|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Nesli_Nur,Açılış Tarihi: 31 Aralık 2012 (20:23), Konuya Son Cevap : 31 Aralık 2012 (20:23). Konuya 0 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
31 Aralık 2012, 20:23 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 20510 Üyelik T.:
01 Ekim 2012 | 24 saat müslüman mıyız?? 24 saat müslüman mıyız?? 24 saat müslüman mıyız?? Klaus 24 saat İslam’ı yaşamak istiyordu “Yirmi dört saat müslüman olmak” deyimini, ben 25 yıl önce, ilk defa bir Alman müslümandan Berlin’de duymuştum. Üniversite talebesi olan Klaus isimli bu kardeşimiz, henüz çok yeni bir müslümandı. Ama heyecanı müthişti. Devam ettiği camideki müslümanlardan bir talepte bulunmuş: “Ben artık yirmi dört saat müslüman olmak istiyorum, bana yol gösterin, bunu nasıl başarabilirim?” diye sormuştu. Cemaat önce şaşırmış, sonra da bu sözle ne demek istediğini sormuşlar. Şöyle cevap vermiş: “Ben mükemmeliyetçi bir insanım. Eğer bir konuya tam inanırsam, onu bütün detaylarıyla bilmek ve gereklerini de yerine getirmek isterim. İslam’a büyük bir aşkla inandım. Anladığım kadarıyla İslam, hayatın bütün safhalarına çok güzel ve faydalı kurallar getirmiş. Ben de bunları hemen öğrenmek ve derhal o şekilde yaşamak isterim. Yani, artık hayatımı, zamanımı, sahip olduğum 24 saatimi, kendi keyfime ya da modacıların seçimine göre değil, dinimin emirlerine göre düzenlemek istiyorum.” “İşte, bu yüzden siz bana, bir müslüman, 24 saati nasıl yaşar, nasıl değerlendirmelidir, örnek olup göstereceksiniz. Ben de size bakarak, bunları öğreneceğim ve inşaallah hayatıma geçirip her vakit, her an İslam neyi gerektiriyor, müslüman olmam neyi gerektiriyorsa o şekilde yaşayacağım, gereklerini yerine getireceğim, İslam’ı, 24 saatime hâkim kılacağım. Yoksa günün bir saatinde imanlı, diğer saatinde imansız gibi yaşamak samimiyetsizliğini, şahsiyetsizliğini taşıyamam, hazmedemem! Bu bana yaraşmaz. Böyle bir şey, sahtekârlıktır, ikiyüzlülüktür.” “Kitap verelim oku öğren, uygula” demişler, kabul etmemiş. “Benim acelem var, çünkü aşkım, heyecanım var. Bu sebeple hemen şimdi bir terapiye muhtacım. Bir yerlerden başlamalıyım İslam’ı yaşamaya… Derhal adım atmalıyım 24 saat Müslüman olmaya…” Cami cemaati, bu hususta benden yardım istedi. Bu münasebetle, Klaus’la tanıştırıldım. Klaus sürekli, “Terapi, terapi!” diyordu. “Nasıl bir terapi?” soruma ise şu karşılığı verdi: “Sizden istediğim şudur: İslam’ı kitaplardan öğrenmek zaman alıyor. Benim ise bu hususta hiç sabrım yok! Çünkü İslam’a âşık oldum. Acil terapiye ihtiyacım var. Bu terapiye bir müslümanın evinde girmek istiyorum. Bir müslümanın evinde misafir olmak ve orada ‘Müslüman 24 saat nasıl yaşar?’ bizzat görmek ve ben de aynısını hemen yaşamak istiyorum. Gerekçesini, hikmetini, manasını daha sonra okuyup öğrenirim. Gerekiyorsa kalacağım odanın kirasını veririm. Bir ay, hatta mümkün değilse bir hafta yeter. İslam’ın 24 saat yaşandığı bir yuvada olayım. Bana bunu sağlamınızı rica ediyorum.” Bu istek, tabii ki kolay görünen, çok zor bir istekti. Oradaki dostlarıma şöyle bir baktım. Hangisiyle göz göze gelsem, hemen başını eğiyor, gözünü gözümden kaçırıyordu. Aslında, benim de yüzüm yerdeydi. Hangimizin evinde 24 saat gördüğü her şeyin, İslam’a uygun olduğunu söyleyecektik ki? İslam, hayatın her anını kuşatır Şakalaşacak kadar samimi olduğum bir ağabeye dedim ki: “Bildiğim kadarıyla sizin ev müsait. Bu delikanlıya bir oda tahsis edin de bir hafta sizin misafiriniz olsun.” Adamcağız, heyecanla reddetti teklifimi: “Hocam, bizim delikanlıları biliyorsun, bir haftada bu genci dinden soğuturlar, Allah korusun!” Bu acı gerçek, oradaki herkes için geçerliydi. Hepsi de, “Bir ay, iki ay oda feda olsun ama terapi nasıl olacak? Müslümanlığımızı 24 saat nasıl gösterebileceğiz?” diyorlardı. Haklıydılar. Zaten o güne kadar da hiç biri “24 saat müslüman olmak” diye bir şeyi ne duymuş, ne de düşünmüştü. Bu sebeple, “Uykuda da mı müslüman olunur? Yemek yemenin de mi müslümancası var? Helâya gitmenin de dinle ilgisi var mı?” gibi sorular soruyorlardı. Alman delikanlı da aramızda geçen konuşmanın bitmesini merakla bekliyordu. İyi ki de anlamıyordu! Sonunda bu delikanlıyı, hiç birimiz, “Burada, 24 saat müslümanlık yaşanır” garantisi vererek evimize alamadık. Bir öğrenci evine gönderdik, oradaki gençlere “Aman dikkat! Bir hafta sıkın kendinizi, açık vermeyin, ibadetlerinizi aksatmayın ve ahlakınızı tavizsiz yaşayın, yüzümüzü kara çıkarmayın” diye tembihlerde bulunduk. O günden sonra, tabii ki öncelikle kendi adıma uykularım kaçtı. Sahi biz, 24 saatin kaç saatini gerçekten müslümanca yaşıyorduk? Oysaki biz, günün her anında, her hareketinde duygumuzla, düşüncemizle, davranışımızla müslüman olmalıydık. Ancak bunu başaramadığımızı da biliyorduk. Ama bildiğimiz bir başka gerçek de İslam bir hayat tarzıdır; yaşama biçimidir. İçimizi, dışımızı rengine boyar, başka renge ihtiyaç duymaz. Günün her anı için bir teklifi vardır; yerken, içerken, gülerken, konuşurken, uyurken, uyanırken, tuvalete girerken, çalışırken, kazanırken, kaybederken, evlenirken, savaşırken, hastayken, öğrenirken ve ölürken… İslam’ın daima söyleyecek sözü, gösterecek yolu vardır. Yani İslam, tamamıyla hayatın içindedir. Diriltici nefesiyle hayatın hayatıdır. Hatta hayattan ibarettir; ebediyete kadar solmaz, eskimez, pörsümez, değerden düşmez, modası bitmez, yerine başka şey gelmez, gelemez. Bu bakımdan İslam’ı, gündelik hayatın içinden çekip alamazsınız. Bunu yapmaya kalkarsanız, geriye yaşanmaya değer bir hayat da bırakmamış olursunuz. Hem hayata hem de İslam’a kıymış olursunuz. Müslüman bütün ömrünü bir gün bilir. O günün sabahı, doğum Ezanıyla başlar; akşamı, cenaze namazıyla biter. Bu süredeki her şey ibadettir. Şahsi, içtimai, bedeni, ruhi olan her ne varsa hepsi Allah’a kulluk anlamına gelir. Böylece, müslümanın alıp verdiği her nefes, kulluk kulvarında bir adımdır. Bu şekilde, Yüceler Yücesi Yaratıcı ile sımsıkı ve sıcacık kurulan İlahi iletişim, insanı insan eder, istikametini bozdurmaz. İletişim arızası olur, bağlantı koparsa hemen pişmanlık gelir, tevbe ruhu onarır. Bu düzeyi yakalamış ideal müslüman Allah’ı hatırlamaktan utanır; çünkü her hatırlamanın bir unutuştan sonra geldiğini bilir. Müslümanın gecesi de aydınlıktır; erken başlar, erken biter. Müslüman saati fıtrata uygun işler. Vücuda en uygun zamanda dinlenir; bedenin faaliyete hazır saatlerinde de uyanık bulunur. Teheccüd gecenin nurudur; Kur’an da huzuru… Gün, beş ana parçadan oluşur Dolayısıyla Müslüman, “Gece yatmaz, gündüz kalkmaz” olamaz; öğleyin yarım saatlik kaylule ile geceden iki saati kurtarır. Gece dinlenirken de Din’lenir müslüman… Müslüman’ın gününde din dışı hiçbir şey yoktur. Çünkü her güzellik, dindendir. Müslüman saatine Yahya Kemal şöyle değinir: “Hangi Frenk, gecesinin sabahında, müslüman namazına kalkılabilir ki?” Müslüman’ın gecesi de aydınlıktır. Teheccüdle başlar güne. Tamamıyla kendine özel ve ayrı bir zaman dilimi olarak, geceyi canlandırır, karanlıktan kurtarır. “Namaz uykudan hayırlıdır” hakikati, daha o saatte gerçekleşmeye başlar. Uyanan, uyanamayan eşine, çocuğuna merhamet eder, onları da uyandırır. O saatte gönüllerin bir olması, bir başka güzeldir. Böylece gece, gafletin elinden kurtarılmış bir zaman dilimi olarak nurlanır. Gün beş parçaya ayrılır, her parçanın hakkı dolu dolu, doya doya verilir. Ezan, müslümanı sürekli uyarır. Tevhid’in hakikatini beş vakit haykırır, tekrarlar ve gönüllerde sabitler. Bu sebeple müslüman, evini mümkün mertebe Ezan duyulacak bir yerden edinir. Zira bilir ki ezansız semtlerin çocukları, büyük bir eğitim nasibinden mahrum kalmışlardır. Yani caminin, minarenin görülmesi, hele de Ezanın işitilmesi, masum hafızalara nakşolmuş bir kendiliğinden eğitimdir. Mahallenin merkezindeki camii, mekânın kalbidir; evi, çarşıyı, pazarı, caddeyi, sokağı, parkı bahçeyi, temsil ettiği hakikate çağırır, ortamı müslümanlaştırır. Zamanın ruhu, iman odaklıdır; bu yüzden, hiçbir sapma, o ortamda barınamaz. Dolayısıyla, İslam’ın hâkim olduğu bir âlemde, yirmi dört saat müslüman olmak tek yoldur. Balık için su ne ise müslüman için de bu atmosfer aynen odur. Müslüman olmayanlar da bu huzur ve güven ortamından yararlanır, mutlu olur. VEHBİ VAKKASOĞLU
__________________ Derdi dünya olanin dünya kadar derdi olur... |
Konu Sahibi Nesli_Nur 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
inşikak süresini tanıyalım.. | Sorularla Sureleri Tanıyalım | bilinmez | 7 | 2910 | 26Haziran 2015 15:55 |
muttaffifin suresini tanıyalım.. | Sorularla Sureleri Tanıyalım | bilinmez | 10 | 6067 | 24Haziran 2015 15:17 |
Kıyamet Suresini Sorularla Tanıyalım | Sorularla Sureleri Tanıyalım | bilinmez | 11 | 7185 | 28 Nisan 2015 17:18 |
Tahrim Süresini Tanıyalım | Sorularla Sureleri Tanıyalım | bilinmez | 11 | 6431 | 03 Mart 2015 07:46 |
Casiye Süresini Tanıyalım | Sorularla Sureleri Tanıyalım | bilinmez | 9 | 3300 | 28 Ekim 2014 07:36 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Biz insan mıyız? .../medineweb | enderhafızım | Serbest Kürsü | 1 | 29 Aralık 2018 19:43 |
Farkında mıyız? Ölüyoruz!.. | Medineweb | Makale ve Köşe Yazıları | 4 | 14 Aralık 2012 10:46 |
Acaba bizler İmanlı birer Müslüman’mıyız!/ Mevlüt Hönül | MERVE DEMİR | Makale ve Köşe Yazıları | 25 | 20 Şubat 2012 10:50 |
Onlardan Mıyız??? | YaŞuHa | Kur'ân-ı Kerim Genel | 1 | 25 Ağustos 2011 22:23 |
KİLİT MİYİZ ANAHTAR MI ? | AŞK'ÜL İSLAM | Makale ve Köşe Yazıları | 4 | 28 Aralık 2009 15:54 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|