|
Konu Kimliği: Konu Sahibi CaferTayar,Açılış Tarihi: 16 Ekim 2007 (17:39), Konuya Son Cevap : 30Haziran 2015 (23:54). Konuya 5 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
16 Ekim 2007, 17:39 | Mesaj No:1 |
hasretle aradığımız dostluklar hasretle aradığımız dostluklar Dostluk nedir? günümüzde öylesine bir farklı kültürlerin istilasına uğradıkki dosluğun ne olduğunu dahi nuttuk. sahi dostluk nedir sevgi değerlerim hiç düşündükmü,,, Herhalde bir gösteriş, bir moda, bir gelgeç ruh hali değildir sanırım Ancak bazen birilerne, aynı cinse, kadınsa erkeğe, erkekse kadına karşı kendini beğendirme çabası, gibi yapmacıktan ilgi ve davranışları göz ardı edersek Bize has meziyetlerimiz den olan sempati.ilgi.bağlılık.yüceltme.sorumluluk duyma.yürekten algılama. Bakışlarla anlaşma.ses tonuyla destek verme.Kesintisiz ilişki.kayıp olmaz, yitmez. yoktan var olmaz bir duygudur. Bunların hepsi biraraya gelip, zaman içinde özümüzde birikerek dostluğun çimentosunu oluşturuyor. Gazetelerde okuyoruz. TV'lerde seyrediyoruz. Sağda, solda konuşmalarda adı geçiyor: bazan Güzel yemek yeme dostu,edebiyat dostu,türk sanat müziği dostu,çocukların dostu, halkın dostu gibi Ancak sevgi değerlerim dostluklar nasıl oluşuyor? Unuttuk inanın... Bu hızlı şehir hayatı, dostluk duygularımızı, aklımızdan aldı,adeta yüreğimizden çaldı. Bir misalle dillendirmeye çalışayım Nasrettin Hoca bir cuma günü camide cemaate namaz kıldırmak üzere ezan okunsun diye bekliyormuş. Bir adam gelmiş. "Hocam" demiş! "Eşeğimi yitirdim..." Hoca da adama; "Şu namazı kıldıralım, senin eşeğin çaresine bakarız" demiş. Hoca namazı kıldırmış, vaazını vermiş ve cemaate dönmüş: "İçinizde hiçbir dostuyla bir bardak çay içip saatlerce konuşmamış, dostuyla sekiz saatlik yürüyüşe çıkıp Hiç konuşmadığı halde sıkılmadan yürüyüşünü tamamlamamış ve komşunun kızına kem gözle baktı diye Dost bildiği arkadaşını arkadaşlıktan silmiş biri var mı?"diye sormus. Arka sıralarda saf tutmus, sümsük tipli biri parmağını kaldırıp,"Ben varım Hocam." demiş. Hoca eşeğini yitiren adama dönmüş, "Al bu adamı git, bundan büyük eşek olur mu? Yitirdiğin eşeğin yerine kullanırsın" demiş. Sevgi değer dostlar Dostu yoksa insanın , Eşekten farkın nedirki,,,? Öğrencileri sormuş:hocaya Dostluk nedir diye ? hocada onlara onlara şu yanıtı vermiş; "benim öteden beri arzuladığım bir şey vardı hep ama hep onu aradım durdum. Kimi insan atları olsun isterdi... Kimi insan köpekleri. Kimisi altını, kimisi de şanı, şerefi; Bense bir dostum olsun isterdim"ki size anlatamadıklarımı ona anlatabileyim demiş. Sevgi değer doslar biraz düşünürsek eğer İnsan biriktiren yaratık... Şan, söhret biriktiriyor... Süper zenginse boğazda villa biriktiriyor. Tablo biriktiriyor. Repoda para kasalarda naftalin kokulu döviz, antika biriktiriyor. Gençse plak, kaset, cd biriktiriyor. Yorgun bir ihtiyarsa namaz niyaz biriktiriyor. Alimse kitap biriktiriyor. Bazıları antika lambalar, cam şişeler, eski koltuklar, tesbihler, tombaklar biriktiriyor. Cahilse gün boyu malayanilerde boş konuşuyor tecessüs biriktiriyor kin biriktiriyor. Bir düşünün sevgi değerlerim ..,dost biriktirmeyi içimizde kaç kişi deniyor? Evet, kabul ediyorum insan bir çok kişiyle beraber mükemmel ,dost olamaz,bunu kabullenebiliriz Hatta bu tıpkı aynı zamanda bir çok kişiyle evlilik adına yaşamaya çalışsa bile aşık olamayacağı gibi... Ne oldu bizlere böyle sevgi değerlerim her şeyimiz var ama yinede eksikiz sanırım bizler dost biriktirmeyi unuttuk. ne dersiniz yanlışmıyım | |
Konu Sahibi CaferTayar 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Hacet kapısın tıklarken | Şiirler ve Şairler | CaferTayar | 0 | 2035 | 13 Eylül 2008 11:34 |
geçmiş zaman aynası | Şiirler ve Şairler | CaferTayar | 0 | 2141 | 13 Eylül 2008 11:29 |
Cuma Günü Selevat Getirmenin Önemi: | Dua Bölümü | Seyyid | 1 | 2490 | 12 Eylül 2008 12:39 |
rahmet katrelerinde bir cuma soluğunda dua | Dua Bölümü | CaferTayar | 0 | 2366 | 12 Eylül 2008 12:31 |
Hayat ve kulluğumuz açısından Ramazan | Cuma-Bayram-Kandiller | CaferTayar | 0 | 2049 | 06 Eylül 2008 13:07 |
17 Ekim 2007, 09:58 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: hasretle aradığımız dostluklar
Geçen bir yerde okudum paylaşmak istedim... Bir zamanlar zengin olan Sezgin ile fakir olan Ferhat çok iyi arkadaslardi. Adeta can dostuydular. Günün birininde Sezgin Ferhata "benim için canini verirmisin?" dedi. Ferhat hiç düsünmeden "seve seve veririm" dedi. Bunun üzerine Sezgin Ferhat'tan nisanlisini istedi. Ferhat ise nisanlisindan ayrilip, Sezgin'i onunla evlendirdi. Aylar sonra Ferhat bir sanssizlik eseri isten isinden kovulmustu. Aklina ilk gelen candostunu aramak olmustu. "Fabrikasinda bana bir is verir" diye düsündü ama hiç bir sey düsündügü gibi olmadi. Dostunu görmeye gittiginde o kendini yok dedirtti ve o günden sonra Ferhat dostlugunu bitirmeye karar verdi. Bu düsünceyle yolda giderken ölmek üzere olan bir adama rastladi ve onu hastaneye götürdü. Sans eseri adam kurtuldu ve servetinin yarisini Ferhata verdi. Ferhat servetin yarisini alarak zengin oldu. Can dostu olan Sezginin köskünün karsisindaki köskü aldi. Orada hayatini sürdürürken bir gün kapiya bir kadin geldi. Bir lokma ekmek dileniyordu. Ferhat bu kadina aciyarak evin islerini yapmasi için yaninda çalismasini teklif etti. Günler birbirini kovaladi ve Ferhatla bu kadin ana ogul gibi oldular ve bu kadin samimiyete dayanarak O nun sevdigi bir kadin olup olmadigini sordu. Ferhat "hayir" cevabini verince tanidigi bir kiz oldugunu ve isterse onunla tanistirabilecegini söyledi. Ferhat onu kirmamak için tanismayi kabul etti. Ferhat ile kiz tanistiktan sonra birbirlerini sevdiler ve evlenmeye karar verdiler. Herkese haber vermislerdi.Karsiki kösk hariç, ama Ferhat dayanamayarak karsiki köske de haber gönderdi. Dügün günü gelmisti. Ferhat sevdigi kiz ile dans ederken birden karsisinda eski can dostunu gördü. En sonunda dayanamayarak mikrofonu eline aldi ve su sözleri söyledi; _______-"Bir zamanlar bir can dostum vardi bir gün benden nisanlimi istedi verdim. Ama ben ondan bir is istedigimde kendini yok dedirtti. O artik benim can dostum degildir" dedi. Sezgin de bu sözlere dayanamayarak mikrofonu eline aldi ve su sözleri söyledi; _______-"Bir zamanlar benim bir can dostum vardi. Nisanlisi kötü yola düsmüstü. Ondan nisanlisini istiyerek namusunu kurtardim. Bana is istemek için geldiginde kapimda isci konumuna düsmesin diye kendimi yok dedirttim. Babami yolunda hasta yatirttim. Servetimin yarisini O na verdim. Annemi kapisinda dilenci yaptim. En sonunda kardesimle tanistirdim. Su an da evlendigi kisi benim kiz kardesim. O hala benim CAN DOSTUM Dost kolay bulunmuyor. Gerçek dostlar yıldızlar gibidir karanlık olunca ortaya çıkarlar!!! |
17 Ekim 2007, 13:12 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: hasretle aradığımız dostluklar Bir dostunuz olsun.... Bir memleket varmış, adı Monomotapa, İki gerçek dost yaşarmış orda. Birinin malı ötekinin malı gibiymiş; Bir gece Monomotapa´da Herkes dalmış derin uykulara. Orada güneş battı mı, fırsat bu fırsat, Uykunun tadını çıkarırmış millet. Gece yarısı bizim dostlardan biri, Fırlamış yatağından birdenbire, doğru dostunun evine. Uyandırmış hizmetçileri, tatlı uykularından. Dostu yukarıdan duymuş sesini, Hemen kaptığı gibi kılıcını, kesesini, koşmuş dostunun yanına: Hayrola, demiş soluk soluğa. Sen kolay, kolay uyandırmazsın kimseyi. Uykuyu da seversin üstelik. Paranı kaybettiysen, al şu keseyi. Evini bastılarsa, işte ben ve kılıcım; Haydi gidip Haklarından gelelim. Yok a canım, demiş dostu ; Ne o, ne de bu. Rüyamda biraz düşünceli gördüm seni, Sakın başı dertte olmasın deyip koştum ; kusura bakma dostum. Gerçek bir dostu olmak ne güzel bir şey! Derdini açmanı beklemez bile, kendi bulup söylemek ister: Belki sen çekinirsin diye. Sevdiği insanın üstüne titrer. Bir düşten, bir hiçten nem kapar. Böylesi dostunuz var mı ya da daha doğrusu siz böyle dost olabildiniz mi? _________________ hep arayış içindeyizdir.. hep neden böyle bir dostum yok bizimde deriz... peki ya biz???? biz ne kadar dost olduk insanlara ?? ne kadar dost olmak istedik.. onların derdiyle dertlenip, onlarla sevinip, onlarla üzülmeyi ne kadar istedik?? kim için herşeyi göze almayı istedik ? diyorumki önce biz.... önce biz dost olmak istemeliyiz, önce kendimizi değiştirmeliyiz... çünkü en büyük değişim insanın kendinde yaptığı değişimdir.. ben ne kadar dost oldum? zordur bu sorunun cevabı.. dostlarımadır bu soruu .. dost olabildiğim, dostluğunu kazandığım gönülleredir burdan tüm selammım.. çıkarsız, menfaatsiz, beni ben olduğum için, benimle dertlenip, benimle ağlayan, benimle gülen dostlarım, dostluğumuz baki olsun inşAllah.. bizler dost olmayı istedik,dost olduk, dost olarak ölelim inşAllah... selam ve dua ile.. |
17 Ekim 2007, 18:57 | Mesaj No:4 |
Cvp: hasretle aradığımız dostluklar
sevgi değer ahiretlik doslara bu alem dostlukların vefa ile kesiştiği alemdir de bizlerin bakışı hep vefasızları gördüğünden herkezi vefasız sanıyoruz oysa bir an efendimiz gibi olmaya talib olsak vefayı ondsa görsek her şey değişecektir sanırım verdiği sözü tutarak bir buçuk günün sonunda arkadaşı onu kendini bekler bulunca sen hala burada beni mi bekliyordun deyincede sana söz vermiştimya burada buluşacaktık işte sevgi değerler vefa budur söz verdiğini unutmamak ya ahdine sadık olmak nasıl birşey ahde vefa dedikleri insanlık erdemidir işbu güzel hazları bir kaç kelamda olsabile ifade eden bu satırları doslarıma armağan ediyorum sevgi ve muhabbetle kalın DOST Gönül çağlayan olmuştur, akar sevda ve dost diye Bülbül niyaz makamında, öter sevda ve dost diye Zaman bast olmuştur, âlem coşar sevda ve dost diye Döner arşı kürsi, felekler yaşar sevda ve dost diye Çözer âşık olan sırrı, yanar sevda ve dost diye Girer fakr umanına ki, kanar sevda ve dost diye Tanışırlar tay ederek sözü, sevda ve dost diye Bilişirler gönüllerde özü, sevda ve dost diye Ab-ı hayat sırrı izhar olur, sevda ve dost diye Vildan bahçesinde hava olur, sevda ve dost diye Yaşar gönül siteminden, kanar sevda ve dost diye Açar sevda güllerini, sunar sevda ve dost diye Gönül hüznüne kapandı, yanar sevda ve dost diye Hasreti zamana bağlı, kanar sevda ve dost diye Dallar çiçeğe bezendi, açar sevda ve dost diye Yeller firak bestesinden, saçar sevda ve dost diye Varidatı sır yani | |
12 Kasım 2008, 21:48 | Mesaj No:5 |
Cvp: hasretle aradığımız dostluklar Bugün otuz üçüncü gün. Sensizliğimin otuz üçüncü gecesinden uyandım. Hüznüm otuz üç bin belki otuz üç milyonuncu yaşına girdi. Günlerim asır oldu otuz üç günden beri. Artık düşlerimde bile biçare bekliyorum. Derler ya "beraber güldük". Biz beraber döktük yaşlarımızı omuzlarımıza. Hep kalplerimiz bir oldu, sen güldün dikenin bana batardı. Ateş olsam cürümüm olurdun. Zerre olsan gölgen ben olurdum. En çok "aramızda kalsın arkadaşım" ile başlayan, konuştukça bin derde değişmediğim dermanım olan o sözlerin geliyor aklıma. "Aramızda kalsın!" Aramızda kaldı arkadaşım, her şeyin bende kaldı. Bir gülsen ilaç olurdun ya yarama o gülüşler de aramızda kaldı. O gülüşler düşlerde kaldı. Unutamadım. Kokun kaldı. Kokunu şimdi toprak aldı. Ağlıyordum bir gün, günlerden salıydı. Her zaman gittiğimiz parkta buluşacaktık, hep konuştuklarımızı ve gülüşlerimizi. Her şey aynı olacaktı. Hatırlıyorum mavi bir gömlek giymiştin. O gözlerine, savrulan kirpiklerine ne de yakışmıştı gömleğin. Bir de beyaz ayakkabıların."Sen aldın arkadaşım yakışmış mı?" diye sordun. Gülümsedin. Derdim vardı ya. Bir an silindi yüreğimden sandım o masmavi gülüşünle. "Yakışmaz mı, sana hüzün bile yakışır yanlız bugün dertliyim" dedim. O mavi gülüşün soldu. Bir anda geceyi giydin üzerine. İklim gibi sevgi kokan bakışların, huzur intişar eden sözcüklerin müphem bir yasa döndü. Neydi seni solduran? Dertliyim. Bir cümlede kayboldun. Derdim derdin oldu. Anladım. Hıçkırıklarla parçaladın duygularını. Taşmadı yaşların. Belli ki bir karar vermiştin, beni üzmemek pahasına yaşlarını yüreğine akıtıyordun. Öteden biri: "Hadi güzellerim! Durmayın güneşin altında, başınıza geçer maazallah." Necip amcaydı bu. Bende derin dalan gözlerin hızla ona kaydı, hafifçe gülümsedin parkın hemen köşesindeki pastaneciye. "Geliyoruz amcacım." Pastaneye girdik. En gölgeyi seçtik, yine aynı masadaydık. Sormadı Necip amca. Sana içine soslu badem atılmış bir limonata, bana önceden hazırladığı buzlu bir vişne suyu getirdi. "Saydım! Tam on sekiz gün oldu uğramayalı hayırsızlar!" diyerek özlediğimiz gülüşünü sezdirdi. Derken bir müşteri. Müsaade isteyerek uzaklaştı Necip amca. Ve kaldık baş başa. Limonatanı nazlı nazlı yudumluyor, bu sessizliğin benim sözlerimle bozulmasını bekliyordun. Bir süre bu alışık olduğumuz mekanı süzdü gözlerimiz. Yine dayanamadın. Açılmamı bekledin, sen açtın bir konu. Ses tonunu yükseltiyordun, içimdeki yaşların şakırtısı kaybolacak. Beni saran o sözcüklerini nefes aldığım müddetçe unutmayacağım. Cebrail'in sözleriydi sözlerin ruhuma istikamet verirken. Bazen cehennem tutuşurdu, bazen cennet kokardı kelimelerin. Dertler derya olunca, ıstırapta boğulunca yüreğim, çilekeş yetimlere anne olan şefkatle dokunurdu sözlerin. Yine hep gülümseyerek ve sakin nefesinle sıralıyordun cümleleri. Neydi benim anlatacağım derken telefon çaldı. Gül gülşeninde hilal çattı bir an, endişelendin. "Annemi biliyorsun, evhamlı. Evde değilmiş. Ütüyü fişte unutup unutmadığını hatırlamıyormuş, eve gitmemi istiyor acilen." Mahcuptun, daha beni dinleyecektin. Bu şaşkın bakışlarına güldüm, git arkadaşım. Ben seni gördüm, iyiyim, devam ederiz. Vedalaştık. Gittin. Yarım kalmış limonatanda sendeki bu hali anlamaya dalmıştım. Dudağında eşsiz bir tebessüm. Ardından el sallarken akşamın vedası sarıyordu her yeri, sanki güneşi uğurluyordum. Yine otuz üç gün evvel seninle geçirdiğim o günü bu günlüğün otuz üç gün öncesine yazıyordum. Bir telefon. Arayan annendi. Anlatamıyordu. Hıçkırıkları çığlığa dönüşüyor, birden mağmum bir ağıt oluveriyordu. Sözcükler gelsin istemedim, dökülmesin, duyulmasın, istemedim. Anladım ki aldığım beyaz ayakkabılar seni eve götürememiş. Ve şimdi otuz üçüncü günüm. İnce bir sızı, özlemin hüznünü yüreğime bırakıp gitmekte, usulca. Bende sen oldun, herkes seni ben bildi. Bir veda ile aktın; unutuş oldun. Yüreğimin volkanı oldun. Her gecemde ok olup saplandın hatıralarıma…Sadece yokluğun var şu günlüğümün buruk, buruşuk sayfalarında. Aramızda kalsın dostum, her şeyini özlüyorum. Şimdi kaç akşam geçti. Kaç güneş, gündüz hayata erip gece kabristanlığında can verdi. Sensizlik uykusuzluk nöbetlerinde geçirdiğim bu kaçıncı gece. Bir dostluktu ki seninkisi hatıraları muallim şimdi bana. Mekanını biliyorum ey dost! Benim de mekanım cennet olsun, vuslatımız şenlik olsun. Can dostum. Hasılı kardeşim. alıntı) | |
30Haziran 2015, 23:54 | Mesaj No:6 |
Durumu: Medine No : 13055 Üyelik T.:
18 Aralık 2010 | Cevap: hasretle aradığımız dostluklar Bazen de dostluk Bazen de dostluk, “Kapat telefonu, hemen geliyorum.” diyen sestir. Sadece sesinin tonundan , “ Neyin var senin?” diye sorabilendir. Konuştuklarının altından, asıl “sustuklarını” duyabilendir. Hasta olduğunda, “Kim çalıyor yine bu zili ?”diye söylene söylene, sürüne sürüne kapıyı açtığında, karşında, elinde bir tavuk, bir limon, bir kilo portakalla bulduğun, “Çekil bakiim, çorba yapıcam sana..” diyendir. Sevincinde, seninle birlikte zıp zıp zıplayan, sen başarılı oldun diye yanında gururla durup sırtını sıvazlayan, sen aşık oldun diye heyecanlanan, sen evlendin diye düğününü şenlik edendir. Sen hamileyken şehirlerarası yoldan gelip , seni yatırıp, pişiren kotaran, sırf sen seviyorsun diye ta oralardan sana koca paketle bilmemkim ablanın gözlemesini taşıyandır. Aynadaki aksindir o senin.. Sen ağlarken ağlayan, gülünce gülenindir.. Salya sümük ağlarken başını yasladığın omuz, katıla katıla gülerken , kahkahalarının sebebidir. Tabakta kalan son patates kızartmasını birbirine bırakmaktır. Paylaşmanın anlamıdır. Saç fırçandan pijamana, kitaptan cd’ye, rujundan bardağına.. Bir çift eldivenin bir teki sana, bir teki ona.. Açıkta kalan eller cebe.. Kıyamamaktır.. O açken tok kalamamak, o üzgünken yüzü gülememektir. Çayın deminde, kahvenin köpüğünde, simidin çıtırında, çağlanın ekşisinde, iğdenin kokusunda, Temmuz’un yapış yapış sıcağında, kışın buz gibi soğuğunda, dört mevsim, her koşulda, her şartta yanında olandır. Olmasa da, kendini hep yanında hissettirendir Yanında hiç hesapsız kitapsız, hiç kalkansız, maskesiz, pür-ü pak kendin olabilmektir. Yargılanmayacağını, yaftalanmayacağını bilerek, güvenle sığındığın şahane limandır. Yağmurlu günlerde şemsiyen, güneş tependen yakarken gölgesine oturup dinlendiğin salkım söğüt ağacıdır. Bir kitap tavsiyesiyle, bir sözüyle, bir yorumuyla sana ilham olup önünde yepyeni kapılar açabilendir. Çocuğunu kendin doğurmuşsun gibi sevdiğindir dost. Senin çocuğuna bakarken gözünün bebeği parlayandır. Öz annesi gibi bağrına basandır. İş hayatında tökezlediğinde kolundan yakalayıp doğrultan, düşersen tutup kaldıran, rekabeti bir yana koyup , seninle el ele yükselmenin keyfine varan kocaman cömert yürektir. Kahkahalarla gülmek, haykıra höyküre kavga etmek, hüngür hıçkırık ağlamak, hepsi dostluğa dair.. Hani şu söz var ya, “Gerçek dostlar yıldızlar gibidir, karanlık olunca pırıl pırıl parlarlar” diye... Benim gökyüzümü aydınlatan çok yıldızım var. Bu yazım da, onlara, hayatımdaki paha biçilmez yıldızlara gelsin. Onlar kendilerini bilirler.
__________________ "Bir yαrım αklın kuyusundα öbür yαrım αşkın kuytusundα... Cennet ve cehennem αrαsındα.Ucu sırαttαn geçen bir uçurum kenαrındα... Â'râftα..... Ârâfın dα αrαsındα...Ar ve αf yαrαsındα..." |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Aradığımız operatörlere şuan ulaşılamıyor lütfen..... | Kara Kartal | Gündem/ Manşetler | 0 | 10 Şubat 2023 11:44 |
~~ dostluklar~~ | su damlası | Makale ve Köşe Yazıları | 16 | 07 Ağustos 2017 20:06 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|