|
Konu Kimliği: Konu Sahibi MERVE DEMİR,Açılış Tarihi: 05 Mayıs 2008 (10:14), Konuya Son Cevap : 08 Mayıs 2009 (10:15). Konuya 1 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
05 Mayıs 2008, 10:14 | Mesaj No:1 |
Ciale Ciale CİÂLE Bir kimseye bir fiilinden dolayı tespit edilen veya yaptığı bir iş için kendisine verilen ücret, ödül veya meblağ; ödül vadetmek. Ciâle bir ödül akdi veya tek yanlı iradeyle meydana gelen bir borçlanmadır. Bir terim olarak, belirli veya belirsiz, yahut sonucu önceden bilinemeyen bir iş üzerine belirli bir bedeli borçlanmaktır. Mâlikîlere göre ciâle, meydana gelmesi ihtimalli olan bir menfaat üzerindeki icare (kira-iş) akdidir. Kaçan bir hayvanı veya kaybolan bir malı bulana ödül vâdetmek gibi. Derslerinde başarılı olan veya müsâbakada kazanan kimseler için ödül koymak da böyledir. Hanefilere göre, ciâle caiz değildir. Çünkü ödül vâ'dinde, yapılacak iş ve sürenin belirsiz olması sebebile garar (riziko) vardır. Burada Hanefîler, iş, kiralanan, ücret ve sürenin bilinmesi şart koşulan diğer iş (icâre) akitlerine kıyas yaparlar. Ancak onlar yalnız üç gün ve daha uzak yerden kaçak bir hayvanı geri getirene bir ödül vermeyi önceden va'd edilmese bile istihsan yoluyla caiz gördüler. Burada ödülün miktarı, üç günlük yolculuk masrafı (nafaka) karşılığıdır. Mesafe kısalırsa ödül miktarı da o nisbette azalır (el-Kasânî, Bedâyiu's-Sanâyi' VI, 203-205, el-Meydânî, el-lübâb, II, 217 vd.). Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelîlere göre, ciâle caizdir. Delil olarak kitap ve sünnete dayanırlar. Yusuf peygamberin kardeşleriyle olan kıssası Kur'an-ı Kerîm'de şöyle anlatılır: Yusuf (a.s.) kıtlık yılında Mısır'a gelen ve kendisini tanımayan kardeşlerini misafir eder. İşlerinden çok sevdiği Bünyamin'in Mısır'da kalmasını arzu etmektedir. Onun buğday çuvalına krala ait altın tası koyar ve hırsızlık yaptığı bahanesiyle onu alıkoymak ister. Arama yapan görevliler şöyle derler: "Melik'in su kabını arıyoruz. Onu getirene bir deve yükü (bahşiş) var. Ben de buna kefilim" (Yusuf,12/72). Burada kabı bulana ödül vâdedilmiştir. İkinci delil şu hadistir. Bir grup sahabe İslâm'ı tebliğ için bir yerleşim merkezine giderler. Ancak iyi karşılanmazlar. Oradan ayrıldıkları sırada, kabile reisini yılan veya akrep ısırır. Çaresiz kalan adamları, sahabilere yetişip tedavi için yardım isterler. Sahabîler bir ücret karşılığında tedavi edebileceklerini söylerler. Bir sahabi Fatiha suresini okuyarak hastayı iyileştirir ve ödül olarak verilen koyunları alarak Medîne'ye gelirler. Hz. Peygamber bu ödülün onlara helal olduğunu bildirir (eş-Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, V, 289). Ciâle ile, iş akdi (icâre) arasında şu farklar vardır: 1) Ciâlede mâlik için menfaat ancak işin tamamlanması ile gerçekleşir. İş akdinde ise, işçi için menfaat, için bir cüz'ünü yapmakla gerçekleşir. Ciâle (ödül vadi)'de ise, işin bir kısmını yapmakla herhangi bir ücrete hak kazanılmaz. 2) Ciâle kendisinde garar ihtimali olan bir akittir. Bu yüzden icârenin aksine iş ve sürenin bilinmezliği câiz olur. Ciâlede iş, bazen belirli veya belirsiz olur. Kaybolan hayvanı getirmek, su çıkıncaya kadar kuyuyu kazmak gibi. Yine belirli veya meçhul bir iş üzerine ciâle (ödül vâdi) geçerli olduğu gibi, sürenin belirsiz oluşu da mümkündür. İş akdinde (icare) ise, işin belirli olması gerekir. Terzilik ve inşaat işi gibi... Ayrıca sürenin de belli olması lâzımdır. 3) İş akdinin aksine, ciâlede ücreti peşin vermeyi şart koşmak caiz olmaz. 4) Ciâle câiz bir akit olup, lüzum ifâde etmez. İş akdinin aksine feshi caizdir. İş akdi ise lâzım bir akit olup feshedilemez. Ciâlenin meydana gelme şartları şöylece özetlenebilir. 1) Ödül vâdedenin ehliyetli olması. İşi yapacak olan muayyen bir şahıs ise, onun da işe ehil olması gerekir. 2) Ödül veya ücretin belli bir mal olması. Ödül meçhul ise; bedelin belirsiz olması sebebiyle akit fasit olur. Meselâ; arabamı bulana bir elbise vereceğim veya onu razı edeceğim vb. vaadlerde, arabayı bulan, fasit bir iş akdi (icâre)nde olduğu gibi ecr-i misle hak kazanır. 3) Menfaat gerçek ve belli olmak, şer'an yararlanma mübah bulunmaktadır. Meselâ; bir kimseden cinleri veya büyüyü çıkarmak için ciâle caiz değildir. Çünkü bunların gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belli olmaz. Bu konuda prensip şudur: İcârede (iş akdi) ivaz (bedel) almak caiz olan her durumda, ciâle (ödül) almak da caiz olur. İş akdinde ücret almak caiz olmayan durumlarda ise ciâle de caiz olmaz. Ayette: "Günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayınız" buyurulur. (eş-Şirâzî, el-Mühezzeb, I, 411; İbn Kudâme, el-Muğnî, V, 658; İbn Rüşd, Bidâyetü'l Müctehid, II, 333). Hamdi DÖNDÜREN | |
Konu Sahibi MERVE DEMİR 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN ülke tv Canlı... | Videolar/Slaytlar | Medine-web | 1 | 2876 | 23 Ağustos 2013 00:41 |
İran Emperyalizmi | Makale ve Köşe Yazıları | Medine-web | 6 | 3621 | 26 Ocak 2013 22:53 |
gerekli gereksiz bir şiir.. | Makale ve Köşe Yazıları | MERVE DEMİR | 0 | 3266 | 06 Aralık 2012 10:48 |
olmamış kayınbiradere mektup :) | Komik Paylaşımlar | Allahın kulu_ | 10 | 7699 | 03 Kasım 2012 23:19 |
İslamın kurtuluşu bilinçlenme ile mümkündür | Makale ve Köşe Yazıları | Esadullah | 11 | 7200 | 02 Ekim 2012 21:16 |
08 Mayıs 2009, 10:15 | Mesaj No:2 |
RE: Ciale
Hanefilere göre, ciâle caiz değildir. Çünkü ödül vâ'dinde, yapılacak iş ve sürenin belirsiz olması sebebile garar (riziko) vardır. Burada Hanefîler, iş, kiralanan, ücret ve sürenin bilinmesi şart koşulan diğer iş (icâre) akitlerine kıyas yaparlar. Ancak onlar yalnız üç gün ve daha uzak yerden kaçak bir hayvanı geri getirene bir ödül vermeyi önceden va'd edilmese bile istihsan yoluyla caiz gördüler. Burada ödülün miktarı, üç günlük yolculuk masrafı (nafaka) karşılığıdır. Mesafe kısalırsa ödül miktarı da o nisbette azalır (el-Kasânî, Bedâyiu's-Sanâyi' VI, 203-205, el-Meydânî, el-lübâb, II, 217 vd.).
| |