|
Konu Kimliği: Konu Sahibi HALUK GÜMÜŞTABAK,Açılış Tarihi: 13 Ekim 2009 (13:06), Konuya Son Cevap : 13 Ekim 2009 (13:06). Konuya 0 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
13 Ekim 2009, 13:06 | Mesaj No:1 |
Meryem suresi 68....72. Ayetlerin anlatmak istedikleri.... MERYEM SURESİ 68....72. AYETLERİN ANLATMAK İSTEDİKLERİ.... Meryem suresi 68 ….. 72. ayetler acaba bizlere neler anlatıyor birlikte onu anlamaya çalışalım. Önce geleneksel İslam’ın bir kısmının inanışını sizlerle paylaşmak istiyorum, tabi önce ayetleri yazalım. Meryem 68- Rabbi’nin yüceliği hakkı için, onları peşlerinden gittikleri şeytanları ile birlikte bir araya getireceğiz, sonra da dizüstü çöktürerek cehennemin çevresinde toplayacağız. 69- Sonra her grubun, rahmeti bol olan Allah'a baş kaldıran en azılı elebaşlarını ayıracağız. 70- Sonra biz onların hangilerinin öncelikle cehenneme girmeleri gerektiğini, kuşkusuz, herkesten iyi biliriz. 71- Aranızda cehenneme uğramayacak hiç kimse kalmayacaktır. Bu Rabbinin kesinleşmiş bir hükmüdür. 72- Sonra sakınanları kurtararak zalimleri, dizüstü çökmüş durumda orada bırakırız. Geleneksel İslam anlayışının bir bölümü ayetlerin sonunda geçen (Aranızda cehenneme uğramayacak hiç kimse kalmayacaktır.) ve sonrada sakınanların kurtarılacağı sözlerinden bakın ne anladıklarını söylüyorlar. (Allahın kesinleşmiş hükmü nedir? Oraya Yani cehenneme herkes uğrayacak, onun azametini dehşetine herkes yakinen şahit olacak. Nedendir bu? Bu aynı zamanda Allahın müminlere olan rahmetini ve sevgisini göstermesi ve onlara vaadinin hak olmasının göstermesi içindir. Allah onlara söz vermişti. Benim emirlerime uyar ve bana itaat ederseniz sizin günahlarınızı örteceğim ve cehennem azabımdan sizi uzak tutacağım demesi üzerinedir.) Bu konuda bir başka açıklamada örnek olarak alalım; (mu'minler asla azap görmeyeceklerdir. Sadece o sahneyi müşahede edeceklerdir. Önce naklettiğimiz hadislerde de "Ateş onlara soğuk ve selamet olacaktır" veya "Onların nurları cehennemin alevini söndürecektir" şeklinde bu gerçek vurgulanmıştı. Bir hadiste şöyle buyurmaktadır: "ALLAH cennete götüreceği herkesi mutlaka önce cehennem ateşiyle aşina kılacak (ona gösterecek) ki ALLAH’IN kendine verdiği nimetlerin ve fazl-u ihsanın kadrini bilsin ve sevinç ve sürürü daha da artsın. Yine cehenneme götüreceği herkese önce cennetin nimetlerini gösterecektir ki (nasıl nimet ve lütufları kaybettiğini görüp daha çok üzülsün ve yansın!" (Nur-üs Sekaleyn, c.3, s.354)) Yine aynı düşüncenin verdiği son noktayı da burada yazalım. (kıyamet günü iman edenlerin ve etmeyenlerin kesin bir biçimde ayrılacakları, iman edenlerin ebediyen cennete girecekleri, etmeyenlerin ise ebediyen cehenneme aşağılık bir azabın içine sürülecekleri bildirilmiştir.) Benim çok ama çok dikkatimi çeken ve Rabbin zerre kadar bir suçun ya da mükâfatın karşılıksız kalmayacağını açıklamalarından sonra, insanları beyaz ya da siyah diye(iman eden ya da etmeyen) ikiye ayırarak işi bu kadar basite alınmasını hiç ama hiç anlayamadım. Allah ı görmezden gelen, kitabına iman etmemiş ve savaş açmış kâfirlerin cehennemlik olacağını ve orada ebedi kalacaklarını birçok ayetinde Allah bizlere açıklıyor, bakın size birkaç örnek. Bakara 39: Nankörlüğe sapıp ayetlerimizi yalanlayanlara gelince onlar, ateşin dostu olacaklardır. Onlar orada sürekli kalacaklardır Bakara 81: İş onların sandığı gibi değil. Kötülük ve çirkinlik kazanan, suçu kendisini kuşatmış olan kişiler, ateşin dostudurlar. Sürekli kalacaklardır orada Bakara 217:…… İçinizden kim irtidat edip dininden döner de kâfir olarak ölürse böylelerinin amelleri dünyada da âhirette de boşa gitmiştir. Ateş ehlidir onlar. Sürekli kalacaklardır orada. Bakara 257: Allah, iman sahiplerinin Veli’sidir; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Küfre sapanlara gelince, onların dostları tâğuttur ki, kendilerini nurdan karanlıklara çıkarır. Bunlar cehennemin dostlarıdır. Orada sürekli kalacaklardır onlar. Yukarıdaki ayetler cehennemde sürekli kalacak insanların açıkça tariflerini yapıyor. Şimdi kendimize soralım, Allahın birliğine, kitaba ve elçisine iman eden çevremizdeki onca insanı bir düşünün lütfen, kendi menfaatleri için başkasının hakkını düşünmeyen, adaleti kendine göre anlayan, kuranı kendi düşüncelerine göre yorumlayıp Allah aslında böyle diyor diyerek insanları yanıltan, akla gelmeyen haksızlıkların içinde olarak adalette itina göstermeyen, ama beş vakit namazından kalmayan, hacca gitmiş, zekât bol bol görünüşte veren, ama onun on katını haksızlıkla başkalarından alan ve daha birçok örneği hatırlayın iman edenler içinde, onca insan sizce hiç mi ceza görmeyecek? Çok daha az hatası olan, iman eden bir Müslüman la, sırf Allahın birliğine ve kitabına iman etti diye, görünüşte tüm ibadetleri yaptığı için hiç mi ceza görmeyecek dersiniz? Hiç mi farkları olmayacak bu insanların? Tüm iman eden, ama kendisini çok farklı seviyelerde koruyan ve sakınan insanları aynı kefeye koyarsak, sizce adaletsiz düşünmüş olmuyor muyuz? En yakınınızı düşünün ve size yaptığı adaletsizliği Allaha bıraktığınızı hatırlayın, bunun bir karşılığı yok mu sizce boşuna mı bıraktınız bunun hükmünü Rahmana? Rabbin tüm insanların günahlarını aynı derecede bağışlayıp affettiğini düşünmek ve bu düşünceyi de doğru olarak görmek, bizleri yanıltıyor olmaz mı sizce? Lütfen bunları da düşününüz. Bakın Rabbim ayetlerinde ne diyor? Zilzal 7: Artık, kim bir zerre miktarı hayır üretmişse onu görür. Zilzal8: Ve kim bir zerre miktarı şer üretmişse onu görür. Enbiya 47: Kıyamet günü için adalet terazilerini kuracağız/adaleti terazilere koyacağız. Hiç kimseye zere kadar zulüm edilmeyecek. Hardal tanesi kadar bir şey olsa onu ortaya getiririz. Hesapçılar olarak biz yeteriz. Yukarıdaki ayetlere iman ediyorsak gelin bu ayetleri birlikte düşünelim ve sakın görmezden gelmeyelim. Rahman ne diyor zerre kadar yapılan iyilik ve kötülük karşılığını görecektir diyor. Adalet Terazileri kurulduğunda hiç kimseye zerre kadar zülüm edilmeyecek demekle de, haksızlık edilmeyecektir diyor. Hardal tanesi kadar küçük olanları bile ortaya çıkarırız diyor Allah. Hesabı biz böyle görürüz diye açıklıyor. Yukarıdaki sözlerden bir arkadaşım bakın ne anlamış. Hesap günü her şey önümüze geldiğinde, yazılan hayır ya da şerri amel defterinden gözlerimizle görürüz diyor deniyor. Burada herhangi bir hesap verme anlamında anlaşılmamalı demiş bana. Yani yalnız görmek anlamındadır diyor. Yine arkadaşım bana cevabında bu konu ile ilgili bakın hangi ayetleri örnek vermiş ve daha neler söylemiş. (Aliimran 30: Gün gelecek, her benlik, hayırdan işlediğini önünde bulacaktır. Kötülükten işlediğini de... İsteyecektir ki, önüne getirilenle kendisi arasında uzun bir mesafe olsun. Allah sizi, kendisinden sakınmaya çağırır. Allah, kullarına karşı Rauf’tur, çok şefkatlidir. Hakka 18 : (Ey insanlar!) O gün (hesap için) huzura alınırsınız da size ait hiçbir sır gizli kalmaz 19) İşte o vakit kitabı sağ eline verilmiş olan kimse der ki: Gelin kitabımı okuyun. NASIL GÖRÜR? BİR FİLİM ŞERİDİ GİBİ KAYIT EDİLMİŞ TUTANAKLARDA ( YANİ KİTABINI ALDIĞINDA) BAKIN NE GÜZEL KARNEM VAR BENİM DİYEN SEVİNÇLİ ÖĞRENCİLER GİBİ. DEMEK Kİ AMEL DEFTERİNDE İYİLİKLERİ KÖTÜLÜKLERİNDEN FAZLA OLDUĞUNDA DAHİ ALLAH ONU YAPTIKLARINDAN DOLAYI CEZALANDIRACAK. ÖYLE Mİ? SAHİ O HALDE NEREDE KALDI ALLAHIN RAHİM SİFATI, AFÜV SIFATI, TEVVAB SIFATI. ÖNCE CEZA SONRA MI AF? ÖNCE CEZASINI VERDİYSE AFFININ NE ÖNEMİ KALIR. Değerli arkadaşımın yazdıklarını değerlendirelim. Aliimran 30. ayette söz edilen (hayırdan işlediğini önünde bulacaklardır, kötülükten işlediğini de…) Ayetin devamında da gördükleri ile aralarında uzak bir mesafe olsun diyecekler diyor, peki neden söyleyecekler bu sözü acaba? Dikkat edin bu olay iman eden içinde etmeyen içinde geçerli. Gördüklerinden utanacaklar diyor. Hakka 18. ayette de dikkat ederseniz hiçbir sırrın gizli kalmayacağını ve bizlere gösterileceğini söylüyor acaba yalnız görmekle yetinilecek mi? Yaptıklarımızın zerre kadar hayır ve şer görülmesi bu ayetlerde yalnız gözlerimizle film seyretmek anlamında mıdır dersiniz? İlahi adalet yaptıklarımızın gözlerimizin önüne serilmesiyle tamamlanacak mı? (Zilzal 7: Artık, kim bir zerre miktarı hayır üretmişse onu görür.Zilzal8: Ve kim bir zerre miktarı şer üretmişse onu görür.) Kitabı sağdan verilenlerin sevinci, cennetin vizesini alan günahlarının hafif geldiğini gören insanların sevincidir. Ama dikkat edin cennetin vizesini alan diyorum. Yoksa yaptıkları onca yanlışın, haksızlıkların tümünün bir kalemde silinmesi değil. Karnesini alan öğrencinin sevinci çok güzel bir örnek, yazımın devamında yeri geldiğinde bu örneği daha detaylı vermek istiyorum konu iyice anlaşılması için. Sayın arkadaşım iyiliklerin fazla olduğu kötülüklerin az olduğu bir insanı, ne yani Allah yinede cezalandıracak öylemi diye sormuş bana. Bende sormak isterim acaba iyiliği fazla olan kötülüğü az olan yaptığı kötülüklerin cezasını görmeyecek diye bizlere söylemiş mi? Kesinlikle hayır, ama her zaman bağışlayıcı olduğunu bizlere birçok kez söyleyerek affedilme, bağışlanma KAPISINI HERZAMAN AÇIK BIRAKMIŞTIR. Peki, biz sevabı çok günahı az olan insanın asla hiçbir ceza görmeyeceğini nereden çıkardık? Bunun yorumunu herkes kendisi yapsın. Bana cevap veren kardeşim yazısında ben her yapılanın karşılığı görülecektir dediğimde bakın Allah ın adalet ve bağışlayıcı oluşunu nasıl değerlendirmiş. (SAHİ O HALDE NEREDE KALDI ALLAHIN RAHİM SİFATI, AFÜV SIFATI, TEVVAB SIFATI. ÖNCE CEZA SONRA MI AF? ÖNCE CEZASINI VERDİYSE AFFININ NE ÖNEMİ KALIR.) Burada arkadaşım Rabbim in bağışlayıcı ve yüceliğine kendi değer yargısıyla yaklaşmış ve madem sevabımız fazla günahlarımızı neden affetmiyor, önce ceza veriyor sonramı affediyor yaklaşımıyla anlatmış. Ceza verdiyse affın bir önemi kalmaz diye düşünüyor. Acaba yaptığımız tüm yanlışların hiç karşılıksız kalması mı adalet, yoksa yapılan yanlışların karşılığının verilmesi ve daha sonra yaptığı güzelliklerin verilmesi mi? Allah ben affediciyim diyorsa dilediğini affeder ona sözümüz asla olamaz. Bu dünyada bile herkes yaptığının karşılığını alması için adaletli bir düzen kurmaya çalışmıyor muyuz? Bakın Allah yeminle kimlerin günahlarını affedeceğini çok net söylüyor. Aliimran 195: Rableri onlara cevap verdi: "Ben sizden, erkek-kadın hiçbir çalışanın ürettiğini boşa çıkarmayacağım. Hep birbirinizdensiniz. Göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda işkenceye uğratılanlar, çarpışıp da öldürülenler var ya, onların kötülüklerini yemin olsun örteceğim. Ve yemin olsun ki onları, Allah katından bir karşılık olarak, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım." Allah katındandır karşılıkların en güzeli. Yüce Rabbim yemin ederek bakın kimlerin günahlarını örteceğini nasıl açıkça saymış. Ya diğerleri, acaba rahmandan bağışlanmamızı istediğimizde bağışlanacak karakterde, değerde insanlar mıyız ki hepimizi her istediğimizde bağışlasın? Neden birçok ayetinde bağışlayıcılığından bahsederek bizleri motive ediyor da, bu ayette şiddetle, yeminle, kesin bir sözle bağışlayacağı kimseleri saymış dikkatinizi çekti mi? Şimdide size bir örnek daha vermek istiyorum bakın iman edenlere Allah nasıl bir tavsiyede bulunuyor? Nisa 31:Eğer yasaklandığınız günahların büyüklerinden uzak kalırsanız, diğer kötülüklerinizi örteriz ve sizi nimet ve bereket dolu bir varış yerine ulaştırırız. Bu ayet öncesi ve sonrası ayetler, kitaba ve elçisine iman eden Müslümanların dikkatini çeken, onları uyaran ayetlerdir lütfen onları da okuyunuz. Bakın burada ne diyor Allah, eğer yasakladığımız büyük günahlardan sakınırsanız diğer kötülüklerinizi bağışlarız diyor. Ya nefsimize uyup büyük günah işlemişsek ne olacak? Bunun hiç mi hesabı verilmeyecek? Ya da bu insan büyük günah işledi, hadi cehennemde ebedi kal mı denecek? Yine bir örnek daha vermek istiyorum. Allah aramızdaki ihtilaf ya da bir haksızlıkta anlaşamaz isek bunun hükmünü bakın kime bırakın diyor? (Şura suresi 10. ayet: Herhangi bir şeyde ihtilafa düştüğünüzde onun hükmü Allah'a bırakılır. İşte budur Rabbim olan Allah! Yalnız O'na güvenip dayadım; yalnız O'na yönelirim ben.) Rabbim e bıraktığımız bir davanın sonucunda haklı ve haksız hiç mi karşılığını görmeyecekte, sırf Allah a, ahiret gününe, peygambere ve kitaba inandığı için hiçbir yaptırım olmadan cennete mi gidecek. Sonucu ne olacak bu davanın, yoksa dava da sen haklısın diyerek konu tatlıya mı bağlanacak dersiniz? Şimdi vereceğim ayet örneği ise sanırım konuya çok daha net açıklık getiriyor. Nisa 48: Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz, bundan başkasını dilediğine bağışlar. Allah'a ortak koşan da gerçekten büyük bir günah işlemiştir. Ayetin güzelliğini görüyor musunuz? Yüce Rabbim daha nasıl açıkça söylesin? Bundan başkasının affını dilediğininkini bağışlarım diyor. Peki, bağışlanmayanlar ebedi cehennemde kalanlar mı? Elbette hayır, çünkü ebedi kalacaklar Allah ı, kitabını inkâr eden ve Allaha ortak koşanlar olduğu açıklanıyordu. Şimdide Nisa 98. ayete bakalım. Nisa 98–99: Kadınlardan, erkeklerden, yavrulardan hiçbiri beceri gösteremeyen, hiçbir yol bulamayanların durumu farklıdır. Bunların, Allah tarafından affedilmeleri umulur. Allah affedicidir, günahları bağışlayıcıdır. Görüyor musunuz hiçbir beceri gösteremeyen, hiçbir yol bulamayan insanlar için bile bağışlanması umulur diyor ayet. Yani durumlarına göre affedilirde, affedilmeye de bilir. İşte hiç birimiz bundan dolayıdır ki, Allah tan af dilediğimizde dileğimizin kabul edilip edilmediğini bilemeyiz. Şimdide Nisa 112. ayete bakalım. Nisa 112: Kim bir hata yahut günah işler de sonra onunla bir suçsuzu itham ederse hiç kuşkusuz, büyük bir iftira ve açık bir günah yüklenmiş olur. Yukarıdaki ayeti yaşantımızda düşünelim, birisi haksızlıkla, nefsine yenilerek bir cinayeti sizin üstünüze attı ve siz o kişinin haksızlığıyla hapiste senelerce yattınız, eziyet üzüntü ve keder çektiniz. Yıllarca lanet okudunuz size bu iftirayı atana. Bu iftirayı atanın Allahın huzurunda hiç mi bir karşılığı olmayacakta, bu yaptığı yanlışlık yalnız ona bir film şeridi gibimi gösterilecek, sırf iman eden bir kul olduğu için? Eğer evet böyle olacak diyorsanız, haksız yere bu dünyada hapis yatanın hakkı ne olacak? Böyle bir adaleti Rabbim ile birlikte anmaktan, RABBİM e sığınırım. Enam 120: Günahın açığını da bırakın, gizlisini de. Günah kazananlar yapıp ettiklerinin karşılığını yakında göreceklerdir. Tevbe 66: Özür beyan etmeyin; imanınızdan sona küfre saptınız. İçinizden bir grubu affetsek bile diğer bir grubu, günaha batmış kişiler oldukları için azaba uğratacağız. Tevbe 102: Diğer bazıları da günahlarını itiraf ettiler. Bunlar, iyi bir işle kötü olan diğer bir işi birbirine karıştırdılar. Belki Allah tövbelerini kabul eder. Çünkü Allah Gafur’dur, Rahîm'dir. Yukarıda ki ayetleri de örnek verdim, ama şimdi vereceğim ayetin sonuna lütfen dikkat edin ne diyor Rabbim? Necm 32: Öyle kişilerdir ki onlar, günahın büyüklerinden ve iğrençliklerden çekinip kaçınırlar. Bazı küçük sürçmeler hariç. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin affı geniş olandır. Sizi en iyi bilen O’dur: Hem sizi topraktan oluşturduğu zaman hem de annelerinizin karınlarında ceninler halinde bulunduğunuz zaman. O halde kendi kendinizi temize çıkmış göstermeyin; kimin sakındığını en iyi bilen O'dur. Daha o kadar çok örnekler var ki, gerçekten Yüce Rabbim her şeyden nice örnekleri vermiş. Bizlere düşen kuranı bir bütün olarak düşünüp hiçbir etki altında kalmadan anlamaya çalışmaktır. Kendi kendimize Rahmandan af diledik ve bağışlandık yanılgısına asla kapılmamalıyız, çünkü Bakın Allah ne diyor?( kendi kendinizi temize çıkmış göstermeyin; kimin sakındığını en iyi bilen O'dur.) Yine arkadaşım cevabında bana, Enbiya suresinde de bahsedilen hardal tanesi kadar şer ya da iyilikte ortaya çıkarılır bizlerin önüne getirilir diyor, bunun dışında bir şey anlatmadığını açıklamış. Peki, sizce bu hesap neden tutuluyor dersiniz? Yalnız göstermek için mi? Hiç mi bir yaptırımı yok? Yukarıda birçok ayetler sıraladım sizlere sanırım öyle kolay kurtuluş yok. Rahman bağışlayıcı olduğunu birçok ayetinde bizlere söyler, umutsuz olmadan bizlerin bağışlanacağını, yeter ki hatadan dönün diyor, ama bağışlama yetkisini kullanmasının şartlarını da anlatıyor bizlere. Şimdi de bana cevap veren arkadaşımın düşüncelerinin destek aldığı bazı ayet örneklerine bakalım. Aliimran 24: Bunun sebebi onların, "Ateş bize sayılı birkaç gün dışında asla dokunmayacaktır" demeleridir. Uydurmuş oldukları yalanlar, dinlerinde kendilerini aldatmaktadır. Yukarıdaki ayeti öne sürerek Allahın bunu söyleyenlere karşı çıktığını söylüyor yani;( Ateş bize sayılı birkaç gün dışında asla dokunmayacaktır") Bu düşünceyi savunan, bakın demek ki öyle cehenneme girip ceza çekip çıkmak yokmuş diyorlar bu ayeti göstererek. Yani iman eden hiç kimse cehennemde geçici olarak bile ceza görmeyecektir diyorlar. Peki, bu ayette Allah kimlere sesleniyor dersiniz? Neden bunu söyleyenlere bu düşünce sizin kuruntunuzdur diyor adeta? Gelin bu ayetin öncesindeki ve sonrasındaki ayetlere bakalım, acaba Allah kimlere hitap ediyor? Aliimran 21: Allah'ın ayetlerini inkâr edip haksız yere peygamberleri öldürenler ve insanlar içinden adaletle emredenlerin canına kıyanlar var ya, işte onlara korkunç bir azabı muştula. 22: Çalışıp ürettikleri hem dünyada hem de âhirette boşa çıkmıştır. Hiçbir yardımcıları da yoktur onların. 23: Şu kendilerine kitaptan bir pay verilmiş olanlara bak, aralarında hüküm vermesi için Allah'ın kitabına çağırılıyorlar da içlerinden bir zümre yüz çevirerek dönüp gidiyor. 24: Bunun sebebi onların, "Ateş bize sayılı birkaç gün dışında asla dokunmayacaktır" demeleridir. Uydurmuş oldukları yalanlar, dinlerinde kendilerini aldatmaktadır. 25 Bakalım o geleceğinde şüphe olmayan gün için kendilerini topladığımız ve hiç kimseye haksızlık edilmeyerek, herkese her ne kazandıysa tamamen ödendiği vakit ne olacak. Sanırım ayetleri okuduğunuzda Allah ın ayetlerini inkâr edenlere, peygamberi öldürenlere, kitaba yüz çevirenlere sesleniyor. Elbette cehennemde sayılı gün dışında kalıp çıkmaları bir hayal ve kendi kuruntuları, çünkü onların hepsi ebedi cehennemde kalacaklardır. Demek ki bu ayet düşündükleri fikrin delili değilmiş. 25. ayette anlatılanda çok önemli, hesap günü geldiğinde hallerinin çok çetin olacağını söylüyor. Allah onlar için bakın ne diyor. Herkese her ne kazandıysa tamamen ödendiği vakit ne olacak. Asla yapmadığı bir suç onlara isnat edilmemiş, haksızlık yapılmamıştır. Ne yaptıysalar onun karşılığı verilmiştir diyor. Şimdide yine bu düşüncenin kurandan gösterdikleri delillere bakmaya devam edelim. 159. İndirdiğimiz açık delilleri ve kitapta insanlara apaçık gösterdiğimiz Hidayet yolunu gizleyenlere hem ALLAH hem de bütün lânet ediciler lânet Eder160. Ancak tövbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya Koyanlar başkadır. Zira ben onların tövbelerini kabul ederim. Ben tövbeyi Çokça kabul eden ve çokça esirgeyenim161. (Ayetlerimizi) gizleyen ve kâfir Olarak ölmüşlere gelince, işte ALLAH’IN, meleklerin ve tüm insanların lâneti Onların üzerinedir.162. Onlar ebediyen lânet içinde kalırlar. Artık ne azapları hafifletilir ne de onların yüzlerine bakılır. (BAKARA SURESİ,159.160.161.162) Şimdide yukarıdaki ayetleri düşünelim. Allah kuranı açık delillerle gizleyenleri lanetlediğini söylüyor. Tövbe edenleri ise bağışlayacağını belirtiyor. Kâfir olarak ölenlerin ise laneti üzerlerinden ebedi kalkmayacağını belirtiyor. Siz bu ayetlerden ben iman ettim diyenlerin hiçbir hesaba tutulmadan cennete gideceğini mi anladınız? Yorum sizlerin. Yine iman edenlerin hiçbir cezaya çarptırılmayacağının örneği olarak şu ayetlerde gösteriliyor. Furkan 70–71: Tövbe ederek inanan ve , hayra/barışa yönelik bir iş yapan müstesna. Allah, böylelerinin kötülüklerini güzelliğe dönüştürür. Allah Gafur’dur, Rahîm'dir. Kim tövbe edip hayra ve barışa yönelik iş yaparsa, hiç kuşkusuz tövbesi kabul edilmiş olarak Allah'a döner. Şimdide yukarıdaki ayeti anlamaya çalışalım. Dikkat edin Rabbim yaptığı yanlışlar neticesinde tövbe ederek, hayra ve barışa yönelenin tövbesini kabul ederim diyor. Bu sözleri neden söylüyor dersiniz? İnsanları motive etmek ve şeytanın esiri olan birisini kurtarabilmek ve onu doğruya çekebilmek için söylenen sözlerdir. Bunun garantisinin olmadığını gösteren birçok ayet örneklerini yukarıda vermiştim. Acaba tövbesi kabul edilip edilmediğini bilen var mı aramızda? Gerçekten yaptığı yanlışları affettirecek bir hayır yapabildik mi, ya da bir daha yapmayacağına söz verdiğimiz halde hiç mi yanlışa düşmedik, nefsimizin esiri olmadık. Her bağışlanmamızı istediğimizde affedildik mi, bunu öğrenmenin yolunu bilen var mı? Bakın dikkat ederseniz bu düşünceyi kabul ettiğimizde birçok sorularla karşılaşıyoruz. Hatta sanki kabul makamı bizlermiş gibi, kendi günahlarımız için KABUL EDİLMİŞTİR DAMGASINIDA BİZLER VURUYORUZ. Yaptığımız Rabbin işine karışmak değil de nedir dostlar? Şimdide hesap günü önümüze açılan amel defterimiz konusundaki ayete bakalım. İSRA–71: Gün olur, insan gruplarından her birini kendi önderiyle çağırırız. O gün kitabı kendisine sağdan verilenler, kitaplarını okuyacaklar ve bir kıl kadar haksızlığa uğratılmayacaklar. Hakka 25: Öz kitabı sol taraftan verilene gelince o şöyle der: "Ah, ne olurdu, bana kitabım verilmeseydi. Lütfen yukarıdaki iki ayeti çok dikkatlice okuyalım ve anlamaya çalışalım. İsra 71. ayette kitabı sağdan verilen için, kitaplarını okuyacaklar ve kıl kadar haksızlığa uğratılmayacaklar diyor. Devamındaki ayette ise soldan verilenler çok üzüntülü ve mutsuz. Demek ki soldan verilenler Rabbin lanetlediği ve cehennemde ebedi kalacaklar dediği gurup olduğu anlaşılıyor. Peki, sağdan verilenler, ama çok daha şanslı gurup için ne söylüyor ayetin son kısmı? (kitaplarını okuyacaklar ve bir kıl kadar haksızlığa uğratılmayacaklar.) Peki, haksızlığa uğratılmayacaklar sözünden ne anlamamız gerekiyor? Onca iman eden hiç ayırt edilmeden yaptıkları yanlışların karşılığını bulmadan, aynı derecede mi karşılığını bulacak, bağışlanacak diye mi anlaşılıyor? Hatırladınız mı Aliimran 25. ayette ne demişti Allah iman etmeyenlere? (herkese her ne kazandıysa tamamen ödendiği vakit.) Bakın rabbin şaşmaz terazisi, adaleti her insan için aynı adaleti nasıl gösteriyor. İman etmeyenler yaptıklarını kitaplarında görecek, iman edenlerde görecek ama kitaplarını okuduklarında bir kıl kadar haksızlığa uğratılmayacak diyor. Sizce ne demek istiyor? İman etmeyenlerin elebaşlarını bile ayırıp, cehennemde bile ayrım yapıyorsa Rabbim, İman edenler arasında da kıl kadar haksızlık yapılmayacağını söylüyorsa, onlar arasında da elbette ayrım yapacaktır. İşte iman ettim demekle, demek ki her şey bitmiyormuş. Yaptıklarımızın bir karşılığı mutlaka olacağı buradan çok daha iyi anlaşılıyor. Bu durumu şöyle bir örnekle izah etmek isterim. Okulda karnelerini alan bir öğrenciyi düşünün. Bazı Öğrencilerin karnelerini aldıklarında baktıkları ilk bölüm, geçip kaldığını yazdığı bölümdür. Eğer SINIFI GEÇTİ diye yazıyorsa ders notlarına çok rahatça bakar. KALDI diyorsa artık notlarına bile bakmak istemez, çünkü onun için bir yıkımdır artık. Peki, sınıfını geçti diye yazan öğrenci daha sonra notlarına baktığında acaba tüm geçenlerin not hanesinde aynı şeyler mi yazıyor? Elbette hayır, kimisi takdir almış, kimisi teşekkür almış, kimisi iyi ile geçmiş, kimisi ortayla geçmiş. Hatta bir dersi zayıf ama kurul kararıyla geçti diye yazan bile vardır. Şimdi düşünelim acaba tüm geçenleri aynı kefeye koyabilir miyiz? Diplomayı bu farklı değerlerde alan bir mühendisi düşünün. Siz fabrikanıza çalışmak için almak isterseniz hangisini seçersiniz? İşte bakın biz beşeri düşünceyle bile bir ayrım yapıyor ve kendimizce bir yargıya varıyoruz. Söz ettiğimiz konu YÜCELER YÜCESİ RABBİM ve onun adaleti, lütfen onun katından bahsederken biraz kendimize gelelim ve öyle konuşalım, eğer açıklamadığı bir konu varsa kafamızdan uydurmak ve tahminde bulunmak yerine, açıkça söylenenleri anlamaya çalışalım. Nasıl olurda iman edenleri hiç ayrım yapmadan, tasnif etmeden hiçbir değerlendirmeye tabi tutmadan aynı kefeye koyabiliriz? Acaba casiye 29. ayette ne demek istiyor? Casiye 29: Bu bizim kitabımız, karşınızda gerçeği söylüyor. Çünkü biz, yapıp-ettiklerinizin kopyasını çıkarıyorduk/yaptıklarınızı kaydediyorduk. Acaba Rahman sağımızda ve solumuzda ki görevli melekler ile her şeyin tek tek kaydını bu kadar hassas neden tutuyor dersiniz? İman ettim, her şeyi kabul ettim ibadetlerimi yapıyorum demek, bizi direk cennete götürecek mi dersiniz? Zerre kadar şer ve hayır işlemenin karşılığını göreceksiniz sözlerini, eğer yukarıdaki düşünceyi kabul ettiğimizde, nereye oturtmamız gerekir bunu düşündünüz mü? Allah o kadar adil bir düzen kurduğunu bizlere söylüyor ki kuranda, bizler bunun farkında bile değiliz, her şeyi kendi işimize geldiği gibi anlıyoruz. Şu ayete bakar mısınız? İsra 21: Bak nasıl, kimini kimine üstün kıldık! Ama âhiret, dereceler bakımından elbette daha büyük, lütuflandırma bakımından daha yücedir. Demek ki ahiret siyah ya da beyaz(cennet-cehennem) diye basit bir şekilde yalnız ikiye ayrılmamış. Çok daha hassas ve adaletli bir şekilde derecelendirilmiş, lütuflara ayrılmış. Her iki yerde dahi birçok derecelendirme ve bölüm var. Zaten cennetinde, cehenneminde bölümler olduğunu ayetlerinde bizlere anlatıyor Rabbim. Cennetin en üst makamını hayırda ve barışta yarışanlar için ayırdığı müjdesini de veriyor. Şimdi yazacağım ayeti dikkatlice okuyalım ve tam tersini düşünelim. Müminun 103: Kimlerin de tartıları hafif gelirse, artık bunlar da kendilerine yazık etmişlerdir; (çünkü onlar) ebedî cehennemdedirler. Günahları ağır gelenlerin ebedi cehennemde olduğu açıklanıyor ayette. Peki, tam tersini düşündüğümüzde tartılarında iyilik ve güzellik ağır ise bunu nasıl düşünmeliyiz? Dikkat edin sevabın fazla olduğu ama günahında içinde bulunduğu bir hesapla karşı karşıyayız bu durumda. Rabbim ben bağışlayıcıyım, affediciyim benden bağışlanmayı dileyin diyor, ama her insanın her türlü suçu affedileceği konusunda garantiyi veren var mı? Yukarıda bazı ayetler yazmıştım, zerre kadar yapılanın karşılığı verilecekti. Peki, bu sözleri acaba hiç dikkate almıyor muyuz? Sanırım almıyoruz ki yaptığımız onca rezillik, haksızlık ve günahın üzerine kendimizce bir çırpıda bir çizgi çiziyor ve cennete gidiveriyoruz hiç hesap vermeden. Allah tan bağışlanmayı istiyor ve yine kendimizce bizler bağışlandık diye de hüküm verebiliyoruz. Acaba bağışlandık mı ne dersiniz? Şimdi Meryem suresi 71 ve 72. ayetlerde Rabbim ne demek istiyor hiçbir yorum yapmadan Allah ın izniyle anlamaya çalışalım. 71- Aranızda cehenneme uğramayacak hiç kimse kalmayacaktır. Bu Rabbinin kesinleşmiş bir hükmüdür. 72- Sonra sakınanları kurtararak zalimleri, dizüstü çökmüş durumda orada bırakırız. Meryem suresi 71. ayette Rabbin kesinleşmiş bir hükmünü açıklıyor bizlere, fakat nedenini açıklamadan ve diyor ki, aranızda cehenneme uğramayacak hiç kimse yoktur. Önce Meryem 68. ayeti hatırlayalım, burada Allah şeytanın peşinden gidenler için bakın ne diyordu? (sonra da dizüstü çöktürerek cehennemin çevresinde toplayacağız.) Hesap görüldükten sonra iman etmeyenleri Rabbim, önce cehennemin çevresinde toplayacağını özellikle söylüyor. Daha sonrada onların içinden elebaşlarını ayırdığını açıklıyor. Devamındaki cümleyi dikkatle anlamaya çalışalım. (Sonra biz onların hangilerinin öncelikle cehenneme girmeleri gerektiğini, kuşkusuz, herkesten iyi biliriz.) Bahsedilen gurup iman etmemiş, Allah a baş kaldıran bir guruptan bahsediliyor. Onlar içinde dahi Allah bir ayrım yapıyor ve düşünebiliyor musunuz? Hangilerinin öncelikle cehenneme girmeleri gerektiğini herkezden iyi ALLAH BİLİR diyor. Peki, bizler nasıl olurda iman ettim diyenler arasında hiç ayrım yapılmayacağını, cehenneme sırf orasının azametini, kötülüğünü görmek için gidileceğini söyleriz? Meryem 68. ayette izah edilirken cehennemin çevresi sözünü kullanıyor. 71. ayette ise (Aranızda cehenneme uğramayacak hiç kimse kalmayacaktır.) diye açıkça belirtiyor. Bazı arkadaşlar buradaki cehennem sözünden içi değil daha önceki gibi cehennemin çevresi anlamalıyız diyorlar. Sormak isterim eğer öyle olsaydı Allah Meryem 68. ayette kullandığı kelimeyi, 71. ayette de kullanamaz mıydı? Bunu söylemekle yorum yapmış oluruz, buda bizleri doğrudan saptıracaktır. 71. ayetin son kısmını hatırlayalım. Herkesin cehenneme uğraması sözünün Allahın kesinleşmiş bir hükmü olduğunu söylüyor. Allah sizce verdiği bu hüküm de bizlere cehenneme uğratma nedenini neden açıkça söylememiş olabilir dersiniz? Doğrusu burada da yorum yapmak doğru olmasa gerek. Eğer rahman nedenini açıklamamışsa, bunun da bir hikmeti vardır. Şimdide 72. ayete bakalım. (Sonra sakınanları kurtararak zalimleri, dizüstü çökmüş durumda orada bırakırız.) Bana göre ayet anlatmak isteneni çok açık anlatıyor. Bizlerin bilmesi gereken iman edenlerin eninde sonunda buradan kurtarılacağının müjdesini almaktır. Dikkat ederseniz iman etmeyenler diz üstü orada kalacaklardır diyor. Eğer söyledikleri gibi herkesin girdiği yer cehennemin çevresi ise, iman etmeyenlerin bırakıldığı yerde cehennemin çevresi olarak düşünmeliyiz ki, böyle bir açıklama asla yok. Ayette de iman edenlerin kurtarılacağı söyleniyor. Bir insanı bir yerden kurtarmak demek, kötü olan bir yerden onu almak götürmek demektir, yani kurtarılmadan önce demek ki bir müddet kalınmış ki kurtarılma tabirini kullanmış Allah. Hapisten çıkan birisini düşünün, geride kalan hükümlülere, ALLAH KURTARSIN derler. Demek ki cehennemden kurtarılma var, ama orada kalışı konusunda bir açıklama yok. Allah her örneği verdim diyorsa kuranda, eğer sırf cehennemi görmek için gidilseydi onu da açıklardı. Bize düşen burada kimin ne kadar kalacağının hesabını yapmak değildir, onu yalnız RABBİM BİLİR. Allah bu konuda bir açıklama yapmamışsa bizlere yorum yapmak yerine, bu ayetten her insanın yaptığının karşılığını mutlaka alacağını anlaması gerekmektedir. Yüce Rahman istediği kulunun günahlarını affeder, istediğini hemen cennetine alır, ceza görmesini istediklerini ise isterse belirli bir müddet bırakır daha sonra cennetine alır. Bunun yorumunu bizler yapamayız. Allahın bahsetmediği sözleri de, vermediği hükümleri de bizler vermemeliyiz. Bakın tüm iman edenlerin cehenneme sırf görmek ve incelemek için girileceğini söylediğimizde, farkında olmadan iman ettim diyen, ama onca yanlışlıklar ve haksızlıklar yapan inananları aynı kefeye koyarak en büyük yanlışı yapmış oluyoruz. Hatırlayalım Allah ne diyordu? Katımda açıklamadığım hiçbir konuda konuşmanızı HARAM kılıyorum. Yorum ve karar sizlerin. Ben kuranın bütününü ve Rabbin adaletini düşündüğümde kuran ayetlerinden bunları anladım. Bunlar benim düşüncelerimdir. Dikkat ederseniz ayetler üzerinde asla yorum yapmak yerine, söylenen sözleri bir bütün olarak anlamaya çalıştım. Elbette hatalarım olacaktır. Sizlerde kuranı anladığınız dilden bol bol okuyup, ayetler üzerine düşününüz. Allah kuranı anlamak adına yaptığımız çabalarda bizlere yardımcı olsun. Rabbim istemeden yaptığımız hatalarımızı affetsin inşallah. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] | |
Konu Sahibi HALUK GÜMÜŞTABAK 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
İbretlik bir kıssadan hisse. | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | kamer34 | 6 | 2570 | 21 Nisan 2011 21:45 |
Kendi ellerimizle cehennemin kapısını açmayalım. | Makale ve Köşe Yazıları | HakikaT | 10 | 5390 | 12 Nisan 2011 12:36 |
Allah Kur'an ayetlerini elçisine, RÜYASINDA vah... | Makale ve Köşe Yazıları | yakuti | 7 | 2736 | 20 Mart 2011 19:44 |
Bakara 85. ayetten almamız gereken önemli dersler. | Makale ve Köşe Yazıları | kamer34 | 6 | 2630 | 16 Mart 2011 12:48 |
Kader konusunu kur'an ışığında nasıl anlamalıyız? | Makale ve Köşe Yazıları | talibetün | 5 | 2254 | 11 Mart 2011 21:19 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
AYETLERİN NÜZUL SEBEBİ NEDEN KUR'ANDA BAHSEDİLMEMİŞTİR? | HALUK GÜMÜŞTABAK | Makale ve Köşe Yazıları | 29 | 04 Mart 2010 20:01 |
BAKARA SURESİ 67....71. AYETLER NE ANLATMAK İSTİYOR? | HALUK GÜMÜŞTABAK | Makale ve Köşe Yazıları | 4 | 03 Şubat 2010 08:17 |
MÜDDESİR SURESİ 11. AYETİN ANLATMAK İSTEDİKLERİ..... | HALUK GÜMÜŞTABAK | Makale ve Köşe Yazıları | 4 | 02 Kasım 2009 18:17 |
BAKARA 168...AYETLERİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ... | HALUK GÜMÜŞTABAK | Makale ve Köşe Yazıları | 1 | 05 Ekim 2009 00:08 |
BAKARA 78 VE 79. AYETLERİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ. | HALUK GÜMÜŞTABAK | Makale ve Köşe Yazıları | 1 | 04 Ekim 2009 12:46 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|