|
Konu Kimliği: Konu Sahibi KARAKÖSE,Açılış Tarihi: 03Haziran 2010 (22:58), Konuya Son Cevap : 03Haziran 2010 (22:58). Konuya 0 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
03Haziran 2010, 22:58 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 5710 Üyelik T.:
18 Aralık 2008 | Müslümanlarda Mürcie-Yönetim Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL Müslümanlarda Mürcie-Yönetim Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL Mürcie ekolünün temel esası şu düşüncedir ki; iman etmiş olanın günahı ona zarar vermez, küfre düşmüş olanında sevabı ona fayda vermez. Yani İslam dinini benimseyen kişi kuranın hükümlerine aykırı bir hayat yaşayabilir, önemli olan Kurana iman etmesidir ve kesinlikle cennete gidecektir. Küfre düşmüş olanda her ne güzel haslete sahip olursa olsun, sevabı ona fayda etmeyecek ve kesinlikle cehenneme gidecektir. Mürcie düşüncesinin söylemek istediği şey kısaca, iman ile amelin birbirinden bağımsızlığı ve asıl olanın iman oluşudur. Mürci inanca sahip halk sadece kurana iman etmeyi kâfi görüp, amelde kişisel çıkarlarının derdine düştüler. Günümüz Müslüman’ı da Allaha iman etme ve birkaç ibadet ritüeli dışındaki amelleri gereksiz görür. Biz mücie inancının yönetime bakan yüzünü incelemeye çalışacağız. Yönetimin nasıl olması gerektiğine dair, üç beş cümlede olsa herkesin mutlaka söyleyecek bir şeyleri vardır; bir bütün halinde insanoğlunun yöneticilerden ve yönetimin sırtını dayadığı yasalardan bekleyeceği ilk ve vazgeçilmez değer ise adalet olacaktır. Hangi dinden, milletten, ırktan olursa olsun, yönetilen, yönetenden adalet ile hükmetmesini bekler, bu Müslümanlar içinde haklı olarak böyledir. Yönetimlerde üç durum söz konusudur; 1- yönetici adayı adalet ile hükmedeceğine söz verir ve seçildiğinde de sözünde durarak adil bir sistem oluşturur. 2- yönetici adayı adalet ile hükmedeceğine söz verir, ancak seçildiğinde zulüm ile hükmeder. 3-Yönetici zulüm ile başa geçerek zulüm ile hükmetmeye devam eder. Birinci maddede bir sorun yoktur, ikinci ve üçüncü maddelerde sonuç aynıdır, zulüm. Bizim konumuz ise zalim yöneticiler değildir, zalim yöneticilerin saltanatlarını İslama dayandırarak desteklemeye çabalayan murcie düşüncesine mensup Müslümanlardır. Eski çağlardan günümüze krallar özel ekiplerce korunmuştur. Kralları koruma içgüdüsü kralın sahip olduğu güçten doğmuş ve Kral yeryüzündeki tanrı olarak görülmüştür. Onu kızdırmak tanrıyı kızdırmaktır. Tanrıyı kızdıranın ise her acıya müstahak olduğuna inanılmıştır. İslam krallığın tanrısal gücünü söndürdü, insanlara özgürlüğün ne demek olduğunu öğretti ve onları adaletle tanıştırdı. Kralları birer tanrı olarak görmenin köle ruhlu oluşun göstergesi olduğunu gösterdi. Tanrıkral köleliğinin, beden köleliğinden çok öte düşünce ve duygu köleliği olduğunu anlattı. Zamanla İslami öğretide deformasyonlar oluştu. Emevi döneminde mürcie inancı ile birlikte eski tanrıkralcı yapı yeniden hortladı. Mürcie inancı zamanla yöneticilerin zulmüne dayanak noktası olarak kullanıldı. Yöneticiler bu inancı kendi tahtlarını sağlama almada çok iyi kullandılar ve hala kullanıyorlar. Tüm Müslümanların ortak biati ile yönetime gelmiş olsa bile, Allahın yasalarını hiçe sayan, zulme başvuran yönetime karşı, hakikati haykırmak bir İslami zorunluluktur. Yönetimde bir kişinin ya da bir grubun bulunması hiçbir şeyi değiştirmez, asıl olan adalet ile hükmedip etmediğidir. İslam tarihinde Emmeviler ile başlayan ve daha sonra birçok yönetimde görülen murcie düşüncesi yöneticiye kayıtsız şartsız tabi olmayı öğütler. Aşikârdır ki böyle bir düşünceyi organize edenler yönetimin çanakçılarıdırlar. Kullandıkları argüman ise Allahın istediğine mülkü verebileceği düşüncesidir. Yani Allah kime mülk verirse ona itaat edilmelidir. İslam tarihinde birçok âlim Allaha isyan edene itaat yoktur düşüncesinden dolayı zindanlara hapsedilmiş, kırbaçlatılmış hatta şehit edilmiştir. Mürcie inancı bu olaylarda yönetim yerine âlimi haksız görür, çünkü âlim yönetime itaat etmesi gerekirken isyan etmiştir. Bir halk yöneticisinden memnun değilse yöneticisini değiştirme hakkına sahipken, mürcie inancı yönetici ile aynı düşüncelere sahip olmayanların yaşama şanslarının olmadığını açıkça beyan eder. Ona göre seni yönetim yok olmaktan kurtarmıştır, karnını yönetim doyuruyordur ve yönetime karşı gelmen hıyanettir yani İslami itikada aykırıdır. Hakikatte ise kimse kimseyi yok olmaktan kurtaramaz, kimse kimsenin karnını doyuramaz ve sadece sana ekmek veriyor diye aklını birilerinin ayakları altına sermen islama yapılabilecek en büyük hıyanettir. Bir Müslüman aç kalır ama özgür olmadan yaşayamaz. Müslüman’ı ayakta tutan şey ekmek değil inançtır, düşüncedir, duygudur. Müslüman özgür ruhludur ve ekmek karşılığında köleliği yüklenemez. Saltanat ayakçıları, zalim yöneticiyi kutsamak için çeşitli toplumsal, şahsi ve dini değerleri kullanırlar. Örneğin, bugün yaşıyorsak yönetici sayesindedir veya başımızdaki yönetici olmasaydı şimdi toplum büyük bir anarşinin içindeydi ya da Allah baştakine itaat etmeyi emretmiştir gibi söylemler ile yönetimdekilere itiraz etmemek gerektiğini dillendirirler. Bilinçsizce çanakçıların ardından yürüyenler olaya çok daha vahim bir hal aldırırlar. Öyle ki, yönetimdekileri tüm dünyaya meydan okuyabilen bununla birlikte tüm dünyanın en adil insanları olarak görenler bile çıkar. Tercih etmek ile razı olmak farklı şeylerdirler. Yönetici adayları arasında birini tercih etme zorunluluğundan dolayı tercihte bulunulabilir ama çanakçı düşünce, yönetimden razı olmanın da bir mecburiyet olduğunu diretir. Yani yönetimin ideolojisi tek tek her vatandaşın ideolojisi olmak zorundadır. Vatandaş yönetimi sevmek ve ondan razı olmak zorundadır. Yönetim kendisinden razı olmayanları cezalandırma hakkına sahiptir. Beynini yöneticiye paspas eden kişi, hak iddiasında bulunanların neyi iddia ettiklerini dinlemeden linçe girişir. Yöneticiye gözün şaşı diyen her fert yeryüzündeki kudrete laf ettiği için çapulcular tarafından kazığa geçirilir ve bunun adı yüzünü cehaletle yıkayan imanlılar arasında Müslüman tepkisi olur. Saltanat âlimleri ve onların küçük gölgeleri olan saltanat köleleri yığınlar, murcie anlayışının bekçileridirler. Gayretleri ne din içindir, ne düşünce nede ilim içindir. Bilinçlice hareket edenlerinin gayesi pagan değerleri kutsayıp çapulculuğa girişmektir. Bilinçsizce hareket edenleri ise hayvani duruşu bilgelik ve Müslümanlık zannederek yaşayıp giderler. Daha kötüsü ise samimi Müslümanların onlara aldanmasıdır. İslam adalettir. Müslüman adalet peşinde koşar, kim için ve kime karşı olduğu önemli değildir. [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] KARAKÖSE |
Konu Sahibi KARAKÖSE 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Müslümanlarda Din İşleri Müdürlüğü... | Makale ve Köşe Yazıları | KARAKÖSE | 0 | 1922 | 16 Mart 2012 16:51 |
Müslümanlarda Sahabe Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL | Makale ve Köşe Yazıları | Yitiksevda | 6 | 3282 | 03 Ocak 2012 11:45 |
Müslümanlarda Hadis Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL | Makale ve Köşe Yazıları | Medine-web | 22 | 8840 | 05 Ağustos 2011 10:04 |
Müslümanlarda Kuran Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL | Makale ve Köşe Yazıları | Medine-web | 23 | 10133 | 20 Temmuz 2011 10:29 |
Müslümanlarda İman Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL | Makale ve Köşe Yazıları | Yitiksevda | 4 | 2016 | 02 Mayıs 2011 10:36 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Müslümanlarda Mezhep Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL | KARAKÖSE | İslam/Dinler/Mezhepler | 1 | 10 Ocak 2011 21:06 |
Müslümanlarda Tarafsızlık Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL | KARAKÖSE | Makale ve Köşe Yazıları | 1 | 29 Aralık 2010 22:52 |
Müslümanlarda Garibanlık Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL | KARAKÖSE | Makale ve Köşe Yazıları | 2 | 25 Kasım 2010 00:04 |
Müslümanlarda Recim paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL | KARAKÖSE | Makale ve Köşe Yazıları | 59 | 11 Ağustos 2010 12:46 |
Müslümanlarda Kurban Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL | KARAKÖSE | Makale ve Köşe Yazıları | 0 | 03Haziran 2010 23:08 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|