|
Konu Kimliği: Konu Sahibi NUR,Açılış Tarihi: 21 Şubat 2008 (16:22), Konuya Son Cevap : 21 Şubat 2008 (16:31). Konuya 5 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
21 Şubat 2008, 16:22 | Mesaj No:1 |
Tasarimin Incelenmesini Isteyen Ayet örnekleri Tasarimin Incelenmesini Isteyen Ayet örnekleri Yaratılıştaki tasarım ve düzen üzerine düşünülmesi ve araştılma yapılması istenen ayet örnekleri: BAKARA (164) Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah’ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır. ÂL-İ İMRÂN (190) Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için elbette ibretler vardır. ÂL-İ İMRÂN (191) Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. “Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru” derler. CÂSİYE (4) Sizin yaratılışınızda ve Allah’ın (yeryüzüne) yaydığı her bir canlıda da kesin olarak inanan bir toplum için elbette nice deliller vardır. GAŞİYE 17. Deveye bakmıyorlar mı, nasıl yaratılmıştır! 18. Göğe bakmıyorlar mı, nasıl yükseltilmiştir! 19. Dağlara bakmıyorlar mı, nasıl dikilmişlerdir! 20. Yeryüzüne bakmıyorlar mı, nasıl yayılmıştır!
__________________ EN GÜZEL AŞK: ALLAH! | |
Konu Sahibi NUR 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Hadîsi anlamak için nelere dikkat etmeli | Hadis-i Şerif | NUR | 0 | 2584 | 10 Ağustos 2009 21:09 |
Allah Rızası İçin Hadis Uyduranlar/Medineweb | Hadis-i Şerif | Mihrinaz | 1 | 2992 | 10 Ağustos 2009 21:07 |
18.HAFTANIN KONUSU:Çocuklar Dünya Hayatının Süsü... | Hafta'nın Konusu | NUR | 1 | 2990 | 10 Ağustos 2009 00:05 |
35.Haftanın Misafiri Elifzişan | Hafta'nın Misafiri | kurtmehmet | 11 | 6800 | 09 Ağustos 2009 23:35 |
Çocuklar Ümmetin Geleceğidir! | Çocuk ve Aile Sağlığı | NUR | 0 | 2598 | 07 Ağustos 2009 23:03 |
21 Şubat 2008, 16:23 | Mesaj No:2 |
Cvp: Tasarimin Incelenmesini Isteyen Ayet örnekleri
NEBE 7. Biz, yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık yapmadık mı? 8. Sizleri (erkekli-dişili) eşler halinde yarattık. 9. Uykunuzu bir dinlenme (sebebi) kıldık. 10. Geceyi (sizi örten) bir elbise yaptık. 11. Gündüzü de geçimi temin zamanı kıldık. 12. Üstünüze yedi sağlam gök bina ettik. 13. Alev alev yanan aydınlatıcı ve ısıtıcı bir kandil yarattık. 14, 15, 16. Taneler, bitkiler, sarmaş dolaş bahçeler çıkaralım diye yağmur yüklü yoğun bulutlardan şarıl şarıl yağmur yağdırdık. DİŞİ (ankebut) 29:19 ALLAH`ın yaratılışı nasıl başlatıp, nasıl tekrarladığını görmediler mi? Bu, elbette ALLAH için kolaydır. 29:20 De ki, "Yeryüzünü dolaşın ve yaratılışın nasıl başladığını görün."6 Sonra, yine ALLAH (ahiretteki) son yaratılışı başlatacaktır. ALLAH`ın her şeye gücü yeter. ENBİYÂ (30) İnkar edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı? Vakika 62. Andolsun, birinci yaratılışı(nızı) biliyorsunuz. O halde düşünseniz ya! 63. Ektiğiniz tohuma ne dersiniz?! 64. Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz? 65. Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık da şaşkınlık içinde şöyle geveleyip dururdunuz: 66. “Muhakkak biz çok ziyandayız!” 67. “Daha doğrusu büsbütün mahrumuz!” 68. İçtiğiniz suya ne dersiniz?! 69. Siz mi onu buluttan indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz? 70. Dileseydik onu acı bir su yapardık. O halde şükretseydiniz ya!.. 71. Tutuşturduğunuz ateşe ne dersiniz?! 72. Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz? 73. Biz onu bir ibret ve ıssız yerlerde yaşayanlara bir yarar kaynağı kıldık. 74. O halde, O yüce Rabbinin adını tesbih et (yücelt). 75, 76. Yıldızların yerlerine yemin ederim ki, -eğer bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir-
__________________ EN GÜZEL AŞK: ALLAH! | |
21 Şubat 2008, 16:24 | Mesaj No:3 |
Cvp: Tasarimin Incelenmesini Isteyen Ayet örnekleri
HACC 5. Ey insanlar! Ölümden sonra dirilme konusunda kuşku içinde olabilirsiniz. Ama şu bir gerçek ki, biz sizi bir topraktan, sonra bir spermden, sonra bir embriyodan/döllenmiş bir karışımdan, sonra ne olduğu kısmen belirli, kısmen belirsiz bir et parçasından yarattık ki, size açık-seçik beyanda bulunalım. Ve sizi rahimlerde, belirlenen bir süreye kadar dilediğimiz şekilde bekletiyoruz. Sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyoruz. Daha sonra da tam kuvvetinize ulaşmanızı sağlıyoruz. Bununla birlikte içinizden bir kısmı öldürülüyor, yine içinizden bir kısmı ilimden sonra bir şey bilmesin diye ömrün en basit ve düşük noktasına geri gönderiliyor. Yeryüzünü de sönmüş kül halinde görürsün. Nihayet onun üzerine suyu indirdiğimizde titrer, kabarır ve her güzel/bereketli çiftten bir şeyler bitirir. YASİN 77. İnsan, bizim kendisini az bir sudan (meniden) yarattığımızı görmedi mi ki, kalkmış apaçık bir düşman kesilmiştir. 78. Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi ki: “Çürümüşlerken kemikleri kim diriltecek?” 79. De ki: “Onları ilk defa var eden diriltecektir. O her yaratılmışı hakkıyla bilendir.” 80. O, sizin için yeşil ağaçtan ateş yaratandır. Şimdi siz ondan yakıp duruyorsunuz. 81. Gökleri ve yeri yaratan Allah’ın, onların benzerini yaratmaya gücü yetmez mi? Evet yeter. O, hakkıyla yaratandır, hakkıyla bilendir. YÛNUS (6) Şüphesiz gece ve gündüzün ardarda değişmesinde, Allah’ın göklerde ve yeryüzünde yarattığı şeylerde, Allah’a karşı gelmekten sakınan bir toplum için pek çok deliller vardır . Ey cin ve insan toplulukları, eğer göklerin ve yerin çaplarından aşıp-geçmeye güç yetirebilirseniz, hemen aşın; ancak `üstün bir güç (sultan)` olmaksızın aşamazsınız. (Rahman Suresi, 33) Gökyüzünü korunmuş bir tavan kıldık; onlar ise bunun ayetlerinden yüz çeviriyorlar. (Enbiya Suresi, 32) Bizim, göğü kitabın sahifelerini katlar gibi katlayacağımız gün, ilk yaratmaya başladığımız gibi, yine onu (eski durumuna) iade edeceğiz. Bu, Bizim üzerimizde bir vaiddir. Elbette, Biz yapıcılarız. (Enbiya Suresi, 104) Yeryüzünün bitirdiklerinden, kendi benliklerinden ve daha bilmediklerinden hepsini eşler halinde yaratan çok yücedir. ( Yasin Suresi 36 ) Düşünüp ibret almanız için her şeyi eşler halinde yarattık. 51Zariyat Suresi 49 Güneş de bir karar yerine doğru akıp gitmektedir. Bu üstün Olan ve Bilen`in takdiridir. 36Yasin Suresi 38 İşte bunlar bizim insanlara verdiğimiz örneklerdir. Ancak bilgi sahiplerinden başkası bunlara akıl erdiremez. 29Ankebut Suresi 43
__________________ EN GÜZEL AŞK: ALLAH! | |
21 Şubat 2008, 16:25 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Tasarimin Incelenmesini Isteyen Ayet örnekleri Nur kardeşim eklemeler yapalım inşAllh Gökleri ve yeri bir örnek edinmeksizin yaratandır. O'nun nasıl bir çocuğu olabilir? O'nun bir eşi (zevcesi) yoktur. O, herşeyi yaratmıştır. O, herşeyi bilendir. (6/101) Gerçekten sizin Rabbiniz altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra arşa istiva eden Allah'tır. Gündüzü durmaksızın kendisini kovalayan geceyle örten, güneşe, aya ve yıldızlara kendi buyruğuyla baş eğdirendir. Haberiniz olsun yaratmak da emir de (yalnızca) O'nundur. Alemlerin Rabbi olan Allah, ne yücedir. (7/54) Şüphesiz sizin Rabbiniz altı günde gökleri ve yeri yaratan sonra arşa istiva eden işleri evirip-çeviren Allah'tır. Onun izni olmadıktan sonra hiç kimse şefaatçi olamaz. İşte Rabbiniz olan Allah, budur öyleyse O'na kulluk edin. Yine de öğüt alıp düşünmeyecek misiniz? (10/3) Güneşi bir aydınlık, ayı bir nur kılan ve yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona duraklar tesbit eden O'dur. Allah bunları ancak hak ile yaratmıştır. O, bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıklamaktadır. (10/5) O'nun arşı su üzerinde iken amel bakımından hanginizin daha iyi olduğunu denemek için gökleri ve yeri altı günde yaratan O'dur. Andolsun onlara: "Gerçekten siz ölümden sonra yine diriltileceksiniz" dersen inkâr edenler mutlaka: "Bu açıkça bir büyüden başkası değildir" derler. (11/7) Allah'ın gökleri ve yeri hak ile yarattığını görmüyor musunuz? Dilerse sizi giderir-yok eder ve yeni bir halk getirir. (14/19) Biz, gökleri yeri ve her ikisinin arasındakilerini hakkın dışında (herhangi bir amaçla) yaratmadık. Hiç şüphesiz o saat de yaklaşarak-gelmektedir; öyleyse (onlara karşı) güzel davranışlarla davran. (15/85) Gökleri ve yeri hak ile yarattı: O, şirk koştukları şeylerden yücedir. (16/3) O, inkâr edenler görmüyorlar mı ki (başlangıçta) göklerle yer birbiriyle bitişik iken biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı? (21/30) O, gökleri ve yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan ve sonra arşa istiva edendir. Rahman'dır. Bunu (bundan) haberi olana sor. (25/59) Allah, gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Şüphesiz bunda iman edenler için bir ayet vardır. (29/44) Kendi nefisleri konusunda düşünmüyorlar mı? Allah, gökleri yeri ve bu ikisi arasında olanları ancak hak ile ve belirlenmiş bir süre (ecel) olarak yaratmıştır. Gerçekten insanlardan çoğu Rablerine kavuşmayı inkar ediyorlar. (30/8) Allah; gökleri yeri ve ikisi arasında olanları altı günde yarattı sonra arşa istiva etti. Sizin O'nun dışında bir yardımcınız ve şefaatçiniz yoktur. Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz? (32/4) Gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Geceyi, gündüzün üstüne sarıp-örtüyor gündüzü de gecenin üstüne sarıp-örtüyor. Güneşe ve aya boyun eğdirdi. Her biri adı konulmuş bir ecele (süreye) kadar akıp gitmektedir. Haberin olsun; üstün ve güçlü olan bağışlayan O'dur. (39/5) Sonra duman halinde olan göğe yöneldi; böylece ona ve yere dedi ki: "İsteyerek veya istemeyerek gelin." İkisi de: "İsteyerek (İtaat ederek) geldik" dediler. (41/11) Biz, onları yalnızca hak ile yarattık. Ancak onların çoğu bilmezler. (44/39) Biz gökleri yeri ve ikisi arasında bulunanları ancak hak ve adı konulmuş bir ecel (belli bir süre) olarak yarattık. İnkâr edenler ise uyarıldıkları şeyden yüz çeviren(kimseler)dir. (46/3) Böylece onları iki gün içinde yedi gök olarak tamamladı ve her bir göğe emrini vahyetti. Biz dünya göğünü de kandillerle süsleyip donattık ve bir koruma (altına aldık). İşte bu, üstün ve güçlü olan, bilen (Allah'ın) takdiridir. (41/12) Andolsun Biz gökleri yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık; Bize hiçbir yorgunluk dokunmadı. (50/38) Gökleri ve yeri altı günde yaratan sonra arşa istiva eden O'dur. Yere gireni ondan çıkanı gökten ineni ve ona çıkanı bilir. Her nerede iseniz O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görendir. (57/4) Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı. Emir bunların arasında durmadan iner; sizin gerçekten Allah'ın herşeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah'ın ilmiyle herşeyi kuşattığını bilmeniz öğrenmeniz için. (65/12) |
21 Şubat 2008, 16:31 | Mesaj No:5 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: Tasarimin Incelenmesini Isteyen Ayet örnekleri Kâinatın Altı Günde Yaratılması Kur'ân-ı Kerim'de "Biz kâinatı altı günde yarattık." deniyor. Allah'ın bir günde yaratmaya gücü yetmiyor mu diyorlar. Bunu nasıl izah edeceğiz? Kur'ân-ı Kerim'de göklerin ve yerin altı günde yaratıldığıyla alâkalı âyetler vardır.[1] Bununla birlikte bir yerde semaların iki günde,[2] başka bir yerde ise küre-i arzın dört günde yaratıldığı[3] anlatılmaktadır. Bundan, sistemler içinde, sistemlerin tâbi bulundukları, kendi zamanlarına göre bir yaratılış keyfiyeti söz konusu olduğu anlaşılmaktadır. Yani izafi zaman anlayışı içinde her yaratılan şey, hangi zaman ölçüsüne tâbi ise, tâbi bulunduğu zaman ölçüsü içinde kaç günde yaratıldığı anlatılmaktadır. Küre-i arz, semalara nispet edildiği zaman ağırlığı, çapı ve hacmi itibarıyla değil, değeri ve kıymeti itibarıyla çok büyüktür. Çünkü o, Hz. Muhammed'e (aleyhisselâtu vesselâm) ve kâinatın semeresi olan beşere beşik olmuştur. O, bir kalb mahiyetinde her zaman sine-i kâinatta atıp durmaktadır. Ancak hacmi ve cirmi itibarıyla küre-i arz oldukça küçüktür. Bu küreciğin günleri de ona göre küçüktür. Meselâ geçmişte dünyanın bir günü belki 18–19 saatti. Şimdi ise 24 saattir. Yani Dünya eskiye nazaran daha da ağırlaşmış ve Güneş'in etrafındaki dönüşü de o kadar yavaşlamıştır. İhtimal ileride günlerin boyu 30-40 saat olacaktır, bilemiyoruz.. ihtimal kendi zaman anlayışımızla semalara yükseldiğimiz zaman orada durumu çok değişik görmek mümkün olacaktır. Allah, mezkur âyetlerde, semalar dediği Samanyolu, onun verâsında başka büyük sistemlerin hareketlerini ve kendilerine göre bir devir yapıp bir gün meydana getirmelerini anlatıyorsa, semalar için ayrılan iki gün belki trilyon sene demektir. Çünkü her şeyin zamanı kendine göre olur. Herhâlde Ay'a, Zühre'ye (Venüs) veya Merih'e gidildiği zaman, orada dünyada kullandığımız saati kullanamayız. Belki oranın arz (enlem) ve tûluna (boylam), dönüşüne ve güneşle münasebetine göre bir saat icat etmek gerekecek. Bundan da anlaşılmaktadır ki, zamanımızı gösteren saat de esas itibarıyla zamanımız gibi izafidir. "Bir gün, şu kadar saattir." diyerek hakkında herhangi bir şey söyleyemeyiz. Öyleyse –Allahu a'lem– Allah Teâlâ, küre-i arz ve Güneş Sistemi'ni, onların tâbi bulunduğu zaman ölçüsü ve zaman prensipleri içinde dört günde yaratmıştır. Gökleri, göklerin tâbi bulunduğu zaman prensibi ve zaman ölçüleri içinde iki günde yaratmıştır. Ama bu öylesine iki gündür ki, küre-i arzın milyar defa milyarlarca günü ona nispeten bir saniye sayılır. Bunları meselenin esasına vukuf için bir mukaddime mahiyetinde arz etmeye çalıştım. İzafi olan zaman meselesini kavramak için Kur'ân'a bakmakta fayda var. Meselâ Yâsîn sûresinde Allah kameri, günleri tanzim ederken Ay'ın, daha sonra ise Güneş'in harekatını anlatmakta ve bunlarla, bizim için bir gün ve bir ayla alâkalı zaman ölçüsü vermektedir.[4] Meleklerin semalara doğru urûcunun anlatıldığı başka bir âyette ise, "Rabbinizin ölçüsüyle bir gün sizin hesabınıza göre bin sene gibidir." denilmektedir.[5] Başka bir âyet-i kerimede ise, "Melekler ve Ruh, O'nun Arş'ına; miktarı elli bin sene olan bir günde yükselirler."[6] buyrulmaktadır. Buradan nezd-i ulûhiyette sabit bir zaman ölçüsü olmadığı anlaşılmaktadır. Kâinatı bir saat gibi kuran ve çalıştıran Allah, hangi dairenin kaç saatte, kaç günde, kaç ayda, kaç senede ve kaç milyon senede devrini tamamlayacağını bilmektedir. Dolayısıyla Güneş'te ayrı, Samanyolu'nda ayrı, Herkül burcunda ayrı, küre-i arzda da ayrı bir saat kullanmaktadır. Zaman mevzuunda meseleyi bu şekilde anlamamız zannediyorum muvafık olacaktır. Altı gün meselesine gelince; bununla –Allahu a'lem– değişik devirler anlatılmaktadır. Bu büyük zaman parçaları içinde Cenâb-ı Hak, iki devirde semaları, dört devirde ise küre-i arzı yaratmıştır. Kur'ân'da bir yerde önce semaların daha sonra arzın, başka bir yerde ise önce arzın daha sonra semaların yaratıldığı şeklinde bir mânâ da söz konusudur. Büyük tefsirci, tahkikçi ve mudakkik âlimlerimiz bunun telifini yapmışlardır. Bir yönüyle semaların bir mânâda teşekkülü ve meydana gelmesi daha evveldir. Küre-i arzın onlardan kopması ve ayrılması daha sonradır. Ardından küre-i arz hayata müsait hale getirilmiş ve dördüncü derecede semaların tesviyesi olmuştur. Yani mesele, bir taraftan semalardan başlayıp âdeta bir kavis çizer gibi gidip yine semalarda bitivermiştir. Cenâb-ı Hak, âyet-i kerimede, yeryüzünde bulunan şeyleri yarattıktan sonra, "Sonra iradesini semaya tevcih buyurdu."[7] ferman etmektedir. Bundan da anlaşılmaktadır ki, Allah, küre-i arz ve semavatı, hususiyle küre-i arzın bağlı bulunduğu Güneş sistemini –eğer bu birinci kat sema ise bu semayı– tanzim meselesini beraber yapmıştır. Belki bütün bunlar aynı zaman içinde yaratılmıştır. Şimdi de Cenâb-ı Hakk'ın kâinatı bir anda değil de altı günde yaratması meselesine gelelim. Her şeyden önce yaratmanın mânâsını bilmek icap eder. Arapçada "halk" kelimesi, Türkçemizdeki yaratmanın karşılığıdır. Halk, bir şeyin temel maddelerini, materyalini, zerrat-ı asliyesini ve sonra da terkibini yaratmak demektir. Meselâ birisi, "Falan adam bir heykel yarattı." derse lügat bakımından yanlış bir şey söylemiş olur. Çünkü yaratma sözü, Arapça'daki "halk"ın karşılığıdır. Bu mânâda, bir kişi, bir şeyin temel maddelerini yapıyorsa, hiçten ve yoktan temel unsurlarını var edebiliyor, sonra bunları bir araya getiriyorsa, o "yarattım" diyebilir. Aksi takdirde temel maddeler ve unsurlar ona ait değilse ve onun tezgâhında nescedilmiyorsa, bu işe "yarattım" denemez. Böyle bir insana "münşi", fevkalâde bir şey yapıyorsa "mübdi" denebilir; ama hiçbir zaman "hâlık" denemez. Hâlık, Allah'ın ismidir ve bu isim Allah'a hastır. Allah'ın çeşit çeşit yaratmaları vardır. O, bir şeyi temel unsurlarıyla yaratır veya yarattığı şeyleri ibda ve inşa tarikiyle yapar. Allah'ın bu ikinci derecede yaptığı şey devam etmektedir. Nitekim, "Külle yevmin hüve fi şe'n"[8] âyeti bu hakikati dile getirmektedir. Allah, her an yaratmaktadır. Her an güneşte yeni bir keyfiyet meydana getirmektedir. Her saniye onda 564 milyon ton hidrojeni helyuma döndürmektedir. Bundan her saniye şu kadar ton itlâf etmektedir. Her saniye, pek çok küre üzerinde ışık, bu ışıklara müekkel bir sürü melâike yaratmaktadır. Her saniye, sistemleri ayrı bir görünüme ve tezahüre mazhar etmektedir. Buradan anlaşılmaktadır ki, "Fa'âlün limâ yürîd" olan Allah, daima faal ve hallâktır.[9] Yani O, yaratma işini bitirmiş ve bunları kanunlara, sistemlere ve tabiattaki prensiplere terk etmiş değildir. Allah, baştan yaratmıştır, her an yaratıyor ve yaratmaya da devam etmektedir.. evet bu meseleyi de yanlış anlamamak icap eder. Bunları ifade ettikten sonra şimdi Cenâb-ı Hakk'ın kâinatı bir anda değil de altı günde yaratması meselesini maddeler hâlinde izah etmeye çalışalım: 1) Allah, kâinatta cereyan eden hâdiseleri esbabı perde yaparak yaratmaktadır. Âlem-i şehadete müteallik her mesele, her tekevvün bir perde iktiranıyla cereyan etmektedir. Ayların, güneşlerin, sistemlerin, küre-i arz ve içindekilerin var olmaları, varlıklarını devam ettirmeleri, şehadet âlemine ait hususlardır ve bunların hepsinde de sebepler birer perde olarak vaz'edilmişlerdir. Evet, sebepler Allah'ın icraatına ince bir perdedir. Meselâ bu âleme taalluk ettiği için Cenâb-ı Hak, isterse hiçbir zamana tâbi tutmadan güneşin içindeki bu infilakları –biraz evvel rakamını arz ettiğim– hidrojenin helyuma dönmesi meselesini bu zaman parçası içinde değil de daha kısa bir zaman içinde yapar. Ancak esbap dairesinde şu kadar güce sahip olan ve şu kadar merkezî bir çekime sahip bulunan, şu kadar merkezkaç durumu olan bir şeyde şu kadar hidrojen, şu kadar helyuma dönecektir şeklinde bazı prensipler vaz'edilmiştir. Şayet Allah bu kanunları vaz'etmeseydi, yani sebepleri icraatına perde olarak yaratmasaydı, hiçbir şey sabit kalmayacak ve ilimler meydana gelemeyecekti. Uzmanları, kimyada infilakların nasıl olduğunu çok iyi bilirler. Meselâ diyelim ki bir atom bombası patlatılacak; uranyumu ateşlendi ve birdenbire infilak meydana geldi. Mikron hesaplarıyla dahi olsa belli zaman parçası içinde bu infilakların nasıl meydana geldiği ve nasıl bir seyir takip ettiği çok iyi bilinmektedir. Meselâ mikron hesaplarıyla bir âşirenin şu kadar parçasında şu kadar zincirleme reaksiyon oldu denilir ki bu bir ilmî hakikattir. Eğer böyle sabit prensipler olmasaydı ne atom bombası patlatılabilir, ne de uranyumun hakkından gelinebilinirdi. İşte bu ve benzeri sabit kanunlar sayesindedir ki, fiziğin, kimyanın, atom fiziğinin, astronominin sabit birer hakikat olduğundan bahsedilebilmekte ve onlarla sabit sonuçlara varılabilmektedir. Bunun aksini düşünelim. Allah'ın (celle celâluhu) muttarıt âdet-i sübhâniyesi olmasın da, "Ben şu semaları yıktım" desin, onlar da hemen yıkılsın, "Yaptım" desin yapılsın, "Küre-i arz, şu şekle girsin" desin o da girsin; insanlar muttarıt hiçbir kanun ve prensibe bağlı olmayan bu gelmeler-gitmeler, medler-cezirler karşısında bir hayret ve hayranlık yaşasalar da ilmî hiçbir tespitte bulunamayacak ve varlıkla alâkalı sabit hiçbir şey söyleyemeyeceklerdir. Bu kadar seri ve herhangi bir prensibe bağlı olmayan, sadece Allah'ın ihtiyarını gösteren bu kabîl ahvalden ilmî kanunlar ve kıstaslar çıkarmak da mümkün değildir. Binaenaleyh âlem-i şehadette -tasavvufî ifadesiyle- âlem-i kevn ü fesadda değişip duran her şey, esbap perdesine bağlı cereyan etmektedir. Allah izzet ve azametine perde yaptığı bu esbabı daha ilk hilkatte vaz'etmiştir. İnsan, bu prensiplere tutunarak küre-i arzın ve güneşlerin ne zaman yaratıldığı hakikatine gidebilir. Meselâ, "Güneş beş milyar seneden beri yaşıyor; takriben beş milyar sene daha yaşayabilir." diyebilir. Aksine birdenbire ânî ve def'î oluşlarda bu sonuca varmak ve bir şey söylemek mümkün değildir. Makro âlemde bu mevzu ile alâkalı bir şey söyleyemeyeceğimiz gibi mikro âlemde de bir şey söyleyemeyiz. Evet değişik laboratuvarlarınız size sabit bir şey söyleyemeyecek; mikroskoplarınız da, teleskoplarınız da sizde sadece şaşkınlık hâsıl edecektir. Bir hücrenin içindeki infilakları anlayamayacaksınız. DNA ve RNA'nın çevirdiği o harika işleri kavrayamayacaksınız; evet işte bütün bunları Allah'ın her şeyi esbap perdesi içinde vaz'etmesine borçluyuz. 2) Allah (celle celâluhu), yapacağı her şeyi mehille yapar ve bununla insana ders verir. O'nun icraatında her şey belli bir seyir takip ederek kemale yürür. Tedricîdir pek çok icraat-ı ilâhî.. yerde, gökte ve canlı-cansız bütün varlıkta. Düşünün ki, bir çocuk, hemen büyüyüp kemale ermez; büyüyüp gelişmesi zamana vâbestedir. İnsanların fikrî, ruhî tekâmülü de öyledir. Şimdi kalkar da, maddî-mânevî insanları birden kemale erdirelim diye onlara müdahalede bulunacak olursanız onları öldürürsünüz. Nasıl ki, fizyolojik bir yapı üzerinde birkaç mutasyon tesiri yapabilecek bir müdahale canlıyı öldürür; öyle de insanda küllî bir değişmeye sebebiyet verebilecek haricî karışmalar da, değişme temini şöyle dursun onu öldürür. Aslında, insanlar hem iç âlemleri hem de dış yapıları itibarıyla bir seyir takip ederek kemale, olgunlaşmaya doğru gitmektedirler. İşte Allah, kâinatı yaratmasında acele etmeden, âheste âheste, sebep-sonuç münasebetlerine dikkat çekerek bizi de müteenni davranmaya irşad etmekte ve bizden ahlâk-i âliye-i ilâhiye ile ahlâklanıp, o çizgide hareket etmemizi istemektedir. Yol bu, devran bu, şu koca nizam da ona göre tanzim edilmiştir. Bu itibarla da zannediyorum ancak böyle hareket edildiği takdirde matluba vâsıl olunacaktır. Meselâ, topyekün bir milletin fertlerinin mütedeyyin olmasını ve kalblerinin imanla dolup taşmasını arzu edebiliriz. Ne var ki bunun hemen bir iki günde gerçekleşmesi âdet-i ilâhiye açısından mümkün değildir. İnsanlık tarihinde işleri en seri yapan Efendimiz, yirmi üç senelik nübüvvet hayatıyla ancak yüz bin tane nâr-ı beyzânın yetişmesine vesile olmuştur. Devletler karşısında devlet hüviyetiyle görünüşüne gelince bu, ancak çok daha sonraki devirlerde kendisini göstermiştir. Her şey âheste âheste, kendine has seyirle oluvermiştir. Evet, Allah (celle celâluhu), icraatıyla işte bize bunu göstermektedir. 3) Allah'ın en küçük âlemi yaratmasında kendi azamet ve ulûhiyetinin görünmesi bakımından ayrı bir husus, insanın, meleğin, kâinatların, sistemlerin ve nebülozların yaratılmasında ayrı bir husus vardır. Her varlık yaratılırken, Cenâb-ı Hakk'ın isimlerini, sıfatlarını, şe'n-i Rubûbiyetini ve zâtını gösteren bir ayna mahiyetinde yaratılır. Allah, bir sanatkâr gibi, o aynaya baktığı zaman onda kendi icraatını görür. Allah'ın kendinde atom yapma şe'ni vardır. Atomu yapar, atom yaptığını seyreder. Aynı zamanda O'nun, atomları terkip edip moleküller yapma şe'ni vardır. Allah, atomlardan da molekülleri yapar, onu seyreder. Allah'ın kendi zâtında -tabir caizse- öyle bir kabiliyet vardır ki, biz bunu Allah'a isnat ederken ona "şe'n" diyoruz. Bu da ancak o büyük nebülözlerin, ateş parçalarının mâyi hâlinde gazların dönüşünün meydana gelmesiyle ona ait azamet ve ulûhiyeti gösterir. Meselâ trilyonlarca sene bu sistemlerin şu şekl-i hâzıra gelebilmesi için takip ettiği bir yol vardır. İşte bu yolda Allah, daima zât, sıfât ve esmâsına ait ayrı ayrı mânâları müşâhede etmiştir. Bu husus çok derin bir ulûhiyet hakikatidir ama dikkat ederseniz bunda kalbinizi işba edebilecek şeyler bulabilirsiniz. Nasıl ki insanın yaratılmasında ahsen-i takvîm sırrına mazhar olan bu varlık ona ait bir kısım hakikatleri gösteriyor, ona cami bir ayna oluyor, bir fihrist gibi bütün kâinattaki hakikatleri nazara sunuyor, öyle de o kitabın büyük sayfaları, satırları ve cümleleri diyebileceğimiz büyük sistem ve galaksilerin yaratılması da, Allah'ın azamet ve ulûhiyetine ait ayrı mânâları ifade etmektedir ki, bir vakit onlar görüldüğü gibi sonra da bunlar görülecektir. 4) Kâinat, bir ağaç hâlinde meydana gelmiştir. Ağaç biter, büyür, sonra meyve verir. Meyve gaye sayılmaz; belki meyvenin gaye olması Allah'a göredir, bize göre gaye değil. Bize göre semere, bizim istifademize baktığı için faydalıdır. Hâlbuki o ağacın her döneminde Allah'a bakan yönleri vardır ki, onlar, meyvenin bize baktığı gibi Allah'a bakarlar. Veya bizim meyveye baktığımız gibi Allah her dönemde o ağaca bakar. Meyve bizim için nasıl mühimdir, zira ondan istifade ediyoruz; azametle ulûhiyetini göstermesi bakımından, bir tohumun rüşeymini çıkarması, rüşeymin dal budak salması, sonra bir filiz hâline gelmesi, ağaç olması, meyve verinceye kadar geçireceği bütün safhalar Allah nazarında işte o kadar mühimdir. Hulâsa-i kelâm, bir şeyin insana bakan gayesi ve hikmeti bir ise, Hâlık'a bakan yönleri bindir. Allah (celle celâluhu), eşyayı kendi ulûhiyet ve rubûbiyetinin tezahürü için yaratmıştır. Fakat Hakîm olan Allah, bu arada bin türlü iş de yapmıştır. Bunlardan bir tanesi de bizim maslahatlarımıza, bizim için fayda sayacağımız şeylere bakmaktadır. İşte bunun için Cenâb-ı Hak kâinatı ânî ve def'î yaratmamış, altı ilâhî günde yaratmıştır denebilir. [1] Bkz.: A'raf sûresi, 7/54; Yunus sûresi, 10/3; Hûd sûresi, 11/7; Furkân sûresi, 25/59; Secde sûresi, 32/4; Kaf sûresi, 50/38; Hadid sûresi, 57/4 [2] Bkz.: Fussilet sûresi, 41/12 [3] Bkz.: Fussilet sûresi, 41/10; başka bir yerde de küre-i arzın iki günde yaratıldığı ifade ediliyor ki, o da Fussilet sûresi, 41/9'dadır [4] Bkz.: Yâsin sûresi, 36/39-40 [5] Bkz.: Hac sûresi, 22/47 [6] Meâric sûresi, 70/4 [7] Bakara sûresi, 2/29 [8] "O, her an yeni tecellîlerle iş başındadır." (Rahmân sûresi, 55/29) [9] "O her vakit ayrı bir tecellî ile ayrı bir iştedir." Bkz.: Hûd sûresi, 11/107 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
gülmek isteyen beylere ..evlilik.. | günışığı | Fıkralar-Hikayeler | 8 | 03 Mart 2020 16:09 |
Sensin heee kurtulmak isteyen ;)) | Nebevi Sevda | Komik Paylaşımlar | 2 | 09 Aralık 2018 13:41 |
Muvaffak olmak isteyen adam | EyMeN&TaLhA | Makale ve Köşe Yazıları | 0 | 04 Eylül 2014 09:04 |
pc.de zikirmatik isteyen tıklasın !! | makbergülü | Videolar/Slaytlar | 9 | 10 Temmuz 2014 19:17 |
Ders Ayet-i: İbrahim Sr. syf: 260 Ayet:31-34 Kutsiyye syf: 28 | sakin | Kur'ân-ı Kerim Genel | 1 | 26 Aralık 2009 20:32 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|