|
Konu Kimliği: Konu Sahibi ABDULLAH ALMAZ,Açılış Tarihi: 27 Ekim 2009 (11:09), Konuya Son Cevap : 05 Kasım 2009 (12:22). Konuya 5 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
27 Ekim 2009, 11:09 | Mesaj No:1 |
Hakkı/doğruyu savunmanın adabı Hakkı/doğruyu savunmanın adabı HAKKI/DOĞRUYU SAVUNMANIN ADABI Gerek geçmişte gerekse günümüzde her daim hakkın/ doğrunun karşısında, haksızlıklar yanlışlıklar yer alarak gelmiştir. İnsanoğlu varlık sürecinde insan olması hasebiyle hatalar, yanlışlıklar yapa gelmiştir. Beşerlikten insanlığa geçişten sonra kendisinde taşıdığı şeytani ve meleki özellikleri nedeniyle zaman zaman hak ve doğru, zaman zaman ise yanlışlıklar ve hazsızlıklar ön planda yer almıştır Yüce Yaratıcı insana, şeye ism verme/ şeyi anlamlandırma/tanımlama yetisi verdikten sonra, insan bu yeti ile doğruyu yanlıştan, hakkı batıldan, adaleti zulümden ayırmayı öğrendi. Bunun anlamı artık insan bir beşer değil, yaratılanların en şereflisi ve yeryüzünde Allah’ın halifesi olduğudur Bu çerçevede tarih boyunca hak ile batılın, adalet ile zulmün, doğru ile yanlışın mücadelesi süregelmektedir/sürmektedir. Ancak Yüce Yaratıcı yeryüzünde halife olarak atadığı varlığın insanca yaşam sürmesini murad etmektedir. Bunun için de zaman zaman, yine insanlar arasından elçiler seçip görevlendirerek insanları yönlendirmiştir. Bu süreci Âdem ile başlatanlar olduğu gibi, Hz. Nuh ile başlatanlar da vardır. Ancak bizim için bu noktada önemli olan haksızlığa, zulme ve yanlışlığa karşı verilen mücadelenin şeklidir. Kur’an’dan öğrendiğimiz kadarıyla hiçbir peygamber direkt olarak hiçbir insanı bu noktada hasım olarak görmemiştir. Mücadelenin yapıldığı kişi değil, her zaman eylem/fiil olmuştur. Bu gerçeklik çok çok önemli ve mutlaka göz önünde bulundurulması gereken bir durumdur. Hz. Nuh’un kavmine, Hz. İbrahim’in nemruta, Hz. Musa’nın firavuna… karşı verdikleri mücadelenin temelinde eylem ve fiillere karşı bir duruş sergilendiği hemen göze çarpmaktadır. Nitekim Hz. Muhammed (s) de peygamberlik süresi boyunca daima eylem ve fiillerle mücadele etmiş, kişileri hiçbir zaman eylem/fiil yerine koyup hasım kabul etmemiştir. Bu noktada şunun üzerinde iyice düşünülmesi gerektiği kanısındayım. Vahiy neden hiçbir zaman kişileri direkt olarak mücadele edilecek şey olarak görmemiştir de her zaman eylem/davranış ve fiillerini mücadele sathının karşı tarafı olarak değerlendirmiştir? Bir diğeri ise eylem/ davranış ve fiillerle yapılan mücadele sürecinde eylemin/fiilin kendisinden sadır olduğu kişileri neden öncelikle hep yumuşak bir şekilde uyarma yolunu seçmiştir? Bu sorulara vereceğimiz cevaplar bizlerin mücadele hayatımızı daha da rahatlatacak, yaşamımız boyunca insanlara insanca yaşamaları konusunda katkıda bulunmamızı sağlayacaktır. İnsanların hayatlarında önem verdikleri şeyler farklı farklı olmakla birlikte, can, mal, namus ve gelecek ile ilgili güven hepsinde ortak önemli unsurlardır. Bu unsurların sağlanması insanlık tarihi sürecinde öncelikle aile, kabile, kavim ve günümüzde ise devletlerin sorumluluğu altında bulunmaktadır. Bizler tarihi incelediğimizde hakkı ve doğruyu savunanların zaman zaman büyük zulümlerle muhatap olduklarına, hatta canlarından ve mallarından olduklarına şahit oluyoruz. Bu anlamda kimi peygamberlerin kavimleri tarafından katledildiklerini, başlarının kesildiğini, vücutlarının testerelerle biçildiğini yine Kur’an’dan öğreniyoruz. Bu insanların mücadelelerinde, karşısında yer aldıkları zalim/gaddar insanlara karşı hakkı savunurken olgunlukların hiçbir şekilde elden bırakmadıklarını, karşılarında duranlara, küfür, hakaret, aşağılayıcı, hakir görücü bir yaklaşım sergilemediklerini biliyoruz. Bu tavır idam sehpalarında bile devam etmiş, Müslüman şahsiyetler kendilerinin ipini çekenler için bile Yüce Yaratıcıdan merhamet, iyilik ve bağışlanma dilemişlerdir. Kavimleri helak olan hiçbir peygamber bu duruma sevinmemiş aksine onların insanca yaşamasına vesile olmadığı için üzülmüşlerdir. Hakkı/ doğruyu savunmanın da bir yöntemi/adabı/yolunun olduğu/olması gerektiğini insanlık sürecinden öğrenebiliyoruz. Elbette hakkı/doğruyu savunurken, ister günümüzde/yaşıyor olsun ister tarihte yaşamış/yaşanmış olsun hiçbir zaman hakaret/küfür ederek, aşağılayarak, hakir görerek yapamayız. Sahip olduğumuz değerler bizlere bu şekilde davranmamamızı öğütlüyor. Belki şu gerçeği de görmemiz gerekiyor. Bizim hak/doğru olarak gördüğümüz bazı şey/durumları başka insanlar göremeyebilir. Bu durumda en güzel şekilde anlatma/ifade etme yolu varken, savunduğumuz hak/doğruyu içinde görünemeyecek duruma getirecek davranışlar/söylemler içine girmemeliyiz. Asabi, kavgacı, saldırgan bir tutum her zaman için hak ve doğruyu bulunduğu yerden edecektir/etmektedir Bu yazıyı kaleme almama sebep olan, bazı arkadaşlarımızın tarihin raflarında yerini almış olan olayları değerlendirirken sergiledikleri tavırlardır. Bizler tarihi okumalarımızı hakkı, doğruyu daha iyi anlama ve günümüzde insanca bir yaşam için gereken çıkarımlara ulaştırması için yapıyoruz. Değilse tarihi okumalarımız bizi, tarihte zalimliği, haksızlığı, zorbalığı ile ünlenen şahıslara hakaret, küfür etmek, onları aşağılamaktan başka bir işe yaramayacaktır. Selam ve dua ile… Abdullah ALMAZ 27/10/2009 | |
Konu Sahibi ABDULLAH ALMAZ 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Politik zalimlerin dersim gafı | Makale ve Köşe Yazıları | KARAKÖSE | 2 | 1961 | 23 Kasım 2009 11:39 |
Düşünceler ve değişim | Makale ve Köşe Yazıları | Yitiksevda | 1 | 2045 | 05 Kasım 2009 12:13 |
Hakkı/doğruyu savunmanın adabı | Makale ve Köşe Yazıları | ABDULLAH ALMAZ | 5 | 2350 | 27 Ekim 2009 11:09 |
Kur’an-i kavramları nasıl anlamalıyız? | Makale ve Köşe Yazıları | Yitiksevda | 1 | 1835 | 22 Ekim 2009 11:41 |
Cahillerle tartışmayın zira görenler… | Makale ve Köşe Yazıları | Yitiksevda | 6 | 3770 | 16 Ekim 2009 15:04 |
27 Ekim 2009, 13:33 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | RE: HAKKI/DOĞRUYU SAVUNMANIN ADABI
Abdullah abi şöyle bir soru sorayım? Hakka Hakk Batıla Batıl denilmesi hususunda,Hakkın üsütünü örtmek maksadında diretenlere,Hakkın dili Kuran ile cevap verilmesi esnasında, başlarını kuma gömmüş deve misali görmekte direnen beyinlere bir şeyleri kazımak adına,Eğri bildikleri Doğruları Kuran'dan dahi anlamayan Müslümanlara karşı ne tür metod izlenmeli.Beylerinin,efendilerinin, Şeyhlerinin sözleri ve söylemlerini Kuran ile aynı görenlere nasıl anlatılacak. |
27 Ekim 2009, 14:12 | Mesaj No:3 | |
Re: Hakkı/doğruyu savunmanın adabı Alıntı:
| ||
27 Ekim 2009, 22:23 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 5710 Üyelik T.:
18 Aralık 2008 | RE: HAKKI/DOĞRUYU SAVUNMANIN ADABI
Şahıslar sırtlarında taşıdıkları yüklere göre anlam taşırlar. görüntüler ve renkler aldanmaya sebep olabiliyor. taşınan şey şahsın yüreğinide ortaya koyar. Ancak ben sadece taşınan yük ile mücadele edilmesini doğru bulmamaktayım. taşıyıcıda en az taşınan kadar zehirlidir. |
02 Kasım 2009, 19:53 | Mesaj No:5 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | RE: HAKKI/DOĞRUYU SAVUNMANIN ADABI
Yüce Yaratıcı insana, şeye ism verme/ şeyi anlamlandırma/tanımlama yetisi verdikten sonra, insan bu yeti ile doğruyu yanlıştan, hakkı batıldan, adaleti zulümden ayırmayı öğrendi. Bunun anlamı artık insan bir beşer değil, yaratılanların en şereflisi ve yeryüzünde Allah’ın halifesi olduğudur
|
05 Kasım 2009, 12:22 | Mesaj No:6 | |
RE: HAKKI/DOĞRUYU SAVUNMANIN ADABI Alıntı:
| ||
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Kul Hakkı... | ali70 | Dua Bölümü | 5 | 27 Aralık 2013 08:45 |
Anne hakkı | kurtmehmet | Muhtelif Konular | 4 | 27 Mayıs 2012 15:19 |
Kendine doğruyu söyle. | Huzurİslam | Makale ve Köşe Yazıları | 6 | 05 Ocak 2010 10:28 |
İLAHİYATÇI /Ya ataları birşeye AKIL erdirememiş ve doğruyu seçememiş idiyseler? | AŞK'ÜL İSLAM | Makale ve Köşe Yazıları | 2 | 21 Şubat 2009 01:57 |
Dokuz Köyden Kovulsan Da Doğruyu Söyle | Huzurİslam | Hadis-i Şerif | 1 | 30Haziran 2008 12:52 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|