|
Konu Kimliği: Konu Sahibi NİLGÜN YAZAR,Açılış Tarihi: 25 Kasım 2011 (20:57), Konuya Son Cevap : 25 Kasım 2011 (20:57). Konuya 0 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
25 Kasım 2011, 20:57 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 8150 Üyelik T.:
15 Mayıs 2009 | Birinci kadının, ikinci kadına teşekkürü Birinci kadının, ikinci kadına teşekkürü İçi kıpır kıpırdı. Bahar gelmişti. Sadece mevsim değildi bahar. Her şey ve her yer bahardı. Çiçeklerin kokusu hiç bu kadar keskin, gökyüzündeki güneş hiç bu kadar parlak değildi. Sadece baharı değil, hayatın tüm renklerini de yeni yeni fark ediyordu. Bağlı olmak veya bağımlı olmak böyle bir şeydi işte. Etrafında başka bir dünyanın döndüğünü fark edememek. Bir an için kendini yedi uyuyanlar mağarasından inen ashabdan biri gibi hissetti. Tuhaf bir histi bu. Aslında epey zaman geçmişti yeni bir düzene geçeli fakat her uyandığında halen “Ben nerdeyim? Burası neresi?” sorularına cevap vererek güne başlamak günün ilk rutinlerinden biri olmuştu. Balkona çıkıp, denizden gelen iyot kokusunu derin derin içine çekti. Ne zaman gözleri ufuk çizgisine çivilense, derin düşüncelere dalması an meselesiydi: “Harika bir şeymiş özgürlük! Bunu bunca yıl sonra anlamak, bugüne kadarı için kayıpken, bundan sonrası için yeni bir kazanç. İnsan bir kez dünyaya geliyor. Onu da mutsuzluğa adamak ne kadar safça, ne kadar ahmakça. Ama olsun bugüne bakmalı. Geçmiş, geçmişte kaldı. “Üzgün adım marş, ileri!!” dönemi sona erdi artık. Şimdilerde sadece ama sadece “ Özgür adım marş, ileri!” demeliydi.” Bunları düşündükçe coşkusuna hakim olamıyor, yatağın üzerine çıkıp çocuklar gibi zıp zıp zıplayası geliyordu. Derken düşünmenin o ince zevkine bir dalış daha yaptı: “Elli yaşıma merdiven dayadım. Geç kaldığım mutluluklar için üzülüyorum aslında. Ne çok güzel şey varmış oysa yaşanası, ahenkli. Bütün bunlardan nasıl da mahrum bırakmışım kendimi. Ömrümün en güzel yıllarını istemediğim bir hayatı yaşayarak geçirdim. Bile bile lades değil de nedir bunun adı?. “Kaçırdıklarım için hayıflanmak bile zaman kaybı şu saatten sonra. Yaşananların hepsi yaşanması gereken şeylerdi. Üzülecek fazla bir şey yok aslında. İki tane pırıl pırıl evlat verdi bana bu evlilik. Çok da nankör olmamalıyım. Üstelik yanımdalar. Dünyanın en güzel şeyi onlar.” Dedi. İçini ferahlatacak şeyleri çabuk fark edebilme yeteneği, biten evliliğinin ardından daha bir gelişmişti nedense. Sosyal aktivitelerle, sporla, kitaplarıyla, dostlarıyla ve çocuklarıyla dopdolu ve anlamlı bir hayatın içindeydi nihayet. Kendi olabilmenin keyfini doya doya çıkarıyordu. Hayatın bir başka yüzüyle karşı karşıyaydı sanki. Alice Harikalar Diyarında hikayesinin esas kahramanı gibi hissediyordu kendini. “Hele de şu tiyatro işine bayıldım. Son günlerime damgasını vuran bu keyif için de ayrıca teşekkür etmeliyim ikinci kadınlara!” dedi kendi kendine. Ve devam etti: “Eskiler bizi, gelinlikle girdin, kefenle çıkarsın mantığıyla sürümüşler bir nevi. Çok uzun yıllar direndim bu kurala itiraz etmemeye. Bazı şeyleri es geçtim. Kolumu kırdılar yen içinde bıraktım. Kızılcık şerbeti ikram ettim sevdiklerime. Bir çok makul insanın sorun diye bakabileceği şeyleri, görmemezlikten geldim. Neden peki? Bunun cevabını halen ben bile kendime verebilmiş değilim. Belki sevgiydi, belki mahalleliydi, belki vazgeçmek istemediğim düzensiz düzenimdi. Belki de dünyamın altının üstüne gelmesinden korkuyordum. O zamanlar bilebilseydim bu huzuru, daha erken getirirdim dünyanın altını üstüne.” Yanan sigarasının dumanının havada yükselişini izlerken, buruk ve emanet bir gülümseme belirdi dudaklarının kenarında. Birilerine geçmişten söz ederken “Eski kocam” lafı halen eğreti duruyordu dilinde. Ama çok sevmişti bu eğreti otunu. Çabuk alışmıştı hatta. İyi bir eş, iyi bir anne daha iyi nasıl olunabilirdi ki. Ona bu güne kadar öğretilen her şeyi, en mükemmel haliyle eda etmişti işte. Ama olmayacaksa olmuyormuş demek. Bir türlü yaranamamıştı adamına. İyi bir kariyeri de vardı üstelik. Tüm bu huzursuzluklar için üstüne para bile ödediğini düşündü. Cesaret her şeydi ama. Hayatta öğrendiği en büyük güç ve gerçek buydu işte. O olmayınca, hiç bir şey olmuyordu. Hep akıllı bir kadın olmuştu. Fakat cesaretsiz akıl, yıllar boyu yavan ve sası bir yemek gibi durmuştu önünde. Kocasının hayatına giren ikinci kadınların bir çoğundan habersizdi. Sağdan soldan duyduklarına da pek itibar etmemişti. Belki işine gelmediğindendi bu hercai vurdumduymazlık. Kocasının en son vukuatını onun ağzından duymuştu. İlk birkaç gün, duyduklarının şokunu atlatmakla geçti. Sonra yavaş yavaş olanları idrak etmeye başladı. Bir mucidin gözlerindeki ışıltıyı nihayet bu sayede yakalamıştı. Bu ışık huzmesi, hayatının her anına katre katre yayılmaya başlamıştı. Yavaş yavaş kan gelmeye başlamıştı hayatına. Taptaze bir kan hem de. Her şeye yeniden başlamak. Yeni bir dönemeç, yeni bir çağ. Korkmuyordu. Hayır korkuyordu aslında. Her yerden aynı ses gelince ister istemez med-cezirler peşini bırakmıyordu. Bir erkeğin varlığı olmadan da hayata devam edebilmek bu kadar mı zordu? Aslında yıllardır süren huzursuzluklara katlanmasının ana sebebi çocuklarıydı. Biraz daha büyüsünler derdindeydi. Onu durduran tek şey, babasız bir aile düzenine çocuklarının kabul sürecini kolaylaştırmak için biraz daha beklemenin en makul olacağıydı. Bu yüzden, ömrünün en güzel yıllarını huzursuzluklarla boğuşarak, hak etmediği şeyleri sineye çekerek geçirmişti. Bugün ise geride onsuz tam üç yıl kalmıştı. Ne de çabuk geçmişti üç yıl. Eskiden ağır bir hastalık gibi geçen yıllar, şimdi azgın bir nehir gibi akıyordu. Arada sırada “Keşke daha evvel merhaba deseymişim yeni dünya düzenime. Ne çok gereksiz şeylere amenna demişim yıllarca” diye de hayıflanmadan edemiyordu. Türkiye de bu model kadın o kadar çoktu ki. Ona göre çevresindeki kadınların bir çoğu istemediği hayatların tam ortasındaydı. Çoğu çaresizlikten, bir çoğu da cesaretsizlikten. Arkasında güçlü bir ailesi olanlar biraz daha şanslılardı. Evlatlarının mutsuzluğuna dayanamayıp da her zaman, her şekilde yanlarında olacağının garantisini veren aileler de vardı. Bu yüzden kendini şanslı kullar arasında sayıyordu. “Keşke” diyordu içinden. Keşke tüm mutsuz kadınları, evliliğini bitirmek isteyip de çaresizliklerinden dolayı kıpırdayamayan bütün kadınları barındıracak kadar büyük ve donanımlı bir evim olsaydı. Böylece yeryüzünde hiçbir kadın mutsuz veya umutsuz kalmazdı.” “Mutsuzlukları sadece evliliklerine bağlı olanlar değil üstelik, sözlü veya fiziksel şiddet gören, tacize uğrayan bütün çaresiz kızlara ve kadınlara kucak açabilseydim keşke. O zaman dünya nasıl da yaşanası ve adil olurdu!” diye düşündü. Sonra evrensellikten bireyselliğe indirgedi düşüncelerini. Her şey çok güzeldi artık. Çocuklarının her ikisini de üniversitede okutuyordu. Hayatında marazdan eser kalmamıştı. “Uçkurunun peşinde bir adamdan olsa olsa iskele babası olur” deyip güldü kendi kendine. Rabbine defalarca teşekkür etti. Bu uçkur meselesi iyi bir bahane olmuştu aslında. Bu yüzden sonsuza dek müteşekkir kalacaktı ikinci kadınlara. İçinde sevgi, saygı, anlayış, şefkat öğeleri silinmiş bir cümleye dönmüştü zaten hayatları. Bu kadınlar ona sadece “Vira bismillah” deme cesaretini vermişlerdi. Sonra da dönüp kendini kutladı. Zulme “dur” diyebildiği için. Mutsuzluklarına son verebildiği için. Yeni başlangıçlara sancak tutabildiği için. “Merhaba Hayat” diyebildiği için.. |
Konu Sahibi NİLGÜN YAZAR 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Baba(sız)lar günü | Makale ve Köşe Yazıları | NİLGÜN YAZAR | 0 | 1828 | 25 Kasım 2011 21:06 |
Insan insanın zehrini alır | Makale ve Köşe Yazıları | NİLGÜN YAZAR | 0 | 1769 | 25 Kasım 2011 21:04 |
Birinci kadının, ikinci kadına teşekkürü | Makale ve Köşe Yazıları | NİLGÜN YAZAR | 0 | 1481 | 25 Kasım 2011 20:57 |
Yoruldum | Makale ve Köşe Yazıları | NİLGÜN YAZAR | 0 | 1513 | 25 Kasım 2011 20:56 |
Eller ve izler | Makale ve Köşe Yazıları | su damlası | 1 | 1861 | 25 Kasım 2011 20:52 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Birinci Dünya Savaşı sonunda İmzalanan Antlaşmalar | mehmet akif2 | Tarih | 9 | 16 Eylül 2022 16:20 |
Araplar bu ezana doyamadı Muhsin Kara birinci oldu | Kara Kartal | Ezan-Kamet-Camii | 2 | 21 Nisan 2022 21:39 |
Bir Namaz Kahramanı: Mehmed Emin Birinci | EyMeN&TaLhA | Risale_i Nur (Said Nursi) | 2 | 23 Mart 2015 22:02 |
Kuran yarışmalarında birinci olabilmek için çalışmak gösterişe riyaya girer mi? | MERVE DEMİR | Hafızlık | 0 | 27 Şubat 2009 11:45 |
***Birinci Muradın Duası...** | karlofca61 | Dua Bölümü | 0 | 04 Mart 2008 18:00 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|