|
Konu Kimliği: Konu Sahibi HALUK GÜMÜŞTABAK,Açılış Tarihi: 14 Aralık 2010 (13:48), Konuya Son Cevap : 16 Aralık 2010 (21:56). Konuya 24 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
14 Aralık 2010, 13:48 | Mesaj No:1 |
Yaptığımız çok büyük yanlışların artık farkında olalım. Yaptığımız çok büyük yanlışların artık farkında olalım. Bugün sizlerle kur’an dan bir konuyu birlikte araştırmak ve üzerinde sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum. Bizler eğer kur’anın zerresini bile zayi etmeden istifade etmek, yararlanmak istiyorsak, Kur’anın 1400 yıl öncesinde insanlara indirilmiş gibi düşünmeden, bizlere peygamberimizin bugün, yeni tebliğ ettiğini düşünerek bakmamız ve kur’an dan öyle istifade etmeye çalışmamız gerekir. Çünkü kur’an Dünya yaşadıkça tüm âleme yaşadıkları sürece, rehber olsun diye indirilmiş bir kitaptır. Şimdide kur’an dan araştıracağımız konuya bakalım. Kur’an da birçok ayetinde Allah lanetlediği, inkârları sonucu cehennemlik olduklarını belirttiği, inkârcı ve kâfir sözlerini çok kullanır. Acaba bu sözleri Allah, peygamberini ve gönderdiği kur’anı tümden inkâr edenler için mi kullanır yalnız Rabbim? Çünkü gerçekten Kur’anın bu sözlerinden anladığımız kadarıyla, bizleri çok kötü bir sonuca, cehenneme götürdüğünü ayetlerden anlıyoruz. Yani Rabbim bu sözleri söylediği kişilerin, çok büyük günahlar işlediğini ve bu insanları affetmeyeceğini anlatıyor bizlere. Allah ı inkâr edenlerin, cehennemde ebedi kalacaklarını ve onları asla bağışlamayacağını, kur’anın onlarca ayetinde görüyoruz. Peki, Allah bu sözleri kur’an da, başka kişiler içinde kullanıyor mu, inkârcı ve kâfir sözlerini, iman ettiği halde yaptığı bazı yanlışlar neticesinde, bu duruma düşen insanlar içinde kullanıyor olabilir mi? Gelin isterseniz bu çok önemli sorunun cevabını birlikte kur’andan arayalım. Acaba farkında olmadan yaptığımız büyük bir yanlış var mı? Sizlere şimdi hatırlatacağım ayette Allah şeytan için kâfir oldu diyor, ayeti yazalım üzerinde düşünelim. Bakara 34: Hani biz meleklere (ve cinlere): Âdem'e secde edin, demiştik. İblis hariç hepsi secde ettiler. O yüz çevirdi ve büyüklük tasladı, böylece kâfirlerden oldu. Lütfen çok iyi düşünelim bu sözleri. Bizler kâfir sözünü Allah ı inkâr edenler için kullanırız genelde. Dikkat edin şeytan Allah ı ve kitaplarını inkâr etmiyor, tam tersine onun huzurunda onu biliyor, tanıyor fakat Rabbin istediği bir şeyi yerine getirmediği için, büyüklük tasladığından Rabbim şeytan için kâfir sözünü kullanıyor. Demek ki tek bir konuda bile Kur’anın ayetini görmezden gelsek, onun bir ayetinin bile hükmünün artık olmadığını söylersek, aynı suçu işlemiş olmuyor muyuz dersiniz? Buradan da anlaşılıyor ki Rabbin kur’an dan ayetlerinin anlamını değiştiren, Rahmanın vermediği manaları, hükümleri yükleyen, şu ya da bu ayetin artık hükmü yoktur, hükmü kalkmıştır diyerek ayetleri görmezden gelenler, ayetleri gizleyenler içinde Rabbim aynı şeyleri söylüyor. ONLAR KÂFİRDİRLER DİYOR. Bu söylediklerime Kur’an dan vereceğim bazı ayet örnekleri açıklık getirmektedir. Lütfen vereceğim ayetler üzerinde çok dikkatle düşünelim. Hiçbir etki altında kalmadan rabbin ayetlerini anlamaya çalışalım. Çünkü hesap günü gelmeden alacağımız önlemler, hatalarımızdan vazgeçmemiz sayesinde, kurtuluş reçetemiz olacaktır. Aşağıdaki ayetin bizlere anlatacak çok ama çokkk şeyleri var. Birazcık düşünene aklını çalıştırana tabiî ki. Bundan sonra vereceğim örnekleri de, yukarıdaki örnek verdiğim ayetin özünde düşünmeye, anlamaya çalışalım. Bakara 159–160:İndirdiğimiz açık delilleri ve kitapta insanlara apaçık gösterdiğimiz hidayet yolunu gizleyenlere hem Allah hem de bütün lânet ediciler lânet eder. Ancak tövbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar başkadır. Zira ben onların tövbelerini kabul ederim. Ben tövbeyi çokça kabul eden ve çokça esirgeyenim. Yukarıdaki Rabbin sözlerinden anlaşılıyor ki, iman edenler içinde öyle bir grup insan var ki, Rahmanın tebliğ ettiği apaçık kur’an ayetleri içinde, hidayetin, doğrunun, güzelin yolunu gizleyenlerin, yani bazı ayetleri örtbas edenlerin olduğunu söylüyor. Ayetlerin bir kısmına adeta inanmıyorlar. Gerek geleneklerin etkisi, gerek şahsı menfaatler bu yola itiyor insanları. Bugünde aynı şeyler yapılmıyor mu? Ayetlerin bir kısmının artık hükmü yoktur, onlar nesh edilmiştir dersek, bazı ayetleri gizlemiş, hükmünü kaldırmış olmuyor muyuz? Bakın burada bütünüyle iman etmeyenden bahsedilmiyor. İman ettiği halde kur’an gerçeklerinden bir kısmın ı gizlemeye çalışanlardan bahsediyor. İşte bu insanlara Allahın lanet etiğini söylüyor. Elbette bundan vazgeçenleri, gerçeği açıkça ortaya koyanları Allah affedeceğini de belirtiyor. Aşağıda ki ayette Rabbim bakın ne diyor? Bakara 161: Ancak, ayetlerimizi inkâr etmiş ve kâfir olarak ölmüş olanlar işte, Allah'ın laneti, meleklerin laneti, insanların laneti hep onların üstüne olsun. Yukarıdaki ayette Allah ayetlerimizi inkâr edenler ve onların kâfir oluşundan bahsediyor. Tabiî ki bu insanların lanetlendiğini de belirtiyor. Peki, bu insanlar Allah ı, peygamberini, kur’anı hiç kabul etmeyip inkâr edenler mi? Kesinlikle hayır. Yukarıda bu ayetin öncesi ayetleri vermiştim, okudunuz. Orada kimler için söylüyordu hatırlayalım. (kitapta insanlara apaçık gösterdiğimiz hidayet yolunu gizleyenlere.) Demek ki bu insanlar tamamen inkâr edenler değil, tam tersine iman etmiş ama atalarından gelen inançların etkisinde olan, ya da nefislerinin esiri olduğundan dolayı, bazı ayetleri hidayet yolunu gizlemeleri, anlamlarını değiştirmeleri neticesinde, Rabbim söylüyor bu sözleri. Bunu yapmak çok çeşitli yollarla olur. Kimisi bu ayetin artık hükmü kalkmıştır der görmezden gelir, kimisi de ayetlerin anlamlarını çeşitli yollarla değiştirir. Demek ki inandım iman ettim demekle bu iş olmuyormuş. Rabbin istediği bir Müslüman, kur’anın bütün hükümlerine iman eden bir Müslüman olması gerektiği, çok açık anlaşılıyor. Yine bakara suresi 42. ayette zaten bizleri Rabbim uyarıyor ve bakın ne diyor? Bakara 42: Bilerek hakkı batıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin. Hak olan yalnız ve yalnız KUR’ANDIR. Kur’anın dışından Rabbin vermediği bir hükmü, yine Allah katındandır diye dine sokarsak, hakkı batılla karıştırmış ve gizlemiş oluruz. Temiz bir bardak suya bir damla mikrop damlattığımızda, nasıl artık o su içilmez oluyorsa, imanımız da aynen böyledir. Hakkın içine batıl karıştırdığımızda da, bu bilgiyle ulaşacağımız yolun sonu, asla Rabbim e ulaşmayacaktır. Bu bilgiler ışığında, lütfen günümüz İslam anlayışını karşılaştırınız. Verdiğim tüm ayet örneklerinde Rabbim hakkı batılla gizlemeyin diyerek, gizleyenlere lanet ediyor ve kâfir diyor. Yazdığım ayetleri anlamaya çalışırken, Rabbin bu uyarısını unutmayalım. Şimdide aşağıdaki ayete bakalım. Bakara 174: Allah'ın indirdiği Kitaptan bir şeyi göz ardı edip saklayanlar ve onunla değeri az (bir şeyi) satın alanlar; onların yedikleri, karınlarında ateşten başkası değildir. Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azab vardır. Demek ki iman edenler arasında da yine bir kısım insanlar var ki, Rabbim lanet ediyordu, onu yukarıda ki ayette görmüştük. Allahın indirdiği kitap tan bir şeyi saklayanlarda var. Yani anlamını değiştirenler, ayetin anlamını saptıranlar, hatta bazı apaçık ayetleri görmezden gelip artık hükmü kalkmıştır diyenler var demek ki. Bakın Rabbim bunu yapanlara ne diyor? Karınlarındaki ateşten başka değildir. Demek ki cehennemin ateşi bunları saracaktır diyor. Kıyamet günü yani hesap günüde bunların yüzlerine bile bakılmayacağını, şimdiden bizlere hatırlatıyor. Tekrar hatırlatmakta yarar var. Tüm bu lanetlenen insanlar, iman ettiğini söylediği halde, kur’an gerçeklerinin bir kısmını saklayan ve ayetleri saptıranlar için söyleniyor. Acaba bizler tüm bu gerçeklerin farkında mıyız? Yine bir başka ayete bakalım. Allah burada kitap ehli insanlardan bahsederek yaptıkları yanlışlar neticesinde, bakın nasıl uyarıyor ve ne diyor? Aliimran 105–106: Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır. O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara, “İmanınızdan sonra inkâr ettiniz, öyle mi? Öyle ise inkâr etmenize karşılık azabı tadın” denilir. Rahman gönderdiği apaçık deliller olan kur’anı tebliğ alan, iman ettim diyen, bazı Müslümanların ya da daha önce ehli kitabın yaptığı gibi gönderilen kitaba bakmak yerine, kitap dışı iman edenlerin, düştüğü durumu anlatıyor ve bakın onların yaptığı yanlışı nasıl değerlendiriyor. Sizlere apaçık delillerle kur’anı gönderdikten sonra, kitap üzerinde tartışmaya girip, onun sözleri üzerinde ayrılığa düşüp, sakın dinde bölünmeyin diyor. Böyle yapanlara BÜYÜK AZAP edileceğini belirtiyor. Peki, buradan ne anlamalıyız. Çok açık anlaşılıyor ki, kur’anın dışında hükümler aramak, bölünmek Rabbin en çok kızdığı bir konu. Bu sözleri birde günümüz İslam ın durumu ile karşılaştırınız, acaba halimiz nicedir dersiniz? Kur’anın bütününden sakın ayrılmayın diyen Rabbim, benim vermediğim bir hükmün peşinden sakın gitmeyin diye özellikle bizleri uyarıyor. Bunun tersini yapanlara büyük azap vaat ediyor. Ayetin devamında ise çok güzel bir sahnenin adeta resmini çiziyor Rabbim bizlere. Hesap günü iman ettiğini zanneden insanları iki grupta topluyor. Bazı yüzlerin kararacağını söylüyor. Peki, bunlar kimler? Hiç iman etmeyenler mi? Elbette hayır. İmanlarından sonra inkâr edenlerden bahsediyor. İşte burada çok dikkatle düşünelim, acaba yüzleri kararacak olan inkârcılar kimler olabilir? Onu da açıklıyor iman ettiklerini söyledikleri halde, gerçek iman edenler gibi kur’anın ipine sarılmayanlar, hurafenin rivayetin peşine koşarak, Rabbin apaçık indirdiği ayetlerin anlamlarını saptıranlar olduğu ayetlerden anlaşılıyor. İmanınızdan sonra inkâr ettiniz, sözünden elbette tamamen inkâr etmek anlaşılmamalıdır. İnkâr edilen apaçık bazı ayetlerin, hükümlerini görmezden gelerek, ya da işlerine gelmediği için ayetlerin anlamını değiştirmekten, bu konularda ayrılığa düşenleri kast ediyor Rabbim bu sözleriyle, yani hakka batıl karıştıranlardan bahsediyor. İşte bu insanlara da azap vereceğini belirtiyor. Hatırlayınız Rabbim nasıl uyarıyordu bizleri, bilmediğimiz emin olmadığımız konular için? Enam 116: Yeryüzündeki insanların çoğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Sadece sanıya uyarlar onlar ve sadece saçmalarlar. İsra 36: Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır. Hemen bu ayetler üzerinde düşünelim. Sanı nedir? Sanmaktan, zannetmekten gelen bir sözcük. Yani emin olmadığımız, doğru olması da mümkün olabilecek, yanlış olması da mümkün olan bilgi anlamındadır. Din ve iman konusunda Rabbim sanıya, bilinmeyen emin olmadığımız bilgilere asla yer vermemizi istemiyor. İsterse bu çoğunluğun kabul ettiği bir konu dahi olsa. Bu sizi sakın yanıltmasın diyor. Bilgin olmayan sözlerin, düşüncenin ardından gidersen, senden bunun hesabını sorarım diye ikaz ediyor. Hesap soracağı kitap hangisiydi? Elbette apaçık olduğunu söylediği kur’an. Peki, dostlar rabbim tüm bunları söyledikten sonra, acaba hâşâ sözünden cayarda, başka kitaplardan, bilgilerden, hükümlerden hesaba çeker mi bizleri? Elbette çekmez diyeceksiniz. Peki, günümüzde yaşadığımız dini, nasıl yaşadığımızın farkın damıyız o zaman? Yorum sizlerin. Biraz aklımızı başımıza almanın zamanı, sizce gelmedi mi dersiniz? Aşağıda sizlere hatırlatacağım ayet üzerinde lütfen çok iyi düşünmenizi rica edeceğim. Tahrim 9: Ey Peygamber! Küfre sapanlarla ve münafıklarla mücadele et ve onlara karşı sert davran! Varacakları yer cehennemdir onların. Ne kötü dönüş yeridir o. Yukarıdaki ayette Rabbim küfre sapanlar ve münafıklardan bahsediyor. Önce her ikisinin de kur’anı tebliğ almış olan insanlar olduğunu bilelim. Küfre sapan yani ilk önce Rabbin gerçeklerini tebliğ almış, Müslüman olduğunu söyleyen, fakat daha sonra tüm bu gerçekleri gördükleri halde, yolunu sapıtan, yalnız kur’ana iman etmek yerine, hakka batıl karıştıran insanlardan bahsediyor. Peki, münafık sözüyle Rabbim kimlerden bahsediyor olabilir? Bunlarda kendilerinin Müslüman olduğunu, iman ettiğini her yerde söyleyen kişiler, ama bakın bu kelimenin anlamı neymiş onu anlarsak bu insanların ne tür kişiler olduğunu çok daha iyi anlamış oluruz. Münafık: İkiyüzlü, araya nifak sokan. Fitnekâr. Ahdini bozan, yalan söyleyen, hıyanet eden. Demek ki sözde Müslüman olduğunu söyleyen, ama hayatına yaşamına bunu tam olarak yansıtamayan sözde Müslümanlar diyebiliriz. Peki, rabbim bunlar için neler söylüyor, nasıl bir son bekliyor bunları? Bunların varacakları yer cehennemdir diyor. Hatırlayınız bu münafık tipler günümüzde çok fazla yok mu sizce? Aramızda namaz kılar, oruç tutar, kurban keser, hacca da birkaç kez gider ama her türlü lanetliktende geri kalmaz. Lütfen hatırlayınız bizlere ne öğretmişlerdi? Müslüman olan cehenneme asla gitmeyecektir, azap çekmeyecektir. Sizce bu ayetti okuyan sizler, bu sözün doğru olabileceğine, bu işin bu kadar basit olduğuna inanıyor musunuz? İşte kur’ana uymak yerine, kur’anı kendimize uydurmak bu olsa gerek. Yine aynı konuyu işleyen bir ayeti daha hatırlatmak istiyorum sizlere. Beyyine 6: Ehlikitap'ın küfre sapanlarıyla müşrikler, içinde sürekli kalıcılar olarak cehennem ateşindedirler. İşte onlardır yaratılmışların en şerlisi. Yukarıdaki ayette yine müşrikler yani Allaha ortak koşanlardan ve en önemlisi de Ehlikitap içinde olup, küfre sapanlardan bahsediliyor. Peki, küfre sapma şekli ne olabilir bunların? İşte bir ayet öncesine bakarsak onu da anlıyoruz. Beyyine 5: Hâlbuki onlara, ancak dini Allah’a has kılarak, hakka yönelen kimseler olarak O’na kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte bu dosdoğru dindir. İşte buradan çok net anlıyoruz ki, iman edenlerin yani ehli kitaptan olanların bir kısmı, dini yaşarken Allaha has dini yaşamak yerine, başka veliler edinip onlara da kulluk edenler den söz ediyor. Bu nasıl olur, Rabbin yalnız benden yardım dileyeceksin, yardım isteyecek veliniz yalnız benim emrini, ayetini aldığı halde, beşere de kulluk edip bizlere bu kişilerde şefaat edecek, Allaha yaklaştıracak dedikten sonra, başka velilerde edindiysek, İslam ı Rabbim e has, kur’ana has yaşamamış oluruz. Böyle yapanlara Rabbim küfre sapma olarak niteliyor. Sanırım bunları yapanlarında cezasının ne olduğu çok açıktır. Dosdoğru dini yaşamak istiyorsak, Allaha has kılarak yaşamalıyız. Bunun yolu da yalnız ve yalnız KUR’ANDAN GEÇİYOR bunu da unutmayalım. Yine araştırdığımız konuya çok önemli açıklık getiren, bir ayet daha hatırlatmak istiyorum sizlere. Aliimran 19: Doğrusu Allah katında din, İslam'dır. O kitap verilenlerin ayrılığa düşmesi ise sırf kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki ihtirastandır. Her kim de Allah'ın ayetlerini inkâr ederse, şüphe yok ki Allah, hesabı çabuk görendir. Ayeti çok dikkatli inceleyelim, düşünelim. Burada Rabbim birilerinden bahsediyor, ama bunların Allahın ayetlerini kendi ihtirasları yüzünden, ayrılığa düştüklerini söylüyor. Bu ne demektir, Rabbin ayetlerde emrettiği manası dışında, ayetlere kendi menfaatlerince, çıkarlarınca anlamlar, manalar verip gerçek anlamından saptırmaktır. Gerçek iman, Rabbin kitabının tamamına kayıtsız şartsız iman etmekle olur. Eğer kitabın içinden ayetleri seçerek alır veya bazılarını görmezden gelirsek, bir kısmının da hükmü günümüzde yok diyerek, onların nesih edildiğine inanırsak, işte hataların en büyüğünü yapmış oluruz. Ayetleri İNKÂR ETME SUÇUNU İŞLEMİŞ OLURUZ. Allah gönderdiği kitabın tümüne iman etmemizi emrediyor, eğer nesih edilmiş, çıkartılmış ayetler olsaydı bunu da açıkça söylerdi. Allah cümlemizi bu düşüncelerden korusun. Ayette ne diyor? Kitap verilenler, yani kur’ana iman etiğini, kabul ettiğini söyleyenlerin bakın neler yaptığını söylüyor? Kendilerine ilim yani kur’an geldikten sonra ihtiraslarından, çıkar ve menfaatlerinden dolayı ayrılığa düşmeleri anlatılıyor. Bu kadar açık sözleri, gerçekleri anlamayanlar Rabbimin gözlerine perde çektiği, gönüllerine mühür vurdukları insanlardır. Onlara ne söylersek söyleyelim, kur’an gerçeklerinin asla farkına varamayacaklardır. Yine iman edenler içinde rabbimin çok kızdığı bir gruptan söz ediliyor. Bakara 79: Yazıklar olsun o kişilere ki, Kitap'ı kendi elleriyle yazarlar da sonra onunla basit bir karşılık satın alsınlar diye, "İşte bu, Allah katındandır!" derler. Vay haline onların, ellerinin yazdıkları yüzünden! Vay haline onların, kazanıp durdukları yüzünden! Buradan da anlaşılıyor ki, Allahın yazıklar olsun dediği, iman ettiğini söyleyen bir grup için söyleniyor. Fakat bunlar kur’an da olmadığı halde insanları aldatmak ve kandırmak menfaat elde etmek için, bunlar Allah katından derler diyor. Daha açıkçası hakka batıl karıştıranlardır. Bu ayetten de anlaşılıyor ki, hesabımızın görüleceği, sorumlu olduğumuz kitap apaçık KURANDIR. Demek ki böyle insanlarında din ve imanla bir ilgisi olmadığı ve Rabbimin onları lanetlediği çok kötü cezalandıracağı anlaşılıyor. Yorum sizlerin. Yine Allah iman ettiğini söyleyen, kur’anı okuyan bir topluluğa bakın ne diyor? Bakara 44: Siz kendinizi unutarak diğer insanlara erdemli olmayı mı öğütlüyorsunuz -hem de ilahi kelamı okuyup durduğunuz halde?- Siz hiç aklınızı kullanmaz mısınız? Sanırım bu ayeti çok fazla izaha gerek yok. Kur’anı apaçık okudukları halde, işine gelen ayetleri görüp istifade eden, kimisini görmezden gelip faydalanmadıkları anlaşılıyor ki, rabbim bu insanları uyarıyor. Önce sen kendine bak ve okuduğun apaçık ayetlerimi düşün ve yerine getir, onları gizleme, ondan sonra başkalarını eleştir diyor. Bu tip insanlar çevremizde o kadar çok var ki, düşünen akleden anlayacaktır. Aşağıda sizlere hatırlatacağım ayetler yine iman ettiğini söyleyen, fakat kalpleri taşlaşmış ve şeytanın esiri olmuş insanlardan bahsediyor. Lütfen ayetler üzerinde dikkatle düşünelim. Hac 51: Ayetlerimizi işe yaramaz kılmak için gayret gösterenlere gelince, onlar cehennemin dostlarıdır. Rabbim bir kısım insanlar var, ayetlerin anlamlarını işe yaramaz hale getirirler diyor. Bu insanlarında cehennemlik olduğunu belirtiyor. Peki, bu insanlar kimler olabilir? Hiç iman etmemiş olanlar mı, yoksa iman edipte bazı ayetleri devre dışı bırakmaya çalışanlar mı? Hiç iman etmeyenler dersek yanılırız, çünkü onlar kur’anın bir kısmına değil, tümüne iman etmiyorlar. Gelin bu ayetin devamındaki iki ayetten bunların kimler olduğunu öğrenelim. Şimdi hatırlatacağım ayetler üzerinde çok dikkatli düşünelim lütfen. Hac 52: Biz senden önce bir resul ve bir nebi göndermedik ki, o bir şey yapmak arzu ettiğinde, şeytan onun arzularına şüpheler karıştırmasın. Bunun üzerine Allah şeytanın karıştırdığı şüpheyi derhal giderir. Sonra da Allah, ayetlerini güçlendirir. Allah, bilendir, hikmet sahibidir. Hac 53: (Allah, şeytanın böyle yapmasına müsaade eder ki) kalplerinde hastalık olanlar ve kalpleri katılaşanlar için, şeytanın kattığı şeyi bir deneme (vesilesi) yapsın. Zalimler, gerçekten (haktan) oldukça uzak bir ayrılık içindedirler. Rabbimin verdiği iki örnekte çok önemli. Allah gönderdiği peygamberlere bile şeytanın musallat olduğunu, onları bile yoldan çıkarmaya çalıştıklarını söylüyor bizlere. Fakat Rabbim elbette buna müsaade etmediğini de belirtiyor. Peki, 53. ayette ne anlatıyor, işte burası çok önemli. Bizlerin bu dünyada birer imtihanda olduğumuzu, kur’an dan anlıyoruz. Şeytanı da imtihanın en büyük sorusu olarak kabul etmeliyiz. Bakın bu ayette Rabbim bizlerin dikkatini çekerek neler söylüyor. Şeytanın insanlar üzerinde etkisine müsaade ederiz diyor, peki niçin? Kalplerinde hastalık olanlar, fitne fesat insanlar, kalpleri katılaşanları denemek ve imtihan etmek için şeytan ile imtihan edeceğini söylüyor. Nasıl bir imtihandı onu hatırlayalım hac 51. ayette söylüyordu Ayetlerimizi işe yaramaz kılmak için gayret gösterenlere. İşte bizlerin bu konu üzerinde çok dikkatle durmamız gerekir. Günümüzde bizlere söylenenleri lütfen hatırlayınız. Kur’an da birçok ayetin nesh edildiğini, artık hükmünün kalmadığını söylediğimizde, Rabbin söylediği gibi, ayetlerin bir kısmını işe yaramaz kılmak için, çaba göstermek değil de nedir? Rabbin apaçık ayetlerini gördüğümüz halde, aslında Allah burada şunları ya da, bunları da söylüyor hüküm veriyor, bunu herkes anlayamaz demekte çok mu farklı? Rabbim ne diyordu bizlere? Ben ayetlerimi açık, seçik ve her şeyden nice örneklerle, kolaylaştırarak gönderdim demiyor muydu? Bunu söyleyen Rabbim, acaba kur’an da bir hüküm verirken, bir kelimenin ardında herkesin anlayamayacağı bir hüküm verip, daha sonrada bizleri bu hükümden emrinden, sorumlu turtamı dersiniz? Rabbim söylemediği halde bunlar Allah sözüdür diyenlere bakın, Yüce Rabbim ne diyor. Bunları yapanlar binlerce kez düşünüp öyle söylemelidir. Zümer 60: Allah'a yalan isnat edenleri, kıyamet günü yüzleri simsiyah halde görürsün. Kibirliler için cehennemde bir barınak mı yok. Rabbim söylemediği, hüküm vermediği halde bu Allah emridir diyerek, Allaha yalan isnatta bulunanlar, şunu sakın unutmasınlar; Kıyamet günü bu insanların YÜZLERİ SİMSİYAH OLACAK VE CEHENNEME GİDECEKLERDİR. Sizlere şöyle bir örnek versem ve desem ki; Siz bilmem kim için o kadın kötü bir kadındır, ondan her şey beklenir dedi desem, söylemediğiniz halde, yalan bir sözü isnat etsem size, bunu söyleyene nasıl bir duyguyla bakarsınız? Onun hakkında ne düşünürsünüz? Sanırım en medenice olanı yapar, onu mahkemeye vermek istersiniz. Birde bunu Rabbim e uyarlayalım ve düşünelim. Rabbimin asla söylemediği, bahsetmediği bir sözü, hükmü bu Allah sözüdür, emridir diye söylersek, Rabbim hesap günü bizlere ne söyler, neler yapar bunu hiç düşünüyor muyuz? Rabbim böyle olmaktan bizleri korusun inşallah, çünkü bu hata günümüzde o kadar çok yapılıyor ki, örnek vermeye dahi gerek yok sanırım. Şimdide aşağıdaki ayeti anlamaya çalışalım. Ahkaf 9: De ki: 'Ben elçilerden bir türedi değilim, bana ve size ne yapılacağını da bilemiyorum. Ben, yalnızca bana vahye dilmekte olana uyuyorum ve ben, apaçık bir uyarıcıdan başkası değilim. Yukarıdaki ayet aslında çok şeyler anlatıyor, ama birazcık özgür iradesiyle düşünene tabiî ki. Rabbim elçisine, deki onlara diyor ve bakın ne söylüyor? Ben, yalnızca bana vahye dilmekte olana uyuyorum. Peki, bu kadar açık söylenildiği halde, bizler neler söylüyoruz? Birde onları düşünün isterseniz. Çok ilginçtir bizlerin günümüzde çok söylediği ve savunduğu bir düşünce geldi aklıma. Peygamberimiz onlarca ayetinde bizleri uyarıp BEN RABBİMİN İNDİRDİĞİ KURANA UYARIM bundan başka hiçbir söze uymam sizde ona uyun diyor, fakat bizler tüm bu ayetlerin üstünü örtüp, görmezden gelip, kur’anın hiç söz etmediği, bahsetmediği, hüküm vermediği onlarca, yüzlerce hükümlerin peygamberimizin hükmüdür diye inanmakta hiç bir kusur görmüyoruz. Hâlbuki kur’an da onca ayette peygamberimiz bizlere, ben yalnız kur’ana uyarım siz de ona uyun demiyor mu? Ne kadar ilginç ve bir o kadar da tezat bir durum yaşadığımızın farkında mıyız? Peygamberimiz ben kur’ana uyarım diyor, bizde peygamberimize uyarız diyoruz, ama acaba uygulamamız sözlerimizi, davranışlarımızı onaylıyor mu? Bakın size iki ayetin sonundaki iki cümleyi, hükmü hatırlatmak istiyorum. Rabbim insanlara neyle hükmedilmesini istiyor? Maide 44. Kim Allah'ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir. Maide 45: Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerdir. Düşünebiliyor musunuz Allah insanları Kur’an ile hükmedilmesini emrediyor. Bunu yapmayanları da kâfir ilan ediyor. Allahınız aşkına birazcık düşünün bu sözleri ve yazdıklarımı. Bu emirleri alan bizler, hayatımıza din ve iman adına geçirdiğimiz şeyleri bir düşünelim, hatırlayalım. Bizlere Allah emri diye kabul ettirmek istedikleri kur’an da hiç bahsedilmeyenleri, hatta Rabbin şeriatı, kur’an emri diye dayatmaya çalıştıkları konuları hatırlayalım. Birçoğunu asla kur’an da bulamayız. Bunları hatırlatıp söylediğimizde ise ne cevap aldığımızı düşünelim. Her şey kur’an da yoktur, orada özet bilgiler vardır demiyorlar mı bizlere? Kur’an da bizleri ilgilendiren şeyin, her hükmün olduğunu söyleyen ve peygamberimizin de onun dışına asla çıkmadığını hatırlatan ayetleri görmezden gelmenin, ayetleri saklayanın, hükümsüz bırakmaya çalışanların, Rabbin katında nasıl bir sona ulaşacağını tekrar hatırlatmak isterim. Çabalarının boşuna gitmesini istemeyen, RABBİN KELAMINA, ZİKRİNE SARILIR. Onun vermediği hiçbir hükümden sorumlu olmadığını bilir. Çünkü peygamberimizde yalnız ve yalnız kur’an a sarılmış, topluma Kur’an ile hükmetmişti. Bizi de kur’ana sarılmaya davet etmiştir. Bunun dışına çıkanlara Rahmanın neler söylediğini, sizlere hatırlatmaya çalıştım. Bizlerin yapacağı Rabbin sözlerinden dersler almak olmalıdır. Bir kısım beşer, bu hatırlatmalarımdan hoşlanmaya bilir, ama gerçekler acıdır, kimisini üzer kimisine mutluluk verir. Ne mutlu Rabbin ışığından hoşnut olanlara. Hesap günü yanımızda hiç kimseyi bulamayacağımızı asla unutmayalım. Gelin en garantili yolu seçelim, yanımıza kur’anı alalım, onu anlamaya çalışalım. Onun onayından geçen her bilgiden de yararlanalım. İnanın hayatımızın nasıl değiştiğini o zaman çok daha iyi göreceksiniz. Kusursuzluk Allaha mahsustur, elbette hepimiz hatalar yapacağız, ama önemli olan büyük hatalar, günahlar yapmamak olmalıdır amacımız. Rabbim cümlemizin yardımcısı olsun. Sizlere Rabbin uyarılarını hatırlattım. Kalbi mühürlenmeyen tüm gerçekleri fark edecek, adeta titreyip kendine gelecektir. Ayetleri görmezden gelenler, üstünü örtmeye çalışanlar ise, bu yazımı okuduğunda bir fitne yine dine fesat sokmaya çalışıyor diyerek, ayetlerin üzerini örtmeye devam edecek, gerçeklerin farkına varamayacaktır. Dilerim Rabbimden rehberi kur’an olan, onun ışığıyla nurlanan, yalnız gözleri ile değil gönlüyle, aklıyla da gören, düşünen iman eden kulları arasında oluruz inşallah. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] | |
Konu Sahibi HALUK GÜMÜŞTABAK 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
İbretlik bir kıssadan hisse. | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | kamer34 | 6 | 2582 | 21 Nisan 2011 21:45 |
Kendi ellerimizle cehennemin kapısını açmayalım. | Makale ve Köşe Yazıları | HakikaT | 10 | 5432 | 12 Nisan 2011 12:36 |
Allah Kur'an ayetlerini elçisine, RÜYASINDA vah... | Makale ve Köşe Yazıları | yakuti | 7 | 2759 | 20 Mart 2011 19:44 |
Bakara 85. ayetten almamız gereken önemli dersler. | Makale ve Köşe Yazıları | kamer34 | 6 | 2660 | 16 Mart 2011 12:48 |
Kader konusunu kur'an ışığında nasıl anlamalıyız? | Makale ve Köşe Yazıları | talibetün | 5 | 2305 | 11 Mart 2011 21:19 |
14 Aralık 2010, 17:02 | Mesaj No:2 | |
Genelde itiraz edilmeyecek bir yazınız, hepsi ayetlere uygun açıklama. Ancak şu sözünüz onaylanamaz. Alıntı:
Peygamberi devre dışı bırak bu sözünüzü düzeltmenizi beklerim.Ki kuranı yaşayarak açıklayan peygamberin hadis ve sünnetleridir. Peygamber hükmünü kurana göre verir. Kuranda olmayan hükümleri bile... Ancak bu hükmü kurana zıt olamaz.
__________________ EN BÜYÜK ALLAH BAŞKA BÜYÜK YOK. NE MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE | ||
14 Aralık 2010, 19:51 | Mesaj No:3 |
Değerli arkadaşım, bizlerin yaptığı en büyük yanlış, Rabbimin elçisine vermediği yetki ve sorumluluğu bizlerin vermeye çalışmamızdan kaynaklanmaktadır. Hatırlamanızı isterim, peygamberimiz bir elçiydi. Elçi ulaştıran ileten, gerekirse anlatandır. Fakat hiç alakası olmayan, bahsedilmeyen konuları izah eden hüküm veren, anlatan değil. Peygamberimiz Rahmanın hüküm vermediklerini tamamlayan değildir. Böyle bir görev verdiğimizde elçisi ile Rahmanı görev bölümü yapmış gibi gösteririz ki, buda şirktir. Hiç kimse peygamberimizi devre dışı bırakmaya çalışamaz, bu ne benim, nede bir başkasının yetkisinde değildir. Fakat Rabbimin vermediği bir yetkiyi de, hiçbir beşer peygamberimize veremez. Bakın siz şu sözü söylemişsiniz. (Peygamber hükmünü kurana göre verir. Kuranda olmayan hükümleri bile...) Peygamberimiz hükmünü kur’ana göre verir dediğimizde çok doğru söylemiş oluruz, fakat kur’an da olmayan hükümleri de verir dersek, kur’anı eksik kabul etmiş olur, onu da peygamberimiz tamamlamış diyerek büyük günaha gireriz. Şimdi sizin bu sözünüze gelin kur’an dan delil arayalım. Bakalım onay verecek mi? Yüce Rabbim ne diyordu bizlere? Zühruf 44: Doğrusu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız. Yalnız bu ayete dahi baksak, kur’an dışından hiçbir hükümden sorumlu olamayacağımızı anlarız. Çünkü Allah bir ayetinde söylediğini, bir başka ayetinde tersini söyler mi? Eğer sizin dediğiniz gibi, peygamberimiz kur’an da olmayan bir konuda hüküm vermeye yetkili olsaydı, Rabbim sizi kur’an dan hesaba çekeceğim der miydi? Bakın peygamberimiz, deki onlara diye başlayarak bizlere peygamberimizin ne söylemesini istiyor? Ahkaf 9: De ki: "Ben, resuller içinden bir türedi değilim! Bana ve size ne yapılacağını da bilmiyorum. Bana vahye dilenden başkasına da uymam! Ve ben, açıkça uyaran bir elçiden başkası da değilim. Sizce peygamberimiz bizlere bu ayetleri tebliğ ederken, bana vah yedilenden başkasına uymam dedikten sonra, kur’an da hiç bahsedilmeyen konularda kendisi hükümler verir mi? Ayetin sonunda da çok açık ben açıkça uyaran bir elçiyim diyor. Fakat dikkat edin bizler bu sözleri görmezden geliyor ve peygamberimize nasıl yetki ve sorumluluklar yüklüyoruz. Hatta bu ayetleri hatırlatanlara, ne yani peygamberimiz postacımıydı demiyor muyuz? Bu yanlışı düzeltmek isteyenleri de ne yazık ki peygamberi devre dışı bırakmakla suçluyoruz. Bakın Rabbim elçisine ne diyor? Ahzap 2: Rabbinden sana vahyedilene uy! Allah, yapmakta olduklarınızdan en iyi biçimde haberdardır. Nur 54: De ki: Allah'a itaat edin; Peygamber'e de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, Peygamber'in sorumluluğu kendisine yüklenen (tebliğ görevini yapmak), Lütfen dikkatle bu iki ayeti düşünelim. Rahman sana vah yedilene uy diyor, ama bizler peygamberimize vah yedilenlerden başka hüküm verebilme yetkisini de veriyoruz, acaba bu ayetleri gördükten sonra nasıl söylüyoruz bu sözleri, bunu da çok iyi düşünmeliyiz. Birileri çıkıyor ve diyor ki; Peygamberimize kur’an dışından da vahiyler gelmiştir, bizler onlardan da sorumluyuz. İşte dibi olmayan karanlık bir kuyu, hadi çık çıkabilirsen işin içinden. Onlara soruyorsun hani bizler kurandan sorumluyduk, hani kur’an dan hesaba çekilecektik? İşte cevabı olmayan yüzlerce sorular. Hatırlatmakta yarar var, rabbim tüm bunları yapanlara neler söylüyordu, yazdığım yazıda çok açık belirtiliyor. Lütfen Rabbimin elçisini neden gönderdiğini, çok açık söylediği şu ayete bakar mısınız? Ahzap 45: Ey Peygamber! Hiç kuşkusuz, biz seni bir tanık bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. 46 Ve Allah'ın izniyle bir davetçi, ışık saçan bir kandil olarak. Değerli arkadaşım sizin sözlerinize bakın Rahman cevap veriyor ve diyor ki, seni kur’ana tanık, müjde verici, insanlığı uyarıcı, Allahın izniyle davetçi ve ışık saçan bir kandil olarak gönderdik diyor. Şimdi düşünelim, sizin sözlerinizi onaylayacak bir yetki veriyor mu? Yani kur’an da hükmü olmayan bir konuda da hükümler verebilir diyor mu? Rahman asla kendi hükmüne kimseyi ortak etmez bunu önce çok iyi bilelim. Rahman elçime uyun o ne verdiyse alın diyorsa, bu sözlerden kur’an dışından da ilaveler yapar anlamını çıkardığımızda, onlarca hatta yüzlerce ayete gözlerimizi kapatmış ve üstünü örtmüş oluruz. Bunu yapanları nasıl cezalandıracağını apaçık söylüyor kur’an. Hatırlayalım Rabbim bizleri uyarırken elçisi hakkında nasıl bir uyarıda bulunuyordu ve bakın ne diyordu? Hakka 44; Eğer bazı lafları bizim sözlerimiz diye ortaya sürseydi, 45 Yemin olsun, ondan sağ elini koparırdık. 46 Sonra ondan can damarını mutlaka keserdik. Değerli kardeşim bu sözler Rabbin sözleri. Siz ne cevap vermiştiniz bana hatırlayalım. (Kuranda olmayan hükümleri bile..) Yani Rabbimin söylemediklerini rabbin emri gibi bizlere söyleyebileceğinden bahsediyordunuz. Bunun asla mümkün olmayacağını, bunu yapmış olsaydı onun canını alırdık diyor Rabbim. Bu ayetleri tebliğ alan bizler hala peygamberimize Rabbin vermediği yetkileri yüklersek, acaba hesap günü halimiz nice olur dersiniz? Hatırlayınız yazımda da örnek vermiştim, rabbim Allahın indirdiğiyle hükmetmeyenler zalimlerin ta kendisidir demiyor muydu? Madem peygamberimizin verdiği kur’an dışından da hükümler var, neden yalnız Rabbimin indirdiğiyle hükmedilmesini istiyor Yaratan? Kehf 56: Biz elçileri, müjde vericiler ve uyarıcılar olmak dışında (başka bir amaçla) göndermeyiz. İnkâr edenler ise, hakkı batıl ile geçersiz kılmak için mücadele ediyorlar. Onlar benim ayetlerimi ve uyarıldıklarını (azabı) alay konusu edindiler. Sizce Rabbim çok açık ve net bir ayet göndermemiş mi? (Biz elçileri, müjde vericiler ve uyarıcılar olmak dışında (başka bir amaçla) göndermeyiz.) Bu kadar açık ve anlaşılan bir bilgiden sonra, nasıl olurda bu sözleri unutup, peygamberimize tıpkı Rabbimin hüküm verme yetkisi gibi bir yetki ile donatırız? Bunu yapmak ayetin anlamının üstünü örtmek, onu görmezden gelmek, anlamını saptırmak değil de nedir? İşte yazdığım yazıda, yaptığımız bu hataları hatırlatmak ve Rabbimin bunları yapanları asla affetmeyeceğini söylediğini göstermekti amacım. Aşağıda Rabbim ayetinde bakın hüküm ancak kimindir diyor? Sizce bu ayet çok açık değimli? Enama 57: De ki: Şüphesiz ben Rabbimden gelen apaçık bir delile dayanıyorum. Siz ise onu yalanladınız. Çabucak gelmesini istediğiniz (azap) benim yanımda değildir. Hüküm ancak Allah'ındır. O hakkı anlatır ve O, doğru hüküm verenlerin en hayırlısıdır. Yine Allah elçisine deki kullarıma diyor ve açıklıyor. Peygamberimiz ben rabbimden gelen açık delillere dayanıyorum. Hükmü ben veremem yalnız ve yalnız Rabbim verir. Hüküm yalnız Allah ındır. O hakkı anlatır ve doğru hüküm verenlerin en hayırlısıdır. Ayette her şey çok açık olmasına rağmen bizler tüm bu sözleri görmezden geliyor ve neler söylüyoruz. Cin suresi 21. ayetinde bakın peygamberimiz ne söylüyor. Cin 21: De ki: Doğrusu ben (kendi başıma) size ne zarar verme ne de fayda sağlama gücüne sahibim. Peki, bu sözleri görmezden gelen bizler neler neler söylüyoruz. Doğrusu bunu hiç anlayamıyorum. Değerli arkadaşım örnek verecek yüzlerce ayet var. Bu ayetlere gözleri kapayıp, başka ayetlerin kelimelerine anlamlar yüklemeye çalışırsak, rabbin ayetlerinin üstünü örtmüş, ayetlerin anlamlarını değiştirmiş oluruz. Daha kötüsü kur’an da çelişki yaratmış oluruz. İşte bunu yapanların yüzüne mahşer günü asla bakmayacağım diyor Rabbim. Daha da kötüsü yüzleri kapkara olacak diyor. Rabbim böyle bir durumdan bizleri korusun. Her insan yaptıklarından sorumlu tutulacaktır. Ben rabbin rehberinden apaçık ayetlerinden anladıklarımı bir bütün olarak düşündüğümde, Rabbin verdiği hükümleri birleştirdiğimde anladıklarımı yazıyorum. Rabbim hatalarımı affetsin. Hepimizin de yapması gereken budur. Hiçbir etki altında kalmadan kur’anı alamaya çalışmak. Rabbim sizleri kur’an dan hesaba çekeceğim diyorsa, zaten Rabbim cennetin anahtarını bizlere vermiş demektir. Eğer kur’ana ilaveler yapan hükümleri de Rabbimin emri gibi kabul edersek, hakka batıl karıştırmış oluruz, bunun yolu da rabbimden asla geçmez ve o anahtar cennetin kapısını asla açmaz. Açsa açsa cehennemin kapısını açar, Allah bizleri korusun. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK | |
14 Aralık 2010, 20:05 | Mesaj No:4 | |
Alıntı:
Alıntıyı eksik yapmışsınız Kuranda olmayan hükümleri bile.. dedikten sonra bu cümlenin devamı vardı. Ama ne garip ki siz bunu dikkate değer bulmamışsınız. Ancak bu hükmü kurana zıt olamaz. Demiştim. Peygamber hükmünü kurana göre verir. Kuranda olmayan hükümleri bile... Ancak bu hükmü kurana zıt olamaz. Siz de bir devlet başkanı olsaydınız. Veya şu anda bile Kuranda açık olmayan bir hükmü kurana zıt olmamak şartıyla verebilirsiniz. Bu konu hakkında sanırım daha önce sizinle uzlaşmıştık ve aynı fikre varmıştık.
__________________ Ne mutlu müslümanım diyene, En büyük Allah başka büyük yok. | ||
14 Aralık 2010, 20:46 | Mesaj No:5 |
Değerli arkadaşım bahsettiğiniz kısmı zaten almama gerek yoktu. Çünkü kur’an da olmayan bir konu, zaten kur’ana zıt olamaz. Çok açık kur’an da olmayan bir hükümden bahsediliyor. Size tekrar hatırlatmalıyım ki, kur’an da bizleri ilgilendiren her şeyin olduğunu ben söylemiyorum, Rabbim söylüyor. İsterseniz hatırlatayım. Kehf 54. Andolsun, bu Kur'an'da insanlar için her örnekten çeşitli açıklamalarda bulunduk. İnsan, her şeyden çok tartışmacıdır. Enbiya 10: Andolsun ki, size öyle bir kitap indirdik ki. Bütün şanınız ondadır; hala akıllanmayacak mısınız? İsra 89: Muhakkak ki biz, bu Kur'an'da insanlara her türlü misali çeşitli şekillerde anlattık. Yine de insanların çoğu inkârcılıktan başkasını kabullenmediler. Sayın arkadaşım bakın Rabbim ne diyor? Biz kur’an da her örnekten çeşitli açıklamalar yaptık diyor. Size öyle bir kitap indirdik ki, bütün şanınız rehberiniz ibret alacağınız her şey orada vardır diyor. Yine Rabbim biz bu kur’an da, insanlara her misali çeşitli şekillerde anlattık diyor. Fakat ayetin sonunda söylediği sanırım bizlerin tartıştığı konulara açıklık getiriyor. (Yine de insanların çoğu inkârcılıktan başkasını kabullenmediler, hala akıllanmayacak mısınız? İnsan, her şeyden çok tartışmacıdır. ) Allah her konuda nice örnekler verdik sizler için, dediği halde hala bizler kur’an da olmayan hükümleri aramamız sizce normal mi? Siz normal diyorsanız bu elbette sizin sorununuz ben asla normal diyemem. Çünkü peygamberimiz bile bir hadisinde ne diyordu, kur’an da olmayan, bizlerin inatla araştırıp işleri karıştırmamızı fark eden peygamberimiz, bakın nasıl uyarıyordu bizleri. Allah bazı farizalar vazetmiştir, onları aşmayın. Bazı hadler koymuştur, onlara yaklaşmayın. Bazı şeyleri haram kılmıştır, onları yapmayın. Bazı şeyleri de unutmaksızın size rahmet olması için hatırlatmamıştır, onları da araştırmayın. Mahmud Ebu Reyye, Muhammedi Sünnetin Aydınlatılması, sayfa 403 Değerli arkadaşım kur’an da eksik aramak, Rabbin ayetlerine ters düşer. Kur’an her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız diyorsa, gelin sorunlarımızı kur’an ile çözme yoluna gidelim. Çünkü peygamberimizde böyle yaptığını söylüyor bizlere. Şu sözlerinize kur’an onay vermez. ( şu anda bile Kuranda açık olmayan bir hükmü kurana zıt olmamak şartıyla verebilirsiniz.) Kur’an da açık olmayan hiçbir muhkem ayet yoktur, açık ve anlaşılır olduğunu rabbim söylüyorsa doğrudur. Açık olmayanlar müteşabih ayetlerdir. Bizleri din ve iman adına bağlayan hüküm günü hesabını vereceğimiz ayetlerde, muhkem ayetlerdir. Kur’an da açık olmadığını söylediğimiz bir ayete zırt olmadığını nasıl bileceğiz de, kur’ana uygun hüküm vereceğiz? Bu kur’anın özüne aykırıdır. Yüzlerce ayete ters düşer. Yaşadığımız hayatımızdaki kanunları düşünün. Hâkimler neye göre karar verirler? Ellerindeki anayasaya göre. Hiç biriside bu konu anayasada yok demez. Mutlaka o konuyu içine alan bir kanun vardır. Yılların geçmesi, teknolojilerin değişmesi ile elbette ülkeler kanunlarını yeniler ve yeni kanun çıkarırlar, ama hiçbir hâkim baktığı dava için bu anayasada yok diyerek karar veremez. Hatta bazı suçların kanunda yeri yoksa ceza almaz. Daha sonra hükümetler bu eksiği görüp hemen kanun çıkartırlar. Elbette Yüce Rabbimin kitabı için bu tür eksikler söz konusu bile değildir. Çünkü kur’an Dünya durdukça bizlerin her türlü sorununa cevap verecek güç ve kuvvettedir. Peygamberimizin de yaptığı kur’anın verdiği hükümlerden yola çıkarak, olaylar karşısında hüküm vermekten başka hiçbir şey değildir. Bunun tersini düşünmek kur’an ayetlerine ters düşer. Değerli arkadaşım daha öncede söylediğim gibi, bu yazdıklarım benim rabbin ayetlerinden anladıklarımdır. Yalnız beni bağlar. Siz eğer farklı düşünüyorsanız buna saygı duyarım. Benim yaptığım bir hatırlatmadır o kadar. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK | |
15 Aralık 2010, 13:29 | Mesaj No:6 |
Değerli arkadaşım akşam yattığımda bir örnek geldi aklıma bunu da sizinle paylaşmamın konuya katkısı olacağını düşündüğüm için paylaşmak istiyorum. Hatırlarsınız bir kadın peygamberimize geliyor ve eşinin kendisine zıhar ettiğini ve boşamak istediği şikâyetinde bulunuyor. Anlaşılıyor ki kadın kocasını çok seviyor ve boşanmak istemiyor. Fakat peygamberimiz yüzlerce yılın geleneği olan bu mantıksız yanlış olan boşanma geleneğine kendisi hüküm verip son veremiyor. Çünkü kur’an da böyle bir hüküm bulamıyor. Fakat rabbim ne diyor ayetinde? Sizin kadınla konuşmanızı duydum ve bu konudaki hükmümü gönderiyorum diyor. Hatırlayınız buna benzer o kadar çok örnek vardır ki, rabbim bu örnekleri boşuna bizlere vermemiştir, düşünüp ibret alalım diye yazmıştır. Buna benzer örnekleri yani peygamberimize sorulan bazı konulardaki hükümler için onların hükmünü ben vereceğim sabret der. Bakın aşağıdaki ayette ne kadar açık söylüyor. Tur 48: Artık, Rabbinin hükmüne sabret; çünkü gerçekten sen, gözlerimizin önündesin. Ve her kalkışında Rabbini hamd ile tesbih et. Daha önceki cevabımda da söylemiştim. Rabbim hükmüne kimseyi ortak etmez diye bakın burada çok açık söylüyor ve Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz diyor. Kefh 26: De ki: 'Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı O'nundur. O, ne güzel görmekte ve ne güzel işitmektedir. O'nun dışında onların bir velisi yoktur. Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz. Rabbim cümlemizi kur’an nuruyla nurlandırsın inşallah. SAYGILARIMLA Halukgta | |
15 Aralık 2010, 16:21 | Mesaj No:7 | |
Alıntı:
Bakın bir örnek vereceğim, bir kadını aynı anda teyzesi veya halası ile beraber nikâhlamak yasağı Dikkat ki bu yasak kuranda açık yer almıyor.
__________________ EN BÜYÜK ALLAH BAŞKA BÜYÜK YOK. NE MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE | ||
15 Aralık 2010, 18:21 | Mesaj No:8 |
Değerli arkadaşım konunun daha iyi anlaşılması için sizin verdiğiniz örneklerde, bana göre çok işimize yarayacak. Siz şu örneğin kur’an da yer almadığını, detaylandırılmadığını söylemiş ve bakın şu örneği vermişsiniz. (bir kadını aynı anda teyzesi veya halası ile beraber nikâhlamak yasağı…) Bunun kur’an da olmadığını ama peygamberimizin bu yasağı koyduğunu söylemişsiniz. Düşüncemi söylemeden önce, Rabbimin bizlere açıkça yazdığı, örnekler verdiği ve ayetinde şu kadınlarla evlenmek haramdır dediği, sözlerini önce yazalım. Nisa 23: Size, şu kadınlarla evlenmek haram kılınmıştır: Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren sütanneleriniz, süt kız kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle birleştiğiniz hanımlarınızdan doğmuş olup evlerinizde oturan üvey kızlarınız -eğer anneleriyle birleşmemişseniz o takdirde sizin için bir günah yoktur- ve sulbünüzden gelen oğullarınızın karıları. İki kız kardeşi birlikte almanız da haram kılınmıştır. Eskide kalanlar müstesna. Allah çok affedici, çok merhametlidir. Yüce Rabbim saydıkları ve ince detaya bile girip, sizi emziren sütannelerinizin çocuklarından bile bahsedip onlarla evlenme yasağını söylediği, anneleri ile evlendiğiniz üvey kızlarınızla dahi evlenme yasağı koyup, iki kız kardeşi dahi beraber almayın emrine yer veren Rahman, acaba sizin söylediğiniz konuyu HÂŞÂ unuttu da, peygamberimiz mi tamamlama gereği duydu dersiniz? Çünkü sözlerinizden bunları çıkarmak yanlış olmaz. Değerli kardeşim ben bunu asla kabul edemem. Rabbim söylemediyse, peygamberimiz asla böyle bir ilave yapamaz, çünkü ne diyordu ayeti hatırlayınız. Gönderdiklerime bir kelime bile ilave etseydi, onun canını alırdık demiyor muydu? Allah kur'anı sizler için kolaylaştırdım herşeyden örnekler verdim diyor, ama siz kur'anı ve ayetlerindeki hükümler acaba bizler anlayabiliyormuyuz diyorsunuz. Eğer yalnız peygamberimiz anlamış olsaydı, kur'anı bizlerin anlayacağı şekilde bizlere iletmezmiydi? Yada tersini düşünelim, madem yalnız peygamberimizin anlayacağı muhkem ayetler vardı, niçin Rabbim apaçık göndermedi bizlere? Gerçi açık ve anlaşılır olduğunu zaten kur'an söylüyor, elbette bunun tersini ben düşünemem, çünkü bunu düşünmek Rahmanın adaletini küçümsemek olur. İşte benim üzüntüm bu ve bunun gibi düşünceye ve inancadır. Rahman onlarca, yüzlerce ayetin de sizleri kur’an dan hesaba çekeceğim, kur’ana sarılın diye ayetlerini tekrarlıyor, ama bizler hala peygamberimize başka yetki ve sorumluluklar yüklemeye çalşıyoruz. Bu durumda doğrumu yapıyoruz dersiniz? Ben kendi düşüncemi söylüyorum ve asla peygamberimiz Rabbin koymadığı bir hükmü koymayacağını onlarca kez kur’an dan tebliğ alıyorum. Eğer yanılıyorsunuz diyorsanız, buna da saygı duyarım, çünkü ben şuna inanıyorum, Rabbim apaçık sizleri kur’an dan hesaba çekeceğim diyorsa, onun vermediği hiçbir hükümden sorumlu tutmayacaktır bizleri hesap günü. Aslında Zühruf suresi 44. ayet bizler için anahtar bir bilgi olmalıdır. Allah hesaba çekeceği, sorumlu olduğumuz bir kitabı apaçık söylediği halde, bunun tersini yapıp, daha sonrada peygamberimizin ilave ettiğini söylediğiniz bilgilerden, hükümlerden hesap sorar mı? Bence bu sorunun cevabını herkes kendi nefsine versin. Kendisine vereceği cevap doğrultusunda dini, İslam ı yaşasın. Çünkü herkez kendisinden sorumludur, kendi yaptıklarından hesaba çekilecektir. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK | |
15 Aralık 2010, 18:33 | Mesaj No:9 |
(bir kadını aynı anda teyzesi veya halası ile beraber nikâhlamak yasağı…) Verdiğiniz ayette bu husus yok. Yine Yanlış anladınız sanırım . Sorulan soru şu idi. Evlendiği veya evleneceği kadının halası ve teyzesi ile aynı anda evlenebilmenin hükmü yok. Varsa siz gösteriN BİZE
__________________ EN BÜYÜK ALLAH BAŞKA BÜYÜK YOK. NE MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE | |
15 Aralık 2010, 18:40 | Mesaj No:10 |
Ben sizi yanlış anlamadım, elbette yazdığım ayette sizin verdiğiniz ayrıntı yok. Bende diyorum ki, madem Rabbim yasak koymamış, bunun dışında kimse koyamaz diyorum. Rabbim uygun görmeseydi onada örnek verirdi. Sütanne örneği hayatımızda ne kadar sıklıkla karşımıza çıkar? Ben bu yaşıma kadar denk gelmedim. İki kardeşi aynı anda alamazsın diyen rabbim, sizin söylediğinizi yasaklamış olsaydı onuda yazardı. Demekki milyonda bir ihtimali dahi yazan Rabbim, bahsettiğiniz konu yasak olsaydı onuda ayetinde söylerdi. Selametle. halukgta | |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Kul olalım.../medineweb | kocaklar | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | 3 | 06 Mart 2018 12:57 |
Yaptığımız İbadetlerden Neden Zevk Alamıyoruz | YaŞuHa | Muhtelif Konular | 1 | 11Haziran 2014 01:45 |
Çocuklarımızı büyütürken yaptığımız ‘Psikolojik Hatalar | EyMeN&TaLhA | Çocuk ve Aile Sağlığı | 0 | 11Haziran 2014 01:35 |
uyanık olalım | Esma_Nur | Serbest Kürsü | 0 | 08 Aralık 2009 18:49 |
Adalet temsilcileri olalım | Yitiksevda | Makale ve Köşe Yazıları | 4 | 26 Temmuz 2009 14:16 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|