|
Konu Kimliği: Konu Sahibi kamer34,Açılış Tarihi: 12 Nisan 2011 (18:49), Konuya Son Cevap : 16 Nisan 2011 (21:20). Konuya 12 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
12 Nisan 2011, 18:49 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 13038 Üyelik T.:
14 Aralık 2010 | Nisa/60. Ayetin Hükmü Nisa/60. Ayetin Hükmü Nisa/60. Ayetin Hükmü 60- Gerek sana ve gerekse senden öncekilere indirilen kitaplara inandıklarını ileri sürenleri görmüyor musun? Bunlar karşı çıkmakla, tanımamakla emredildikleri Tağutun hakemliğine başvurmak istiyorlar. Şeytan onları koyu bir sapıklığa düşürmek istiyor“Bismillahirrahmanirrahim” Burada yüce Allah'ın şeriatı dışındaki bir kaynağın, yani Tağut'un hakemliğine başvurmak istedikleri açıklanan kimselerin kimler olduğuna gelince bunlar münafıkların bir kesimi olabilirler. Nitekim onların tutumlarını açıklayan sözler bu ihtimale güç kazandıracak niteliktedir. Bunun yanısıra bu adamlar yahudilerin bir kesimi de olabilirler. Çünkü yahudiler, gerek kendi aralarında ve gerekse Medine halkı ile aralarında çıkan anlaşmazlıkların çözüme bağlanması için Allah'ın kitabının hakemliğine çağrılıyorlardı. Bu adamlar kimi zaman Tevrat'ın ve kimi zaman da bazı olaylarda görüldüğü üzere doğrudan doğruya Peygamberimizin hakemliğine çağrıldıkları zaman bu kaynakların hakemliklerini reddederek o günün BATIL geleneklerinin hakemliğine başvuruyorlardı. Fakat biz ilk ayette yer alan "Gerek sana ve gerekse senden öncekilere indirilen kitaplara inandıklarını ileri sürenler" şeklindeki açıklamayı göz önüne alarak ilk var sayımımızı tercih ediyoruz. Çünkü yahudiler Peygamberimize indirilen kitaba (Kur'an'a) inandıklarını hiç ileri sürmemişlerdi. Gerek Peygamberimize ve gerekse daha önceki peygamberlere inandıklarını ileri sürenler münafıklardı. Müslüman gibi görünme politikası güden bu iki yüzlü kimseler İslâm inancının gereği olan bütün peygamberlere inanma şartını sözde yerine getiriyorlardı! İslam dinini anlamak. İslam dini Allah ile kul arasındaki vicdani bir mesele olduğu anlayışı Kur'an-ın hakikatlerinin üstünü örtme olarak nitelemek sanırım doğru bir tesbit olsa gerek. O halde islamdaki sosyal yardımlaşma ve dayanışma islam toplumunun dinamiklerinin nasıl olduğunu açıklamakta yarar görmekteyim. İslam dini soyal yardımlaşma karşılıklı merhamet birbirine öğüt verme hoş görü güven adalet sevgi ve temizlik ilkeleri olarak düzenlemek,islam olmayan toplumlarından arta kalan tortuları ortadan kaldırmak,yeni ve aydınlatıcı karakterleri geliştirip kökleştirmek bu sistemin amacını oluşturur. Fakat bunun yanı sıra başka bir amacı daha vardır bu amaçla islam toplumunu köklü biçimde etkileme bakımından bir önceki amaçla paralellik arz eder. Bu amaç islam dininin anlamını iman edişin tanımını islam şeriatini belirleme ve gerek ferdi gerekse sosyal hayatı yönlendiren bütün kurumları ve yasal düzenlemeleri dinin bu belirli anlamına imanın ve islamın bu açık tanımına bağlama amacıydı. Din insan hayatının bütünü için Allah tarafından belirlenmiş bir düzen bu hayatın akışına tepeden tırnağa yön verecek bir sistemdir. Bu sistemi ortaya koymanın yetkisi tek olan yüce Allah’ın tekelindedir. "Gökte de, yerde de ilah olan O'dur." (Zuhruf, 84) Din allah’ın otoritesini önderliğini uymak ve boyun eğmektir. Dini salt bir inanç ve bir takım ibadetlerden ibaret sanmak Kur'an hakikatleri ile bağdaşmaz. Dine Allah’ın rasulunun hakmeliğinin dışında bir takım hakemler kabul etmek onlara muhakeme olmak Allah’ın şeriatine aykırıdır. 65- Hayır, hayır! Rabbine andolsun ki, onlar aralarında çıkan anlaşmazlıklarda senin hakemliğine başvurmadıkça sonra da vereceğin karara, gönüllerinde hiçbir burukluk duymaksızın, kesin bir teslimiyetle uymadıkça mümin olamazlar. Buna göre islam toplumu kendine has bir inanç ve düşünce sistemine sahip olduğu gibi kendine has bir otoriteye önderliğede sahiptir. Bu otorite peygamberimizin kişiliğinde ve kendisine yüce Allah tarafından indirilen ilkelerde somutlaşır. Bir takım beynini çarşıda (güyya ehli Kuran) bırakmış kişiler islam dininin bu prensipler üzerine kurulu sistemini göremediklerinden dolayı başka otoritelere hakem olma hakkını tanırlar. İslam toplumu bu ilkeler doğrultusunda varlığnı gerçekleştirmediği müddetçe gerçek manada islamdan söz edilemez. Bu kesin bağlılığın vaz geçilmez şartıda her konuda yüce Allah'ın ve peygamberimizin hakemliğine baş vurmak her problemin çözümünü Allah havale etmek peygemberimizin hakemliğini kabul etmek,verdiği hükme içtenlikle razı olmak kabul ve teslimiyet içerisinde bu hükmü yürürlüğe koymaktır. Allah’ın rasulunun hakemliğini benimsemeyen ona ve ondan önce indirilmişkitaplara iman ettiğini iddia etmek ancak ve ancak münafıkların işidir müslümanların değil. Allah'a Emanet Olunuz
__________________ Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli. |
Konu Sahibi kamer34 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
“..Allah’ın velileri kimlerdir..?” | Allah(c.c) | Kara Kartal | 14 | 6716 | 17 Mart 2012 02:37 |
“İbn-i Teymiyye/ve/vahdeti-vücut “ | Tevhid Ve Şirk Konuları | Esadullah | 6 | 3363 | 16 Mart 2012 20:24 |
""Velayet..Şirki"" | Tevhid Ve Şirk Konuları | kamer34 | 0 | 1901 | 06 Mart 2012 19:05 |
"Seyyid Kutub kimidir...?" | Alimler(Rh) | bilinmez | 42 | 16593 | 20 Şubat 2012 23:31 |
""Tasavvuf/Büyüklerinin/Şirkleri""... | Tasavvuf-Tarikat | hiranur86 | 52 | 21348 | 08 Şubat 2012 21:11 |
12 Nisan 2011, 19:53 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 6340 Üyelik T.:
19 Ocak 2009 | Cevap: Nisa/60. Ayetin Hükmü Nİsa 60.ayet müslümanların arasında gözüküp,kendi lehlerine karar alınınca kabul eden,kendi aleyhlerine karar çıkacağını anladıklarında başka otoriteye tabi olan münafıkları çok net bir şekilde ortaya koyuyor. Bu ayetin nuzül sebebi olarak bir olay rivayet edilir. Ensardan müslüman gibi görünen bir münafık ile bir yahudi arasında bir anlaşmazlık olur.Bildiğimiz gibi Medine İslam Toplumunda hem müslüman,hem münafık hem de ehli kitap vardı.Münafıklar,toplumda müslüman statüsünde idiler.İslâm’ın ve Müslümanların güçlü oldukları toplumlarda kâfir oldukları halde etrafları Müslümanlarca kuşatıldığı için menfaatleri gereği kâfirliklerini gizleyip Müslüman görünen kimseler her zaman var olagelmiştir. Bunlar iç dünyalarında kâfir olsalar bile dış dünyalarında Müslüman görünüyorlardı. Münafıklarıdan birisinin yahudiyle anlaşmazlığında Yahudi, hakem olarak MUhammed a.s'ı istiyor.Çünkü Muhammed a.s toplumda adil bir lider.Münafık ise peygamberimize gidilmesini değil de Kab B.Eşref'e yani yahudi din adamına gidilmesini istiyor.Ona muhakeme olmayı ve onun hükmüne razı olmayı teklif ediyor.İşte Nisa 60,ayette bahsedilen TAĞUT,Kab b.Eşref idi.Olayın sonunda Hz.Peygamber a.s de yahudinin ısrarıyla karar kılınıyor. Nihâyet Rasulullah Efendimize geliyorlar, Allah’ın Resûlü ikisini de dinledikten sonra hükmünü veriyor ve bu konuda yahudi haklıdır, Müslüman da haksızdır diyor. Allah’ın Resûlü hükmünü adâletle veriyor. Yâni o kişiyi yahudi olduğu için haksız çıkarmamıştır Allah’ın Resulu a.s, bizzat adâlet gereği bu hükmünü vermiştir. Yâni isterse o ya-hudi’nin karşısında Hz. Ebu Bekir olsun, isterse Hz. Ömer olsun, isterse kızı Fatıma bile olsa Allah’ın Resulünden adaletin dışında bir hüküm çıkmayacaktır. Bu ayet ile münafıkça düşünmeyi,çıkar için dinden gözüküp,çıkarına gelmeyen durumlarda dine yaklaşmayanları kesin bir şekilde eleştiriyor ve Allahın hükmünün dışında hüküm aramanın abesliğine delalet ediyor
__________________ Selam Hidayete Tabi Olanlara Kur'an Senin Lehinde ve Aleyhinde Hüccettir(Müslim) |
12 Nisan 2011, 20:44 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 13038 Üyelik T.:
14 Aralık 2010 | Cevap: Nisa/60. Ayetin Hükmü FECR hocam bu güzel açıklayacı bilgiler için teşekkür ediyorum. Hocam şimdi biri kalkıp peygamberin hakemliğini kabul etmezse bu münafığın durumundan ne farkı kalır?
__________________ Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli. |
13 Nisan 2011, 02:39 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | Cevap: Nisa/60. Ayetin Hükmü Siz ey imana ermiş olanlar! Allaha, Peygambere ve aranızdan kendilerine otorite emanet edilmiş olanlara itaat edin ve herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, onu Allaha ve Peygambere götürün, eğer Allaha ve Ahiret Gününe (gerçekten) inanıyorsanız. Bu (sizin için) en hayırlısıdır ve sonuç olarak da en iyisidir. Sen (ey Peygamber), sana ve senden öncekilere indirilene inandıklarını iddia eden, (ama öte yandan) şeytani güçlerin hâkimiyetine teslim olmakta beis görmeyenlerin farkında değil misin? Hâlbuki Şeytanın kendilerini derin bir sapıklığa yöneltmek istediğini görerek onu inkâr etmekle emr olunmuşlardı. Böylece her ne zaman kendilerine, "Allahın indirdiğine ve Peygambere gelin!" denilse, bu ikiyüzlülerin senden nefretle yüz çevirdiklerini görürsün. (Nisa 59-60-61) Meallerde genel itibari ile ‘’Siz Ey İmana Ermiş Olanlar’’ olarak çevrilen ayetleri günümüze çevirecek olursak ‘’Ey İmana Erebilenler ‘’ demek daha mantıklı geliyor çünkü kime sorarsanız sorun iman ettiğini beyan eder ama bizim bakış açımız Kuran olduğu için İmanın merhalelerini göz önünde tutarak bakmak zorundayız. Allah’a iman demek Kur’anın tamamına iman demektir. Peygambere iman Kuran’a iman ile aynı bazda değerlendirilmeli beşer olduğu unutulmadan canlı kuran örneği olarak uyulmalı… Sizden olan Emir sahipleri kısmında izah etmemiz gereken en önemli nokta Hüküm ayetlerinin içerdiği emirler göz önünde bulundurulmalı çünkü İslam tarihi içerisinde bir çok ekol siyasi ve ihtilafi meselelerden ötürü Emir sahipleri hususunda bir birleri ile tartışmış ve farklı görüşler sergilemişlerdir ama bizler tüm mevzulardan uzak Kurani bakış ile baktığımızda ‘’Sizden olan Emir Sahiplerine’’ kısmından anlayacağımız Kur’an hükümleri ile hükmeden, adil olan zalimlere karşı dik mazlumlara karşı merhametli olan emir sahiplerine itaatin farz olduğunu açıklamak zorundayız günümüz şartlarında bu özelliklere sahip olan ne emir sahibi ne de yönetim sistemi mevcut değildir var gibi gözükenler de ise RUHBAN din anlayışı mevcuttur… Bu özelliklere sahip emir sahipleri ve yönetimlerin olmayışı bizlerin sorumluluk bilincini üzerimizden kaldırmayacağı gibi bu vasıfları kendi yaşadığımız âlemde en iyi şekilde sunmak farziyetini yükler AKIL ile sorumlu kılındığımız her hususta Kuran ile bakmak zorundayız. Herhangi bir anlaşmazlık veyahut meselemizi Allah’ın kelamı ve Resulünün ortaya koymuş olduğu hükümlere götürme emri farz kılınmıştır. Ayeti kerimelerde özellikle Münafık kavramının en belirgin özelliklerinden Allah’ın hükümlerini kabul etmiş gibi gözüküp kabul etmeyenleri imanının reddi ele alınmıştır. Bu karakter sahiplerinin belirgin özelliklerinden Hangisine sorarsanız sorun bir iddiadan öteye gitmeyecek şu sözleri duyarsınız Allah vardır Elhamdülillah bende Müslüman’ım Bizim dinimiz yüce bir dindir amma Hüküm içeren ayetlerin bugün uygulanması imkânsızdır o zaman kargaşa çıkar derler! İslam dini yücedir sakın ola dinimizin siyaset yönünün olduğunu söylemeyin bunu söylerseniz dini siyasete alet etmiş olursunuz. Allah’ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur Kuranın indiği günden bugüne değin emrettiği hükümleri günümüz şartlarına uydurarak yontabiliriz zaten o hükümleri biz Resul gibi anlamak zorunda değiliz. Kuran ilkeler kitabıdır. Hükümler kitabı değildir gibi kendi heva ve heveslerini tatmin etmek için menfaatlerini din edinenlerin ortaya atmış oldukları bu ve benzeri münafıkça görüşler ve fikirler günümüz dili ile en kaypakça davranış ve düşünce sistemidir. Onlar hâlâ cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kesin olarak inanacak bir toplum için, kimin hükmü Allah’ınkinden daha güzeldir? (Maide-50) Allah’ın hükümlerini basite indirgeyen tüm anlayışlara karşın Allah açıkça Kur’anın hükümlerinden herhangi biri hususunda kalplerinde en ufak bir burukluğun dahi inançta İtikatta iman olamayacağını beyan eder. Ama hayır, Rabbine andolsun ki onlar, (ey peygamber), aralarında anlaşmazlığa düştükleri her konuda seni hakem yapmadıkça ve sonra da senin kararına kalplerinde hiçbir burukluk duymaksızın tam bir teslimiyetle tabi olmadıkça, (gerçekten) inanmış olmazlar. (Nisa-65) Hüküm ayetleri hususunda herhangi bir ikiyüzlülük göstermek Allah’ın hükümlerini basite indirgemektir. Ey İmana Erebilenler eğer tevhide inanıyor ve tek olan Allah’a tapıyor ve boyun eğiyor isek neden dünya ehlinin önünde boyun bükülüyor ve onlara kulluk yapılıyor bunun nedeni egemen olan para ve zorbalıklarını kabul etmekten başka bir şey değildir. Eğer İhlâslı olduğumuzu iddia ediyor isek! Allah’a karşı göstermemiz gereken ihlâsı samimiyeti dünyevi çıkarlar için değişmeyelim… Rabbimiz kendi heva ve heveslerimiz uğrunda dalmış olduğumuz bu gaflet uykusundan uyandır gönlümüzü iman nurunla aydınlat aciz olduğumuzu idrak etmemizi nasip ederek bize acı ve merhamet et sen sonsuz lütfun ile bizleri sıratel müstakime ilet heva ve heveslerimizin pençesinden kurtar… Mevlüt Hönül Malazgirt. |
13 Nisan 2011, 12:13 | Mesaj No:5 | |
Durumu: Medine No : 6340 Üyelik T.:
19 Ocak 2009 | Cevap: Nisa/60. Ayetin Hükmü Alıntı:
Bu konuda sanırım bir rivayet vardı ki,Münafıklardan birisi bir konuda Hz.Peygamber a.s'e danışmış,onun verdiği hükmü beğenmeyip Hz.Ömer'e de danışmış.Hz.Ömer,Allah rasulunun bu konudaki hükmene razı olmayan o münafığı öldürmüştür.Allah Rasulunun hükmü yanında başka hüküm aramanın iman etmemekle eşdeğer olduğunu bildiren şu ayet nazil olmuş ve Hz.Ömer'in yaptığı hareketin doğruluğu ayetle tescillenmiş oldu: Hayır, Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.(4/Nisa-65)
__________________ Selam Hidayete Tabi Olanlara Kur'an Senin Lehinde ve Aleyhinde Hüccettir(Müslim) | |
14 Nisan 2011, 15:12 | Mesaj No:6 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | Cevap: Nisa/60. Ayetin Hükmü
Değerli Kardeşim Allahın izni ile sormuş olduğunuz sorulara cevabımı akşam verecem...Tevbe hususunda Kavram çalışmam var onuda ayrıca sunarım inş
|
14 Nisan 2011, 15:55 | Mesaj No:7 |
Durumu: Medine No : 6340 Üyelik T.:
19 Ocak 2009 | Cevap: Nisa/60. Ayetin Hükmü Öncelikle ayetlerin mealini verelim: Vaktiyle siz birbirinizle haşir-neşir olduğunuz ve onlar sizden sağlam bir teminat almış olduğu halde onu nasıl geri alırsınız!(4/Nisa-21) Allah sizden (yükünüzü) hafifletmek ister; çünkü insan zayıf yaratılmıştır.(4/Nisa-289 Kim düşmanlık ve haksızlık ile bunu (haram yemeyi veya öldürmeyi) yaparsa (bilsin ki) onu ateşe koyacağız; bu ise Allah'a çok kolaydır.(4/Nisa-30) Kendilerini temize çıkaranları görmedin mi? Allah dilediğini temize çıkarır ve kendilerine kıl kadar haksızlık yapmaz.(4/Nisa-49) Temizlenen, Rabbinin adını anıp O'na kulluk eden kimse kuşkusuz kurtuluşa ermiştir.(87/A'la-14-159 Nefsini temizlemiş olan şüphe yok ki, felâha ermiştir. Ve muhakkak ki, nefsini noksana düşüren de hüsrâna uğramıştır.(91/Şems-9-10) Ne bilirsin o belki temizlenecek.(80/Abese-3) De ki: Arınmayı ve seni Rabbimin yoluna iletmemi ister misin? Böylece ondan korkarsın.(79/Naziat-18-19) Ayetlerin mealleri böyle. Yukarda bahsedilen durum,özel bir durum.O şahsın tevbesinin nasuh mu olduğu yoksa sadece dille yapılan bir tevbe olup olmadığı çok önemli bir durumdur.Tevbenin kabul edilebilmesinin şartları vardır: 1-Kişi Allaha ve insanlara karşı hata-günah işlediğini kabul edecek ve gerçek anlamda pişman olacak. 2-Yapmış olduğu günahlara-hatalara karşı vicdanında sızı duyacak 3-Bir daha o günahı işlemeyecek.Dille tevbe edip de daha sonra tekrar aynı günahı işlemeyecek yani yalama bir tevbe olmayacak. Ya da imkanı olmadığı için o günahı terketmeyecek sadece Allah'a karşı suç işlediğinin bilinciyle tevbe edecek. Bazı insanlar vardır ki yıllarca kumar oynar,bütün malını kumarda kaybeder sonrada "ben tevbe ettim" diye kumarı bırakır.Bu kişinin kumarı bırakması daha çok parasızlıktan kaynaklanır.Eğer tekrar parası olduğunda kumara dönmezse o insan için denilebilir ki "bu adam tevbe etmiş" Bazı insanlar vardır ki yıllarca içki içmiş,sonunda kanser,siroz veya başka bir hastalığı düçar olmuş,doktor "içmeye devam edersen ölürsün" demiş,o da içkiyi bırakmıştır ama bu insan gerçek anlamda tevbe etmemiştir. Bazı insanlar vardır ki yıllarca fuhşiyatın içerisinde bulunmuş,yaşlanınca artık işe yaramaz hale gelince "ben zinaya tevbe ettim" demiştir ama bunun tevbesi de gerçek anlamda tevbe değildir. Kimi ,insan vardır ki emekli olduktan sonra ya da çocuklarımı iş sahibi,ev sahibi yapıp öyle tevbe ederim,hacca gider namazı kılarım diye Allahın emirlerini erteleye durmaktalar ki onların tevbesi de gerçek anlamda tevbe değildir,bir anlamda pazarlıklı tevbedir. İnsan eğer tevbe ettim diyorsa bu tevbesini pratik olarak insanlarda göstermesi lazım,yapmış olduğu hataları-günahların telafisini yapmaya çalışması ve gayret göstermesi gerekir.Laf ile tevbe sadece kendini kandırmaktan ibarettir. Dediğim gibi sizin bahsettiğiniz kişinin durumunu net olarak bilmediğimiz için fazlaca bir şey söylemek,gayba taş atmak gibidir.
__________________ Selam Hidayete Tabi Olanlara Kur'an Senin Lehinde ve Aleyhinde Hüccettir(Müslim) |
14 Nisan 2011, 16:07 | Mesaj No:8 |
Durumu: Medine No : 13108 Üyelik T.:
30 Aralık 2010 | Cevap: Nisa/60. Ayetin Hükmü hocam özür dileyerek bir hatamı düzelteyim bunlarıda öğrendiğim iyi oldu nur suresi 21 28 30 49 ayetleriydi yani nisa değil. |
14 Nisan 2011, 16:17 | Mesaj No:9 |
Durumu: Medine No : 6340 Üyelik T.:
19 Ocak 2009 | Cevap: Nisa/60. Ayetin Hükmü Öncelikle ayetlere bakalım: İnananlar! Şeytana ayak uydurmayın. Kim şeytanın ardına takılırsa, bilsin ki, o, hayasızlığı ve fenalığı emreder. Allah'ın size lütuf ve merhameti bulunmasaydı, hiçbiriniz ebediyen temize çıkamazdı. Fakat Allah dilediğini temize çıkarır. Allah işitir ve bilir.(24/Nur-21) Eğer evde kimseyi bulamazsanız, yine de size izin verilmedikçe içeriye girmeyiniz. Size «Dönün» denirse dönün. Bu, sizi daha çok temize çıkarır. Allah yaptıklarınızı bilir.(24/Nur-28) Mümin erkeklere söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, mahrem yerlerini, korusunlar. Bu, onların arınmasını daha iyi sağlar. Allah yaptıklarından şüphesiz haberdardır.(24/Nur-30) Ama, eğer (Allah ve Resûlünün hükmettiği) hak kendi lehlerine ise, ona boyun eğip gelirler.(24/Nur-49) Bu ayetler mi ?. Nur 21.ayette bahsedilen "Fakat Allah dilediğini temize çıkarır" kısmını soruyorsanız eğer,bu ayet şu anlama da gelebiliyor.:"Fakat Allah dileyeni temize çıkarır" Yani insan temizlenmeyi,arınmayı gerçek anlamda isteyecek ki Allah da onu hidayete yöneltecektir.Bir anlamda namazda gözü olacak ki ezanın sesini duyacak.Yoksa namazda gözü olmayanın kulağı ezanda olmaz diye bir meşhur söz vardır.
__________________ Selam Hidayete Tabi Olanlara Kur'an Senin Lehinde ve Aleyhinde Hüccettir(Müslim) |
16 Nisan 2011, 03:22 | Mesaj No:10 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | Cevap: Nisa/60. Ayetin Hükmü Tevbe hususunda detaylı bir izahat ile konuya açıklık getirmeye çalışacağım Bi İznillah: Yalnız Sana kulluk/ibadet ettiğimiz; için yalnız senden yardım/istiane dileriz. (Fatiha-5) Tevbe Kavramı Kur’ani Kerimde Kelimenin Halleri olarak 27 ve Hal Anlamları olarak 87 yerde geçer: Tabe(u)-Tubtu(l-m)-Tevbetuhum-Tabiatin-Ettaibunel-Tevvabun-Tevvabu-Tevvaben-Yetubu-Tevvabine-Etubu-Tetuba gibi haller ve hal anlamları ile geçer: Tevbe Kavramı: Günah işlemeyi en övgüye layık yolla terk etmek, bırakmak, Özür dilemek yolların en beliğidir. Çünkü özür dileme üç yolla yapılır: 1:Özür dileyen ya ‘’Ben yapmadım’’ der. 2:Ya Şundan ötürü yaptım der. 3:Ya da ‘’Onu Yaptım Hata ettim veya yanlış yaptım. Ve artık onu bıraktım veya ondan beriyim/feragat ettim bu dileme dışında başka bir yöntem yoktur. Bu yöntemlerden ayrı olarak yapılan hata, şer, günah, vb tüm fahşa ve münkerlerden arınma adına yapılmasına TEVBE denir. Çirkin ve fena oluşundan ötürü günah işlemeyi bırakmak, Tevbeden evvel yapmış olduğu günah ve benzeri her tür fiilinden dolayı pişmanlık duymak. Rabbine karşı vereceği sözde durmak üzere azmini ortaya koymak. Tevbeyi yeniden dirilme olarak ele alarak daha öncesinde işlenmiş olan tüm fahşa fiilleri telafi etmek için gayretini sarf etmek gibi tüm unsurlar bir araya getirildiğinde ismi TEVBE olur. Siz ey imana ermiş olanlar! Nasuh/Gönülden tevbe ederek Allah'a yönelin! Umulur ki Rabbiniz kötü fiillerinizi yok eder ve Allah'ın Peygamberi ile o'nun inancını paylaşanları utandırmayacağı o Gün, sizi içinden ırmaklar akan bahçelere koyar. Onlar, önlerinden ve sağ taraflarından hızla ışık yayarlar ve "Ey Rabbimiz!" diye yalvarırlar, "Bu ışığımızı ebediyyen parlat ve günahlarımızı bağışla! Çünkü Sen her şeye kadirsin!" (Tahrim-8) Allah’tan mağfiret hidayet isteme esnasında Kur’anın esas aldığı yakarış arınmanın adı NASUH TEVBEDİR. Gönülden yaşamı boyunca yapmış olduğu tüm hata ve günahlardan Pişmanlık duyduğunu Dil ile ikrar azaları ile amel kalbi ile tasdik etmek olan tevbe Allah’ın kulları hakkında en sevdiği şeylerden olup hiçbir zaman kapısı kapanmayan bir dönüştür. Tevbe eden kişilerin geneli geçmişten kalan birçok izi silmek hususunda sorun yaşamakta ve tevbe ettikleri halisane niyete tam anlamı ile kavuşmama hususunda sorun yaşamaktadırlar. Sunacağımız şu örnek bir nevi aydınlatmaya faydalı olur inş. Örneğin: Beyaz bir kağıt parçası karardığında onu eski haline döndürmek ne kadar zor olduğunu idrak ettiğimize göre veya kırık bir cam parçası birleştirildiğinde tam anlamı ile içinde barındırdığı pürüzlüğü gideremediğine göre insanlarda aynı şekilde tevbe edişleri ile yaradılışta var olan FITRAT’A dönüşü istemelerine rağmen tam anlamı ile olmadığında bunu kendilerine bir kayıp zannederek eski yaşamlarına dönüşe meyil edebilirler. bundan sakınmanın mertebesi ise masiyet ve günahlara bulaşmamak ve o günahlara sevk eden her tür ortam ve arkadaşlıktan uzak durmak ile olur. Ve Musa, halkına (dönüp) "Ey halkım!" demişti. "Doğrusu buzağıya taparak kendinize karşı suç işlediniz, o halde tevbe ederek (tekrar) Yaratıcınıza yönelin ve nefsinizi yok edin; bu, sizin için Yaratıcınızın katında en hayırlısı olacaktır." Bunun üzerine O, tevbenizi kabul etmişti: Çünkü yalnız O'dur tevbeleri kabul eden, Rahmet Dağıtan. (Bakara-54) …Ve siz, ey müminler, hepiniz topluca, günahkârca davranışlardan dönüp Allah'a yönelin ki kurtuluşa, esenliğe erişesiniz! (Nur-31) Bu suçu işledikten sonra tevbe edip kendisini ıslah edene gelince, kuşkusuz Allah onun tevbesini kabul eder: Allah çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır. (Maide-39) Ancak, pişman olup Allah'a yönelen, inanıp dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyanlar bunun dışındadır; zaten hiçbir haksızlığa uğratılmadan cennete girecek olanlar da işte böyleleridir; (Meryem-60) Kuşku yok ki, ben tövbe edip iman edenlere iyi ameller işleyip doğru yoldan ayrılmayanlara karşı affediciyim. (Taha-82) Yalnız tevbe edip iyi ameller işleyenler hariç. Allah, böylelerinin kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah affedicidir ve merhametlidir. (Furkan-70) Devamı Gelecek İnşaAllah.... |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Kuran-ı Birde böyle okuyun Şems Suresi ilk 9 Ayetin İşari Tefsiri | Esadullah | Kur'ân-ı Kerim Genel | 0 | 27 Ekim 2013 13:00 |
Bu Ayetin, Ölüye Diyecek Bir Şeysi Yok.... | Esma_Nur | Videolar/Slaytlar | 0 | 04 Kasım 2012 14:43 |
Nisa/59 Ayetin Hükmü | TELMİHA | Kur'ân-ı Kerim Genel | 0 | 05 Ağustos 2012 03:14 |
Mustafa İSLÂMOĞLU'nun Gerekçeli Meal-Tefsir Kitabında Bir Âyetin İnkârı | nuryuzlum | Hafta'nın Konusu | 16 | 13 Mayıs 2009 18:59 |
Nisa 105-109 | akgün | Tefsir Çalışmaları | 0 | 26 Kasım 2008 21:38 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|