|
Konu Kimliği: Konu Sahibi FECR,Açılış Tarihi: 13 Aralık 2009 (11:22), Konuya Son Cevap : 04 Nisan 2015 (14:27). Konuya 1 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
13 Aralık 2009, 11:22 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 6340 Üyelik T.:
19 Ocak 2009 | MEALCİLİK ENGELİ MEALCİLİK ENGELİ KUR'ANI ANLAMANIN ÖNÜNDEKİ EN YENİ ENGEL: MEALCİLİK Yazan: Ercüment Özkan Peygamberimizi gözardı ederek Kuran'ın Allahın muradına uygun anlaşılamayacağını ortaya koyan önemli bir yazı. Öncelikle şunu belirtelim ki Kur'an Meali okumak başkadır, Mealcilik olarak nitelediğimiz şey başkadır, insanlar elbette ki ana dilleri (en iyi anladıkları dil) ile yazılı olanları dinleyerek veya okuyarak anlayabilir. Bu sebeple de bütün peygamberlere Allah'ın mesajı hep o peygamberlerin ve içinden çıkarıldıkları toplumların apaçık anladıkları dilden gönderilmiştir(1)Niçin yabancı bir dilden gönderilmediğini, şu adam ne diyor bir anla*yan olsa da bize de anlatsa (41/44) diye ifadelendiren Allah, yeryüzünde gezip dolaşan melekler olsa idi biz elbette onlardan (meleklerden) birini onlara elçi gönde*rirdik (17/95) derken, diğer yandan meleklerden de on*ların arasından elçiler gönderdiğini (22/75, 35/1) buyur*maktadır. Bu konu ile ilgili âyetlerin tümü özetle şunu anlatmaktadır ki Allah, kullarına bir yol göstermek ve onların dünyada işlerini düzene koymalarını, sonuç ola*rak da ahirette rahat etmelerini istemektedir. Bunun için hangi topluma mesaj gondermişse mutlaka o toplumun anlaşabilmek için konuştuğu dil ile konuşan, yani o topluluğun (toplumun) bir ferdini o topluma elçi olarak seçmiş ve kendisine vahyederek kaçınılmaz olarak için*de yaşadığı toplumdan başlayarak vahyi insanlara açıklaması, okuması emredilmiştir. Bu açıklamanın ise o toplumun dilinden olması kadar gerekli ve kaçınılmaz bir şey olamaz. İşte bu sebepledir ki Kur'an, Hz. Muhammed'e kendi toplumunun konuştuğu, anlaştığı dil ile ki o dil Arapça'dır - gönderilmiştir. Yoksa Arapça'nın bir imtiyazı, bir üstünlüğü, bir farklılığı olmasından dolayı, cennette konuşulacak dil olması(!)ndan dolayı de*lil. Bu gibi sözler uydurmadır. Bu arada şunu da belirtmekte zaruret görüyoruz ki Kur'an tercüme edilemez, meallendirilemez değildir. Asırlar boyunca tercüme edilmiş ve meallendirilmiştir. Kimilerinin sandığı gibi tercümedeki güçlük, meallendirmedeki zorluk Arapça ile Türkçe arasındaki bir özel durumdan doğmamaktadır. Unutulmamalıdır ki hiçbir dilde yazılmış bir eser bir başka dile, orjinal dilindeki gibi ne tercüme edilebilir, ne meallendirilebilir. Zira her dilin tarihî süreç içinde o dili konuşan toplumun coğrafyasından, iklimine, arazi yapı*sından yediklerine, yaşam biçiminden ekonomik duru*muna, yerleşik veya göçebe oluşundan dünya görüşle*rine kadar sayılması uzun sürecek birçok unsurun etkisi ile oluşmuş kelimeleri kavramları, kelime ve kavram*ların anlam farklılıkları vardır. Zira içinde yaşanılan şart*lar kelimeler aynı da olsa bu kelimelerin kafalardaki iz*düşümü farklı bulunmaktadır. Örneğin soğuk denildiği zaman Mekke'de yaşayanların anlayacağı soğuk - Allah bilir - sıfır üzeri 15-20 derece olmalıdır. Aynı kelime bir Erzurum için veya kutuplar için çok farklı derecede bir soğukluğu anlatacaktır. Kutuplardaki soğuğu Arab'ın aklının alması bile çok güç iken, Mekke'deki sıcağı da Grönland'da yaşayan birilerinin anlaması her halde güç olmalıdır. Bu örneğimizi hemen her konuda çoğaltabil*mek mümkündür ve ne demek istediğimizi anlatmaya örneğimizi yeterli görüyoruz. Şu açıkça bilinmelidir kî peygamberin uygulamaları -yeter ki Onun uygulamaları olduğundan emîn olalım - bütün müslümanları bağlar. Örneğin namazın hemen bütün erkânı Kur'an'da bulunduğu halde rekat sayısı ile ilgili bilgilerimiz peygamberimizden gelen hem lafzî, hem amelî rivayetteki tevatürdür. Aksine de hiçbir riva*yete rastlanmamıştır. Rastlansa idi bir avuç da olsa bir kısım müslüman çıkar ve o rivayete göre namaz rekat*larını belirlerdi. Böyle bir rivayete asla rastlanmamıştır. Bu sebeple namaz rekatlarının sayıları da müslümanım diyenleri bağlamaktadır. Bir hususta Allah'ın elçisinin yaptığına itibar etmeyip, hevasına (kendi anlayışına) uymanın İslamda yeri bulunmadığı bilinmelidir. Yine kimi mealcilerin Kur'an'a itibar edeceğiz diye 'şarabın haram edildiği' diğer içkilerin içilebileceği kanı*sında olmalarını da en azından anlayış kısırlığı ve kendi*ni kilitlemek olarak görüyor ve değerlendiriyoruz. Böyle*si şaşkınlıkları da şu âyetle açıklıyoruz: "... (Ey Muham-med), Rabb'inden sana indirilen, onlardan çoğunun az*gınlık ve inkârını artıracaktır..." (5/68) Dikkat edildiğinde görülen şey şudur. Meal okuyan*lar değil, mealcilik yapanlar, yani itibar edilecek şeyin yalnızca meal olduğunu söyleyerek Kur'an'a da aykırı bir tutum sahibi olanlar Allah'ın o Kitapta peygamberi için "Onda sizler için güzel bir örnek vardır" (33/21, 60/4-6) âyetini görmüyorlar mı? Kitap, yani Allah, elçisine hukukî bir deyimle atıfta bulunmaktadır. Bu atfa itibar etmemek, atıf yapana itibar etmemektir ve hukuk man*tığına, hukukun esaslarına aykırıdır. Tevhide sarılacağız derken, tevhidi zedeleyenler şirke girmekten korktuklarını söyleyerek bu ve benzer esaslı yanlışlara düşenleri uyarmak ve Allah'ın kitabını tepkisel olarak değil, peşin hükümsüz algılamalarını ve ona göre düşünüp, amel etmelerini tavsiye ediyoruz. Biz bugüne değin ne kadar mealci ile tanışmış, görüşmüş ve konuşmuş isek inanınız hepsini kolaycı olarak görmüşüzdür. Hiçbir orjinaliteleri olmadığını fakat kendilerini çok şey sandıklarını görmüşüzdür. Kur'an meali okuyunuz ama asla mealci olmayınız. Mealcilerin siyâsî açıdan kısırlığı ortak paydalarındandır. Mealcilerin kolaycılığı ve burunlarının ucunu bile görmekten acizliği, kendilerine imrenilmesini engelle*mektedir. Bizim, yılların birikimi sonucu kanaatimiz odur ki Mealcilik, Kur'an'ı anlamanın ve hayata geçirmenin önündeki en yeni engeldir. Uzak durulmasını dileriz. -------------------------------------------------------------------------------- (1) Rad 13/37, Nahl 16/103, Meryem 19/97, Taha 20/113, Şuara 26/193-195, Zümer 39/28, Fussilet 41/3, 44, Şura 42/7, Zuhruf 43/3, Duhan 44/58, Ahkaf 46/12, İbrahim 14/4. (2)İKTİBAS DERGİSİ, VII. CİLT, 133-134-135. Sayılar, Kavramlar bölümü |
Konu Sahibi FECR 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Eskiden Hayat Daha Güzeldi... | Gönülden Dökülen Nağmeler | FECR | 0 | 70 | 12 Ekim 2024 10:01 |
Prof. Dr. Mehmet Görmez'den Önemli Açıklamalar | Muhtelif Konular | FECR | 0 | 101 | 07 Ekim 2024 20:33 |
Müslüman Bir Toplumu Çökertmek İstiyorsanız | Muhtelif Konular | FECR | 0 | 84 | 23 Eylül 2024 11:06 |
Şehit Haniye İçin Ezgi | MultiMedya-İzleme Vb | Esma_Nur | 1 | 100 | 03 Ağustos 2024 22:38 |
NELERİ BİLMELİYİZ? | Kurân-ı Kerîm | FECR | 0 | 117 | 01 Ağustos 2024 17:31 |
04 Nisan 2015, 14:27 | Mesaj No:2 |
Medineweb Baş Editörü Durumu: Medine No : 14593 Üyelik T.:
15 Kasım 2011 | Cevap: MEALCİLİK ENGELİ Bu arada şunu da belirtmekte zaruret görüyoruz ki Kur'an tercüme edilemez, meallendirilemez değildir. Asırlar boyunca tercüme edilmiş ve meallendirilmiştir. Kimilerinin sandığı gibi tercümedeki güçlük, meallendirmedeki zorluk Arapça ile Türkçe arasındaki bir özel durumdan doğmamaktadır. Unutulmamalıdır ki hiçbir dilde yazılmış bir eser bir başka dile, orjinal dilindeki gibi ne tercüme edilebilir, ne meallendirilebilir. Zira içinde yaşanılan şart*lar kelimeler aynı da olsa bu kelimelerin kafalardaki iz*düşümü farklı bulunmaktadır. Örneğin soğuk denildiği zaman Mekke'de yaşayanların anlayacağı soğuk - Allah bilir - sıfır üzeri 15-20 derece olmalıdır. Aynı kelime bir Erzurum için veya kutuplar için çok farklı derecede bir soğukluğu anlatacaktır. Kutuplardaki soğuğu Arab'ın aklının alması bile çok güç iken, Mekke'deki sıcağı da Grönland'da yaşayan birilerinin anlaması her halde güç olmalıdır. Bu örneğimizi hemen her konuda çoğaltabil*mek mümkündür ve ne demek istediğimizi anlatmaya örneğimizi yeterli görüyoruz. Tevhide sarılacağız derken, tevhidi zedeleyenler şirke girmekten korktuklarını söyleyerek bu ve benzer esaslı yanlışlara düşenleri uyarmak ve Allah'ın kitabını tepkisel olarak değil, peşin hükümsüz algılamalarını ve ona göre düşünüp, amel etmelerini tavsiye ediyoruz. Biz bugüne değin ne kadar mealci ile tanışmış, görüşmüş ve konuşmuş isek inanınız hepsini kolaycı olarak görmüşüzdür. Hiçbir orjinaliteleri olmadığını fakat kendilerini çok şey sandıklarını görmüşüzdür. Kur'an meali okuyunuz ama asla mealci olmayınız. Mealcilerin siyâsî açıdan kısırlığı ortak paydalarındandır. Mealcilerin kolaycılığı ve burunlarının ucunu bile görmekten acizliği, kendilerine imrenilmesini engelle*mektedir. Bizim, yılların birikimi sonucu kanaatimiz odur ki Mealcilik, Kur'an'ı anlamanın ve hayata geçirmenin önündeki en yeni engeldir. Uzak durulmasını dileriz. elerinize sağlık hocam..her zamanki gibi istifade edilir bir paylaşımolmuş
__________________ ~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~ |