|
Konu Kimliği: Konu Sahibi HALUK GÜMÜŞTABAK,Açılış Tarihi: 29 Ocak 2010 (19:44), Konuya Son Cevap : 01 Şubat 2010 (12:55). Konuya 17 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
31 Ocak 2010, 17:46 | Mesaj No:11 |
RE: KUR'ANDA GEÇEN HİKMET SÖZÜNDEN NE ANLAMALIYIZ? 4) Hz. Peygamber'e Kur'ân'ı Açıklama Görev ve Yetkisinin Verildiğini Gösteren Âyetler: "Biz, her peygamberi mutlaka kendi kavminin diliyle gönderdik ki onlara (emredildikleri şeyleri) açıklasınlar..." (İbrâhîm,14/4). "Sana bu zikri (Kur'ân'ı) indirdik ki, kendilerine indirileni insanlara açıklayâsın, tâ ki düşünüp öğüt alsınlar." (Nahl,16/ 44). Bu âyetten anlaşıldığına göre demek ki bazı âyetlerin tefsirine Resûlü'nün izahı olmadan ulaşmak mümkün değildir.23 "Biz sana Kitâb'ı indirdik ki, hakkında ayrılığa düştükleri şeyi onlara açıklayasın ve inanan bir kavim için, (o kitap) yol gösterici ve rahmet olsun" (Nahl, 16/64).24 Hiç şüphesiz, Yüce Allah, bu âyetlerle kendisine Kur'ân'ı açıklama görev ve yetkisini verdiği peygamberini bu hususta yardımsız bırakmamış ve bu konuda Kur'ân dışı vahiylerle de O'nu beslemiştir. Nitekim şu âyet de bu hususa işâret etmektedir: "(Ey Muhammed), onu tekrarlamak için (henüz Cebrâil, sana vahyi bitirmeden) dilini depretme, onu (senin kalbine) toplamak ve (sana) okutmak bize düşer. Sana Kur'ân'ı okuduğumuz zaman onun okunuşunu takip et. Sonra onu açıklamak da bize düşer." (Kıyâmet,75/16-19).25 Hiç şüphesiz Yüce Allah'ın vaad ettiği bu beyânını, hem bazı âyetlerin ileride inecek bazı âyetlerle daha da açılacağı, hem de izâha muhtaç bazı âyetlerin yine kendisinin vahyi ve öğretmesi ile Resûlü tarafından açıklanacağı şeklinde değerlendirmek gerekir. Kur'ân, kendisine indirilen ve ilâhî vahyin kaynağı olan Yüce Allah ile irtibat hâlinde olan Hz. Peygamber'in, Kur'ân'ı anlama ve açıklama hususunda en yetkili kişi olduğunda ve dolayısıyla mü'minlerin O'nun sözlü ve fiili açıklamalarına sarılmaları gerektiği hususunda bir şüphe yoktur. Hz. Peygamberin Kur'ân'ı açıklaması, mücmel olan bazı âyetleri tafsil, bazı umûmî hükümleri tahsis, anlaşılması güç bazı âyetleri açma, müphem olanı belirtme, bazı garip kelimeleri beyan etme, edebî inceliğe sâhip âyetlerin maksadını bildirme, varsa neshi işaret etme gibi şekillerde olmuştur.26 O, bu maksatla Medine Mescidi'ni bir okul hâline getirmiş, ashâbın her müşkülünü bıkmadan ve usanmadan çözmeye çalışmış ve söz ve hareketleri ile âdeta yaşayan bir Kur'ân olarak onlara örneklik etmiştir.27 Yüce Allah, Hz. Peygamber'e izâha muhtaç Kur'ân âyetlerini açıklama yetkisini verdiği gibi, aynı şekilde O'na Kur'-ân'da olmayan hususlarda hüküm koyma yetkisini de vermiştir. 5) Peygambere Hüküm Koyma Yetkisi Tanıyan Âyetler: Hz. Peygamber, sadece Kur'ân'da mevcut hükümlerle kayıtlı olmaksızın, genel olarak hüküm koyabilme yetkisine sahiptir. Nitekim, O, bazı konularda önce vahiy beklemiş, gelmeyince kendi içtihadına göre veya Kur'ân dışında aldığı bir vahiy ile hüküm vermiştir. O'nun bu hükümleri hiç şüphesiz vahyin kontrolü altında idi. Bu sebeble zaten büyük hatalar yapması düşünülmeyecek olan Hz. Peygamberin küçük bazı hataları bile vahiy tarafından düzeltiliyordu. Bu bakımdan O'nun her türlü hükmü, bir nevi vahyin tasdikinden geçmiş hükümler oluyordu. Şimdi, Hz. Peygamberin genel olarak hüküm verme yetkisini ifâde eden bazı âyetleri kaydedelim: "Hayır, Rabb'in hakkı için onlar aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da senin verdiğin hükme karşı içlerinde bir burukluk duymadan, tam anlamıyla Teslim olmadıkça inanmış olamazlar." (Nisâ, 4/65). "Allah ve Resûlü, bir işte hüküm verdiği zaman, artık inanmış bir kadın ve erkeğe, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resûlü'ne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur" (Ahzâb, 33/36). "Aralarında hükmetmesi için Allah'a ve Resûlü'ne çağrıldıkları zaman inananların sözü ancak: "İşittik ve itâat ettik" demeleridir. İşte saadete eren onlardır" (Nûr, 24/51). "Herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz; -eğer gerçekten Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız- onu Allah'a ve Resûlü'ne götürün..." (Nisâ, 4/59).28 Hz. Peygamber'in Kur'ân'da olmayan hususlarda koymuş olduğu hükümlere örnek olarak, beş vakit namazın zamanı, rekatları, nasıl kılınacağı, vitir namazının vacip oluşu, namazlarda Kabe'den önce Beyt-i Makdis'e yönelme, orucu bozan ve bozmayan şeyler, kimlere zekâtın farz olduğu, şer'î boşanmanın şekli, diyetlerle ilgili birçok hükümler, içki içmenin cezası, hırsız, hangi miktarda hırsızlık yaparsa cezâlandırabileceği, hayızlı kadının namaz kılamaması, oruç tutamaması, büyükannenin mirâsı gibi hususlardır. Bu konu ile ilgili olarak kaynaklarda şöyle bir habere rastlıyoruz: İmrân b. el-Husayn'ın (Ö.52/672) bulunduğu bir mecliste, adamın biri: "Kur'ân'da olandan başkasından bahsetmeyin" deyince, İmrân: "Sen akılsız bir adamsın! Öğle namazının (farzının) dört rekat olduğunu, onda kırâatın açıktan olamayacağını, Allah'ın Kitabında gördün mü?" Sonra zekâtı ve benzeri hükümleri sıraladı ve şöyle ilâve etti: "Bütün bunları Allah'ın Kitâbında açıklanmış olarak buluyor musun? Kitâbullah bunları müphem bırakmıştır. Sünnet de açıklamıştır." 29 Hz. Peygamber'e genel olarak tatbikatta ortaya çıkan bazı konularda hüküm ve karar yetkisi verildiği gibi, Kur'ân'da olmayan hususlarda O'na. haram ve helâl koyma yetkisi de verilmiştir. Nitekim aşağıdaki âyetlerde bu husus ifâde edilmektedir. 6) Hz. Peygamber'e Helâl ve Haram Kılma Yetkisini Veren Ayetler: "Onlar ki, yanlarındaki Tevrât ve İncil'de yazılı buldukları O elçiye, O ümmî peygambere uyarlar. O Peygamber ki, kendilerine iyiliği emreder, kendilerini kötülükten meneder; onlara güzel şeyleri helâl, çirkin şeyleri haram kılar, üzerlerindeki ağırlıkları, sırtlarındaki zincirleri kaldırıp atar. O'na inanan, destekleyerek O'na saygı gösteren, O'na yardım eden ve O'nunla beraber indirilen nura uyanlar, işte felâha erenler onlardır" (A'râf, 7/157). "Kendilerine kitap verilenlerden Allah'a ve âhiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resûlü'nün haram kıldığını haram saymayan ve hak dinini din edinmeyen kimselerle, küçülerek elleriyle cizye verecekleri zamana kadar savaşın" (Tevbe, 9/29). Bu konuya örnek verecek olursak, meselâ Hz. Peygamber ölü hayvan etinin haram olmasına rağmen30 deniz hayvanlarının bunun dışında olduğunu belirtmiş ve bunu "Denizin suyu temiz, ölüsü helâldir";31 helâl olduğunu da şöyle belirtmiştir: "İki ölü ve iki kan bizlere helâl kılınmıştır. İki ölü, çekirge ve balık; iki kan da ciğer ve dalaktır." 32 Bundan başka Hz. Peygamber, âyette nikâhı haram kılınanlar arasında sayılmamasına rağmen33 bunlara bir kadının halası, teyzesi, kızkardeşi, kızı ve erkek kardeşinin kızı üzerine de nikahlanamayacağını ilâve etmiştir.34 Yine, Kur'ân'da geçmeyen, katır, merkep, aslan, kaplan, fil, kurt, kirpi,35 maymun ve köpek gibi hayvanlarla, kartal, atmaca, şâhin ve doğan gibi yırtıcı kuşların etlerinin haramlığı da hadîslerle sâbit olmuştur.36 Erkeklere altın takmanın ve ipek giymenin haramlığı da yine hadîslerle sâbittir. Nesep ile haram olanların süt yoluyla da haram olacağı prensibi de bu cümledendir. Hiç şüphesiz, Hz. Peygamber'in bu yetkisini Yüce Allah'tan tamamen bağımsız olarak değerlendirmemek gerekir. Elbette O, bu nevi hükümleri Yüce Allah'ın kendisine verdiği yetki ve O'nun kontrolü altında vermektedir. Zâten genelde, Hz. Peygamber, bu hükümleri verirken dâimâ Kur'ân'daki umumî bir prensibe dayanmıştır. Meselâ, ehlî merkeplerin ve yırtıcı kuşların etinin haram olduğunu belirten Hz. Peygamber'in bu hükmü, "O, size temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar" 37 âyetine râcîdir. Bu bakımdan asıl Şâri' yani kanun koyucu Allah'tır, Resûlü'ne de O'ndan aldığı bu yetkiye dayanarak mecâzen "Şâri" sıfatı verilmiştir. Bu konuda Hz. Peygamber de bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır: "Şunu kesin olarak biliniz ki, bana Kur'ân ve onun bir misli daha verilmiştir. Karnı tok bir halde, rahat koltuğuna oturarak: 'Şu Kur'ân'a sarılınız; onda helâl olarak neyi görüyorsanız onu helâl kabul ediniz, neyi de haram olarak görüyorsanız onu haram biliniz.' diyecek bazı kimseler gelmek üzeredir. İyi bilin ki, Allah Resûlü'nün haram kıldığı şeyler de Allah'ın haram kıldıkları gibi- Bundan başka, Kur'ân'da bize örnek olarak gösterilen büyük bir ahlâk üzere olduğu belirtilen bu yüksek şahsiyete itâat etmemiz emredilmiş ve itâat pek çok yerde Allah'a itâatla birlikte zikredilmiştir; böylece, Hz. Peygamber'e itâatin Allah'a itâat demek olduğu defâatle vurgulanmıştır. Hiç şüphesiz, Resûle itâat hayâtında olduğu gibi, Ölümünden sonra da farzdır. Bu itâat da elbette O'nun sünnetine uyularak gerçekleştirilecektir.19 Nitekim, Hz. Peygamber de bir hadîsinde şöyle buyurmaktadır: "Bana itâat eden Allah'a itâat etmiş, bana isyan eden de Allah'a isyan etmiş demektir. Bana itâat eden benim emrime uyan kimsedir." 40 | |
31 Ocak 2010, 17:49 | Mesaj No:12 |
RE: KUR'ANDA GEÇEN HİKMET SÖZÜNDEN NE ANLAMALIYIZ?
7) Hz. Peygambere İtaati Emreden Ayetler: "Kim, Peygamber' e itâat ederse Allah'a itâat etmiş olur..." (Nisâ, 4/80). "... Peygamber size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakla-dıysa ondan da sakının..." (Haşr, 59/7). Şu âyette de Allah sevgisinin Hz. Peygamber'e itâata bağlanmış olması çok dikkat çekicidir: "Deki: 'Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın Allah çok merhametli ve bağışlayıcıdır.' De ki: 'Allah'a ve Peygamber'e itâat edin!' Eğer dönerlerse muhakkak ki Allah, kâfirleri sevmez" (Âl-i İmrân, 3/31-32). Âyetteki hitap, sebeb-i nüzulünden de anlaşıldığı gibi özellikle inanmayanlara olduğuna göre,41 Resûlüne îman ve itâat olmadan Allah'a îman, O'nu sevme ve O'na itâat iddiâsı geçerli bir iddiâ olarak kabul edilmemektedir. "Biz hiçbir peygamberi, Allah'ın izniyle itâat edilmekten başka bir amaçla göndermedik..." (Nisâ, 4/64).42 Hiç şüphesiz bu âyetlerde sözü edilen itâat sâdece, Yüce Allah'ın O'na indirdiği Kur'ân emirlerine itâat değildir. Çünkü bu durumda Kur'ân'ın pek çok yerinde peygambere itâatin Allah'a itâatla birlikte zikredilmesinin bir anlamı kalmazdı. Bu sebeble, hadîsler de alelâde bir insan sözü değil, Yüce Allah'ın emri ile kendisine itâat etmekle yükümlü olduğumuz bir Zât'ın sözleridir. Nitekim, Kur'ân'ın ilk muhâtapları olan ashâb da bunu böyle anlamış ve Hz. Peygamberin bütün emirlerini titizlikle uygulamaya, bilmedikleri her hususu ondan sorup öğrenmeye çalışmışlardır. 43 Yüce Allah, Kur'ân'da Hz. Peygamber'e itâati emrettiği gibi, O'na yapılabilecek her türlü isyânı da yasaklamaktadır. 8) Hz. Peygamber'e İsyan Etmeyi Yasaklayan Ayetler: "Kim, Allah'a ve O'nun elçisine karşı gelir ve O'nun sınırlarını aşarsa, Allah onu ebedî kalacağı ateşe sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır" (Nisâ, 4/14). "Kim de kendisine doğru yol belli olduktan sonra Peygamber'e karşı gelir ve müminlerin yolundan başka bir yola uyarsa, onu döndüğü yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Ne kötü bir gidiş yeridir orası!" (Nisâ, 4/115). "Bu böyledir. Çünkü onlar, Allah ve Resûlüne karşı çıktılar. Allah ve Resûlüne de kim karşı çıkarsa muhakkak ki, Allah'ın cezası çetin olur" (Enfal, 8/13).44 Hz. Peygambere itâati emreden ve O'na karşı gelmeyi yasaklayan bu âyetler, O'na itâatin isteğe bağlı değil, zorunlu olduğunu kesin olarak ortaya koymaktadır. Bu O'na inanmanın tabiî bir sonucudur. Yüce Allah Kur'ân'da Hz. Peygamber'e kuru bir itâatin ve O'na karşı gelmemenin de ötesinde O'na karşı derin bir saygı ve sevgi duymamızı da istemektedir. Bu âyetler hiç şüphesiz Yüce Allah'ın Resûlullah'a verdiği şerefi ve değeri de açık bir şekilde ortaya koymaktadır. 9) Hz. Peygamber'e Saygıyı ve Sevgiyi Emreden Ayetler: "Peygamber müminler için kendi canlarından ileridir. O'nun eşleri de onların anneleridir..." (Ahzâb, 33/6).45 "Şüphesiz ki Allah ve melekleri, Peygamber'e salât etmekte (yani, O'nun şerefini gözetmekte ve şanını yüceltmekte) dirler; o halde siz de îman edenler O'na salât edin (yani, O'nun şanını yüceltmeye özen gösterin); O'na içtenlikle selâm edin (esenlik dileyin) (Ahzâb, 33/56). "Ey îman edenler! Allah ve Resûlü'nün önüne geçmeyin, Allah'dan korkun. Şüphesiz ki Allah her şeyi işiten ve her şeyi bilendir. Ey iman edenler, seslerinizi, Peygamber'in sesinden fazla yükseltmeyin, birbirinizle yüksek sesle konuştuğunuz gibi O'nunla da öyle yüksek sesle konuşmayın. Yoksa siz farkında olmadan amelleriniz boşa gider" (Hucurât, 49/1-2)46. Son olarak, Hz.Peygamber'e itâat eden ve O'nun yolunda gidenleri O, doğru yola götürür. Bu hususu Yüce Allah pek çok âyette ifâde etmiştir: 10) Hz. Peygamber'in İnsanları Doğru Yola Götürdüğüne Dâir Âyetler: "... Şâyet O'na itâat ederseniz doğru yolu bulursunuz..." (Nûr, 24/54). "... Şüphesiz ki Sen (sana inananları) mutlaka doğru yola, göklerde ve yerde bulunan herşeyin sâhibi Allah'ın yoluna götürürsün" (Şûrâ, 42/52-53). "Şüphesiz ki sen, onları doğru yola çağırıyorsun" (Mu'minûn, 23/73).47 Bu âyetlerden bizzat Yüce Allah'ın garantisi ve şahitliği ile anlaşılıyor ki, Hz. Peygamber bütün sözleri, fiileri ve takrirleriyle doğru yoldadır ve insanları doğruya götürmektedir. Böyle bir şeyin mümkün olmaması ile birlikte şâyet O, kendisine uyanları doğru yoldan ayırmış veya Yüce Allah adına Kur'ân veya hadîs olarak (haşa, böyle bir ifadenin O'nun için zikri bile hoş değil!) bir söz uydurmuş olsaydı elbette Cenâb-ı Allah, bir âyet-i kerîmede48 işaret ettiği gibi buna en ağır bir şekilde müdâhale ederdi. Bu da Kur'ân'ın ve O'nunla birlikte sünnetin sağlamlığını bağlayıcılığını açıkça ortaya koymaktadır. NETİCE Netice olarak diyebiliriz ki: Yüce Allah'ın beşere kendi içinden birisini örnek seçerek bir peygamber göndermiş olması insanlık için en büyük bir lütuftur. O'na inanmak sadece O'nun peygamber olduğunu tasdik etmek demek olmayıp, O'na itâat etmeyi de gerektirir. Yüce Allah O'nu bizzat kendisi terbiye etmiş, kitabında O'nun üstün bir ahlâk sahibi olduğunu ve örnek olarak alınması gerektiğini ifâde etmiştir. Ayrıca O'na indirilen vahiy sâdece Kur'ân'dan ibâret olmayıp, âyetlerde Kitab'ın yanında kendisine verildiği bildirilen ve sünnet anlamına gelen "hikmet" de vahiy kaynaklıdır. Kaldı ki, O'nun kendi içtihâdıyla yapmış olduğu işler ve söylemiş olduğu sözler de yine vahyin kontrolü altında olduğundan "zelle" tabir edilen küçük hataları bile vahiyle düzeltilmiş ve böylece O'nun yapmış olduğu fiiller ve söylemiş olduğu sözler her türlü hatadan arındırılmıştır. Bu husus da O'nun sünnetinin sağlamlığını ve O'na uymanın gerekliliğini ortaya koymaktadır. Hz. Peygamber'e bizzat Yüce Allah tarafından âyetleri açıklama yetkisi verildiğini görmemiz de O'nun sünnetinin, inananları bağladığını açıkça göstermektedir. Yine âyetlerde, Hz. Peygamber'e itâatin Allah'a itâatle birlikte zikredilmesi de Hz. Peygamber'in sünnetine verilen değeri açıkça ifâde etmektedir. Bu itâat de elbette sağlığındayken bizzat şahsına, vefâtından sonra da sünnetine uymakla gerçekleşecektir. Bundan başka, Kur'ân'da olmayan hususlarda, hüküm koyma, haram ve helâl tayin etme yetkisi bizzat Yüce Allah tarafından Hz. Peygamber'e verilmiştir. Bu itibarla Kur'ân'da bulunmayan hususlarda Hz. Peygamber'in sünneti şer'î bir kaynaktır. Son olarak diyebiliriz ki: İslâm dininin gerek ibâdet, ahlâk ve gerekse sosyal hayata geçirilmesi hususunda, Hz. Peygamber'in, O'nun sözlerinin ve uygulamalarının önemli bir yeri olduğunu gayet iyi bilen din düşmanları, doğrudan doğruya Kur'ân'a saldıramadıkları için Hz. Peygamber'in ve O'nun sünnetinin dindeki yerini sarsmaya, hadîsler üzerinde şüphe uyandırmaya çalışmaktadırlar. İnananların bu oyuna gelmemeleri, Hz. Peygamber'in önderliğine ve O'nun sünnetinin rehberliğine sımsıkı sarılmaları gerekir. | |
31 Ocak 2010, 17:50 | Mesaj No:13 |
RE: KUR'ANDA GEÇEN HİKMET SÖZÜNDEN NE ANLAMALIYIZ?
Biraz uzun bir yazı oldu ama Sayın yazarın anlatmak istedigi ni vurguladım.. selam ve dua ile... | |
31 Ocak 2010, 18:04 | Mesaj No:14 |
Durumu: Medine No : 6340 Üyelik T.:
19 Ocak 2009 | RE: KUR'ANDA GEÇEN HİKMET SÖZÜNDEN NE ANLAMALIYIZ?
Bence sayın yazarın demek istemediğini belirttiniz yazıda (Herhalde bu uzun yazı alıntı) |
31 Ocak 2010, 18:16 | Mesaj No:15 |
RE: KUR'ANDA GEÇEN HİKMET SÖZÜNDEN NE ANLAMALIYIZ?
Evet alıntı dipnotlar uzun oldugu için belirtmedim... gerçi ayetler varkende gerek görmedim vurguladım veya belirttim uzun oldu ama anlamak içinde okumak gerekli... | |
31 Ocak 2010, 18:23 | Mesaj No:16 |
RE: KUR'ANDA GEÇEN HİKMET SÖZÜNDEN NE ANLAMALIYIZ?
o zaman su meselenin adini koyalim bence. sizin iddianiz su mu: allah kuranda rasulune boyle bir yetkiyi tanidigi halde, ben allahin kendisinden baska hukum koyma yetkisini tanimasini tanimiyorum, tanimak istemiyorum, iddianiz bu ise bunu acikca soyleyin ki biz de ona gore yazalim. yani bu biraz suna benziyor: ahirette allah sefaat icin bir kisiye izin verecekse, bu kisi de sizin aslinda hoslanmadiginiz bir alim kisi olmus olsun, ben orda cikip itiraz edecegim, ya rabbi biz dunyadayken de bunun goruslerini begenmezdik sen nasil olur da sefaat izni verirsin gibi bir itirazda bulunurum demekle tamemen farksiz bir durum. allah, rasulune helal ve haram koyma yetkisini tanimistir. allahin tanidigi bu yetkiyi biz tanimazsak iman dairesinin disindayiz demektir. bunun, sunnet kuran gibi kabul edilmemistir ile uzaktan yakindan zerre kadar alakasi yok, o tamamen farkli bir olay. konuyu direk bu noktaya cekerek sulandirmis olmaktan ileri gidilmez. sizin dediginiz gibi olacaksa, kelimei sehadetten ve eshedu enne muhammeden abduhu ve rasuluhu kismini gereksiz bulup cikaralim o halde ne dersiniz? allah kuranda kendisine tabi olmanin yolunun rasule tabi olmaktan gectigini soyluyor siz ise neler diyorsunuz. | |
31 Ocak 2010, 18:48 | Mesaj No:17 | |
RE: KUR'ANDA GEÇEN HİKMET SÖZÜNDEN NE ANLAMALIYIZ? Alıntı:
imse Allah u tealanın izni olmadan şefaat edebilir,Hz peygamber Kur'an la çelişen bir hüküm isterse koyabilir demiyor ki.. Savunduğunuz durum sanki pireye kızıp yorgan yakmaya benziyor..
__________________ EN GÜZEL AŞK: ALLAH! | ||
01 Şubat 2010, 12:55 | Mesaj No:18 |
Re: Kur'anda geçen hikmet sözünden ne anlamalıyız? Sayın Elife kardeşim yazdığınız yazıdan birkaç alıntıyla cevap vermek isterim. (Bu itâat de elbette sağlığındayken bizzat şahsına, vefatından sonra da sünnetine uymakla gerçekleşecektir.) Allah elçisine kesin itaati emreder, zaten ayetleri de yazmışsınız çok güzel. Bunları söylemesi görevlendirdiği elçisine kolaylık sağlamak ve vahiylerini yani kur’an ı daha kolay tebliğ etmek adına gerçekten çok önemli ayetlerdir. Burada hiçbir sorun yok. Dikkat edin yazıdan bir alıntı yaptım orada, bu itaat elbette sağlığında bizzat şahsına diyor bu çok güzel, çünkü buna kimsenin itirazı olamaz. Peki, cümlenin devamındaki fikre bakalım. Vefatından sonra da sünnetine uymakla gerçekleşecektir. Burada hemen düşünelim acaba peygamberimizin ölümünden yaklaşık 150 yıl sonra 500 civarlarında toplanan hadisler günümüzde beş milyonları geçmesi sizi hiç tedirgin etmez mi? İçinde peygamberimizin sözünün olmadığını düşünmeniz gerekmiyor mu bu durumda? İşte bende diyorum ki, peygamberimiz adına uydurulan milyonlarca hadisi, sözü ayıklayalım, çıkaralım. Bunu söylemek mi yanlış sizce? Örnek vermiştim mezhepleri araştırın her mezhep bu peygamberin sözüdür diyor, ama diğer mezheplerde aynı konu değişik aktarılmış, yani birçok hadis aynı konular da zıt anlamlarda günümüze gelmiş. Sizce bunun doğrusunu nasıl bulacağız? Bu çok büyük bir tehlike değil mi? Değil diyorsanız zaten sözüm olamaz. Yine yazıdan alıntı yapalım önce. (Bundan başka, Kur'ân'da olmayan hususlarda, hüküm koyma, haram ve helâl tayin etme yetkisi bizzat Yüce Allah tarafından Hz. Peygamber'e verilmiştir. Bu itibarla Kur'ân'da bulunmayan hususlarda Hz. Peygamber'in sünneti şer'î bir kaynaktır.) Şimdi de bu sözleri kur’an doğruluyor mu ona bakalım. Daha önce örnekler vermiştim ama tekrar vermekten mutlu olurum. Peygamberimize böyle bir yetkinin verildiğine dair tek bir ayet bulamazsınız. Peygamberinize uyun, o ne verdiyse onu alın sözleri böyle bir yetkinin kanıtı asla olamaz. Çünkü Allah elçisine öyle bir tembihte bulunmuştur ki o kur’an dışından bizlere hükmetmeyeceğini Rabbim bilir. Hatırlayın ne diyordu elçisine? Sana indirdiğimle onlara hükmet. Bu söz sizce açık değil mi? Kur’an da olmayanları da sen ilave et mi diyor? Yine hatırlayın bizim vah yettiklerimize kendince bir şeyler ilave etseydi onun şah damarını keserdik yani canını alırdık diyor unuttunuz mu? Sana indirdiğimizi tebliğ etmezsen görevini yapmamış sayarım dediği ayetler sanırım çok açık. Şimdide bazı ayetler yazacağım acaba gerçekten Allah elçisine hüküm koyma yetkisi veriyor mu bunu da anlamaya çalışalım. Bakın bu sorunuzu kur’ana soruyoruz cevabı kur’an verecektir. Kehf 26:…. Onların, O'ndan başka bir dostları da yoktur. Ve O, hükmüne hiç kimseyi ortak etmez. Enam 62: Nihayet onlar gerçek Mevlâ'ları olan Allah'a götürülürler. Gözünüzü açın! Hüküm yalnız O'nundur. Ve hesap görenlerin en süratlisi de O'dur Araf 79: Salih o zaman onlardan yüz çevirdi ve şöyle dedi: Ey kavmim! Andolsun ki ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ettim ve size öğüt verdim; fakat siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz Gaşiye 21: Artık sen, öğüt verip-hatırlat. Sen, yalnızca bir öğüt verici-bir hatırlatıcısın Araf suresi 3; Rabbinizden size indirilene uyun; O'nun berisinden bir takım velilerin ardına düşmeyin! Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz. Enam suresi 57. ayet: De ki: "Ben Rabbimden gelen bir beyyine üzerindeyim. Ama siz onu yalanladınız. Acele istediğiniz şey benim yanımda değil. Hüküm yalnız ve yalnız Allah'ındır. Hakkı o anlatır. Ayırt edip çözüm getirenlerin en hayırlısı O'dur. Enam Suresi 50. Onlara şunu söyle: "Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Gaybı da bilmem ben! Size ben bir meleğim de demiyorum. Yalnız bana vah yedilene uyarım ben!" Sor onlara: "Körle gören bir olur mu? Hâlâ düşünmüyor musunuz?" Yasin Suresi 69. Biz o peygambere şiir öğretmedik. Şiir ona yaraşmaz/layık olamaz da. Ona vah yedilen, bir öğütten ve apaçık bir Kuran’dan başka şey değildir; Zühruf Suresi 43 Sen, sana vah yedilene sımsıkı sarıl! Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yol üzerindesin. Nisa 174: Ey insanlar! Şüphesiz size Rabbinizden kesin bir delil geldi ve size apaçık bir nur indirdik. Maide Suresi 45. ayet; …. Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir . Enam suresi 104. ayet; Gerçek şu ki, size Rabbinizden gönül gözleri gelmiştir. Kim görürse kendisi yararına, kim körlük ederse kendisi zararına... Ben sizin üzerinize bekçi değilim. Enbiya 10: Andolsun ki, size öyle bir kitap indirdik ki, bütün şanınız ondadır; hala akıllanmayacak mısınız? Enam 119: Size ne oluyor da üzerine Allah'ın adı anılmış olanlardan yemiyorsunuz? Zorda kalışınız dışında üzerinize haram kıldığını bizzat kendisi size ayrıntılı olarak açıklamıştır. Birçokları ilimsiz bir biçimde kendi keyiflerine uyarak halkı şaşırtıyorlar. Hiç kuşkusuz, seni Rabbin sınır tanımaz azgınları çok iyi bilmektedir. Enam 140: Şu bir gerçek ki, ilimsizlik yüzünden öz evlatlarını beyinsizce katledenlerle Allah'ın kendilerine verdiği rızıkları, Allah'a iftira ederek haramlaştıranlar gerçekten hüsrana uğramışlardır. İnan olsun, sapıtmışlardır onlar; hiçbir zaman doğruyu ve güzeli bulamazlar. Enam 150: Şunu da söyle: "Allah şunu haram etmiştir diye tanıklık edip duran şahitlerinizi getirin." Eğer tanıklık ederlerse sakın onlarla birlikte tanıklık etme! Ayetlerimizi yalanlayanlarla âhirete inanmayanların keyifleri ardınca gitme! Onlar, kendi Rablerine başkalarını denk tutuyorlar. Araf 32: De ki: "Allah'ın, kulları için çıkardığı süsü, güzel ve tatlı rızıkları kim haram etmiş?" De ki: "Dünya hayatında inananlar için de var. Kıyamet gününde ise yalnız inananlar içindirler." Bilgiden nasipli bir topluluk için biz, ayetleri böyle ayrıntılı kılıyor. Yunus 59: De ki: "Ne oldu size de Allah'ın size rızık olarak indirdiği şeylerden bir haram yaptınız bir de helal?" De ki: "Allah mı size izin verdi, yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz. Nahl 116: Yalan düzerek Allah'a iftira etmek için, dillerinizin uydurma nitelendirmeleriyle "Şu helaldir, şu da haramdır!" demeyin. Yalan düzerek Allah'a iftira edenler kurtulamazlar. Tahrim suresi 1: Ey Peygamber! Allah'ın sana helal kıldığı şeyi, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek neden haramlaştırıyorsun? Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir. Zühruf44: Doğrusu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız. Sizlere yukarıda kur’an dan bazı ayetleri hatırlattım. Bu ayetlerde Rabbim sizce hüküm verme yetkisinin yalnız kendisinde olduğunu söylemiyor mu? Yine helal ve haram koyma yetkisinin de kendisinde olduğu çok açık değil mi? Kur’an da bir kelimeden yola çıkarak, peygamberiniz size ne verdiyse alın sözlerine nasıl olurda Rabbin vermediği ve yalnız kendisinde olduğu bir yetkiyi bizler başka anlamlar veririz? Eğer peygamberimize helal haram koyma yetkisi vermiş olsa, aile içinde elçisinin Allah ın helal dediği bir şeye haram demesinden sonra ikaz edip, neden benim helal dediğime haram diyorsun der miydi? Daha ilginci bu örneği neden kur’anda verme gereği duysun bunu çok iyi düşünmeliyiz. Eğer kur’an dışından da hükümler var ise iman adına, neden Rabbim bizleri bu kitaptan sorumlu tutup hesaba çeksin? Bakın buna inandığımızda ayetlerle hiç uyuşmuyor. Bizlere düşen peygamberimizin sözleridir dedikleri hadisleri çok iyi analiz edip ondan sonra kabul etmek olmalıdır. Bu yolu zaten peygamberimiz önermektedir. Onun yolundan gittiğini söyleyen ona iftira atan sözleri ayıklamakla yükümlüdür. Ben Rabbin ayetlerine baktığımda bunları anladım. Bu konuda söyleyeceklerimde bunlardır. Rabbim yanıltmasın. Kebuter kardeşime de şunu söylemek isterim. Bana şöyle yazmış; (Allah kuranda rasulune boyle bir yetkiyi tanidigi halde, ben allahin kendisinden baska hukum koyma yetkisini tanimasini tanimiyorum,) Bunu yapmaktan ve söylemekten Yüce Rabbim e sığınırım. Allah böyle bir inanç tan beni korusun. Yüceler yücesi Rabbim şahittir ki, benim yaptığım yalnızca onun kitabını, ne emrettiğini anlamaya çalışmaktır. Bunu yaparken de yine onun önerdiği yoldan aklımı kullanıp düşünerek, araştırarak hiçbir veliye körü körüne inanmadan doğruyu bulmaya çalışmaktır amacım. Beni Rabbim biliyor bana isteyen istediği ithamda bulunabilir, kimseye kızmam bu belki biraz beni üzer okadar. Ben kur’an aşkıyla yanan onu anlamak ve yaşamak için çırpınan aciz bir kulum. Allah istemeden yapacağım günahlarımı bağışlasın. Benim yaptığım bana öğretilenleri doğrulamaya çalışmak değil, rabbin ne söylediğini bizlere neler emrettiğini anlamaya çalışmaktır. Bu sözlerime Rabbim şahittir. Allah yardımcımız olsun. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK NOT: Yazılarıma abone olmama rağmen cevaplar meylime hala gelmiyor, sanırım sitede sorun var, yoksa yönetici arkadaşlarımın ilgileneceğimden hiç kuşkum yok. | |
Konuyu Toplam 2 Kişi okuyor. (0 Üye ve 2 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
İLAHİ HİKMET | Esma_Nur | Tıbbı Nebevî | 0 | 17 Eylül 2019 08:45 |
NUR SURESİ 31. AYETTE GEÇEN SÜSLERİNİ/ZİYNETLERİNİ SÖZLERİNDEN NE ANLAMALIYIZ? | HALUK GÜMÜŞTABAK | Kur'ân-ı Kerim Genel | 39 | 07 Mayıs 2015 22:33 |
Kur'an da geçen kıble sözünden ne anlamalıyız? | HALUK GÜMÜŞTABAK | Makale ve Köşe Yazıları | 13 | 19 Aralık 2010 17:40 |
KUR'ANDA GEÇEN VELİ SÖZLERİNDEN NELER ANLAMALIYIZ? | HALUK GÜMÜŞTABAK | Makale ve Köşe Yazıları | 29 | 23 Ocak 2010 20:38 |
Kur'anda geçen, “Yahudi ve Hıristiyanları dost tutmayınız.” ayeti nasıl anlaşılmalı? | KuM TaNeSi | Soru Cevap Arşivi | 0 | 09 Nisan 2009 11:09 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|