|
Konu Kimliği: Konu Sahibi İslaminesil,Açılış Tarihi: 10 Temmuz 2015 (22:15), Konuya Son Cevap : 24 Nisan 2022 (04:46). Konuya 5 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
10 Temmuz 2015, 22:15 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 40187 Üyelik T.:
20 Mart 2014 | Hangi Kuran... Hangi Kuran... Evet, sen Kur'an diyorsun, ama hangi Kur'an? Cehaletin elinde teberrük edilip kutsanan bir nesne olan Kur'an mı? Cinayetin mızraklarının ucundaki Kur'an mı? Yoksa çeyrek yüzyıldan daha az bir sürede, çölün dağınık ve düşman kabilelerini birleştirerek, dünyanın egemen güçlerini -Bizans, Sasani- çökerten, insanlığın kaderini ele geçiren, devrimci yapısıyla insanlık tarihinde yepyeni bir medeniyet ve kültür meydana getiren bir kitap olarak mı Kur'an? Daha çok hayata, bilgiye, izzet, kemal ve cihada yönelik! Yaklaşık yetmiş suresinin adını insanı ilgilendiren konulardan alan bu kitap; yaklaşık otuz süresinin adını maddi fenomenlerden alırken, yalnızca iki süresinin adını ibadetlerden alan bir kitap!.
__________________ Ben sizi Allah’ın kitabına ve Resulü’nün sünnetine çağırıyorum: Gerçekten sünnet öldürülmüş ve bidat diriltilmiştir.Hz.Huseyin |
Konu Sahibi İslaminesil 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Babadan Evlada Cevap. | Makale ve Köşe Yazıları | Kara Kartal | 18 | 7505 | 13 Kasım 2017 21:19 |
Asrın Kerbelasi Filistin.. | Serbest Kürsü | Mihrinaz | 3 | 1832 | 13 Kasım 2017 18:55 |
Dūşlerim... | Makale ve Köşe Yazıları | su damlası | 2 | 1764 | 12 Kasım 2017 07:51 |
Mynmar ve Biten Muslumanligimiz... | Makale ve Köşe Yazıları | İslaminesil | 0 | 1596 | 16 Eylül 2017 22:06 |
Veyl Olsun... | Makale ve Köşe Yazıları | Mihrinaz | 3 | 1761 | 16 Eylül 2017 22:04 |
10 Temmuz 2015, 22:22 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 40187 Üyelik T.:
20 Mart 2014 | Cevap: Hangi Kuran...
Müslüman'ın İlk ve asıl gayesi; Kuranı Kerim anlayıp yaşantısını Kuranı kerime göre yön vermesidir. Allah (c.c.) kime hidayet ederse artık o kişiyi saptıracak kimse olmadığı gibi, O'nun saptırdığını da hiç kimse hidayete erdiremez. Yaşadığımız toplumdaki insanların büyük bir çoğunlunun içinde bulunduğu gaflet, Kuran'ı Kerim'den haberdar olan her insanın malumudur. Bizler de malik olandan habersiz, gaflet içinde sürdürülen bu yaşamı ve varlığını sürdürmekte olan cahiliye inanışlarını kalemimizin gölgesinde oluşan kelimelerle haber verme gayreti içerisine girmiş bulunmaktayız. Bu yolda izleyebileceğimiz en etkili yöntemin kendimize soru sormak ve cevapları Kuran-ı Kerim'den ve sahih hadislerden icma ve kıyastan delillerle yaşantımızı bu menheç doğrultusunda sürdürmeliyiz. Neyi, niye, niçin, nasıl ve neden yaptığını bilmeyen Müslüman'ın muhakkak gaflete düşeceğine tarih sayfalarına da başvurarak defalarca tanıklık ediyoruz. Gayemiz kimseye hidayet vermek değil, çünkü bu mutlak anlamda yalnızca Allah (c.c.)'a mahsustur. Hedefimiz ise Müslümanların bir an önce kendilerine gelmeleri, sınırları çizilmiş bir ülke gibi kabul ve redlerini oluşturarak, Allah'ın rızasını kazanmaya yönelik yaşam sürmeye başlamaları yönündedir. Müslümanların başına ne geldi ise zaten, mantığı oluşmamış bir konuya duygusal yaklaşmalarından geldi. Kuranı Kerimi gerçek manada anlamadıkları ve adeta kaplernin mühürlü ve indirilen zikri anlamadıklarından kaynaklanmaktadır. Allah'a ve Resulü'ne inandım demelerine rağmen İslam'dan haberi olmayan iyi niyetli saf insanların, düştükleri gafletten çıkmak için tevhit ehlinin tebliğine ihtiyaçları vardır. Bu formülü ise, Kuran-ı Kerim bizlere şu şekilde bildirmektedir. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: Gerçekten insan, ziyandadır. Ancak iman edip Salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka. Asr suresi, Küfründe inat edenlere yapılacak tebliğden bahsetmiyorum. Hayat içerisinde ezilmiş, bilgiye ayıracak zamanı olmamış, biliyorum zannı ile yaşam süren inançlı, samimi ama şuursuz insanlardan bahsediyorum. Bir an önce bu hastalıktan kurtulup, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in yaşadığı zamandaki toplumun merhametli ve azimle çalışan sahabeleri gibi olmalıyız. Bizler öylesine duygusal düşünen bir toplumuz ki; Kuran-ı Kerim'in "Size onlardan dost olmaz" demesine rağmen, birilerinin gözyaşlarına kanarak, "Ağlıyorsa dertlidir, ezgindir, bizdendir." diyerek, samimi görünüşlere aldanıp, kendimizi o fikre teslim etmekteyiz. Bizler, öylesine duygusal düşünen bir toplumuz ki; defalarca izlediğimiz bir filmin en duygusal sahnesi hafızalarımıza kazınmasına rağmen, sadece o sahnesi için filmi tekrar tekrar izlemekteyiz. Bizler, öylesine duygusal düşünen bir toplumuz ki; vaatlerinin genellikle hiç birini görmesek de, merhamet içerikli konuşmalarından ötürü, siyasetçilerimizi defalarca başa getirenleriz. Ölçümüz, kişinin dediklerinin Kuran'a uyup uymaması değil, diyenin hoş bir üslup ile kibar ve tane tane anlatması olmuştur. Denilenin önemini veya doğruluğunu hiç araştırmadan kabullenmekteyiz. Konu veya konular hakkında yeterli bilgimiz olmadığı halde bir konuyu fikir yürüterek çözme, aktarma, insanları buna ikna etme ve kendimize de inandırma çabası içerisinde hayatımızı geçiriyoruz. Vallahi bu durum, insanın kendi helakının oluşması için yeterli bir sebeptir. Bir an önce bu alışkanlıktan vazgeçmeli, periyodik olarak Kur'an-ı Kerim okumalı, onun mesajları üzerinde düşünmeli ve yaşantımıza uyarlama çabası içerisinde olmalıyız.
__________________ Ben sizi Allah’ın kitabına ve Resulü’nün sünnetine çağırıyorum: Gerçekten sünnet öldürülmüş ve bidat diriltilmiştir.Hz.Huseyin |
11 Temmuz 2015, 23:11 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 40187 Üyelik T.:
20 Mart 2014 | Cevap: Hangi Kuran...
KUR'AN-I ANLAMANIN ÖNÜNDEKİ ENGELLER Virüsler fıtratımızı istila etmiş. Kur'an anti virüsü ile format atmadıkça fıtratımız İslam ile buluşamayacaktır. Virüslerin isimlerini sayalım mı dersiniz? Tasavvuf virüsü, Akait virüsü, Tefsir usulü virüsü Fıkıh usulü virüsü, O virüsü bu virüsü Bunu çoğaltabiliriz. Tasavvuf sarhoşu oldun mu işin bitmiştir. Artık ön yargıların mahkûmusun demektir. Kur'an'a bakmaya cesaret bile edemezsin. Öyle ya Allah ile iletişimi olan evliyanın sözleri inkâr mı edilirmiş! Akait ezberlerine mahkûm oldun mu inancını başka yerden aldın demektir. Konu, akait olduğuna göre asla akideden ödün veremezsin. Acaba bu akide doğru mu diye soramazsın bile, Kur'an'a bu inanç uygun mu diye bakman senin haddin değildir. Ulema senin için inancı tespit etmiştir. Doğruyu sunmuştur. Sana düşen Allah'ın Kur'an'da ne dediğini değil ulemanın ne anladığını önemsemektir. Artık iman ettiğin akideye Kur'an-ı mahkûm edersin. Fıkıh usulü tefsir usulü hadis usul adları altında Anlama usulüne mutlak doğru gibi iman ettin mi, hadisleri zincir eksenli bir niteleme olmasına rağmen sahih söylemiyle mutlaklaştırdın mı, Kur'an'ın "zan gerçeklik noktasında bir değer ifade etmez" ayetinden nasipsiz kaldın mı Kur'an'ı usul ön yargılarıyla başlarsın yormaya. Okumazsın bile. Okursan da kendi usulüne kendi mezhebine kendi akaidine göre Kur'an'ı yormayı Kur'an okumak sanırsın. Zira usul sistemli virüsler yanlış yönlendirmeye başlamıştır bir defa. Bu virüsten kurtulmadan gerçeğe yol alamayacaksındır. PEKİ NE YAPALIM? Kur'an eksiksiz bir kitaptır. Yapman gereken tek şey var. Samimiyetini kuşanman ve tüm ön yargılardan sıyrılarak Kur'an'ı sadece Allah'ın kulu olarak okumandır. Kur'an'ı o grubun bu fırkanın üyesi olarak okuyacaksan, Kur'an'ı o usule bu usule göre okuyacaksan boşuna uğraşma. Zira bu virüslü bakış ile Kur'an'ı asla anlayamayacaksın. KUR'AN KENDİ ANLAMA USULÜN KENDİSİ VERİYOR. Nisa 82 de okudukların çelişmeyecek, ayetleri ayetlerle dövüştürmeyeceksin, ayetleri ayetlere iptal ettirme hadsizliğine kalkışmayacaksın diyor. Kamer 17,22,32,40 da Öğüt almak ders çıkarmak için okursan Kur'an'ı anlamak kolay olur başka amaçlarla sakın okuma diyor. Kur'an'a yaklaşım amacın sadece Rabbe kulak vermek ve işittik itaat ettik demek olsun, aklını kullanmak ders çıkarmak olsun diyor. Maide 3 Kur'an din olarak tamdır, dini başka yerlerden arama diyor. Maide 101 dinde tek ölçü Kur'an'dır Allah da resul de hükmünü sadece Kur'an ile koyar Kur'an ile beyan eder sakın dini Kur'an'dan başka kaynaklardan okuma diyor. Casiye 6 dinde sadece Allah'ın ayetlerini ölçü al başka ölçülere saplanma Kur'an'ı başka ölçülere, başka söylemlere, başka akidelere, başka hadislere mahkûm etme diyor. Hucurat 16 HADDİNİ BİLMEYENLERE ŞÖYLE DİYOR Allah'a dininizi mi öğretiyorsunuz? Allah göklerde ve yerde olanı bilir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir. Mustafa Arıcan Ayas
__________________ Ben sizi Allah’ın kitabına ve Resulü’nün sünnetine çağırıyorum: Gerçekten sünnet öldürülmüş ve bidat diriltilmiştir.Hz.Huseyin |
13 Temmuz 2015, 00:53 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 40187 Üyelik T.:
20 Mart 2014 | Cevap: Hangi Kuran...
Mehmet Akif hocaya art niyetlinin bir sorar: -ne yani hoca şimdi kur'an'da herşey yazıyor mu ? M.Akif: -evet Kur'an'da herşey yazıyor. -peki ekmeğin nasıl yapılacağı da yazıyor öylemi? -evet -öyleyse ayette nasıl geçiyor? -bilmiyorsanız bir bilene sorun(nahl,43)cevabını verir... M.Akifin de anlatmak istediği gibi, her yönüyle bizlere rehberdir MUKADDES KİTAB KUR'AN-I KERİM... rotasını belirleyen kişinin, ya imanını arttırır(enfal,2)ya da inkarını(Mâide,68)... Rotası olmayan gemiye rüzgar dahi yardım etmez...! Rotası Kur'an Olanlara Selam Olsun.
__________________ Ben sizi Allah’ın kitabına ve Resulü’nün sünnetine çağırıyorum: Gerçekten sünnet öldürülmüş ve bidat diriltilmiştir.Hz.Huseyin |
24 Nisan 2022, 04:40 | Mesaj No:5 |
Medineweb Baş Editörü Durumu: Medine No : 14593 Üyelik T.:
15 Kasım 2011 |
Hangi Kur’an’a döneceğiz? Akif’in o unutulmaz dizeleriyle, “Ya açıp baktığımız yaprağına ya da üfleyip geçtiğimiz bir ölünün toprağına” Kur’an’a mı? “Her gün ezbere okuduğumuz halde ibret olmayan, ayetlerinde bir maksat arama gereği duymadığımız” Kur’an’a mı? “Sadece lafzını muhkem sanıp manasının kaydında olmadığımız” Kur’an’a mı? “Mezarlıklarda okunan ve fal bakılan” Kur’an’a mı? Hangi Kur’an’a döneceğiz? *** Keza Hangi Allah’a döneceğiz? “İşlerimizi görmek vazifesidir, Rabbimiz değil mi?” dediğimiz… Hazinelerini kendi veznemiz sandığımız… Havale edip ne kadar masrafımız varsa ona ödettiğimiz… Silahımızı kullanacak, hududumuzu bekleyecek… Çekip kumandası altına ordu ordu meleği bizim hesabımıza küffarı yerle bir edecek… Başımız sıkıldı mı kafi bizim o nazlı sesimiz; “Yetiş” deyince ya kendi gelecek ya da Hızır’ı gönderecek… Evde hasta mı var borcudur; bakacak… Şifa hazinesini derhal oluk oluk akıtacak… Hani şu yanaşmamız, ırgadımız, lalamız, bacımız, dadımız, vekil-i harcımız, kahyamız, mudir-i veznemiz… Denizde cenk mi olacakmış; gemimiz, kaptanımız… Ordu mu lazımmış; askerimiz, kumandanımız… Köyün yasakçısı, şehrin baş tahsildarı, ailemizin doktoru, eczacımız… Hasılı hepsi O olan Allah’a mı? Hangi Allah’a döneceğiz? Bunun adı “Hudayı kul yapıp kendi Huda olmak” değilse nedir? Bunun adı şudur: Çalış dedikçe şeriat çalışmayıp durmak… Onun hesabına bir çok hurafe uydurmak… Sonunda bir de tevekkül sokuşturup araya, zavallı dini çevirmek onunla maskaraya … Dinin o güzel yüzünü, çirkin bir hortlağa (çehre-i memsuha) döndürmek… Bunları ben söylemiyorum; Akif söylüyor. *** Hangi Kur’an’a döneceğiz? Bir eski çağlar, ölüler, cifrler, şifreler kitabı olarak Kur’an’a mı? Tarihten, hayattan ve tabiattan koparılmış bir ayin metni olarak Kur’an’a mı? Üzerinden servet yığdığımız, para pastığımız Kur’an’a mı? Böyle bir Kur’an var zaten. İşte mezarlıklarda okuyoruz, türbelerde üflüyoruz, evimizin başköşesine asıyor, ona doğru uzanıp yatmıyor, arka odada ise her türlü haltı yiyoruz. Ha babam ezberliyor, teberrüken hatmediyor, abdestsiz dokunamıyor, destursuz açamıyor, salavatsız konuşamıyoruz… Tecvidinden hattına, DVD’sinden görüntülü hatim setine “din pazarına” dönüşmüş ekranlarımızdan “gel geel!” diye pazarlıyoruz. Çalkalandıkça kendisinden yağ çıkan kap gibi habire çalkalıyoruz. Yağını, derisini, kılını, tüyünü her şeyini ranta çevirmeyi pek bir beceriyoruz. Hinduların kutsal ineği gibi üzerinden palazlanıyor, zengin oluyor; katlar, yatlar, arabalar, yazlıklar, villalar alıyoruz. Rütbeler, şanlar, titrler takıyor: Prof.’lar, Doç.’lar, Dr.’lar oluyoruz. Böyle bir Kur’an var zeten. Hangi Kur’an’a döneceğiz? 19 katlamalı, 7 bölenli, 12 çıkarmalı… Japon icadı son model hesap makinesi gibi ne zaman kıyametin kopacağını, başınıza nelerin geleceğini, hangi vakit Mehdi’nin zuhur edeceğini cifirleyip önümüze koyuveriyor… Hangi Kur’an’a döneceğiz? Bir ölü metin olarak Kur’an’a mı? “Yaşayan Kur’an’a” mı? Kur’an’ın “ölüsüne” mi “dirisine” mi döneceğiz? Nereden başlayacağız, hangi “anlayışı” esas alacağız? *** Bak kardeşim, önce esaslı bir dini aydınlanma yaşacağız. Kur’an’ı insanlığın vicdanı (basâiru li’nnâs) olarak göreceğiz. İçinde insanlığın şeref ve haysiyetinin bulunduğuna, akla ve vicdana hitap etmeyen hiçbir şey bulunmadığına, iyilik, güzellik, doğruluk rehberi, sevgi ve merhamet kaynağı olduğuna, gerçeğin ve adaletin evrensel sesi olduğuna inanacağız. Kur’an’ın bütün özü budur, başka bir şey aramayacağız. Bunun için Kur’an diyene “Hangi Kur’an?”, İslam diyene “Hangi İslam?”, sünnet diyene “Hangi sünnet?”, Muhammed diyene “Hangi Muhammed?” Allah diyene “Hangi Allah?” diye soracağız? Bunlar önemli çünkü hurafeden görünmez hale gelmiş durumdalar. Bu bizi doğru anlama yolunda ilerletecek. Çünkü artık İslam’ın ilk doğuş yıllarında değiliz. Kur’an’ın nazil olduğu çağı yaşamıyoruz. Aramızda peygamber de yok. Aradan 14 koca asır geçti ve 72 bin çeşit anlayış var. Hangisi? Neden? Niçin? Nasıl? Nereden? Ne şekilde? diye sormak zorundayız. ***
__________________ ~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~ |
24 Nisan 2022, 04:46 | Mesaj No:6 |
Medineweb Baş Editörü Durumu: Medine No : 14593 Üyelik T.:
15 Kasım 2011 |
Hatırlayın, Peygamberimiz veda hutbesinde “Burada bulunanlar, bulunmayanlara bunları anlatsın. Belki onların içinden daha iyi anlayanlar çıkar.” buyurmuştu. (Buhari; 10/1654) Dikkat ediniz! “daha iyi anlayan” (ev’â) diyor! Metinde geçen (v’ayun) kök olarak içe doğru dalmak, derinliklerine inmek, kavramak, şuuruna varmak, bilincinde olmak, idrak etmek demek… Şuurlandırma, bilinçlendirme, farkına vardırma (tev’ıyye), bilinçli, şuurlu, farkına varmış (vâ’î), şuur, bilinç (v’ayun) kelimeleri de bu kökten… Bakın bu ne demek? Türkçe’de kullandığımız yani, mana sözcüklerini (‘n’ harfi farkıyla) çağrıştırır. Bir şeyi daha geniş ve derinlemesine açıklamak için “yani” diye başlarız. Bir şeyin anlamsız olduğunu ifade için “manasız, saçma” deriz. “Ne manaya geliyor?” diye sorarız. Yani “Derine doğru daldığımızda, içine iyice girdiğimizde ne anlatılıyor burada?” demek isteriz. İşte Peygamberimiz diyor ki “Belki onların içinden daha iyi anlayan; şuuruna varan, idrak eden, manasını iyi kavrayan çıkar…” Daha iyi hatmeden, daha iyi ezberleyen, daha iyi üfüren değil; daha iyi anlayan… Anlamak… anlayış… Bir topluluğu birbirine yakınlaştıran şey budur. Aynı hedefe yönelip birlikte hareket edebilen topluluklar inanç veya fikir birliği olan topluluklar değil; “anlayış birliği” olan topluluklardır. “Kur’an’a dönüş” argümanı artık yetmiyor. Kur’an üzerine inanç ve fikir birliği halinde olmamız da yetmiyor. Zaten yetseydi halimiz böyle olmaz; ortalık aynı Kur’an üzerine iman ve fikir birliği etmiş “gaza namına dindaş öldüren biçare dindaşlar” ile dolmazdı. Çünkü inandıkları ve hemfikir olduklarından aynı şeyi anlamıyorlar. “İnanç ve fikir birliği yetmez; anlayış birliği lazım” dediğim böyle bir şey… En azından en temel olanlar; Allah, Kur’an, Peygamber’den aynı şeylerin anlaşılması lazım. Aksi halde anlayış birliği olmadığı için birlikte hareket çıkmaz, havanda su döğeriz. Sahabe havanda su döğmedi. 40 yılda çölün içinden fışkırırcasına tarihin meydanına çıktılar ve gemileri yakar hale geldiler. Çünkü “Allah” dendi mi aynı hedefe yürüyor, “Kur’an” dendi mi aynı yöne gidiyor, “Muhammed” dendi mi aynı mihver etrafında kenetleniyorlardı. Aralarında “anlayış” birliği vardı. İnanç, heyecan, fikir, amel hep buradan çıkıyordu. Ne zaman ki Kur’an’ın, hüküm, ahkam, hakimiyet, devlet, adalet, kardeşlik, sadakat, ganimet, kabile vs. dediğinden Ali başka bir şey, Muaviye başka bir şey anlamaya başladı, o zaman üzerinde inanç ve fikir birliği ettikleri aynı Kur’an’ın ayetleri mızrakların ucunda karşı karşıya geldi. Çünkü “anlayış birliği” kalmamıştı. Kur’an aynı Kur’andı fakat soru değişti: Hangi Kur’an? Bugün 1400 kat daha fazla değişti. Buradan “Tek tip düşünce olsun, herkes aynı şeyi anlasın” demek istediğim sanılmasın. Demek istediğim farklı düşünmenin fikri zenginlik, aynı şeyi anlamanın birlikte hareket ve ortak akıl getirdiğidir. Biri diğerinin içinden çıkıyor, biri olmazsa diğeri olmuyor. Biri diğerinin anahtarı… Demek ki birlikte hareket ve ortak akıla ulaşmak için farklı düşünebilerek işe başlamak gerekiyor. Yalnız bir şartla: farklı düşünmek şiddetin gerekçesi ve aracı yapılmayacak! Konfüçyüs: “İnsanlar kelimelerin ne manaya geldikleri üzerinde anlaşmış olsalardı ihtilaf etmezlerdi.” Ammar bin Yasir: “Biz bunlarla (Emeviler) önce Kur’an’ın tenzili için savaştık, şimdi de tevili için savaşıyoruz.” Ali Şeriatî: “Hangi din? Halkların afyonu olan din mi? Halkların vicdanı olan din mi? Bu nedenle “Kur’an’a dönüş” argümanı inanç ve fikir birliği sağlıyor ve fakat aynı şeyi anlamamıza yetmiyor ve yerimizde saydırıyor. Oysa Kur’an’ın dünyasına girmemiz, derinliklerine dalmamız, manasına ermemiz, maksadını kavramımız, bilincine erişmemiz gerekir. Aynı şeyi anlamanın yolları bunlardır. “Anlamak” ancak böyle böyle ortaya çıkan bir şey, değil mi? Sonra aynı şeyi anlayanlar aynı yöne giderler. Peygamberî firaset “Belki onların içinden daha iyi anlayan çıkar” diye boşuna dememiş. Önce “iyi anlamayı” hedef göstermiş… İyi anlamak, onu ne olarak görmemiz gerektiğini kavramak demektir. İşte bunun anahtarı bu soruda: Hangi Kur’an? “Bu Kur’an insanlığın vicdanı (basâirun li’n-nâs), bir yol gösterici (huda), şeksiz ve şüphesiz imana ulaşmak isteyen bir halk için sevgi ve merhamet (rahmet) kaynağıdır.” (45/20). “İnsanlığa özünü hatırlatmadan (zikrun li’l-âlemîn) başka bir şey değildir.” (68/52) R.İhsan Eliaçık
__________________ ~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~ |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
< Hangi şık > | su damlası | Forum Oyunları | 31 | 14 Kasım 2024 21:24 |
Hangi ayrılık hangi kavuşma... | HakikaT | Makale ve Köşe Yazıları | 3 | 16 Ocak 2012 22:27 |
Hangi Kur’an | AŞK'ÜL İSLAM | Kur'ân-ı Kerim Genel | 0 | 01 Ekim 2009 21:52 |
Kuran okumak ve dua etmek mi, yoksa Kuran ilmi öğrenmek mi daha faziletlidir? | _bülbül_ | Bilgi Dağarcığı | 0 | 10 Nisan 2009 15:46 |
Hangi Sûre ? | iklimya | Namaz-Abdest-Teyemmüm | 2 | 21 Şubat 2008 01:32 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|