|
Konu Kimliği: Konu Sahibi KARAKÖSE,Açılış Tarihi: 03Haziran 2010 (23:09), Konuya Son Cevap : 03Haziran 2010 (23:09). Konuya 0 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
03Haziran 2010, 23:09 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 5710 Üyelik T.:
18 Aralık 2008 | Müslümanlarda Kutlama-Anma Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL Müslümanlarda Kutlama-Anma Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL Günümüz Müslümanının yılbaşı kutlaması, çelenklerle anma töreni düzenlenmesi gibi İslam ile alakası olmayan davranışları muteber görmesi, İslam’dan ne kadar uzak olunduğunun delilidir. Ancak biz İslam dışı kutlamaları, anmaları konu edinmeyeceğiz, çünkü İslam’ın ruhuna aykırı olan bir eylemin özünü bırakıp şekline takılan Müslüman şahıs, bilinçli bir şekilde nefsini tatmin etmek için böyle bir yola başvuruyordur. Böyle bir davranışın analiz edilecek bir tarafı yoktur. Dolayısıyla yılbaşı kutlamalarında neye riayet edilmelidir gibi bir değerlendirme de söz konusu olamaz. Biz İslam’da yeri olan, ancak günümüz Müslümanının elinde, İslami davranış ilkelerinden uzaklaştırılmış kutlama ve anmaları konu edineceğiz. Günümüz Müslüman’ı ile İslami kaideler arasındaki çelişkilere geçmeden önce, İslam düşünce sisteminde kutlama ve anmaların nasıl yapılması gerektiğine göz atalım. İslam’da Kutlama-Anma şekli —İslam genel anlamda aşırılığa karşıdır. Kutlama, anma, şenlik, ziyaret gibi tüm toplumsal işlerde, her türlü aşırılığa karşı çıkar. —İslam hayatın tüm sahalarında fakirlerinde zenginlerle aynı değerde görülmesini emreder. Kutlamalarda fakire yer vermemek, ziyaretlerde fakirin ilgisini hiçe saymak, İslami ruhun sert bir şekilde karşı koyduğu bir davranış biçimidir. —İslam her türlü sosyal davranışta üçüncü kişileri zor durumda bıraktıracak hareketlerden kaçınmayı emreder. —İslam düşmana karşı savaş hali dışında, hayatın tüm alanlarında gösterişi reddeder. —İslam hayatın her alanında olduğu gibi sosyal davranışlarda da zorlaştırıcı değil kolaylaştırıcı olmayı emreder. —İslam bilinçli bir şekilde yapılan akıldan uzak davranışları hoş görmez. —İslam zorunluluk olmadıkça kimseye yük olunmamasını emreder. İnsanların sıkıntılarını paylaşmak, iş yüklerini paylaşmak demektir. Sadece duygu paylaşımı bir anlam ifade etmez, sadece hoş sohbet olmakla insanların sıkıntıları giderilemez. Günümüzde herkesin gözlem alanı içine girebilen toplumsal işler arasında düğünler, sünnetler, mevlit davetleri ve başsağlığı ziyaretleri bulunur. Bu sebeple Müslümanların İslam ile yaşadıkları çelişkiler, adı geçen konularda daha net göze çarpmaktadır. Düğünlerdeki çelişkiler — Düğün davetiyeleri lüks kâğıtlara basılır. Bilmem ne kadar para harcanarak hazırlanan lüks davetiyelerin üzerine utanmadan ayet ya da hadisler yazılır. İsrafın haram olduğu bilinir ama önemsenmez. — Düğüne davet edilenlerin midesi dosyada gözleri hala yemek tenceresinde olur. Arada bir yemek getirin diye bağıranları duyarsınız. Eğer istek sahiplerine dikkat ederseniz büyük çoğunluğunun zenginler için istekte bulunduğunu görürsünüz. — Başköşelere zenginler oturtulur ve ilk servis de onlara yapılır. — Takı töreni denen, İslam ile nasıl bir bağı olduğunu hala anlayamadığım, ucube bir tören yapılır. İnsanların hediyelerini zarflar içinde sessizce takdim etmeleri hoş görülmez. Sesi gür biri mikrofonu eline alıp kimin ne getirdiğini bağıra bağıra duyurur. Gözleri sağlam biri kameraya çeker, kalemi güçlü biride yazıya döker. Tam bir dilencilik örneği; Müslüman’ın dünya malına değer vermediğini ballandıra ballandıra anlatanlar bile takı töreninde dilenciliklerini gözler önüne sererler. İslam insanları zor durumda bırakmamayı emrederken, takı töreninin sesli yapılması, düğünün sadece zenginlere yönelik olmasına sebep olmaktadır. Zaten takı takmayan kişi, çeşitli sohbetlerde düğün sahibinin dilinden nasibini alır. — Gelin evi hüzün tavrını takınır, damat evi şenlik yaşar. Oysa her iki evde de şenlik olması gerekir. Çocuklar arasında ayırım yapmak şeytani bir durumdur. Evlilik erkek için bir hak olarak görülüyorsa, kız için de hak olarak görülmek zorundadır. — Dünya malına duyulan rağbet düğünlerde İslami gereklilikleri unutturur. İslam mehir belirlenmesini ve nikâh kıyılmasını farz kılmış, düğün yemeğini de sünnet olarak belirlemiştir. Ancak günümüz Müslüman düğünlerinde nikâh son ana kadar kıyılmaz, mehirden söz edilmez ama mobilyalardan, , alınacak oda takımlarının markalarından, türlü türlü abuk zubukluklardan bol bol söz edilir. Hatta bazen sadece masraf yaptırmış olmak için masraf çıkartılır. Allah ne der yerine, el âlem ne der inancı düğünlerde çok net görülür. — Düğün törenlerinde takınılan tavırlar ve dünya malına karşı duyulan sınırsız ilgi analiz edilecek olursa, Müslümanların “huzur” hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadıkları, sohbetlerde uzun uzun İslam-huzur ikilisinden söz etmelerinin de islami bilince dayanmadığı, sadece ezberledikleri şeyleri papağan gibi tekrar ettikleri anlaşılır. — Normal günlerde islamın alkolü yasaklayışındaki hikmete hayranlık duyan kimi Müslümanlar, düğünlerde bazı davetlilerin alkol alma teşebbüslerini hoş görürler. Hatta birçok İslam dışı duruma “ düğündür, olacak o kadar, çocukların hevesini kırmayın” diyerek, sanki düğünlerde İslam geçici olarak sandığa kapatılabilirmiş yaklaşımında bulunurlar. — Düğün sahiplerine İslami kaidelerden söz edecek olursanız, muhtemelen “sen nerde yaşıyorsun” cevabını alarak tersleneceksinizdir. — Bazı bölgelerde takılan para erkek ailesine, takılan altınlar ise kız ailesine verilir. Peygamber sünneti kullanılarak sıra dışı bir ticaret örneğine imza atılır. — Şayet takılan takılar masrafları karşılayamayacak olursa, davetlilerin dilinde “masrafını bile karşılayamadı” gibi ahmakça sözler dolanır. Düğün sahibide anlaşılması zor bir haksızlığa uğramışlık tavrı takınır. Kendi çocuğunun düğün masraflarını davetlilerden toplamaya niyetlenen bir Müslüman düşünebiliyormusunuz. Bu yaklaşım maddi durumu elvermeyenlerin zenginlere özenmesinin sonucudur. Oysa davetlilerin getireceği takıları hesaplayıp ağır masrafın altına girmek hem İslami değildir, hem insan ahmaklığının sınırı olmadığına göstergedir. — Kimi dindar geçinen Müslümanlar da, mubah sınırını daraltmayı Allaha yakınlık ile eş görürler. Haliyle düğünlerde bu durumdan nasibini alır. Düğün evine cenaze havası üflemek, ölümü hatırlattığından mıdır bilinmez kimilerince İslami bir emir olarak görülür. Bu tür insanlar ölümü hatırlamak için düğün gününü kullanmakta pek bir sakınca görmezler. Bu durum zeka yolları iltihaplanması sonucudur. — Kimi Müslümanlarda düğünde eğlenilmesini hoş görmezler, mevlit okuturlar. Mevlit ile düğün arasında nasıl bir alaka olduğunu hala anlamış değilim. Düğünde eğlenilmesini yasaklamak dinini koruma adına akıllara zarar davranışlardan biridir. Sünnet şölenlerindeki çelişkiler — Yakın tarihe kadar olay abartılmadan, üç beş dostun davet edilmesiyle çocuklar sünnet ettirilirdi. Ancak günümüzde sünnet şenlikleri birer düğün töreni halini almış durumdadır. Sünnet İslam ruhundan uzak, bol israflı, abartılı törenlerle kutlanır olmuştur. — Kendi gözlemime göre, İslam’dan uzaklaşılma konusunda ilk adımı atanlar şehrin ileri gelenleri oldular. Beni ilk şok eden sünnet şöleninde, mevlit okutulmuş ve sonra çocukların bulunduğu odadan sırayla herkes geçmiş, çocukların yataklarının üzerine bir şeyler atmıştı, daha doğrusu atmak zorunda bırakılmıştı, Garip bir dilencilik örneği. — Tıpkı düğünlerde olduğu gibi sünnetlerde de, çocuklarını sünnet ettiren zat masrafının gelen davetliler tarafından karşılanmasını bekler. Şayet çocuklara verilen harçlıklar masrafı karşılayamayacak olursa, düğünlerde olduğu gibi ev sahibi haksızlığa uğramış tavrını takınır. — Görkemli bir sünnet şöleni yapma düşüncesi ile olayı erteleyip, çocukları büyüdükten sonra sünnet ettirenlerde vardır. Elbette ki, böyle bir yaklaşım çocukluk çağını geçmiş biri için oldukça sıkıntı verici olacaktır. — Günümüz Müslüman’ı İslam’ın sadece ibadet ritüellerinden oluştuğunu sandığından olsa gerek, çocuklarının sünnetini yedi düvele duyurmak zorunda hisseder kendisini. Kendince, imanı bütün, kâmil bir Müslüman olduğunu ispatlamış olacaktır. Oysa sünnet bir iman ispat aracı değildir, Yahudiler de sünnet olmaktadır. Hatta günümüzde sağlık amacıyla kimi materyalistler ve Hıristiyanlar bile çocuklarını sünnet ettirmektedir, hem de hiç tören yapmadan. Taziyelerdeki çelişkiler — Taziyenin anlamı, ölü evinin acısının paylaşıldığı ve ihtiyaç duyulduğunda kendilerinin yanında olunacağının bildirilmesidir. Ancak yapılan başsağlığı ziyaretlerinde saatlerce oturulup sohbete dalınmakta ve yeni gelenlerle birlikte ortalıkta anlamsız bir kalabalık oluşmasına sebep olunmaktadır. — Başsağlığı ziyaretlerinde genel ahlaki kurallara riayet edilmez, bazen içeriye ayakkabı ile girilir. Ölü evinin acısı paylaşılacakken, evleri batırılarak güya yanlarında olunduğu mesajı verilir. — Ölünün arkasından ağıtlar yakılarak, olay trajik bir hale getirilir. Ağıtların temel konusu hiçbir zaman değişmez, dünyadan lezzet almadan öldüğü, çok sıkıntı çektiği, yemeyip yedirdiği şişirilip anlatılır. Bazen o kadar ileri gidilir ki, ölünün çocuklarının artık sahipsiz kaldıkları, artık sığınacak kimseleri olmadığı çocukların başları okşanarak münafıkça bir şekilde dillendirilir. Kısacası ölünün hayattayken yaptığı bir iyilik varsa, o iyilikte ağıtlarla yedi düvele duyurulur. Bazen de yaptığı zulümler kahramanlık adı altında ağıtlara konu edilir. — Ölü evinin bir hayvanı kesilerek gelenlerin yemek yemesi sağlanır. Hayvanı yoksa ölünün mirasçıları adına malzeme alınarak gelenlere yemek yedirilir. — Ölünün cebinden çıkan para ile ölünün borçları ödenecekken, borcu yoksa fakirlere dağıtılacakken, mermer alınır ve ölünün mezarı yaptırılır. Böyle bir durumda sakın “neden mezara para harcıyorsunuz” sorusunu sormaya kalkmayın, en imanlısından en imansızına kadar herkesin saldırısına uğrayacaksınızdır. — Ölünün çocukları ağlamayacak olurlarsa ayıplanırlar ve mutlaka bağırıp çağırarak ağlamaları beklenir. — Baş sağlığı sırasında organizeyi üstlenme görevini yüklenen birileri, ölü ailesinin kimi fertlerine ”siz hiç mi kural kaide görmediniz, millete çay getirsenize” gibisinden çıkışlar yapar. — Ölü evinde toplananların konuşmalarına kulak verecek olursanız, hepsinin ölünün ailesi hakkında dedikodu yaptığına şahit olursunuz. Herkesin dilinden mirasçıların hayırsızlıkları, ölü eşinin vefasızlığı buna karşın kendisinin merhum ile dostane ilişkileri vs. dökülür. Tam bir münafıklık dersek yeridir sanırım. — Ölü Allahın emirlerine tüm gücü ile saldırmış olsa bile, garip bir şekilde herkeste ölünün temiz kalpli olduğu, kesin cennete gideceği kanaati uyanır. Buna karşın ölü İslami bilince sahip biriyse toplumla uyumlu olmayışı konuşma konusudur. Çünkü İslami bilinç, insanı günümüzdeki toplumsal yapıya isyan etmeye zorlamaktadır. Mevlit davetlerindeki çelişkiler. — Mevlit peygamber efendimizin doğumunu konu edinirken, ölülerin ruhu için okunur. Peygamberin doğumu, yaşayanlar yerine ölenlere hitap eder. — Mevlitlerin okutuldukları zamanı, ortamı analiz edecek olursanız, yaşayanlarla ölenlerin karıştırıldığı bir duygu karmaşası ile karşılaşırsınız. Yaşayan kimdir, ölen kim anlamakta zorlanırsınız. Bütün bu saçmalıklar arasında, peygamber doğumu ile birilerinin ölümü arasında nasıl bir bağ olduğunu da kimse merak etmez.(örn: ölünün 40 gününde mevlit okutulur) — Mevlit duygusal bir metin olabilir, ancak sadece kalplere yönelik bir çağrı değildir. Düşünseldir, akıllara da hitap eder. Anlattığı bir peygamberin dünyaya geliş sahnesi değildir, bir düşünüş şeklinin hayat bulmasıdır ama kimse bunun farkında değildir. — Düğünlerde mevlit okutanlar vardır. kavramları bir birine karıştırmamak ve neye nasıl bir hizmette bulunulduğunu görebilmek lazımdır.İslami bilince sahip bir müslümanın düğün ile mevlit arasında bağ kurabileceğini sanmıyorum. — Mevlit o kadar yüceltilmiştir ki, kuran ile eşdeğer bir hale getirilmiştir. Oysa mevlit okutmak Peygamberin sünnetlerinden sonra dikkate alınabilecek bir etkinliktir. Yani Peygamberin sünnetleri mevlit etkinliğinden çok daha önceliklidir. Örneğin düğünde yemek yedirmek sünnettir ve sünnet olması hasebiyle mevlit okutmaktan daha büyük değere sahiptir. Yukarıda saydığımız anormallikler toplumumuzda karşılaştığımız garipliklerdir. Bir yörede saydıklarımızın hepsi görülmeyebilir elbette, fakat toplum islamı birkaç ibadet ritüeli ile sınırlandırmıştır. Sosyal hayatta İslam yerine geleneklere itibar edilmektedir. KARAKÖSE |
Konu Sahibi KARAKÖSE 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Müslümanlarda Din İşleri Müdürlüğü... | Makale ve Köşe Yazıları | KARAKÖSE | 0 | 1923 | 16 Mart 2012 16:51 |
Müslümanlarda Sahabe Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL | Makale ve Köşe Yazıları | Yitiksevda | 6 | 3282 | 03 Ocak 2012 11:45 |
Müslümanlarda Hadis Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL | Makale ve Köşe Yazıları | Medine-web | 22 | 8847 | 05 Ağustos 2011 10:04 |
Müslümanlarda Kuran Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL | Makale ve Köşe Yazıları | Medine-web | 23 | 10140 | 20 Temmuz 2011 10:29 |
Müslümanlarda İman Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL | Makale ve Köşe Yazıları | Yitiksevda | 4 | 2016 | 02 Mayıs 2011 10:36 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Müslümanlarda Hadis Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL | KARAKÖSE | Makale ve Köşe Yazıları | 22 | 20 Ekim 2011 21:11 |
Müslümanlarda Cihad Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL | KARAKÖSE | Makale ve Köşe Yazıları | 2 | 05 Ekim 2011 14:19 |
Müslümanlarda İbadet Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL | KARAKÖSE | Makale ve Köşe Yazıları | 1 | 18 Eylül 2010 22:29 |
Müslümanlarda Recim paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL | KARAKÖSE | Makale ve Köşe Yazıları | 59 | 11 Ağustos 2010 12:46 |
Müslümanlarda Türbe Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL | KARAKÖSE | Makale ve Köşe Yazıları | 3 | 05 Ağustos 2010 20:19 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|