Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM GENEL.::. > Edebiyat > Makale ve Köşe Yazıları

Konu Kimliği: Konu Sahibi Temimili,Açılış Tarihi:  08 Mayıs 2016 (22:56), Konuya Son Cevap : 08 Mayıs 2016 (22:56). Konuya 0 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 08 Mayıs 2016, 22:56   Mesaj No:1
Medineweb Acemi Üyesi
Temimili - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Temimili isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 54328
Üyelik T.: 30 Nisan 2016
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 16
Konular: 9
Beğenildi:15
Beğendi:12
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Sünnet İnkar Edilemez

Sünnet İnkar Edilemez

Bismillahirrahmanirrahim

Sünnet Hazreti Peygamber aleyhisselamın fiil, söz, hal ve takrirleridir. Sünnet’in inkârı birçok dini hükmün zedelenmesine, belki tamamen ortadan kalkmasına yol açmaktadır. Bu nedenle son üç asırdır İslamiyet düşmanları, hususen batılı müsteşrik ve misyonerler bu hususta özel gayret sarfetmektedirler. Bu yazımızın amacı, bu noktada yapılan menfi propagandalardan etkilenen kardeşlerimize bu durumun vehametini hissettirebilmektir. Tevdi ettiğimiz sorulara “evet” cevabını verebilecek kimseler mevcut ise onların “dalalet ehli” olduklarını ve muhatabımız konumunda bulunmadıklarını ayrıca belirtmek isteriz. Bu ön açıklamadan sonra Sünnet inkârı noktasında hareket edenlere yönelik suallerimize geçebiliriz.

1) Kur’an’da bilindiği üzere namaz ibadetinin şekli mevcut değildir. Namazla ilgili kıyam, kıraat, rükû, secde gibi ifadeler farklı sure ve ayetlerde birbirinden ayrı olarak yer almaktadır. Ayrıca namaz ibadeti Kur’an’da salât ve tesbih isimleriyle emredilmektedir. Bu ifadeler ise aynı zamanda dua ve zikir anlamlarına da gelmektedir. Bu noktada Sünnet inkârcılarına sormak istiyoruz: Kur’aniyyun mensupları gibi günde üç vakit kıbleye yönelerek dua etmeyi namaz ibadetinin ifası için yeterli görebilir miyiz?

Bu hususta Sünnet ehlinin görüşü şöyledir: Namazın şekli Kur’an’da yer almayıp bu husus Sünnnetle açıklanmıştır. Namaz vakitlerinin sayısı noktasında Rum Suresi’nin on yedi ve on sekizinci ayetleriyle, Taha Suresi’nin yüz otuzuncu ayetinde kısmen bilgi mevcuttur. Ancak bu ayetlerde namaz ifadesi salat yerine tesbih olarak geçmektedir. Ayrıca Rum Suresi’ndeki ayetlerde dört vaktin zikredilmesi, Taha Suresi’ndeki ayette akşam ve yatsı vakitlerinin birbirinden ayırılmamasından ötürü bu ayetlerin tefsirine ihtiyaç duyulmaktadır.

Hud Suresi’nin ayetinde namaz vakitleriyle ilgili bilgi mevcuttur. Ancak bu ayette “tarafey’n-nehari” yani gündüzün iki ucu tabirindeki kapalılıktan ötürü bu ayetin de tefsirine ihtiyaç sözkonusudur. Namazın beş vakit olarak farz kılındığı hususunda birçok hadis mevcuttur ki onlardan birini numune olarak nakletmek istiyoruz. Hazreti Peygamber aleyhisselam şöyle buyurmaktadır: “Cebrail (a.s) bana imamlık yaptı ve onunla beraber beş vakit namaz kıldım ve beş vakit namazla emrolundum.” (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesai)

2) Ahzab Suresi’nin kırkıncı ayetinde Hazreti peygamber aleyhisselamın “hateme’n-nebiyyin” yani son nebi olduğu ifade edilmektedir. Bununla beraber Efendimiz aleyhisselam için “hatemu’r-rüsul” yani resullerin sonuncusu ifadesi Kur’an’da yer almayıp bu husus Sünnet ve icma delilleriyle sabit olmuştur. Sünnet inkârcılarına soruyoruz: Gulam Ahmet Kadıyani ve Reşad Halife gibi kimselerin risaletlerini (!) kabul ederler mi acaba?

Bu hususta Sünnet ehlinin görüşü şöyledir: Her resul aynı zamanda nebidir, nebilerin çoğu ise resul değildir. Dolayısıyla Hazreti Peygamber aleyhisselam son nebi olduğu gibi resullerin de sonuncusudur. Efendimiz aleyhisselam bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır: “Nübüvvet ve risalet sona erdi. Benden sonra nebi de resul da gelmeyecektir.” (Tirmizi)

3) Kevser Suresi’nde kurban ibadeti Hazreti Peygamber aleyhi’s-salâtu ve’s-selama yönelik bir emir olarak yer almaktadır. Sünnet inkârcılarına sormak istiyoruz: Kurban ibadeti yalnızca Hazreti Peygamber aleyhisselamla ilgili bir husus olarak görülebilir mi? Bu sualin cevabı “evet” ise bu durumda şunu sormak istiyoruz: En’am Suresi‘nde “De ki: ’Muhakkak ki benim namazım,, kurbanım, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi Allah içindir.’ “ ayetinde “nüsuk” yani Yüce Allah’a yakınlaşma vasıtası olarak geçen kurban ifadesine kendilerini muhatap olarak görmüyorlar mı? Eğer ilk tevdi ettiğimiz sualin cevabı “hayır” ise bu durumda kurban ibadetini nasıl ifa edeceklerdir? Bilindiği üzere kurbanın şeklini Kur’an-ı Hakîm Hazreti Peygamber aleyhisselama havale etmiştir. Bu noktada tekrar sormak istiyoruz: Zamanımızdaki bazı ehl-i bid’anın iddia ettiği gibi tavuk veya balık kesmek kurban ibadetinin ifası için yeterli midir?

Bu hususta Sünnet ehlinin görüşü şöyledir: Kurban kesmek teheccüd namazı gibi Hazreti Peygamber aleyhisselamın şahsı için farz hükmündedir. Ümmeti içinse kuvvetli sünnet veya vaciptir. Ayrıca kurban; deve, sığır, koyun ve keçi olarak dört çift hayvandan kesilir.

4) Yüce Allah Bakara Suresi’nin yüz yetmiş üçüncü Ayetinde şöyle buyurmaktadır: “Allah ancak size leş, kan, domuz eti ve Allah haricindekiler adına kesilenleri haram kılmıştır.” Bu ifade Kur’an’da birkaç yerde geçmektedir ki ayetin başındaki “innema” kelimesi hasr içindir, yani “ancak, yalnızca” anlamlarına gelir. Tam bu noktada sormak istiyoruz: Ayette sayılan dört unsurdan başka şeyleri yemek caiz midir. Bir takım bidat ehlinin söylediği gibi kişi, midesi kaldırıyorsa yılan, kurbağa, fare, haşere ve benzeri hayvanların etlerini yiyebilir mi?

Bu meseleyle ilgili ehl-i sünnetin görüşü şöyledir: Mezkür ayetlerle öncelikle haram kılınanlar ortaya konulmuştur. Daha sonra hazreti Peygamber aleyhisselam haram kılınanların muhtevasını genişletmiştir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır: “Köpek dişi olan kara hayvanları ve pençesiyle avlanan yırtıcı kuşların eti haramdır.” (Müslim)

5) Kur’an’da “lahm-ı hınzir” yani domuz etinin haram kılındığı açıkça ifade edilmektedir. Bununla beraber bu ayetlerin tamamında “domuz eti” ifadesinin yer almasını Sünnet ve icma-ı ümmet delillerine önem vermeyen bidat ehlinden bazı kimseler domuzun eti haricindeki iç yağı gibi kısımlarının yenilebileceğine delil olarak göstermektedirler. Sünnet inkârcılarına soruyoruz: Sizler de bu hususta domuz yağına fetva çıkaranlar gibi mi düşünüyorsunuz?

6) Kur’an’da faizin haram kılınmış olduğu açıkça ifade edilmiştir. (Bakara-275) Hatta bu durum bir ayette Allah ve Resulü’ne savaş açmak olarak ifade edilmiştir. (Bakara-279) Bununla beraber Âli İmran Suresi’nin yüz otuzuncu ayetinde geçen “Kat kat arttırırılmış olarak faizi yemeyin.” İfadesinden ötürü Sünnet’i delil olarak kabul etmeyen bazı ehl-i bid’a, bu ayeti %100’e ulaşmayan faizin haram kılınmadığına delil olarak göstermektedirler. Günümüz Sünnet inkârcılarına soruyoruz: Sizler de bu hususta evvelki ehl-i bid’a ile aynı düşüncede misiniz. Sizce de anapara miktarına ulaşmamış faiz yenilebilir mi?

Bu meseleyle ilgili Sünnet ehlinin görüşü şöyledir:Hazreti Peygamber aleyhi’s-salatu ve’s-selam veda hutbelerinde faizin “her türlüsünün” kaldırıldığını açıkça ifade etmişlerdir. (Müslim, Hac, 147; Ebu Davud, Büyü’, 5) Bu nedenle bu ayetteki kat kat arttırma ifadesi bir tekid yani vurgu ve pekiştirme ifadesidir. Dolayısıyla ayet-i kerime, faiz yemenin kat kat arttırılmış bir seviyeye ulaşıp insanların emeklerinin sömürülmesi sonucunu ortaya çıkarabileceğini nazara vermektedir. Lakin değindiğimiz üzere ayetin bu şekilde tefsir edilmesi ancak Sünnet ile beraber değerlendirilmesiyle mümkündür ki bazı ehl-i bid’a bu ayetten anapara seviyesine ulaşmayan faize cevaz çıkarmışlardır.

7) Maide Suresi’nin otuz sekizinci ayetinde erkek ve kadın hırsızın elinin kesilmesi emredilmektedir. Hariciler ve Zahirilere göre bu ayetin mutlak olmasından dolayı en küçük bir metayı çalanın dahi eli kesilmelidir. Bu noktada Sünnet inkârcılarına soruyoruz: Sizler de bir kalem veya ciklet çalanın elinin kesilmesi gerektiğini mi düşünüyorsunuz?

Bu konu ile ilgili ehl-i sünnetin görüşü şöyledir: İlgili hadislerden anlaşıldığı üzere hırsızın elinin kesilmesi için iki şart gereklidir: Birincisi, çalınan malın koruma altında olmasıdır. İkincisi, o malın belirli bir nisab değerinin üzerinde bulunmasıdır. Bu kısmın izahını fıkıh kitaplarına havale ederek şu kadarını söylemek istiyoruz: Mezkür ayetin mutlak ifadesi hadislerle kayıt altına alınmıştır ve o hadisler olmaksızın bu hususta doğru bir hükme ulaşmak mümkün değildir.

8) Nisa Suresi’nin yirmi üçüncü Ayetiyle iki kız kardeşin bir nikâh altında bulundurulması haram kılınmıştır. Lakin bir kadının hala ve teyze gibi yakınlarıyla aynı nikâh altında olması Kitap ile değil hadisle nehyedilmiştir. Sünnet inkârcılarına soruyoruz: Sizler de bu hususun caiz olduğunu mu düşünüyorsunuz?

Bu meseleyle alakalı hadis kaynaklarında birkaç sahih rivayet mevcuttur ki onlardan biri şöyledir: “Kadın halası, teyzesi, erkek veya kız kardeşinin kızı üzerine nikâhlanamaz.” (Buhari, Nikâh,27; Müslim, Nikâh, 37) Nisa Suresi’nin yirmi üç ve yirmi dördüncü ayetlerinde kendileriyle evlenilmesinin haram kılındığı kadınlar zikredildikten sonra “Bunun dışındakiler size helal kılındı.” ifadesiyer almaktadır. Bu ifadenin ihtiva ettiği umum mezkür hadislerle hala veya teyze ile erkek veya kız kardeş kızlarının dışındakilere tahsis edilmiştir.

9) İslamiyet’te malum olduğu üzere en mühim ibadetlerden biri zekâttır. Zekât emri Kur’an’da namaz ibadetiyle beraber çok tekrarlı bir şekilde yer alır. Bununla beraber Kur’an-ı Hakîm zekât hususundaki uygulamayı da Sünnet’e havale etmiştir. Zekât verilecek malın belirli bir nisap değerine ulaşması , üzerinden bir yıl geçmesi ve zekatın %2,5 (kırkta bir) nispette bulunması gibi hususlar Sünnetle açıklanmıştır. Şimdi sormak istiyoruz: Kur’an-ı Hâkim’de belirtilmediği halde neden gelirinizin ancak kırkta birini zekât olarak veriyorsunuz. Hem zekât vermek için bir yıl geçmesini bekliyorsunuz. Neden Sa’d ibni Ebi Vakkas gibi malınızın üçte birini, Hazreti Ömer gibi yarısını, Hazreti Ebubekir gibi tamamını Allah (c.c) yolunda infak etmiyorsunuz?

Hazreti Peygamber aleyhisselam Hazreti Ali (r.a)’a hitaben şöyle demiştir: “Senin iki yüz dirhemin olup üzerinden bir yıl geçerse beş dirhem zekât vermen gerekir. Altın yirmi dinara ulaşıncaya kadar bir şey lazım değildir, yirmi dinara ulaşıp üzerinden bir yıl geçerse yarım dinar zekât vermen gerekir.” (Ebu Davud, Beyhaki)
abdulhamit selman kaya)
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Temimili 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Hadislerde Çörek Otu ve Faydaları... Tıbbı Nebevi ve Alternatif Tıp Temimili 0 1479 01Haziran 2016 22:42
Hicr Suresi 22. Ayeti ve Bilimsel İspatı Kurân-ı Kerîm VuslatAksa21 2 1741 26 Mayıs 2016 02:06
Hazreti Peygamber Aleyhisselam'ı Sıradanlaştırmak... Makale ve Köşe Yazıları Esadullah 1 1453 21 Mayıs 2016 17:06
Musa Aleyhisselamın Kızıldenizi Yardığı İspatlandı Kurân-ı Kerîm Temimili 0 1297 19 Mayıs 2016 02:00
Sağa Yatarak Uyumanın Faydaları Makale ve Köşe Yazıları Temimili 0 1248 16 Mayıs 2016 22:45

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Rusya'nın Askeri operasyonu kabul edilemez Kara Kartal Gündem/ Manşetler 0 24 Şubat 2022 15:37
Hakkı İnkar Etmenin Nedenleri – 1 YaŞuHa Allah(c.c) 0 25 Ağustos 2011 22:19
Neshi İnkar Etmenin Hükmü NUR Kur'ân-ı Kerim Genel 1 22 Aralık 2009 00:58
İman ve İnkar Belgin Soru Cevap Arşivi 0 08 Nisan 2009 11:08
Ba's, Ba's'ı İnkar Emekdar Üye İslami Kavramlar 0 01 Mayıs 2008 01:47

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.