|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Medineweb,Açılış Tarihi: 11 Mayıs 2011 (18:26), Konuya Son Cevap : 03 Eylül 2012 (00:04). Konuya 7 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme: |
11 Mayıs 2011, 18:26 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | Kur’ân ancak sünnetle anlaşılır Kur’ân ancak sünnetle anlaşılır KUR’AN ANCAK SÜNNETLE ANLAŞILIR Nebi (s.a.v.)’i aradan çıkarmak isteyen bazı kimseler Hz. Muhammed (s.a.v.)’in sadece bir nakilci, diğer bir ifâdeyle bir “postacı” olduğu, vazifesinin, sadece Kur’ân’ı teblîğden ibaret bulunduğunu; Kur’ân’ın dinle ilgili her şeyi açıkladığını, sünnetin veya başka bir şeyin dinî hükümlere kaynaklık etmesine, Kur’ân’ı açıklamasına gerek kalmadığını savunurlar. Din kardeşim iyi düşün Nebi (s.a.v.) , Kur’ân-ı Kerîm’de toplu bir şekilde bildirilenleri, ya’nî kısa ve kapalı olarak bildirilenleri açıklamasaydı, Kur’ân-ı Kerîm kapalı kalırdı. Nebi (s.a.v.)’in vârisleri olan mezheb imâmlarımız Hadîs-i şerîflerde üstü kapalı olarak bildirilenleri açıklamasalardı, Nebi (s.a.v.)’in sünneti kapalı kalırdı. Böylece, her asırda gelen âlimler, Nebi (s.a.v.)’e tâbi olarak, kısa ve üstü kapalı anlatılanları açıklamışlardır. Meselâ Nebi (s.a.v.), abdesti nasıl alacağımızı Hadîs-i şerîfleri ile bize bildirmeseydi, nasıl abdest alacağımızı Kur’ân-ı Kerîm’den çıkaramazdık. Namazların kaç rek’at oldukları ve orucun, haccın, zekâtın hükümleri, nisâb mikdârları, şartları ve farzları ve sünnetleri, Kur’ân-ı Kerîm’den çıkarılamazdı. İmrân bin Husayn (r.a.)’e bir kimse, bizimle yalnız Kur’ân’la konuş (Kur’ân’dan delîl getir) deyince, İmrân (r.a.) ona: “Sen tam ahmaksın. Kur’ân-ı Kerîm’de farzların rek’atlarının sayısı açık olarak var mı? Yâhud bunda sesli okuyun, diğerinde sessiz deniyor mu?” buyurarak onu susturdu. Hz. Ömer (r.a.)’e yolculukta namazın kasr edilmesi, ya’nî dört rek’atlı farzları iki rek’ât olarak kılmaktan soruldu ve: “Biz, azîz kitabda korku namazını buluyoruz, fakat seferî namazı bulamıyoruz” denildi. Sorana: “Ey kardeşimin oğlu, Allahü Teâlâ bize Peygamber (s.a.v.)’i gönderdi. Biz bir şey bilmeyiz. Ancak biz, Resûlullah (s.a.v.)’in yaptığını gördüğümüz şeyi yaparız. O, seferde, dört rekatlı farzları iki kılardı. Onu teşrî’ eden (şer’i hüküm olarak belirleyen) Resûlullah (s.a.v.)’dir” buyurdu. (Beyhâki, Sünen) (İmâm Şârânî, Mîzân’ül Kübrâ, Mukaddime Bölümü) SÜNNETE SARILAN KURTULUR Sünnetten yararlanabilmek için her şeyden önce Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in “en güzel örnek” olduğuna, sünnetinin yaşanabilirliğine, insan özüne ve ihtiyaçlarına en üst seviyeden cevaplar getirdiğine inanmak gerekir. Zîrâ Hz. Peygamber (s.a.v.) âlemlere rahmet ve hidâyet rehberi olarak gönderilmiştir. Sünnetin kurtarıcılığından şüphe etmek Hz. Peygamber (s.a.v.)’in risâletine karşı çıkmak anlamına gelir. Nitekim Abdullah İbni Mes’ûd (r.a.) bir defâsında “Peygamberiniz’in sünnetini terk ettiniz mi saptınız gitti demektir” tenbîhinde bulunmuştur. “Gerçekten sen doğru yola çağırıyorsun” (Mü’minûn s.23), ve “Eğer o peygambere itaat ederseniz doğru yolu bulmuş olursunuz.” (Nûr s. 54) âyetleri, sünnetin kurtarıcılığını ortaya koyan Kur’ânî delîllerdendir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Ben sizi bel bağınızdan tutmuş ateşe düşmekten kurtarmaya çalışıyorum; siz ise, elimden kurtulup ateşe girmeye çalışıyorsunuz” buyurmuştur. Başka bir hadîste: “Benim ve Allah’ın benimle gönderdiği İslâm’ın durumu, bir topluluğa gelip şöyle diyen kişinin durumuna benzer: - Ey Milletim, gerçekten ben, üzerinize gelmekte olan bir orduyu gözlerimle gördüm. Ben, size bu tehlikeyi bildiren apaçık bir haberciyim. Binaenaleyh canınızı kurtarmaya bakın! Bu sözler üzerine ahâlinin bir kısmı ona itaat etti ve akşamdan yola çıkarak tabiî bir yürüyüşle bulundukları yeri terk edip gittiler, kurtuldular. Bir kısmı da onu yalanladı, yerlerinde kaldılar. Ordu onlara sabaha karşı baskın verdi ve hepsinin kökünü kazıdı. İşte bu hâl, bana itaat, getirdiklerime ittiba edenler ile bana isyan ve Hakk’tan getirdiklerimi yalanlayan kimselerin durumunun ta kendisidir” (Buhârî, İ’tisâm 2) (Süyûtî, Miftâhü’l-cenneh, 53-54.s.) İSLAM’DAKİ DERİN HASSÂSİYET Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in harb-sulh, ibâdet-ticaret, hak ve adâlet, suç-cezâ gibi ciddî ve önemli konularla meşgûl olması hemen herkes tarafından pek tabiî karşılandığı halde, onun, günlük insan hareketlerinin biçim ve şekilleriyle de meşgûl olmasını bazıları akıllarına sığdıramayabilirler. Nitekim Selmân-ı Fârisî (r.a.)’e bir müşrik biraz da alaylı bir edâ ile şöyle dedi: “Görüyorum ki dostunuz Muhammed, size her şeyi, ama her şeyi, hatta helâya nasıl oturacağınızı bile öğretiyor?” Selmân, gayet ciddî bir edâ ile: “Evet, gerçekten de öyle”, diyerek onu tasdîk ettikten sonra Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in tuvalet âdâbıyla ilgili tavsiyelerini sıraladı.” (Müslim, Tahâret 57-58) Peygamber (s.a.v.) Efendimiz ümmetine bir baba gibi her konuyu öğretmiş, onların izzet ve şerefine yaraşır davranışları göstermiştir. Bunda “küçük işlerle meşgûliyet” gibi bir basitlik değil, “en küçük ayrıntıyı bile ihmal etmeme derecesinde bir ciddiyet, sorumluluk ve insanı bir bütün olarak değerlendirmek” gibi derin ve anlamlı bir hassâsiyet yatmaktadır. İşte Selmân (r.a.), bunun farkındaydı ve aklınca alay etmek isteyen “Bir peygamber de böyle şeylerle uğraşır mıymış?” demeye getiren devrin çağdaş müşrik zihniyetine gerçeği bütün safiyeti ve açıklığı ile haykırıyordu: “Evet, herşeyi bize O (s.a.v.) öğretiyor!” (İmâm Nevevi, Riyazüs Sâlihin, 1.c. 16-36.s.) alıntıdır.. |
Konu Sahibi Medineweb 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Medinewebli önlisans İlahiyat 1.sınıf öğrencileri... | İlahiyat Öğrencileri İçin Genel Paylaşımlar | nurşen35 | 87 | 33858 | 23 Mayıs 2015 21:53 |
Gülmek isteyenler tıklasın :))) | Videolar/Slaytlar | Kara Kartal | 3 | 4090 | 10 Mayıs 2015 16:16 |
Cumartesi Anneleri’nin ahı/Can Dündar | İslami Haberler | Medineweb | 0 | 2743 | 10 Mayıs 2015 16:13 |
Ayın Üyesi ''zeynepnm'' | Ayın Üyesi | 9Esra | 13 | 9028 | 30 Nisan 2015 14:29 |
Müzemmil suresi bize ne anlatıyor | Tefsir Çalışmaları | Medineweb | 0 | 3352 | 19 Nisan 2015 15:45 |
12 Mayıs 2011, 00:21 | Mesaj No:2 |
Cevap: Kur’ân ancak sünnetle anlaşılır Yorumda bulunmayacam yalnız başlıkta sıkıntı var '' Sünnet ancak Kuran ile Anlaşılır '' Olmalı Kuransız Sünnet Sünnetsiz Kuran Peygamberi ve Kuran'ı anlayamamaktır. | |
12 Mayıs 2011, 12:17 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | Cevap: Kur’ân ancak sünnetle anlaşılır
bu sitenin en çok bu yönünü seviyorum diğer sitelerde sadece emeğinize sağlık!! diyip okunmayan bir çok konu burda tamamen okunuyo ve mutlaka ayet le hadis le açıklanıyo...bütün fikirler için teşekkürler..hepsi başka bir fikri çıkarıyo çünkü.. yazdığım gibi bu konu alıntıydı ben yazmadım..başlık için hatalı demişsiniz olabilir.. Kur'an ı ve sünneti ayrı tutanların yorumlarını merak ettiğim için paylaştım konuyu..sünneti ayrı tutanlar için..sanırım anlaşılmıştır.. Kur'an ve sünnet ayrı olmaz.birbirinin tamamlayıcısıdırlar |
12 Mayıs 2011, 17:53 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 13038 Üyelik T.:
14 Aralık 2010 | Cevap: Kur’ân ancak sünnetle anlaşılır [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Mecnun editörüm konu burada geniş şekilde açıklanmıştır bir göz ateverin inşallah.
__________________ Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli. |
12 Mayıs 2011, 19:49 | Mesaj No:5 | |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | Cevap: Kur’ân ancak sünnetle anlaşılır Alıntı:
okudum abi çok güzel bilgiler verilmiş gerçekten | |
03 Eylül 2012, 00:04 | Mesaj No:8 |
Cevap: Kur’ân ancak sünnetle anlaşılır
KUR’AN ANCAK SÜNNETLE ANLAŞILIR Nebi (s.a.v.)’i aradan çıkarmak isteyen bazı kimseler Hz. Muhammed (s.a.v.)’in sadece bir nakilci, diğer bir ifâdeyle bir “postacı” olduğu, vazifesinin, sadece Kur’ân’ı teblîğden ibaret bulunduğunu; Kur’ân’ın dinle ilgili her şeyi açıkladığını, sünnetin veya başka bir şeyin dinî hükümlere kaynaklık etmesine, Kur’ân’ı açıklamasına gerek kalmadığını savunurlar. Din kardeşim iyi düşün Nebi (s.a.v.) , Kur’ân-ı Kerîm’de toplu bir şekilde bildirilenleri, ya’nî kısa ve kapalı olarak bildirilenleri açıklamasaydı, Kur’ân-ı Kerîm kapalı kalırdı. Nebi (s.a.v.)’in vârisleri olan mezheb imâmlarımız Hadîs-i şerîflerde üstü kapalı olarak bildirilenleri açıklamasalardı, Nebi (s.a.v.)’in sünneti kapalı kalırdı. Böylece, her asırda gelen âlimler, Nebi (s.a.v.)’e tâbi olarak, kısa ve üstü kapalı anlatılanları açıklamışlardır. Meselâ Nebi (s.a.v.), abdesti nasıl alacağımızı Hadîs-i şerîfleri ile bize bildirmeseydi, nasıl abdest alacağımızı Kur’ân-ı Kerîm’den çıkaramazdık. Namazların kaç rek’at oldukları ve orucun, haccın, zekâtın hükümleri, nisâb mikdârları, şartları ve farzları ve sünnetleri, Kur’ân-ı Kerîm’den çıkarılamazdı. İmrân bin Husayn (r.a.)’e bir kimse, bizimle yalnız Kur’ân’la konuş (Kur’ân’dan delîl getir) deyince, İmrân (r.a.) ona: “Sen tam ahmaksın. Kur’ân-ı Kerîm’de farzların rek’atlarının sayısı açık olarak var mı? Yâhud bunda sesli okuyun, diğerinde sessiz deniyor mu?” buyurarak onu susturdu. Hz. Ömer (r.a.)’e yolculukta namazın kasr edilmesi, ya’nî dört rek’atlı farzları iki rek’ât olarak kılmaktan soruldu ve: “Biz, azîz kitabda korku namazını buluyoruz, fakat seferî namazı bulamıyoruz” denildi. Sorana: “Ey kardeşimin oğlu, Allahü Teâlâ bize Peygamber (s.a.v.)’i gönderdi. Biz bir şey bilmeyiz. Ancak biz, Resûlullah (s.a.v.)’in yaptığını gördüğümüz şeyi yaparız. O, seferde, dört rekatlı farzları iki kılardı. Onu teşrî’ eden (şer’i hüküm olarak belirleyen) Resûlullah (s.a.v.)’dir” buyurdu. (Beyhâki, Sünen) (İmâm Şârânî, Mîzân’ül Kübrâ, Mukaddime Bölümü) SÜNNETE SARILAN KURTULUR Sünnetten yararlanabilmek için her şeyden önce Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in “en güzel örnek” olduğuna, sünnetinin yaşanabilirliğine, insan özüne ve ihtiyaçlarına en üst seviyeden cevaplar getirdiğine inanmak gerekir. Zîrâ Hz. Peygamber (s.a.v.) âlemlere rahmet ve hidâyet rehberi olarak gönderilmiştir. Sünnetin kurtarıcılığından şüphe etmek Hz. Peygamber (s.a.v.)’in risâletine karşı çıkmak anlamına gelir. Nitekim Abdullah İbni Mes’ûd (r.a.) bir defâsında “Peygamberiniz’in sünnetini terk ettiniz mi saptınız gitti demektir” tenbîhinde bulunmuştur. “Gerçekten sen doğru yola çağırıyorsun” (Mü’minûn s.23), ve “Eğer o peygambere itaat ederseniz doğru yolu bulmuş olursunuz.” (Nûr s. 54) âyetleri, sünnetin kurtarıcılığını ortaya koyan Kur’ânî delîllerdendir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Ben sizi bel bağınızdan tutmuş ateşe düşmekten kurtarmaya çalışıyorum; siz ise, elimden kurtulup ateşe girmeye çalışıyorsunuz” buyurmuştur. Başka bir hadîste: “Benim ve Allah’ın benimle gönderdiği İslâm’ın durumu, bir topluluğa gelip şöyle diyen kişinin durumuna benzer: - Ey Milletim, gerçekten ben, üzerinize gelmekte olan bir orduyu gözlerimle gördüm. Ben, size bu tehlikeyi bildiren apaçık bir haberciyim. Binaenaleyh canınızı kurtarmaya bakın! Bu sözler üzerine ahâlinin bir kısmı ona itaat etti ve akşamdan yola çıkarak tabiî bir yürüyüşle bulundukları yeri terk edip gittiler, kurtuldular. Bir kısmı da onu yalanladı, yerlerinde kaldılar. Ordu onlara sabaha karşı baskın verdi ve hepsinin kökünü kazıdı. İşte bu hâl, bana itaat, getirdiklerime ittiba edenler ile bana isyan ve Hakk’tan getirdiklerimi yalanlayan kimselerin durumunun ta kendisidir” (Buhârî, İ’tisâm 2) (Süyûtî, Miftâhü’l-cenneh, 53-54.s.) İSLAM’DAKİ DERİN HASSÂSİYET Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in harb-sulh, ibâdet-ticaret, hak ve adâlet, suç-cezâ gibi ciddî ve önemli konularla meşgûl olması hemen herkes tarafından pek tabiî karşılandığı halde, onun, günlük insan hareketlerinin biçim ve şekilleriyle de meşgûl olmasını bazıları akıllarına sığdıramayabilirler. Nitekim Selmân-ı Fârisî (r.a.)’e bir müşrik biraz da alaylı bir edâ ile şöyle dedi: “Görüyorum ki dostunuz Muhammed, size her şeyi, ama her şeyi, hatta helâya nasıl oturacağınızı bile öğretiyor?” Selmân, gayet ciddî bir edâ ile: “Evet, gerçekten de öyle”, diyerek onu tasdîk ettikten sonra Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in tuvalet âdâbıyla ilgili tavsiyelerini sıraladı.” (Müslim, Tahâret 57-58) Peygamber (s.a.v.) Efendimiz ümmetine bir baba gibi her konuyu öğretmiş, onların izzet ve şerefine yaraşır davranışları göstermiştir. Bunda “küçük işlerle meşgûliyet” gibi bir basitlik değil, “en küçük ayrıntıyı bile ihmal etmeme derecesinde bir ciddiyet, sorumluluk ve insanı bir bütün olarak değerlendirmek” gibi derin ve anlamlı bir hassâsiyet yatmaktadır. İşte Selmân (r.a.), bunun farkındaydı ve aklınca alay etmek isteyen “Bir peygamber de böyle şeylerle uğraşır mıymış?” demeye getiren devrin çağdaş müşrik zihniyetine gerçeği bütün safiyeti ve açıklığı ile haykırıyordu: “Evet, herşeyi bize O (s.a.v.) öğretiyor!” (İmâm Nevevi, Riyazüs Sâlihin, 1.c. 16-36.s.) | |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Hâlbuki bütün validelerin şefkatleri, ancak bir lem’a-i tecelli-i rahmettir. | MusabBinumeyr | Muhtelif Konular | 1 | 09 Şubat 2019 12:12 |
AMERİKA’YI ’’TEKÂSÜR’’ KRİZİ HELAKE SÜRÜKLEYECEK Mustafa İslamoğlu | sevginin_bedeli | Serbest Kürsü | 1 | 19 Nisan 2014 01:34 |
Kadın Şoför nasıl anlaşılır? | ESLEM | Komik Paylaşımlar | 3 | 06 Kasım 2013 14:23 |
Kur’an’da Şirke Açılan Kapı: “Allah’ı Hakkıyla Takdir Edememe” | bilinmez | Tevhid Ve Şirk Konuları | 0 | 20 Ekim 2012 14:54 |
Kur'an gerçekten zor anlaşılır bir kitapmıdır? | HALUK GÜMÜŞTABAK | Makale ve Köşe Yazıları | 2 | 31 Mayıs 2010 12:31 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|