Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.İLİTAM İLAHİYAT LİSANS TAMAMLAMA.::. > İlitam 4.Sınıf Dersleri > Kur'an ve Hadis İlimleri

Konu Kimliği: Konu Sahibi Medine-web,Açılış Tarihi:  20 Aralık 2013 (07:27), Konuya Son Cevap : 20 Aralık 2013 (07:28). Konuya 2 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 20 Aralık 2013, 07:27   Mesaj No:1
Medineweb Site Yöneticisi
Medine-web - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medine-web isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1
Üyelik T.: 14Haziran 2007
Arkadaşları:8
Cinsiyet:Erkek
Yaş:50
Mesaj: 3.036
Konular: 340
Beğenildi:1437
Beğendi:478
Takdirleri:10498
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Kuran ve Hadis İlimleri Ünite 4-5-6

Kuran ve Hadis İlimleri Ünite 4-5-6

ÜNİTE 4KU’AN VE TARİH BİLGİSİ


Araplar soy olarak güney Arapları atası olan Kahtanın ile Kuzey Arapların atası olan Adnana dayanmaktadır. Asıl Araplar kahtanın soyundan gelenlerdir. Adnan soyundan gelenler ise sonrandan Araplaşmış(musta’rabe) olanlardır. Arapların dilerlide kökü Akkadçaya kadar giden sami diller topluluğunun bir üyesidir. Bu dil ailesi içerisin de Ugaritçe, İbranca, Fenikece, Aramca, Süryanice, Habeşçe dilleri sayılmaktadır.
Kuranda Kıssalar:
Kuranı kerim, insanlar gerçeği daha iyi anlasın, daha iyi ders ve ibret alsın, ilahi mesaj ve hidayet yolunu daha kolay kavrasın diye çeşitli beyan ve üslup şekillerini kullanmaktadır. Kıssa,anlatmak,haber vermek,bildirmek,rivayet etmek,sözü nakletmek,hikaye etmek,izlemek,iz takip etmek,kesmek anlamlarına gelir.
Kasas; Kuranda önemli bir yekun teşkil eden tarihi olaylara denir. Kasas kıssaların, dini, edebi ve tarihi karakterini yansıtan en uygun bir isim olduğunu görmekteyiz.
Kıssa kelimesinin kökünde var olan temel anlamlar:
1-İz sürmek, birini takip edip arkasından gitmek 2-Bir kimseye bir haber veya sözü bildirmek, açıklamak, anlatmak 3-Birşeyi makasla kesmek, kırkmak 4-Aynı kökün aslında isim olup mastar anlamında kullanılan kasas ve kass kelimelerine baktığımızda, gögüs, göğsün başı, ortası vs anlamlarına gelmektedir.
** Kuran, tarihi olayları, mesajı muhataplara ulaştırmak için araç olarak kullandığı bir gerçektir, diğer taraftan kuran bir tarih kitabı da değildir. Dolayısıyla tarihi, tarih için anlatmamıştır. Kuranın tarihi anlatma keyfiyeti, onun asıl hedefi olan dini gayeyi gerçekleştirecek miktarda ve ölçülerde gerçekleşmiştir.
** Kuran kıssalarının anlatım metodu muhatabın zihnini ve dikkatini dini gayeden uzaklaştıracak tarihi tafsilattan kaçınmayı gerektirmektedir.
** Kuranın kıssa üslübu, birinci derecede müminlerin ruhlarına, kalplerine, akıl ve vicdanlarına inanç esaslarını sağlam bir şekilde yerleştirmek için etkili bir araç olarak kullanılmıştır.
** Kuranın ilahi mesaj olma özelliğine paralel miktar ve ölçüde de olsa kıssalar üslubunda tarih de vardır, insanlar arasında yaygın olan tarih anlayışından farklı bir tarih anlayışı da şüphesiz sergilenmektedir.
Kuranın anlatım,üslub ve metodu incelendiğinde üç temel mucizeli temayı görmekteyiz.
1-Dindir,dini mesajın verilmesidir. 2-Parlak bir edebi üslub ve belağatın hakim olmasıdır. 3-Kuranın temel gayesi ve çerçevesi ölçüsün de anlatılan tarihtir.Edebi üslub ve tarih,dini gayeyi gerçekleştirmede bir araç olarak kullanılmıştır.
Kuran üçlü koruma ile tevatüren günümüze kadar gelmiştir.
1-Kuran hem kalblerde ezberden 2-Satırlarda yazıyla korunması 3-Dinlenerek ezberlenmesi.
Diğer Kutsal kitaplar neden Kıyamete kadar korunmamıştır?
Kuranın dışındaki kutsal kitaplar ebediyen geçerli kalmak üzere değil de belli zamanlarda geçerli olmak üzere gönderilmişlerdir.Kurana gelince kendisinden önce gönderilmiş bütün kutsal kitapları doğrulayıcı onları kollayıp gözetici tamamlayıcı olarak kıyamete kadar geçerli olmak üzere gönderilmiştir.
Sebebi Nüzûl.
Sahabe,tabiun ve tebei tabiinden olan müfessirler Kuranı esbabı nüzul ile tefsir etmişlerdir.Hatta başlangıçta tefsir ilmi sebebi nüzulü bilmekten ibarettir.denilmiştir.
Tarifi:Nüzul ortamında gelen bir hadise veya Hz.Peygambere yöneltilmiş bir soruya vuku bulduğu günlerde bir veya daha fazla ayetin hadiseyi /soruyu kapsayan nitelik ve özelliklerini içermek cevap vermek veya hükmününü açıklamak üzere inmesine vesile teşkil eden ve vahyin nazil olduğu ortamı tasvir eden rivayete sebebi nüzul denir.
a-Esbabı nüzul ancak sahih nakille bilinebilir.(Müsned-merfu olan rivayetler).Sahabenin icma ettiği nüzul ortamına ait bilgiler nüzul ortamını yansıttığı için hüccettir.Tabiundan gelen esbabı nüzul rivayetleri ise hadis usulünde mürsel olarak adlandırılmıştır.Nüzul ortamına ait durum sahabinin ismi anılmaksızın rivayet edilmişse bu da Ref(hadisi,Hz.Peygambere kadar ulaştırıp merfu olarak rivayet etmedir.)Ancak onların ref etmeleri mürsel hükmünü almaktadır.
Esbabı nüzul rivayetlerinin sigaları iki guruba ayrılır.
1-Sebeb ifade etmede nass olan kalıplar(rivayetler): Bu kalıpla(Sebebu nüzilil ayeti keza;fe enzelallah;hadese keza fenezalet;suile an keza fenezelet) rivayet edilmiş bir haberin başka bir unsura ihtiyaç olmadan ayetin gerçekten inmesine neden olan hadiseyi anlattığı anlaşılabilir.
2-Sebeb ifade etmede nass olmayan kalıplar(rivayetler);Bu kalıpla(Nezelet hezihil ayetü fi keza;ahsibü hazihil ayeti nezeleh fi keza;muradullahi min hezihil ayeti keza tedullul ayetu ala keza) rivayet edilmiş bir haber söz konusu ayetin gerçek sebi nüzulünü ifade etmez;yani nüzul dönemine ilişkin bir resim tasvir etmez.
Kuranı Kerimi anlama çabasında Esbabı nüzulden yararlanmanın sınırlarını belirleyen ilkeler.
Genel ilkeler:
a-Esbabı nüzul rivayetlerinin tamamını ihata etmek mümkün değildir.
b-Esbabı nüzulü bilmeden de Kuranı anlamak mümkündür.
Özel ilkeler:
a-Sebebi nüzulü bilmenin muktezayı hali(durumun gerektirdiğini,gereğini)bilmek gibi olduğu hallerde esbabı nüzul bilinmelidir.
b-Sebebi nüzulü bilmenin Kuranın zahir naslarını mücmel naslar konumuna getirme şüphesi ve güçlüğü bulunduğu hallerde esbabı nüzul bilinmelidir.
c-Kuranın anlaşılmasında sebebi nüzule olan ihtiyacı ilk planda Kuran belirlemelidir.
Kuranı Kerimin anlaşılmasında esbabı nüzule olan ihtiyacın sınırlarını belirledikten sonra bu ilkeleri tamamlayan ilkelerde şunlardır.
1-Sebebi nüzul rivayetleri hadis usulü açısından tenkide tabi tutulmalıdır. 2-Sebebi nüzul rivayetleri tasnif edilmelidir. 3-Kuranın bütünlüğü dikkate alınmalıdır. 4-Siyak-sibak göz önünde bulundurulmalıdır.
Esbabı Nüzul Kaynakları
1-İbni Şihab ez Zühri-Tenzilatül Kuran / 2-Ali b.El Medini –Esbabün Nüzul / 3-El Vahidi-Esbabün Nüzul /4- İbni Teymiye-Et tibyan fi nüzülil kuran / 5-Es-suyuti-Lübabün Nükul fi esbabin nüzul /6- Abdulfettah el Kadi,Sahabe müfessirlere göre esbabı nüzül.
Mekki-Medenî
Mekki sureler ve ayetler genellikle kısadır. Ana konu akide, inaç, tevhid ve ahlak merkezlidir. Ayet ve sureler kısa, ifadeler vecizdir, Ayetlerdeki üslub canlı,hareketli,vurgulu,şiirsel ve vicdanları etkileyici, duyguları,düşünce ve tefekkürü harekete geçiren özelliklere sahiptir.
Medeni sureler ise ayet ve sureler uzundur.Medeni ayetlere hukiki hükümleri vazaden fert,aile,millet,ve milletlerarası düzeni sağlayıcı prensibleri tafsilatlı bir şekilde anlatan sakin bir nesir üslubu hakimdir.İman ve tevhid mekki olsun medeni olsun bütün Kuranın ana konusudur.Hicretten önce nazil olanların mekki hicretten sonra nazil olanların da medeni olarak kabulü meşhur olan görüştür Hicretten sonra mekkede bile inse yinede medenidir.Mekke ve civarın da inenler mekki,Medine ve civarında inenler de medenidir.
Mekki ve Medeniyi Bilmenin Faydaları
1-Kuranı tefsir etmede kolaylık sağlar.
2-Kuranın beliğ üslublarından zevk almaya ve davet üslubu olarak yararlanmaya yardım eder.
3-Kuranın teşri tarihi bilinir ve davet metodu anlaşılır.
4-Kuranın ne derece sağlam ve güvenilir bir şekilde bize kadar geldiği gerçeği ortaya çıkar.
5-Hz.Peygamberin hayatını öğrenmeye vesile olur.
Mekki Surelerin Özellikleri
1-İçinde secde olan her ayet mekkidir.2-Kella lafzının geçtiği her sure mekkidir.3-Ya Eyyühan-Nas hitabının bulunduğu,ya eyyühellezine emenu hitabının bulunmadığı her sure mekkidir.Hac suresi hariç.4-Bakara suresi hariç içinde peygamberler ve geçmiş milletlerin kıssalarının anlatıldığı her sure mekkidir.5-Bakara hariç içinde Adem ve iblis kıssalarının anlatıldığı her sure mekkidir.6-Bakara ve Ali İmran sureleri hariç hece harfleri (hurufu Mukatta) bulunan sureler.mekkidir.
Medeni Surelerin Özellikleri
1-Hadler(hukuki cezalar) ve miras payları bulunan sureler medenidir.2-Ankebut suresi hariç münafıkların zikredildiği sureler medenidir.(ankebut ilk 11 ayet medenidir)3-Cihada izin ve cihad hükümleri ihtiva eden sureler medenidir.4-Ehli kitaptan bahseden sureler medenidir.
Nâsih-Mensûh
Nesh:Şeri bir hükmün daha sonra gelen şeri bir hükümle yürürlükten kaldırılmasına nesh denir.Buna göre önceki şeri hükmü yürürlükten kaldıran yeni hükme Nasih,hükmü ilga edilen önceki hükme Mensuh,bu olayada Nesh denilmektedir.
Beda ve Tahsis kavramları bazen neshle karıştırılır.Beda;gizlilikten sonra açıklık,önceden var olmayan bir görüşün ortaya çıkmasıdır.Ancak ilmiyle her şeyi kuşatan Yüce Allah için hiçbir şey gizli olmayacağı için Beda Allah için muhaldir.
Tahsis ise umumi olan bir hükmün bazı fertlere tahsis edilmesi demektir,veya genel bir hükmün bazı fertlere hasredilmesidir.Neshi inkar edip tahsisi kabul eden kişi mutezili müfessir Ebu Müslim el-İsfehani dir.Türkiyede merhum Ömer Rıza Doğrul da neshi kabul etmez. Muhammed el Cebride neshin vukuunu reddeder. Süleyman ateş te neshin vukuunu kabul etmeyip sonradan gelen ayetlerin yazılmamış ve peygambere unutturulan ayetler olduğunu iddia eder. Muhammed Abduhda Hz.Peygamberin masuniyetine ve kuranın korunması ilkesine aykırı düşeceği için bu fikre karşı çıkar. Kuranda asıl olan nesh değil,ihkamdır,yani normal olarak ayetler mensuh değil,muhkemdir. Asrımızda Mısırlı alim Mustafa Zeyd nesh le ilgili en-Nesh fil Kuranil Kerim adlı bir eseri vardır.
NOT:Nesh inanç ve temel ahlaki değerlerle ilg,ili ayetlerde değilde emir,yasak ve muamelatla ilgili hükümlerde olabilir.Subhi es-Salihin deği gibi Nesh olgusunu davetmetodu,teşri metodu,tedricilik,veya aşama aşama tebliğ ve eğitim metodu olarak çelişkileri ortadan kaldıracaktır.
__________________

Büyükler fikirleri,Ortalar olayları,Küçükler kişileri tartışır.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Medine-web 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Medineweb Görsel ve Slayt arşivi( kaybolmaması... Medineweb.net Videolar Medine-web 5 210 23 Eylül 2024 20:24
Mustafa İslamoğlu Sözler Medineweb.net Videolar Mihrinaz 2 391 30 Nisan 2023 16:51
Şirk Hakkında Kuran Ne Diyor? Medineweb.net Videolar Medine-web 0 262 29 Nisan 2023 18:52
DÜNYA KABE'NİN NERESİNDE Hacc-Umre-Kurban Medine-web 0 1103 27 Nisan 2020 21:40

Alt 20 Aralık 2013, 07:27   Mesaj No:2
Medineweb Site Yöneticisi
Medine-web - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medine-web isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1
Üyelik T.: 14Haziran 2007
Arkadaşları:8
Cinsiyet:Erkek
Yaş:50
Mesaj: 3.036
Konular: 340
Beğenildi:1437
Beğendi:478
Takdirleri:10498
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Kuran ve Hadis İlimleri Ünite 4-5-6

ÜNİTE 5


** ilk dönem tefsir peygamberimizin getirdiği açıklamalarla başlamıştır.
Hz. Peygamberin Tefsirinden örnekler
1-Bakara 238. “saltul vusta “ kelimesinin ilkindi namazı olarak açıklamıştır.
2-Bakara 196 hac esnasında fidye meselesinde fidye miktarı fidye miktarı ifade edilmemiştir. Hz. Peygamber tarafından bu miktar üç gün oruç veya altı fakiri doyurmak şeklinde belirtmiştir.
3-bakara 143 “vasa” kelimesinin “adl “ olarak açıklamıştır.
4-Ali İmran 97 “sebil” kelimesini “azık ve dişi binek devesi” olarak açıklamıştır.
5-İsra 79 “makam” kelimesini “şefaat” olarak açıklamıştır.
Sahabe dönemi tefsiri
Sahabenin tefsirini temelde iki kategoride görmek mümkündür.
1-müşahedelerine dayalı açıklamaları
2-kişisel bilgi ve kavrayışlarına göre yaptıkları açıklamalar
İsrailiyat; Sahabiler kuran kıssalarının açıklanmasında Yahudi ve Hıristiyan kültüründen de yararlanıyorlardı. Bu yararlanma sonucu oluşan bilgilere ve yorumlara Tefsir terminolojisinde israiliyat denir.
** İbn Abbas ve öğrencileri rey tefsirine öncülük etmişlerdir, daha ileri noktalara götüren İbn Abbasın öğrencisi Mucahid dir.
Sahabilerin Kuran Tefsiri kaynakları; Hz.Peygamber, Arap Dili ve Edebiyatı, Kendi müşahedeleri, ve Elhli Kitap alimleri olarak sayılabilir.
Sahabeler arasında Tefsir alanında şöhret bulmuş isimler; Abdullah ibn Abbas, Abdullah ibn Mesud, Ali b.Ebi Talib, Ubey b. Kab, Ebu Musa el-eşari, zeyd b. Sabit, Ebu Hureyre, Abdullah b. Zubeyr.
Abdullah b. Abbasa Tercumanul Kuran adı verilmiştir.
Sahabe Tefsirinden örnekler.
1-Şura 23. “kurba” kelimesini İbn Abbas “sizinle aramızdaki yakınlığa riayet edin” olarak açıklamıştır.
2-Enfal 22 ayeti İbn Abbasın tefsiri
** Rivayet Tefsirlerinin gövdesini, büyük ölçüde tabiilerin görüş ve açıklamaları oluşturur.
Tabiun dönemi tefsirinin özellikleri:
1-Tabiun döneminde kelime ve kavramların açıklamaları daha ayrıntılı bir görünüm arzeder.
2-Müşkil ve mübhem kelimelerin izahı yanında geniş fıkhi izahlar yapılmıştır ve ayetlerden çeşitli hükümler çıkarılmıştır.
3-Ahirete dair gayb alemine ilişkin açıklamalar da bu dönemin özelliklerinden biridir.
4-Kelimelerin ve ifadelerin açıklanmasında şiirlerden delil getirilir, garib kelimeler biraz daha geniş bir biçimde açıklanırdı.
5- İsraili rivayetlerin yoğun olarak Kuran tefsirine girişi tabiun dönemine rastlar.
6-Sistematik olarak Kuranın bütününü tefsire konu eden anlayışa bırakmıştı.
Tabiun Tefsirinin kaynakları: Sahabe, Ehli Kitap, Kendi bilgi ve kayrayışlarıdır.
Tefsirin Tedvini: kaynaklardaki bilgiler ışığında bakıldığında Kuran Tefsirine ilişkin yazılı belgelerin İbn Abbas la başladığı söylemek yerinde olacaktır.
** Mukatil b. Süleyman ‘ın tefsiri Kuranın tamamının tefsiri mahiyetindedir.
** Kitabut-Tefsir; ilk dönemlerde müsnedlerde karışık bir biçimde yer alan haberler, sonraları çeşitli musannaflarda, camilerde ve sünnetlerde kitabut tefsir başlığı altında aynı bir bölümde yer almışlardır.
Tefsir Tarihine baktığımızda iki temel tercihle karşılaşırız
1-Kuran tefsirini, Hz. Peygamber ve ilk iki neslin açıklamalarından ibaret gören anlayış,
2-Bu malzemenin yanında kişisel bilgi ve tecrübeye dayalı akıl yürütmeyi, kişisel anlama, değerlendirme, açıklama ve yorumlamayı esas alan anlayıştır.
3-İçe doğuş, keşf, ilham ve sezgi gibi diğer insani kuvvetlerin anlama ve yorumlamada etkin kılınmasını öngören anlayışa işaret etmektedir.
Tefsirde esas alınan üç araç; Öncekilerin görüşleri, akli çaba, ilham
Rivayet Tefsiri; Ayetlerin tefsirine ilişkin Hz.Peygamberden sahabeden ve tabiundan nakledilen rivayetleri bünyesinde toplayan tefsirlerdir. Akli tefsirde denir.
Çağdaş Ulumul kuran ve Tefsir usulü çalışmalarında rivayet tefsirinin kaynakları; Kuran, Sünnet, Sahabe ve tabiun görüşleri.
** Kuranın kuranla tefsiri, müfessirlerin Kuranı kendi bütünlüğü içinde anlayıp açıklaması demektir.
Rivayet Tefsirleri; İbn Cerir et Taberinin Camiul beyan an Te’vilil Kuran, İbn Ebi Hatim Tefsirul Kuranil Azim, Ebul Leys es Semerkandinin Tefsiri, El Vahidi nin el –Veciz fi tefsiril Kuranil Azimi, el Bağavi nin, Mealimut Tenzili, El Atiye nin el-Muharrerul Veciz fi Tefsiri Kitabil Azizi, İbn Kesir in Tefsirul Kuranil Azimi, Celaluddin es Suyuti nin ed-Durrul Mensur fit Tefsir bil Mesuru, Cemaluddin el Kasiminin Mehasinut Te’vili
Rivayet Tefsiri 3 noktada tenkit edilmiştir.
1-Uydurma haberlerin çokluğu
2-İsrailiyyata yer verilmesi
3-İsnadların hazfedilmesidir.

DİRAYET TEFSİRİ; (rey) Bu tefsirde, müfessirler ayetleri açıklarken Arap dili ve edebiyatı, tarih dinler tarihi, felsefe, tabii bilimler, tıp, matematik, astronomi gibi pek çok disiplinin verilerinden yararlanmıştır. Tefsir yapanın Kendi bilgi biriminin öne çıktığı tefsirdir.
a-Çok yönlü Dirayet Tefsirleri, Söz konusu tefsirlerde hepsi hakkında genel konuşursak dilbilimsel analizler, edebi sanatlar bağlamında açıklamalar, kıraate ilişkin açıklamalar, kelami, fıkhi, ahlaki,felsefi yorumlar ve tahliller, doğa bilimleri çerçevesinde değerlendirmeler, tıbbi vb. izahlar yer alır.
** Hud b. Mukakkem el –Huvvarinin Tefsiru Kitabillahil Azimi Haricilerin ibadi koluna mensuptur.
b-Tek yönlü Dirayet Tefsirleri; yalnızca daha çok ilgi duydukları alanlarla sınırlı kalmayıp diğer alanlara da ilgi göstermişlerdir. Tefsir tarihi çerçevesinde karşımıza çıkan bir başka olgu da müfessirlerin özellikle bir konuş bir disiplin ve bir ilgi noktasından yola çıkarak Kuranın belirli bölümleri üzerine yoğunlaşmalarıdır.
1-Dilbilimsel (filolojik)tefsir; fetihlerden sonra çeşitli ırklar, kültürlere, dinlere, dillere ve medeniyetlere mensup insanlar, islama girmesiyle bu yönde yapılan tefsirlerdir. Kuranı dilbilimsel ağırlıklı bir biçimde tefsir edenler, eserlerine, Meanil Kuran, Garibul Kuran veya Mecazul Kuran isimleri vermişlerdir.
2-Fıkhi Tefsir; Kuranın ibadet ve hukukla amelle ilgili ayetlerini açıklamayı ve onlardan hükümler çıkarmayı amaç edinirler. Çoğunlukla ahkamla ilgili ayet üzerinde durulmuştur. Bu tefsirler yaygın olarak Ahkamul Kuran diye adlandırılmıştır, müfessirler, ahkam ayetlerini, kedi mezheplerinin ilkelerine ve kabullerine bağlı kalarak yorumlamaya çalışmışlardır. İmam eş-Şafii nin Ahkamul Kuranı, etTahaviy Ebu Cafer,Ahmet b. Muhammed in Ahkamul Kuranı, Cessas ın Ahkamul Kuranı, Ebubekr ibnul Arabi nin Ahkamul Kuranı,.
3-İlmi Tefsir; Kuranda çeşitli ilimlere, ilmi keşiflere, icadlara ve sonuçlara işaretler bulunduğu düşüncesinden doğmuştur. Dolayısıyla bu düşünceye dayalı tefsirde kuranın bazı ayetlerinin doğa bilimleri alanındaki gelişmeler ışığında yorumlanması söz konusudur. İlmi tefsir hareketleri Gazaliyle başlamıştır. İhyasında ve Cevahirul Kuranında bu kabil açıklamalara yer vermiştir.
İlmi tefsir, kuranı bir bilimler ansiklopedisi gibi algılamaya yol açtığı için eleştirilmiştir. Batının meydan okumaları karışında siyasi, askeri, iktisadi, ilmi, fikri vb alanlarda güçsüzlüğünü yoğun bir biçimde hisseden İslam dünyasının kuranda bilimsel unsurlar arama çabasının bu tefsire hareketlilik kazandırmıştır.
4-Felsefi Tefsir; Müslüman filozoflar kuranı baştan sona tefsir etmemişlerdir, ancak kuranın bazı ifadelerini ve kelimeleri hakkında fikir yürütmüşlerdir. Lafza bağlı kalmamışlardır. Mesela; ibn sina vahyi insanlara verilen üst seviyedeki bir sezgi kuvveti olarak görür.
5-Tasavvufi Tefsir; Sufi müfessirlerin, alimlerin, kuran ayetlerinin lafzi/zahiri anlamlarının dışında başka manalar aramaları sonucu ortaya çıkmış bir tefsir tarzıdır.
Tasavvufi eserler; Sehl b. Abdullah et-Tusterinin Tefsirul Kuranil Azim, Ebu Abdirrahman es-Süleminin Hakaikut Tefsiri, Kuşeyrinin Letaiful işarat bi Tefsiril Kuranı, İsmail Hakkı Bursevinin Ruhul beyanı,
Yenilikçi Tefsir Çalışmaları; Bu yaklaşım geçmişteki tefsir geleneğine eleştirini vurgulu bir şekilde yaparak ortaya çıkmıştır. Kuranın bir hidayet kitabı olduğu ve hayata yön vermesi gerektiği belirtilmiştir. Öncelikle Cemalettin Afgani tarafından dile getirilmiştir. Buna göre Müslümanların geri kalış nedeni olarak İslam geleneğidir ve bu durumdan çıkmak için kuranın yeniden okunması ve yorumlanması gerekmektedir,
Reşit Rıza ; Tefsirul Menar isimli tefsir vardır, bu eser yenilikçileri etkilemiştir. İlk defa çağdaş düşüncenin gerekleri doğrultusunda tefsir örneklerinin yapıldığını görürüz.
Muhammed İzzet Derveze; et-Tefsirul Hadis adında bir tefsir yazmıştır. Bu tefsirde gittikçe gelişen olan tarihsel-eleştirel tutumun etkisini görmekteyiz, derveze tefsirinde mushafta takip edilen sure sıralamasını değil, surelerin tarihi olarak iniş sırasını esas almıştır. Bu tefsir tarihinde ilk uygulamadır ve Kuranın tefsiri için en uygun yoldur.
Cemalettin Kasımi; Mehasinut Te’vil , bu tefsirde bir yandan islamın ilk ve saf kaynağına dönüş şeklinde bir tutum görmekteyiz, bu yeni bir tür selefilik olarak görülebilir. Bu tutumda bir yandan da çağdaş dönemde batıda ortaya çıkan düşünce kalıplarının Kuran tefsirinde uygulamaya başlandığını görüyoruz. Onlara göre, İslam geçmişteki bidatlerden temizlenmeli ve Kuran yeni yaklaşımlarla yeniden yorumlanmalıdır.
İlmi Tefsir Çalışmaları; Tefsirde bu yaklaşım kuranın çeşitli ilimlere, bilimsel buluşlara bazı atıflar bulunduğu düşüncesinden ortaya çıkmıştır. Gazali ni Cevahirul Kuran, Fadreddin er-Razi nin yazdığı tefsir bu tefsire örnektir. İlmi tefsirde görülen çaba, kuranın bugünkü bilim ile çelişmediği ortaya koyarak onun bilim karşısındaki durumunun bir savunmasını yapmak şeklinde ortaya çıkmıştır. El-İskenderani Keşfül israrin Nuraniye, Gazi Ahmet Muhtar Paşa(Serrairul Kuran), Tantavi Cevheri (cevahirul kuran)




İdeolojik Tefsir Çalışmaları: Bütün dünyada ideolojilerin gündeme gelmesi ve İslam dünyasının çeşitli bölgelerinin sömürge yönetimleri altında kalması sonucunda çağdaş bir tutum olarak ortaya çıkmıştır. Bu yorumlarda İslam ve kuranın getirdiği mesajın özgürleştirici siyasal bir ideoloji olarak algılanışını görürüz. Etkili isimlerden birisi, Ebul Ala el-Mevdudidir, Tefhimul kuran adında tefsir vardır.
Bir diğer tefsirci; Seyyid Kutub tur. Kuranı anlama çabası, onun indiği döneminin kültürel ve fikri ortamından çok, kuranın indiği ortamdaki mücadele ortamını kavramaktan geçmektedir, ona göre kuranın anlamak için ilk Müslümanların verdiği mücadeleyi örnek almak gerekir, bu bakımdan onun bu yaklaşımını romantik-ideolojik selefilik olarak adlandırılmak mümkündür.


Tarihsel Tenkitçi Tefsir Çalışmaları: Kuranı doğru anlamak için inmiş olduğu zaman dilimini, tarih dilimini, Sosyal,dini, ekonomik vb durumları iyi değerlendirmek lazımdır.
Bu tefsirde etkili olan isimler;
1-Emin el-Huli,; Kuran tefsirinde öncelikle aynı konu birliğine sahip ayetlerin bir araya getirilmesi gerektiğini belirtir. Huli konulu tefsir çalışmasının geliştiren kişi olmuştur.
2- Aişe Abdurrahman,;Nassın içerisinde meydana geldiği ortamı dikkate almayan eski müfessirleri, tenkid etmiştir, o semantik yöntemi de uygulayarak kuranın çeşitli iniş aşamalarında sözcüklerin kazandıkları anlamları tespit etmeye çalışmıştır. Arap dili edebiyatına ilişkin önemi vurgulamıştır.
3-Ahmet Halefullah, ;bu yöntemi Kuranın kıssalarına uygulamış ve onları kuranda söyledikleri zaman dilimi bağlamında değerlendirmek gerektiğini ileri sürmüştür. Kuranda anlatılan kıssalar aslında psikolojik amaçlı olarak kullandığı unsurlardandır. Ve diğerleri Ebu Zeyd, Fazlur Rahman, Muhammed Arkoun, Hasan Hanefi,
__________________

Büyükler fikirleri,Ortalar olayları,Küçükler kişileri tartışır.
Alıntı ile Cevapla
Alt 20 Aralık 2013, 07:28   Mesaj No:3
Medineweb Site Yöneticisi
Medine-web - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medine-web isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1
Üyelik T.: 14Haziran 2007
Arkadaşları:8
Cinsiyet:Erkek
Yaş:50
Mesaj: 3.036
Konular: 340
Beğenildi:1437
Beğendi:478
Takdirleri:10498
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Kuran ve Hadis İlimleri Ünite 4-5-6

ÜNİTE 6:TEFSİR TARİHİ


Mukâtil b. Süleyman, 80/699 tarihinde Belh’te doğmuş, 150/767 senesinde de vefat etmiştir. Mukâtil, çeşitli biyografik ve bibliyografik eserlerde, siyasî ve kelâmî fikirleri yönünden tenkide uğramışsa da Tefsir İlmi sahasında, Kur’ân dilinin lügat, nahiv ve belâğat inceliklerine vâkıf oluşu ve bunun yanında başarılı aklî terkip ve tahlillerde bulunuşu sebebiyle muteber şahsiyetler tarafından takdir edilmiştir.


Müfessirin pek çok eseri yanında ilk fıkhî tefsirlerden birisi olan Tefsîru’l-Hamsi Mieti Âyetin mine’l-Kur’ân adlı eseri ile birlikte Kur’ân kelime bilgisi açısından önem arz eden el-Vücûh ve’n-Nezâir adlı eserini zikredebiliriz.


Mukâtil’in tefsiri, et-Tefsîru’l-Kebîr, Tefsîru Mukâtildiye de anılır. Kur’ân’ın tamâmını âyet sırasına göre içine alan bir tefsirdir. Bu özelliği ile bize kadar ulaşan ilk tefsir olarak kabul edilmektedir. Eserde muğlâk kelimelerin izahları yapılmakta, vücûh ve nezâir üzerinde durulmaktadır.
-Muğlak kelimelerin izahları yapılmaktadır
-Vücuh ve nezair üzerinde durulmakta
-Ehli kitabı tasvir eden ayetler izah edilirken veya sebebi nüzülleri verilirken bol bol şahıs adları zikredilmektedir.
-Kuran kıssaları ile ilgili lüzumsuz ayrıntılara girilmektedir
-Tefsirde yer yer israili haberlere ve tarihi hadiselere yer verilmektedir
-Eserde herhangi bir mezhep mücadelesine rastlanılmaz
-Eserde hemen hemen isnad yok gibidir, nadir olarak bazı ayetlerin tefsirinde isnad bulunur.


El-Ferrâ144/761-62’de Kûfe’de doğdu. Çocukluğu ve ilk tahsil yılları Kufe’de geçti. 207/823 yılında hacc ziyareti dönüşünde vefat etmiştir. Meâni’l-Kur’ânadıyla meşhur olmuş eserin asıl adı Tefsîru Muşkili İ’râbi’l-Kur’ân ve Meânîhi’dir. Ferrâ tefsirini mevcut Kur’an tertibi üzerine yazmıştır. Fakat her âyet üzerinde durmamış, kendisine göre ihtiyaç duyulabilecek ayetler üzerinde durmuştur.


Tefsirin hedefi Kur’ân metninin anlaşılmasında karşılaşılan dil problemlerine ışık tutmaktır. Bu sebeple Ferra, önce ele aldığı âyette izaha ihtiyaç duyulan irabı üzerinde durmakta ve kendi irab tercihine uygun olarak âyetin mânâsını vermektedir.


Ferrâ gerektiği yerde de Kur’an’da geçen bir kelimenin Arap dilindeki kullanılış şekillerini göstererek bu konuda kendilerinden öncekilerinin de görüşlerine yer verir. Bundan başka Ferrâ tefsirinde kırâat meselelerine de temas eder. Ferrâ eserinde arap şiirine başvurur. Ferra gerektiği yerde sebeb-i nüzûl rivâyetlerinden de yararlanır.


İbn Kuteybe, 213/828 yılında Kufe’de doğmuştur. 276/889’da 63 yaşında Bağdat’ta vefat etmiştir. İbn Kuteybe döneminin en seçkin âlimlerinden ders alarak yetişmiştir. İlk derslerini babasından aldıktan sonra Bağdat’ta Câhız’ın öğrencisi olmuştur.


Hadis, Tefsir, Fıkıh, Tarih, Kelam gibi ilimlerle uğraşan İbn Kuteybe, Dil, Edebiyat ve Şiir alanında derinleşerek, Kur’ân’ı kendi inançlarına göre yorumlayanların görüşlerini filolojik delillerle çürütüp Tefsir İlmine de önemli katkılarda bulunmuştur.


İbnu Kuteybe’nin Tefsirde günümüze kadar ulaşan iki eseri Te’vîlu Muşkilu’l-Kur’ân ile Ğarîbu’l-Kur’ân’dır. İbn Kuteybe, Ğaribu’l-Kur’ân’ını çok muhtasar tutmuş, gereksiz açıklamalardan özellikle kaçınmıştır. Bu sebeple, kelimelerle ilgili olarak fazla detaya inmemiş, hadis ve isnad zikretmekten kaçınmıştır.


Garip kelimeleri açıklarken önce yine Kur’ân’a başvurmuş daha sonra müfessir ve lügatçıların ifâdelerine müracaat ederek en fasih olanları seçmiş ve genelde onların verdiği mânâlardan ayrılmamaya gayret etmiştir.


Et-Taberi, Taberistan'ın Mul şehrinde 224/838 yılı sonlarında dünyaya geldi. Eserin tam adı, Câmiu'l-Beyân an Te’vîli Âyi’l-Kur’ân’dır. Rivâyet tefsirlerinin ilklerinden ve en önemlilerinden birisidir. Ayetleri tefsire başlarken de aynı isimlendirmeyi sürdürür ve "el-kavlu fî te'vili kavlihî Teâlâ" diyerek ayeti zikrettikten sonra o ayetin tefsirine girişir.


Ayetin tefsiri ile ilgili olarak kendine ulaşan muhtelif rivâyetlerden birbirini destekleyenleri, aynı anlamda olan veya birbirini tamamlayan rivâyetleri ve peş peşe senedlerini de zikreder.


Taberi, ihtiyaç duyduğu yerde âyetlerin gramer tahlillerine ve âyetlerden çıkarılacak fıkhî hükümlere, bu fıkhî hükümlerin dayandığı delillere temas eder, bu hükümlerden tercih ettiklerine ve tercihine sebep olan delillere işaret eder.


Eserde yer yer kırâatlere, bunlardan şâz olanlarına da işaret edilir. Kırâat farklılıklarına göre âyetlerin kazandığı anlamlar da verilir. Taberî’nin tefsirinde yer yer İsrâiliyyât'a da rastlanır. Taberî, özellikle kelime izahlarında, garib lafızların tefsirinde eski Arap şiirinden de büyük ölçüde istifade etmiş, izahlarına cahiliye devri şiirinden çokça deliller getirmiştir.


İbn Ebî Hâtim, 240/854 yılında Rey’de doğmuş ve yine aynı yerde 85 yaşında iken 327/939’da vefat etmiştir. Tefsîrin tam adı, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm Müsneden ‘anRasûlillâhi (s.a.v) ve’s-Sahâbeti ve’t-Tâbiîn’dir. Tefsîrin yaklaşık yarısı kayıptır.


Mevcut yazmalar, 1-13 ile 23-29. sûreleri ihtiva etmektedir. İbn Ebî Hatim’in bu eseri yazmaktaki hedefi, tefsirin isminden de anlaşılabileceği gibi sadece Hz.Peygamber’den, (s.a.v) sahâbeden ve tâbiînden gelen tefsir rivayetlerini bir muhaddis titizliği içinde derlemektir.


İbn Ebî Hâtim rivayetleri derlerken öncelikle bir âyetin tefsiriile ilgili olarak bizzat Hz.Peygamber’den bir rivayet varsa onunla yetinmiş, aynı görüşü belirten sahabiyi zikretmemiştir. Sahabeden bir tefsir bulduğunda ise eğer sahabe görüş birliği içinde ise, bu görüşü en sağlam isnadlarla, derece bakımından en yüksek olandan zikretmiş, aynı görüşü paylaşan sahabilerin ise sadece isimlerini zikrederek bırakmıştır.


Fakat ashab arasında farklı görüşler varsa, her rivayeti kendi isnadı ile ayrı ayrı vermiştir. Bu arada aynı görüşteki sahabilerin de sadece isimlerini zikretmiştir. Tabiûn, Tebe-i tâbiîn ve sonrakilerden gelen rivayetlerde de aynı usûlü takip etmiştir. İbn Ebî Hâtim tefsirinde –birkaç sayılı örnek dışında- ne kendi görüşünü belirtir, ne de rivayetler arasında bir tercih yapmıştır.


Zemahşerî, Melikşah devrinde Harezm kasabalarından Zemahşer'de 467/1075 yılında dünyaya geldi. Mu'tezile oluşundan dolayı çok tenkid edilmiş ve bu yüzden çok muhalif kazanmıştır. Eserin tam adı, el-Keşşâf an Hakâikı't-Tenzîl ve Uyûni'l-Ekâvîl fî Vücühi't-Te'vîl’dir. Zemahşerî'nin bütün İslâm âleminde tanınmasını sağlayan bu tefsiridir. Zemahşerî'nin bu tefsiri daha ziyade dil ve belâğat bakımından önemlidir. Çünkü o bu eseriyle belâğat yönünden Kur'ân'ın mucizeliğini ortaya koymaya çalışmıştır.


Eserdekırâat farklılıklarına büyük ölçüde işaret edilir. Keşşâf'ın en çok tenkide uğrayan yönlerinden biri de şâz kırâatlara yer vermesi ve bunları tefsirde delil kabul etmesidir. Öte yandan az da olsa isrâiliyyâta ve zayıf, hatta uydurma hadislere de eserde yer verilmiştir. Tefsirde genellikle soru cevap -eğer şöyle dersen ben de derim ki- şeklinde bir muhavere metodu dikkat çekmektedir.


Kurtubi, Kurtuba’da doğdu. Doğum tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte hicri 600, miladî 1200 yıllarında doğduğu tahmin edilmektedir. Kurtubî'nin tefsirinin tam adı eserin mukaddimesinde belirtildiği üzere "el-Câmiu li-Ahkâmi'l-Kur'ân ve'l Mübeyyinlimâ Tedammenehû mine's-Sünneti ve Âyi'l-Furkân"’dır. Eser, ahkâm ağırlıklı olduğu için tefsiri Ahkâmu'l-Kur'ân’lar içinde sayanlar da olmuştur. Ama eser, bütün Kur'ân'ın baştan sona kadar tefsirini ihtiva etmektedir.


Kurtubî, rivayete ağırlık verirken tefsirine giriştiği âyetin açıklaması ile ilgili hadis bulmuşsa bununla yetinmiş, hadis bulamadığı takdirde Sahabe, Tabiun ve daha sonra gelen âlimlerin görüşlerine yer vermiş, bu görüşlerin değişik olması halinde aralarında tercihler de yapmıştır.


Râzî, 543/1149 senesinin Ramazan ayında Rey şehrinde doğdu. Tefsirin asıl adı Mefâtîhu’l-Ğayb’dır. Hacmi ve çeşitli ilim dallarını ihtivâ etmesi sebebi ile et-Tefsîru’l-Kebîr, yazarı itibariyle de Tefsîru’r-Râzî de denmiştir. Müfessir eserini yazmaktan maksadınının akıl prensipleri ve istidlal yolları ışığında Kur’ân’a yöneltilen hücumları çürütmek, İslâm inanç esaslarını savunmak ve bu konularda ileri sürülen karşı fikirleri geçersiz bırakmak olduğunu belirtmiştir.


Eserde her sure bir kitap niteliğinde olup, kitaplar bölümlere, bablar meselelere bölünmüştür. Meseleler de mukaddime, hüccet, latîfe, hüküm ve vecih şeklinde alt başlıklara ayrılmıştır. Razi ayetlerin tefsîrine, bazen sebeb-i nüzûlü ile, bazen kelime tahlilleri ile, bazen de farklı kırâatları zikretmekle, çoğunlukla da ayetler arasındaki münâsebeti kurarak başlar.
Bir âyeti tefsir ederken genellikle önce onu açıklayan başka âyet veya âyetlere işâret eder. Bu arada ilgili hadis ve rivâyetlere de yer verir. Sonunda âyetten çıkarılabilecek neticeleri sıralar.


İbn Kesir, 701/1301 veya 1302’de Şam Bölgesinin Busra şehrinin Müceydilülkarye köyünde dünyaya geldi. Tefsirinin adı, Tesîru’l-Kur’âni’l-Azîm’dir. Tefsîru İbni Kesîr ismi ile meşhur olmuştur. İbn Kesir, eserinde önce tefsir edeceği âyeti verir. Onu, kolay ve özet bir ifadeyle açıkladıktan sonra varsa konu ile ilgili diğer âyetleri sıralar. Bu nedenle onun bu tefsiri, Kur’ân’ın Kur’ân’la tefsirinde haklı bir şöhret yapmıştır. Daha sonra da konu ile ilgili hadisleri verir. Bundan sonra da diğer rivâyetlere geçip sahâbe, tâbiîn, ve tebe-i tâbiîn ve kendisine kadar diğer âlimlerin kavillerini verir.


Ebussuûd, 896/1490 yılında İstanbul yakınlarındaki Müderris şimdiki adıyla Metris Köyünde doğdu. Tefsirinin tam adı, İrşâdü’l’Akli’s-Selîm ilâ Mezâya’l-Kur’âni’l-Kerîm’dir. Tefsîru Ebissuûd ismi ile meşhur olmuştur.Osmanlı döneminde yetişen tefsir âlimlerinin çoğu Kur’ân’ın tamâmını tefsir etmeyip daha önce yazılan tefsirlere hâşiye ve ta’lik yazmakla yetinmişlerdir. Ebussuûd, bunlar arasında Kur’ân’ın tamâmını tefsir edenlerin başında yer alır.


Eserin en önemli özelliği, Kur’ân âyetlerinin fesâhat ve belâğatı ile yapmış olduğu tesbitlerdir. Cümlelerin taşıdığı ince ve gizli anlamlarla ilgili dikkat çekici tesbitleri vardır. Bu konuda bazen şiirlerden de yararlanır. Kıraat farklılıklarından da faydalanır. Gerekli gördüğünde gramerle ilgili açıklamalara da girer. Ayetler arasındaki münasebet de onun önem verdiği hususlardan birisidir. Tefsirinde işârî yorumlara çok az rastlanır.


İsmâil Hakkı Bursevi, 1060 /1652’de bugün Bulgaristan sınırları içinde bulunan Aydos'ta doğmuştur. Eserin tam adı, Rûhu’l-Beyân fî Tefsîri’l-Kur’ân’dır. Kısaca Rûhu’l-Beyân ismi ile anılır. Osmanlı döneminde ve İşârî tefsir ekolünde yazılmış önemli tefsirlerden birisidir. Tefsir yazılmadan önce Bursa Ulu Cami kürsüsünden halka vaaz olarak sunulması sebebiyle mev’iza ağırlıklıdır.


Tefsirde hem rivayet, hem de dirâyet metodu birlikte kullanılmış ve müellifin tasavvufî yorumlarıyla zenginleştirilmiştir. Âyetler yine öncelikle ayetlerle ve hadîs-i şeriflerle açıklanmıştır. Bu arada manayı açmak için gramer ve kelime tahlillerine de girmiş, gerektiğinde belâgatla ilgili bilgilere de başvurmuştur. İsmail Hakkı’nın tefsirinde İslam’ın itikat esasları ile ters düşen tesbitleri de bulunmaktadır.


Muhammed Abduh, 1265/1849’da Mısır’ın Buhayre’ye bağlı Mahalletunnasr köyünde doğdu. Tefsirin asıl adı, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Hakîm’dir. Fakat Tefsîru’l-Menâr ismi ile meşhur olmuştur. Eseri, hocasının el-Ezher’deki tefsir derslerinde aldığı notlarla kaleme alan Muhammed Reşid Rıdâ’dır (ö.1935).


Abduh, Nisâ sûresinin 126. ayetini tefsir ettikten sonra vefat ettiği için kalan kısmı M. Reşid Rıdâ onun metodu üzerine kendisi tamamlamaya çalışmış; fakat onun ömrü de eseri bitirmeye yetmemiş ve eser Yusuf sûresinin 52. âyetinde kalmıştır.


Eser, kitap olarak yayınlanmadan önce el-Menar dergisinde bölümler hâlinde yayınlanmış; daha sonra müstakil olarak muhtelif baskıları yapılmıştır. Tefsirin, Tefsîru’l-Menâr ismi ile meşhur olması da bu sebepten olsa gerektir.


Abduh, tefsirin gayesinin kuru ve teknik bilgiler vermek yerine insanların dünya ve ahiret mutluluğunu sağlayacak doğru bir itikat ve sağlam bir yaşayış programı sunmak olduğunu belirtir.
Bu sebeple klasik müfessirleri Kur’ân’daki hidâyet ve irşadı ihmal edip sarf, nahiv, belâğat vb. ve fıkhî ihtilaflarla uğraşmakla itham eder. Abduh, âyetleri nâzil olduğu dönemle sınırlandırmayıp günümüze de getirip günümüz olayları ile de irtibat kurma taraftarıdır.


Muhammed İzzet Derveze, 21 Haziran 1888’de Filistin’in Nablus şehrinde doğdu. Tefsîrin adı, et-Tefsîru’l-Hadîs’tir. Tefsîrin en önemli özelliği, sûrelerin nüzul sıralarına tefsir edilmiş olmasıdır. Ayetleri sırayla ele alıp tefsir etme yerine, aynı konuyla ilgili olanları gruplandırarak işlemektedir. Bu bazen bir âyet, bazen birkaç âyet bazen de daha fazla olabilmektedir.


Ayetlerin tefsirinde siyer bilgilerini önemli bir veri olarak kullanmıştır. Kur’ân’a bir bütün olarak bakmış ve onun ana ilke ve prensiplerini tesbit etmeye çalışmıştır. Eserini sade bir üslupla ve kolay anlaşılır bir şekilde yazmıştır. Nahiv ve Kelamla ilgi derin konulara girmemiştir. İlmî tefsîre şiddetle karşı çıkmıştır.








Seyyid Kutub, 1906 yılında Mısır'ın Asyut kasabasında, dindar bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Fî-Zılâli’l-Kur’ânisimli tefsiri, 20.yüzyılda yazılan içtimâî-edebî tefsirlerin en çok ilgi toplayan örneklerinden birisidir.
Yazarın tefsîrini yazmaktan gayesi, Kur’ân’ın kendisinden yola çıkarak yeni ve ideal bir insan, hayat, toplum ve insanlık modeli oluşturmaktır. Tefsiri, Kur'an-ı Kerim'i günümüzde yaşananlarla irtibatlı bir şekilde anlama ve yorumlama konusunda önemli tesbitleri ihtiva etmektedir. Kutup, ayetleri teker teker ele almak yerine konu bütünlüğünü nazarı itibara alarak guruplar halinde ele alıp işler. Gerek sureler ve gerek âyetler arasında tenâsüp ve irtibâta yeri geldikçe temas eder.


Eserde Kur’ân’ın Kur’ân’la tefsirine sık sık başvurulur. Hadisle tefsirine ise çok az yer verilmiştir. Fıkhî ve kelâmî konularda mezhepler arasındaki ihtilaflara çok az yer verir bu konularda fazla ayrıntıya girmez. Bunun yerine özellikle İslâm inanç ve düşüncesinin ve bilhassa da tevhid esasının tesbiti ve kökleştirilmesi üzerinde durur.


Kur’ân’ın fert, âile ve toplum hayatıyla ilgili emir ve yasaklarının hikmetlerini ve sırlarını gözler önüne sermeye çalışır. Zaman zaman sosyalizm, komünizm, kapitalizm gibi çeşitli görüşler, doktrinler, fikir akımları ve sistemlerini çürüten tenkit ve açıklamalarda bulunur.


İbn Âşûr, Tunus’ta 1879’da doğmuştur. Tefsirinin adı, et-Tahrîr ve’t-Tenvîr’dir. Tunus’ta 1978-1984 yılları arasında 30 cilt halinde yayımlanmıştır. Âyetlerin tefsirinde yine âyetlere başvurmuş, gerektiğinde Hz. Peygamberin tefsirinden ve seleften gelen görüşlerden de istifâde etmiştir. Âyetlerin tefsîrinde ince belağat konularına, lügavî ve gramer inceliklerine de girmiştir.
__________________

Büyükler fikirleri,Ortalar olayları,Küçükler kişileri tartışır.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Hadis Tarihi ve Usulü 6. Ünite ve 7. Ünite Sorular ve Cevaplar toyber Hadis Tarihi Ve Usulü 2 09 Mayıs 2020 12:17
Hadis 3.ünite sherlock Hadis 0 03 Nisan 2015 19:48
hadis 2. ünite kalaycim20 Hadis Tarihi Ve Usulü 1 04 Mart 2014 10:39
Kuran Ve Hadis İLimleri Ünite 7-8-9-10 Medine-web Kur'an ve Hadis İlimleri 3 20 Aralık 2013 07:32
ANKARA İLİTAM Kuran ve Hadis İlimleri Özetleri Medine-web ANKARA İlitam 9 20 Ekim 2013 12:19

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.