|
Konu Kimliği: Konu Sahibi HALUK GÜMÜŞTABAK,Açılış Tarihi: 15 Temmuz 2010 (13:13), Konuya Son Cevap : 22 Temmuz 2010 (20:28). Konuya 29 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
18 Temmuz 2010, 11:56 | Mesaj No:11 |
Değerli arkadaşım elbette ben bir meali örnek verip kendi düşünceme asla onay aramam, bunu yapmak bizi yanlışa götürür. Kur’an meali yazanların bir kısmı parantez içine açıklama yapmayı önemserler. Bir kısmı da bunun yanlış olacağı düşüncesiyle yazmazlar. Bu konu tartışılır haklı yönleri de vardır her iki düşüncenin. Sizde zaten açıkça ümmi kelimesinden okuma yazma bilmeyen anlamını çıkaramadığınızı söylemişsiniz. Fakat verdiğiniz Ankebut 48. ayetin bunu açıkladığını söylüyorsunuz. Bu meali sizde bende birçok mealden aktardık. Dikkat ederseniz değişik anlamlara gelebilecek manalara çekilmiş. Şimdide hiç parantez içine düşünceleri koymadan yazalım ve düşünelim, kur’an bütünlüğünde. (Sen daha önce bir kitaptan okumuş ve elinle de onu yazmış değildin. Öyle olsaydı, batıl söze uyanlar şüpheye düşerlerdi.) Yukarıdaki sözleri analiz edelim önce. Peygamberimiz ne maksatla ve ne için görevlendirildi? Elbette Rabbin dinini, kitabını tebliğ etmek için. Önce tebliğ edicinin bu özelliklere haiz olması çok önemli. Bu durumda okuma yazma bilmemesini ben hiç düşünemiyorum. Devam edelim, burada bahsedilen sen daha önce bir kitaptan okumuş ve elinde yazmış değildin diyor, peki neyi okumuş ve yazmış değilmiş, burasını düşünelim. Demek ki bir konu var okumadığı, yazmadığı. Yoksa böyle söylemezdi. Hiçbir şey mi yoksa görevi ile ilgili yani din ile ilgili konularda kitaplar okumadığı ve yazmadığımı? İşte üzerinde düşünmemiz gereken burası. Eğer Allah burada sen zaten okuma yazma bilmezsin deseydi, böylemi indirirdi ayetini? Demek ki dikkat edin Diyanet mealinden aldığım sözleri dikkatle düşünelim. Sen daha önce bir kitaptan okumuş ve elinle yazmış değildin derken eğer hiçbir şey yazmaz ve okuyamazdın, çünkü okuma yazma bilmiyordum demek istese böyle söylemesi bana göre mümkün değil. Demek ki peygamberimiz okuma yazma biliyormuş ki sen din adına hurafelere sapmış kitapları daha önce ne okuyordun nede yazıyordun demek istiyor olmalı. Çünkü ayetin devamında bakın ne diyor? (Öyle olsaydı, batıl söze uyanlar şüpheye düşerlerdi.) Peki, şüpheye düşülen konu ne olabilir? Şimdi iki konuyu da düşünüp mantığımızı çalıştıralım. Diyelim ki peygamberimiz okuma yazma bilmiyordu onun için bunu zaten o yazamaz diyerek inanacaklar. Fakat zaten birçok ayette onu başkalarından almış diğerlerinin masallarıdır diyorlardı. Yani zaten bu kitabı kendisi derletip toplattı eski masallardan demiyorlar mı ayetlerde? Hem böyle olsaydı bu okuma yazma bilmeyen insana mı inanacağız demezler miydi? Şimdide benim söylediğim düşünce etrafında yorum yapalım. Peygamberimiz ümmi oluşuyla batıla sapmış dinlere tabi olmayıp kendisini anasından doğduğu gibi tertemiz korumuş, hiçbir batıla sapmamış bozulan kitapları okumamış hatta yazmamış, daha açıkçası ruhbanlar arasına hiçbir zaman girmemiş bir insan olduğun için, senden şüphe etmeleri de ortadan kalkıyor demek istemesi, bana çok daha mantıklı geliyor. Eğer daha önce ruhbanlar arasında olsaydın, bu kitabı sen yazdın, onlardan esinlenerek diyerek sana inanmayacaklardı diyor Allah. Allah kur’anda her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdim ki anlayasınız der bizlere. Eğer peygamberimiz okuma yazma bilmeseydi bunu dolaylı değil açıkca söylerdi. Kur’anın hiçbir yerinde buna rastlamak mümkün değildir, bugün söylenenler kelimelerin ardı sıra yapılan yorumlardır. Dikkat ederseniz hiçbir parantez içinde yorum yapmadan, kendi düşüncelerimizle ayeti anlamaya çalıştık, Rabbin açıkca vermediği bir hüküm den yola çıkmadan, yararlanmadan. Hatırlayalım zaten kur’an hemen yazıya dökülmemiş ve önce peygamberimize daha sonrada yüzlerce insana ezberletilmiştir. Bunun sebebi kur’anın bütün olarak indirilmeyip parça parça çok uzun bir zaman içinde indirilmesidir. Daha sonra gerekliliği görüldüğünden yazıya geçirilmiştir. Bu durumu düşünelim şimdide, sizce peygamberimiz ve çevresindeki yüzlerce insan okuma yazma bilmiyordu da mı ezberletildi önce ayetler? Bu elbette mümkün değil, eğer böyle olsaydı bu konuda Rabbim bizlere açıklama yapardı. Açıklama yoksa yorum yaparak yanlışa yönelme ihtimalinden uzak kalmalıyız diye düşünüyorum. Ankebut 48. ayetten peygamberimizin açıkca okuma yazma bilmediğini anlamamız asla doğru olamaz. Eğer Allah bunu bu ayette dolaylı anlatmış olsaydı kur’anın bir başka yerinde de bunu söylerdi. Bakın bu ayetten ben ne anlıyorum siz ne anlıyorsunuz. Allah elçisinin okuma yazma bilmediğini söylemek isteseydi, sen okuma yazma bilmezsin onun için senden kimse şüphelenmez derdi. Ama böyle söylemiyor ve bizlerin düşünmesini akletmesini istiyor bu ayette. Değerli arkadaşım ben ayetlerden anladıklarımı yazdım sizde anladıklarınızı yazdınız. Ben kur’anın hiçbir yerinde peygamberimizin okuma yazma bilmeyen cahil bir insan olduğunu yazan ayet görmedim. Tam tersine kendisini anasından doğduğu gibi tertemiz korumuş, çevresinde sevilen sayılan güven veren bir insan olduğunu anladım. Siz ise bahsettiğiniz ayetlerden peygamberimizin okuma yazma bilmediğini anladığınızı söylemişsiniz, elbette saygı duyarım. Gerçek doğruyu yalnız Yüce Rabbim bilir. Sanırım bu konuda da her şeyi konuştuk. Rabbin huzuruna gittiğimizde inşallah Rahman nasip ederde O güzel peygamberimize sorarız bu durumu. Rabbim cümlemizin yardımcısı olsun. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK | |
18 Temmuz 2010, 20:26 | Mesaj No:12 | |
Alıntı:
Tabii ki Bu meala göre açıklama yaptığınızda görüşlerinizin bir kısmı haklılık arzeder.. ÇÜNKÜ MEALDEKİ BİR DEĞİŞİKLİK ŞÖYLE YANSIMIŞTIR: BİR KİTAP OKUMUŞ İLE BİR KİTAPTAN OKUMUŞ ARASINDA ANLAM OLARAK DAĞLAR KADAR FARK VARDIR. KİTABA, TAN EKİ GETİR BAKALIM ANLAM NASIL BİR ANDA DEĞİŞİVERİR . Acaba yazdığınız meal gerçeğinin aynısı gibi midir ? Diyanetin meali olduğunu söylemişsiniz. AYETİN MEALİ YANLIŞ OLURSA, TEFSİRİ DE YANLIŞ OLUR BAKIN DİYANETİN İKİ FARKLI MEALİ DAHA VAR. Diyanet İşleri (eski) :Sen daha önce bir kitaptan okumuş ve elinle de onu yazmış değildin. Öyle olsaydı, batıl söze uyanlar şüpheye düşerlerdi (SİZİN YAZDIĞINIZ MEAL- KİTAP, KİTAPTAN OLMUŞ ) Diyanet İşleri : Sen şu Kur’an’dan önce hiçbir kitap okumuyor ve onu sağ elinle yazmıyordun. (Okuyup yazsaydın) o takdirde batıl peşinde koşanlar, şüpheye düşerlerdi. Diyanet Vakfi : Sen bundan önce ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı, bâtıla uyanlar kuşku duyarlardı. MEALLERİ DÜŞÜNCEMİZE GÖRE ŞEKİLENDİRİRSEK O ZAMAN HER DÜŞÜNCE SAHİBİNİN KURANI ANLAMASI BİRBİRİNDEN ÇOK FARKLI OLUR. SİZ ANLAŞILAN DİYANET İŞLERİ VE DİYANET VAKFININ MEALİNİ GÖRMEMİŞSİNİZ VEYA GÖRMEMEZLİKTEN GELMİŞ OLMALISINIZ. HALBUKİ BEN BU SATIRLARA DAHA ÖNCE AYETİN ARAPÇA ORJİNALİNİ ÇEVRİSİ DAHA KOLAY OLSUN DİYE YAZMIŞTIM. | ||
19 Temmuz 2010, 11:36 | Mesaj No:13 |
Değerli arkadaşım haklısınız ben kur’an bütünlüğünde bahse konu ayetin ne anlama geldiğini anlayabilmek için kur’anın genelini düşünerek, Rahman burada ne söylemek istiyor olabilir diye düşündüğümde, meallerin arasından özellikle seçtim. Bakın bana şöyle sormuşsunuz. (MEALLERİ Hem hiç parantez içine düşünceleri koymadan yazalım demişsiniz ve hem de MEALLERİN değişik manalara çekildiğini kendiniz tarafından söyledikten sonra kendi düşüncenize uygun bir mealle ayeti açıklamanız nasıl izah edilebilir acaba ?) Söylediğim gibi ben bir ayeti anlamakta zorlandığımda, bu ayetin konusu ile ilgili deliller ararım kur’anın bütünlüğünde. Haklısınız bu ve buna benzer mealleri özellikle seçtiğim doğrudur. Bende birkaç sene öncesine kadar sizin gibi düşünüyordum ümmi konusu hakkında bunu önce söylemeliyim. Fakat şuanda farklı düşünüyorum. Çünkü Allah ÜMMİ sözcüğünü cahil okuma yazma bilmeyen anlamında değil, ayrı bir toplum, topluluk olduğunu söylüyor ve diyor ki elçisine Aliimran 20. ayetinde.( Ehl-i kitaba ve ümmîlere de: "Siz de Allah'a teslim oldunuz mu?" de.) Buradan da anlaşılıyor ki ümmi bir topluma verilen isim, eğer cahil okuma yazma bilmeyen insan manasında olsaydı, Allah ehli kitaba ayrı tebliğ, ümmi topluma ayrı tebliğden bahsetmezdi. Çünkü ehlikitap içindede okuma yazma bilmeyen o devirde zaten çoğunluktaydı. Şimdide Aliimran 75. ayetin son kısmını düşünelim, bakın nasılda ümmi sözcüğünden ehlikitap olmayan bir toplumdan bahsettiği anlaşılıyor. (Onlar: “ümmilerin, bizim aleyhimize yol bulmaları mümkün değildir.” demişlerdir. Onlar, bilip durdukları halde, Allah hakkında yalan söylerler.) Ayetin başında ehlikitaptan bazı insanların borçlarına sadık, bir kısmının sadık olmadıkları anlatılır. Sadık olmayanlarda dikkat edin ÜMMİ topluma karşı bu haksızlığı yapıyorlar. Şimdi düşünelim, burada ümmi toplum derken, cahil okuma yazma bilmeyen bir toplumdan mı bahsediyor, yoksa kendi inançlarına tabi olmayan insan toplumundan mı bahsediyor? Okuma yazma bilmeyen anlamında olması hiç mümkün değil, çünkü ehlikitap içinde zaten çoğunluk okuma yazma bilmiyordu. Buradaki yorumu size bırakıyorum. Çünkü ben düşüncemi hiç kimseye kabul ettirmek gibi bir düşüncem yok. Yalnızca Rabbin kelamından anladıklarımı yazıyorum o kadar. Bende bir beşerim her zaman yanılabilirim, fakat Rabbin verdiği aklı kullanıyor da kur’ana öyle yaklaşıyorsam, Allah bizlerin yardımcısı olacağını da biliyorum. Rahman yanıltmasın. Araf suresi 157. ayetin başından bir cümle aktarmak istiyorum. (Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılmış bulacakları ümmi peygambere uyarlar.) Burada geçen söz dizimindeki uyumundan yola çıkalım şimdide. Allah daha önce gönderdiği Tevrat ve İncil den bahsediyor, hepsi yüce hikmetlerle dolu, ilimle mücehhez kılınmış kitaplardan bahsediyor. Daha sonrada onun getirdiği içinde, zaten ellerindeki kitaplardan bilgileri onaylayacak sözleri görecekler diye de açıklıyor. Peki, bu kadar önemli ilim, bilim ve yüceliği haber veren bilgilerden söz ederken, okuma yazması olmayan elçiye uyarlar mı diyor Allah, yoksa anasından doğduğu gibi tertemiz kalan, hurafelere sapmamış, hiçbir yanlışa meyletmemiş, ruhban sınıfına tabi olmayan elçiye uyarlar mı diyor? Bunun yorumunu da size bırakıyorum. Değerli arkadaşım her yazımın sonunda söylediğim gibi, bu yazdıklarım benim kur’andan anladıklarımdır yalnız beni bağlar diyorum. Rabbim eğer okuma yazma bilmeyen bir elçi göndermiş olsaydı bunu apaçık söylerdi ve derdi ki, sen okuma yazma bilmiyordun sana yüceliğimizin bir nişanesi olarak okumayı, yazmayı biz öğrettik. Bu konu ile ilgili tek bir bilgiye rastlamadığımız halde bizler Başöğretmenimize okuma yazma bilmezdi diyebiliyoruz, doğrusu bu beni çok üzüyor. Peki, bunu neden yapıyoruz dersiniz? Aslında çok önemli sebepleri vardı. Daha o devirde bile karşı çıktıkları, Allah eğer bir peygamber gönderseydi bizim içimizden gönderirdi diyorlardı. Allah sözde değil, özde kendisini temiz tutanın yanındadır ama hala farkında bile değiliz. Biz Müslüman olduğumuzu söylediğimizde cennete gideceğimizi söyleriz, ama Allah böyle söylemez. Her şeyin en ince noktasına kadar karşılığının verileceği anlatılır, neyi hak edersek onun karlığı verilecektir. O günde peygamberimizin kendi içlerinden olmamasına kızanlar, bugünde aynı üzüntü içinde Rabbin söylediği gerçek anlamı anlamakta zorlanıyorlar diye düşünüyorum. Fakat işin ilginci peygamberimizi o kadar çok sevdiğimizi söylememize, onun adına o kadar güzellikler anlatmamıza rağmen ve hatta ondan şefaat dilememize rağmen, onun okuma yazma bilmeyen bir peygamber olduğunu söyleyebiliyoruz. Düşünün kur’anda da diğer kitaplarda da hiçbir peygamber için cahildi, okuma yazma bilmezdi diye bir bilgiye rastlanmaz. Peki, neden Allah açıkça söylemediği halde, bizim peygamberimiz okuma yazma bilmeyen bir elçi olsun? Bunun da yorumunu sizlere bırakıyorum. Ben söyleyeceğimi söyledim, bu konuda ikimizde söyleyeceklerimizi söyledik bu konuyu uzatmanın artık yararı olduğunu sanmıyorum. Gerçek doğrular bir gün gözlerimizin önünde sergilenecektir. Rabbim doğrunun peşinde koşan kulları arasına alsın inşallah bizleri. SAYGILARIMLA Haluk Gümüştabak. | |
19 Temmuz 2010, 16:24 | Mesaj No:14 | |||
DEĞERLİ ARKADAŞIM HEP AYNI ŞEYLERİ TEKRARLAYIP DURDUNUZ. ÜMMİ ÜMMİ DİYE AYETLERİN NE MANAYA GELDİĞİNİ SÖYLEDİNİZ. EVET KABUL UMMİ SÖZÜNÜN GEÇTİĞİ YERLERDE OKUMA YAZMA BİLMEZ ANLAMI YOKTUR FAKAT ANKEBUT 48 AYETİNİN ANLAMI SON DERECE AÇIK VE NET OLDUĞU HALDE ÜMMİ AYETLERİ İLE İLİŞKİLENDİRİP BİR ANLAM ÇIKARTMAYA ÇABALAMIŞSINIZ. ANKEBUT 48 AYETİNİN MEALİNİ HATALI YAZDIĞINIZDA DAHİ PEYGAMBERİN OKUMA YAZMA BİLDİĞİ AÇIK, NET DEĞİLDİR. BU YORUM OLARAK ANCAK SİZİ BAĞLAR. DOĞRU BİR MEAL İLE İNCELEDİĞİMİZDE İSE OKUMA YAZMA BİLMEDİĞİ KESİN ORTAYA ÇIKMAKTADIR . alıntı Tabii ki Bu meala göre açıklama yaptığınızda görüşlerinizin bir kısmı haklılık arzeder.. DEMİŞTİM Bu sözümü açayım Bir önceki aldığınız mealde Alıntı:
Alıntı:
Ayetin meali bu olsa bile ( Oysaki hatalı ) okuma yazmayı bildiği anlamı kesinlikle çıkarılamaz, okuma yazmayı bilmediği de çıkarılamaz. YANİ NE OKUMA YAZMASI VARDIR DA DENİLEBİLİR NE DE YOKTUR DA Okumamasının ve yazmamasının nedeni okuma yazmasını bilmediği için de olabilir. Okuma yazma bildiği halde de okumamış ve yazamamış da olabilir. Okuma ve yazmasını bildiği halde veya bilmediği hallerde de onları hiç okumamış olabilir. Böylece kesin anlam çıkarılamaz. Yine aynı şeklilde verdiğiniz bir başka hatalı mealden de kesin anlam çıkmaz. Bakın verdiğiniz meale (Sen daha önce bir kitaptan okumuş ve elinle de onu yazmış değildin. Öyle olsaydı, batıl söze uyanlar şüpheye düşerlerdi.) Mealinden de bir kitaptan okumamasının, yazmamasının nedeni okuma yazmayı bilip bilmemesi olarak çıkarılamaz. Kitaptan okuyamamasının nedeni okuma ve yazmayı bilmemesi de olabilir, okuyup yazmayı bildiği halde de bu kitapları okumamış da olabilir. ŞİMDİ DE AYETİN SON DERECE AÇIK VE NET ANLAMINA BAKALIM TABİİ Kİ DOĞRU BİR MEALLE Ankebut 48: Sen bundan önce herhangi bir kitap okumuyordun; onu sağ elinle de yazmıyorsun. Eğer öyle olsaydı batıla saplananlar mutlaka kuşku duyacaklardı. Ayetin anlamı çok açık ve net. Herhangi bir kitap ? Hangi kitap ? Herhangi bir kitap Hangi kitap, Yalnız Tevrat ve incil değil. O zamana ait okunacak herhangi bir kitap, edebiyat kitabı , hekimlik kitabı vs.vs. vs ( Dolayısıyla vahiyden önce Hiçbir kitabı ne okuyabiliyor ne de yazabiliyordu. O okuyamadıklarını da sen yazmış değilsin ve olamazsın da. Şayet okuma yazama bilseydin batıla saplananlar bu defa senden şüphelenmeyecekler miydi ? Mutlaka şüpheleneceklerdi. Bir de sizden ricam söylemlerinizle Silahınızı kendinize doğrultun . Kendi silahınızı kendinize doğrultun. Yani bu sözlerinizi bir de siz kendinize yöneltin. Alıntı:
BENDE AYNI METOD VE SÖYLEMENİZLE ŞÖYLE DİYORUM. Eğer peygamberimiz okuma yazma bilseydi kuran bunu dolaylı değil açıkca söylerdi. Kur’anın hiçbir yerinde buna rastlamak mümkün değildir, bugün sizin gibi söyleyenler kelimelerin ardı sıra TAHMİNİ yorumlar yapıyorlardır. SAYGILARIMLA | ||||
19 Temmuz 2010, 21:14 | Mesaj No:15 |
Değerli arkadaşım bakın ne güzel yazmışsınız işte bende bunu söylüyorum zaten. (okuma yazmayı bildiği anlamı kesinlikle çıkarılamaz, okuma yazmayı bilmediği de çıkarılamaz. YANİ NE OKUMA YAZMASI VARDIR DA DENİLEBİLİR NE DE YOKTUR DA.) Benim anlatmak istediğim de bu zaten, Ümmi kelimelerinin geçtiği hiçbir ayetten ümmi sözcüğünün okuma yazma bilmeyen anlamını çıkarmak mümkün değil. O halde neden söylüyoruz tüm bunları? İşte bunun analizini yapmamız gerekir. İşin ilginci bu sözleri yazdıktan sonra bakın tekrar ne yazmışsınız. (ŞİMDİ DE AYETİN SON DERECE AÇIK VE NET ANLAMINA BAKALIM TABİİ Kİ DOĞRU BİR MEALLE.) Size sormak isterim kimin mealine göre? Kimin meali doğru? Hani daha önce bir noktada mutabık kalmıştık Allah kur’anda bir konuyu anlatıyorsa Kur’anın başka yerin de de aynı konu hakkında açıklama yapar demiştik hatırlayınız. Siz diğer ayetlerde geçen ümmi kelimesinden okuma yazma bilmediğini anlamıyorsunuz ama sizin uygun gördüğünüz meali ele alarak bakın ne diyorsunuz. Ankebut 48: Sen bundan önce herhangi bir kitap okumuyordun; onu sağ elinle de yazmıyorsun. Eğer öyle olsaydı batıla saplananlar mutlaka kuşku duyacaklardı. Sayın arkadaşım siz bu ayette hiç ümmi kelimesi gördünüz mü? Elbette hayır. Demek ki ümmi= okuryazar olmayan değilmiş. Şimdide sizin bu ayetten peygamberimizin okuma yazma bilmediğini anlamanıza gelelim. Siz aynı silahı kendinize doğrultun demişsiniz ve bakın bana cevabınızda ne söylüyorsunuz. (Eğer peygamberimiz okuma yazma bilseydi kuran bunu dolaylı değil açıkça söylerdi. Kur’anın hiçbir yerinde buna rastlamak mümkün değildir.) Buda değişik bir bakış akışı şimdide onu düşünelim. Amacımız doğruyu aramaksa neden bu yolu da araştırmayalım. Biz herhangi bir insandan bahsetmiyoruz, Allahın güvenine mazhar olmuş bir liderden, tebliğ ediciden, elçiden bahsediyoruz. Böyle bir insanın elbette üstün meziyetleri olacaktır eğer bir eksiği varsa söylenir yoksa, tüm becerilerini saymaya gerek yoktur. Örneğin Bir ülkenin Başbakanı olan bir insanın hiç kimse eğitimsiz olacağını düşünmez. Hatta hangi okul mezunu olduğunu bile soran aramızda pek çıkmaz. Çünkü bu zaten olması gereken bir meziyetidir. Eğer liderin eksiği bulunursa o zaman açıklanır ve bu eksiklik söylenir. Şimdide Ankebut 48. ayeti bir başka açıdan ve daha dikkatle anlamaya çalışalım. Tüm meallerde bu ayet açıklanırken Sen bundan önce diye başlıyor. Bazı meallerde bu kur’andan önce diye başlıyor. Peki, sen bundan önce derken acaba neyden önce demek istiyor Allah bunu düşündünüz mü? Hayatın tamamında mı yoksa bu KUR’AN dan önce sözüyle kur’anın benzerlerini mi? Allah elçisine bakın ne diyor, sen sana gönderdiğimiz kur’andan önce okumuyordun yazmıyordun neyi okumuyor yazmıyordu? Bu kitabın benzerlerini. Diyanetin yeni mealinde de bakın ne diyor? (Sen şu Kur’an’dan önce hiçbir kitap okumuyor ve onu sağ elinle yazmıyordun.) Demek ki peygamberimizin okuyup yazmadığı kur’an dan önce gelen kitaplar olduğu anlaşılıyor. Dikkat edin karşılaştırma var ayette. Okuma yazma bilmeseydi peygamberimiz, sen kur’an indirilmeden önce okumasını yazmasını bilmiyordun, sana biz öğrettik derdi. Fakat böyle bir açıklama kur’anda asla yoktur. Eğer bir konu açıkça söylenmiyorsa bunu kabul etmemiz de mümkün değildir. Hatırlatırım siz bana bir ayetten yola çıkarak sonuca ulaşamayız demiştiniz, gerçekten çok da doğruydu. Çünkü bir bilgi açıkça verilmemiş ise onun detayını kur’anın başka yerlerinde aramalı ve doğrulamalıyız, bunu söyleyen Rabbimdir. Bahsettiğimiz ayette dikkat edin bir karşılaştırma var örnek verme var. Sen kur’andan önce okumuyordun yazmıyordun neyi? İşte gizli yüklem. Buna benzer kitapları okumadığı, yazmadığı çıkıyor ortaya. Daha doğrusu sen sapmış din adamları gibi ruhbanların içinde değildin diyor. Daha öncede yazmıştım, Allah gönderdiği hiçbir peygamber için, elçisi için, okuma yazmasını bilmezdi bilgisini vermemiştir. Peygamberimiz bundan 1400 yıl önce yaşamıştı, ya diğer peygamberler. Düşünebiliyor musunuz çok daha eskiden gelmiş peygamberler için siz hiç okuma yazmasını bilmezdi sözcüğünü, bilgisini duydunuz mu? Ben duymadım. Belki bilir belki de bilmezdi onu elbette bilemeyiz. Önemli olan açıkca söylenmeyen bir bilginin bizler tarafından da söylenmesinin doğru olmayacağını düşünüyorum. Ayetin sonundaki açıklamayı lütfen tekrar düşünmenizi rica edeceğim sizden. Bu sözleri iyice düşünelim.( Eğer öyle olsaydı batıla saplananlar mutlaka kuşku duyacaklardı.) O devri düşünelim, batıla saplananlar okuma yazması dahi olmayan birisinin getirdiği kitaba mı kuşku ile bakarlardı? Yoksa batıl inancın içine batmadan kendisini koruyan, çevresinde saygın bir insan olan, dinleri kendi menfaatine saptıran ruhbanların içine girmemiş, sözüne güvenilir ahlaklı adaletli bir insana mı kuşkuyla bakılırdı sizce? Sanırım bunu düşündüğümüzde bile ayet anlaşılıyor. Sayın arkadaşım ben tekrar aynı konularda düşüncelerimi anlatmaya çalıştım. Konuyu aslında devam ettirmek istemiyorum ama siz devam ettiğiniz için cevap vermek zorunda kalıyorum. İkimizde düşüncelerimizi söyledik. Daha önce söylediğim gibi hiç kimsenin benim gibi düşünmesi gerekmez. Sizinde benim gibi düşünmenizi hiç istemedim zaten. Çünkü ne ben sizden sorumluyum, nede siz benden. Sanırım aynı şeyleri tekrarlamamıza gerek yok. Gerçekleri Rabbin huzurunda göreceğiz nasıl olursa. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK | |
20 Temmuz 2010, 00:13 | Mesaj No:16 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | Kuran’da Ümmi olarak vasıflandırılan Allah Resulünün bu hususiyeti üzerinde neden bu kadar durulmuştur.? Allah Resulünün okur-yazar olup olmadığı net bir şekilde ortaya konulması Kuranın ÜMMİ bir peygamber tarafından insanlığa tebliğ edilmiş olması Kur’anın mucizevi yönünü ispatlama ve destekleme bazında düşünülüyor ise Kur’anın bu tür bir ispata ve desteğe ihtiyacı yoktur. Lakin Kur’an her daim Kur’an hakikatlerine meydan okumaya kalkışanlara mucize olduğunu beyan ederken bu hususta sayısız örnekler sunması hasebi ile hiçbir kanıt ve desteğe ihtiyaç duymamaktadır. Allah Resulünün şanını yüceltmek için risaletten sonra okuma-yazma öğrendiğini ispatlamaya çalışmada gereksiz bir davranıştır. Çünkü okuma yazma bilip bilmemek her tür şeyden mahrum olmak değildir öyle görülmemelidir. Şöyle düşünelim günümüz bilgi kaynaklarına ulaşma hususunda her tür imkan mevcuttur ama o asırda bilgi kaynaklarına ulaşma okur yazar olma hususu toplum içerisinde bir eksiklik olarak görülmemekteydi diye düşünüyorum? Okuma yazma bilipte Allah’ı tanımayanların bildikleri okuma ve yazmanın ne kadar değeri vardır ki asıl Ümmiler bana göre hakikati göremeyenlerdir. Günümüz şartları ve Allah resulünün yaşamış olduğu asra baktığımızda günümüzde okuma-yazma hususu bir erdem olarak görülmekte ama bütün varlık alemini en ufak bir benzerini getirme hususunda aciz bırakan Kuran’ı insanlara tebliğ etme hususunda Peygamber efendimizin okuma-yazma bilmesi yada bilmemesi insanlar için ne öneme haiz olabilir sorusuna cevap vermeye çalışalım: Meselenin neden bu kadar önemsendiğini ve bu hususta tartışmaların kaynağını tespit etmeye çalışalım: Bilhassa ‘’ÜMMİNİN’’ anlamının daraltılarak sadece ‘’Ehli Kitap’’ olmayan Araplar anlamında ele alınması hususu Allah Resulünün yalnızca Arap bir toplumuna geldiğini iddia eden ve okuma-yazma biliyor bilmiyor olmasının kabul edilmesi Kuranın daha önceki kitaplardan derlendiğini ileri sürülmesi iddialarına karşın konuyu önemli hale getirmektedir. Bizler bu konuya nokta koyma adına fikrimizi şöyle beyan edebiliriz. Allah resulü Muhammedin (s.a.a) okuma ve yazma bilmediğine dair deliller oldukça güçlüdür bu hususta Ankebut suresindeki ayete dikkat etmemiştim ve yorumum diğer ayetlerin açılması bazında idi ama Ankebut suresindeki ayeti incelediğimde Allah resulünün okuma ve yazma bilmediği açıkça ifade edilmektedir. Allah resulünün 23 yıllık peygamberliği boyunca okuma-yazma bilmediğini iddia etmek yanlış olur bu hususta Kuran ile yönlendirilen Allah resulünün bir çok defa vahiy katiplerine yazdırdıktan sonra yazılanları kontrol edip imla hatalarını düzelttiği hususunda rivayetler mevcuttur. Okuma yazma bilmeyen veya öğrenmeyen birinin bunu yapması düşünülemez. Ayrıca Allah resulü savaş esirlerini serbest bırakma karşılığında okuma yazma şartını her daim tekrarlamakta idi sahabelerine okuma yazma öğretilmesi hususunda bu kadar titiz davranan Resulün öğrenmemiş olduğunu düşünemiyorum. Allah Resulünün okuma-yazma bildiğine kesin olarak İşaret eden bir şey yoktur. Ağırlıkta olan ve delilleri incelediğimizde okuma-yazma bilmediği sonucuna varıyoruz.
__________________ Sakın başkasının kölesi olma; çünkü ALLAH seni hür yaratmıştır . -İmam Ali- (a.s) |
20 Temmuz 2010, 20:12 | Mesaj No:17 | |||
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
AYET AÇIK VE NET DEĞİL İSE YANİ MÜCMEL İSE ELBETTE YUKARIDAKİ SÖZLERİMİ KURAN ONAYLAR. AYETLERE BAKTIĞIMIZDA BİLHASSA ANKEBUT 48 AYETİ SON DERECE AÇIK VE NETTİR. Ayet mücmel ayet değil ki, bir başka ayet tarafından açıklansın veya bir başka ayetin açık ve net anlamına bakılsın. Kuranda bazı ayetler var ki, tam açık ve net değil. İşte biz buna mücmel ayet diyoruz. Mücmel ayeti tefsir eden muhakkak açık ve net bir veya birkaç ayet vardır. | ||||
21 Temmuz 2010, 11:35 | Mesaj No:18 |
Değerli arkadaşım sanırım bana kızdınız, çünkü kelime oyunları ile sizinle başa çıkamam demişsiniz. Doğruyu Rabbim bilir, onun için kendim hakkında yorum yapamam, hiç kimse kendisini kötü görmez belkide siz haklısınızdır. Cevabınızda ayetin Arapça orjinalini verdiğinizi söylemişsiniz. Halbuki onca meal yazanlarda benim yazdığım Arapça orjinalidir diyorlar. Bunu da Rabbin huzurunda göreceğiz. Ankebut 48. ayet hakkında gayet açık ve net demişsiniz. Peki ben ve benim gibi düşünenler neden sizin anladığınız gibi anlamadı? Bir ayeti doğru anlamak için kesin ve net diyebilmemiz için kur'anın diğer ayetlerinden onay almalıyız. Bunu sizde biliyorsunuz. Fakat siz bu ayet çok açık başka ayete gerek yok diyerek işin kolayına kaçmıyormusunuz? Sizde kabul ediyorsunuz ki bir ayet tam anlaşılmıyorsa bir başka ayet mutlaka vardır kur'anda. Hatta açıkca anlaşılsa bile birbaşka örneği de vardır. Çünkü ne diyordu Rabbim? Herşeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdik. Her neyse konuyu kapatmak istiyorum onun için uzatmayacağım. Çünkü ben kelime oyunları ile başa çıkılmayan birisiyim ya(!) Canınız sağolsun size kızmam belki biraz üzülürüm okadar. Çünkü sizinle bana göre güzel bir geçmişimiz var. Bununda böyle kalmasını isterim. Bu güzel Dünyada eğer hoş bir seda bırakıyorsak bizden güzeli yok demektir. En güzel günlerin sizlerin olması dileklerimle. Halukgta | |
21 Temmuz 2010, 16:27 | Mesaj No:19 | |||||||
Alıntı:
Peki ben ve benim gibi düşünenler neden sizin anladığınız gibi anlamadı? DEMİŞSİNİZ. İŞTE SORUN BURDA YA. AÇIK VE NET OLAN KURAN AYETLERİNİ MAALESEF DEĞİŞİK ANLAMDA ANLAYANLAR VAR. BAŞÖRTÜSÜ DE BUNLARDAN BİRİ DEĞİL MİYDİ ? ZANNEDERSEM KURANI ANLAMA YÖNTEM VE METODU İLE İLGİLİ BİR DURUMDUR BU. Alıntı:
AYET SON DERECE AÇIK VE NET AYETTİR, ANLAŞILMAYAN AYET DEĞİLDİR. AMA SİZ ÜMMİ AYETLERİ İLE BAĞLANTISINI BU AYETLE DEĞERLENDİRMİŞSİNİZ. ARALARINDA BENZERLİK VE YAKIN İLGİ YOK. DAHA ÖNCE SÖYLEDİĞİM VE SİZİN DE İZAH ETTİĞİNİZ GİBİ KURANDA GEÇEN ÜMMİ SÖZÜNDEN PEYGAMBERİN OKUMA YAZMA BİLMEDİĞİ ANLAŞILMAZ. ONLARIN İÇERDİĞİ ANLAMLAR DEĞİŞİKTİR. Sen bundan önce herhangi bir kitap okumuyordun; onu sağ elinle de yazmıyorsun. Eğer öyle olsaydı bâtıla saplananlar mutlaka kuşku duyacaklardı Ankebut 48. ayetinden Herhangi bir kitaptan okumuyordun sadece İlahi kitapların herhangi birisini Tevrat , incili okumuyordun anlamını çıkarmak Son derece yanlış , hatalı ve ayetin verdiği mesaja aykırı bir durumdur.. Neden mi ? Peygamber vahiyden önce de okuma yazma biliyordu iddasında bulunanlar şu soruyu cevaplamak zorundadırlar. İnsan okuma ve yazmayı neden öğrenir ? Bilgi sahibi olmak , daha çok kültürlü ve daha çok bilen olmak için değil mi ? Peki Okuma yazma bilen bir insan hiç okumayacak mıdır, ? Ne okuyacaktır. Kitap demeyecek misiniz? Veya kitaplardan herhangi bir kitap okuyacaktır denmez mi ? ve okumuştur da denmez mi? İlk okulda alfebeyi öğrenen minikler bile en azından bir kitap okumuşlardır. Akıl ve mantık çerçevesinde bu soruya ancak böyle cevap verilemez mi. Verilir. Peygamberin okuma yazması olması durumunda kendisi hakkında böyle mi hitap edilir ? Edilmez .Böyle mi ayet iner. İnmez. Neden ? Deniliyor ki, Tevrat ve incilin bozuk hükümlerini ne okumuş ne de yazmış onlardan uzak durmuş çevresindekiler de onu bu özelliğle tanıyorlardı. Şimdi lütfen aşağıdaki alıntınıza dikkat edelim, Ne demişsiniz Alıntı:
Yine son derece yanlış anlayış ve izah tarzıdır. O dönemler Tevrat ve İncilin aslı da mevcut ve korunmuş idi. Henüz daha bozulmaya yüz tutmamış sahifeler vardı.. Ancak ruhbanlar tarafından değiştirilme çabasına girişilmiş ve bozuk hükümler aslına monte ediliyordu. Alıntı:
Allah aşkına Nasıl bir yorum , nasıl bir anlayış, nasıl izah tarzı bu ? Seni bilenler seni her an , her dakika didik didik gözlüyorlar mıydı ne okuyor ne yazıyor diye ? Ne kadar zorlama bir yorum. Yorumun böylesine katılmam hiç mümkün değil Şayet nebi okuma yazma bilseydi kendine bu tarz hitap edilir miydi ? Edilmez. Neden edilmez ? Mekkede yerleşik olan ve son derece zeki ve Okuma yazması olan nebi pekala yanıbaşındaki tevratı da incili de okurdu. Okuyamaz mıydı ? Ruhbanlar arasında olmasının şartı mı vardı ? Ne Okuduğundan kimin haberi olurdu ? Okur da kimsenin haberi olmazdı. Sen daha önce kitap bilmezdin ifadesi de bunun en güçlü kanıtı değil midir ?. ŞURA-52- İşte böylece sana da emrimizle Kur'an'ı vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin... SEN OKUMA YAZMA BİLDİĞİN HALDE, Allahın kitablarından hiç birini okumuş değilsin anlamımı var yoksa Sen okuma yazma bilmediğinden hiçbir kitap okumadığın gibi ilah kitapları da okumuş değildin, içindeki iman hakikatlerini de bilmiyordun. Şayet okumuş olsan elbette bilirdin anlamı mı vardır? Bence okuma yazma bilmediğinden hiçbir kitap okumadığın gibi ilah kitapları da okumuş değildin, içindeki iman hakikatleri ni de bilmiyordun anlamı vardır. (Ankebut 48 ayeti ile yakın bağlantılı ) Okuma yazması olan nebi pekala yanıbaşındaki Tevratı da incili de okurdu. Okuyamaz mıydı ? Okurdu, hem aslını hem de bozuk olan hükümlerini de okurdu, okuduğunda da hem kitap ve hem de iman hakikatlerinden bilgi sahibi olurdu Alıntı:
Alıntı:
SONUNU GÜZEL BAĞLAMIŞSINIZ ELBETTE SORARIZ, BELKİ DE SORMAMIZA GEREK KALMADAN O SÖYLEYECEKTİR. Alıntı:
HER İKİ DÜNYADA DA EN GÜZEL GÜNLER SİZİN OLSUN. SAYGILARIMLA | ||||||||
21 Temmuz 2010, 19:50 | Mesaj No:20 |
Değerli arkadaşım kendi söylediklerinize yine kendiniz cevap vermişsiniz. Bakın verdiğiniz ayet örneği ne kadar yerinde olmuş. ŞURA–52- İşte böylece sana da emrimizle Kur'an'ı vah yettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin... Bu ayet içinde düşüncenizi yazmışsınız şimdide ona bakalım. (Sen okuma yazma bilmediğinden hiçbir kitap okumadığın gibi ilah kitapları da okumuş değildin, içindeki iman hakikatlerini de bilmiyordun. Şayet okumuş olsan elbette bilirdin anlamı mı vardır? Bence okuma yazma bilmediğinden hiçbir kitap okumadığın gibi ilah kitapları da okumuş değildin, içindeki iman hakikatleri ni de bilmiyordun anlamı vardır.) Sizin ayet hakkında düşüncenize bakalım şimdide. Allah sen kitap nedir iman nedir bilmezdin derken sen okuma yazma bilmezdin onun için habersiz din mi demek istiyor sizce? Bunu söylersek o devrin toplumunun genel çoğunluğu zaten okuryazar değildi. Bu durumda okuma yazması olmayan insanların dinden imandan habersiz olduğunu söyleyebilir miyiz? Asla söyleyemeyiz, çünkü bir insan okuma yazma bilmeyebilir ama çevresinden öğrendikleri ile iman eder. Çevremizde ki eski büyüklerimizi düşünün, birçoğu okuma yazma bilmiyordu, şimdi onlara dinden imandan habersizdi diyebilir miyiz? Benim dedem okuma yazma bilmiyordu ama babama eline geçirdiği tüm kitapları okuturdu. Bu durumda nasıl olurda peygamberimize sen kitap nedir iman nedir bilmiyordun sözlerinden bunu anlarız? Düşünebiliyor musunuz peygamberimiz sizin savınızdan yola çıkarak düşünelim. Allah elçisine sen okuma yazma bilmediğin için diğer kutsal kitapları okumadın ve bundan dolayı dinden imandan habersizdin, sana da biz kur’anı vah yettik der mi? Madem okuma yazması yok, madem okuyamadığı için diğer kutsal kitapları okuyamamış Rabbin indirdiği kur’anı nasıl okusun. Neden Rabbin ilk emri OKU olsun o zaman? Eğer okumasını bilmiyor olsaydı, sen okumasını bilmiyorsun ama biz yüceliğimizin göstergesi olarak sana öğrettik diye açıklama yapmaz mıydı Yaratan? Var mı böyle bir açıklama? Bakın sizin ayetin açıklamasına uymuyor mu? Gelelim o devrin insanlarının ellerindeki kutsal kitaplarına. Eğer hiç değiştirilmeden ellerinde olsaydı ve uyguluyor olsalardı, zaten ne yeni peygambere ne de belki de yeni bir kitaba ihtiyaç olmayabilirdi. Bunu Allah bilir. Demek ki peygamberimiz bozulmuş dinin ve kitabın ne okuru nede inananı değilmiş. Fakat kendisini öyle bir yetiştirmiş ki, gerçek doğrular bunlar değil diyerek, Allaha yüzünü gökyüzüne çevirip yakardığını, yalvardığını biliyoruz kur’andan. Daha açıkçası her zaman doğruların arayıcısı olduğunu, çevresinde yaşantısı ile örnek bir insan olduğundan anlıyoruz. Okuma yazması olmayan her insana cahil demek doğru olmaz ama okuma yazma bilmemek insanı ileri ye götürmez. Kısıtlı imkânlarla yaşaması da insanın kendisini yenilemesini önler. Siz peygamberimizin okuma yazma bilmediğini ayetten çıkardığınız için bakın Rabbin oku emrini nasıl savunmuşsunuz.( ÜSTELİK İLK İNEN VAHYİN IKRA AYETİNİ BİZZAT KENDİSİ UYGULUYARAK KISA ZAMANDA OKUMA, YAZMA ÖĞRENEREK SAHABELERİNE VE TÜM MUMİNLERE ÖRNEK OLMUŞTUR..) Düşünebiliyor musunuz Allah okuma yazması olmayan elçisine oku diyor ve o elçi okuma bilmediği için hemen kısa zamanda okuma yazma öğreniyor öylemi arkadaşım? Ben doğrusu bunu ne söylerim nede savunurum. Ama siz böyle düşünüyor da ayetlerden bunları anlıyorsanız, size de saygı duyarım. Lütfen benimde buna inanmamı beklemeyiniz. Değerli arkadaşım ben sizin o sözü isteyerek söylemediğinizi zaten biliyorum onun için özür dilemenize de gerek yok. Bizler beşeriz her zamanda şaşmamız çok normal, bazen bende böyle hatalar hayatımda yapıyorum. Düşüncelerinize saygı duyarım ama benimde düşüncelerime saygı duyulmasını isterim. Son olarak şunu söylemek istiyorum. Rabbim elçisi için okuma yazma bilmeyen bir elçi gönderdiğinden bahsetmez. Hatta kur’anda diğer peygamberlerden de bahsederken, hiç birisi hakkında böyle bir bilgiden söz edilmez. Daha doğrusu ben böyle bir anlamı göremedim. Eğer Rabbim bundan bahsetmiyorsa bende bunu söylemeyi doğru bulmuyorum. Belki de benim gözlerimde perde vardır da ondan göremedim, bunu yalnız yüce Rabbim bilir. Eğer öyleyse yüce Rabbim beni affetsin. Dilerim Yaratan cümlemizi her iki cihanda sağlıklı, mutlu ve göğsünde gerçek iman taşıyan, çevresine aydınlık ve neşe saçan kulları arasına bizleri alması dileklerimle. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK | |
Konuyu Toplam 6 Kişi okuyor. (0 Üye ve 6 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Kuran okumak tan ne anlamalıyız. | aldemira | Soru Cevap Arşivi | 13 | 08 Kasım 2013 17:46 |
Zümer 36. Ayeti nasıl anlamalıyız? | NUR | Kur'ân-ı Kerim Genel | 3 | 24 Aralık 2009 23:12 |
Kur’an-i kavramları nasıl anlamalıyız? | ABDULLAH ALMAZ | Makale ve Köşe Yazıları | 1 | 02 Kasım 2009 19:53 |
“Ümmî peygamber” tabirini nasıl anlamalıyız? | _bülbül_ | Bilgi Dağarcığı | 0 | 10 Nisan 2009 12:59 |
Peygamber Efendimiz (sav)'in ümmi oluşundaki mucizeler | NUR | Hz.Muhammed(s.a.v) | 0 | 23 Mart 2009 16:45 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|