|
Konu Kimliği: Konu Sahibi CaferTayar,Açılış Tarihi: 09 Aralık 2007 (15:17), Konuya Son Cevap : 09 Aralık 2007 (15:22). Konuya 2 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
09 Aralık 2007, 15:17 | Mesaj No:1 |
Dağlara serenat Dağlara serenat dağlar-1 Hey gidim hey ve hey dağlar hey! Özgürce, sessizce salınan dağlar! Suların gürül gürül, rüzgarın püfür püfür; Gönüllere mesaj sunan heybetinle... Hey gidi dağlar, dağlar hey! Benim gönlüm hisli, seninse yücelerin puslu. Ben acılı, ben sızılı, ben yaslıyım. Çare yokki ferahıma, dünyada paslıyım. Kasvetinden uçuşan sonbaharın yaprakları; Ömrümün canhıraş debrenişindendir. Ah dağlar, ah! Vah ki vah! Boz bulanık ırmakların, yarılan o fay hatların... Ürpertsede gönülleri, sen yinede en eminsin. Dağsın ve dimdik ayaktasın. Tıpkı iman edipte tevekkül eden, rıza-i Hakka boyun eğen Ve diyen “inna lillahi ve inna ileyhi raciun” Hey dağlar! İnim inim inleyen hey ve hey ve hey! Bilirmisin hey dağlar! Gönül dostum hey! Varsayılan insanlar arasında mahzun; Ve yapayalnız ve çaresiz. Çoklukta tekliği fark edebilirken, zikrin özünde. Bilmesede, duymasada kimseler, zikrimin özü zikri hafi ile. Tespihini senin gibi hey dağlar! Dağlar hey ve hey! Şimşeklerin ışıkları seni ışıtırken, Karla önce senin doruklarında donanır. Gönlümün hira’sında yağan kırağı gibi; Deli yürekli bir yalnızlık fedaisiyim. Mangal gibilerin yittiği dünyada, Onları hatırlatan hey dağlar, ve hey ve hey ve hey! Sözlerime sırdaşsın, özlerime yoldaş. Özün özgürlükteki özgürlükleri tattırırken bizlere; Özgür olamıyoruz hey dağlar! Neden kaypakça ve korkakçayız. Dağ gibi dikilemiyoruz haksızlıklara, neden? Ah dağlar! Vah dağlar! Dağlar hey! Heyy dağlar! Duyarmısın sesimi! İsyan şarkıları söyleyip, efkarımı dağıtmak istiyorum; Bana hak verirmisin? Dua mü’min’in silahıydı ve onuda hep hayır ve... Hizmet adına kullanırdı. Şimdilerde hey dağlar! Ya şimdilerde? Silahımın manevi mermilerini “riskli olmasına rağmen” Can evime doğrultuyorum. Hoş duaları, beddualara dönüştürüyorum. Salıyorum intizarımı boşluğa... Hüzünle “amin” dermisin hey dağlar! amin dermisin? Ben aciz, ben çaresiz, ben sessiz, ben garip... Ben öksüz, ben adeta parya. Derdim ağır, derdim büyük, derdim kahırlı. Kullukta asiyim, Rabb’ime günahkarım. Hep tuul-i emelin peşinde tükettim ömrümü. Bir yalan gülüşlü işvesiyle, dünyaya aldandım... Hey dağlar! aldandım. Kendimle uğraşmaktan etrafımı göremedim. Meğer ne uykuymuş, bu gaflet uykusu! Bu sebeple panikteyim hey dağlar! panikteyim. Başım ellerimin arasında, geçen ömrüme ağladım, Yandım, istiğfar eyledim. Gidilen yolun yanlışlığını fark ettim. Geçsede ömrümün o en verimli zamanı; Dönülen yol, sırat-ı mustakım dedim, Düşe-kalka tevhidine yöneldim. Doğru yaptım değilmi hey dağlar! ne dersin? En çok acı çektiğim dertlerim göğsümde bir ateş topu gibi içimi yakarken... Gördüklerime tahammül edemiyorum hey dağlar! tahammül edemiyorum. Kur’an’a kurban olmayanlar, küfrün ihtirasında... inançsızca yok edilirken; Pembe diziler, reklamlar, paparazziler, yalan gündemler ve... gözün içine baka baka, milletimle alay edenler. Bunları görüpte, boş vermek mümkünmü hey dağlar! mümkünmü? Umut, mü’min’in azmini ateşleyen bir kıvılcım; Ona bile muhtaç bırakılırken, politik sözlerle aldatılan, Yalan vaatlerle uyutulan, okulda horlanan, Krizle zorlanan çaresizliğimize hak vermezmisin? Hey dağlar! hak vermezmisin? Kahrım çaresizce bedduaya yönelirken; Amin dermisin hey dağlar! amin dermisin? İnancımızın ve mukaddesatımızın teminatıyla alay edenler, Ve ona karşı olanlar, hergün kin kusanlar; Kursları kapatanlar, İmam-hatipler ve başörtüsüne kafa tutanlar; Ve böylece fırsat buldukça küfredenleri, Allah ve O’nun Kahhar ismiyle... Belayı hak üzere olmasını diliyorum. Amin dermisin hey dağlar! amin dermisin? Bir sabah herşey aydınlık, herkes mutluyken; Bir kirli el, herşeyi nasılda ters-yüz edebiliyor. Kriz, faiz, develasyon, çaresiz borçlanma ve kapitilasyon, Bilmediğimiz sözcüklerdi. Şimdilerde ise herşeyimiz oldular. Maddeleşen dünyamızı, dolar ve markla tahlil eylediler. Gönüller parayla parladı, parayla söndü. Umut şafağı sunni zorlamalarla geceye döndü. Eski eylemde karar mekanizması. Dil ki, haksızlığa onay makamı , Güç ki, haksızdan yana çıkan. Herbirine top-yekün buğz ederken, Dile gelen ah’dır mazlumlar adına. Söz Hakk’a boyun eğmenin saflığında, Haksızlığa dil olupta arşa çıkan, Tüm esmaların azametli sırları adına, Sese aminlerde katarak” hasbunallahi ve niğmel vekil” derim. Ne dersin ey dağlar! sözlerime yanıt verirmisin? | |
Konu Sahibi CaferTayar 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Hacet kapısın tıklarken | Şiirler ve Şairler | CaferTayar | 0 | 2017 | 13 Eylül 2008 11:34 |
geçmiş zaman aynası | Şiirler ve Şairler | CaferTayar | 0 | 2133 | 13 Eylül 2008 11:29 |
Cuma Günü Selevat Getirmenin Önemi: | Dua Bölümü | Seyyid | 1 | 2482 | 12 Eylül 2008 12:39 |
rahmet katrelerinde bir cuma soluğunda dua | Dua Bölümü | CaferTayar | 0 | 2355 | 12 Eylül 2008 12:31 |
Hayat ve kulluğumuz açısından Ramazan | Cuma-Bayram-Kandiller | CaferTayar | 0 | 2035 | 06 Eylül 2008 13:07 |
09 Aralık 2007, 15:20 | Mesaj No:2 |
Biliyormusun? hey dağlar!
dağlar -2 Biz senin kadar özümüz ve sözümüz aynı kararda değiliz. Senin mevsimlerin var, gelen ve geçen; Herbirine desenlerinde farklı renkler katarsın. Ya biz dağlar? Ya biz, bize söven sövene. Hakaretler incitmiyorda artık. Kutsal emanetlerimizde payını alırken; Horlanıyaruz be dağlar! Zorlanıyoruz. Develerin kuş olupta, kumla iştigal edip, Kuma gömerken başlarını, o manzarayı sindiremiyoruz. Hala anlamış değilim taş heykellerden beklenen mededi. Taş gönüllerin soğuk avazında, gizli bir imdat seziyorum Bu karmaşa ortamında biraz daha geziyorum. Agit gardaş, agit, agitte boyun posun devrilsin emi? Bunca kan, bunca can senin adına akmadımı? Tüfekler patlar ülkemde, bizim şehirlerde... Biz onları bomba diye algılarız. İnsanlar feryad ederler, canhıraş bir korkuyla. Onlara bakarız ancak, onlar korkmamakta, üzülmemekteler. Deprem olmuş olmamış, önemli değil. Ağizlarında bir tek slogan, oley, oley, oley diye. Sonra öğrenirizki, sıfır sıfır elde var sıfır, Bir maçın hikayesiymiş bunlar. Ya dağlar1 vah dağlar! Oyy dağlar! Yanan yavrusuna ulaşamayan kadın, feryad ederde, Bizse seyrederiz taş gönüllerimizle. Meydanı boş bulan medya mı ney, işte öyle birşey. Ye’cüc me’cüc gibi talan eylerken manevilerimizi; Gündem bir bakıyorsunuz Merve, bir bakıyorsunuz apo. Birden susurluk olup susuluyor, Ve birden clinton’laşıp söze geliyor. Gönülleri kanatan “Türkiye ile dostluğumuzu derinleştireceğiz” Bir yaraki hey dağlar! Derinmi derin. Türkiye derin, devlet derin, susurluk derin. Gölcükte patlayan krater çukurundanda derin, Meçhullerin hepsi çok ama çok derin. Camide cemaat, dışarda şecaat iç içe, Dillerde dua, zamanı kuşatırken, dışarda sloganlar... Kılınan namazın ardından “kahrolsun yobazlar, Kahrolsun şeriat” anlayamıyorum hey dağlar! Siz anlarsanız anlatırmısınız? Nasıl işbu? Nasıl anlayış, nasıl düzen bu, nasıl nasıl? Sövüyorlar bize, biz onları övüyoruz. Dövüyorlar bizi, biz onları seviyoruz. Çekiyor, parçalıyorlar inancın örtüsünüde, Korkunun kahrolası kabusuna sebeble; Gıkımız çıkmıyor hey dağlar! Dağlar hey! Tarih yazıyor zamanı, ikibin’e azcık kala. Kandiller umuda kandil yakıp, depremleri yok ederken; Batı istanbulda batan Osmanlı saraylarında, Batırma komplolarını planlarken dünyanın. Aptal insanlara karşı, kurnaz maskeler takmakta, Clintonlaşmakta adeta rolleri gereği. Yıkılrken afetlerle, milyonlarca can acı çeker. Siklon’dur adı, tayfun’dur, fırtına’dır değişir. Değişmeyen mazlumun ahıdır hey dağlar! Amerika amerika olalı, kanla doğdu, kanla yaşadı... kanla büyüdü. Masumlar o kanlarla boğulmakta. Ancak mazlumlar o kanlarla boğmakta şimdi o kıtayı. Ahkam keserken clinton, azgelişmiş hayranlarına sokaklarda; Amerikada sefil insanlar perişandırlar. Süper güçler çağdaştır, medenidir. Medeni olmayan nedir acaba? Hey dağlar! Vahşetin adı çeçenistandır, soyadı Boris yeltsin. İmza: mavi dalga, PKK meşrulaşsın. İnsanmış, canmış hiç önemlimiki? Hesap devri gayri, dolar geçer akçedir. Enflasyon yüzünden bir türlü hacı olamıyoruz, biz bu ülkede. Adam ta amerikadan gelip, hemencecik hacı olabiliyor. Sen ne anlıyon? bunlardan hey dağlar! anlıyonmu birşey? Dua ediyor efes’in antika yıkıntılarında… Tarih duvarlarında berlini yıktıklarını ama… Duvarını yıkamadıklarını anlatıyor. Bir oldu-bitti sonrasında onu da yıktıklarını ve Aradan on yıl geçtiğini anlatıyor. Kafalardaki duvarlar yıkılmadıktan sonra! Oniki eylüllerin düğmesine basanlar; Karter olmuş, clınton olmuş ne yazar? Demokrasi adına hergün kurtarılmıyormuyuz? Batının batasıca adetlerinden, hindi yasaklanırken yılbaşlarında Sincan’da erkeye gibi toslayacaktı 28 şubata. Erbakan içkiyi sevmiyordu, laiklik elden gidiyordu, Çağdışı oluverecektik. Biz çağı aşsak ta bizi anlayamazlar. Bilemezler bizdeki sabrı, bunca çileye rağmen. Balansayarı demokrasinin taklarında hukuk adına… İsim bulurken, anlayamazlar. Anlayamazlar bizim gibi agig zirvesini. Bilemezler kurtlar sofrasında kuzuların masumluğunu. Olamazlar koçlar sofrasında bire bir koç. Koç dedim de aklıma geldi. Eskiden güneşarı diliyle söyletirlerdi geh-geh diye; Kuçu-kuçu diye çağırırlardı. Adamın biri de böyle çağrılmıştı, Amerika’ya çağırmıştı fort. Adam kağıdı üç edip oluvermişti ülkemde lort. Üç kağıt canım üç, Türkiye ve Koç. Bankalaşan dünyada, holdingleşen dünyada… Medyalaşan dünyada koç olacaksın koç. Biraz loca, biraz lions biraz da para, Al sana koç gibi adamlar. Milenyum manzaralı, demokrat koçlar. Ah dağlar ah! Anlamıyorlar gayrı. Adamın adı Adnan, künyesi Hoca; Emir verirse loca alırlar içeri. Günlerce hesap kitap, senaryolar hep aynı. Çomak sokarsan versella’nın fiyat kovanına, Koç’lar ve lortların hışmına uğrayıverirsin. Neyine senin güneydoğuda kol ve bacakları… Parçalanan askerler? Neyine senin parçalanan polisler? Neyine senin mayın? Neyine senin mason? Bak aşına, bak işine değil mi? Sizi sizi gidi sizi hin oğulları sizi. Sekiz nokta dokuz şiddetini önceden bilip, Tedbir aldınız öylemi? Ama bir şeyi unuttunuz! Söylesene hey dağlar! Sen bilirsin söyle gayrı! Fay hattını bilseniz bile, HAYY hattını bilirmisiniz? Onbeş şiddetinde belki yok olursunuz. Olursunuz da hala bu gerçeği bizde bilemiyoruz. Ah kim ah, ölüler toprak olup üzerimize serpilmiş, Ölmüşüz de kokmuşuz, kokuşan her yanımızla; Oysa ‘kalk ve elbiseni temizle’ derken ALLAH (cc) Beden elbisemizi kötü ahlaktan temilememizi Öğütlüyordu Peygambere. Temizlik imanla özdeşirken, şaban da temizi. Temiz insanların arınmasına beklide bir fırsattı. Deprem temizledi çirkefleri hey dağlar! Çarkıfelekte verilen evler, yerle bir oldu bilirmisin? Hay’dan gelip Hu’ya gidivermişlerdi de; Çirkefler çirkefliğe, çarkıfelek olup ta… Berdevam olurken depremde. Depremlerle sade bunlar değildi hey dağlar! Kızılay kıpkızıl olup ta dinazorlaşıyordu. Hava kurumu yaşmı belli değildi. Hava kurumunda Taçoy’lar iç ederken aptal paralarını İpliği pazara çıkaranlar, ağlamaklı şimdilerde. Hortumlanan paralar, filler kadar büyüktü. Biri büyük biri küçük adamların arka çıkmasıyla… Soygun-talan berdevamdı. Zalimler depremle çarpılırken; Nefisler ne pislerle çözülüyordu. Ve giriyorlardı birbirlerinin pisliğine. Pullar ufaktı, rakamlar ufaktı ama damlıyordu, Damlaya damlaya göl oluyordu, göller hortumlanıyordu. Ve filler kocamandı, hatta dinazordu milenyum çağında. Zulmü başımıza örerken başörtüsü diye; Başörtüsüne mağdur damgası basılıyordu. Kapılara asıyorlardı ‘yassah’ diye üniversitenin. Ortaçağ karanklarında zorba milenyumda rektör olanlar. Çağdaş ve ateistlikte hem kuralcı aktördürler. Karanlık kimlikleriyle karanlık kalan cinayetler, Dört bir yanımızı kuşatırken ‘kahrolsun Müslümanlar, Vurun abalıya’! vurursunuz, vurursunuz Hala bizler bu gerçeği bilemeyiz. Ah kim ah, vah kim vah, hay dağlar! Hay Hay! Batan geminin malları gibi dalkavuklar çıkar sağlarken, Devlet rantından; Susarken haksızlık adına dilsiz şeytanlar, Susamışken yokuşlarda susmayanlar şehadetle Şehr-i Şaban bile izan-ı akil akla bir şeyler hatırlatmıyorsa Sus ki gayrı sus ki hakikat konuşsun. Satanistler revaçta, masonlar en başta İnsanlar süklüm büklüm. Başkan-ı diyanet bile konuşmazken doğruları hey dağlar! Konuşsam ne yazar bütün bunları. Adamlar kapıları açık bıraktılar da Aldatanlar o kapılardan girdiler. Ortak olduk yenen ülkemizde her şeye. Türkü yedik, türkü okuduk yıllarca. Biz emek koyduk, para koyduk, can koyduk Onlarsa ilkeleri ve devrimleri koydular. Onlar zengin oldular, bizse tecrübe sahibi. Bilmem anlatabildimmi hey dağlar bilmem anlatabildimmi? | |
09 Aralık 2007, 15:22 | Mesaj No:3 |
derdimin tesellisi hey dağlar
DAĞLAR-3 Hey dağlar! Ay yüzüne vururken ne kadarda sessizsin! Bende sessizim şimdi senin gibi hey dğlar! Deme ‘derdin ne böyle, niçin isyan ediyon; Bir çoban edasıyla, hep sitemler güdüyon’ Ahki dağlar! Hey dağlar! Dinle ve duy sesimi! Ülkem diye bir yer var dünyanın ortasında, Balık misali şimdi, siyonist oltasında. Yamyamların ülkesi, herşey talan edilir, Doğru yol bilinirken, hep isyana gidilir. Engerekler, çiyanlar, yarasalar, baykuşlar; Bu zamanın medyası, hep birlikte olmuşlar. Öyle leşçi bir huyki, sanki sırtlan ve çakal, Arslan gibi et yemez, yedikleri saç, sakal. Ya cübbeye saldırır, yada hoca lafzına, Zihinlere kuduzki, inançsızlık kahrına. Arenaları vardır, inananlar figüran, Kin tohumu seralar, nefret fideleriyle... Sebze üretir daim, tek hedefi küfreyle. Öyle bir yer burası, kafalar ithal şimdi; Batıdan lağım aksa, onu su diye emdi. Tek doğru sanki medya, demokrasi adına; Faşist bir ruh hastası, şu günlerin yadına. İşte böyle hey dağlar! Derd-i ızdırabım çoktur. Sesime kulak veren sanki kimseler yoktur. Ah dağlar, hey dağlar! Duyarmısın sesimi? Kılıflar şeffaf şimdi, çalınan görünüyor; Eşkiya modern olmuş, çaldıkça övünüyor. Asgari ücret maaş, akıl ermiyor nasıl? Önemlimi aç kalmış? Köle değilmi asıl? Bu adalet payına, gülerken cümle alem; Ankara kulisleri, sanki sodon gomara. Heryerde iğrenç fuhuş, kızlar atıyor nara; Erkekler kadınlaşmış, ankara sokakları, Aykara caddeleri, dönmelerle işgalde; Polis kovuyor lakin, soyunuyor işveyle. Nedir bu hal bilmem ki erkekler kadın olur Bu moda ki çok kötü, eden bir gün de bulur. Satılmış kalemlerle kiralık kameralar; Durmadan şantaj ile gönülleri yaralar. Çankayada sis vardır, Ankara kışa teslim; Bahar umutlarına şimdi hasrettir Müslim. Jiletler göğüsleri sadistçe paralarken Şeytan kahkaha atar perdeyi aralarken. İşte böyle hey dağlar bilmem anlıyormusun? Benim gibi sende hep kahredip yanıyormusun? Batman bir ölçü birimi, kiloyu haber veren Ölüler gül bahçesi, İsrail’se gül deren. Silahlar ve mermiler can almak için vardır Vahşete isim lazım o da Hizbullahtır. Ya dağlar! Hey dağlar! Ne dersiniz bu işe? Kaderin sabrına da dur denir birgün elbet. Bütün bunlar olurken hizbulvahşet bahane Kıyak emeklilik var işte ondan şahane Tevbeler demi geçer, yaşlar ise bitişe Hırs hasedi kamçılar, gözler görmez gidişe. Kibir canları aşar, gurur ise kayaları İsrail amcaolur sam amca dayıları. Bir gün beyaz atıyla bir prens çıkageldi Kabuslar yeksan olur kinden buzlarsa erir. Zaman devrana dur der, kün fe yekün emriyle Kullar indirilirler Arasatlı zemine İşbu gaye bir üslup nasihat sanatından Rahmeti gönüllere döksün Mevlam katından Her şey kaydediliyor torpil sökmez Mevla’ya Bir beyan-ı sözdür ki karışıyor havaya İşta böyle hey dağlar! Bilmem anlatıverdim Anlatıverdim sana. Sessizce dinleyip te teselli verdin bana!.. | |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
İnsanlara küstü dağlara yerleşti | Kara Kartal | Yaşam/Kültür/Sanat | 3 | 19 Mart 2024 16:59 |
dağlara hasretim var | CaferTayar | Şiirler ve Şairler | 0 | 04 Eylül 2008 11:55 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|