|
Konu Kimliği: Konu Sahibi BİLAL HATTAB,Açılış Tarihi: 11 Mart 2011 (23:26), Konuya Son Cevap : 11 Mart 2011 (23:26). Konuya 0 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
11 Mart 2011, 23:26 | Mesaj No:1 |
Hadis Istılahları, Hadis Tedvini ve Talebu'l-Hadis İçin Yapılan Seyahatler Hadis Istılahları, Hadis Tedvini ve Talebu'l-Hadis İçin Yapılan Seyahatler HADİS VE SÜNNET Hadis ve Sünnet kelimeleri, lügat itibariyle farklı anlamlarda olsalar da, bilhassa sonraki muhaddislerce aynı anlamı ifade etmek için kullanılmışlardır.[1] Her ne kadar seleften intikal eden bazı rivayetlerde iki kelimenin çok farklı manalarda kullanılması ya da bazı cümlelerde sanki karşıt manalı iki kavramdan bahsedilir gibi yer alması, bu iki kelimenin selef için aynı şeyi ifade etmediği görüşüne kuvvet kazandırsa da; derinlemesine incelemeden bakıldığında, hadisle sünnetin aynı şey olduğunu söylemek mümkündür. Bu görüş, elbette usûl-i hadisçiler için kabul edilir bir görüştür. Fıkıh ya da kelam ilimlerindeyse, bu kavramları aynı kategoride değerlendirmek pek mümkün görünmemektedir. Hadisin, -bilhassa- lügat anlamıyla yakın anlama sahip bir diğer kavram da “haber”dir. Haber’le hadis, lügat itibariyle aynı anlama delalet etseler de, bilhassa muhaddis ulema, “haber”in “hadis”ten daha genel bir manayı ifade ettiğini; “her hadisin bir haber, fakat her haberin bir hadis olmadığını” beyan etmişlerdir.[2]Ancak; nihayetinde gelen rivayetler “ihbar” manasına geldikleri için, hadise haber, habere de hadis demekte bir sakınca yoktur.[3] Aralarında ufak farklar bulunmakla beraber, aynı manalarda kullanılan bir diğer ıstılah ise “eser”dir. Bu kavram üzerinde ayrıntılı olarak durmaya gerek duymuyoruz. Hadisler, isnada müteallik olarak çeşitlere ayrılırlar ki, birer cümleyle bunlar üzerinde de durmak faydalı olacaktır. Ravilerden oluşan isnad zinciri, sözü sahibine ulaştıran bir yoldur. İsnad, Rasulullah’a(sas) kadar ulaşıyorsa, böyle hadislere “merfû hadisler”; isnad sahabede son buluyor ve sözün Rasulullah’a(sas) ait olduğuna dair bir karine de bulunmuyorsa, böyle hadislere “mevkûf hadisler”; isnad sahabeye de ulaşmıyor, tabiîn halkasında son buluyorsa, böyle hadislere de “maktû hadisler” denir.[4] Bir de, bunlardan farklı olarak “kutsî hadis” kavramı vardır ki, bu kavram da, Rasulullah’ın(sas) Allah’tan(cc) yaptığı nakiller için kullanılır. Istılahta; “Rasulullah’ın(sas) Allah’a(cc) isnad ederek söylediği, Kur’an dışındaki sözleridir” şeklinde tarif edilir.[5] Şimdi de, “hadislerin yazılması(tedvini)” üzerinde duralım kısaca. Müsteşrikler, Kur’an üzerinde şüphe uyandıramayacaklarını anlayınca, hedeflerini ikinci aslî kaynak olan Sünnet’e çevirdiler. Her ne kadar Rafızîleri kullanarak Kur’an’ın tahrif ve tebdile uğradığı[6] görüşünü empoze etme çabaları olmuşsa da, bu çabalar kuşkuya meyyal Rafizîlerle sınırlı kalmış, diğer fırkaları etkilememiştir. Bunun için de hadis ve hadis İmamları üzerinde şüpheler uyandırma yönünde çabalar sarfetmişler ve birçokları üzerinde bu çabaların meyvelerini toplayabilmişlerdir. Rasulullah’ın(sas), hadisleri yazma konusundaki maslahat gereği olan –hususî- yasağını umuma yormuşlar, Rasulullah(sas) döneminde yazılmış hadis sahifelerini ya görmezden gelmiş, ya inkar etmişler ve hadislerin Rasulullah(sas) zamanında değil de, hicrî ikinci asrın başlarında yazıldığını –kendilerince- birçok delil ışığında ispat yoluna gitmişler ve taze dimağlar üzerinde ilk şüphe tohumunu bu şekilde ekmişlerdir. Bu konu üzerinde şüphe uyandırmayı başardıklarında, sıra hadis İmamlarına gelecekti tabi. Ve İmam Zuhrî başta olmak üzere birçok İmam hakkında iftiralar ve şüpheler yaymaya devam ettiler. Hadisin dirayet ilminin şahdamarı olan “senet” metodunun uygulanmaya başlamasındaki önder şahsiyet olan İmam Zuhrî hakkında, onun Emevîler lehine hadis uydurduğu yönündeki ithamlar, bu şüphe ve iftiraların başında geliyordu. Bu ithamlar, birer iftira olarak kalmaya mahkumdurlar şüphesiz. Biz, bu şüphelerin giderilmesini ilgili kaynaklara[7] bırakarak, hadis tahsili için yapılan seyahatler ve bunun tesirleri üzerinde de kısaca duralım. Geçmişten günümüze kadar Sünnet, İslam’a intisab eden bazı kendini bilmezlerin de, Müslüman olmayan başkalarının da farklı şekillerde hücumlarına maruz kalmıştır.[8] Hadislerin günümüze kadar “mahfuz” bir şekilde gelmesi hiç de kolay olmamıştır. Allah(cc), her asırda var ettiği muhaddisler aracılığıyla Rasulü’nün(sas) hadislerini de korumuş ve muhaddisler de, bu yolda çektikleri ezayı, cefayı ve zahmeti bir rahmet telakki ederek, bu zahmetli çalışmalardan asla yılmamışlardır. Kendilerine ulaşan “bir tane” hadisin dahi sıhhatini tesbit edebilmek adına, onu rivayet ettiği söylenen kişiyi bulmak için kilometrelerce mesafeleri deve sırtında ya da yalın ayak gitmişler ve o “bir Sünnet” için canlarını ortaya koyabilmişlerdir. Nitekim İmam Şafiî; “Şayet Rasulullah’dan(sas) sabit olan bildiğiniz bir hadis varsa bana söyleyin de hangi beldede olursa olsun gidip öğreneyim”[9] demiştir. Talebu’l-hadîs için yapılan seyahatler, Rasulullah(sas) döneminde bizzat Rasulullah’dan(sas) dinleme şeklinde başlamıştı. Rasulullah’ın(sas) vefatından sonra da, Rasulullah’ın(sas) varislerinden hadis dinlemek için bu seyahatler devam etmiş, bilhassa fitnelerin zuhuru ile başlayan hadis uydurma faaliyetleri neticesindeyse farklı bir şekilde varlığını sürdürmüştür. Mezkur farkı; yapılan seyahatlerin fitne dönemi öncesi genelde “sadece hadis dinlemek ve öğrenmek” olmasına karşın, fitne döneminden sonra “sahih hadislerin toplanıp, mevzuların ayıklanması” şeklinde tarif etmek yanlış olmayacaktır. Bu dönemde muhaddislerin, hadis ravisi olarak tanınan birçoklarının yanına defalarca gittiklerini, fakat rivayetlerini beğenmedikleri şahısların hadislerini –tüm emeklerini hiçe sayarak- terkettiklerine şahid oluyoruz. Nitekim Şu’be, Talha b. Musarrif’ten hadis dinlemek için ona elliden fazla defa gittiğini; ancak ondan dinlediği yüzlerce hadisten sadece bir tanesini rivayet etmeye elverişli bulabildiğini söylemiştir.[10] Seyahatler, aynı zamanda “mustalahu’l-hadis” ilminin de doğmasında etken rol oynamıştır. Allah(cc), bu sahada çalışmak üzere hadisçileri çıkarmış; hadisçiler ravileri tenkide tabi tutmuşlar ve onlardan kimin sika(güvenilir ve adil), kimin de zayıf, yalancı ve fasık olduğunu ortaya çıkarmışlar ve böylece hadisler içerisinde sahih olanları seçip, sahih olmayanlarını, illeti bulunanları göstermişlerdir. Tarihten istifade metodunu geliştirerek hangi ravilerin kimlerle görüştüklerini, kimlere yetişemediklerini ortaya koymuşlardır. [11] İşte bu seyahatler neticesindedir ki, sahih hadisler uydurma olanlarından ayrılmış ve korunabilmiştir.[12] Bu seyahatlerin aynı zamanda, dinî hükümlerin birleşmesi, farklı hadis metinlerinin bir kalıpta eritilmesi sonucu farklılığın ortadan kaldırılması, İslam beldeleri arasındaki bağın kuvvetlenmesi gibi faydaları da olmuştur. Çekilen bunca meşakkatte, katedilen onca kilometrede Allah’ın(cc) rızasını arayanlar olduğu gibi, bunu ticaret maksadıyla yapanlar da olabilmiştir. Öyle ki, Ebû Nuaym el-Fadl b. Dukeyn, sika ve hafız bir İmam olmasına rağmen, rivayet ettiği her hadis için belli bir para talep etmiştir.[13] Elbette bu gibiler için de –ne kadar âbid, zâhid, sika, hafız olsalar da- gerekli önlemlerin alınması ihmal edilmemiştir. Misalen; Ahmed b. Hanbel’e “hadis satan kimseden hadis yazılır mı?” diye sorulmuş, Ahmed b. Hanbel; “hayır, onun hiçbir değeri yoktur!” cevabını vermiştir.[14] Bu gibiler için, İbnu’l Cevzî; “bunlar hadis ilmiyle çok uğraşan ama niyetleri düzgün olmayan kimselerdir” ifadesini kullanır. İbnu’l-Cevzî, iblisin aldattığı hadisçilerden bahsederken; seyahetleri nadir rivayetlere, yüksek senetlere ulaşmak için yapan muhaddislerden de bahseder. Onların, bu seyahatleri “öğünmek” maksadıyla yaptıklarını ve bu şekilde iblisin aldattıkları zümresine dahil olduklarını açıklar.[15] Prof. Dr. Subhi es-Salih’in(rh.a) “Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları” adlı muhteşem eserinin birinci bölümünün ilk üç faslına dahil konuların değerlendirilmesinden ibaret olan çalışmamızı nihayete erdirmiş bulunuyoruz. Rabbimizden, kısa bakışlar şeklindeki bu çalışmamızı, sırf kendi rızası için yapılmış bir amel kılmasını niyaz ediyoruz. DİPNOTLAR 1- Bkz: Nasıruddin el-Albânî, el-Hadisu Huccetun bi Nefsihî fi’l-Akâidi ve’l-Ahkâm(Hadis Üzerine, Çev: Mehmet Kubat), Esra Yy, Konya 1992, s.30; Talat Koçyiğit, Hadis Usûlü, TDV Yy, Ankara 1998, s.2; Talat Koçyiğit, Hadis Tarihi, TDV Yy, Ankara 2007, s.10; Seyyid Muhammed el-Hasenî, Hadis Istılahatında Temel Kaideler(Çev: Aydın Aytar), Alper Yy, İstanbul 1997, s.21; Mustafa es-Sıbâî, es-Sunnetu’n-Nebeviyye ve Mekânetuhâ fi’t-Teşrî(İslam Hukukunda Sünnet, Çev: Edip Gönenç), EVS yy, İstanbul 1981, s.55; M. Ebû Zehv, Hadis ve Hadisçiler(Çev: Selman Başaran-M. Ali Sönmez), Ensar Yy, İstanbul 2007, s.31; Subhi es-Salih, Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları(Çev: M. Yaşar Kandemir), İFAV Yy, İstanbul 2009, s.3 2- Bkz: Subhi Salih, s.8; el-Albânî, s.30; Talat Koçyiğit, Hadis Usûlü, s.12; Talat Koçyiğit, Hadis Tarihi, s.10; Seyyid el-Hasenî, s.22 3- Bkz: Subhi Salih, s.8 4- Bkz: Subhi Salih, s.8; Seyyid el-Hasenî, s.32 vd; Talat Koçyiğit, Hadis Usûlü, s.161 vd 5- Subhi Salih, s.9 vd; M. Ebû Zehv, s.37; Seyyid el-Hasenî, s.23 6- Bilgi için bkz: Ebu’l-Hasen en-Nedvî, İki Zıt Tablo(Çev: İsmail Yaşa), Me’va Yy, Konya 2010; Muhammed b. Abdurrahman es-Seyf, el-Kur’an ve’t-Tahrif(Çev: Bekir Salihoğlu), İAE Yy, İstanbul 2007; Abdullah el-Mevsılî, Hattâ Lâ Nenhadi’a(Çev: Bekir Salihoğlu), İAE Yy, İstanbul 2007 7- Bkz: Mustafa es-Sıbâî, s.206 vd; M. Ebû Zehv, s.149 vd; Subhi Salih, s.11 vd; Talat Koçyiğit, Hadis Usûlü, s.279 vd; Talat Koçyiğit, Hadis Tarihi, s.26 vd 8- Celaleddin es-Suyutî, Miftâhu’l-Cenneh fi’l-İhticâc bi’s-Sunneh(Çev: Süleyman Koyuncu), Özgü Yy, İstanbul 2006, s.21(Abdulmuhsin b. Hamdu’l-Abbâd’ın takdiminde) 9- Ebû Nuaym el-Isbehânî, (Muhtasar) Hılyetu’l-Evliyâ ve Tabakâu’l-Asfiyâ(Çev: Zekeriya Yıldız-Hüseyin Yıldız), Ocak Yy, İstanbul 2010, s.326 10- Bkz: Yaşar Kandemir, Mevzû Hadisler(Menşei, Tanıma Yolları, Tenkidi), İFAV Yy, İstanbul 2002, s.132 11- Ebû İshak eş-Şâtıbî, el-Muvâfakât fî Usûli’ş-Şerî’a(Çev: Mehmed Erdoğan), İz Yy, İstanbul 2010, s.56 12- Yaşar Kandemir, Mevzû Hadisler, s.134 13- Subhi Salih, s.45 14- Subhi Salih, s.46-47 15- Ebu’l Ferec İbnu’l-Cevzî, Telbîs-i İblis(Çev: Savaş Kocabaş), Elif Yy, İstanbul 2005, s.151 Bilal Hattab Ankara / 2010 (Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi "Hadis Tarihi" Dersi Dönem Ödevidir) | |
Konu Sahibi BİLAL HATTAB 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Rasulullah ve Sahabe Dönemindeki Tefsir... | Makale ve Köşe Yazıları | YaŞuHa | 3 | 3939 | 13 Mart 2011 21:14 |
Hadis Istılahları, Hadis Tedvini ve... | Makale ve Köşe Yazıları | BİLAL HATTAB | 0 | 2579 | 11 Mart 2011 23:26 |
Tekfir Psikolojisi | Makale ve Köşe Yazıları | Zemahşeri | 5 | 2451 | 11 Mart 2011 23:18 |
Ve Nihayet Olan Oldu: İleri Demokrasi(!) "LÂ"yı... | Makale ve Köşe Yazıları | kamer34 | 5 | 1895 | 07 Mart 2011 22:00 |
Ne Oldu Bize ??? | Makale ve Köşe Yazıları | BİLAL HATTAB | 0 | 1538 | 26 Şubat 2011 21:16 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Allah Rızası İçin Hadis Uyduranlar/Medineweb | NUR | Hadis-i Şerif | 1 | 15 Kasım 2018 08:10 |
Hz. Ali Den 250 Hadis | HakikaT | Hadis-i Şerif | 4 | 12Haziran 2015 13:31 |
Ehl-i Hadis | MERVE DEMİR | İslami Kavramlar | 1 | 16 Mayıs 2009 12:56 |
Kur'an ve Hadis'ten.. | NUR | Genel Arapça | 0 | 30 Eylül 2008 15:53 |
Çok hoş bir Kudsi Hadis | CaferTayar | Hadis-i Şerif | 0 | 05Haziran 2008 10:52 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|