|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Ali Parlak,Açılış Tarihi: 29 Mayıs 2017 (02:07), Konuya Son Cevap : 03 Nisan 2019 (18:15). Konuya 1 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
29 Mayıs 2017, 02:07 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 38986 Üyelik T.:
10 Şubat 2014 | NURUN ALA NUR/ALİ PARLAK NURUN ALA NUR/ALİ PARLAK NURUN ALA NUR Ezelde hiçbir şey yoktu… Arş, Kürsi, Felekler, … Zaman dahi yoktu… İlla O… Hz. Ali efendimiz buyurdu ki: ‘’El an kema kan…’’ Yani ‘’An bu andır…’’ Rabbimiz bunu, Efendimizin(sav) dilinden şöyle açıklar: Resulullah(sav) efendimiz buyurdular; “Allah-ü Teâlâ şöyle buyurdu: Ben gizli bir hazine idim, bilinmek istedim. Halkı yarattım, nimetlerimi onlara sevdirdim. Böylece Beni bildiler.” (Acluni, II, 132) Birden bir nur çaktı… Öyle bir nurdu ki bu, Aşk’la dalgalandı, coştu… Zatına ayna oldu… Övgüye layık oldu… İsmiyle müsemma Muhammed(sav) ismini alıverdi… O Nur, süzüldü süzüldü süzüldü… O Nurdan melekler, arş, kürsi, felekler yaratıldı. Böylelikle zaman da yaratılmış oldu. Kısaca her ne varsa, o nurdan yaratıldı. Nuru Muhammed… Öyle ki Allahu Teala, Onun için şöyle buyurdu: "Levlâke levlâke Lema halaktül-eflâk = Sen olmasaydın, sen olmasaydın, Ben âlemi yaratmazdım." (Kutsi Hadis) Belki de bundandır ki, aşıklar için ‘’Ben’’ değil de ‘’Sen’’ demek farz oldu… Kendini Aşk’ında görüp, kendisini soranlara ‘’Sen’’ diyebilenlere aşık dendi… Adem babamız bir gün Cennette dolaşırken Arşı Ala’ya baktı. Ve bu nuru ayan beyan gördü. Her şey ondandı çünkü. Dayanamadı ve bu nurun mahiyetini yüce Mevla’dan sual etti. Yüce Mevla’mız buyurdu: ‘’Bu Nur, gökte Ahmed, yerde Muhammed(sav) denilen ve senin zürriyetinden gelecek bir peygamberin nurudur. O olmasaydı, seni de, yerdekileri de, göktekileri de yaratmazdım.’’ (Mevahib-i Ledünniye) ‘’Allahu Teala yine buyurdu: ‘’Ya Adem… O’nun ismi ile her ne isteseydin, kabul ederdim. Çünkü O olmasaydı seni de yaratmazdım.’’ (Hakim) Gün geldi, Adem babamız şeytanın oyununa geldi ve Cennetten çıkarıldı. Yeryüzünde çok ağladı, çok inledi. Ama en sonunda Nur’un sahibini hatırlayarak: ‘’Ya Rabbi… Muhammed aleyhisselam hürmetine beni affet’’ diye dua etti. Allahu Teala ise, ‘’Ya Adem, onu henüz yaratmadım. Onu çok sevdiğimi nereden bildin?’’ buyurdu. Adem aleyhisselam da, ‘’Ya Rabbim. Arş’ta ‘La ilahe illallah Muhammedün Resulullah’ yazılı olduğunu gördüm. Cennette gezerken, her nereye baktıysam, Senin isminin yanında onun ismini gördüm. Anladım ki, şerefli isminin yanına ancak en çok sevdiğinin ismini, ancak Sana sevgili olacak birinin ismini layık görürsün.’’ Dedi. Allahu Teala buyurdu: ‘’Ya Adem… Doğru söyledin. O bana insanların en sevgilisidir. Onun hürmetine dua ettiğin için seni affettim.’’ (Taberani) O Nur hürmetine Adem aleyhisselam affedilmişti. Yıllar yılları kovaladı. Nuh’un gemisi, o nur hürmetine kurtuldu. O nur sayesinde ateş İbrahim aleyhisselamı yakmadı. Güllük gülistanlık oldu. Sevgili için çiçekler sunuldu ateşten. O Nur sayesinde bıçak kesmedi İsmail aleyhisselam’ı… Önceleri her şeyi kesen bıçak, ilk kez kesmiyordu. Çünkü Nur, onların alınlarında parlıyordu. Yıllar sonra ise sahibini buldu Nur. Ete kemiğe büründü 571 yılında… Güzeller güzeli görünüverdi… Onu gören aşık oluyordu. Nasıl olmasındı ki… Hak Teala onda tecelli ediyordu. Hak Teala’ya aynaydı çünkü… Geçtiği sokaklarda kokusunu bırakıyor, koklayanlar mest olup kendinden geçiyordu. Her şey zıttıyla bilinir derler. Hak Teala’nın varlığı, yokluk aynasında zuhur edince, varlığının bilinmesi için esmalar zıttıyla ortaya çıkıyordu. Nurun zıttı ise şeytandı. Onun için hiç sevmedi Nur’u. En sevmediğiydi. Onunla beraber olanlar da sevmedi Nuru… Ama aşıklar öyle mi ya… Onlar bir daha bir daha bir daha aşık oldu Muhammed’e(sav). Öyle bir aşktı ki bu… Nice canlar nice başlar verildi de bir tek ‘’of’’ sesi dahi duyulmadı. Aşıklar can verirken tarifsiz bir zevk alıyorlardı. Kimsenin bilmediği, bilemeyeceği, anlayamayacağı… O nur için can verdikleri an, düğün günleriydi aşıkların… Sevgili için can verme zamanını bekliyen, o anı dört gözle bekleyen aşıklar da sıraya geçmişlerdi. Gönüller gamzeleniyor, devası yine ‘’AH’’ oluyordu. Bilmiyorum ki bu nasıl anlatılır. Gamzelendi gönül yine devası ‘’AH’’tır, Gönlü mahzun olanın dostu Allah’tır.’’ (Şems) Öyle oldu ki, aşıklar aynaya baktıklarında kendilerini göremez oldular. Her aynaya baktıklarında gördükleri O’ydu… Sahabe efendilerimiz diyorlardı ki: ‘’Ya Resulullah(sav). Aynaya her baktığımda kendimi göremiyorum. Sizi görüyorum.’’ ‘’Ve bilesin üstüne aşkı giydirdiğim bu yüreğe ben söz verdim, Hiçbir harfi, sensiz bir cümleye kurban etmedim.’’ (Şems) Ve aşıkların her sözü O’nu söylüyordu… Miraçta Allahu Teala Peygamber efendimize buyurdu: ‘’Senden başka her şeyi, senin için yarattım.’’ Peygamber efendimiz de aşkla, ‘’Ben de Senden başka her şeyi Senin için terk ettim.’’ (Mirat-ı Kainat) Senelerden ‘’Hüzün Yılı…’’ Sevgili Nur, en yakınlarını kaybetti. Önce kıymet biçilemeyecek kadar değerli Hz. Hatice annemiz, sonra sevgili amcası Ebu Talib… O üzgün olunca bütün alemleri bir hüzün kapladı. Yer gök onunla beraber üzülüyordu. Ve Aşk, sevgilisini davet için Cebrailini gönderdi. Habibini çağırıyordu. Sevgilisini çağırıyordu. Güzel Melek bu güzel haberi, bu güzel daveti müjdelemek için edeple geldi. Habib uyuyordu. Uyandırmaya kıyamadı. Dolandı bir şöyle Mekke sokaklarını. Geldi. Hala uyuyordu. Tekrar dolandı. Yine geldi. Hala uyuyordu. Kıyamadı. Ama davet acildi. Yanaştı ayak ucundan. Hafifçe bir buse kondurdu o gül kokulu güzel ayaklarının altına… O alemler sultanı gözlerini araladı. Nemliydi. ‘’Sen mi geldin ya Cibril?’’ dedi. Evet ona Cibril derdi. En samimi, en güvenli sadık dosttu o… ‘’Benim ya Resulullah(sav)’’ dedi. ‘’Sana davet var. Seni götürmeye geldim.’’ Gözlerin nemi arttı, yaşlar boşandı. Rahmet yağmurları kuşatmıştı her yanı. Hemen ameliyata alındı… Göğüs yarıldı… Kurban olduğum sevgili için çarpan o kalp çıkarıldı… Cennetten getirilen el değmemiş sularla yıkandı… Zemzemle yıkandı… Ve yolculuk başladı… Önce Burak… Sonra Beytül Maktis’te iki rekat namaz… Sonra Ref Ref… Ref Ref’e adımını atmak üzereydi ki, üzerine bastığı taş durmadı yerinde, yükselmeye başladı. Bütün alemler, bu vuslatta emeği geçsin istiyordu. O taş da… Mübarek ağzından şu sözler dökülüverdi: ‘’Yerinde kal ya taş.’’ Taş kalakaldı. Kıpırdamadı. Öylece havada… Hala havada… O ağızdan çıkan söz tutulmaz mıydı… Durdu orada… Kıyamete kadar da duracak… Mübarek ayağını attı Ref Ref’e… Ve yolculuk başladı Aşk’a doğru… Gök kapıları birer birer açılıyordu. Öyle bir yere geldiler ki… Ne inilir ne çıkılır… Ne gidilir ne dönülür… Zamanın durduğu yer… Varlığın yok olduğu yer… Nice başların kesilip te, kimselerin duymadığı, haberinin olmadığı yer… İki denizin birleştiği yer… Durdu güzel Refik... Gelmiyordu artık O’nunla… "Hadi" dedi Güzeller Güzeli Nur(sav). "Niye durdun ya Cibril?" "Artık gelemem ya Rasulullah(sav)" dedi Cebrail. "Refakat için izin buraya kadar. Bir adım daha atarsam, baştan ayağa yanarım." Yanmak… Aaaahhh yanmak… Yanmayı göze alanlar beri gelsin… Yoksa bu yola hiç girmesin… "O zaman" dedi güzeller güzeli(sav). "Yanarsam ben yanayım." Geçti ötelere ötelere... Yandı yandı yandı… Yokluğa yelken açtı… Fenafillah… Allah’ta yok oldu… O’ndan gelmişti, O’na geri döndü… İnna lillah ve inna ileyhi raciun… Yer, Sidretül münteha... Yaklaştı... Yaklaştı... Daha da yaklaştı... Sonra yine yaklaştı… Ardından sarktı daha da yakınlaştı… Aksi mümkün olamayacak kadar yakın... ‘’Fe kane Kabe kavseyn ev edna...’’ (Necm Suresi 9) Böylece iki yay mesafesi kadar, hatta daha yakın… Zaman durdu... Alemler ayaklarının altına serildi... Ama O(sav) dönüp bakmadı bile... Ve hiç bir şey nazar ufkuna da girmedi... O'ndan(cc) başka... Göz kaymadı ve kalp gördüğünü yalanlamadı... Ve böylece kainatın yaratılma amacı Habibullah'ta(sav) anlamını buldu. Allahu Teala kimseye söylemediği sözünü söyledi: ‘’Habibim… Sevgilim…’’ O’nun ağzından sadece şunlar döküldü: ‘’Ya Rabbim… Ümmetim…’’ Ve biz O’nun hürmetine… AŞK ile... ALİ PARLAK [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
__________________ O'nunla var ol var olacaksan, Kurtul O'nsuz tüm var oluşlardan... |
Konu Sahibi Ali Parlak 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Istiridyeler/Ali Parlak | Makale ve Köşe Yazıları | Ali Parlak | 2 | 1963 | 11 Şubat 2018 22:31 |
Sen Nesin Biliyor Musun/Ali Parlak | Makale ve Köşe Yazıları | nurşen35 | 2 | 1909 | 31 Temmuz 2017 12:37 |
Tecelliyat/Ali Parlak | Makale ve Köşe Yazıları | nurşen35 | 1 | 2062 | 04 Temmuz 2017 23:35 |
Zikir/Ali Parlak | Makale ve Köşe Yazıları | su damlası | 1 | 1982 | 24Haziran 2017 13:58 |
ÜÇ ÇEŞİT KİTABIN VARLIĞI/ALİ PARLAK | Makale ve Köşe Yazıları | su damlası | 1 | 1610 | 11Haziran 2017 11:19 |
03 Nisan 2019, 18:15 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 13055 Üyelik T.:
18 Aralık 2010 | Göz kaymadı ve kalp gördüğünü yalanlamadı... Ve böylece kainatın yaratılma amacı Habibullah'ta(sav) anlamını buldu
__________________ "Bir yαrım αklın kuyusundα öbür yαrım αşkın kuytusundα... Cennet ve cehennem αrαsındα.Ucu sırαttαn geçen bir uçurum kenαrındα... Â'râftα..... Ârâfın dα αrαsındα...Ar ve αf yαrαsındα..." |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
HAY’DAN HU’YA/Ali Parlak | Ali Parlak | Makale ve Köşe Yazıları | 1 | 06 Nisan 2019 13:09 |
Zikir/Ali Parlak | Ali Parlak | Makale ve Köşe Yazıları | 1 | 06 Nisan 2019 13:06 |
Istiridyeler/Ali Parlak | Ali Parlak | Makale ve Köşe Yazıları | 2 | 01 Nisan 2019 18:13 |
Tecelliyat/Ali Parlak | Ali Parlak | Makale ve Köşe Yazıları | 1 | 01 Nisan 2019 12:59 |
Risale_i Nurun Tevhide verdigi önem | Aysima | Risale_i Nur (Said Nursi) | 0 | 24 Şubat 2009 23:31 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|