|
Konu Kimliği: Konu Sahibi AŞK'ÜL İSLAM,Açılış Tarihi: 07Haziran 2009 (02:52), Konuya Son Cevap : 09Haziran 2009 (01:51). Konuya 5 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
07Haziran 2009, 02:52 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 38 Üyelik T.:
30Haziran 2007 | HAYATIN SÜRPİZLERİ.... HAYATIN SÜRPİZLERİ.... Evet..belki sen hayatı hiç bir vakit şaşırtamazsın amma hayat seni hiç beklemediğin bir anda her vakit şaşırtabilir. Onun için hazır ol ey insan! İnip de SANAN'lardan olma dikkat !!!!! Ummadığın bir anda ummadığın bir yerden ummadığın bir tokadı yiyebilir, Havada üç beş takla atıp üç metre öteye 1.80 uzanabilirsin. Hazır ol... Hazır olmalıyız. Neye? Sürprizlere! Sürpriz ne demektir? İnsanın beklemediği, yahut ne bulacağına, Neyle nasıl karşılacağına hazır olmadığı bir şeydir. Yalnız hayatta iyi sürpriz de vardır, Kötü sürprizlerde. Nasıl ayırd edeceksin? Kapalı kutu. Nerden bileceksin içinde ne var? Açmadan anlaşılmaz ki. İnsanlar işin arkasını düşünmüyor.. Hepsi ninemden meraklı.!!! Kutu kimden geldi, nerden geldi hiç önemi yok. Hangi niyetle gönderildi. Kimin umurunda? Varsa yoksa meraklarında, acaba kutudan ne çıkacak? Kaz çıkacak, ördek çıkacak. Ya bir de akrep çıkarsa? Düşünen yok.!! Pandoranın kutusu misali, ya hastalık, dert, keder çıkarsa içinden, kimsenin şuurunda değil. Akılsız insanlar. Akıl kutularını kapatanlar elbette taş, çakıl kutularını açacaklar ve kaşlarını, kafalarını yaracaklardır... Ben böyle deyince insanlar geliyorlar ve „peki yaw diyorlar."Madem çok biliyorsun o zaman sen bize söyle, kaşı, gözü, kafayı yarmadan bir kutu nasıl açılır?“ Anlatamıyoruz.Önemli olan kutuyu nasıl açacağımız değil ki. Kutunun nerden, kimden geldiği mühim mesele.... Nerden geliyor O ZARF ? Nerden geliyor o kutu ?.. Nefsinden mi, cennetin bahçelerinden mi ? Nerdennn ?... . Mühim olan bir hediye, bir sürpriz geliyorsa bunun bir dost hediyesi mi yoksa dostça hazırlanmış bir sürpriz mi olup olmadığının şuurunda olmaktır. İnsanlar hayatta neye dikkat edeceklerini bilmiyorlarrrr...... Asıl sorun da burda işte !.. Kutunun önemi, kimden ve nerden geldiğine göre değişir. Bir insanın içi rahat ve korkusuz açacağı kutular, zarflar vardır, ki, bunlar dosttan geldiği malum kutular, paketlerdir, insan rahatça açar. Bir de nerden geldiği belirsiz, şüpheli, türlü biyolojik, kimyasal testlere,kontrollere tabi tutarak yahut patlatarak açacağın kutular, paketler var. Bugün bütün devletler, hükümetler bile artık her paketi hemen açmıyorlar, Gelen kimdendir dosttan mı, düşmandan mı titizlikle bakıyorlar, inceliyorlar öyle açıyorlar. Niye? Çünkü artık uyuma değil, uyanma vaktindeyiz. Dostu düşmanı birbirinden ayırd etme vaktindeyiz ki, kötü sürprizlerle karşılaşıp kaşı, gözü yarmayalım.... Bir insana en kötü sürpizi kim yapabilir ? Dışarda arama, diyor Evliyalar. Kendi içine bak..!. İnsana en kötü sürprizler umumiyetle hep kendi nefsinden gelir. Kendi nefsi aslında insana en kapalı kutu.. Onun için iyi bak da, nefs denilen sana karanlık o kapalı kutuda ne kötü sürprizler var, gör! Nefs öyle kötüdür ve sana öyle düşmandır ki, açmaman gereken ne kadar kutular varsa sana açtırır da, açman gereken ne kadar kutu varsa hepsini kapattırır. Her kötü sürprizin başı sonu, anası-babası insanın kendi nefsidir. Onun için başka yerde arama diyor Evliyalar !..Çünkü bulamazsın... Bazen sorarlar gelip bana , İnsana nefsin en büyük kötülüğü nedir diye, Yağmurun bu soruya cevabı her zaman kesin ve nettir , asla değişmez , İnsana nefsin en büyük kötülüğü CEHALETİDİR derim...Ama insan bunu dahi yaşamadan asla asla asla öğrenemez !.. Nefs ne kadar cahil kalırsa o nispette de kötülük eder sahibine. Çünkü cahil nefs, her vakit hadiselere ve kişilere tersinden ve yamuk bakar. Bu bakış neticesinde de insan güzeli çirkin, çirkini güzel görür, dostu düşman, düşmanı dost kabul eder ve buna göre hareket eder. İşte bütün kötü sürprizlere fırsat kapıları ancak böyle açılır. Cehalet ile.!!.. Zahiri ilimleri okumuş olmak demek, insanın kendi nefsine dair olan ilimlerden de haberi olmak demek değildir. Lakin kendi hakikatına dair olan ilimden habersiz yaşayan, ömrü boyunca hasta gezen adama benzer. Ona hiç bir doktor yardım edemez, çünkü hasta da kendisidir, ilaç da !!! Bunu hiiççççç unutmayalım !.. Hasta da kendinsin, ilaç da sensin .. Amma evvela hasta olduğunu KABUL EDECEKSİN !.. Devam Edecek... |
Konu Sahibi AŞK'ÜL İSLAM 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
İnsana Tapmanın Kuranı Kerimdeki Karşılığı | Kur'ân-ı Kerim Genel | Medineweb | 1 | 2884 | 01 Ocak 2013 16:58 |
Muhammed ve İnançlılar / Röportaj | Anket'ler-Röportaj'lar | EyMeN&TaLhA | 1 | 2760 | 02 Kasım 2010 01:14 |
Ebuzerr / (Ali Şeriati) | Ashab-Kiram(r.a) | Mihrinaz | 5 | 4952 | 16 Temmuz 2010 01:33 |
BAKMAK YETMEZ.... | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | Mihrinaz | 4 | 2225 | 24 Nisan 2010 15:15 |
İN'SANLARDAN... | Serbest Kürsü | Beytül Ahzan | 3 | 2224 | 02 Mart 2010 22:27 |
07Haziran 2009, 13:06 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | RE: HAYATIN SÜRPİZLERİ....
Dünya ahiret hayatına hazırlığın okulu ,olgunlaşma yeridir ve insanoğlu her zaman sürprizlere açık olabilmelidir.Nefsin heva hevesleri ile yönünü bir çıkmaza çeviren insan süprizlerede açık kapı aralar.Ama Nefsini Rabbani terbiye ile terbiye edebilen,insalar cehaletlerine galip gelirler.Şu ayeti kerimede buyrulduğu gibi O [Allah],hanginizin daha güzel davranışlı olduğunu sınamak için hayatı ve ölümü yaratmıştır.[ mülk 2) Dünya hayatının bir sınavdan ibaret ,olduğunu ve dönüşün Allah'a olduğunu hayatının ana prensibi olarak görüp yaşamını onun prensipleri ile dizayn ederse ansızın karşısına çıkabilecek süprizlerede hazırlıklı olur.Cehaletin ana sebepleri, nefsin putlarını kıramamaktır.heva ve heveslerine göre hareket etmektir.Güçlükler karşılaşılan sıkıntılar bireylerin eğittiği gibi aynı zamanda uyanışın vesilesidir.Güçlükler insanları uyandırır ve bilinç sahibi yapar azim ve iradeleri harekete geçirir.Yağmur kardeşim Allah bizlere Kuran'i ölçüler dairesinde yaşamı nasip kılsın .
|
07Haziran 2009, 17:19 | Mesaj No:3 |
RE: HAYATIN SÜRPİZLERİ....
Her sabah uyandığımda kendime şöyle derim; bakalım Rabbimin bana ne gibi süprizleri var? Nefs bir binek gibidir sen ona binersen istediğini yaptırır sen kazanırsın,o sana binerse istediği herşeyi yaptırır ve o kazanır... Bazen nefse yenik düşüyor insan bir anlık oluyor sonra düşünüyorki yaptığı yanlış nefs galip geliyor.Dünya zevki yüzünden Ahiret unutuluyor. Cahillik geçici bir hastalık olduğunu düşünüyorum evet Yağmur'unda dediği gibi Hastalığımızı ve ilacımızı kabul edeceğizki tedavi olabilelim.Ve Dünya sınavını başarı ile geçelim... Birlerin bin olduğu cennet müminler için sürprizler diyarıdır.Allah rızası için çalışıp bu diyarı hakedelim inş.. Yüreğine sağlık Yağmur Sancak | |
07Haziran 2009, 21:18 | Mesaj No:4 |
RE: HAYATIN SÜRPİZLERİ....
Nedir vahiy?Kopyasız yapıştırmasız,ayetsiz, bilgiye boğmadan bana vahyi anlatabilir misin muhammed can ? Vahyin içini neyle dolduracağız asıl o önemli . İnsanların çoğu VAHİY kavramını BİLMİYORLAR. Bazıları Biliyorlar ama anlatamıyorlar. Anlattıkları yüzeysell olmaktan öteye gitmiyor. Hayatın içine sirayet etmiyor. Bana hayatın içine sirayet eden vahiy kavramını anlatın mesela. Bana ayet-hadis vermeden ayetii kelimelerinizin içinde eriterek anlatın mesela. Sonrasında; Nedir vahiyle hayatı inşa etmek ?Nasıl yapılır ? Nedir Vahiyle yön bulmak ? Nasıl Bulunur ? Nedir Vahiyle aklı inşa etmek ? Nasıl edilir ? Buyrun... | |
08Haziran 2009, 19:23 | Mesaj No:5 | |
Durumu: Medine No : 6340 Üyelik T.:
19 Ocak 2009 | RE: HAYATIN SÜRPİZLERİ.... Alıntı:
İlişkiler denklemi şudur: Allah-insan İnsan-insan İnsan-kainat(insan dışı varlıklar) Bu üçlü ilişkinin içerisine de hayatı/yaşamı oturtalım Bu üçlü denklemi Kur'an'la irtibatlandırdığımızda hayatın inşasının nasıl yapıldığı,yönün nasıl bulunabileceği,aklın fonksiyonu ve aklın vahiyle inşasını bulabiliriz. Allah-insan ilişkisinde; Allah yeryüzünde yaşamı inşa etmek için insanı yeryüzünün halifesi yaptı.Dikkat edin insan "Allahın halifesi değil,yeryüzünün halifesidir.Bu halifeliğinde yeryüzünü imha etmek için değil inşa etmek için görevlendirmiştir.Bu inşasını nasıl yapacağıni ise vahiy belirlemiştir.Bu vahiy ile akıl ve şahsiyet terbiye edilerek insan eşrefi mahlukat haline gelmiştir. İnsan-insan ilişkisinde de vahy öncelikli olarak belirleyicidir.Çünkü Allah ile insan ilişkisi başlayınca,bu ilişki yani hayatı inşa etmesi insan-insan ilişkiyesiyle devam eder ve insan-kainat ilişkisiyle son bulur.Bu ilişkiler arasında irtibat koparsa; Ya Hristiyanlar gibi ruhban bir yaşam öncelikli olur Ya da Materyalist veya Yahudiler gibi dünyayı öncelleyen,dünyevi çıkarı gözeten bir yaşam oluşur. Ama Allah'la irtibatın vahiyle sağlanması neticesinde ise hayatın bütününü kapsayan,dünya ve ahiretin dengesini kuran bir hayatı inşa edilir. Vahy hayatı inşa eder,bunu yaparken insan fıtratını göz önüne alır.Çünkü yaratıcı olan Allah,yaratılan olan insanın özelliklerini en güzel şekilde bilir ve ona göre hükümler vaaz eder.Vahiyle inşa olmayan hayatların temeli sağlam olmadığından üstüne ne kadar kaliteli malzeme kullanılırsa kullanılsın o bina çökmeye mahkumdur. Vahiyle inşanın nasıl yapılması lazım sorusu da önemli bir sorudur.Çünkü nasıl yapılmasını bilmeyen insanların attığı veya inşa etmeye çalıştığı zaman sağlam yapı olmayabilir.Çünkü temele ne kadar çimento ne kadar demir katılacağı ölçüsünden habersiz ustaların yaptığı temel çatırdar ve belli zaman sonra yıklılır. Nasıl yapılmasının yolunu Allah yine vahiyle ve Peygamberlerin hareket metodu ortaya koymaktadır.Nasıl inşa edileceğinin yolu da belirlenmiştir. Vahiyle yön nasıl bulunur? Öncelikle bu vahyi bilmekle,içli dışlı olmak ve vahye bakış açısı ile ilgilidir.Issız bir yerde veya karanlıkta yön bulmak için bazı şeyler hakkında bilgi sahibi olmak lazım gelir ki yönünü bulabilsin.Gündüz yolunu kaybeden ile gece yolunu kaybeden kimsenin yön bulma yöntemi farklıdır.Geceleyin yönü bulmak için yıldızlara bakılır,gündüz yolu bulmak için güneşe bakılır,gölgeye ,tabiata baklır.Yön bulma metodları vardır.Bu metodları bilmeyen kimseler gece de olsa gündüz de olsa yolunu bulamaz.İşte vahiy de kişinin nereye yönelmesi gerektiğini,yol haritasını çiziyor,şeytanın yolunu,Allahın yolunu gösterir,seçim hakkını insana bırakır.İnsanı bu seçiminden sorumlu kılar ve insan da bu seçimin sonucuna katlanmak zorunda kalır. İnsan hayatını vahiyle inşa etmek istiyorsa,vahyi kendi istediği yöne çekmemelidir.Yapması gereken şey;vahyin istediği yöne insanın gitmesidir. Yani vahyi güden değil,vahiyle güdülen olmalıdır insan. Vahyi akılla inşa etmek nasıl olmalıdır? Akıl tek başına başıboş bırakılacak bir olgu değildir.Akıl başıboş bırakıldığında insan Rablığını,ilahlığını ilan etmekten kaçınmaz.Çünkü tarih bunu göstermektedir. Allah vahiyle insanın aklını frenliyor,onu terbiye ediyor,Rahmanın çizgisinden sapmamasını istiyor.Rahmanın çizgisinden saptığı zaman akıl,insanı Rabbına karşı nankör kılıyor.Şükreden bir akıl değil de küfreden bir akıl çıkıyor karşımıza. Aslında bu konu geniş bir şekilde de açıklanabilir ama Hz.Ali'nin bir sözü var:(Hatırlatığım kadarıyla) "Soruya verilen cevap çok olursa,cevap gizli kalır." Bazen 3-5 cümle ile anlaşılabilen şeyler için üzerinde çok konuşulmaya başlayınca ayrıntılar arasında boğulur kalırız ve böylelikle sorunun cevabı çetrefilli hale gelebilir. Sorulan soruaya kendimce cevaplar vermeye çalıştım.Hatalarımız olabilir,ya da ifade etmekte zorlanmış olabiliriz.Affola. | |
09Haziran 2009, 01:51 | Mesaj No:6 | |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | RE: HAYATIN SÜRPİZLERİ.... Alıntı:
Akide Bir şeye inanmak, bir kimseyi ve verdiği mesajları tasdik ederek ona sadık kalmaktır.İnanç tarzını buna göre yaşamaktır.Hakiki bir İman ile(imanı elde edilmiş isek)tam bir teslimiyet ile boyun eğmektir. Allah'u Tealanın İslam dinini Kabul etmektir. Peygamber efendimizin bizlere bildirdiği şeyleri kesin bir şekilde kalben tasdik edip eyleme dökmektir. taklide dayalı olan akide şüphe ile yaşamamıza bizleri mahkum eder. Vahyin emir ve yasaklarını teslim olamadığımızda vehme dayalı bir hayat ile karşı karşıya kalırız. Vahye dayalı aklı inşaa edebilmek için öncelikle sağlam bir itikadi yapıya sahip olabilmeliyiz.Bu sağlam itikada sahip olabilmek içinde Aklımızı Vahyin direktifleri nezdinde araştırarak kimseye teslim etmeden kullanmayı becerebilmeliyiz.Zaten aklı Vahyin emirleri ile yönlendirirsek hakk ile batılı ayırd edebiliriz.Akıldan şöyle bir misal vereyim Hz İbrahim'in bizlere anlatılan aklını kullanma yetisi ile Rabbine varabildi.Bu bizlere bir örnektir,Aklı kullanmadan İlahi mesajıda anlayamayız Ama aklı kullanırken Kalbede sorabilmeliyiz İnşaallah açıklayıcı olmuştur kardeşim Eğer kardeşim tatmin olmadı ise takıldığı yada kabul etmediği bölümleri bildirsinde bizde hatalarımızı bilelim ve ona göre kendimize çeki düzen veririz Ana şiarımız Emri bil Maruf Nehyi anil münker emri olduğu için birbirimizin yanlışlarını düzeltme adına Eğriyi doğrudan ayırabilmeliyiz Allah'a Emanet olunuz. Sonuç olarak iman, kalb ile tasdik etmek,ise ibadette onun gıdası hükmündedir İmanın Kamil olabilmesi için eyleme dökülmesi lazımdır.Bu eylemler dinin hükümleri ile hükmedebilmektir.Günümüzde İslamın hükmünü yönetimlerde göremiyoruz ama kendi Aile efradlatımız içinde uygulayabilmek bize bağlıdır yönetimlere bağlı kalma zorunluluğumuz aile içinde yoktur Yaşama bize aittir .Ve Hesaba çekilirken sorgulanacağımız tek kaynak Kuran olduğu için ondan sorumluyuz. | |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
HAFTANIN HUTBESİ-GENEL: 25.11.2016 HAYATIN GAYESİ | alperkara | Tebliğ-İrşad-Vaaz-Hutbe-Nasihat | 0 | 24 Kasım 2016 18:00 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|