|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Medine-web,Açılış Tarihi: 09 Temmuz 2007 (23:55), Konuya Son Cevap : 11 Ekim 2023 (17:58). Konuya 304 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
04 Aralık 2012, 18:12 | Mesaj No:181 |
Durumu: Medine No : 20729 Üyelik T.:
09 Ekim 2012 | Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi (1)
Resül-i Ekrem (s.a.a) her zamanki gibi meclisinde oturmuş ve dostları da etrafında halka şeklinde, onu bir yüzük taşı gibi ortaya almışlardı. Bu arada eski elbiseli fakir bir müslüman kapıdan içeriye girdi. İslami adetlere göre herkes her hangi mevkide olursa olsun bir oturuma girince nerede boş yer bulursa hemen oraya oturmalıdır. ‘Benim canım şurasını istiyor’ görüşüyle özel bir yere oturmak gerekmez. O adam etrafına bakındı ve boş bir yer buldu; gitti oraya oturdu. Tesadüfen ileri gelen zenginlerden birisinin yanına oturmuştu. Zengin adam elbisesini toplayarak ondan bir az uzaklaştı. Bu hareketleri izleyen Resul-i Ekrem (s.a.a) ona dönerek: - Fakirliğinden sana bir şey geçer diye mi korktun? - Hayır ya Resülallah. - Servetinden ona bir pay düşer diye mi korktun? - Hayır ya Resülallah. - Elbiselerin kirlenir diye mi korktun? - Hayır ya Resülallah. - O halde niçin yanından uzaklaşıp bir kenara çekildin? - Yanlış bir iş yaptığımı ve hata ettiğimi itiraf ediyorum. Şimdi bu hatamın telafisi ve bu günahımın keffaresi olarak servetimin yarısını bu müslüman kardeşime vermeye hazırım dedi. Çünkü ona karşı yanlış bir hareket yaptım. Beni bağışlayın ya Resülallah. - Eski giyimli adam: Fakat ben bunu kabul etmeye hazır değilim. - Cemaat: Niçin? - ‘Çünkü bir gün beni de bir gururun sarmasından ve bir müslüman kardeşime, bu gün bu şahsın bana yaptığı gibi, aynı hareketi yapmaktan korkuyorum’ der. ALINTI
__________________ Uzun mesafelere ulaşmak, yakın mesafeleri aşmakla mümkündür. (İmam Gazali) |
19 Aralık 2012, 14:00 | Mesaj No:182 |
Durumu: Medine No : 13046 Üyelik T.:
16 Aralık 2010 | Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi (1) Zenginin biri ölümden ve kabirdeki yalnızlıktan çok korkuyormuş. "Öldüğüm geceyi kim kabre girerek sabaha kadar benimle geçirirse servetimin yarısını ona bağışlıyorum" diye vasiyet etmiş. Öldüğünde "Kim birlikte kabre girip sabahlamak ister?" diye araştırmışlar. Kimse çıkmamış. Nihayet bir hamal, "Benim sadece bir ipim var, kaybedecek bir şeyim yok. Sabaha kadar durursam zengin olurum." diye düşünerek kabul etmiş. Vefat eden zengin ile birlikte defnetmişler. Sorgu sual melekleri gelmiş. Bakmışlar kabirde bir ölü, bir canlı var. "Nasıl olsa bu ölü elimizde... Biz şu canlı olandan başlayalım" demişler ve hamalı sorgulamaya başlamışlar. "O ip kimin? Nereden aldın? Niye aldın? Nasıl aldın? Nerelerde kullandın?" Sabaha kadar sorgu sual devam etmiş, adamın hesabı bitmemiş. Sabahleyin kabirden çıkmış. - Tamam, servetin yarısı senin, demişler. - Aman,demiş hamal, istemem, kalsın. Ben, sabaha kadar bir ipin hesabını veremedim. O kadar servetin hesabını nasıl veririm?
__________________ Sustum..! Birikti yanaklarimda alfabe..Ya RAB..! Sukütu'mu en güzel duam eyle.. |
19 Aralık 2012, 15:38 | Mesaj No:183 |
Durumu: Medine No : 20510 Üyelik T.:
01 Ekim 2012 | Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi (1) BAL ŞERBETİ Bir Ramazan'da Medineli bir müslüman Halife Hz. Ömer'i iftar yemeğine davet etti. Yemek sırasında yalnız Hz. Ömer'e bir kab içinde bir içecek sunuldu. Hz. Ömer sordu: "Bu nedir?" Ev sahibi cevab verdi: "Bal şerbetidir efendim, sizin için ayırmıştık da..." Hz. Ömer onu içmeyi reddederek şöyle dedi: "Benim yönetimini üstlendiğim halkın çoğu içmek için henüz kuyu suyunu bile bulamazken ben burada bal şerbeti içemem."
__________________ Derdi dünya olanin dünya kadar derdi olur... |
19 Aralık 2012, 15:39 | Mesaj No:184 |
Durumu: Medine No : 20510 Üyelik T.:
01 Ekim 2012 | Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi (1) EN BÜYÜK CÖMERT Önemli bir sefer hazırlığı yapılıyordu. Peygamberimiz herkesten yapabileceği yardımı en üst sınırda yapmasını istedi. Hz. Ömer bu isteğe uyarak büyük miktarda bir yardımla Hz. Peygamberin huzuruna çıktı. Hz. Peygamber sordu: - Ya Ömer, malının ne kadarını yardım olarak getirdin? Hz. ömer cevap verdi: - Tam yarısını getirdim ya Resulallah, size getirdiğim kadar da geride var. Biraz sonra Hz. Ebû Bekir geldi. O da büyük bir yardımda bulundu. Hz. Peygamber ona da sordu: - Malının ne kadarını getirdin? Cevap verdi: - Tamamını getirdim ya Resulallah, evimde Allah ve Resulünün sevgisinden başka bir şey bırakmadım. Bunun üzerine Allah'ın Resulü şöyle buyurdu: - Allah yolunda fedakarlıkta Ebû Bekir'i kimse geçemeyecek.
__________________ Derdi dünya olanin dünya kadar derdi olur... |
11 Ocak 2013, 00:07 | Mesaj No:185 |
Durumu: Medine No : 13046 Üyelik T.:
16 Aralık 2010 | Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi (1) Adam, bir haftanın yorgunluğundan sonra, pazar sabahı kalktığında keyifle eline gazetesini aldı ve bütün gün miskinlik yapıp evde oturacağını hayal ediyordu. Tam bunları düşünürken oğlu koşarak geldi ve parka ne zaman gideceklerini sordu. Baba, oğluna söz vermişti; bu hafta sonu parka götürecekti onu ama hiç dışarıya çıkmak istemediğinden bir bahane uydurması gerekiyordu. Sonra gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritası gözüne ilişti.Önce dünya haritasını küçük parçalara ayırdı ve oğluna uzattı: - Eğer bu haritayı düzeltebilirsen seni parka götüreceğim! dedi. Sonra düşündü: - Oh be, kurtuldum! En iyi coğrafya profesörünü bile getirsen bu haritayı akşama kadar düzeltemez! Aradan on dakika geçtikten sonra oğlu babasının yanına koşarak geldi: - Babacığım, haritayı düzelttim. Artık parka gidebiliriz! dedi. Adam önce inanamadı ve görmek istedi. Gördüğünde de hayretler içindeydi ve oğluna bunu nasıl yaptığını sordu. Çocuk şu ibretlik açıklamayı yaptı: -Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan resmi vardı. İnsanı düzeltiğim zaman dünya kendiliğinden düzelmişti!
__________________ Sustum..! Birikti yanaklarimda alfabe..Ya RAB..! Sukütu'mu en güzel duam eyle.. |
21 Ocak 2013, 10:43 | Mesaj No:186 |
Durumu: Medine No : 17068 Üyelik T.:
03 Mart 2012 | Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi (1)
NASIL BİR CEDDİN TORUNLARI OLDUĞUMUZU BİLELİM..! Sultan II. Abdülhamid Han zamanında, Yavuz Sultan Selim’in türbedarının hanımı hamiledir ve bir gün canı kiraz çeker. Kocasına der ki : - ” Canım çok kiraz çekti bana bir kilo kiraz alda gel.” Adam çarşıda köşe bucak kiraz aramaya koyulur. Kiraz var ama çok pahalıdır. Bir türlü parasını toplayıp kiraz parasını bir araya getiremez. Döner dolaşır türbeye gelir. Kabir’in yanı başında oturur ve sandukaya vurur. Der ki : - Ey büyük İslam Padişahı, Cihan Şahı... Onca senedir hizmetini görürüm ama bir himmetini görmedim. ” diyerek sandukaya dokundurur elini. Daha sonra evine gider ve karısına alamadığını söyler karısı biraz üzülür haliyle. Ertesi sabah kapıya iki asker gelir ve faytonu göstererek “Sultan Hazretleri seni huzura bekler, hemen çağırır. ” derler. Adam bir an tereddüt eder içinden. Emri tebliğ eden asker fazla sabırlı değildir. - Efendi ne durursun, Sultanın emrini tebliğ ederim sana! Türbedar bakar ki ağırdan almanın zararı olacak… Çaresiz faytona atlar, doğruca sarayın avlusuna giderler. Nöbetçiler girer çıkar, hemen huzura alırlar türbedârı. Sultan Abdülhamid Han, türbedarı tepeden aşağı bir süzer. Sonra, kelimelere basa basa fakat yumuşak bir eda ile sorar : - '' Ceddim Yavuz Sultan Selim Han’ın türbedarı sen misin ? '' Adam güçlükle cevap verir : - Evet Sultanım ! - '' Söyle bakalım dün türbede neler oldu? Derdin nedir ? Bir meselen olmalı ? '' Bir anda zihninden bir sürü şey geçer. Acaba Sultan neyi sormak istiyor. - Neyi kast ediyor ? Hangi derdimi soruyor? Şaşkın ve ürkek bir eda ile : - Sultanım bir şeyler olmadı, bir derdim de yoktur, sağlığınıza duacıyım. Abdülhamid Han, hem sesini yükseltir hem de sertleştirir. - '' Türbedar efendi ! Sana söylerim! Dün türbede neler oldu, meselen nedir, açık söyle ! '' Bir şeyler hisseder gibi oldu ama söylemeye cesaret gerek. İster istemez hadiseyi anlatır: - Sultanım zevcem hamile. Benden kiraz istedi. Çok pahalı olduğu için alamadım. Bunun için de Velinimetim Sultan Selim Han’ın sandukasına dokundum ; “Bir himmetini görmedim.” dedim. Ortalığı bir sessizlik kaplar. İki tarafta da derin tefekkür . Daha sonra daldığı alemden çıkan Abdülhamid Han, söylenmeye başlar : - '' Sen Orda Dedemin Sandukasına Vurdun , O Da Burada Sabaha Kadar Benim Başıma Vurdu! Al Şu Bir Kese Altını, Bir Daha Da Böyle Şeyler İçin Dedemi Rahatsız Etme, Doğruca Bana Gel ! Bundan sonra emir subayına dönen Abdülhamid Han : - '' Selim Han’ın Türbedarının Maaşı İki Misline Çıkarılsın, Sıkıntıdan Kurtulsun. Bir Derdi Olunca Da Hemen Bana Gelmesine İzin Verilsin..! ''
__________________ لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا "Allah hiç kimseye taşıyabileceğinden daha fazlasını yüklemez." || BAKARA 286. || MAZARET insanın kendine söylediği en büyük ''YALAN''dır !! .. Velhasıl-ı kelâm. Namaz, duâ, gayret, nâsip. . . |
21 Ocak 2013, 10:44 | Mesaj No:187 |
Durumu: Medine No : 17068 Üyelik T.:
03 Mart 2012 | Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi (1)
HABİB BABA VE IV. MURAT Yaşlı Habib Baba, uzun bir kervan yolculuğunun sonunda İstanbul'a gelmiştir.Yolculuğunun tozunu, yorgunluğunu atmak için bir hamama gider.. Niyeti, şöyle iyice bir keselenip, paklanmak.. Bedenini de ruhuna denk kılmaktır. Fakat hamamcı Habib babayı içeri sokmak istemez. 'Bugün' der, 'Sultan Murad'ın Vezirleri hamamı kapattılar, dışarıdan müşteri alamıyoruz.' Habib baba üzülür... Rica, minnet eder, yalvarır... 'Ne olursun' der, 'kimseye varlığımı belli etmem, aceleyle yıkanır çıkarım. Bu tozlu bedenle Rabbime ibadet ederken utanıyorum. Binbir dil döker. Hamamcı ehl-i insaftır... Dayanamaz... Kabul eder... Hamamın en sonundaki odayı göstererek ... 'Baba şu odada hızla yıkanıp çık, parada istemem. Yeter ki vezirler, senin farkına varmasınlar.' Habib baba sevinerek kendine gösterilen yere girer. Yıkanmaya başlar... Bu arada hamamcının karşısında yeni bir müşteri belirir. Boylu, poslu, genç, yakışıklı biridir bu gelen. Onunda görünümü fakirdir... Ama sadece görünümü... İkinci müşteri kılık değiştirmiş, 4.Murad'dır. O gün vezirlerinin topluca hamam alemi yapacaklarından haberdar olan padişah merak etmiştir. 'Hele bir bakalım' demiştir, 'bizim vezirler, hamamda benden uzakta, kendi başlarına ne yaparlar, nasıl eğlenirler?' Ve bu merak padişahı, tebdil-i kıyafet ettirerek, hamama getirmiştir. Az önce yaşananlar bir kez daha tekrarlanır... Hamamcı vezirler der almak istemez... Padişah ise, ne olursun der, bastırır ve padişah galip gelir... Habib babanın yıkanmakta olduğu odayı göstererek, genç padişahın kulağına fısıldar: 'Şu odada bir ihtiyar yıkanıyor. Sende sar peştemali beline gir yanına... Beraber sessizce yıkanın, bir an evvel çıkın... Ve ekler: 'Aman ha! Vezirler varlığınızı bilmesinler.' Sonra 4.Murad'da Habib babanın yanına süzülür. Beraber sessizce yıkanmaya başlarlar. Bu arada, hamamın büyük salonundan gelen tef, dümbelek, şarkı, türkü sesleri ortalığı çınlatmaktadır... Habib babanın gözü, genç hamam arkadaşının sırtına takılır. Biraz kirlenmiş gibi gelir ona... Allah hikmeti gereği dostuna, o yanındakinin tedbil-i kıyafet etmiş padişah olduğunu ilham etmemiştir... Ve yanındakini, görüntüsüne uygun, kendi gibi fakir bir delikanlı zanneden Habib baba yumuşak bir sesle konuşur: 'Evladım' der, 'Sırtın fazlaca kirlenmiş, müsade edersen bir keseleyivereyim.' Padişah aldığı bu teklif karşısında şaşkınlaşır ve büyük bir haz duyar... Haz duyar, çünkü ömründe ilk defa biri ona, padişah olduğunu bilmeden, sırf bir insan olarak, karşılık beklemeksizin bir iyilik yapmayı teklif etmektedir. Memnuniyetle Habib babanın önünde diz çökerken: 'Buyur baba' der, 'ellerin dert görmesin' Bu arada içerideki alemin sesleri hamamı çınlatmaya devam etmektedir. Habib baba, 4.Murad'ın sırtını bir güzel keseler... Fakat padişah kuru bir teşekkürle yetinmek istemez.. Ne de olsa insandır ve o da her insan gibi kendine yapılan iyiliklerin kölesidir. 'Baba' der, 'gel bende senin sırtını keseliyeyim de ödeşmiş olalım.' Habib baba, teklifin kimden geldiğinden habersiz, tebessümle; 'Olur evlad' deyip, sultanın önünde diz çöker. Bu arada, Sultan Murad kese yaparken bir yandan da Habib babayı yoklar, ağzını arar... 'Baba' der, 'görüyormusun şu dünyayı... Sultan Murad'a vezir olmak varmış... Bak adamlar içerde tef,dümbelek hamamı inletiyorlar, sen ve ben ise burada iki hırsız gibi...' Habib baba Sultan Murad'ın cümlesini tamamlamasına fırsat bile bırakmaz, kendi hükmünü söyler... Sultan Murad'ın Habib babadan duydukları, ağzı açık bırakıp, keseyi elden düşürten cinstendir: 'Be evladım' der, Habib baba, 'Sultan Murad dediğin kimdir? Sen asıl Alemlerin Sultanına kendini sevdirmeye bak ki, O seni sevince sırtını Sultan Murad'a bile keselettirir...
__________________ لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا "Allah hiç kimseye taşıyabileceğinden daha fazlasını yüklemez." || BAKARA 286. || MAZARET insanın kendine söylediği en büyük ''YALAN''dır !! .. Velhasıl-ı kelâm. Namaz, duâ, gayret, nâsip. . . |
21 Ocak 2013, 10:47 | Mesaj No:188 |
Durumu: Medine No : 17068 Üyelik T.:
03 Mart 2012 | Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi (1)
BENDE BİR ADIM GERİNİZDEN GELİYORDUM... Kutlu bir gecede, Kanuni Sultan Süleyman, rüyasında Hz Muhammed (SAV) görür. Sultan Süleyman, peygamber efendimizi takip ederek bugün Süleymaniye''nin inşa edilmiş olduğu yaklaşık yetmiş dönümlük arazinin bulunduğu çok güzel manzaralı tepeye gelirler. Bu tepe, hem Haliç''i hem de Boğaziçi''ni mükemmel bir açıdan görür. ...Peygamber Efendimiz, Sultan Süleyman''a; “Mihrabı buraya, minberi buraya olsun” der. Kanuni Sultan Süleyman kutlu rüyadan uyanır, şükürler eder. Mimar Sinan''ı çağırtır. Hiçbir açıklama yapmadan büyük bir heyecan ile rüyada gördüğü yere götürür: “Buraya bir cami bir de külliye yapacağız.” diye sözlerine başladığında, Mimar Sinan söze karışır: “Sultanım, mihrabı burada, minberi burada olsun…” Sultan Süleyman şaşırır: “Sinan sen bu işten haberli gibisin” der. Mimar Sinan cevap verir: “Sultanım dünkü rüyanızda ben de bir adım gerinizden geliyordum…
__________________ لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا "Allah hiç kimseye taşıyabileceğinden daha fazlasını yüklemez." || BAKARA 286. || MAZARET insanın kendine söylediği en büyük ''YALAN''dır !! .. Velhasıl-ı kelâm. Namaz, duâ, gayret, nâsip. . . |
15 Şubat 2013, 19:53 | Mesaj No:189 |
Durumu: Medine No : 17229 Üyelik T.:
10 Mart 2012 | Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi (1) İnkarcı bir Öğretmen, cebine şeker doldurduktan sonra, küçük öğrencilerine şöyle demiş: ''Eğer ALLAH varsa, isteyin bakalım size şeker verecek mi?'' Ama ben, var olduğum için, size şeker verebilirim.Hem de derhal.'' Sınıfın en zeki çocuğu, öğretmenin niyetini anlayıp, şunları söylemiş kendisine: ''Bana şeker dokunuyor öğretmenim.Onun yerine elma rica edeyim.''
__________________ "..insanın ruhunu yücelten bir acı, ucuz bir mutluluktan daha değerlidir..." |
15 Şubat 2013, 20:12 | Mesaj No:190 |
Durumu: Medine No : 17229 Üyelik T.:
10 Mart 2012 | Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi (1) - Gel oğlum kalk bakalım tahtaya, sana bi sorum var. + Buyurun, sorun öğretmenim. - Canlılar kaça ayrılır? + Dörde ayrılır öğretmenim. - Bana yanlış gibi geldi ama say bakalım.. ... + Bitkiler, hayvanlar, insanlar, çocuklar. - Çocuklarda insan değilmi oğlum? + Haklısınız, o zaman canlılar üçe ayrılır öğretmenim. - Peki, şimdi yeniden say bakalım.. + Bitkiler, hayvanlar ve çocuklar.. - Oğlum insanlara ne oldu? + "Kalplerinde sevgiyi yeşertip düşünebilenler hep çocuk kaldılar, Diğerleri de hayvanlaştılar öğretmenim!"
__________________ "..insanın ruhunu yücelten bir acı, ucuz bir mutluluktan daha değerlidir..." |
Konuyu Toplam 51 Kişi okuyor. (0 Üye ve 51 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Medineweb Görsel ve Slayt arşivi( kaybolmaması adına toparlandı) | Medine-web | Medineweb.net Videolar | 5 | 04 Aralık 2024 04:42 |
Medineweb ''Adem Güneş'ten çocuk terbiyesi ile ilgili sözler'' arşivi | EyMeN&TaLhA | Çocuk Ve Gençlik Eğitimi | 112 | 21 Ocak 2022 20:18 |
Medineweb DİĞER paygamberler geniş arşivi | Medine-web | Peygamberler(a.s) | 1 | 12 Kasım 2018 15:29 |
medineweb islami imzalar arşivi | Medineweb | Resim/Karikatür | 5 | 29 Nisan 2016 17:42 |
MedineWeb Namaz Arşivi | paylaşımcı | Namaz-Abdest-Teyemmüm | 10 | 04 Eylül 2008 21:58 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|