|
Konu Kimliği: Konu Sahibi KalbinNûru,Açılış Tarihi: 29 Aralık 2007 (17:14), Konuya Son Cevap : 09 Ekim 2023 (19:34). Konuya 2 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
29 Aralık 2007, 17:14 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 25 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | Fil Eti Yemeyeceğim Fil Eti Yemeyeceğim Ebû Abdullah el Kalansî (k.a.) hazretleri zamanın büyüklerindendir. O başından geçen bir hadiseyi şöyle anlatmaktadır: -"Seyahatlerimin birinde gemiye binmiştim. Şiddetli rüzgâr esmeye başladı. Büyük bir tufan oldu. Gemide bulunanlar dua ederek ağlamaya başladılar. Türlü türlü adaklar adıyorlardı. Bense onların bu halini seyretmekten başka bir şey yapmıyor sadece bir kenara çekilmiş Allah'ıma hamd ediyordum. Gemidekilerden birkaç kişi gelip bana: -Sen de bir şey adasana! dediler. Ben onlara -Benim bir dünyalığım yok ki, ne adak adayayım dedim. Bırakmadılar, çok sıkıştırdılar... İlla da bir şey adamamı istiyorlardı. Ben: -Allah'ım eğer bu beladan kurtulursam asla fil eti yemeyeceğim, diye adakta bulundum -Bu senin yaptığın nasıl adak, hiç fil eti yenir mi? dediler. Ben onlara: -Allah öyle aklıma getirdi. Dilime onu söyletti Allah, dedim. Çok geçmeden bindiğimiz gemi battı. Bir grupla beraber yüzerek sahile çıktık. O arada bir kaç gün geçtiği halde hiç bir şey yememiştik. Çok da acıkmıştık. Ansızın bir fil yavrusu çıkageldi. Bulunduğumuz yerin yakınlarında hiçbir insan emaresi, köy- kasaba gibi şey yoktu. Yanımdakiler fil yavrusunu kesip yediler, bana da yemem için çok ısrar ettilerse de ben: -Fil eti yemeyeceğime dair ahdettim, adağım var, dedim ve filin etinden yemedim. -Zaruret halinde yenir illâ da ye! dedilerse de yemedim. Onlar bir miktar yedikten sonra uyuya kaldılar... Biraz sonra onlar uykuda iken o filin anası yavrusunun gittiği yerden gelerek koklaya koklaya kemiklerini buldu. Sonra da o kokudan kimde buldu ise ayakları altına alarak teker teker öldürdü.. Sıra bana geldiğinde beni iyice muayene eder gibi tekrar tekrar kokladı. Bende yavrusunun kokusundan bir eser bulamayınca da arkasını dönerek hortumuyla binmemi işaret etti. Bir ayağını kaldırarak tekrar tekrar işaret ediyordu. Anladım ki binmemi işaret etmekte... Bindim... Üzerine bindikten sonra doğru oturmamı işaret etti. Ben de biraz daha doğru oturmaya çalıştım. Ben üzerine bindikten sonra fil o kadar sür'atle yol almaya başladı ki, tarifi imkânsız. Beni etrafı yeşillik ve sürülmüş tarlaları olan bir yere götürdü. Aşağı inmem için işaret etti. İndim. Ben yere indikten sonra o evvelkinden daha sür'atli bir şekilde uzaklaşıp gitti. Sabah olunca karşımda bir grup insan gördüm. Beni yanlarında beraber götürdüler. Tercüman vasıtasıyla anlaşıyorduk. Tercümanları bana durumu, buraya nasıl geldiğimi sordu. Ben başımdan geçenleri olduğu gibi anlattım. Hayretler içinde kaldılar... Bana -O senin anlattığın yerden burası kaç günlük mesafedir biliyor musun? dediler. Bilmediğimi söyledim. Ancak bir günde geldiğimi bildirdim. -Orası sekiz günlük yoldur, fil nasıl seni bir günde getirmiş... dediler. Sonra bana lüzumlu gıdayı temin ettikten sonra memleketime gelebilmem için hem azık verdiler, hem de binek için bir at verip yolcu ettiler... |
Konu Sahibi KalbinNûru 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
kim yaptığını Allâh için yapıyor. | Soru Cevap Arşivi | NUR | 3 | 2310 | 14 Ekim 2008 23:21 |
GÜL | Şiirler ve Şairler | Ağlama_Karanfil | 10 | 5172 | 27 Eylül 2008 23:58 |
mübârek gecelerde yazılan mesajlar | Dua Bölümü | TÜRKcan | 1 | 2233 | 27 Eylül 2008 00:54 |
ben geldim :) | Şiirler ve Şairler | KalbinNûru | 10 | 6850 | 25 Ocak 2008 23:17 |
Kötülükten Alıkoyan Namaz | Namaz-Abdest-Teyemmüm | kebuter | 2 | 2729 | 22 Ocak 2008 21:59 |
31 Aralık 2007, 00:26 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 25 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | Cvp: değişen sizin kalbiniz Bir padişah, bir iki vezirini ve diğer erkandan birkaçını yanına alarak payitahta (başkente) yakın yerleşim merkezlerinde bir gezintiye çıkmıştı Payitahttan ayrılıp bir kaç saatlik bir yol katettikten sonra yolları üzerindeki bir nar bahçesinin kıyısında dinlenme molası verdiler Olgunlaşmış, tam kıvamını bulmuş olan narlar insanın iştahını kabartıyordu Padişah bahçe içinde çalışmakta olan yaşlı bir adamı yanına çağırdı sordu: - Bu güzel nar bahçesi kimin? - Bu nar bahçesi benimdir efendim, babamdan miras kaldı - Oğlun, uşağın var mı? - Allah bize oğul uşak vermedi efendim, bir karı kocadan ibaret iki kişilik bir aileyiz - Peki ben de bu ülkenin hükümdarıyım, şuradan bir nar şerbeti sıksan da içsek İhtiyar "başüstüne" dedi ve hemen gidip bah çe içindeki kulübeden kalaylı, tertemiz bir tas getirdi En yakındaki ağaçtan iki nar kopardı ve sıktı İki nar tam bir tası doldurdu Padişah içti ve çok beğendi Bütün vücuduna bir zindelik ve ferahlık yayılmıştı İhtiyar çif çi padişahın beraberindeki herkese sırayla nar şerbeti ikram etti Padişah ve adamları bedenlerinin kazandığı bu zindelikle biraz yol almak için ihtiyara veda edip yola koyuldular Yolda şeytan padişahın kafasını karıştırmaya başladı "Madem birer ayakları çukurda olan bu yaşlı karı-kocanın mirasçıları yok, ne yapacaklar böyle güzel nar bahçesini, karşılığında bir kaç kuruş verip de bu bahçeyi ellerinden alayım" diye düşündü Padişah ve adamları akşama doğru geri dönerlerken aynı bahçenin yanında yine konakladılar Padişah ihtiyardan bir tas daha nar şerbeti yapmasını istedi İhtiyar sabahki kadar candan ve gönülden olmasa da bir tas nar şerbeti yapıp sundu Fakat padişah bu defa nar şerbetinin tadını pek beğenmedi Sabahkine hiç benzemiyordu Sordu: - Baba ne oldu böyle, bu nar şerbeti sabahki ile aynı nardan değil mi? Bunun tadı hiç de hoş değil - Aynı nardan evlat, aslında tadında da bir değişiklik yok, asıl değişen sizin kalbiniz Tebaanızın malına göz koydunuz, bunun için de narların tadı değişti. |