|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Hazan Mevsimi,Açılış Tarihi: 26 Aralık 2009 (01:14), Konuya Son Cevap : 26 Aralık 2009 (01:14). Konuya 0 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
26 Aralık 2009, 01:14 | Mesaj No:1 |
Kur'ân’da Nefs Ve Ruh Kavramları Kur'ân’da Nefs Ve Ruh Kavramları İnsan eskiden beri, bedende kendini gösteren maddî unsuru ile, ruhta kendini gösteren manevî unsuru üzerinde durmuştur. Ona hayat veren bu ruhla, hayat ve ölüm arasında irtibat kurmuştur. Binaenaleyh, rûh, nefs olarak anlaşılmıştır. Zira, rûh olmadan hiçbir nefsin varlığı mümkün değildir. Filozoflar ve mütefekkirler eskiden beri ruhun mahiyeti ile meşgul olmuşlardır. Onların yazılarında, rûh ile nefsi birbirinden ayırdıkları pek görülmez. Onlar, ruhu zikredip, onunla nefsi kasdettikleri gibi, nefsi zikredip onunla ruhu kasdederler. Ruhun tezahürlerinden, onun hayatın sırrı olduğunu, bedenden ayrılınca cesedin bozulduğunu bilmelerine rağmen onun künhüne vakıf olamamışlardır. Lâkin, ruhun hayatın sırrı olması çoğu filozofu, onun ölmesinin ve yok olmasının mümkün olmadığını söylemeye sevketmiştir; çünkü kendisiyle hayat meydana gelen şeyin yok olmaması ve ölmemesi gerekir. Arapçada " rûh, nefislerin hayatının dayandığı unsuru ifade eder. Nefs ise, madde ve mânâsı ile insanın zâtına denir. Ayrıca insanın manevî unsuruna da bu ad verilir. Bazen de nefs, rûh anlamına gelir." Günlük konuşmalarda, nefs ile rûh kelimeleri birbirlerinin yerine kullanılmaktadır. Meselâ şöyle denir: "Filanın ruhu şunu istiyor", "ruhu sıkıldı", "ruhu vesvese veriyor", "ruhu mutmain oldu" "kötü rûh", "ruhu usandı" vb. Aslında bütün bunlar, ruhla değil, nefisle alâkalı hususlardır. Kur'ân-ı Kerîm, rûh ile nefsi ayırt eder. Kur'ân’da bu ikisi müteradif olarak geçmez. (3) Ölüm anında cesedden çıkan onun nefsi (canı)'dır, ruhu değil. Melekler, ölüm anında, günahkârlara şöyle derler; "(...) Haydi, canlarınızı çıkartın, Allah'a gerçek olmayanı söylemenizden ve O'nun âyetlerine karşı büyüklük taslamanızdan ötürü, bugün alçaklık azabıyla cezalandırılacaksınız."(En'âm, 6/93). Keza, ölümü tadacak olan da nefisdir, rûh değil. "Her nefis ölümü tadacaktır..." (Âl-i İmrân, 3/185). Nefis, ölümü tadar, fakat ölmez. Nefsin ölümü tatması, onun bedenden çıkma yolculuğudur. Nefis, hayat boyunca var olduğu gibi, doğumdan önce de vardır ve ölümü tattıktan sonra da var olmaya devam edecektir. Nefislerin, sahiplerinin varlığından önce mevcut oldukları hakkında Allah Teâlâ, doğumdan önce zürriyetleri babaların bellerinden aldıklarını ve onları Rubûbiyyetine şahit tuttuğunu bildiriyor ki, hiç kimse, küfrüne, babasının küfrünü sebep olarak göstermesin. "Rabb'in, Âdemoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini almış ve 'Ben sizin Rabb'iniz değil miyim?' diye onları kendilerine şahit tutmuştu. 'Evet, buna şahidiz!' dediler. Kıyamet gününde 'biz bundan habersizdik!' demeyesiniz"(A'raf, 7/172). Bu misâk, nefisler, doğumla cesedlerine henüz büründürülmeden yapılmıştır. Binaenaleyh, hiç kimse, babasının küfrü sebebiyle inkârını mazur gösteremez. Her nefsin, Rubûbiyyeti müşahede ettiği müstakil bir yeri vardır. Bununla, Rubûbiyyetin hakikati hepimizin fıtratında karar kılmıştır. Diğer tarafta, rûh, vesvese vermez, iştahı kabarmaz, hevası olmaz, sıkılmaz, usanmaz, azab görmez; düşüklüğe ve değişikliğe mâruz kalmaz. Bütün bunlar ruhun değil nefsin hususiyetleridir. Kur'ân-ı Kerîm'de bu durum açıkça gösterilmiştir. "Nefsi, onu kardeşini öldürmeye teşvik etti, o da onu öldürdü, ziyana uğrayanlardan oldu"(Maide, 5/30). "Yemin olsun ki, insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne fısıldadığını biliriz, çünkü Biz ona şah damarından daha yakınız"(Kâf, 50/16). "Nefse ve onu biçimlendirene, ona isyanını ve takvasını ilham edene kasem olsun."(Şems, 91/7-8). "Gömleğinin üstünde yalan kan getirdiler. (Yakub): 'Herhalde, dedi, nefisleriniz sizi aldatıp bir işe sürükledi. Artık tek çarem güzelce sabretmektir."(Yûsuf, 12/18). ".. Bütün genişliği ile beraber dünya başlarına dar gelmiş ve nefisleri sıkıldıkça sıkılmış ve Allah'tan, yine kendisine sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı." (Tevbe, 9/118). "Nefsini sefih/aşağılık yapandan başka, kim İbrahim dinînden yüz çevirir?"(Bakara, 2/130). "Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar başarıya erenlerdir" (Haşr, 59/8). "Nefisler cimriliğe hazır duruma getirilmiştir"'(Nisa, 4/128). Nefislerin mayasında cimrilik vardır. "Nefis daima kötülüğü emredicidir"(Yûsuf, 12/53). Görüldüğü gibi Kur'ân'da nefis, cimrilik, vesvese, fücur, emmâre gibi nahoş sıfatlarla ittihâm olunmakladır. Yine, Kur'ân'da nefse, terakki edip, yücelme payeleri de verilmektedir. Nefsin tezkiye ve temizlenme imkânı da vardır. Nitekim levvâme, mülheme, mutmainne, râdiye ve mardiyye diye de tavsif olunmakta bizzat ilâhî hitaba mülâki olmaktadır: "Ey huzura eren nefis, razı edici ve razı edilmiş olarak Rabb'ine dön! İyi kullarım arasına gir! Cennetime gir" (Fecr, 89/27-30). Rûh ise, Kur'ân-ı Kerîm'de daima, yüksek derecede takdis, tenzih ve teşrif ile zikrolunmaktadır. Ona, azab, hevâ, şehvet, ihtiras veya kirlenme ve temizlenme yahut düşme ve yükselme, usanma ve sıkılma isnad edilmez. Keza, ruhun cesedden çıkacağı veya ölümü tadacağı da zikrolunmaz. Hatta rûh, insana da nisbet olunmaz, daima Allah'a nisbet edilir. Hz. Meryem'den bahsolunmaktadır: "Biz de ruhumuzu ona gönderdik. Ona düzgün bir insan suretinde göründü" (Meryem, 19/17). Hz. Âdem’den bahsolunmaktadır: "Bir zaman Rabb'in meleklere demişti ki: 'Ben kupkuru çamurdan, değişken balçıktan bir insan yaratacağım! Onu düzenlediğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman hemen ona secdeye kapanın" (Hicr, 15/28-29). Görüldüğü gibi burada, "rûh" Allah'a nisbet olunmakta, Âdem'e değil. Cenâb-ı Hak, ruhu daima kendi zâtına nisbet eder. "(...) Allah onların kalblerine îmân yazmış ve onları kendinden bir rûh ile desteklemiştir"(Mücadele, 58/22). Kur'ân'ın Hz. Peygamber (asm)'a nazil oluşundan bahsolunmaktadır: "O dereceleri yükselten; Arş'ın Sahibi, buluşma gününe karşı uyarmak için, emrinden olan ruhu, kullarından dilediğine indirir" (Mü'min, 40/15). "İşte sana da böyle emrimizden bir rûh vahyettik"(Şûrâ, 42/52). Buradaki rûhdan maksat, ilâhî kelime, vahy yani Kur'ân'dır.4 Rûh, daima Allah'a nisbet edilir ve daima Allah'tan yine Allah'a harekettedir; insanî ahvâl ve beşerî sıfatlar ona arız olmaz. Binaenaleyh, şehvet, hevâ, şevk ve azab mahalli de olmaz. Onun için rûh, sadece âlî sıfatlarla tavsif olunur. Kur'ân, Cibril için, O, Rûhu'1-Kuds ve Rûhu'l-Emîn'dir, der5. İsâ (asm) için: "Allah'ın Resulü, O'nun Meryem'e attığı kelimesi ve O'ndan bir rûhdur" der.6 Allah'tan bir rûh'dur. Nefs ise, daima sahibine nisbet edilir: "Sana gelen her iyilik Allah' tandır, sana gelen her kötülük nefsindendir." (Nisa, 4/79). "Hidayete eren kendi nefsi için hidayete erer."(İsrâ, 17/15). ".. nefisleri sıkıldıkça sıkılmış"(Tevbe, 9/118). "Ben nefsimi temize çıkartmam"(Yûsuf, 12/53). "Nefsim bana böyle yapmayı hoş gösterdi" (Tâhâ, 20/ 96). "Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar başarıya erenlerdir" (Haşr, 59/8). Ancak nefs, Allah Teâlâ'ya nisbet olunduğu takdirde bu, Zât-ı İlâhiyedir. "Allah sizi kendi zâtından (nefs) sakındırır"(Âl-i İmrân. 3/28). Bu, hiçbir benzeri olmayan Allah Teâlâ'dır; insan O'nun için hiçbir benzer tasavvur edemez. Onun için İlâhî Nefsi, kendi nefislerimizle mukayese etmemiz mümkün değildir. İlâhî Nefis tamamen gaybî bir husustur. Hz İsâ, kıyamet gününde Rabbı'na şöyle diyecek: "... Sen benim nefsimde olanı bilirsin, ben Senin nefsinde olanı bilmem, çünkü gizlileri bilen yalnız Sensin, Sen!"(Mâide, 5/116). İlâhî nefs, beşerî nefse sadece lafız olarak benzer, yoksa o tamamen farklıdır. "O'na benzer hiçbir şey yoktur" (Şûra, 42/11). "Hiçbir şey O'nun dengi olmamıştır" (İhlâs, 112/4). | |
Konu Sahibi Hazan Mevsimi 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Sevginin Üç Dili | Makale ve Köşe Yazıları | su damlası | 2 | 2263 | 16 Mart 2010 18:30 |
Akıllı anneler medyadan daha güçlüdür | Çocuk ve Aile Sağlığı | Nesli_Nur | 2 | 2096 | 16 Mart 2010 18:25 |
Kur'an Açısından Sömürü ve Sömürgeciler | Kur'ân-ı Kerim Genel | Hazan Mevsimi | 0 | 2305 | 16 Mart 2010 00:59 |
Zor İnsanlarla Diyalog Nasıl Kurulur? | Bilgi Dağarcığı | GÖKCEN_AZRA | 6 | 3791 | 06 Mart 2010 18:27 |
Tüketerek Tükenenlerden Olmamak İçin | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | Hazan Mevsimi | 0 | 1462 | 04 Mart 2010 18:17 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Bazı Kavramları Hatirlayalım!! | Mihrinaz | İslami Kavramlar | 3 | 28 Eylül 2018 00:46 |
Haccın temel kavramları | Emekdar Üye | Hacc-Umre-Kurban | 3 | 08 Ağustos 2016 18:47 |
Kur’an’ın Kavramları üzerine… | Esma_Nur | Kur'ân-ı Kerim Genel | 0 | 19 Temmuz 2013 03:14 |
nefs | cananekinci | Soru Cevap Arşivi | 7 | 30 Mart 2010 00:10 |
Kur’an-i kavramları nasıl anlamalıyız? | ABDULLAH ALMAZ | Makale ve Köşe Yazıları | 1 | 02 Kasım 2009 19:53 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|