektedir. Kur’an Hz. Peygamber’e, düşman korkusu olsa bile mü’minlere namazı cemaatle kıldırmasını emretmektedir. (4 Nisa/101-102) Peygamberimiz (sav) buyuruyor ki: “Cemaat rahmettir, tefrika (ayrılık çıkarma) ise azaptır” (A. b. Hanbel, 4/145. nak. Ş. İsl. Ans. 1/286) Müslümanların cemaat olmalarının en güzel örneği beraber namaz kılmalarıdır. Cemaatle namaz, İslâmí cemaatin temelini atar, cemaat şuurunu kazandırır. Bu nedenle cemaatle kılınan namazın derecesi tek başına kılınana göre yirmibeş, veya yirmi yedi derece daha yüksektir. (Buharí, Ez’an/30, 1/166. Müslim, Mesacid/42, Hadis no: 649, 1/449. Ebu Davut, Salat/Hadis no: 559, 1153. İbni Mace, Mesacid/16, Hadis no: 786-790, 1/258. Tirmizí, Salat/245, Hadis no: 330, 2/150) İslâma göre cemaat olma o kadar önemli ki, iki kişi bir araya gelseler, hemen cemaat olmaları tavsiye edilir. (Buharí, Ez’an/35, 1/167. İbni Mace, İkameti’s Salat/44, Hadis no: 972-975, 1/312. Nesâí, İmame/43-44, 2/80) Cemaata devam etmenin sevabı kadın ve erkek mü’minler için aynı derecededir. Peygamberimiz kadınların cemaate gelmelerine engel olunmamasını istemiştir. (Buharí. Ez’an/162. 1/218. Müslim, Salat/30, Hadis no: 442, 1/326. Ebu Davud, Salat/52, Hadis no: 565-568, 1/155.) Müslümanlar farz namazları, Cum’a ve bayram namazlarını cemaatle kılarlar. Cum’a ve bayram namazlarının cemaatle kılınması, tek başına kılınmasının mümkün olmaması oldukça önemlidir. Şüphesiz Cum’a ve bayram mü’minlerdeki cemaat şuurunu kuvvetlendirir, onları birbirine yaklaştırır, aralarındaki kardeşlik ilişkilerini artırır. İnsan yaratılışı gereği toplum halinde yaşamak zorundadır. İslâm, müslümanları şuurlu bir toplum olarak yetiştirmek istiyor. Bir arada yaşama bilinci, fedakârlığı, başkalarını hesaba katma; hak ve hukuka uyma ahlâkını, yardışlaşma, acıları paylaşma, nimetleri ve külfetleri bölüşme anlayışını geliştirir. İslâm bütün bu ideallerin en güzel bir şekilde yerine getirilmesini, bunların bir ibadet bilinciyle yapılmasını istemektedir. Cemiyet (toplum) içinde yaşadığının farkında olan , her konuda onları da hesaba katar. Ancak kendi bencil duygularını doyurmak isteyenler, kibirliler ve başkalarının haklarına tecavüz etmeyi normal görenler bu anlayışın dışına çıkarlar. İslâm, toplum halinde yaşama ihtiyacını en doyurucu bir biçimde teklif ediyor ve bunun kurallarını ortaya koyuyor. Bunun için İslâm cemaati, bir peygamber ve ilâhi vahye inanma mantığı üzerine kurulur ve gelişir. Bu cemaatin gayesi de Allah’ın hükmüne daha güzel bir şekilde uyabilmektir. Mü’minler, cemadât olma yanlışlığından cemaat olma şuuruna yükselmelidirler. |
18 Ocak 2008, 03:09 | Mesaj No:9 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Cemaat Cemaat Ayetleri [CENTER]كَمْ مِنْ فِئَةٍ قَليلَةٍ غَلَبَتْ فِئَةً كَثيرَةً بِاِذْنِ اللّهِ وَاللّهُ مَعَ الصَّابِرينَ Bakara / 249…Allah'ın huzuruna varacaklarına inananlar: Nice az sayıda bir birlik Allah'ın izniyle çok sayıdaki birliği yenmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir, dediler.[CENTER]وَالَّذينَ اسْتَجَابُوا لِرَبِّهِمْ وَاَقَامُوا الصَّلوةَ وَاَمْرُهُمْ شُورى بَيْنَهُمْ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ Şûra/ 38. Yine onlar, Rablerinin davetine icabet ederler ve namazı kılarlar. Onların işleri, aralarında danışma (istişare) iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da harcarlar.[CENTER]اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذينَ امَنُوا بِاللّهِ وَرَسُولِه وَاِذَا كَانُوا مَعَهُ عَلى اَمْرٍ جَامِعٍ لَمْ يَذْهَبُوا حَتّى يَسْتَاْذِنُوهُ اِنَّ الَّذينَ يَسْتَاْذِنُونَكَ اُولئِكَ الَّذينَ يُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَرَسُولِه فَاِذَا اسْتَاْذَنُوكَ لِبَعْضِ شَاْنِهِمْ فَاْذَنْ لِمَنْ شِئْتَ مِنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمُ اللّهَ اِنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَحيمٌ Nur / 62. Müminler, ancak Allah'a ve Resûlüne gönülden inanmış kimselerdir. Onlar, o Peygamber ile ortak bir iş üzerindeyken ondan izin istemedikçe bırakıp gitmezler. (Resûlüm!) Şu senden izin isteyenler, hakikaten Allah'a ve Resûlüne iman etmiş kimselerdir. Öyle ise, bazı işleri için senden izin istediklerinde, sen de onlardan dilediğine izin ver; onlar için Allah'tan bağış dile; Allah mağfiret edicidir, merhametlidir.[CENTER]وَيَوْمَ نَحْشُرُ مِنْ كُلِّ اُمَّةٍ فَوْجًا مِمَّنْ يُكَذِّبُ بِايَاتِنَا فَهُمْ يُوزَعُونَ Neml / 83. O gün, her ümmet içinden âyetlerimizi yalan sayanlardan bir cemaat toplarız da onlar toplu olarak (hesap yerine) sevkedilirler. يَوْمَ نَدْعُوا كُلَّ اُنَاسٍ بِاِمَامِهِمْ فَمَنْ اُوتِىَ كِتَابَهُ بِيَمينِه فَاُولئِكَ يَقْرَؤُنَ كِتَابَهُمْ وَلَا يُظْلَمُونَ فَتيلًا İsra / 71. Her insan topluluğunu önderleri ile birlikte çağıracağımız o günde kimlerin amel defteri sağından verilirse, onlar, en küçük bir haksızlığa uğramamış olarak amel defterlerini okuyacaklar.<!-- / message --><!-- sig --> |
18 Ocak 2008, 03:11 | Mesaj No:10 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Cemaat İmamlık ve Cemaat Aklı olan, bûluğ çağına eren, hür olan ve zorluk çekmeksizin topluca namaz kılmaya gücü yeten müslüman erkeklerin toplanıp cemaatle cuma namazını kılmaları farz, bayram namazlarını kılmaları vacibdir. Diğer farz namazları cemaatle kılmaları ise, müekked sünnettir. (Cuma namazından başka farz namazların cemaatle kılınması, Malikîlere ve bir kısım Şafiîlere göre de bir müekked sünnettir, İmam Ahmet ibni Hanbel ile Ebu Sevre ve Davudi Zahirî ile diğer bazı müctehidlere göre vacibdir. Bu halde bir şahsın tek başına namaz kılması haramdır. İbni Rüşd, İbri Bişr ve bir kısım şafiîlere göre ise, beldelerde bir farzı kifayedir, her mescidde cemaatle namaz kılınması sünnettir. Bir kimsenin özel olarak yalnız başına cemaatle namaz kılması da mendubdur. Hanbeli fıkıh alimlerinin açıklamalarına göre, esasen cemaatle namaz, ikamet ve sefer halinde vacib, hem de sünnet yerine getirilmiş olur. Cemaatın farzı ayn olduğunu söyleyenler de vardır.) İslamda cemaatle namaz kılmaya büyük önem verilmiştir. Büyük sevaba ermek için ve ihtilaftan kurtulmak için cemaatle namaz kılmaya devam etmelidir. Cemaat ne kadar çok olursa, fazilet de o derece çoğalmış olur. Cemaatle namaz kılmanın sevabı, yalnız başına namaz kılmanın sevabından yirmi yedi kat fazladır. Cemaate devam, İslam nişanlarından ve iman alametlerindendir. Cemaatle kılınan namaz ile müslümanların birliği ve birbirine bağlılığı gösterilmiş olur. Müslümanlar arasında bir sevgi ve dayanışma duygusu uyanır, bilmeyenler bilenlerden faydalanır, iyi kimselerin arkadaşlığı ile yapılan ibadetlerin ve duaların Allah yanında kabule yakın olacağı daha ziyade umulur. Cemaatle kılınan namazda, kendisine uyulan zata "İmam" denir. Bu zatın bu görevine de "İmamet" denir. İmama uymayan, bir kimsenin kendi namazını imamın namazına bağlamasına "İktida, ittiba" adı verilir. Bu uyan kimseye de "Muktedi, müttabi, memum" gibi adlar verilmiştir. Kendi başına namaz kılana da "Münferid" denir. İmametin başlıca şartları: İslâm, buluğ, akıl, erkek olmak, Kur'an okuyabilmek ve özürden beri olmaktır. Bu şartlara sahib olmayanlar imam olamazlar. Bu konu aşağıdaki meselelerden anlaşılacaktır. Cemaat arasında imamete en yararlı olan, sünneti en iyi bilen (fıkıh bilgisi olan) kimsedir. Bunda eşit olsalar, okuyuşu daha güzel olandır. Bunda da eşit olsalar takvası daha çok olandır (haramdan daha çok kaçınandır). Bu üç vasıfta eşit olsalar, yaşta büyük olandır. Bunda da eşit olsalar, ahlakı daha güzel olandır (yumuşak huylu ve daha çok haya sahibi olandır). Bu hususta da eşit olsalar, yüzce, sonra soyca, sonra sesçe, sonra elbise bakımından temizlikçe güzel olandır. Bunların hepsinde eşitlik kabul edilecek olursa, aralarında kur'a çekilir. Bütün bunlar imamlık görevine verilen önemin büyüklüğünü gösterir. Bunun içindir ki bu görevi eskiden bulundukları yerlerde idareciler üzerlerine alırdı. Bununla beraber cemaat arasında ev sahibi veya o yerin görevli imamı bulunursa, bunlar tercih olunurlar, aranan vasıfları toplamış olmasalar bile yine tercih edilirler. Başkasının evinde imam olacak kimse, ev sahibinin izni ile imamlık yapar. Başkasının evinde tek başına namaz kılacak olan kimse de, ev sahibinden izin istemelidir, faziletli olan budur. Fasıkın (aşikare haram işleyenin) ve bid'at sahibi olanın (din işlerine dinde olmayan şeyleri karıştıranın) imameti tahrimen mekruhtur. Çünkü fasık din işlerinde saygılı bulunmaz, İmam Muhammed ile İmam Malike göre, bunlara uymak esasen caiz değildir. Bid'at sahibine "Mübtedi" denir ki, inancı sünnet ve cemaat ehlinin inancına aykırı olan kimse demektir. Bid'at sahibine uymanın kerahetle caiz olması, inancı küfre varmadığı takdirdedir. Eğer inancı küfrü gerektiriyorsa ona uymak bütün Hanefilerce de caiz olmaz. Şefaati, kabir azabını ve hafaza meleklerini inkar etmek gibi... Kölelerin ve babası belli olmayanların imamlığı mekruhtur. Çünkü bunlarda cehalet daha fazla olur. Bilgili oldukları takdirde imamlık yapabilirler. İki gözü kör olan da imam olabilir. Fakat görür kimselerin imamlığı daha faziletlidir. Bununla beraber iki gözü görmeyenin imamlığında kerahet olduğunu söyleyenler de vardır. Çünkü bu kimse özürlüdür, elbisesinin temizliğine fazla dikkat etmeyebilir. Erkeklerin kadınlara ve henüz bûluğ çağına ermemiş çocuklara uyup namaz kılması caiz olmadığı gibi, aklı yerinde olanın bunağa, Kur'an okuyucusunun okuyamayan (ümmî) kimseye, kıraati olmayanın dilsize, elbisesi temiz olanın elbisesi pis olana, avret yerleri kapalı olanın açık bulunana, özrü olmayanın özürlüye, bir özürlünün özrü değişik başka bir özürlüye uyması da caiz değildir. Ancak özürleri bir olanların birbirlerine uymaları caizdir. |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Sizce Cemaat ve Tarikatler Gereklimi? | Medineweb | Anket'ler-Röportaj'lar | 13 | 22Haziran 2022 22:32 |
kulluk ve tanıklık için cemaat | YaŞuHa | Muhtelif Konular | 0 | 07Haziran 2011 14:12 |
Şafii mezhebinde Cemaat Namazi | KuM TaNeSi | Namaz-Abdest-Teyemmüm | 0 | 09 Nisan 2009 22:22 |
Hutbe:Cami ve Cemaat Şuuru | Arasat | Tebliğ-İrşad-Vaaz-Hutbe-Nasihat | 0 | 21 Mart 2009 12:24 |
Hangi Hallerde Cemaat Terkedilebilir? | MERVE DEMİR | Soru Cevap Arşivi | 0 | 05 Kasım 2008 12:35 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|