|
Konu Kimliği: Konu Sahibi NİLGÜN YAZAR,Açılış Tarihi: 21 Temmuz 2010 (23:21), Konuya Son Cevap : 20 Nisan 2024 (14:13). Konuya 2 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
21 Temmuz 2010, 23:21 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 8150 Üyelik T.:
15 Mayıs 2009 | Rüzgarı taşımak.. Rüzgarı taşımak.. RÜZGARI TAŞIMAK Bir cumartesi gecesiydi. Oğluyla birlikte keyifle ertesi günün planını yapmaya başladı kadın. Mutlulardı. Birlikte yapacakları her şeyin fikri bile onları keyiflendirmeye yetiyordu. Sabah ilk işi, marketten oğluna bir adet kum seti almak olacaktı. Ardından da yapılacak şey bir deniz kenarında sadece günü bitirmek değil, yılların yorgunluğunu üzerinden atmaktı.. Nihayet her şey yoluna girmişti. Sorunlar aşılmış, mutsuz bir evlilik oğlunun velayetini eski kocasından almakla, onun deyimiyle zaferle sonuçlanmıştı. Umut, daha da heyecanlıydı. Ne zamandır annesiyle birlikte baş başa bir yerlere gitmemişlerdi. Bu hafta sonu için planladıkları eğlence ile kuşlar kadar özgür hissedecekti kendini. Ertesi günün hayaliyle birbirlerine sımsıkı sarılarak uykuya daldılar. Sabah erkenden yola koyuldular. Yol boyunca oğlunun ona sorduğu tüm sorulara sabırla, makul cevaplar vermeye çalıştı. Tükenmişti. Yaşananlar yıpratmış, ruhunu epritmişti. Bunları yansıtmadı. Denizler neden maviydi? Uçan balonlar nereye gidiyordu? Hangi hayvanın kanı maviydi?... Tebessümü yüzünden düşürmeden, acılarını ona hissettirmeden cevapladı tüm soruları. Çocuk mutluydu. Güvendeydi, annesi yanındaydı. Bir çocuğa güven veren en önemli şeydi bu. “Saçları Karadeniz Kokan Kadın” ı almıştı yanına kadın. En sevdiği şiir kitabıydı bu. Kumların üzerine, bir yaygı seriverdi. Oğlu denizi görünce kendinden geçmişti. Çocuktu şunun şurası. Sevdiği bir şeyi gördü mü, tüm dünyayı sırtındaki dibi delik küfesine atıverirdi. Sadece koşuyordu bu yüzden. Ateş kadar sıcak kumlara çıplak ayaklarıyla basarken özgürce çığlıklar atıyordu. Dalgaların vurduğu kıyıya kadar koştu çocuk. Nefes nefese kalmıştı. Kumların ıslandığı son noktada durdu çocuk. Sevinç çığlıkları kesildi. Gözleri ufuk çizgisindeydi. Birden durgunlaştı. Bakışları anlamsız ve donuktu. O an annesinin geriden ona seslendiğini farketti: -Oğluuummm.. kum setini almayacak mısın? Mutlandı çocuk. Annesi ordaydı işte. Korkacak hiçbir şey yoktu. Geri dönüp sevinçle annesinin yanına koştu. Ayakları kumdan yanıyordu. Az evvelki çığlıklarını yineledi. Annesine sarıldı. Sımsıkı. Bu asla kopmayacağız sarılışıydı. Kadın oğluna sarılırken, oğlunun sol yanağındaki kahverengi leke bene dikkat kesildi. Bu, ona kocasını anımsattı. Keyfi kaçtı. Sonsuza dek unutmak istediği adam, uğruna canını verebileceği bir başka canda iz buluyordu. Çelişkiye takıldı kaldı bir an. Kum setini aceleyle çantadan çıkardı. Zoraki bir gülümsemeyle oğluna uzattı : - Fazla uzaklaşma.. Oyuncağını kaptığı gibi, bu defa sıcak kumlardan yanan ayaklarına aldırış etmeden tekrar kıyıya koştu çocuk. Bir denize baktı, bir önündeki kumlara. Deniz sonsuzluk demekti. Sonsuzluk, her an onu yutacakmış gibi bakıyordu. “Buraya bir çukur kazsam, sonsuzluğu buraya gömsem, annem de sonsuzluğa gitmek için ölmez” diye düşündü. Bugüne kadar düşündüğü en iyi şeydi bu. Bir deha ışıltısı çaktı gözlerinde. Elindeki küçücük kürekle hızla ve var gücüyle kazmaya başladı yeri.. Kazdıkça derinleşiyordu çukur. Bir ara başını kaldırıp denize baktı. Hayır! dedi. Yetmez, daha büyük olmalı çukur. Annesi bir keresinde ona “İnsan bir şeyi çok isterse -ne kadar zor olursa olsun- mutlaka başarır” demişti. O da başarabilirdi. Annesini ancak bu şekilde kurtarabilirdi. Kazdıkça kazdı. Çukur boyunu aşmıştı şimdi. …. Saçları Karadeniz kokan kadın, Seni sorarım yüreğin gibi sert Karadeniz rüzgarlarına Umut bu ya, bakarsın Çıkagelirsin yorgun sokakların birinden.. ….. En sevdiği mısralardı bunlar. Okudukça okudu. Okudukça derinleşti kadın. Bir adam, bir kadını ancak böyle sevmeli dedi. Başını kaldırıp gözleriyle oğlunu aradı. Saçları Karadeniz kokan oğlum benim diyerek. Korkudan ateş bastı yüzünü bir anda.. Telaşla ayağa kalktı. Kocaman kumdan bir kale gördü. Bunu oğlunun yapmış olabileceğine inanmadı. Bir çocuğun yığabileceği bir tepe değildi bu. Koşar adımlarla kum tepeciğinin yanına gitti. Derince kazılmış çukura baktı yarı korku yarı umutla. Yusuf’un kuyuya atılma hikayesini hatırladı. Oğlu çukurdaydı. Gülümsedi. - N’apıyorsun sen burada bakayım? dedi. Nasıl kazdın bunca çukuru? - Korkma anne ölmeyeceğiz biz. Ben seni kurtaracağım, dedi çocuk. Annesi minnetle baktı ona: -Peki kahramanım! Kurtar o halde anneni.. Eğlenceli bir oyunun büyüsüne takılmış olmalı diye düşündü. Geri döndü. Okumaya devam etti. Sıcağın da etkisiyle iyice mayıştı. Kitabını başının altına koyup yastık yaptı. Gözleri kendiliğinden kapanıverdi. Çocuk kazmaya devam etti. Havanın seyri bir anda değişmeye başladı. Gökyüzü süratle kararmaya, bulutlar telaşla oradan oraya savrulmaya başlamıştı. Gökyüzüne baktı. Korktu. Anneeeeeeee! Diye bağırdı. Kadın oğlunun sesine uyandı. Etrafına bakındı. Müthiş bir fırtına kopuyordu. Savrulan kumlardan göz gözü görmüyordu. Rüzgar, ne var ne yok her şeyi alıp bir başka yere taşıyordu. Anneee!! anneeee!! sesleri gittikçe derinleşiyordu. Oğlunun sesine doğru var gücüyle koşmaya çalıştı. Nafileydi. Rüzgar öyle güçlüydü ki buna engel oluyordu. Çocuk daha güvenli bulup, bir hamlede açtığı çukura attı kendini. Bağırmaya devam etti. Kadın bu güce daha fazla direnemedi. Şiddetle esen rüzgar, onu denizin kıyısına kadar itmiş, dalgalar da bir yalayışta içine çekmişti. Dakikalar süren tufanın ardından her yer derin bir sessizliğe gömüldü. Çocuk çukurdan dışarı çıktı. Denizin kenarına gitti. Dalgalar ayaklarına vurmuyordu artık. Sonsuzluğa baktı. Sonsuzluk annesini almıştı. Oysa o, elinden geleni yapmıştı. |
Konu Sahibi NİLGÜN YAZAR 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Baba(sız)lar günü | Makale ve Köşe Yazıları | NİLGÜN YAZAR | 0 | 1831 | 25 Kasım 2011 21:06 |
Insan insanın zehrini alır | Makale ve Köşe Yazıları | NİLGÜN YAZAR | 0 | 1776 | 25 Kasım 2011 21:04 |
Birinci kadının, ikinci kadına teşekkürü | Makale ve Köşe Yazıları | NİLGÜN YAZAR | 0 | 1489 | 25 Kasım 2011 20:57 |
Yoruldum | Makale ve Köşe Yazıları | NİLGÜN YAZAR | 0 | 1516 | 25 Kasım 2011 20:56 |
Eller ve izler | Makale ve Köşe Yazıları | su damlası | 1 | 1870 | 25 Kasım 2011 20:52 |
20 Nisan 2024, 14:13 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 13055 Üyelik T.:
18 Aralık 2010 |
__________________ "Bir yαrım αklın kuyusundα öbür yαrım αşkın kuytusundα... Cennet ve cehennem αrαsındα.Ucu sırαttαn geçen bir uçurum kenαrındα... Â'râftα..... Ârâfın dα αrαsındα...Ar ve αf yαrαsındα..." |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Umudun Ateşini Taşımak | Medine_Gülü | Şiirler ve Şairler | 0 | 22 Nisan 2018 15:58 |
Gül kokusunu çağa taşımak | İslaminesil | Serbest Kürsü | 2 | 01Haziran 2014 04:23 |
Hanefi Mezhebi: Üzerinde allah yazılı kolye Taşımak | Seleme | İlmihal Bölümü | 0 | 13 Nisan 2009 00:58 |
Harem`de Silah Taşımak Hakkında | Verda_Naz | Hadis-i Şerif | 0 | 26 Kasım 2008 02:24 |
Muska taşımak**caiz mi? | Belgin | Soru Cevap Arşivi | 0 | 09 Mayıs 2008 00:02 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|