Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM GENEL.::. > Edebiyat > Makale ve Köşe Yazıları

Konu Kimliği: Konu Sahibi Mihrinaz,Açılış Tarihi:  29 Ekim 2023 (21:08), Konuya Son Cevap : 31 Ekim 2023 (12:52). Konuya 1 Mesaj yazıldı

Beğeni Aldı2Kez Beğenildi
  • 2 Beğenilen Kara Kartal
Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 29 Ekim 2023, 21:08   Mesaj No:1
Medineweb Baş Editörü
Mihrinaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Mihrinaz isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 14593
Üyelik T.: 15 Kasım 2011
Arkadaşları:15
Cinsiyet:Anne
Memleket:MEDİNEWEB
Yaş:44
Mesaj: 12.685
Konular: 1311
Beğenildi:12447
Beğendi:9224
Takdirleri:28324
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Bir Başka Açıdan 29 Ekim

Bir Başka Açıdan 29 Ekim

Cumhuriyetin kuruluşu tarihimizdeki en önemli dönemeçlerden biri. Ancak bundan tam yüz yıl önce gerçekleşen bu hadiseyi günümüzde çoğunlukla belirli birtakım ideolojik veya politik klişeler üzerinden anlayıp yorumlamaya çalışıyoruz.

Gelgelelim bugünkü sorunları anlayıp bunlara çare bulmanın yolu başlangıçtaki hataların, eksiklerin neler olduğunu fark etmekten geçiyor. Sözgelimi Meşrutiyet devrinde iyi kötü mevcut olan çok partili yapı, serbest seçim ve güçler ayrılığı sistemik unsurların cumhuriyetin ardından ortadan kalkması, herhalde üzerinde düşünülmesi gereken bir mesele.


Bunu jakobenizmin gereği olarak gören, nitekim İnönü’nün cumhurbaşkanlığına gelmesiyle veya çok partili düzene geçilmesiyle ülkede her şeyin kötüye gitmeye başladığını düşünen bir kesim var. Oysa, bugün de benzer eğilimlerden şikâyet ederken, yakın tarihin hadiselerini ideolojik bakış açısıyla kutsamak veya şeytanlaştırmak yerine soğuk kanlı bir yaklaşımla ve o günün şartlarını gözeterek anlamaya çalışmak gerekir.

***

Millî Mücadele zaferle neticelenip nihayet İzmir de kurtarıldıktan sonra Atatürk’e “Artık biraz dinlenirsiniz Paşam, çok yoruldunuz” diyen Halide Edip, şu cevapla karşılaşır: “Dinlenmek mi? Yunanlılardan sonra birbirimizle kavga edeceğiz, birbirimizi yiyeceğiz.” (Türkün Ateşle İmtihanı, 1975, sh. 236)

Kurtuluş Savaşını gerçekleştiren kadrolar arasında cumhuriyetin kuruluşu öncesinde yaşanan keskin siyasi çekişmeler ve daha sonra 1926’ya kadar devam eden tasfiyeler işte bu “öngörü”nün doğrulanması anlamına geliyordu.

Taha Akyol yeni çıkan eserinde (“Neden 29 Ekim?”, Doğan Kitap, 336 sayfa) cumhuriyet rejiminin tesisine giden süreçte yaşananların sağduyulu bir değerlendirmesini ve o günkü Ankara’nın objektif bir panoramasını sunuyor okuruna.

İlk olarak, Birinci Meclis’te Gazi’nin idare şeklinden ve fazlasıyla geniş yetkiler kuşanmasından pek hoşlanmayanların oluşturduğu muhalif “İkinci Grup”, 1923’teki “İkinci Meclis” seçimine sokulmayarak devre dışı bırakılmıştır. Bundan sonra sıra başka bir gruba gelecekti.


Millî Mücadelenin lider kadrosunu oluşturan Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy ve Adnan Adıvar gibi isimler zaferden sonra karşılarında bambaşka bir yapı buldular. Bu dönemde “Çankaya köşküne yakın” birtakım gazetelerde Millî Mücadelenin lider kadrosunu hedef alan çok ağır, hatta hakaret dolu yazılar çıkmaya başlamıştı.

Bunun, vaktiyle Birinci Meclis’in tümünün onayıyla kaldırılmış bulunan saltanatın yerine, tesis edilecek yeni rejimin hangi nitelikleri taşıması gerektiği konusunda beliren fikir ayrılıklarıyla ilgili olduğu bellidir.

Ancak bu dönemde Atatürk ile yukarıda adı geçen silah arkadaşları arasında yaşanan tatsız olayları yalnızca “fikir mücadelesi” olarak tanımlamak yetersiz olur.

***

Peki, “Neden 29 Ekim?” Taha Akyol, kitabının da ismini veren bu soruya başka yerlerde rastlamayacağınız bir cevap veriyor: Çünkü 25 Ekim 1923 günü hiç beklenmedik bir olay yaşanmıştır. Ali Fuat Paşa’nın istifasıyla boşalan Meclis ikinci başkanlığı ve boş bulunan İçişleri Bakanlığı için mecliste yapılan oylamada Gazi’nin istediği adaylar yerine istemediği adaylar seçilmiştir. Üstelik bunu yapanlar Gazi’nin kendi elleriyle seçtiği İkinci Meclis’in üyeleridir: “Milli Kahraman Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın muazzam itibar ve karizmasına rağmen kendi partisi niye muhalif adaylara oy vermişti? Aşırı otorite endişesinden olsa gerek.” (Sh. 17)

Meclisteki “küçük bir gizli muhalif hizbi” suçlayan Mustafa Kemal ise, bunun üzerine “kurmayca bir planlamayla” krizden cumhuriyet çıkardı: “26 Ekim’de Gazi, Başvekil Fethi Bey’i ve bakanları istifa ettirdi, planlı bir hükümet krizi çıkardı. Herkes hükümet kriziyle meşgulken, 28 Ekim akşamı arkadaşlarını Çankaya’ya çağıran Gazi, yarın cumhuriyeti ilan edeceğini açıkladı. Artık başvekili ve bakanları, ‘gizli muhalif hizbin’ etkili olabildiği Meclis seçmeyecek, reisicumhur atayacaktır. Ülkenin adı artık Türkiye Cumhuriyeti’dir.” (sh. 19)

Demek ki meclis ile devlet başkanı arasındaki “yetki” tartışması yeni rejimin yolunu açmıştır. Ancak bu konudaki tartışma yeni değildir; daha Millî Mücadele yıllarında başlamış ve adım adım adım 29 Ekim 1923’e kadar gelip 1924’te fiilen sona erdirilmiştir.

Yetki tartışması dediğimiz konu aslında tesis edilecek yeni siyasi rejimin karakteri konusunda beliren fikir ayrılıklarıdır. Söz konusu fikir ayrılıklarının izlerini meclis zabıtlarında ve gazete arşivlerinde titizlikle takip eden Taha Akyol, özellikle iki konuda eski silah arkadaşları arasında ayrışma olduğunu tespit ediyor. Bunlardan ilki “partili cumhurbaşkanlığı modeli”.

Atatürk’ün yeni rejimin teşkili yolunda ilk önemli siyasi hamlesi “Halk Fırkası”nın kuruluşuydu. Taha Akyol’a göre, Gazi aklındaki inkılapları rahatça yapabilmek için son derece disiplinli bir parti -ve dolayısıyla meclis- oluşturmak ihtiyacı duyuyordu. Öyle ki parti tüzüğüne Genel Başkan ile yardımcıları dışında hiç kimse meclis görüşmelerinde konuşamaz gibi kurallar konmuştu.

Fransız İhtilalini büyük ilgiyle incelemiş olan Atatürk “devrimci cumhuriyet” anlayışını benimsiyordu. Buna karşılık, “demokratik cumhuriyet” yaklaşımını benimseyen Rauf, Ali Fuat, Kazım gibi Millî Mücadele liderleri Atatürk’ün aynı zamanda parti başkanı olmak istemesini sakıncalı görüp, devlet başkanlığının partiler üstü bir makam olması gerektiğini savunuyorlardı. Oysa Atatürk’ün kafasında “partiler” yoktu. Dolayısıyla partiler üstü olması da söz konusu değildi: “Zaferden sonra, Meşrutiyet devrindeki gibi, ortaya çeşitli partilerin çıkacağını sanan Rauf Bey’e göre, parti lideri olması Gazi’yi partiler arası mücadelelerde yıpratırdı.” Sh. 15

İkinci anlaşmazlık konusu kuvvetler ayrılığı meselesiydi. Fransız Konvansiyon hükümetini örnek alan Atatürk, yönetimde “kuvvetler birliği”ni benimseyip “kuvvetler ayrılığı”na karşı çıkarken, eski silah arkadaşlarının duruşu bunun tam aksi yönündeydi.

Bu konudaki tartışmalar yalnızca Ankara’nın siyaset koridorlarında yapılıyor değildi. Matbuat aleminde de Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Emin Yalman gibi kalemler gerek “partili cumhurbaşkanlığı modeli” gerekse “kuvvetler birliği” arayışına karşı uyarılarda bulunuyor, özetle yönetimin otokrasiye -yani tek adam rejimine- dönüşmesi kaygılarını dillendiriyorlardı. Bir sene sonra Takrir-i Sükûn yasasıyla hepsi kapatılacak olan İstanbul gazetelerinde çıkan bu yazıların entelektüel seviyesi dikkat çekicidir. Keza yeni anayasa hazırlıkları kapsamında kurulan komisyonda gündeme gelen anayasa mahkemesi teklifi de dikkat çekicidir. Kanunların anayasa uygunluğunu denetleyecek bir yüksek mahkeme kurulması gibi o gün için çok ileri bir bakışın ürünü olan bu teklifin sahibi ilgili komisyon üyeleri arasında yer alan büyük sosyoloğumuz Ziya Gökalp’tır: “Avrupa’da bile Anayasa Mahkemesi fikrinin pek zayıf olduğu, Türkiye’de hiç bilinmediği bir dönemde Gökalp’in Yüce Mahkeme fikri, yaşadığı çağın çok ilerisinde bir fikirdi. O yüzden ilgi görmedi zaten.” (Sh. 158)

Görüleceği üzere, bundan yüz yıl önce tartışılan ve maalesef bir kısmı dönemin şartları veya siyasi yaklaşımlar yüzünden çözülememiş olarak kalan problemler bizim için de hâlâ tanıdık konular.

Yakın siyasi tarihin derin ayrıntılarına olduğu kadar hukuk alanına da vukufiyeti bilinen değerli meslek duayenimiz Taha Akyol’un büyük emek mahsulü eserini bugünü anlamak için dünü bilmek gerektiğinin farkında olan herkese tavsiye ederim.

İbrâhim Kiras
__________________

~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~




Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Mihrinaz 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Şerefi Gemilerin Sırtında Serbest Kürsü Medine-web 1 43 02 Kasım 2024 20:04
İn Tea Fada🔻 Yaşam/Kültür/Sanat Kara Kartal 1 34 01 Kasım 2024 17:26
Kafeste Kırbaçlanan Kadın Köleler İslamda Kadın ve Erkek Mihrinaz 1 81 25 Ekim 2024 20:39
Fetö'nün Ayin Gibi Cenaze Töreni Gündem/ Manşetler Esma_Nur 2 60 25 Ekim 2024 19:14
Yeni Doğan Çetesi Firavunluğu Gündem/ Manşetler Medine-web 10 175 19 Ekim 2024 13:22

Alt 31 Ekim 2023, 12:52   Mesaj No:2
Medineweb EDİTÖRÜ
Kara Kartal - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Kara Kartal isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 59105
Üyelik T.: 03 Şubat 2018
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Mesaj: 3.996
Konular: 481
Beğenildi:3691
Beğendi:4337
Takdirleri:26108
Takdir Et:
Standart

da ismini veren bu soruya başka yerlerde rastlamayacağınız bir cevap veriyor: Çünkü 25 Ekim 1923 günü hiç beklenmedik bir olay yaşanmıştır. Ali Fuat Paşa’nın istifasıyla boşalan Meclis ikinci başkanlığı ve boş bulunan İçişleri Bakanlığı için mecliste yapılan oylamada Gazi’nin istediği adaylar yerine istemediği adaylar seçilmiştir. Üstelik bunu yapanlar Gazi’nin kendi elleriyle seçtiği İkinci Meclis’in üyeleridir: “Milli Kahraman Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın muazzam itibar ve karizmasına rağmen kendi partisi niye muhalif adaylara oy vermişti? Aşırı otorite endişesinden olsa gerek.” (Sh. 17)


Görüleceği üzere, bundan yüz yıl önce tartışılan ve maalesef bir kısmı dönemin şartları veya siyasi yaklaşımlar yüzünden çözülememiş olarak kalan problemler bizim için de hâlâ tanıdık konular.
Silah arkadaşları dava arkadaşları milli mücadele kahramanları dediğimiz Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy ve Adnan Adıvar kara listeye alınıyor

zaferden sonra karşılarında bambaşka bir yapı buldular. Bu dönemde “Çankaya köşküne yakın” birtakım gazetelerde Millî Mücadelenin lider kadrosunu hedef alan çok ağır, hatta hakaret dolu yazılar çıkmaya başlamıştı.

,
,
,
,
,
Herşey ne güzel yutturuluyor bilmesek daha iyi cahil cahil kutlamak marş söylemek havai fişek izlemek daha eyenceli böyle sonradan öğrenince insan çocukluktan beri kendini aldatılmış hissediyor kitabı okuyup okumamakta kararsızımyok yok aydınlık kafa için okumak lazım
Esma_Nur ve Mihrinaz beğendiler.
__________________
Ben yalnızca sevdiklerimden korkarım.
Çünkü beni sadece onlar incitebilirler
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
başka sevdalar başka rüyalar MescidiAksa Makale ve Köşe Yazıları 1 04 Kasım 2023 19:23
"Ebu Ömer" Ekim Ayının yıldız üyesi /medineweb su damlası Ayın Üyesi 57 16 Eylül 2022 16:14
Çocuğumu İslami Açıdan Nasıl Eğitebilirim?/medineweb Mihrinaz Çocuk Ve Gençlik Eğitimi 0 05 Eylül 2017 08:45
Bu olay 14 ekim 1998 de MusabBinumeyr Serbest Kürsü 0 23 Aralık 2012 15:42
Seni Seviyorum Cümlesinin Psikolojik Açıdan Tahlili ! Arın Serbest Kürsü 6 13Haziran 2011 21:57

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.