|
Konu Kimliği: Konu Sahibi enderhafızım,Açılış Tarihi: 26 Mart 2013 (10:45), Konuya Son Cevap : 26 Mart 2013 (10:45). Konuya 0 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme: |
26 Mart 2013, 10:45 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 5879 Üyelik T.:
28 Aralık 2008 | İşi Vaktinden Çok Olanlar... İşi Vaktinden Çok Olanlar... İşi Vaktinden Çok Olanlar Yazar: Mehmed Zahid AYDAR Kırık bir kum saati düşünün... Üstten akan kum tanecikleri, saatin alttaki bölmesine değil de, dışarı dökülüyor. Bu akış başladıktan sonra bir daha durmayacak ve geçen her bir anın telafisi asla mümkün olmayacak. Bu gerçeği bizlere hatırlatmak amacıyla kaleme aldığı Vakit Disiplini adlı eserinde Dr. Özcan Hıdır şu tesbitlerde bulunur: Hayatın sırrını anlayan insan, bu nimetlerin, bir gün gelip hesabı verilecek ‘emanetler’ zümresinden olduğunun şuuruyla yaşar. Sahip olduğu maddi ve manevi nimetleri kullanırken tamamen serbest bırakılmadığını bilir. Bu nimetleri rızâ-yı bârîye muvafık bir şekilde kullanmak mecburiyetinde olduğunun farkındadır. Nitekim Cenab-ı Hakk bu gerçeği şu şekilde açıklıyor:“Nihayet o gün (dünyada faydalandığınız) nimetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz.” (Tekâsür Sûresi:102/8) İnsanoğluna bahşolunmuş en önemli nimetler arasında yer alan zaman nimeti, Kur’an’da bildirildiği üzere, ‘geçici’ (Nâziât Sûresi:79/46), ‘ertelenmesi ve bir daha geri döndürülmesi mümkün olmayan’ (Münafîkûn Sûresi: 63/11) ve boşa geçirildiğinde uhrevi sorumluluğu büyük olan bir nimettir. Zira insanın en büyük sermayesi olan vaktin, boşa geçirilmesi halinde, hiç bir sermayeyle telafisi mümkün değildir. Kur’an-ı Kerim’de zamanla alakalı olarak, öncelikle, insanın ömrünün her anından hesaba çekileceği, verilen hayat sermayesini hangi yolda, nasıl harcadığının sorulacağı açık ifadelerle beyân edilir: ‘İnsan kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır!’ (Kıyâme Sûresi:75/36) Yine Kur’an, insanın hayatı boyunca işlediği her şeyin, gözcü melekler tarafından kaydedildiğini şu ayetleriyle bize bildirmiştir:’Hem şüphesiz üzerinizde, elbette (amellerinizi) muhâfaza edici (melek)ler vardır. Kirâmen kâtibîn (şerefli yazıcılar)! Her ne yaparsanız bilirler!’ (İnfitâr Sûresi:82/10-12) Ayrıca Allah Teâlâ, ‘hayır olsun şer olsun, yapılan işlerin zerre miktarının dahi muhasebe dışı bırakılmayacağını’ (Zilzâl Sûresi: 99/6-8) belirtir. İnsan için bu ‘hesap gününün ona; oğlunu, ailesini, kardeşini ve sülalesini unutturacak’ (Meâric Sûresi: 70/11-14), ‘çocukları bir anda ak saçlı ihtiyarlara döndürecek’ kadar çetin ve dehşetli geçeceğini (Müzzemmil Sûresi: 73/13) bildirir. Bütün bu ayetler, bir taraftan, dünyada insanoğluna bahşedilmiş en önemli sermaye olan vaktin uhrevi mesuliyetinin büyük olduğunu haber verirken, diğer taraftan da bizlere, bu sorumluluğun altından kalkabilecek bir yaşam tarzı geliştirmemizi öğütler. Çoğu zaman insanoğlunun Allah’ı hatırlayacak, hatta ailelerine ayıracak küçük zamanları dahi kalmıyor. İnsanların bir arada oturup Allah-ü Teâlâ’yı anmaya, hayır kelâm etmeye, en ufak fırsat ve ortamları olmuyor. Bu itibarladır ki, Peygamberimiz (sav): “Kişinin kendisini ilgilendirmeyen (faydasız) şeyleri terk etmesi, Müslümanlığının güzel olmasındandır.” (Tirmizî: Zühd, 11) buyurmuştur. Ayrıca Cenab-ı Hak, kurtuluşa eren müminlerin bir vasfının da, vakitlerini boş işlerle tüketmemek olduğunu bildirerek şöyle buyurmaktadır: “Onlar, boş ve faydasız şeylerden yüz çevirirler.” (Mü’minûn Sûresi: 23/3) Bir diğer ayet-i kerimede ise Allahu Zü’l-Celâl, “...Boş söz ve işlere rastladıklarında, vakarla oradan geçip giderler” (Furkan Sûresi: 25/72) buyurur. Peygamber Efendimiz (sav), her alanda olduğu gibi, zamanın ehemmiyeti ve zaman tanzimi konusunda da bizler için en güzel örnektir. O’nun sîretinde ve hadislerinde, dinimizce zamana verilen ehemmiyet çok daha sarih olarak öne çıkar. O (sav) müminleri uyarı sadedinde, insanların en çok gaflet gösterdiği iki önemli nimetten bahseder:“İki nimet vardır ki, insanların çoğu bu nimetleri kullanmakta aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit.”(Buhari: Rikak, 1) Efendimiz (sav) vakti, ebedi hayat sermayesi olacak ‘hayırlı amellerin’ vesilesi olarak vasfeder. O (sav) boşa harcanan vaktin en büyük pişmanlık sebeplerinden olacağını haber vererek şöyle buyurur:”Cennet halkı, başka bir şeye değil, sadece dünyada Allah’ı zikretmeksizin geçirdikleri anlara, hasret ve pişmanlık duyacaktır.” (Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, c. X, s. 73-74) Yine, zamanın kıymetini anlayıp, onu kalbi bir teyakkuzla değerlendirmenin gereğini şu sözleriyle dile getirir Peygamber Efendimiz (sav): “Beş şey gelmeden önce, beş şeyin kıymetini bil: İhtiyarlığından önce gençliğinin, hastalanmadan önce sıhhatinin, fakirliğinden önce zenginliğinin, meşgul zamanlarından önce boş vakitlerinin ve ölümden önce hayatının.” (Buhârî: Rikak, 3; Tirmizî: Zühd, 25) Başka bir hadisinde ise Fahr-i Kâinat Efendimiz (sav), “Kıyamet gününde beş şeyden sorgulanmadıkça, kulun ayakları yerinden kımıldamaz” buyurmuş ve bu beş şeyi şöyle sıralamıştır: “Ömrünü ne ile geçirdiğinden, gençliğini nerede ve ne ile geçirdiğinden, malını nereden kazandığı ve nereye harcadığından ve ilmini nasıl kullandığından.” (Tirmizi, Kıyfıme, 1) Peygamberimiz (sav)’in vaktini kullanırken, günlük meşgalelerini belli bir tertip ve nizam içerisinde gerçekleştirdiğini ve ashabını da buna teşvik ettiğini görüyoruz. Kendisine Ebû Zer el-Gıfârî (r.a.)’in; ‘Ey Allah’ın Rasûlü! Hz. İbrahim’e indirilen Suhuf’ta neler vardı?’ şeklindeki sorusuna, Rasul-i Ekrem Efendimiz (sav) ‘in verdiği cevap önceki peygamberlere verilen kitaplarda da, vakti iyi değerlendirme konusunda uyarı ve tavsiyelerin bulunduğunu gösterir. Ayrıca böyle bir yanıt, müminler için bir özendirme ve teşvik niteliği de taşır. “...Akıllı kişi vaktini üç kısma ayırır. Bir kısmında Rabbine ibadet ve tâatta bulunur. Bir bölümünde yaptığı işlerin muhasebesini yapar. Bir kısmında ise helal yoldan rızkını temin eder...” (Suyûtî, Dürru’l-Mensûr, c. VI, s.341) Bizim için seçkin bir örnek nesil olan sahâbe-i kiram, vakit kullanımı ve zamanı faydalı değerlendirme konusunda da ayrı bir yere sahiptir. Onların, kendilerini öylece zamanın bulanık akışına bırakmaksızın, yaşamlarını zamanın yaratıcısı ‘Hak Teâlâ’nın rızasına erme’ gayesiyle geçirdiklerini görüyoruz. Fahr-i Kâinat (sav)’in rahle-i tedrisinde yetişen, Ashab-ı Kiram içerisindeki dört Abdullah’tan (abâdile) biri olan Hz. Ömer’in oğlu Abdullah b. Ömer (r.a.) bir müminin taşıdığı sorumluk duygusunun, kurtarıcı pırıltılarını şöyle dile getirir: ‘Akşama eriştin mi, sabahı bekleme (yapacağını yap ve o anı değerlendir). Sabaha da eriştin mi de, akşamı bekleme (o an yapacağını yap). Sıhhatli olduğun zaman hastalığın için, sağ iken ölümün için hazırlık yap’. (Buhârî, Rikâk, 3) Sahabe sonrası neslin (tâbiûn) büyüklerinden Hasan-ı Basrî hazretleri, ‘Ey Âdemoğlu! Muhakkak senin dünyada sayılı günlerin var; bir günün geçtiğinde bu günlerin birazı geçip gitmiş demektir’ der ve sonra sözlerine şöyle devam eder: ‘Ben öyle insanları tanıdım ki, vakitlerini değerlendirme konusunda, sizin şimdi dirhem ve dinarlarınızı korumadaki hırsınızdan daha hırslıydılar.’ İmam-ı Şafii (rahmetullahi aleyh) de, vakit tanziminin ehemmiyetinden söz ederken, mutasavvıfların bu husustaki titizliklerinden bahisle şöyle der: Sûfilerle arkadaşlık ettim ve onlardan; ‘Vakit kılıçtır; sen onu kesmezsen o seni keser’ düsturu ile ‘nefsini Hakk’ a yöneltirsen ne âlâ; yoksa o seni batıla yöneltir’ düsturu olmak üzere, iki önemli prensip edindim.” (1) Zor günler geçiriyoruz. Vahyin bereketine her zamankinden çok daha fazla muhtacız. Günlük hayatın koşturmacası içerisinde ne kendimize, ne de ailelerimize yeterince vakit ayıramıyoruz. Ümmetin büyükleri her konuda olduğu gibi bu konuda da bizler için birer rehber niteliğinde. Allahû Teâlâ(cc)’nın ömrümüzü bereketlendirmesi temennisiyle ‘Nureddin Yıldız’ın ‘İşi Vaktinden Çok Olanlar’ kitabını tanıtmaya gayret edeceğiz. Fakat daha önce bu kitabı tanıtmamıza sebep olan bir başka hususu izah etmeye gayret edelim. “Allahû Teâlâ(cc)’nın insanları davranış örnekleri ile eğitimi, onun genel eğitim metodlarından biridir. Çünkü Kur’ân-ı Kerim’de, insanlara çeşitli davranış şekillerini zaman zaman örnek olarak vermekte, insanların onları taklit etmesini istemektedir. Böylece bilgiyi nazarî olmaktan çıkarmakta, pratiğe çok yaklaştırmaktadır. Bu yöntemle öğrenme olayının gerçekleşebileceğini Kur’ân bize, Rasûlullah(s.a.v.)’ın davranışlarından İslâm’ı öğrenebileceğimizi, onun hayatının bize örnek olduğunu belirtmek suretiyle anlatır: ”And olsun ki sizin için, Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı uman ve Allah’ı çok zikreden kimseler için Allah’ın Resûlünde güzel bir örnek vardır.” (Ahzâb Sûresi: 33/21) Âyette belirtildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) bize İslâm’ı sadece teorik olarak öğretmemiş, aynı zamanda hayatın bütün safhalarında, ne şekilde tatbikata konacağını bizzat kendi davranışları ile göstermiştir. Böylece örnek hareketlerle Müslümanlara ders vermiştir.” (2) “Çocuk eğitimi hususunda da davranış örnekleri göstermenin önemli bir yeri vardır. Çünkü çocukta öğrenmenin ilk şekli, ilk yolu çevresinde gördüğü davranışları taklittir. Öğrenmeye ilk adımını bu mekanizma ile atar. Bundan dolayı çocuğun çevresinde bol miktarda iyi davranış örnekleri meydana getirmeye dikkat edilmelidir. Çocuk, taklid edeceği hareketleri ilk defa yakın çevresinden, kendi üzerinde etkisi olan kişilerden seçecektir. Şüphesiz bu kişiler de ilk planda ana ve babadır. İşte çok bilinen bu özelliği kullanmak suretiyle çocuk eğitiminde büyük mesafeler kat edilebilir. Özdeşleşme (aynîleşme: bireyin/gencin taklit ettiği modele, kişiliğini benzetme süreci) ile sonuçlanan davranışlar, başlangıçta şuurlu ve iradeli değildir. Zamanla neyin ne olduğu ve neden dolayı yapıldığı idrak edilince bu hareket, şuurlu bir karakter kazanır. Önceleri düşünceye dönüşmeden, direkt olarak taklid edilen hareketler, taklid çoğaldıkça çocuğun iç dünyasında şekillenir. Böylece çocuk dış taklidden iç taklide geçmiş olur.” (3) “10 yaşında bir genç iken Hz. Muhammed(sav)’in eğitim ve hizmetine arz edilen Enes b. Malik onun bu konudaki tutumunu şu cümlelerle ifade eder: ‘Hz. Peygamber(sav)’ e yedi yahut dokuz sene hizmet ettim. Resûlullah(sav) benim yaptığım bir şey için ‘Bunu niçin yaptın?’, yapmadığım bir şey için de ‘Niçin yapmadın?’ demedi.’ Enes b. Malik’in bu sözlerinden anlıyoruz ki, Hz. Muhammed(sav), ergenlik döneminde terbiyesine verilen bu genci nasihat ve sözlü eğitimden çok, örnek davranışlarıyla etkileyerek, onun dinî ve din dışı konuları kendi kendine düşünme, karar verme ve anlama kabiliyetlerini geliştirmesine yardımcı olan özdeşleşme yoluyla öğrenmesine imkân sağlamıştır. Hz. Muhammed(sav)’in Enes’e bu şekilde davranması onun her tür davranışlarına göz yumduğu anlamına gelmemektedir. Bu sözleriyle Enes b. Malik, Hz. Muhammed(sav)’in şefkat ve merhametle kendisine en iyi örnek teşkil ettiğini vurgulamak istemiştir.” (4) “Okul öncesi dönemde çocuk için en önemli özdeşleşme modelleri anne ve babadır. Çocuğun okula başlamasıyla birlikte anne-babasıyla özdeşleşmesinde çözülme görülmeye başlar. Çünkü çocuğun artan yaşı ile birlikte sosyal hareket kabiliyetleri gelişmektedir. Artık o, aile dışı modelleri daha fazla görmekte ve onlarla ilişki kurmaktadır. Bu modellerin artan bir şekilde etkisinde kaldığı için de onları kendine örnek almaya başlamaktadır.” (5) “Ergenlik çağında gencin yaşının ilerlemesiyle artan bilgi kaynakları yeni ve farklı gerçeklik yorumlarını da arttırmaktadır. Gencin aile dışındaki modelleri gözleme ve onlardan etkilenme sonucu bu modellerle özdeşleşmesinde artış görülmektedir. Kişiliğini gerçekleştirme çabası içinde olan ergenler, bu hızlı geçiş döneminde yakın çevrelerinde arkadaşlarını, öğretmenlerini, tarihi şahsiyetleri veya uzak çevrelerinde güçlü ve başarılı gördükleri kimseleri örnek alırlar.” (6) “Çocuk ve gençlerin kendi kendilerini eğitmede bu kimselerin hayat hikâyelerinin öğrenilmesi olumlu yönde etkili olmaktadır. Bu kahramanların hareketleri, davranış şekilleri çocuk ve gençlerin günlük hayatlarında da model olarak benimsenmektedir. İnsanların bu psikolojik özellikleri sebebiyle Kur’an’da ve hadislerde insanların hayat hikâyelerini anlatan olaylara sıkça yer verilmektedir. Gençler bu kıssa kahramanlarıyla da geçici olarak özdeşleşmekte, hayatta gerçekleştiremedikleri emellerinin bir kısmını, ya da tamamını bu şekilde gerçekleştirme fırsatı bulmaktadırlar. Bazan da bu kimselerin davranış ve hareketlerini model alarak gerçek hayatta uygulamaktadırlar.” (7) 3-4 yaşlarında anne-babalarını namaz kılarken büyük bir zevkle taklid eden yavrularımız orta öğretim çağından itibaren adeta yuvadan uçmakta; anne-babaların iltifat ve beğenileri yerini, arkadaş çevresinin beğeni ve övgülerine bırakmaktadır. Yapılması gereken öncelikle Bu doğal sürecin farkında olmak, sonra onlara uygun arkadaş çevreleri ayarlamaktır. Bu sebeple; hangi okula devam ettiği, okul ve sokaktaki arkadaş çevrelerinin kimlerden oluştuğu çok önemlidir. Bir başka ifadeyle çocuklarımız kendilerine yeni rol modeller aramaktadırlar. Bu modellerin yakın çevresindekilerden oluşturulması önceliğimiz olmakla birlikte çocuklarımız, gençlerimiz ve bizlerin her birimizi yanıltmayacak örnekliklere ihtiyacının olduğu da ortadadır. Sosyal Doku Derneği Genel Başkan Yardımcısı Av. Hüseyin Tepe kitabın yayınlanma amacını şu şekilde açıklıyor:“Unutulmuş, unutulmasa bile daha iyi takdir edilmesi gereken seçkin insanları tekrar hatırlayalım/hatırlatalım istedik. Onlardan ve izlerinden etkilenmeyi, yaşadığımız zamanı bereketlendirecek işler için bize örnek olmalarını temenni ettik. Bu sebeple Nureddin YILDIZ hocamızın, ders ve seminer çalışmalarında hayatlarını anlattığı ‘kudve’ şahsiyetleri bir araya getirerek hazırladığımız bu kitapta, konuların işleniş zamanına göre bir sıra tertip ettik.”(c-1, Sh:6) Nureddin YILDIZ Hocaefendi kitaba yazdığı önsözde şu hususlara değinir: “Bizim, gelecek nesillere bırakacağımız şeyler kesinlikle, bizden öncekilerden aldıklarımızdan daha fazla ve daha değerli olmalıdır. Onların zamanı değerlendirme azimlerini, himmetlerini aşmak zorundayız. Onlar kendi zamanlarını kendi imkânlarıyla kullandılar. Yapabildikleri ve yapmaları gereken arasındaki dengenin muhasebesi Allah’a kalmıştır. Biz onları güzel görüp güzel anıyoruz. Bizim imkânlarımız onlarınkinden farklıdır. Sorunlarımız da onların sorunlarından farklıdır şüphesiz. Himmet ve gayretimiz ise daha üstün olmayacaksa bari onlar kadar olmalıdır. Sınırlı ve sorunlu vaktimizi, bize ve bizden sonrakilere rahmet kaynağına dönüştürmek bir lütuf olarak görülmemeli, borç bilinmelidir. Önümüzde duran örneklerimiz -ki hamdolsun, sayıları azımsanamayacak kadar çoktur- kendilerinden beklenenden fazlasını vermişlerdir. Yarınkilerin önünde izzetli bir duruşla durabilmemiz, iyi tahliller ve dengeli bir çalışmayla mümkün olabilecektir. Bu nedenle, yapılacak çalışmada belki de ilk bitirmemiz gereken işimiz, bizden öncekilerden, önde duranları iyi anlamak olacaktır. Onları anıp, anıldıkları ortama rahmet inmesini sağlamak durumundayız. İyi bir iz bırakıp gitmiş ümmetin büyüklerinde hemen hemen ortak denebilecek temel karakterler şöyle sıralanabilir: 1- Olaylardan ve zamandan büyük oldular: Olaylar onları sürükleyemedi, zaman darlığından şikâyet etmediler. Fani bir hayatı yaşadıklarını, zamanın hesabını vereceklerini bilerek yaşadılar. 2- Büyük himmetli idiler: Allah’ın rızasını kazanmak en büyük arzuları idi. O rızayı gözlerinde öyle büyüttüler ki dünya ve dünyada ne varsa her şey onlar için basit kaldı. 3- Dünyanın esiri olmamaya çalıştılar: Ömer bin Abdülaziz’in üzerindeki kıyafet dilencilere uygun görülüyordu. Orduları ise, Endelüs’ e ulaşmıştı. Herkes almak için uğraşırken, onlar vermeye çalıştılar. Ömer bin Hattab (radıyallahu anh) yamalı cübbesiyle imparatorluk yıktı. Altın dolu hazinelerin yanında aç, açık uyudular. 4- Reklamcı olmadılar: İhlâs en önemli düsturları oldu: ‘Herkesin amelinin niyetine göre değerlendirileceğine’ iman ettiler. Kimin ne dediğine, ne diyebileceğine aldırmadılar. Kimseden çekinmediler; ama meleklerden hayâ edip çok şeyi yapmaktan geri durdular. Onlardan pek çoğu, yaptıkları büyük işlerin bilinmesini bile istemediler. 5- Dengeli oldular: Aynı anda âlim, âbid, mücahid, tacir, hatib, zâhid olabildiler. 6- İnsan eksenli ve insan yoğunluklu çalıştılar: ‘Bir kişinin hidayetine vesile olmak’ bir dünya kurmaktan önemliydi onların gözünde. 7- İlimsiz kalmaya razı olmadılar: Kitap, defter, kalem bulamadılar. Fakat duyduklarını ezberleyip yürüyen kütüphaneler gibi yaşadılar. İlmin zorluklarına katlandılar. Bir defter doldurmaz bilgi için yüzlerce km. yolu yol olarak görmediler. İlme ve âlime derin hürmetlerinin bereketi olarak, bildikleriyle amel ettiler. İşi vaktinden çok olan bu mübarek insanların tamamı sahabi değildir. Sadece bin yıllık geçmişten de söz etmiyoruz. Binlerce yıl öncesinden ses bırakanları var. Kimi on dört asır öncesinden ses veriyor. Kimi on iki asır öncesinden parıldıyor. Sekiz asır öncesinden de Selahaddin var. Daha yakınlardan nefesi gelenler var. Kulağımızın dibinden sesi duyulan var. Kahire’ deki kahvehanelerde dolaşıp, uyuyan bir ümmeti uyandırmaya çalışan ve ‘İşimiz vaktimizden çoktur’ diyen Hasan el-Benna var. (c-1, Sh:7-11) Ümmetin örnekleri ile tanışmak, ailelerimizi ve evlatlarımızı tanıştırmak için bu sese kulak verelim... _________________ (1) Dr. Özcan Hıdır, İslâm Kültüründe Vakit Disiplini, Erkam Yay, İst 2006, Sh:17-52 (2) Doç. Dr Abdurrahman Dodurgalı, Sevgi Peygamberi Ve Yetişkin Din Eğitimi, Rağbet Yayınları: 36-40 (3) Y. Doç. Dr. Abdurrahman Dodurgalı, Ailede Çocuğun Din Eğitimi, İfav Yayınları: 90-95 (4) M. Akif Kılavuz, Gençlik Din ve Değerler Psikolojisi, DEM Yay, İst 2006, Ergenlerde Özdeşleşme ve Din Eğitimi Bölümü, Sh:257 (5) M. Akif Kılavuz, a.g.e. Sh:282 (6) M. Akif Kılavuz, a.g.e Sh:259) (7) M. Akif Kılavuz, a.g.e. Sh:300-301 |
Konu Sahibi enderhafızım 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
En Pratik Sağlık Bilgileri | Pratik / Faydalı Bilgiler | enderhafızım | 0 | 175 | 14 Ekim 2023 13:10 |
Kur'an Güzel Konuşun Diyor, Konuşuyor... | Serbest Kürsü | su damlası | 3 | 2569 | 24 Kasım 2016 14:16 |
Geeflow - Diriliş (15 Temmuz Darbe Rap Şarkısı) | İlahiler/Ezgiler | enderhafızım | 0 | 2099 | 23 Kasım 2016 12:06 |
Otuz Kuş & Dursun Ali Erzincanlı (Şehit Ömer... | İlahiler/Ezgiler | Esma_Nur | 1 | 2831 | 23 Kasım 2016 11:44 |
15 Temmuz Demokrasi Marşı (İndir) | İlahiler/Ezgiler | enderhafızım | 0 | 2415 | 23 Kasım 2016 11:10 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Üşengeç olanlar okusun | Kara Kartal | Psikoloji | 0 | 28 Temmuz 2022 22:03 |
Psikolojik Sorunları Olanlar | nurşen35 | Psikoloji | 1 | 30 Eylül 2019 09:16 |
DAVASI OLANLAR ve OLMAYANLAR | bilinmez | Muhtelif Dini Konular | 0 | 30 Eylül 2018 15:31 |
Hüzün vaktinden, bayram sevincine nazar ederken…/Mustafa Cilasun | Mustafa CİLASUN | Makale ve Köşe Yazıları | 0 | 06 Ağustos 2013 15:55 |
Zekat Vaktinden Önce Verilir mi? | NUR | Zekat-İnfak | 2 | 08 Temmuz 2009 20:56 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|