|
Konu Kimliği: Konu Sahibi nurşen35,Açılış Tarihi: 26 Mayıs 2015 (21:40), Konuya Son Cevap : 31 Mart 2021 (00:33). Konuya 5 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
26 Mayıs 2015, 21:40 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 | Kelama Giriş 6. 7. 8. 9. ve 10. Ünite Özetleri Kelama Giriş 6. 7. 8. 9. ve 10. Ünite Özetleri 6. Ünite Yeni İlmi Kelam Kelamın temel konuları makasıd , bunları temellendirmeye yarayan unsurlara vesail denir. Makasıd sabit , vesail ise zamanın gerekliliklerine göre değişikliklere uğramıştır. YENİ İLMİ KELAM = Metaryalizmi ve felsefi bir görüş olarak positivizmi rededen dine karşı yapılan biyolojik ve psikolojik teknikleri ( Darwinizm, Freudizm) cevaplandıran yeni felsefiyi eleştirdikten sonra müsbet ilimden istifade ederek Allah'ın varlığını ispat eden , İslam'ın akaid konularını isbat ve izah ederek mukaddesatı savunan bir ilimdir. Batı düşüncesi Rönesans ile birlikte yeni bir döneme girmiştir. Bu dönemde en önemli değişimlerden biri Kopernik'in dünyayı merkeze alan Batlamyusçu evren görüşü yerine güneşi merkeze alan evren görüşünü ortaya koymasıydı. Batlamyusçu Evren Görüşü = Aristo'nun dünyanın sabit bir merkezde olduğu , bütün gezegenlerin , yıldızların Güneş ve Ay'ın dünyanın etrafında döndüğü anlayışıdır. Bu görüş 1500 yıl sürer ve Kopernik'in Güneş merkezli evren görüşüne kadar devam eder. Kopernik , Güneşin merkezde yer aldığını dünya ve bütün gezegenler Güneşin etrafında döndükleri görüşünü ortaya koymuştur. Kopernik'in bu görüşünü Kepler ve Galile'de ispatlamaya çalışmıştır. Fizik yasalarını gök cisimlerine uygulayan Kepler , astronomi fiziğin bir parçasıdır, demiştir. Galile , yıldız gözlemlerini yapan ilk kişidir. Yerçekimi kanununu Ay'ı dünyamıza doğru çeken bir kuvvetin olduğunu hiç bir şeyin durağan olmadığını ve ''Evrensel Çekim Yasası ''nı sanunan NEWTON'dur. Francis Bacon ise bilimde takip edilmesi gereken yöntemin gözlem ve tecrübe olması gerektiğini savundu. Descartes ,e göre iyiyi kötüden ayırabilecek ve bilgide kesinliği verebilecek vasıta akıldır. Matematiği kendisine model olarak almıştır. Kartezyen felsefenin kurucusudur. David Huma = Duyuları bilgi elde etmenin vasıtası olarak görmüştür. Ona göre metafiziğin bilmeye çalıştığı şeyleri bilmenin imkanı yoktur. Bir şeyin bilinebilmesi için öncesinde bir duyu algısının olması zorunludur. Imanuel Kant = Aydınlanma felsefesinin en önemli filozofudur. Ona göre duyularla kavranması mümkün olmayan sebeplilik , zaman ve mekan gibi bir alan mevcuttur ve bu alanın inkar edilmesi mümkün değildir. Duyuların ötesindeki bu alana '' numen '' tecrübe dünyanın kesin bir şekilde bilinemeyeceğini iddia etti ve antolojik, kozmolojik ve teolojik delillerle Allah'ın varlığının ispatlanamayacağını iddia etti. '' İnanmaya yer bırakmak için bilgiyi inkar etmek zorunda kaldım'' diyen Kant , insan bilen bir varlık değil , yapıp eden varlıktır. Pozitivizm = Auguste Comte tarafından XIX. yüzyılda ortaya atılan felsefi düşüncedir. Comte , insanlık tarihini , dini, metafizik ve pozitif olarak üçe ayırmıştır. Ona göre dini evre fenomenlerin Tanrı ya da manevi nedenlerle açıklandığı evrendir. Metafizik evre olaylar soyut kuvvetlerle açıklanır, eşitlik , özgürlük gibi... Pozitif evre insanın sadece gözlemlenebilene yöneldiği ve yalnızca olaylar arasındaki yasalar ya da değişmez bağlantıları incelediği bir evrendir. Bu evre insan düşüncesinin ve gelişiminin en yüksek basamağıdır. Comte , bilim ile teoloji arasına kesin ayırımlar koyarak bilim ile dinin uyuşmasının mümkün olmadığını iddia etti. '' İnsanlık dini '' diye bir din ortaya koymuştur. Darwinizm = Charles Darwin , tarafından ortaya atılan evrim teorisidir. Diğer adı '' Tekamül Nazariyesi ''dir. Ona göre canlılar arasında acımasız bir mücadele vardır. Bu mücadele varlıklar arasında bir çeşit seçme yani ''ayıklama'' işlevi görmektedir. '' İnsanın Türeyişi '' adlı eserinde insanların maymundan geldiğini öne sürmüştür. Materyalizm = Maddeyi değişmez , aktif ve dinamik bir prensib olarak kabul eden ruh ve düşünce gibi cevherlerin bu maddenin bir tezahürü olduğunu iddia eden ya da bunları inkar eden düşünce akımıdır. Materyalistler tabiatı esas alarak insani tabiatın bir parçası olarak gördüklerinden '' Tabiatçılar '' denir. Bu akımın öncüsü Karl Marx 'dır. Marx tarihi ; 1. İlkel toplum 2. Asyatik toplum 3. Köle toplayıcı toplum 4. Feodalizm 5. Kapitalizm olarak ayırmıştır. Marx'a göre Tanrı , insanın idealize ettiği kendi imajındandır. Yani insanın kendisinin olması gereken halini Tanrı olarak ifade eder. ABDÜLLATİF el HARPUTİ = Osmanlı Türkiye'si dönemi şahsiyetlerindendir. Eserleri iki tane '' Tarih-ı ilm-i kelam , Tenkihul - Kelam fi akadi ehlil İslam. Harputi , mütekaddimin ve müteahhirin dönemlerinden sonra üçüncü bir dönemi başlatmıştır. Harputi, kelam alimlerinin madde ve kuvvetin yaratılmışlığı maddenin hiç bir şey meydana getiremeyeceği evrenin madde ve maddiyatla sınırlı olmadığı görünenin dışında mana ve ruh alemlerinin varlığı üzerinde durmaları gerektiğini söylemiştir. İZMİRLİ İSMAİL HAKKI = Osmanlı Türkiyesi dönemindendir. Yenilenme hareketinin temsilcisidir. Bu dönemde iki farklı görüş ortaya çıkmıştı. Biri İHYACILIK , asli kaynaklara dönerek zaman içerisinde hem gelenek hem de modern Batı düşüncesi kanalıyla İslam'a sokuşturulan yabancı unsurları temizlemek. Diğeri MODERNİST KANAT , İslam'ın değer ilkelerini Batı'nın belirlediği modern düşünce kriterlerine göre yeniden yorumlamayı İslam'ı modern düşünce ve kurumlarla kaynaştırmayı hedeflemek. İzmirli Hakkı , Namık Kemal , Musa Carullah , M. Şemseddin bu görüşü benimsemiştir. Yeni ilmi kelam adlı eserini yazdıktan sonra '' Sebilür - reşad '' dergisine de Yeni ilmi kelam hakkındaki düşüncelerini röportaj vermiştir. İzmirliye göre '' kelam ilmi İslami ilimlerin anasıdır''. Ona göre İslam akaidi ile bağdaşmayan her türlü felsefi kanun rededilmelidir. MUHAMMED ABDUH = Mısır'da kelam ilminin problemleri ile uğraşmıştır. Mısır müftüsü olarak görev almıştır. Sürgünden Mısır'a dönmüştür. Hocası , Cemaleddin Efgani öğrencilerine Eş'ari , Matüridi ve Bakıllani'nin kitaplarını ellerinde görmekten yakınmıştır. Kelam ilmi ile uğraşanların kelam ilminin temel klasiklerini okumak yerine müteahhirin döneminin muhtasar kitaplarıyla yetindikleri ve kelam ilminin temel konularını kavramaktan uzak olduklarını dile getirir. İnsanlara ait görüşlerin nass mesabesinde görülerek eleştirel gözle incelenmemesini ve öğrencilerinin üretken olmalarını eleştirmiştir. SEYYİD AHMED HAN =Hindistan'da kelam ilminde yenilik ihtiyacını ilk dile getiren kişidir. Ona göre ilim akli kıyasa değil , tecrübe ve müşahedeye dayanmaktadır. ortaya koyduğu kelama tabiatçı kelam denmiştir.. Sadece ehli sünnet kaynaklarından değil Yeni Mutezilecilikten yararlanmıştır. ŞİBLİ NUMANİ = Yeni kelam hareketinin Hindistan kıtasındaki asıl teorisyenidir. Kelam tarihi alanında yazdığı eseri İlmi Kelamı Cedid ve Nedvetül - ulema'dır. Ona göre İslam'ın bütünlüğü içinde işlevi olan her konu kelami bir yaklaşıma muhtaçdır. Şibli'de Abduh gibi İslam inanç esaslarını kolayca açıklayabilmek için kullanılan bir metoddur. Gazali , Razi ve Mevlana kelamcı sayılmalıdır. YENİ İLMİ KELAMI - GELENEKSEL KELAMDAN AYIRAN FARKLILIKLAR 1. Geleneksel kelamda bilginin kaynakları ; akıl , duyu ve haberdir. Bilgi ve Varlık , mütekaddimin ve müteahhirin kelamcıları varlık ve bilgi üzerinde durmuşlardır. Yeni kelamcılar Şibli Numani modern bilimin akılcılığın etkisinde kalmışlardır. Varlık konusu yeni kelamcılar ele almamış, fakat Şibli Newton'un maddeyi esas alan felsefesinden etkilenmiştir. 2. Uluhiyet , Allah'ın varlığı konusunda Mutezile , Eş'ari ve Matüridiler hudus delili, gaye ve nizam delili daha sonra da felsefecilerin kullandığı imkan delilini kullanmışlardır. Yeni dönemin kelamcılarından Muhammed Abduh '' Allah'ın varlığının ispatında klasik imkan deliline'' başvurmuş, Seyyid Ahmed Han '' sebeplerin sebebine giden felsefi delili'' kullanmıştır. Diğer rağbet gören deliller gaye ve nizam delili ile fıtrat delilidir. Muhammed İkbal Kant'ın etkisinde kalarak klasik kelamcıların kullandığı hudus , imkan , gaye ve nizam delillerinin hiçbirinin '' Allah'ın varlığını ispat etmediğini iddia '' etmişti. İzmirli ise İkbal'i bu görüşerinden dolayı eleştirmiştir. Allah'ın varlığı felsefi bilginin konusu değil, tasdik ve imanın konusudur. İslam dünyasında o dönemde etkili olmaya başlayan akımlardan biri de POSİTİVİZM bilginin kaynağı olarak duyuları esas almış akla ve habere yer vermemiştir. 3. Peygamberlik, Şibli Numani ve Seyyid Ahmed Han geleneksel kelam anlayışından farklı olarak peygamberliği Allah vergisi değil, çalışıp kazanma ile gerçekleşen olarak görmüşlerdir. İzmirli Hakkı , Abduh ve Reşid Rıza geleneksel görüşünü yani , Allah'ın Peygamberliğin bir bağışı olduğunu savunmuşlardır. Nübüvvet bağlamında tartışılan hususlardan biri de MUCİZE'dir. MUCİZE = Peygamberlik iddiasında bulunan kimsenin gösterdiği ve benzerini meydana getirmek hususunda muhataplarını aciz bırakan olağanüstü olaydır. Mucize Allah'ın fiilidir. Hint Alt kıtasındaki yakın dönem kelamcıları mucize hakkında farklı düşünmüşlerdir. Şibli'ye göre Allah'ın koyduğu adetlerin bozulması ve mucizenin harikulade olması düşüncesi doğru kabul edilmez. Allah tarafından takdir edilen adetler yani, tabiat kanunları değişmez. Şibli Kur'an'da geçen olağanüstü olaylarda akla aykırı olmadığını düşünmüştür. Seyyid Ahmed'e hadislerde geçen hissi mucizeleri inkar eder, Kur'an'da geçen mucizelere de yorum yapıp farklı anlamlar verir. Şibli , İslam'ın iki esası tevhid ve nübüvvet olduğu ve Müslümanların haşiye ve ilavelerle problemler yumağına dönüştüğünü ifade etmiştir. Yeni ilmi kelam dönemi alimlerinin en önemli özelliği ; Eleştirel bir zihniyetle geleneğe yaklaşmaları ve mezhep tassubundan uzak durmalarıdır. Batı hukukunda ( Roma Hukuku ) kadın kocasının mülkü olarak görülmüştür. İslam , kadına miras hakkı vermiştir. Boşanma konusunda İslam diğer dinlerden daha iyi konumdadır. Yeni dönem kelamcıları eserlerinde diğer dinlerle İslam dinini karşılaştırmışlardır. [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] hazırlayan nurşen35
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
Konu Sahibi nurşen35 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Gündem Korona Aşısı | Gündem/ Manşetler | Esma_Nur | 6 | 1502 | 10 Aralık 2020 12:20 |
DHBT Muhteşem Özetler | DHBT-Hazırlık/Notlar/Özetler | nurşen35 | 4 | 2282 | 08 Aralık 2020 18:40 |
Kıssaları Hayatımıza Taşıyalım | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | nurşen35 | 1 | 987 | 08 Aralık 2020 17:46 |
TENKİD | Serbest Kürsü | nurşen35 | 0 | 872 | 08 Aralık 2020 12:44 |
Vitir Namazını Niye Kılıyoruz Biliyor musunuz... | Namaz-Abdest-Teyemmüm | nurşen35 | 0 | 1006 | 04 Aralık 2020 13:56 |
27 Mayıs 2015, 01:53 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 | Cevap: Kelama Giriş 6. 7. 8. 9. ve 10. Ünite Özetleri 7. Ünite KELAMDA BİLGİ Kelam ilminde bilgi önemli bir konudur. Bilgi sözlükte '' bilme , biliş ve tanıma'' anlamlarına gelir. Bilgi yerine kullanılan diğer kelime '' marifet''tir. Cüveyni ve Gazzali ilmin tarifinin zor olduğunu söylerken Fahreddin er- Razi ancak mahiyetinin bilinebileceğini ortaya koymuştur. Yine de ilmin tarifini yapanlar olmuştur. 1. Akla ve duyulara konu olan objenin tanınması 2. Aksine ihtimal verilmeyecek şekilde anlamların birbirinden ayırt edilmesi FELSEFEDE BİLGİ = Bilen subje ile bilinen obje arasındaki ilişki . Yani ilim bilinen olgu ve olay ile bilen kişi arasında ortaya çıkan anlamdır. Hadis ve ayetlerde belirtilen inkar edenlerin sağır , lal ve kör olduklarından bahsedilmiştir. Duyularını kullanamayanların akıllarınıda kullanamayacaklarına işaret edilmiştir. Duyu ve akıl birbirinden bağımsız değildir. Bütün varlık ve olayları ezeli ilmi ile kuşatan Allah'dan gelen bir bilgi olması nedeniyle vahiy, insanın en doğru ve kesin bilgi kaynağıdır. Kur'an'da geçen kelimeler '' Kalbe ve fuad '' aklın değişik bilgi düzeylerini ifade eden kavramlar ya da aklın yanında ona destek veren farklı bilgi araçları olduğu görülür. Kur'an'da olumlu olumsuz kullanılmaya uygun imkanlar olarak zikredilir. Kur'an'da bilgi elde etme aracı olarak geçen '' kalbe sezgi '' demekle mümkündür. Sezgi , insanın içine aniden doğan bir bilgi türüdür. Kur'an'da sezgiyi çağrıştıracak diğer bir kavramda '' basiret ''tir. Basiret , öngörü, iç görü ve bir şeyi önceden hissetmedir. Sezgiye günümüzde '' altıncı his '' denir. Vahiy'i sezgi ile karıştırmamak gerekir. VAHİY = Allah'ın Peygamberine özel bir bilgi aktarma biçimidir. Kelamda bilgi edinme yolu '' duyular , haber ve akıl '' kelamcının kaynağı Kur'an ve Sünnet.. BEŞ DUYU = Görme , işitme , tatma , dokunma ve koklama HABER = Kelamda haber aktarma yoluyla insanda hasıl olan gerçeye uygun bilgidir. Bir bilginin haber olabilmesi için kişinin kendi dışında bulunan bir aracı vasıtasıyla onu elde etmesi gerekir. Peygamberlere melek aracılığı ile gelen vahiy'de haberdir. Ayrıca Peygamberin (sav) gelen vahyi insanlara aktarması da haberdir. Kesinlik düzeyinin en üst noktasında bulunan haber MÜTEVATİR olandır. Mütevatir haber , yalanda birleşmeleri imkansız görülen bir topluluğun verdiği haberdir. Tek kişinin veya yalan üzere birleşmesi imkan dahilinde olan bir topluluğun verdiği habere AHAD HABER denir. Bir haberin mütevatir veya ahad haber olması haberin gerçekliği ve gerçekleşmişliği ile alakalıdır. Kelami ifade ile haberin sübut yönünü gösterir. İhlas suresinde geçen ALLAH BİRDİR ifadesi hem mütevatir hem de kesin açık anlaşılırdır. Allah'ın bir olduğunun hükmüdür. Putların ilah sayılması ve Hıristiyanların üçlü ilah / teslis inancının ne kadar yanlış olduğunun kanıtıdır. AKIL = İnsanda bulunan düşünme , anlama ve kavrama gücüdür. Keşif ve rüyanın bilgi edinme yolu sayılması, Alla'ın bazı sevgili kullarına ilham yoluyla çeşitli konularda bilgiler vermesidir. Allah'ın lütfu ile bazı perdelerin açılması ve kulun bilgilendirilmesidir. Bu mertebeye ulaşan kişilere Allah dostu , veli kullarıdır. Sufi düşünürlerin verdiği bilgiye göre veli konumunda bulunan kişi keşfi, kendi yetenek ve kapasitesine göre kavrar ve aktarır. İbn Arabi toplumda karışıklığa yol açacak bir keşfin açıklanmasını sakıncalı bulmuştur. İkinci bin yılın müceddidi İmam Rabbani , keşfin doğruluk ve yanlışlık açısından içtihat gibi değerlendirilmesi ve müçtehidin içtihatındaki hata ihtimalinin velinin keşfi içinde söz konusu olması gerektiğine dikkat çeker. İslam alimleri keşif ve ilhama ihtiyatla yaklaşmışlardır. Çünkü ; keşif / ilham ile elde edilen bilgi kapalı , ispatı imkansız ve kişinin vicdanı ile sınırlıdır. İlham ve keşifde olduğu gibi rüyada test edilemez ve sübjektifdir. Kelam alimleri Allah'ın (cc) ilmine öncesiz ve sonrasız anlamında KADİM BİLGİ insana ait bilgiye de öğrenme ile sonradan meydana geldiğinden ve başlangıcı bulunduğundan sonradan olma anlamında HADİS BİLGİ denmiştir. İnsanın düşünmesi ve çıkarımlarda bulunması ile elde ettiği bilgiye AKLİ BİLGİ denir. Allah'ın (cc) bir melek aracılığıyla Peygamberine bildirdiği bigi , bir şahısdan diğer bir şahsa nakledilmiş olması NAKLİ BİLGİ dir... Aklın hiç bir çaba sarfetmeden elde ettiği bilgi ZARURİ / ZORUNLU BİLGİ dir... Bu bilgiye şüpheye ve ihtilafa yol açmayacak derecede açık olduğundan apaçık bilgi anlamında BEDİHİ BİLGİ denir.. İnsanın bir çaba ve düşünmesi sonucu elde edilen bilgiye kazanılmış anlamında İKTİSABİ BİLGİ denir. Bir bilgiye kanıt / delil yoluyla ulaşıldığından delile gereksinim duyan bilgi anlamında İSTİDLALİ BİLGİ denir. Nazar yani , düşünme yoluyla elde edilmesi dikkate alınarak NAZARİ BİLGİ denir. Akli bilgi sağlam ve objektif delillere dayanıyor ve kesinlik ifade ediyorsa BURHANİ BİLGİ denir. Burhani kelam ve felsefede kesin delil anlamına gelir. Şüphe taşıyan veya sübjektif delillere dayanıyorsa , ikna yoluyla anlatılması gerekiyorsa HATABİ BİLGİ denir. Hatabi kelimesi hitaptan gelir ( ikna etmek ) Haber yoluyla elde edilen nakli bilgi kesin bilgi anlamında yakıni, şüpheli bilgi anlamında zanni şeklinde iki gruba ayrılır. Mütevatir haberde kapalılık yoksa kesinlik ifade ediyorsa YAKINİ BİLGİ denir. Ahad haber ya da mütevatir olmakla birlikte kapalılık özelliği taşıyorsa ZANNİ BİLGİ denmiştir. BİLGi 1. Kadim Bilgi 2. Hadis Bilgi olarak ikiye ayrılır. HADİS BİLGİ 1. Nakli Bilgi 2. Akli Bilgi NAKLİ BİLGİ 1. Yakıni 2. Zanni AKLİ BİLGİ 1. Zaruri 2. İktisabi 3. Burhani 4. Hatabi bilgi olarak ayrılmıştır.. Yakıni bilgi , nakli bilginin kesin olanını , Burhani bilgi , Akli bilginin kesin olanını oluşturur. Nakli bilginin zanni , akli bilgininde hatabi kısmı kesin olmayan taraflarıdır. KELAMIN KAYNAKLARI 1. KUR'AN = Kelam İslam akaidini açıklamak ve savunmak için ortaya çıkmış bir ilim dalıdır. Akaid ise dinin inanç esaslarıdır. Kur'an'ın iki özelliği ; a. Vahiy getiren melek ( Cerail as ) aracılığı ile Hz. Peygambere ulaşması b. Sadece vahiy yoluyla Kur'an kendisine inzal olunan Hz. Peygamber değil, Kur'an gönderildiği bütün insanların hükümlerle yükümlü tutulmasıdır. 2. SÜNNET = İnanç esaslarının ikinci kaynağı Peygamber Efendimiz (sav)'dir. Peygamberin (sav) söz , fiil ve kabullerinin ilahi gözetim ve denetim altındadır. Tek kişinin getirdiği haber HABER-İ VAHİD Peygamber gibi korunmuş olmadığından inanç konularında kesin delil kabul edilmez. Kesin delillere dayanmayan bir inanç esasının inkarı küfrü gerektirmez, inanılması da dini açıdan sakınca doğurmaz ( Ruh , cin , şeytan , ahiret ) 3. AKIL = Aklın kaynak olması istidlal veya istinbat çıkarsama yolunun kullanılmasıdır. İlk dönem kelamcıların çıkarsama yöntemi daha çok görünenden hareketle görünmeye hakkında hüküm vermeye fıkhi kıyasıdır. Sonraki kelamcılar mantığında etkisiyle bilinenlerden hareketle bilinmeyen hakkında hüküm vermek anlamında mantık kıyasıdır. Örnek ; bir meleği görememez görme şartlarına sahip olamamasıdır. Mantık kıyası için örnek ; Her insan ölümlüdür. Ahmet insandır, Ahmet ölümlüdür. İlk dönem İslam düşünürleri günümüzde Selefi yöntem ve düşünceyi benimsediğini iddia eden alimler aklın dinde asla hüküm vermeye yetkili olmadığını ileri sürerler. Yani aklın, yetkisi sadece anlama ve aktarmadan ibarettir, bağımsız olarak hüküm koyma yetkisi yoktur. Kelam alimleri ise aklın hüküm koyacağı kanaatindedirler. Kur'an'da akıl yerine KALB, FUAD ,BASİRET kullanılır. Kelam ilminde keşfin ve rüyanın bilgi aracı olmamasının en önemli nedeni test edebilme imkanının bulunmamasıdır. Duyular , haber ve akıl test edilmeye açıktır , objektiftir. Kelam ilminin iki görevi vardır; 1. Sahip olunan inancı izah etmek 2. Savunmak [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] hazırlayan nurşen35
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
27 Mayıs 2015, 22:55 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 | Cevap: Kelama Giriş 6. 7. 8. 9. ve 10. Ünite Özetleri 8. Ünite KELAMDA VARLIK Arapça'da '' vücud '' olarak isimlendirilen '' varlık '' ile mevcud olarak isimlendirilen '' varolan '' meselesi yüzyıllardır felsefenin temel konusu olmasının yanında erken dönemden itibaren kelamında temel ve öncelikli konusudur. Varlık , soyut ve genel kavramlar tarafında yer alır. Fahreddin er - Razi'ye göre tarif, ya bilinen vasıtasıyla bilinmeyeni açıklamalı ya da en azından tarif edilenene işaret etmelidir. Kelam bilgilerinin çoğunluğu varlığı , ' varolan zatın bir sıfatı '' olarak kabul ederler. Mutezile kelamcısı Kadı Abdülcebbar ve Eş'ari kelamcısı Fahreddin er- Razi varlığı '' sıfat '' olarak kabul eder. Ebül hasan el Eş'ari , Bakıllani ve Cüveyni '' varlığı zatın aynı olan nefsi sıfat '' sayarlar. Mutezile ve Sünni kelamcılar temel amacı '' felsefi anlamda varlık ve varolan tartışması olmayıp alemin varlığının geçiciliğinden hareketle Allah'ın ve varlığını ve birliğini ispattır. Kelamcıların esas amacı Allah ( cc) ile alem arasındaki temel ayırımıdır. Varlık / vücud kavramını kullandıklarında bile varolanı / mevcudu kasederek varolanın ne olduğu değil, neleri kapsadığını anlatırlar. Onlara göre varlık kapsamına sokulacak bir şey ya cisim, ya cevher ya da araz'dır... Varolanın / mevcudun kelam kitaplarında tarifi '' sabit ve kain olan şey '' dir. Arapça'da '' şey '' varolan '' karşılığında kullanılır. Ebu Hanife el- Fıkhul Ekber adlı eserinde '' Allah varolan''dır. O'na şey denilebilir. Var olmak demek her türlü sabit ve kain nitelikleri ile belirlenmiş şey'dir... VAROLAN = Varlığında şüphe duyulmayan , algılayan kişiden bağımsız olarak bulanabilen ve dış dünyada gerçekliği olandır. Yani varolan zihin haricinde kesin bir gerçekliği bulunandır. Varolanın zıddı '' yokolan / ma'dum '' kavramıdır. Varolan şeydir, yokolan ise şey değildir, yani hiç bir şeydir.. Yokolanı üçe ayırmak mümkündür; 1. Olması imkansız olan ( muhal / imkansız ) 2. Şu anda olmayan gelecekte gerçekleşecek olan ( henüz vuku bulmamış) 3. Geçmişte olmuş ve bitmiş olan ( vuku bulmuş) Birinci şık mutlak yokluğu ifade ederken , diğer şıklar göreceli bir yokluğu ifade eder. Bir nesnenin aynı anda iki yerde bulunması imkansızdır. Henüz gerçekleşmemiş ama gelecekte gerçekleşmesi muhtemel olan kıyametin kopması gibi olaylar ile İstanbul'un fethi geçmişte olmuş ve bitmiş ve bugün için artık olaylar görecelidir... Varlık Gazzali öncesi '' Kadim ve Hadis '' olarak ele alınmıştır. Maturidi alimi Ebu Seleme es- Semerkandi ''söz konusu kavramları aklın hükümleri '' olarak ele almıştır... Kadim ve Hadis terimlerinin kelam sistemine ve uyum göstermesinin veya ontolojik anlamda '' vacib ve münkin '' terimlerinin sisteme yabancı kalmasının nedeni '' yaratma '' düşüncesidir.. Yaratılma veya sonradan olma anlamına gelen '' hadis ya da muhdes'' denir. '' Mümkin ve vacib '' kavramları felsefedeki anlamları ile düşünüldüğünde yaratmaya değil, tercih etmeyi gerektirdiği görülür. Buna göre Tanrı yoktan yaratan değil, varolanın yokluk ya da varlık yönü tercih , tayin ve tahsisde bulunandır.. Hadis, sonradan olma aynı kökten türetilmiş olan '' muhdes '' ise sonradan varedilmiş anlamındadır... Kadim varlık ile sadece Allah ve O'nun zati sıfatları ifade edilirken hadis varlık ile Allah'ın dışındaki herşey (ma siva) ifade edilmektedir.. Kadim öncesiz olması ve kendisi varken başka bir varlığın olmaması anlamları ile felsefedeki vacib teriminden ayrılır... Felsefecilerin vacib terimi öncesizliği ifade ediyorsa , bir başka varlığın bulunmaması anlamını ifade etmemektedir.. '' Hayula ''nın ezeliliğinin kabulü, Tanrı - alem ilişkisini illet malul ilişkisi biçiminde değerlendirmişlerdir.. İllet zorunlu olarak ma'lulu gerektirmesi , illet ile ma'lulun birlikte bulunduğunun ifadesidir.. Şehristani, felsefecilerin mümkinin sonsuza yani vacibe kadar gideceğini kabul ettiklerini nakleder. Bakıllani'ye göre kadim kelimesi dilde iki tür varlık için kullanılmaktadır.. a) Kendisi için vakit tayin edilemeyen ezeli ve ebedi olan varlık yani Allah.. b) Hadis olmakla birlikte tayin edilmiş bir zaman önce var olan ve yine belirli bir zaman diliminde varlığını sürdüren varlıklar.. MUHDES = Sonradan olan , yoktan varlığa çıkarılan anlamındadır. HADİS = Olmak ya da ihdas etmek önce yok iken sonradan olmak anlamındadır. Kadim ile hadis arasındaki temel fark ; Kadim için önce ne de sonradan bahsedilebilirken hadis için hem önce hem de sonradan bahsedilebilir.. Bu da kadimin zaman ve mekandan bağımsız , hadis ise zaman ve mekan ile kayıtlıdır.. Kadim, Allah O'nun sıfatlarıdır.. Hadis ise cevher , cisim ve arazdan ibarettir.. KADİM ve HADİS OLMAYA GÖRE VARLIK KATEGORİSİ Varolan ( mevcud) 1. Kadim 2. Hadis Kadim 1. Allah kendiliğinden kadim 2. İlahi sıfatlar başkasıyla kadim Hadis 1. Cevher 2. Cisim 3. Araz olarak gruplara ayrılırlar.. Gazali varlığı yer kaplamasına ( mütehayyiz ) göre taksime tabi tutar. Varolan ( mevcud) ya yer kaplayandır ya da yer kaplamayandır( gayri mütehayyiz ) Yer kaplayan birleşik ( mürekkep) değilse cevheri ferd , birleşik ise cisimdir.. Varolan ( Mevcud ) 1. Mütehayyiz 2. Gayri mütehayyiz Mütehayyiz 1. Cevher ( basit varlık ) 2. Cisim ( birleşik varlık ) Gayri mütehayyiz 1. Araz ( başkasına ihtiyaç duyan ) 2. Allah ( başkasına ihtiyaç duymayan) SELBİ SIFATLAR = Alla'ın ne olmadığını anlatan sıfatlar VÜCUD = Allah'ın var olması , yok olmasının düşünülememesi KIDEM = Allah'ın geçmişe doğru başlangıcının bulunmaması BEKA = Allah'ın gelecek yönünde bir sonunun bulunmaması VAHDANİYET = Bir ve tek yegane olması iki ve daha fazla olmaması MUHALEFETÜN Lİ'L HAVADİS = Yaratılmış hiç bir varlığa benzememesi KIYAM Bİ NEFSİHİ = Bir başka varlığa ihtiyaç duymaması SUBUTİ SIFATLAR = Allah'ın ne ve nasıl olduğunu anlatan sıfatlardır HAYAT = Allah'ın diri ve canlı olması İLİM = Allah'ın herşeyi bilmesi KUDRET = Dilediği herşeye güç yetirebilmesi TEKVİN = Güç yetirdiği herşeyi yaratması KELAM = Allah'ın yarattığı varlıklara vahiyde bulunması yani, onlara sözlü olarak hitap etmesidir.. SEM'İ = Allah'ın kainatta bulunan herşeyi işitmesi BASAR = Allah'ın kainatta bulunan herşeyi görmesi İRADE = Allah'ın hiç bir sınırla kayıtlı olmayacak şekilde dilemesi Allah'a izafe ve açık bir anlamı bulunmayan ve anlamı konusunda ihtilaf edilen sıfatlara HABERİ SIFATLAR denir.. Kelam kaynaklarında Alem , Allah'ın var olan herşeydir.. Allah, kadim varlığı O'nun dışındaki varolanların toplamı olan alem de hadis varlığı temsil eder... Kelamcılar varolanı zihin dışında gerçekliği bulunandır , diye tarif etmişlerdir.. Mutezile'ye göre Allah kadim varlık, alem ise hadis varlıktır. Kur'an Allah'dan başkadır, alemin parçasıdır.. Ehli sünnete göre Kur'an Allah'ın kelamı olması yönüyle O'nun sıfatıdır ve kadimdir.. Mutezile ve Eş'ari kelamcılara göre alem üçe ayrılır.. 1. Cevher 2. Cisim 3. Araz Matüridi kelamcılara göre Alem ikiye ayrılır 1. Aynlar 2. Arazlar Son aynları kendi içinde müfred , mürekkep kısımlarına ayırır. CEVHER = Kelam düşüncesinde cevher fikrinin kabul edilesindeki temel yargı ve amaç yoktan yaratma düşüncesine uygun bir alem tasavvuru oluşturmaktadır.. Eş'ari kelamcısı Taftazani'nin cevherin kabulünün altında alemin kıdemini çağrıştıran felsefecilerin madde ve suret unsurlarını reddetmek vardır, şeklindeki beyan etmiştir. Kelamcılar cevher yerine bölünmeyen en küçük parça anlamına gelen CÜZ ELLEZİ LA YETECEZZA şeklindeki ifadeyi kullanırlar.. Cevherin üç temel özelliği vardır. 1. Görünüşte bulunan bir varlık 2. Kendisiyle birlikte bir araz bulunur 3. Yer kaplayandır.. Alemin en temel unsuru cevherdir. CİSİM = Cisimler cevherlerin birleşmesi ile meydana gelen varlıklardır. Sünni kelamcılara göre cisme, cisim özelliği veren onun boyutlarıdır.. Cismi iki ya da daha çok cevherin birleşmesi ile meydana gelen varlık olarak tanımlamıştır. Mutezile'nin cisim tarifi, cevherlerin birleşmesi ile üç boyutu ya da yönleri teşekkül etmiş somut varlık şeklindedir. ARAZ = Arazlar cevher ve cisimlerde bulunan ve onlar ile varlıklarını sürdürebilen özelliklerdir. Arazların her bir zaman diliminde yeniden gerçekleşmesine benzerlerinin yenilenmesi anlamında teceddüd-i emsal terimini kullanmışlardır. Cisim ve cevher uzayda yer kaplayan varlıklardır. Arazın varlığı cisim ve cevhere bağlı değildir. Allemin Özellikleri; 1. Alem Allah'ın dışındaki herşeydir 2. Alemi Allah yaratmıştır 3. Alem önceden yokken sonradan olmuştur 4. Alem , cisim, cevher ve arazdan oluşmuştur.. [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] hazırlayan nurşen35
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
28 Mayıs 2015, 16:37 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 | Cevap: Kelama Giriş 6. 7. 8. 9. ve 10. Ünite Özetleri 9. Ünite KELAM ESERLERİ Hz. Peygamber ve sahabe döneminde kelam alanında eser telifi görülmesinin sebepleri ; a) Hz. Peygamber'in toplum içindeki varlığı ve vahiy sürecinin devam etmesi b) İslam toplumunun fikri ve kültürel durumunun karmaşıklık ve soyutluktan uzak bir yapı sergilemesi c) Naslar üzerinde tartışma yaratacak yorumlara sapılmaması d) Felsefi kavram ve fikirlerle henüz karşılaşılmamış olması İslam dünyasında çeşitli siyasi fikri gelişmelerin ortaya çıkması dolayısıyla iman esaslarının belirlenmesi için akaid konularının incelenmesi zorunlu hale gelmiştir. Ebu Hanife'nin akaide dair eserleri ; 1. el - Fıkhül - ekber 2. el- Fıkhül -ebsat 3. el- Alim ve'l- müteallim 4. er- Risale 5. el- Vasiye Erken Dönem Mutezile Eserleri ; Kelam ilminin gelişimini sağlayıp fikri mücadeleye öncülük etmişlerdir 1. Ebü'l - Hüzeyl el - Allaf 2. Vasıl Amr b. Ubeyd 3. Bişr b. Mu'temir 4. Nazzam 5. Cahiz 6. Abbad es- Sülemi MUTEZİLE ESERLERİNİN BAŞLICALARI CAHİZ a) Kitabü'd dela'il ve'l -itibar b) el- Osmaniye c) er- Red ale'm - nasara ve'l yehud EBU CAFER el- İSKAFİ el - Mi'yar ve'l muvazene SÜNNİ KELAMIN ÖNCÜLERİ İbn Küllab el- Basri Haris el- Muhasibi Ebü'l Abbas el- Kalanisi İBN KÜLLAB el- BASRİ eserleri; a) Kitabü's sıfat b) Kitabü halkil -ef'al c) Kitabü'r -red alel Mu'tezile (Mutezile'yi red amacıyla yazıldığı anlaşılan eserdir) HARİS el - MUHASİ eserleri; a) Fehmü'l - Kur'an b) Mahiyyetü'l akl c) Fasl min Kitabil -azame (Mutezile-Rafizi-Mürcii ve Haricileri eleştiren eseridir) AHMED b. HANBEL eserleri a) Kitabü's sünne b) İtikadi ehli's sünne c) er - Red ale'z zenadıka ve'l Cehmiyye EHLİ SÜNNET KELAMININ DOĞUŞ DÖNEMİ ESERLERİ İMAN EBÜ'L HASAN el- EŞ'ARİ a) '' Risale fi istinsani'l- havz fi ilmi'l kelam '' eserini ehli sünnet mensuplarının kelam konularıyla ilgilenmesi bi'dat olarak değerlendirenlere karşı yazılmıştır. b) Makalatü'l -İslamiyyin eseri mezhepler tarihine dair yazılmıştır. İBN FÜREK a) Müceredü makatil - Eş'ari (Eş'ari'nin temel itikadi kelami meselelerini kendine özgü görüşleri yer alır) MATÜRİDİ BİLGİ bir teori olarak ele alan ilk eser Kitabüt tevhid'dir. Bu eserin konuları şöyledir; İlahiyat , Peygamberlik , kaza ve kader , büyük günah ve iman konularıdır. Müslüman toplumunu birleştirmek için ele alınan en önemli eser; Hakim es- Semerkandi'nin '' es- Sevadü'l a'zam'' dır. Kelam meselelerinin Selef metoduyla incelendiği küçük hacimli olan risale Ebu Cafer et- Tahavi'nin '' Akidetü't Tahaviyye'' önemli bir esrdir. HANBELİ DÜŞÜNCENİN ÖNEMLİ TEMSİLCİLERİ ve ESERLERİ HASAN b. ALİ el- BERBEHARİ * Şerhü Kitabi's - Sünnü İBN BATTA el- UKBERİ * el- İbanetü'l -el İbanetü's suğra MÜTEKADDİMİN DÖNEMİ ESERLERİ * Eş'ari kelamcısı Ebu Bekir el- Bakıllani'nin eserleri a) Kitabü't - temhid ve el İnsaf ( Bilginin tanımı , kaynakları ve çeşitlerine değinilmiştir) b) İcazü'l Kur'an ve el- Beyan ( Kur'anın mucize oluş yönlerini incelemiştir) * Abdülkadir el- Bağdadi el - Fark beynü'l fırak ve Usulid-din eserinde Eş'arilerden bahsederek sünni doktirinin inanç manifestosunu sunmaktadır. * İmamü'l - Haremeyn Ebü'l -Meali e Cüveyni '' eş- Şamil fi usulid-din ve el- İrşad'' eserlerinde Aristo mantığına yer vermiş , kelam teknolojinin gelişmesinde katkısı olan ve mütekaddimin döneminden müteahhirin kelamına geçişe zemin hazırlamıştır. * Ebu Seleme es - Semerkandi '' Cümelü usulid- din'' eseri Matüridi çizgide verilen eserdir. * Ebü'l Yüsr el- Pezdevi '' Usulid-din'' eserinde bi'dat ehlinin görüşlerini açığa çıkarmış, Ehli sünnet çizgisini muhkem duruma getirmiştir. * Kadi Abdülcebbar eserleri a) el- Muğni fi ebvabit -tevhid ve'l adl b) el- Muhtasar fi usulid-din c) el- Muğni d) Tesbitü delail'lin -nübüvve ( İslam'ın nübüvvet anlayışını savunmuştur) e) Fazlü'l -itiza'l ve tabakatü'l -Mutezile (Mutezile fikirleri ve alimleri hakkında bilgiler vermektedir) * Mütekaddimin döneminde kelam karşıtı olan Ebu Abdullah ibn Mende'dir. a9 Kitabüt- iman b) Kitabü't - tevhid c) er- Red ale'l -Cehmiyye ( Bu esrlerinde Allah'ın varlığını kelami/ felsefi delillerle kabul etmekte yükümlü olunmadığını işlemiştir) * Hace Abdullah Herevi '' Zammül- kelam ve ehlihi '' eserinde kelamı eleştirmiş, itikadi konularda tartışmaya girmenin insanı Haktan saptıracağını savunmuştur. * Mütekaddimin dönemi önemli isimlerden biri de İbn Hazm'dır. '' el- Fasl fi'l milel ve'l ehva ve'n -nihal ve Usul ve'l Füru'' eserlerinde mezhepler ve dinler tarihini ,dini esasların savunabilmesi için mantık ve felsefenin bilinmesi gerektiğini vurgulamıştır. * Şii müellif Şeyh Müfid a) Evail'ül -makalat fi'l mezahibi'l -muhtarat b) Tashihu'l itikad el- Emali ( eserlerinde Şia kelamının temellerini atmıştır) MÜTEAHHİRİN DÖNEMİ ESERLERİ *Müteahhirin Dönemi en önemli ismi Gazzali'dir. a) Tehafütü'l -felasife (İslam felsefecilerinin görüşlerini eleştirmiştir) b) Fadeihu'l -Batıniyye ( Batınilere karşı yazılmış eseridir) c) el- İktisad-fi'l İtikad - İhya ulumud-din ( Kelam metodunu yoğun tatbik etmişve kelam ilmiyle ilgilenmenin farz-ı kifaye olduğunu savunmuştur.) d) el Maksadü'l - esna ( Esma-i Hüsna meselesine ele almıştır) e) el- Hikme fi mahlukatillah ( İnsanın yaratılış himeti ve Allah'ın varlığı ve birliğini işlemiştir) f) İlcamü'l -avam an ilmi'l- kelam ( Kelam ilminin halk için faydalı olmadığını ve entellektüel seviyeye sahip olanların ilgilenmesi gerektiğini savunduğu eseridir) * Matüridi kelamında müteahhirin dönemi Ebu'l Muin en -Nesefi ile başlar... a) Tebsıratü'l edille fi usulid-din b) et - Temhid c) Bahru'l kelam d) el- Akaid ( itikadi meselelerine Necmeddin Ömer şerh yazmıştır) * Mutezile'nin önemli ismi olan İbnü'l Melahim el- Muteme'd fi Usulid-din eserinin beli kısımları günümüze ulaşmıştır. * Mutezile temsilcisi Zemahşeri'nin '' el- Minhac fi usulid-din ve el- Keşşaf'dır. el - Keşşaf eseri Mutezile fikirlerini yansıtır.. * Hanbeli düşüncesini temsil eden Ebü'l Ferec İbnü'l Cevzi '' Def'u Şüpheti't - teşbih'' isimli eserinde nasları doğru biçimde değerlendirmesi ve Müşebbihe ile Mücessime'ye reddiye olması açısından önemlidir.. * İbnül Cevzi '' Telbisü iblis'' eserinde İslami gruparın görüşlerini itikadi açıdan tenkid etmiştir. * Gazzali'den sonra gelen Şehristani '' kelamın felsefeleşmesi'' yaklaşımını devam ettirmiştir. a ) Niyahetü'l ikdam fi ilmi'l- kelam adlı eserinde Sünni kelamın konularını ve felsefi meseleyi ele almıştır. b ) Musaraatü'l - felasife eserinde İbn Sina'nın kelami konularına dair görüşlerini eleştirmiştir. c ) el- Milel ve'n - nihal eseri mezhepler tarihinin temel kaynaklarındandır. * Felsefi kelamı başlatan isim ise Fahreddin er- Razi'dir. a ) el - Metalibü'l -aliye el- Muhassal eserinde felsefe konularını işlemiştir. b ) Kitabü'l erbain esrinde kelam ilminin konularını ele almıştır. c ) Maalimü usulid-din d ) İsmetü'l - enbiya e ) Nihayetü'l - ukul f ) Esasü't - takdis ( eserlerinde İslam mezhepleri ve İslam dışı din görüşlerine dair bilgiler verir) * Seyfeddin el- Amidi '' Ebkarü'l - efkar '' eserinde kelam ile felsefenin birleştirildiği dönemin ilk örnekleridir. * Hanbeli temsilcisi Takiyyüddin İbn Teymiyye '' el- Akidetü'l - vasıtiyye Minhacü's - sünneti'n - nebeviyye '' adlı eserinde Şia ve Kaderiyye'nin kelami görşlerini rededmiş, Selef çizgisini savunmuştur. * Nasiruddin et- Tusi Şia'nın temsilcisi astronomi , metafizik , felsefe alanlarda yetkindi. '' Tecridü'l - akaid ve Kavaidü'l - akaid '' adlı eserleri de kelam alanında önemlidir.. * Adudüddin el- İci , şerh ve haşiyecilik dönemi önde gelen ilk temsilcisidir. '' el - Mevakıf fi ilmi'l - kelam '' eseri felsefi konuları açısından dönemin özelliklerini yansıtmıştır. * Sadeddin Mesud b. Ömer et- Teftazani '' Şerhü'l Akaid '' adlı eseri kelam alanında şerh türü eseridir. * Seyyid Şerif el- Cürcani '' Şerhul Mevakıf '' isimli eserinde kelamın felsefileşme sürecinde önemi eserdir. * Eş'ari kelamcısı Celaleddin ed- Devvani '' Şerhul Akaidi'l - Adudiyye '' eserine pek çok haşiye yazılan bu şerh Osmanlı medreselerinde ders kitabı olarak okutulmuştur. * Ali Kari'nin , Ebu Hanife eseri el - Fıkhül ekber isimli akaid risalesine yazmış olduğu şerh bir kelam kitabı haline getirilmiştir. * Yeni kelam ilmi döneminin temsilcilerinden biri de Abdüllatif Harputi'dir. * Dönemin en önemli bir ismi de İzmirli İsmail Hakkı eseri '' Muhassatü'l - kelam ve'l hikme '' bu eser kelam ilmine giriş mahiyetindedir. Diğer eseri de '' Yeni İlmi Kelam''dır. * Yeni dönem kelam düşüncesinin Mısır'daki temsilcisi Muammed Abduh'dur. Selefi düşünceye yakın durmasıyla çağdaşlarından ayrılır. En önemli eseri '' Risaletü't - tevhid''dir.. * Hint alt kıtasında temsilcisi Mevlana Şibli Numani'dir. Urduca kaleme aldığı eseri el - Kelam'dır... medineweb.net hazırlayan nurşen35
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
28 Mayıs 2015, 18:38 | Mesaj No:5 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 | Cevap: Kelama Giriş 6. 7. 8. 9. ve 10. Ünite Özetleri 10. Ünite KELAMIN KONUMU ve KELAM ELEŞTİRİSİ İslam felsefecileri ilimleri üçe ayırmıştır. 1. İlmin ele aldığı varlık sahası 2. İlimlerde kullanılan yöntem 3. Gaye ölçütüdür ve buna göre ilimlerin varmak istediği sonuç esas alınır. İslam felsefecisi Farabi kelamı siyaset , fıkıh gibi pratik ( ameli ) ilimler içerisinde değerlendirir. * Filozof Amiri , ilimleri dini ve felsefi olarak ikiye ayırmıştır. Dini ilimler içinde külli olduğuna dair gerekçeleri şöyledir ; 1. Kelamın Allah'ın zatı sıfatları ve fiilleri gibi şerefli meselelerle ilgilenmesi. 2. Dünya ve ahiret mutluluğunu elde etmek gibi en üstünü hedeflemesi. 3. Kullandığı delillerin akıl tarafından kabul görecek hem ayet ve hadislere uygun deliller olması 4. Bütün peygamberler inanç konularında ittifak etmiş ve günümüze kadar değişikliğe uğramadan hakiki ilim özelliğini kazanmış olması 5. Allah'ın varlığı ispat edilmedikçe tefsir , hadis , fıkıh gibi ilimlerin kelam ilmine dayanması 6. Kelam ilminin dini ilimleri araştırma ve inanç esaslarını ispat ve savunmada söz söyleme imkan vermesi * Kelam ilmiyle ilgilenmek farz-ı kifayedir. * Kelamda felsefe de Allah'ın zatından ve sıfatlarından başlangıç ve son itibariyle yaratılmış varlıkların durumlarından bahseder. Felsefenin hareket noktası '' AKLI''dır. Kelamın hareket noktası ise vahiydir , nakildir... * Kelam ilmini temel kaynakları Kur'an ve Hadis'dir. Hadis ilmi haber ve rivayete dayanır. * Ebu Hanife , fıkıh '' kişinin ebedi mutluluk açısından lehine ve aleyhine olan şeyleri bilmesidir olarak tanımlamıştır. Fıkhın inançla ilgili olan kısım fıkh-i ekber tabirini kullanır. * Kelam ilminde ele alınan bilgiler ya doğrudan doğruya dini esasları oluşturan konular kelamın temel meselelerine mesail ve makasıd denir. Temel meseleleri açıklama ve ispat etmede aracı olan bilgilere vesail denir... * Kelam ve kelamcılara yönelik ilk eseri Ebu İsmail Hace Abdullah b. Muhammed el- Herevi'nin '' Zemmü'l-kelam ve ehlihi'' Selef ve Selef çizgisinde olanların eleştirileri; 1. Dini anlama ve yorumlama noktasında nakil denilen bu kaynak dışında geliştirilen her yöntem dinde aslı olmayan ve değer ifade etmeyen bir bi'dattır. Kelam da bu kapsamda değerlendirilmelidir. 2. Kelam bir hakikat araştırması olmaktan çıkıp , yanlış görüşleri yayma şüpheleri çoğaltma toplum içinde husumet ve fitneyi körüklemeye yönelik bir kisveye bürünmüştür. 3. İtikada ilişkin bir meselede sadece Kur'an esas alınmalı ve bir husus anlaşılmadığı , şüphe arız olduğunda çözüm yine Kur'an'dan araştırılmalıdır. 4. Kelamın konusu Allah'ın zat ve sıfatlarıdır. Kelamcılar bu konularda gelen rivayetlerle yetinmeyip yoruma gittikleri için doğru yoldan ayrılarak sapıklığa düşmüşlerdir. 5. Dinin esası olan nasları aklın ortaya koyduğu ve kesinlikle arz etmeyen nazariyeler doğrultusunda yorumlamak veya rededmek kabul edilemez. 6. Ortaya çıkan siyasi kargaşa her fırka tarafından kendi menfaatleri doğrultusunda kullanılmış * Sufiler , nazar ve istidlale dayanarak açıklamalar yapma ve hüküm vermeye karşı çıkmaları açısından kelam eleştirilerinde Selef ile aynı düşüncede yer alır. Buna karşılık kelamcılar sufilerin bilgi elde etmenin gerçek yolu olarak gördükleri keşf ve ilhamı hakikate ulaştırır bir bilgi vasıtası kabul etmezler. Çünkü ; ilham herkes tarafından kullanılması ve kontrol edilmesi mümkün olan bir bilgi elde etme yolu değildir. Müslümanlar arasında akli tefekküre doğru bir temayülün başlaması toplum ve düşünce hayatında meydana gelen değişimin tabii bir sonucudur. * Allah'ü Teala insanlara hakikati bulabilmeleri önlerini aydınlatabilmeleri ve gereğince davranıp kurtuluşa erebilmeleri için Kur'anı indirmiş ve onlara Peygamberi aracılığıyla mesajını ulaştırmıştır. * Kelama yönelik köklü ve sistemli eleştiriler İbn Rüşd tarafından ortaya konulmuştur. İbn Rüşd felsefesinin temel özelliklerinden birisi felsefe ile din arasında bir uzlaşma arayışıdır. * Dinin kaynağını teşkil eden vahyin merkezinde insana yer verilmişken , kelamcılar bunu Allah'ın merkezli hale getirmişlerdir. Dolayısıyla kelamın asli konusu Allah'ın zatı değil, insan olmalıdır. Kelam insanların sorunlarının incelenmesi , araştırılması şeklinde en geniş anlamıyla bir antropoloji insan bilimi haline getirilmelidir. ( Hasan Hanefi) Bu iddia kelamın sadece dinin esaslarını akli ve nakli delillerle açıklayan bir uğraşı olmaktan çıkıp, siyasi ve toplumsal alana dair bütün problemleri çözmeye yönelen bir ilim olması gerektiğini ifade eder. * Modern dönemde kelama yöneltilen eleştiriler; 1. Kelamın güncelden koparak yeni düşünce ve ideolojiler karşısında İslam'ı yeterince savunamadığı 2. Kelamcıların alem anlayışının İslam dünyasının pozitif ilim alanında ilerlemesini engelediği 3. Zaman içerisinde belli yorum biçimlerinin mutlaklaştırıldığı ve yeni fikirler üretilmediği 4. Soyut bir felsefi bakış açısı düzeyinde kalarak insan davranışlarını biçimlendirmeye yönelik pratik bir etki ortaya koyamadığıdır.... medineweb.net hazırlayan nurşen35
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Kelama Giriş Ünite özetleri 1-10 / MEDİNEWEB | Medine-web | Kelama Giriş | 10 | 22 Şubat 2019 21:59 |
Erol 71 Kelama Giriş 1 / 10 Ünite Özetleri | nurşen35 | Erol 71 Hoca'nın Toplu Özetleri | 16 | 22 Nisan 2017 20:28 |
Kelama Giriş Ünite Soru ve Cevapları | nurşen35 | Kelama Giriş | 42 | 01 Mart 2017 20:27 |
kelama giriş dersi ünite özetleri | makbergülü | Kelama Giriş | 0 | 11 Mart 2013 17:40 |
kelama giriş dersi konu özetleri | makbergülü | Kelama Giriş | 0 | 17 Şubat 2013 17:01 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|